23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Patlayıcıda ‘ordu deposu’ izi... Almanya’da, UEFA Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde Borussia DortmundMonaco karşılaşması öncesi Borussia Dortmund takımına yönelik saldırıda kullanılan patlayıcıların Alman ordusuna ait olabileceği iddia edildi. Saldırının arkasında kim olduğu henüz belli değil ancak bazı Alman gazetelerine göre olaydan aşırı sağcılar sorumlu olabilir. Welt am Sonntag gazetesine konuşan kaynak metal iğnelerle dolu boru bombalarının içindeki patlayıcıların ordu stoklarından olup olmadığının araştırıldığını, askeri patlayıcıların kullanılması için uzmanlık gerektiğini aktardı. Askeri İstihbarat Servisi’nin (MAD) ordudaki 275 vakayı aşırı sağcılık içeren suç şüphesiyle incelediği hafta içinde basına yansımıştı. Saldırının ardından ilk olarak gözler IŞİD’e çevrilmiş, iki kişi gözaltına alınmıştı. Ardından biri serbest kalmış, diğeri ise bu olayla ilgili olmasa da IŞİD bağlantısı çerçevesinde tutuklanmıştı. Pazar 16 Nisan 2017 EDİTÖR: BETÜL BERİŞE TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ 7 SARRAF DAVASI ‘Çağlayan’a 45 milyon dolar rüşvet’ New Yorker dergisi yazarı Dexter Filkins, 1725 Aralık operasyonlarının kilit ismi, ABD’de tutuklu bulunan İran asıllı işadamı Rıza Sarraf’ın davasına ilişkin kaleme aldığı makalede, Manhattan Bölge Mahkemesi’nde belgelerde “Sarraf’ın eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a değeri 45 milyon dolardan fazla nakit, mücevher ve lüks eşyayı rüşvet olarak verdiği” bilgisinin bulunduğunu savundu. ‘Neden ABD’ye geldi?..’ Filkins, Sarraf davasında soru ve komp lo teorilerinin her geçen gün arttığına işa ret etti. Makalede, ABD’de kara para ak lama, dolandırıcılık ve İran’a uygulanan yaptırımları delme suçundan yargılanan Sarraf’ın tutuklandığı dönemde az çok Türk hükümetinin korumasında olduğu nu belirterek ABD hükümetinin peşinde olduğuna inanmak için nedenleri olduğu halde neden ABD’ye gittiği sorusunu gün deme getirdi. Sarraf’ın ailesi ile bir likte Disneyland’ı ziyarete geldi ği açıklamasını hatırlatan Fil kins, bazı Türk vatandaşları nın ise Sarraf’ın ABD’li sav cılarla bir anlaşma yapmak için buraya gittiğine inandığı nı aktardı. Böyle bir an laşmanın söz konusu olup olmadığının bi linmediğini kayde den Filkins, sav cıların Sarraf’ın entrikalarına devam ede bilmek için Türk hü kümetinden Çağlayan üst düzey yetki lilere rüşvet verdiğini belirttiğini aktardı. Yazıda, Manhattan Bölge Mahkemesi’nde belgelerde “Sarraf’ın eski Ekonomi Baka nı Zafer Çağlayan’a değeri 45 milyon do lardan fazla nakit, mücevher ve lüks eşya yı rüşvet olarak verdiği” bilgisinin bulun duğu iddiası ifade edildi. Davada geçen ay yaşanan gelişmelere dikkat çekilen yazıda “Sarraf, ABD Baş kanı Donald Trump’a yakın isimlerden Rudy Giuliani’yi ve eski ABD başsavcısı Michael Mukasey’i tuttu. Bu gelişmenin ardından Trump, Sarraf hakkında soruş turrma açan savcı olan Preet Bharara’yı kovdu. Başkanla dost olan bir hukuk ekibi işbaşındayken, düşmanca davranan savcı görevden alınmışken Sarraf savcılıkla ses siz bir anlaşma yapmayı umut ediyor ola bilir” ifadeleri kullanıldı. ‘Karanlık işler mi dönüyor?..’ Yazıda yine geçen ay tutuklanan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’yla ilgili ise “Müşterisi olan Sarraf kamuoyunda bu kadar fazla bilinen bir davada yargılanırken ve yöneticisi olduğu bankaya Sarraf’ın parasını akladığı suçlamaları yapılırken nasıl ABD’ye geldi. Yoksa, başka karanlık işler mi dönüyor” sorusu gündeme getirildi. 17 Aralık iddianamesinde Zafer Çağlayan’ın Rıza Sarraf’tan 240 bin Avro değerindeki saati rüşvet aldığı yer almıştı. ‘Çöp dağı’ faciası Sri Lanka’nın başkenti Colombo eyaletinde dev çöp yığınlarının olduğu yerin çökmesi sonucu en az 19 kişi hayatını kaybetti. Yetkililer, yaklaşık 145 evin çöp yığını altında kaldığını belirtiyor. İnfazlar için ‘son tarih’ acelesi!.. ABD’nin Arkansas eyaletinde 11 gün içerisinde 7 mahkumun idam kararını infaz etme planları anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle yargı tarafından durduruldu. Eyalette idam cezası 12 yıldır uygulanmıyordu. Arkansas’ın Cumhuriyetçi Valisi Asa Hutchinson ise infazların durdurulması kararına tepki gösterdi. Hutchinson’ın infazda kullanılan bir ilacın son kullanma tarihi geçtiği için aceleye getirildiğini söylemesi de dikkat çekti. nilgun@cumhuriyet.com.tr ‘Güneş Günü’nde füze şov Kuzey Kore lideri Kim’in de yer aldığı Pyongyang’daki görkemli anma törenini izlemek üzere 200 yabancı gazeteci davet edildi. Kuzey Kore, kurucu liderinin doğum günü anmasında uzun menzilli füzelerini sergiledi ABD ile tansiyonun karşılıklı açıklamalarla giderek yükseldiği Kuzey Kore, ülkenin kurucu lideri Kim Ilsung’un 105. doğum günü olan “Güneş Günü” kutlamaları adı altında gövde gösterisi yaptı. 21 pare top atışının ardından başkent Pyongyang sokakları kutlamalar çerçevesinde gerçekleştirilen görkemli askeri geçitler ve tankların yanı sıra uzun menzilli ve denizaltı füzelerinin geçişine sahne oldu. ‘Kıtalararası menzilli’ Kuzey Kore daha önce ABD’yi vurabilecek bir füze geliştirdiğini öne sürmüştü. Silah uzmanları görücüye çıkan füzelerin bazılarının kıtalararası balistik füzeler olduğunu kaydetti ancak Kuzey Kore’nin yeni si lahları daha test bile etmeden göstermek gibi bir alışkanlığı olduğuna da vurgu yapıldı. ‘Pekin yoktu’ iddiası Dikkat çekilen bir başka konu da Kuzey Kore lideri Kim Jongun’un da katıldığı daha önceki geçit törenlerinin aksine bu kez Pyongyang’ın tek müttefiki Pekin hükümetinden üst düzey yetkililerin bulunmadığı iddiasıydı. Analistlere göre ise Kuzey Kore’nin mesajı sadece ABD’ye değil aynı zamanda taraflara sakin olun çağrısı yapan Çin’e de yönelik. Geçen günlerde savaş gemilerini Kore yarımadasına gönderen ABD Başkanı Donald Trump, Çin’e Kuzey Kore’ye müdahale etmesi gerektiğini savunarak, “Çin’in Kuzey Kore’yle gereğince ilgileneceğine ina nıyorum, yoksa biz ilgileniriz” tehdidinde bulunmuştu. Rusya’nın Pyongyang Büyükelçisi Aleksandr Matsegora, Kuzey Kore’nin önümüzdeki bayramlarda nükleer füze denemesi yapma olasılığının çok büyük olduğunu savundu. Öte yandan Çin ve Kuzey Kore arasında ilk kez 1961’de imzalanan ve 1981 ile 2001’de yenilenen “Batılı güçlere karşı birleşik cephe” oluşturmak için yapılan, 2021’e kadar geçerli olan anlaşma ile ilgili South China Morning Post’a konuşan Çinli yetkililerden aksi yönde açıklama geldi. Çinli diplomatlar ve askeri yetkililer, anlaşmada iki ülkenin de “barış ve güvenliği koruması” gerektiğinin söylendiğine işaret ederek, Kuzey Kore’nin bunu ihlal ettiğini iddia etti. Tabka için geri sayım Suriye’de IŞİD’e yönelik nihai operasyon için kilit görülen bölgeye yönelik SDG’nin taarruzu şiddetlendi. Suriye’de IŞİD’in kalesi Rakka’ya yönelik operasyon için stratejik önemde görülen Tabka çevresinde YPG’nin ana bileşenini oluşturan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile cihatçı militanlar arasında şiddetli çatışmaların yaşandığı belirtiliyor. Rakka’nın yaklaşık 45 km. uzaklığındaki Tabka’nın çevresinde bir süredir SDG’nin ilerleyişi sürüyor. Bu ay başında ABD destekli SDG, Tabka çevresini kuşatmaya almıştı. Dün AFP’nin haberinde SDG’nin Tabka’ya yönelik taarruzu şiddetlendirdiği, bölgede ilerlediği belirtildi. Sputnik ise SDG’nin dün Tabka’ya batıdan ve doğudan girdiğinı savundu. ABD’nin operasyonlara havadan destek verdiği kaydedildi. IŞİD’in bomba yüklü araçlarla intihar saldırıları düzenlediği iddialar arasında. Çatışmalarda 14 IŞİD’li ile 3 SDG’linin öldüğü kaydedildi. Sputnik’e konuşan bir SDG sözcüsü, Tabka kenti ve barajının alınmasıyla, Rakka kentinin alınmasının kolaylaşacağına işaret etti. Tbaohmliybeaye Suriye’de hükümet ve cihatçı gruplar arasında haftalar öncesinde varılan anlaşma doğrultusunda 4 yerleşim yerinde siviller, militanlar toplam 30 bin kişinin çıkışının gerçekleşeceği karşılıklı tahliye adımı önceki gün yeniden başlarken dün konvoylardan biri kanlı saldırının hedefi oldu. En az 43 kişinin yaşamını yitirdiği belirtiliyor. Tahliyeler çerçevesinde evlerini terk ederek yeni kalacakları bölgelere hareket için otobüslere binen binlerce kişi önceki gece ve dün anlaşmada sorun yaşanmasının ardından yollarda uzun kuyruklar halinde beklemek zorunda kaldı. Karşılıklı tahliyelere konu olan yerleşimler cihatçıların kuşatması altındaki Şii köyleri Fua ve Kefra ya ile Suriye ordusunun kuşatmasındaki Sünnilerin yoğun olduğu Medaya ve Zabadani. Fua ve Kefraya’dan önceki gün yola çıkan kimi grubun ilerleyen saatlerde Halep’in batısındaki Raşidin’e ulaştıkları gündeme yansımıştı. Muhaliflere yakın Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, konvoyların çoğunun dün bir süre karşılıklı durdurulduğunu, nedeninin ise muhaliflerin Fua ve Kefraya’dan tahliyelerin anlaşma çerçevesinde yapılmadığı iddiasının olduğunu duyurdu. Ardından ise Fua ve Kefraya’dan çıkarak Raşidin girişinde beklemede olan bir otobüs konvoyunun yakınında bombalı araçla saldırının meydana geldiği, en az 43 kişinin yaşamını yitirdiği, onlarca kişinin yaralandığı belirtildi. ‘IŞİD’in kaybı arttı’ KATAR’LA SURİYE MESAİSİ ABD ordusunun, Afganistan’da, “tüm bombaların anası” GBU43/B’yi ilk kez kullanarak perşembe günü düzenlediği saldırıda ölen IŞİD’linin sayısı ilk açıklamalarda 30 olarak verilirken dün 90’a çıkarıldı. ABD’nin geliştirdiği nükleer olmayan en büyük bomba olarak bilinen GBU43/B’nin 2003’te test edildiği bildirilmiş, ilk kullanımının hedefinin ise Achin’de dağlık alanda IŞİD’in olduğu kaydedilen tüneller olmuştu. Saldırının Kâbil’le koordineli düzenlendiği de açıklanmıştı. Achin Valisi dün saldırıda ölen IŞİD’li sayısının 92’ye yükseldiğini duyurdu, cihatçıların kullandığı en az 3 tünelin yok edildiğini söyledi. Ayrıca bölgede karadan da ABD ve Afgan güçlerinin mayın tehlikesi nedeniyle yavaşça ilerlediğini kaydetti. Önceki gün IŞİD, hiç ölü, yaralı vermedikleri iddiasında bulunmuştu. Afganistan’ın eski devlet başkanı Hamid Karzai’nin ABD’nin kilometrelerce alana yayılarak tüm canlıları öldüren bombayı kullanmasına, buna Kâbil yönetiminin izin vermesine tepkisi dün de sürdü. “ABD’ye karşı durulmalı” diyen Karzai, Kâbil yönetimini ülkeye ihanet etmekle suçladı. Karzai’nin bu çıkışına karşılık Afganistan Devlet Başkanı Eşref Gani’nin şu ifadeleri ise dikkat çekti: “Her Afganın düşüncelerini söyleme hakkı vardır. Burası ifade özgürlüğünün olduğu bir ülke...” Suriye, İran dışişleri bakanlarını önceki gün Moskova’da ağırlayarak Şam karşıtı cepheye “ittifakımız sürüyor” mesajı veren Rusya’nın Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un dünkü konuğu Katarlı mevkidaşı Muhammed bin Abdülrahman el Tani’ydi. Ana gündemde Suriye’deki gelişmeler vardı. Rus kaynaklara göre, görüşmede Tani Suriye’de ateşkese yönelik Astana sürecini destekleme sözünü verdi. Lavrov ise İdlib’deki kimyasal silah saldırısı iddialarına ilişkin bağımsız, yerinde soruşturma çağrısını yineledi. Silivri’ye mektup Bu mektubu yazmaya koyulurken yaşamlarınızdan çalınan son 5.5 ayda sizden ne kadar az haber aldığımı düşündüm... Tıp... tıp... damlayan bozuk musluk misali büyük güçlükle ulaşıyor gelen haberleriniz. Sevgili Turhan’ın (tekrar geçmiş olsun!) anjiyo olduğunu biliyorum mesela... Kadri Gürsel’in uluslararası basına dahi konu olan dudak uçuklatan “palto” hikâyesini ve Ahmet Şık’a (muhtemelen içinde tehlikeli ‘barış’ sözcüğü geçtiği için!) ulaştırılmayan Tolstoy’un “Savaş ve Barış” öykülerini takip ettim, biliyorum. Silivri zindanındaki yaşamınızdan bana ulaşan kesitler neredeyse bunlardan ibaret. Ha bir de en son... Sevgili Musa Kart’ın “Bizi burunları sürtsün, ibret olsun diye insan hakları ve özgürlüklerden herhalde nasibini almayan Hollanda ile Almanya hükümetleri cezaevine yolladı” notunu okudum! Bunların ötesinde aramıza sanki kalın bir perde çekilmiş gibi. Kapatıldığınız çilehanenin ülke yaşamına “Silivri Toplama Kampı” olarak girdiği, haksızlığın ve hukuksuzluğun tavan yaptığı o ilk Ergenekon döneminde bile, toplum ve Silivri arasına böyle bir perde çekilmemişti. Karanlığın ortasında Tuncay Özkan örneğin, kendisiyle daha cezaevinde kaldığı dönemde yapılan bir söyleşide Silivri’deki yaşamı; “Burada inanılmaz bir birikim var” diye anlatmıştı: “Yalçın Küçük, İngiliz ve Amerikan kitap eleştirilerinin yayımlandığı haftalık yayınlar ile Fransız kültür ve sanat dergilerini takip ediyor. (Aramızda) Pek çok kitap takası oluyor. Eskiden hücrede kitapları tutuyordum ama binlerce oldu. Artık dağıtıyorum”. Ergenekon badiresinin yaşandığı dönemde neredeyse bir “kültür yuvası” olarak anlatılan Silivri’de bugün, 150 yıl önce yazılan “Savaş ve Barış”a erişilmiyor. Değil söyleşi vermek, dışarıya mektup dahi yollayamıyorsunuz. Gazete yazılarınızı yazamıyorsunuz. Balbay, Ergenekon yıllarında oysa ki köşesini düzenli olarak yazabilmişti. Şöyle bir göz attım da, neler neler var içinde... Balbay dönemin, içeriden tanıklığını yapıyor. Silivri’ye kalkan otobüsleri, mahkeme sürecini, gelen giden yabancı konukları, buharlaşan adaleti, maddi koşulları, hücresini, pencereden gördüğü gökyüzünün renklerini, bulutları, yenen ve yenmeyen yemekleri en ufak ayrıntısına dek anlattıktan mada... Erdoğan ve de Merkel’e mektuplar döşeniyor. Yalnız Balbay değil, hemen tüm Silivri tutukluları bu tanıklıklarını yazıya döktüler. Bunu öyle yaygın yaptılar ki, “Silivri edebiyatı” denen bir tür oluştu. En son Can Dündar, Silivri’de yaşadıklarını uluslararası basın yoluyla dünyaya anlattı. Sizler, bu olanaklardan mahrumsunuz... 2016’dan bu yana Silivri şartlarının bu kerte ağırlaşması bile başlıbaşına rejimin savrulduğu zifiri karanlığın kanıtı. “Silivri karanlığı yırtacak!” diye yazıyordu eskiden Ergenekon mahkumları. Silivri karanlığı yırtamadı, Türkiye Silivri’leşti. Betondan fışkıran çimen gibi 12 Mart’ta Yaşar Kemal, Kemal Türkler, İlhan Selçuk, Doğan Avcıoğlu, Muammer Aksoy gibi isimlerle hapis yatan Muzaffer Erdost, o yılları; “Davutpaşa kışlasında yatıyordum” diye anlatır: “İçeri bir tane kitap alamıyorduk. Yakınlarımıza iki kelime ‘İyiyim’, ‘Kötüyüm’ yazabiliyorduk. Hatta ‘Kötüyüm’ diye bile yazamıyorduk. İlhan Selçuk Ziverbey’i yıllar sonra yazabildi.” Şimdi yarım yüzyıl sonra; “Yetmez ama Evetçilerin” demokrasi geliyor diye alkışladıkları iktidarlar yoluyla, aynı zifiri karanlığın içine döndük. Bugün o karanlığın ortasında ülkenin geleceğini tayin edecek bir referandum yapılıyor. Umarız sandıktan bizi sizlere bir an önce kavuşturacak bir sonuç çıkar. Sevdiklerinize, dostlarınıza, işinizin başına en kısa zamanda dönersiniz... İçeri girdiğinizde, güz kışa dönüşmek üzereydi. Şimdi bahar geldi. Murat Sabuncu, Şafak Pavey’e geçende verdiği kısacık bir notta; “Silivri de dahi bahar başlarken betonların arasından artık bir avuç çimenin fışkırdığından” söz ediyordu. Bunu, “en zor şartlarda bile engel tanımayan mucizelerin tanıklığı olarak kabul ettiğini” belirtiyordu. Öyle umalım ki bu nisan... ayların en zalimi olmasın. Ve bugünkü oylamanın sonucu “betonun arasından fırlayan bir avuç çimen” misali bizi mucize ile tanıştırsın. Sizi, ivedi biçimde bizlere kavuştursun. Özlemle, sevgiyle, dostlukla... Ruhani’ye ‘muhafazakâr’ cepheden rakip İran’da İmam Rıza Türbesi Vakfı Başkanı İbrahim Reisi, gelecek ayki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “muhafazakârların” adayı olarak kaydını yaptırdı. Reisi, ikinci bir dört yıllık dönem için adaylığını koyan halihazırdaki reformcu kanadın desteklediği Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin güçlü rakipleri arasında gösteriliyor. Eski başsavcı Reisi, “Ölüm Komitesi” olarak bilinen ve 1988 yılında büyük bölümünü Halkın Mücahitleri Örgütü’nün üyelerinin oluşturduğu toplu idamlarda karar veren kurulda yer almıştı. C MY B nilgun@
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle