05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 27 Nisan 2017 10 AKP’nin AİHM ile sınavı Önce zaten bilinenleri bir özetleyelim: Bir: Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına uymayı kabul ettiğini belirten sözleşmenin altında imzası var. İki: AİHM kararlarının ulusal yasaların üstünde olduğu ve uyulmasının zorunlu olduğu da aynı sözleşmede devlet mührüyle kabul edilmiş. Üç: Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının ya da kurumlarının adalet arayışlarında AİHM’ye başvurmaları için iç hukuk yollarının tüketilmesi gerekiyor. Dört: Avrupa Konseyi Parlamentosu’nun 13 yıl aradan sonra Türkiye’yi bir basamak aşağıya indirip “denetime” alma kararı, devletin AİHM kararlarına uyma zorunluğunu ortadan kaldırmıyor... Beş: Türkiye’nin yetkilerini tanıdığı ve zaten referandum sırasında resmen davet ettiği AGİT gözlemcilerinin raporları uluslararası geçerli belgelerden sayılıyor ve referanduma ilişkin AGİT raporu “O iş bitti... Atı Alan Üsküdar’ı geçti” yavelerini pervasızca savunanların ağzını kapatacak ölçüde açık ve seçik. Bu kadar özet yeter. HHH Önümüzdeki günlerde AKP iktidarı için bir “AİHM sınavı” başlayacak. AİHM önünde bekleyen ve Türkiye’deki iç hukuk yolları tüketildiği için karara bağlanmasında yasal ve biçimsel engel bulunmayan çok sayıda dosya var. En tazesi CHP’nin referandum sonuçlarına ilişkin nihayet AİHM’ye gitme kararı alması. Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke bu kararı resmen açıkladı. CHP’nin YSK, Danıştay, Anayasa Mahkemesi gibi yüksek yargı kurumlarına yaptığı başvurularda kapı kesin bir dille kapatıldığına göre ülkedeki iç hukuk yollarının tüketildiği de kesin. Dahası var. Tutuklu arkadaşlarımızdan 11’i için Anayasa Mahkemesi’ne ve AİHM’ye başvurduk ve tutukluluğun bir cezaya dönüştürüldüğünü, açıklanan iddianamenin tutuklama kararı verilmesini haklı kılacak hiçbir ciddi içerik taşımadığını belirterek arkadaşlarımızın tahliyesini istedik. Anayasa Mahkemesi’nden bugüne kadar tık çıkmadı. Dolayısıyla arkadaşlarımızla ilgili “hak ihlali” gerekçesi ile AİHM’nin bir karar vermesi olasılığı yüksek. Sadece bizim Cumhuriyet tayfası için de değil. Bildiğim kadarıyla aralarında Şahin Alpay arkadaşımın da bulunduğu gazeteciler için de AİHM’ye başvuruldu ve AİHM o dosyaları öncelikle görüşme kararı aldı. Yarıbuçuk hukuk bilgim beni yanıltmıyorsa önümüzdeki haftalarda, bilemediniz aylarda AİHM’den üst üste kararlar gelecek. Kararların içeriğini elbette şu anda bilemem, bilemeyiz. Ancak... Ancaaaak eğer bu kararlar AKP tepelerinin iddialarını reddeden ve başvuranların adalet arayışlarına olumlu cevap veren kararlar olursa ne olacak? Gerçek bir demokraside ve sahici bir hukuk devletinde yaşıyor olsaydık sorunun cevabı kısa ve kesindi: Türkiye Cumhuriyeti devleti AİHM kararlarına duraksamadan uyacak ve gereğini yerine getirecek. Ama gerçek bir demokraside filan yaşamıyoruz ve hukuk devleti bugünkü Türkiye hukukundan ışık yılları uzakta... Kanımca doğru soru, “Türkiye hukuksal ve yasal üstünlüğü devlet mührü ile kesinlik kazanmış AİHM sınavında sınıfı geçecek mi, geçmeyecek mi” değil. Kanımca doğru soru: “AKP iktidarı uluslararası hukukun üstünlüğünü reddedip yerli ve milli hukukla yoluna devam kararı alacak mı, almayacak mı” olsa gerek. Önümüzdeki haftalar ya da aylarda Tayyip Erdoğan’ın ağzından “AİHM kararları bizim için yok hükmündedir” narasını duyacağız gibi geliyor bana. Sonra hep birlikte demokrasinin cenaze namazını kılmaya gideriz... UĞUR KURT’UN AİLESİNİN İSYANI Hiç mi vicdan yok? Okmeydanı’nda polisin silahından çıkan kurşunla hayatını kaybeden Uğur Kurt’un ölümüne ilişkin davada, sanık polis Sezgin Korkmaz’a 12 bin 100 liralık adli para cezası verilmesine, olaydan sonra kansere yakalanan Kurt’un anne ve babası tepki gösterdi. Evlerinde açıklamalarda bulunan anne Güllünaz Kurt (59), “3 senedir kafamı yastığa koymuyorum. Bir buçuk senedir tedavi görüyorum. Bugün kemoterapiden geldim yatıyorum. Bunlarda hiç mi vicdan yok? Hâkimi, savcısı nasıl yastığa başlarını koydular, nasıl uyudular?” Kemal Kurt, Güllünaz Kurt diye sordu. “Oğlumun bu dünyada 12 bin liralık mı değeri vardı” diye soran acılı anne, gözyaşları içinde şunları söyledi: “Böyle adalet mi olur? O katil, onun babası nasıl başını yastığa koydu, nasıl vicdanı rahat etti?” Karara itiraz edeceklerini söyleyen baba Kemal Kurt (66), “Bu olaydan sonra hastalandık. Kemoterapi görüyorum. Bu karar, bizi perişan etti. Bir parça yemek yiyordum şimdi onu bile yiyemiyorum” diye isyan etti. l DHA haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Sevgili Güray ve Cumhuriyet yazarları Kalemi güçlü, morali yüksek sizin gibi özgürlük savaşçılarına mektup yazmanın kolay olmayacağını tahmin edebilirsiniz. “Ekmeği son lokmasına dek yemeyi ve ağız dolusu gülmeyi” unutmayacak kadar özgürlüğü seven sizlere yazarken kelimeleri seçmekte  zorlanıyoruz. “Durup dinlenmeden okumayı yazmayı” seven, “sol memenin altındaki cevahiri” karartmayan sizin gibi usta kalemlere yazmak kolay değil. Hapishane sizi yormasın istiyoruz. İçerdeyken neler değişti hayatınızda bilmiyoruz, hiç merak etmemeye çalışıyoruz. Ama bazen ve de en çok, avluya çıkınca, üzerinizdeki gökyüzünün sizden bu kadar uzak olduğunu düşünüyor musunuz? Uçan kuşlara bakınca düşlüyor musunuz yaşamı. Bir dosttan gelen mektubu çocuksu bir heyecanla okuyup paylaşıyor musunuz? İçerdeyken bile hayatı mutlu ve huzurlu kılmaya çalışıyor musunuz? Sizleri düşünen, soran, konuşan, duygu dünyalarında yaşatan birçok meslektaşınız ve ilerici insan var. Gazeteden, mahalleden, evden, tanıdıklardan umarız ki ha Demokrasi ve özgürlük yolunda ber alıyorsunuzdur. Uzaklarda yaşamak durumunda bıraktırılmış bizlerin yüreklerinin bir köşesinde yerleriniz olduğunu bilmenizi isteriz. Sizden çok uzaklarda olmamıza rağmen, pencere açıp yakınlaşmayı düşündük. Siz paylaşımcısınız, hoşgörülüsünüz, sabırlısınız çünkü demokrasinin ve özgürlüğün önünü açan objektif gazetecilik sizin en büyük değeriniz bu yüzden içeriyi dışarıya çevirecek kadar güçlüsünüz, Silivri’nin gri duvarları arasında sizi mahkum edenler ruhlarınızı karartamayacaklarını görecekler. Meİçketruipyelar Güray Öz’ün Arkadaşları Herkes gibi biz de merak ediyoruz, suçunuz ne olabilir? Neden hâlâ sizi tutuyorlar? İçeri atanların yargıyı ayaklar altına aldıklarını bilmiyorlar mı? Diktatör ve saray soytarıları istiyor diye kanunla rı büküp eğdiler, ya sonra hesap vermekten kaçacaklarını mı sanıyorlar? Obama veda konuşmasında ABD anayasasının halka “kendi kendini yönetme hakkını verdiğini” halk ona güç vermese o bir “parşömen kâğıdına” döneceğini söylemişti. Eğer Trump, Erdoğan veya sayısı giderek artan diktatörler yasaları çiğnemeye devam ederse Türkiye’de, ABD’de veya dünyanın herhangi bir yerinde demokrasi ye güç verecek milyonlar ayağa kalkacaktır elbette. Şimdiden demokratik idealleri savunmak için ABD sokakları her gün dolup dolup taşıyor.  Cumhuriyet gazetesine artan ilgi cesur yüreğiniz ve özgür inancınızla yaptığınız özgür haberler sonucunda gerçekleşti. Bağımsız haberleriniz ve cesur gazeteciliğinizle demokrasiyi güçlendiren tartışmalar ve değişim talepleri hız kazandı.   Sizi ne zaman dışarıya salacaklar tahmin etmek zor. Herkes gibi biz de valiziniz elinizde, tanıdıklarınıza ve ailenize kavuştuğunuz haberi merakla bekliyoruz. Makalelerinizi yeniden gönül rahatlığıyla okumayı dört gözle bekliyoruz. Demokrasi ve özgürlük yolunda nice başarıları birlikte kutlamak dileğiyle. Sizi sevgiyle kucaklıyoruz. Bir arkadaş grubu adına Sedat Özgüven (İsveç) / Mahmut Mengüllüoğlu (Fransa) / Baki Göncü (Belçika) / Mustafa Aydın (İsviçre) / Necmettin Meriç (İsviçre) / Mehmet Taş (İngiltere). Kara listeye doğru Türkiye basın özgürlüğü endeksinde 4 basamak daha düşerek 180 ülke arasında 155’inci oldu. ‘Kara liste’ye girmeye 4 sıra kaldı Basın özgürlüğünün güçlendirilmesi için dünya çapında çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşu Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, 2017 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ni yayımladı. Türkiye, geçen yıla göre 4 sıra daha gerileyerek 180 ülke arasında 155. sırada yer aldı. “Gazetecilik yapmanın zor olduğu ülkeler” kategorisinde yer alan Türkiye’nin “kara liste” olarak isimlendirilen en kötü durumdaki ülkelerin arasına girmesine sadace dört sıra kaldı. Endeksle ilgili yaptığı açıklamada, Türkiye’ye özel bir bölüm ayıran kuruluş, Türkiye’yi “en ürkütücü ülkelerden biri” olarak tanımladı. Açıklamada, “Darbe girişimi hükümetin eleştirel kalabilen az sayıdaki basın organını bir kenara süpürmesinin önündeki son engelleri de kaldırdı. Olağanüstü hal ilanı, yetki lilerin her ay onlarca basın kuruluşunu bir imzayla kapatmasını sağlarken, farklı seslerin ise yalnızca çok az satan gazetelere sıkışmasına yol açtı” denildi. Kuruluş ayrıca, 100’ü aşkın gazetecinin tutuklu olmasının Türkiye’yi “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine dönüştürdüğünü” vurguladı. ABD ve Avrupa’ya eleştiri Endekste beş ayrı kategori bulunurken Türkiye’nin içinde yer aldığı kategori en kötü dördüncü kategori. Bu yılki gerilemeyle birlikte Türkiye’nin en kötü kategoride bulunan ve kara liste olarak adlandırılan ülkelerle arasında yalnızca dört ülke kaldı. Kuruluşa göre listede “iyi” ve “tatmin edici” kategorilerindeki ülkelerin sayısında yüzde 2.3’lük bir gerileme gerçekleşti. Örgüt, endekste basının en iyi koşullara sahip olduğu böl ge olarak gösterdiği Avrupa’da da dikkat çekici bir gerileme olduğunu, kıtadaki durumun son 5 yılda yüzde 17.5 kötüleştiğini vurguladı. ABD ise ise endekste iki sıra gerileyen 43’üncü oldu. ABD’de, araştırmacı gazetecilere ve gizli belgeleri ifşa eden kişilere yönelik kovuşturmaların endişe verici boyutlara ulaştığını vurgulayan örgüt Başkan Donald Trump’ın da eleştirel medyaya yönelik sistematik hakaretlerle ABD’nin basın özgürlüğünün koruyucusu olma geleneğinden uzaklaştığı belirtiliyor. Endeksin ilk 10 basamağında Norveç, İsveç, Finlandiya, Danimarka, Hollanda, Kosta Rika, İsviçre, Jamaika, Belçika ve İzlanda yer alırken, son sıralara ise Çin, Suriye, Türkmenistan, Eritre ve Kuzey Kore yerleşti. Kuzey Kore, basın özgürlüğünün en kötü olduğu ülke özelliğini Eritre’den aldı. l Haber Merkezi İşimi alana kadar devam edeceğim Kanun hükmünde kararname (KHK) ile 6 Ocak’ta Düzce’de 2011 yılından bu yana çalıştığı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ndeki görevinden ihraç edilen mimar Alev Şahin, işe geri dönmek için 62 gündür eylemde. Alev Şahin, kentin en işlek noktalarından Spor Sokak’ta, “İşimi, ekmeğimi geri istiyorum” talebiyle başlattığı oturma eylemi ni sürdürüyor. Her gün mesai saatleri içinde sokakta oturma eylemi yapan Alev Şahin, işine geri dönebilmek için kendisine destek verenlerden topladığı 2 bin 710 imzayı valiliğe teslim etti. Daha sonra sokakta eylemine devam eden Şahin’e, avukatı Barkın Timtik, öğretmen Acun Karadağ ile sanatçı İsmail Hakkı Demircioğlu da destek verdi. Timtik ve Karadağ, çevrede toplananlarla mini söyleşi yaparken, Demircioğlu da sazlı sözlü mini konser verdi. Şahin, “Mutlaka kazanacağım. İdari boyutta gelişme yok. Her durduğum gün çok güzel insanlarla tanışıyorum. Her gün yeni motivasyonla, iyiliklerle çıkıyorum. İşimi namerdin elinden alana kadar direnişime devam edeceğim” dedi. l DÜZCE / DHA Barış isteyene hapisÖğretmen Aysel Çelik’e 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Hüküm ertelenmedi SEYHAN AVŞAR Kanal D’deki Beyaz Show’a telefonla bağlanarak, Doğu’daki sokağa çıkma yasaklarını anlatarak, “Çocuklar ölmesin, sessiz kalmayın” dediği için yargılanan öğretmen Ayşe Çelik’e “örgüt propagandası yaptığı” gerekçesiyle 1 yıl 3 ay hapis cezası verirken, diğer sanıkların beraatine hükmetti. Mahkeme Çelik’in cezasını ertelemedi. Öğretmen Çelik ve destekçisi 38 aydının yargılandığı davaya dün davam edildi. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Çelik, savunma yapmayacağını, beyanda bulunacağını söyledi. Çelik, şöyle konuştu: “TV programında yaptığım konuşmanın suç olmadığını düşündüğüm gibi, kendimi de bir sanık olarak görmüyorum. Kendimi, iç sesini dinleyen ve vicdani sorumluluğu kapsamında mağduriyetleri dile getiren ve fakat aşama itibarıyla bir Öğretmen Ayşe Çelik ve destekçisi 38 aydın adliye binası önünde bir araya geldi. kısım medya ve yargı eliyle mağdur edilmiş biri olarak görüyorum. Sözlerimin hâlâ daha güncel bir çığlık olduğunu düşünüyorum. Yazık; insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın.” Yazar Oya Baydar, yaptığı ortak savunmayı okudu. Baydar, “Eğer insanı, hayatı, barışı savunmak suçsa bizi de aynı suçtan yargılayın dedik. Çünkü bunun suç olmadığını biliyorduk. Bu davada, aslında barış talebi ve gerçekler yargılanıyor. O nedenle; hayatı ve barışı savunmayı suç olarak nitelendiren ve bu yö nüyle, hem insanlık hem de Türkiye hukuk tarihine kara leke olarak geçecek bir karar vermeyeceğinizi umuyoruz” dedi. Savunmaların ardından mahkeme heyeti Çelik’e 1 yıl 3 ay hapis cezası verirken, diğer sanıkların beraatine hükmetti. Mahkeme, “Çelik’in pişmanlık göstermeyen kişiliği gözetildiğinde, bir daha suç işlemekten çekineceği kanaati oluşmadığını” belirterek hükmü ertelemedi. Karara itiraz edeceklerini söyleyen Çelik’in avukatı, istinaf mahkemesine başvuracaklarını belirtti. l İSTANBUL AHMET ŞIK DAVASI Kumpas çöktü ama mahkeme inceleyecek CANAN COŞKUN Muhabirimiz Ahmet Şık’ın 2012’de Odatv davası kapsamında tutuklu olduğu Silivri Cezaevi çıkışındaki sözleri nedeniyle yargılandığı davada karar çıkmadı. Davanın açıldığı 2012’den bu yana Odatv davasında karar çıkmasını bekleyen mahkeme, dosyayı inceleme gerekçesiyle duruşmayı 21 Eylül’e erteledi. Yaklaşık 5 aydır haberleri ve Twitter paylaşımları gerekçe gösterilerek Silivri Cezaevinde tutulan muhabirimiz Şık, 2012’de tutuklu olduğu Odatv davası kapsamında tahliye edildiğinde cezaevi çıkışında “Bu komployu kuranlar cezaevine girecek” ifadelerini kullanmıştı. Bu sözleri nedeniyle Şık hakkında 7 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırlanmış, 39 hâkim ve savcı da mağdur sıfatıyla iddianamede yer almıştı. Mağdur 39 hâkim ve savcıdan 28’i şu an ya meslekten ihraç edildi ya tutuklu ya da firari durumda. Şık, 2 Nisan’da Odatv davasından beraat etti. En somut örnek Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada Şık’ın avukatı Can Atalay bekletici mesele yapılan Odatv davasının karara çıktığını, Şık’ın beraat ettiğini söyledi. Kararla birlikte Odatv kovuşturma ve soruşturma evresinde görev yapan tüm kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiğini anımsatan Atalay, “Hâkim ve savcılar hakkında Fethullah Gülen terör örgütü üyeliği iddiasıyla hazırlanan iddianamede de Fethullahçıların suçlarına ilişkin olarak en somut örnek olarak sunulan dosya Odatv dosyasıdır” dedi. Yargıç Gülçin Erkul da dosya ile ilgili inceleme kararı vererek, duruşmayı 21 Eylül’e erteledi. İSTANBUL ADLİYESİ Avukatlar adalet için dördüncü kez buluşuyor Gazetemizin tutuklu avukatları İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör için yapılan ‘Adalet Nöbeti’nin’ dördüncüsü bugün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde 11.30 12.30 saatleri arasında yapılacak. Avukatlar,“Hiçbir mazerete yer vermeksizin demokrasiden, özgürlüklerden, çağdaşlıktan, hak ve adaletten yana olan her avukat bu nöbete katılmalı ve güç vermelidir” dedi. İlk nöbete polislerce saldırı düzenlenmiş, bir avukatın ayağı, bir avukatın burnu kırılmış, 8 avukat gözaltına alınmıştı. Çağrı metninde, Adalet Nöbeti’ne katılma gerekçeleri şöyle sıralanıyor: “Yaşadığımız son süreçte hukuksuzluk ve adaletsizlik hiç olmadığı kadar yoğun ve fütursuz biçimde gerçekleşmektedir. Belgesiz, delilsiz, sorgusuz, sualsiz insanlar gözaltına alınıp tutuklanmaktadır. İktidarın amacı kendi dışında ne varsa baskılamak ve susturmaktır. Biz buna boyun eğemeyiz, izin veremeyiz. Bu nöbet hakkın, hukukun ve adaletin sembolüdür. Bu nöbet tüm hak arayışlarına örnek olacaktır. Bu nöbet onurlu, saygın ve vakur savunmamızı geliştirip güçlendirecektir.” l İSTANBUL C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle