03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 9 Şubat 2017 6 haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: EMİNE BİLGET TGS’DEN SİLİVRİ’DEKİ TUTSAK ARKADAŞLARIMIZA MEKTUP ‘Siz özgür olmadan biz de olmayacağız’ Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Silivri Cezaevi’nde tutulan 11 yazar ve yöneticimizi temsilen tutuklu Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu’ya mektup gönderdi. 10 yazar ve yöneticimizin tutukluluktaki 100. gününde gönderildiği belirtilen mektupta, “Sizler özgürlüğünüze kavuşmadan bizler de özgür olamayacağımızı biliyoruz” denildi. Sirkeci Postanesi’nde 7 Şubat günü gönderilen mektup ta, basın ve ifade özgürlüğüne OHAL döneminde eşi görülmemiş boyuttaki saldırı ve hukuksuzlukların gazetecileri cezalandırma biçimine dönüş türüldüğüne dikkat çekildi. Tutuklu gazetemiz çalışanlarıyla birlikte cezaevindeki 146 gazetecinin OHAL döneminde hukuksuzlukların ve haksızlıkların sembol isimleri haline geldiği belirtildi. “Onlarca meslektaşımızla birlikte siz de bu ağır süreçte gazetecilik yaptığınız için tu tuklandınız” denilen mektupta, gazeteci tutuklamaları ile basın ve ifade özgürlüğünün engellenerek Türkiye’nin demokrasiden uzaklaştırılmaya çalışıldığı aktarıldı. Mektupta şu ifadelere yer verildi: ‘Duruşumuz belli’ “Cumhuriyet gazetesi yöneticileri ve çalışanları, halkın haber alma hakkı için hiçbir koşulda duruşundan vazgeçmedi. Siz de haksız suçlamalarla günlerce süren gözaltı ile birlikte ve ağır cezaevi koşullarına rağmen, Türkiye’ye gazeteciliğin temel ilkelerinden vazgeçmeyeceğiniz mesajını veriyorsunuz. Mücadelemiz içeride ve dışarıda, her koşulda dayanışmayla sürecek. Halkın haber alma hakkı, gerçeklerin peşinde habercilik ve basın özgürlüğü için hukuksuzluklara direncimizden taviz vermeyeceğiz. Bu zor günlerin geçeceğine ve yaptıkları haberler nedeniyle tutuklu bulunan tüm meslektaşlarımızın serbest kalacağına inancımız tam. Bu nedenle gazetecilerin özgürlüğü ve halkın haber alma hakkı için mücadelemizi yükselterek sürdürüyoruz. Sizler özgürlüğünüze kavuşmadan bizler de özgür olamayacağımızı biliyoruz. Türkiye Gazeteciler Sendikası, 50 yılı aşkın süredir örgütlü olduğu Cumhuriyet gazetesi ve çalışanlarıyla yan yana duruşunu her koşulda sürdürecek. Umudumuz, mücadelemiz ve dayanışmamız, Cumhuriyet çalışanları ile tüm tutuklu gazetecilerin bir an önce özgürlüğünüze kavuştuğu günlerin habercisi olsun. Selamlarımızla.” l İSTANBUL/Cumhuriyet Saat 09.12 EMNİYET ÖNÜNDE Saat 10.27 İNTERNET CAFEDE Saat 11.45 AMARA’YA GİDERKEN ÖNCE KEŞİF YAPTI, CAMİYE GİRDİ 09.22’de PTT önüne gelen Alagöz, meydan yönüne yürümeye devam etti. Alagöz, saat 09.28 olduğunda ilçedeki polis merkezi önüne ulaştı ve meydan istikametine doğru yürümeyi sürdürdü. İstiklal Caddesi, Uzun Çar şı, meydan, Atatürk Bulvarı, Mürşitpınar Caddesi’ndeki kameralara takılan Alagöz, Atatürk Bulvarı Polis Lojmanları önünde kurulu bulunan Mobese kamerasından saat 09.37.34’te görüldü. 10.06.17’de Helebigel isimli inter net kafeye yönelen Alagöz, 11 dakika sonra çıktı ve ilçe meydanına doğru yürüdü ardından Cadde İnternet Kafe’ye girdi. Burada yaklaşık bir saat kalan Alagöz, 11 Nisan Caddesi İlçe Emniyet Müdürlüğü yönüne bakan kameradan saat: 11.35.40’ta Amara Kültür Merkezine yöneldi. Amara Kültür Merkezi önünde saat 11.45.36’da kameraya takılan Alagöz, buradan Amara Kültür Merkezi’ne bakarak geçiş yaptı ve yolun karşısına geçerek Altınova Camisine saat 11.47.49’da girdi. Altınova Camisi’nden saat 11.53.38’de çıkan Alagöz, yine Amara Kültür Merkezi tarafına yolun karşısına geçti, 12.00.40’da Amara Kültür Merkezi’nin bahçesine giriş yaptı. Basın açıklamasının yapıldığı sol tarafa doğru yönelen Alagöz, burada kalabalık içerisinden Mobese kamerasının kısıtlı olarak gördüğü açıdan yerini değiştirdi ve kamera saati 12.02.10’u gösterdiğinde patlama meydana geldi. Göz göre göre 34 kişinin öldüğü Suruç katliamını gerçekleştiren canlı bomba Abdurrahman Alagöz’ün patlamadan 3 saat önce Emniyet’in önünden geçtiği, ilçede dolaştığı ortaya çıktı Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı, 34 kişinin öldü ğü Suruç katliamına iliş kin arasında IŞİD’in Türkiye so rumlusu olduğu belirtilen İlha mi Balı, yardımcısı Deniz Bü yükçelebi ile Ankara katliamın da canlı bom balara eskort luk yapan Yakup Şahin’e dava açtı. İddianame, can ALİCAN ULUDAĞ lı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün üzerin de bombalar var ken patlama öncesi elini kolu nu sallayarak Suruç caddelerin de dolaştığını, patlamadan 3 sa at önce de ilçe emniyet müdür lüğü ile polis lojmanları önün den geçtiğini ortaya çıkardı. Su ruç Emniyeti’nin, patlamadan 3 gün önce Şanlıurfa Emniyeti’nin “canlı bomba saldırısı olabilir” uyarısı ve Suruç’ta mahkeme nin verdiği “genel arama” kara rına karşın, önünden geçen can lı bombayı “fark edememesi” ise düşündürdü. Suruç katliamına ilişkin so ruşturmayı 1.5 yıldır sürdüren Şanlıurfa Başsavcılığı, 25 Ocak 2016 tarihinde iddianame hazır layarak, Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Mah kemenin kabul ettiği iddiana ‘ACILARIMIZLA DALGA GEÇİLİYOR’ Suruç katliamından 19 ay sonra tamamlanan soruşturmaya ilişkin Suruç Aileleri İnisiyatifi, Suruç İçin Adalet Platformu ve Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF), İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde bir araya geldi. SGDF Eşbaşkanı Ceren Çoban, “Suruç katliamı ile ardından yaşanan katliamlar arasındaki ilişki açığa çıktı. İddianamede sanık olarak 3 kişi yer alı yor ancak failler 3 kişi değil” dedi. HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, “Eninde sonunda adalete ulaşacağız” derken Suruç Aileleri İnisiyatifi adına konuşan Gamze Yıldız ise “Acılarımızla dalga geçiyorlar. Kabul edilen iddianamede yer alan 3 sanıktan 2’si zaten yurtdışında” ifadelerini kullandı. Suruç İçin Adalet Platformu avukatlarından Gülhan Kaya, “Failin Suruç’a nereden, nasıl geldiği, nerede konakladığına dair hiçbir araştırma yapılmamış. Hakkında yakalama kararı olmasına rağmen, o gün 2.5 saat Suruç’ta dolaşıyor, Emniyet Müdürlüğü’nün önünden geçiyor ancak yakalanmıyor. Sanık Yakup Şahin’in, bombacı ile ilgili anlatımlarına rağmen, gece nerede konakladığı araştırılmıyor. Savcılık 19 ay boyunca sadece iki şey yapmış; kamera kayıtlarını toplamış ve Yakup Şahin’in ifadesini almış.” l İSTANBUL/Cumhuriyet mede, Ankara katilamının da sanıkları olan İlhami Balı, Deniz Büyükçelebi ve Yakup Şahin şüpheli olarak yer aldı. Her bir şüpheli için iddianamede, anayasal düzeni ortadan kaldırmak, 34 kişiyi öldürmek, 70 kişiyi öldürmeye teşebbüs etmek, terör örgütü, kurmak ve yönetmek suçlarından toplam 35 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 1422 yıla kadar hapis cezası istendi. İddianame, Suruç katliamının da Ankara katliamı gibi göz göre göre geldiği, bombacıların elini kolunu sallayarak eylem yaptıklarını ortaya koydu. İddianamede, Kobani’nin yeniden inşası amacıyla Suruç’a gelen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerinin, 20 Temmuz 2015 günü Amara Kültür Merkezi’nde saat 12.00 sıralarında “Kobani’yi Birlikte Savunduk Birlikte İnşa Edelim” konulu basın açıklaması yaptığı sırada aralarına giren Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün üzerindeki bombaları 12.01 sıralarında patlattığı, olayda 34 kişinin hayatını kaybettiği, 70 kişinin yaralandığı anımsatıldı. Katliamın sorumlularına işaret edilen iddianamede, Ankara katliamından sonra kendisini operasyonda patlatan Halil İbrahim Durgun’un Suruç eylemini gerçekleştirmek üzere, Şeyh Ab durrahman Alagöz’ü Suruç ilçesine canlı bomba yeleği ile birlikte yönlendirdiği ifade edildi. Alagöz’ün üstüne giydiği canlı bomba yeleğini, Halil İbrahim Durgun’un Gaziantep’te bulunan depolarının birinde bilye ve sarı toz patlayıcı malzeme ile güçlendirdiği anlatılan iddianamede, Alagöz’ün bu eylemi gerçekleştirmesi için Deniz Büyükçelebi tarafından Suriye’den Türkiye’ye yönlendirildiği, eylem talimatının ise İlhami Balı tarafından verildiği aktarıldı. Soruşturma kapsamında, canlı bomba Alagöz’ün Suruç’ta dolaşırken kameralara yansıyan görüntülerine ulaşıldı. İddiana meye de giren Mobese ve güvenlik kamera görüntülerine göre Alagöz, canlı bomba yeleği giymiş vaziyette, elini kolunu sallayarak Suruç sokaklarında dolaşmış. Buna göre, Alagöz, 20 Temmuz 2015 günü ilk olarak 11 Nisan Mahallesi tarafından saat 09.01.55’te yaya olarak Harmaniş Traktör isimli işyeri güvenlik kameralarına takıldı. Alagöz, yaya olarak saat 09.07.45’te ilçe emniyet müdürlüğü önünde kurulu bulunan Mobese kameralarından 11 Nisan (Aligör) Mahallesi tarafından geldi. Alagöz, saat 09.12’de ilçe emniyet müdürlüğünün önünde yolun karşısına geçti. Bu sırada emniyet önünde polis otobüsü ve minibüsü olduğu görülüyor. Buna karşılık üzerinde bomba yeleği olan Alagöz’ün fark edilmemesi katliama davetiye çıkardı. Kobani haberi okudu İddianameye göre, soruşturma kapsamında Alagöz’ün Cadde İnternet Kafe’de bir saat oturduğu bilgisayarda inceleme yapıldı. Yapılan inceleme sonucunda Alagöz’ün çeşitli internet sitelerinden Suruç ve Kobani ile ilgili haberleri okuduğu, Suruç Kaymakamlığı’nın internet sitesini ziyaret ettiği belirlendi. l ANKARA 10 EKİM ANKARA GAR KATLİAMI DAVASINDA AİLELER İSYAN ETTİ ‘Ambulanstan önce TOMA geldi’ 100 kişinin yaşamını yitirdiği Ankara Gar katliamının duruşmasına Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, önceki gün sanıkların çıkardığı gerginlik nedeniyle saat 14.00’te başlandı. Duruşmaya 18 tutuklu sanık ile müşteki aileler katıldı. Patlamada oğlu Ali Deniz Uzatmaz’ı yitiren Ogun Uzat maz, katliamın başından beri kurgulandığını belirterek, Ankara Valisi, Emniyet ve MİT görevlilerinden şikâyetçi olduğunu söyledi. Yaralanan Hasan Akdemir, eskiden Malatya çıkışında her seferinde kontrol edilirken; GBT’ye tabi tutulurken; 9 Ekim’de hiçbir polisin olmadığını kaydetti. Mağdurlar, patlamadan sonra ambu lanstan önce TOMA ve Akrep araçlarının geldiğini, meydana gaz attığını kaydetti. Patlamada bir bacağını kaybeden Cafer Altun’un ağabeyi Abdülselam Altun “Kardeşimin kopan bacağını yerden aldım, taksiler almadı beni. Tüm kamu görevlilerinden, kirpinin sürücüsünden özellikle şikâyetçiyim” dedi. l ANKARA /Cumhuriyet ‘TÜRKÜ TUTUKLAMASI’NDA 12 KİŞİ SERBEST Gitarı da 6 aydır tutuklu Esenyurt’taki Recep Tayyip Erdoğan Parkı’nda Ağustos 2016’da 12 kişi Gesi Bağları ve Kürtçe türküler söyledikleri için darp edilerek gözaltına alınan ardından tutuklanan 12 kişi 6 ay sonra çıkarıldıkları ilk duruşmada tahliye edildi. İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ilk duruşmasında sanıklardan İhsan Tekin savunmasında, “Parkta bulunan aileler de polise karşı tepki gösterdiler. Kimliğimize ve doğduğumuz yerlere hakaret edildi. ‘Bunlar Diyarbakırlıdır, tutuklayın’ dediler. Ahmet Kaya’nın ‘Diyarbakırlıymış, adı bahtiyar. Suçu saz çalmakmış, öğrendiğim kadar’ sözleri aklıma geldi. Benim de öğrendiğim kadar suçum gitar çalmaktır. Bu gitar da benim gibi altı aydır tutukludur” dedi. l CANAN COŞKUN/İSTANBUL ‘Midas’ın kulakları eşek kulağı’ diye bağırma, duyarlar! Devletin maaşlarını ödediği tüm kurumlarda, aykırı bir görüş olamaz, barınamaz, dile getirilemez. Aksi olursa kapının önüne konur. Örnek: bakınız üniversitelerden atılanlar. Hukukçular, siyasal bilgiler hocaları, kamu haklarını savunanlar. Bu iktidarın nereden nereye geldiğini anlamanın çok önemli bir örneği Prof. İbrahim Kaboğlu: Bir zamanlar Başbakanlığın İnsan Hakları Danışma Kurulu üyesi ve başkanı ikeeeeen... Şimdi aynı güç sahipleri tarafından üniversiteden atılıyor. Çünkü Kaboğlu şu sıralarda Başkancı sisteme hayır üzerine ciddi bilgilendirici yazılar yazıyor, toplantılara katılıyor. Gerçi, iktidarın saflarında destekçilik yaparken şimdi içeri tıkılanlara bakarak, “şükredenler” olabilir! Ama kamuoyunun önünde tüm muhalefet yapanların, bir adım sonra “hayır diyerek kamu huzurunu bozuyor” suçlamasıyla karşı karşıya kalmaları olasılık dahilindedir. Zaten iktidar liderlerinin “hayır diyenler teröristtir, teröristlerle birlikteler, çünkü onlar da hayır diyor...” ancak ahlaksızlık denebilecek söylemlerine bakılacak olursa, “kamu huzurunu bozma” konusunda savcılara el kol sallıyor da olabilirler. ‘gDeaçhear imleiryiizd?emokrasiye’ Hele referandumu kaybedebileceklerini görsünler, birden “daha ileri bir demokrasi sürecine” gireceğimiz kesin... “İleri demokrasi”nin anlamını 15 yıllık iktidarları döneminde çok net anladık... İleri demokrasiye geçtikçe, tüm demokrasi göstergelerinden en altlarda sürünen bir ülke yarattılar. Şunun altını çizeyim: İktidarın salt “kamu kurumlarında, üniversitelerde” çalışanlara karşı tahammülsüzlüğü olduğunu sanıyorsanız yanılırsınız. Üniversiteler dışındaki kamu kurumlarında zaten tek bir farklı ses çıkmaz. Oraları halledilmiş durumda. İktidarı ister desteklesin ister desteklemesin, ses çıkarmamayı hayat onlara öğretmiş durumda. ‘Sus konuşma, yoksa...’ Ama “üniversitelerde dilini tutamayanlar, ağzını kapatamayanlar, akademisyen olmanın kendilerine özgürce görüş belirtme hakkı verdiğini sananlar” var. Var dedimse, çok çok az sayıdalar! Yüksel Taşkın ve benzerleri gibi onlar da kamu yasaklısı oldular. Büyük üniversiteli çoğunluk susuyor, iktidardan dersini almış durumdalar: “Sus, konuşma yoksa sıra sana gelecek!” Fakat ağzını tutamayıp “Midas’ın kulakları, eşek kulağı” diye boşluğa, karanlığa haykırmanın da, şu gözetim dünyasında yakayı ele vermeyi engellemediğinin bilincindeler! Ah şu rektatörler! (bu da ne ola!) Oturtuldukları koltukların tabii ki haksızlığınıhukuksuzluğunu verecekler... Dikkat edin, toptan atılacaklar listesi vermiyorlar, beşer onar... Bir sonraki KHK için iktidar soracak tabii: Hani daha, hani daha! Bildir bakalım şöyle 10 isim daha... Çünkü doymak bilmez bir canavara dönüştü iktidar siyaseti! Böyle bir canavar yok muydu masallarda, yoksa uyduruyor muyum! Rektatörleri iyi kullanıyor. Rektatörler de, dün Cemaate övgüler düzen akademisyen bozuntularını. Onlardan daha iyi, kendi poposunu kurtarmayı birinci derecede önemli sayacak ağır baskı dönemi ihbarcıları mı bulacaklar! Bu dönem bitecek şüphesiz ve en başarılı rektatörlerin kara listeleri birbiriyle yarıştırılacak! Hey, mesela Ankara’da birinciliği kim alır acaba! Tartışacak adam kalmayacak Yakında televizyon tartışma programlarında boy gösterecek, muhalif olması gerekmiyor eleştirel görüş belirten akademisyen bulamayacaklar. Eh gazetelerde en cesurları artık müstear isimle yazarlar! Unutmayın, bu iktidar ezelden beri, bırakın gerçekleri yazmayı, haber yazılmasını bile istemiyor. Hürriyet’e yapılan baskıların, televizyonların kulaklarını çekmenin haddi hesabı olmadığını biliyoruz. Erdoğan medya patronlarına nasıl sesleniyordu 2010 Şubatı’nda bakalım: “Köşe yazarları her istediğini yapamaz. Parasını sen veriyorsun, yazarına sahip çık, yazdırma gönder.” Şimdi “maaşlarını verdiğini” düşündüğü kamu çalışanlarını kapı önüne koyuyorlar. Çünkü devlet iktidarın taa kendisi. Bir devletparti karşımızda... Bugün en hafifinden kapı önüne koyuyor... Yarını bilemeyiz! Sadece şunu belirteyim: Biz yarını bugünden yaşıyoruz! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle