25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 2 Nisan 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN haber 11 Sevgili Akın, Mahpusun gözünün, kulağının gelen mektuplarda olduğunu 12 Eylül zindanlarında tecrübe edindim. Gelen her mektubun dışarıya açılan pencere olduğunu bilirim. Mazgal deliğinden mektubu gelenlerin isimleri okuduğunda gözlerde beliren sevinç, mektupların her satırının okunuşunda yaşanan yürek sızısı ve mutluluk karışımı duygular 30 yıl sonra hâlâ hafızamda canlılığını koruyor. Bugün sizler bunlardan dahi mahrumsunuz. Hukuk fakültesini bitirenlerin, size yaşatılan bu hukuksuzluğu fazla sürdüremeyeceklerini ve bu saçmalığa kısa sürede son vereceklerini ummuştum ama yanıldım. İktidar yargıcına, savcısına dönüşenler bütün mesailerini korku rejimini kurumsallaştırmak için gazetelerin kapısına kilit vurmak, gazetecileri, aydınları cezaevine doldurmak, barış isteyenleri cezalandırmak için harcar oldular. Sizi orada tutanlar, Cumhuriyetçileri, Cumhuriyet gazetesini moda deyimle “FETO terör örgütüyle” ilişkilendirmekte ısrar ederek, inandırıcılıklarını tümüyle yitirdiklerinin farkında bile değiller. Bu kez hesap tutmayacak... Korku rejimi yaratmakta büyük bir marifet sahibi olduklarını kabul etmek lazım. Avrupa, 12 Eylül gibi insanlarımızın ikinci adresi olma yolunda hızla ilerliyor. Sen, hukuksuzluğu açığa çıkarmak için Almanya’dan Türkiye’ye döndüğünden beri ne çok gazeteci, yazar, akademisyen memleketimizi terki diyar etti bir bilsen şaşırıp kalırsın. Doğrusu ben, utanıyorum ve isyan ediyorum. Çünkü 12 Eylül’de askerlerin yaptığını şimdi, seçimle gelmiş hükümet “Yeni Türkiye” aldatmacasıyla yaşatıyor. Hatta OHAL yetkisiyle çıkardıkları KHK’lerle daha beterlerini yaşatıyorlar. Cezaevleri muhaliflerle doldu. Kürt illerinde 100’e yakın seçilmiş belediye başkanı görevden alındı, yerlerine vali ve kaymakamlar kayyım olarak atandı. Meclis’in üçüncü büyük partisinin eşbaşkanları, grup başkan vekilleri cezaevinde, il ve ilçe yöneticilerinin büyük çoğunluğu tutuklu. Sevgili kardeşim, iktidar partisi 10 senedir toplumu sivil anayasa masalıyla oyalayarak Türkiye’yi bu noktaya getirdi. Meclis’te dört partinin iki yıldan fazla süren ortak mesaisinin ve sivil toplum örgütlerinin, anayasa uzmanlarının yıllardır sürdürdükleri çalışmaların ürünü olan hazırlıkları elinin tersiyle çöpe attı. Şimdi yanına Devlet Bahçeli ve ekibini de alarak, 18 maddelik anayasa değişikliğini 16 Haziran’da oylatıyorlar. OHAL rejimi altında, “Hayır” çalışması yapanların her türlü engellendiği bir referandum bu. Daha da kötüsü Kürt illerinde sandık ve oy verme güvenliği bile yok. İçişleri Bakanlığı’nın 16 ilin valisine gönderdiği “Üç Hilal Operasyonu Genelgesi” referanduma hangi koşullarda gidildiğini gözler önüne seriyor. Ama bu kez hesapları tutmayacak. Toplumu kutuplaştırarak ve korku yayarak sandıktan istedikleri sonucu elde edemeyecekler. Bunun için yedi düveli düşman ilan eden iktidarın memlekette Devlet Bahçeli’den başka “dostu” kalmadı. Filmin sonu artık görülüyor. Bu nedenle paniklediler, gözleri hiçbir şeyi görmüyor. İstanbul’da belediye ekiplerinin “Hayır” pankartlarını toplaması hukuksuzluk ve korkularının boyutunu gösteriyor. Sevgili kardeşim, günlerdir Silivri mahpushanesinde insanı onurlandıran duruş ve direnişin parçasısınız. İktidarın hukuksuzluklarına karşı evrensel insancıl hukuku ve değerler sistemini savunarak umudu büyüttünüz. Bu zifiri karanlık sona erdiğinde, kan gölüne dönen yıkık kentler ülkesine dönüştürülen bu güzel topraklarda barışın, bu direniş ve duruştan filizleneceğinden eminim. Başta sevgili Ahmet ve kıymetli insan Kadri olmak üzere tüm Cumhuriyetçilere ve cezaevlerindeki dostlara sevgiler, selamlar. Evet Akın, kışın sonu “Hayır’la” çok kısa sürede bahar olacak. Böyle buyurdular Yandaş yazarlar Cem Küçük ve Fatih Tezcan yargıçları hedef gösterdi, tahliye edilen 21 gazeteciden 13’ü yeni bir soruşturma kapsamında gözaltına alındı, 8’i hakkında ise savcılığın itirazı üzerine tutuklama kararı çıkarıldı Atilla Taş Murat Aksoy FETÖ medya davasında tahliye edilen müzisyen Atilla Taş ve gazeteciler Murat Aksoy, Gökçe Fı rat Çulhaoğlu, Yakup Çetin, Yetkin Yıl dız, Seyit Kılıç, Mustafa Erkan Acar, Hüseyin Ay dın, Abdullah Kılıç, Ali Akkuş, Bünyamin Köse li, Cihan Acar ve Oğuz Us luer dün gece yarısı gözal CANAN tına alındı. Soruşturma COŞKUN nın dün gece 01.00 sırala rında başlatıldığı öğrenil di. Tahliye edilen gazetecilerden 8’i hak kında ise duruşma savcısının itiraz üze rine yeniden tutuklama kararı verildi. 21 gazeteci, Vatan Caddesi’ndeki İstan bul Emniyet Müdürlüğü’nde tutuluyor. Mahkeme, tahliye kararını açıkladığı 16.30’dan itibaren sosyal medyada saldı rı yağmuruna tutuldu. Özellikle de yan daş yazarlar Cem Küçük ve Fatih Tez can Twitter hesaplarından tahliye kara rını veren yargı mensuplarını hedef gös terdi. Cem Küçük, Twitter hesabından “Adı belli FETÖ’cüleri tahliye eden savcı ve hakim meslekten ihraç edilecek” me sajını paylaştı. İtiraz kabul edildi İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde önceki gün görülen duruşmada 21 sanık hakkında yurtdışı çıkış yasağı ile tahliye kararı verilmişti. Sanıkların yakınları Silivri Cezaevi’nin önünde beklerken, yandaş kalemler devreye girdi. İlerleyen saatlerde mahkemeden farklı bir haber geldi. Duruşma savcısı, Hanım Büşra Erdal, Ahmet Memiş, Bayram Kaya, Cemal Azmi Kalyoncu, Cuma Ulus, Habib Güler, Halil İbrahim Balta ve Muhammet Said Kuloğlu’nun tahliyesine itiraz etti. Savcı, 8 kişinin ErgenekonBalyoz davaları ile başlayan ve 1725 Aralık sürecinde örgüt lehine algı operasyonu amacıyla yayınlar yaptıklarını belirtti. Fuat Avni Twitter hesabı ile sıklıkla paylaşımlar yapıldığını iddia etti. Bu kişilerin darbe girişimi öncesi darbenin gerçekleşeceği anlamına gelen paylaşımlar yaptığını ileri süren savcı, ardından girişimin örgüt ile ilgisinin olmadığı şeklinde paylaşımlarda bulunduklarını savundu. Bu sanıklar hakkındaki delillerin tam olarak toplanmadığını iddia etti. Mahkeme de ‘atılı suçun vasıf ve mahiyeti, atılı suçları işlediğini gösterir kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, kaçma şüphesi, yasada söz konusu suçlara ilişkin düzenlenen cezaların alt ve üst sınırlarını’ gerekçe göstererek itirazı kabul etti. 8 kişi hakkındaki tutuklama kararı yüzlerine okunmak üzere yeniden mahkeye çıkarılacak. Jet soruşturma Anadolu Ajansı, saat 00.54’te, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Atilla Taş, Ali Akkuş, Hüseyin Aydın, Murat Aksoy, Mustafa Erkan Acar, Seyid Kılıç ve Yetkin Yıldız hakkında, darbeye teşebbüs iddiasıyla soruşturma başlatılarak, gözaltı kararı verildiğini duyurdu. AA, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Yakup Çetin, Bünyamin Köseli, Cihan Acar, Abdullah Kılıç ve Oğuz Usluer’in de “silahlı terör örgütüne üye olmak” iddiasıyla gözaltına alındıklarını yazdı. Gözaltı işlemine bu kişiler hakkındaki deliller ve kaçma şüphesi gerekçe gösterildi. 13 kişi hakkında 7 gün ek gözaltı süresi alındığı öğrenildi. AİLELER SAATLERCE BEKLEDİ Tahliye kararı verilenlerin aileleri de Silivri Cezaevi önünde geç saatlere kadar bekledi. Jandarma ailelere yakınlarının ana yolda bırakılacağını belirterek araçlarını cezaevi önünden almalarını istedi. Aileler, TEM otoyolu bağlantı noktasında geç saatlere kadar bekledikten sonra bölgeden ayrıldı. HUKUKÇULAR GELİŞMELERİ DEĞERLENDİRDİ Hiç kimsenin güvencesi yok Hukukçular FETÖ medya davasındaki tahliye ka hâkimliğinin talimatlar dairesine dönüştüğünün bir göstergesi. Ay rarlarının ardından gece yarısı rıca, kripto hâkim savcı mı diyor mesaisiyle gözaltı kararı veril lar? Belli ki aralarında anlaşmazlık mesine tepki gösterdiler. lar da var... Eski İstanbul Barosu Başkanı avukat Turgut Kazan: Türkiye’de yargı diye bir şeyin zerresinin kalmadı ZEHRA ÖZDİLEK Avukat Erdal Doğan: Ceza yargılaması hukukunun öznesi sanıktır. Burada mahkeme tahliye kararı vermişse, bu tahliye kararına ğını gösteren, en çarpıcı, en tipik örnek ilişkin olarak itiraz etme yetkisi düzen tir. Dün gece yaşanılanların hukuk için lenmemiştir. Yani sanık aleyhine, özgür de değerlendirilmesi düşünelemez. Birta lükler aleyhine geniş bir yorumla sav kım çevreler ‘vay nasıl olur’ diye baktılar cı itirazda bulundu. Buna da yargı cevap olaya. Bir yerler öyle bakınca yargı der vermiş oldu. Hukuki açıdan bir hatadır. hal esas duruşa geçti, insanları topladı Bu yönüyle daha önce HDP’li milletvekili lar. Bir hukukçu bu durumu nasıl değer Ferhat Encü’nün de başına geldi. Mahke lendirsin? Hukuk içinde olan bir olay de mece tahliye edilmiş ve savcı ise bu tah ğil ki. Savcının itirazıyla tutuklananla liyeye itiraz etmişti ve tutuklanmıştı. Bu rın durumu ayrı. Mahkeme tahliye ettik şekilde ceza yargılaması yeni garabetler ten sonra savcının itiraz hakkının olma doğurmaya başladı. Özgürlükler açısın ması gerekir. Onu bir yana bırakıyorum. dan da ve ceza yargılamasının güvencesi Zaten bu insanlara dava açılmış. Üstüne açısından da tehlikeli bir gidişata, içtiha bir de darbe soruşturması daha nasıl ola ta yol açmış oluyor. bilir? Darbe soruşturması diye herkese aynı şeyi yapabilirler. Kimsenin hiçbir güvencesinin olmadığının en açık kanıtıdır bu uygulamalar. avukat Ümit Kardaş: Bu hakikaten hukuk skandalı, garabet. O hâkim, mahkemede vicdani bir karar verdi gerçekten. Zatan dosyada, ‘terör örgütü üyeliği Çağdaş Hukukçular Derneği İs ne’ dair hiçbir kanıt yok. Yargının üzeri tanbul Şube Başkanı avukat Gök ne belli bir güç baskı yaptı. Hukuki hiç men Yeşil: Ceza usul yasasını anlamsız bir yanı yok. İnsani değil. Yazık... İnsan laştırarak, acaba ne tepki verilecek di lar mağduriyet içerisindeydiler. Ailele ye bir deney yapıyor olabilirler. Buradan rinden 8 ay uzak kalmışlar, ekonomik bir hukuksuzluk yolu yaratılmaya çalışı çöküntü içindeler. Tahliye sevinç yaşat lıyor. Ceza usul yasasının açıkça yasak tı. Fakat kursaklarında kaldı. Tabii inşal ladığı, uluslararası sözleşmelerde açık lah tutuklanmazlar ama umutlu değilim. ça yasaklanmış bir uygulama söz konu 45 yıllık bir hukukçu olarak çok üzül su. Toplumun tepki vermeyeceğini dü düm. Hukuk güvenliği ortadan kalkmış şünerek, hukuksuzlukları sıradanlaş durumda. Hiç kimsenin hukuka ve yar tırmak, hukuksuzluklara toplumu alış gıya güveni yok. Cem Küçük aslında suç tırmak amacıyla yapıyorlar gibime geli işliyor. Ne hakla bir hâkimi hedef göste yor. Yasaya bağlı olmadan elimizden ge riyor. Böyle bir şey olabilir mi? Söylediği len her şeyi yaparız diyorlar. Özellikle, sözler suç ama büyük bir cesaretle söy Cem Küçük’ün açıklamalarının ardın lüyor. Onun tepkisinden sonra bu geliş dan bunun yaşanması, savcı ve sulh ceza meler yaşanıyor, korkunç bir durum. ş‘ 1aNkaİSsıAymNış’ ZEHRA ÖZDİLEK FETÖ medya davasında serbest bırakılan 21 gazetecinin 13’ünün yeni bir soruşturma kapsamında gözaltına alınması, 8’inin ise savcılığın itirazı üzerine yeniden tutuklanmasına aileleri ve avukatları tepki gösterdi. Gazeteci Murat Aksoy’un eşi Şehriban Aksoy, dünyada eşi benzeri olmayan bir durumla karşı karşıya kaldıklarını belirterek, “İnsanlar bütün hazırlıklarını yapmışlar tahliye olacaklar. O sevinçle, koğuşlarına koşuyorlar. Sevdikleri gelmiş onları karşılamaya ama ne oluyor tekrar tutuklanıyorlar. Evlerine geleceklerdi, sevdiklerine kavuşacaklardı. 1 Nisan şakasıymış” dedi. Aksoy, hiçbir bilgi verilmeden cezaevi önünden aşama aşama uzaklaştırıldıklarını belirterek, “Paravanlar kilitlendi. O arada gelen bir iki tane polis aracı bizi endişelendirdi ‘Neler oluyor’ diye. Sonra tahliye oldular çıkacaklar deyip bekledik. Bir sürü askeri yığmışlardı oraya kimse bize bilgi vermedi. Keşke Murat için önce tahliye kararı verilmeseymiş diyorum. Şoktayız hâlâ” dedi. Hukukla açıklanamaz Atilla Taş’ın avukatı Prof. Dr. Yaman Akdeniz, tahliyeden sonraki gözaltı kararını gazetemize “Silahlı terör örgütü üyesi olacak bir durumları yoktu. Tahliye edildiler diye sevindik daha sonra başka bir soruşturmaya dahil edildiler. Bu soruşturma kapsamında daha önce ifade alınabilirdi. Cem Küçük ve diğerleri bu kararda etkili oldu. Rezalet bir durum” sözleriyle değerlendirdi. Daha ağır bir suçlama ile filmin başa döndüğünü dile getiren Akdeniz, “Şu anda Vatan Emniyet’te tutuluyorlar. Ne avukat arkadaşlarla ne de milletvekilleriyle görüşebiliyorlar. Bilgi de alamıyoruz. Bu bir 7 gün daha uzatılabilir. Muhtemelen tekrar tutuklanmalarına karar verilecek. Olacak iş değil. Hukuki açıdan açıklamak mümkün değil” dedi. Hukuk dışı düzen CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, mahkemenin serbest bırakma kararı verdiği 21 gazetecinin tekrar gözaltına alınmasına, “Bu karar hukuk dışı yargı düzeninin en ağır uygulamalarındandır. Bu karardan sonra artık kimse zaten var olmayan ‘hukuk devleti’ ilkelerinden, yargıdan ve adaletin kırıntısından söz edemez!” sözleriyle tepki gösterdi. CHP Milletvekili Barış Yarkadaş da “Açık ki; yargı gece yarısı baskı altına alındı ve gözaltı işlemi için yeni bir soruşturma dosyası açtırıldı. Bu olan biteni açıklayabilecek bir mantık ve hukuk kavramı bilmiyorum” ifadelerini kullandı. Üst akla gerek mi var? Ülker’in şu malum reklamını izlediniz mi? Ben izledim. Allah bu iktidar goygoycularına akıl fikir versin. Kıyamet kopardıkları reklamda, ne açık, ne de örtülü bir darbe mesajı göremedim. Reklam serisinin belli bir teması var: küçük kardeşlerin, abi ve ablalarından öç alması üzerine kurulu. Bence çok komik değil, hatta antipatik; ama hedef kitlesi biz değil 56 yaşındaki çocuklar... Malumunuz, bu reklam yüzünden son 24 saattir memlekette tam bir 15 Temmuz havası yaratılıyor. Bilerek köpürtülüyor diyeceğim ama acayip bir bilenme var. Artık ülkenin kaderi tamamen trol’lere teslim edilmiş olduğu için kimse de çıkıp “Yahu deli misiniz, çikolata, gofret üzerinden neden darbe çağrısı yapılsın” diyemiyor. Her gün Türkiye’yi dünyaya alay konusu yapmak için yeni bir fikir icat eden, Hollanda’da portakal suyu sıkıp yılbaşında Noel Baba bıçaklayanlar, bu sefer de harıl harıl evdeki tavalara gofret dizip yakmakla meşgul. La havle. Türkiye’de yaratılmak istenen paranoya ve gerçeklik arasındaki kopukluk o kadar belirgin hale geldi; bu devasa Kabataş yalanı durumuna gülmek de gelmiyor insanın içinden... Sonra da inci gibi televizyonlara dizilip, vay efendim “Üst akıl bizi bölmeye, parçalamaya çalışıyor” diye her akşam yayınlar yapılıyor! Yahu arkadaşım, sen kendi kendine yetiyorsun; üst akıl sana ne yapsın? Ülker meselesine dönelim. Ülker’i birkaç kuşaktır tanıyoruz; Türkiye’nin başarılı markalarından. Muhafazakâr bir aile tarafından yönetilen profesyonel bir şirket. Son yıllarda Godiva ve Cadburry gibi dünya markalarını bünyesine katan uluslararası bir gıda devi. Üstelik de ekonomi kulislerine yansıdığı kadarıyla, iktidarın zaman zaman telekom ve medyadaki bazı markaları satın almak için ikna etmeye çalıştığı, ama ısrarla siyaset dışı kalan bir şirket. İşte 28 Şubat’ta “İslamcı sermaye” diye hedef gösterilen bu şirket, bugün ise ideolojisi farklı olsa da yöntemleri 28 Şubat’ı andıran bir yapının son kurbanı. Emin olun ki iş dünyası önce Filli Boya, ardından da Ülker’in başına gelenlere bakıp: “Zamanında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bile mümessilliğini yaptığı Ülker’in bile başına bunlar gelirse, ileride bana kim bilir ne olur” diyor. Sonra da Türkiye’ye yabancı sermaye gelsin diye kendimizi paralıyoruz! Yahu bırak yabancı yatırımcıyı, biz bari olanı kaçırtmayalım yeter! Siyasetin iş dünyası üzerindeki tahakkümü yüzünden üçbeş kuruşu olan herkes yurtdışında yatırım imkânları arıyor. Bu, Türkiye’nin mevcut halini andıran otoriter rejimlerde klasik bir sermaye refleksidir. Sermaye ürkektir, önce uzlaşı arar, eşit rekabet koşullarını gözler, bulamazsa da ürker ve kaçar. Geriye sadece Rusya’da olduğu gibi siyasetten beslenen ve siyaseti besleyen oligarklar kalır. Diyeceğim o ki, sonra çıkıp “Üst akıl uçaklara elektronik yasak koydu. Ekonomimizi hedef alıyor” diye yakınmayın. En iyi üst akıl, kendi kendimize verdiğimiz zarardır. Aslında daha düne kadar ekonomi ve siyasetteki bu “absürt” durumlara gülebiliyorduk; ancak artık bu işler komik olmaktan çıktı. Tepede yaşanan akıl tutulması, sanki dalga dalga topluma yayılıyor. Turizm batıyor diye inleyen turizm sektörü, koşa koşa gidip Booking.com’u yasaklatıyor. Yok, Hollanda, Almanya yapmıyor; bizimkiler beceriyor. Neden? Tatil planlarını acenteler üzerinden yapalım diye. Oldu! O zaman teflon tavaları da atıp kalaya dönelim; cep telefonlarını da atıp ankesörlü telefon arayalım! Bu zihnisinir turizm hamlesinin zararı kime? Türkiye’deki küçük, büyük turizm işletmelerine ve turizm acentesi üzerinde otele fahiş fiyat ödemesi beklenen vatandaşa. Ha, tamam, oldu canım. Sonra da yaz geldiğinde “Yerli turist neden Yunan adalarına kaçıyor?” diye ağlaşmayın o zaman... Dedim ya bazı şeyler artık komik olmaktan çıktı. Türkiye’nin artık dünyadan kopuk, sanal bir âlemde yaşamayı seçmesi, iktidarın bunu içeride siyasi propaganda maksadıyla sürekli pompalaması, dünya ile aramızdaki gerçeklik makasının her geçen gün açılması kaygı verici. Halimiz Aziz Nesin’lik... Ama gülecek mecal kalmadı. Kızıldere anmasına izin verilmedi Tokat’ın Kızıldere köyünde 45 yıl önce öldü rülen 68 kuşağının en önemli isimlerinden THKPC lideri Mahir Çayan ve arkadaşların için düzenlenmek isteyen anmaya izin verilmedi. Tokat Valiliği’nin 24 Mart 3 Nisan arasındaki her türlü etkinliği yasaklaması nedeniyle, Kızıldere’ye gitmek isteyenleri taşıyan otobüsler önce Tokat’ın Erbaa ilçesinde ardından da Niksar ilçesinde Kızıldere yol ayrımında durduruldu. Otobüstekiler GBT taramasından geçirilirken, araçlar arandı ve evrak eksikliği nedeniyle ceza kesildi. Kızıldere girişinde yeniden durdurulan otobüslerin köye gitmesine izin verilmedi. Otobüstekilerle güvenlik güçleri arasında tartışma yaşandı. İzin verilmeyen katılımcılar geri döndü. l SAVAŞ KALKAN / TOKAT C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle