Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Pazar 19 Şubat 2017 16 EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: ZARİFE SELÇUK kültür Güneşli bir sabah! İstanbul’da Boğaz kıyısında sabah kahvaltısında birkaç kişiyiz. İçimizden biri Timothy Garton Ash... Oxford Üniversitesi Profesörü. Müthiş bir araştırmacı. Beijing’den İstanbul’a, Moskova’ya, ifade özgürlüğü, politik ilişkiler, gelişimler peşinde analizler yapıyor. İngiliz The Guardian ve New York Review of Books’a yazıyor. Ödülleri arasında George Orwell Ödülü de var... Yeni kitabı “Free Speech: Ten Principles for a Connected World (İfade Özgürlüğü: Bağlantılı Bir Dünya İçin On İlke)” bizde kâbusa dönüşen durumlar için yol gösterici niteliğinde... Prof. Ash, İstanbul’a Bilim Akademisi’nin davetlisi olarak geldi. Üç gün boyunca konferanslar verdi. Anımsatayım: 2011’de KHK ile hükümet, TÜBA’nın (Türkiye Bilimler Akademisi) atama yetkisini alınca, bir istifa furyası yaşanmıştı. Buradan ayrılan bilim insanları Bilim Akademisi’ni kurup bilimin bağımsızlık, bilimsel liyakat, özgürlük ve dürüstlük ilkeleriyle bir sivil toplum kuruluşu olarak yoluna devam etmişti... kÖonyüunnec‘aCumhuriyet’i Biz, ona soru sormadan önce, Prof. Ash bize sorular sordu. sayısı son KHK ile 4.464 kişi ye ulaşan ülkemize niye geldi Prof. Ash? Elbet işlerinden atılan, ça lışmaları engellenen ve hâlâ her şeyi göze alarak dire nen akademisyenlerle daya nışma içinde olduğunu gös termek için geldi. Konuşma Tehdit altında... başlığı “Tehdit Altında İfade Özgürlüğü”ydü... (Ayrıntılı ha berini www.gazeteduvar ve Fazla konuşmaya gerek yok, o günkü Cumhuriyet gazetesini önüne koyuyorum. Manşette, 11 arka Bilim Akademisi sitesinde bulabilirsiniz.) Dünya için umut: Sol daşımız ona bakıyor. “110 sayısı” hapisteki gün. Adam profesör ama aklı almıyor iddianamenin yazılmamış olmasına... Gazete sayfalarını çeviriyor. Önce Güray Öz’ün, derken Kadri Gürsel’in yazısız beyaz köşelerini görüyor. İçinde “110 Gündür Özgürlüğünden Yoksun” yazıyor. Gazeteyi istiyor. Benimkini veremem deyip, yenisini alıyoruz ona. En değerli bir hazineye kavuşmuş gibi katlayıp çantasına koyuyor... Korkarım bundan sonraki konferanslarında örnek diye kullanacak gazetemizi... Sorumlu olanlar düşünsün! Prof. Ash, her konuşmasında “Dünya çapında otoriterliğe ve faşizme kayabilecek bir milliyetçi popülizm dalgasıyla karşı karşıya olduğumuzu” vurguluyor. Bu konuda örnekleri daha çok ABD ve İngiltere’den seçmeye özen gösteriyor. Sohbetimiz sırasında İngiltere’nin dünya olayları karşısındaki tavrını utanç verici bulduğunu; geçen ay Ankara’ya gelen İngiltere Başbakanı Teresa May’in tam bir “seyyar satıcı” gibi davrandığını söylemekten kaçınmıyor. Günümüzde yükselen vahşi kapitalizm, milliyetçi popülizm, de Dayanışma için geldi Ağustos 2016’dan beri üniversitelerden ihraç edilenlerin toplam mokrasi yoksunluğu... Bu üçlü krize karşı çare ne, umut nerede, diye sorduğumda, yanıt açık seçik geliyor: “Ortanın solunun toparlanması, kendi taraftarlarını yeniden kazanmasında” diyor: “O zaman bu üçlü yükseliş durur ve değişir...” Referanduma giderken Uzun yıllardır Türkiye’yi yakından izleyen Prof. Ash, şu anda hepimizin referanduma odaklanmış olduğunun farkında... İfade özgürlüğünün tehdit altında olduğu bir ülkede referandum adil olabilir mi? Yanıtı bildiğimden, şöyle sordum soruyu: Adil olabilmesi için ne yapılabilir? Yine başka ülkelerden örnekler vererek şöyle yanıtladı: “Medyada bunca sansür, denetim, baskı ve körlük varsa eşitsizliği her an dile getirip yaymalı. Yeni stratejiler oluşturmalı. Dijital ortamdan yararlanmalı...” Bir an durup ekledi: “Deneyimler gösteriyor ki, tehdit ister otoriter bir hükümetten, ister para babalarından ya da Facebook gibi süper güçten ya da trollerden gelsin... Şu üç şeye sahip oldukça direnç sürer: 1) Bir tek TV kanalı ya da gazete... 2) Sosyal medyayı kullanma becerisi ve 3) Hayatlarını tehlikeye atabilecek insanlar...” The Guardian gazetesinde yazısının başlığı ne olacak? Henüz bilmiyor. Ama beki de “Türkiye’de Gözyaşları ve Kahkahalar”... Ceylan Özçelik: ‘Bir kadın hatırlar!’ Yıllarca eleştirmenlik yaptıktan sonra ilk uzun metrajlı filmi “Kaygı” ile 67. Berlin Film Festivali’nin Panaroma bölümünde yer alan Ceylan Özçelik, bu başarısını mütevazı bir edayla savuşturuyor ama sevincini bizimle coşkuyla paylaşıyor. Nisan sonunda Türkiye’de de vizyona girecek olan “Kaygı” televizyon kurgucusu Hasret’in (Algı Eke) işi bırakıp kendisini eve kapatarak anne ve babasının ölümüyle ilgili gerçeklere ulaşma çabasını anlatıyor. n Yıllarca başka filmleri eleştirdikten sonra kendi filminizi yönetirken neler yaşadınız? Çok mutluyum çünkü eleştirmen olmak bana çok avantaj sağladı. Tabii ki 14 yıl boyunca eleştirmenlik yapmak istemiyordum. Üniversite yıllarımda bir kaç yıl sürecek bir şey gibiydi başlarda çünkü çocukluktan bu yana esas hayalim sinema yapmaktı. Neyse sonunda hayallerimi gerçekleştirdim. İlk filmle Berlin’e n İlk filminizle Berlinale’ye seçildiniz, haberi nasıl aldınız? Evde bir duvardan bir duvara atladım! İnanılmaz bir duyguydu! Birden mail kutuma davet gelince yaşadıklarımı anlatamam. Çünkü filminizi geniş kitlelere ulaştırmak istiyorsunuz ve çabalıyorsunuz. Berlinale’ye de başvurmuştuk ama akıbetini soracağımız, tanıdık birileri hiç yoktu. Panaroma bölümünün küratörü Thomas Hailer’in filmi çok beğenmesiyle alındığımızı öğrendik. Alman basınına ön gösterim olduktan sonra zaten söyleşi istekleri yağmaya başlamıştı, çok mutluyum. n Genç bir kadın, bastırılmış bir travmanın yarattığı kâbuslar ve gerçeği bulma çabasını anlatıyorsunuz. Nasıl oluştu film? Kendimden yola çıktım. Medya çalışanı olarak zaten bir sürü travmam var ama evde seyirci olmak da ayrıca farklı. Arada bir yıl ka 67. Berlin Film Festivali’nin Panorama bölümünde gösterilen ‘Kaygı’nın yönetmeni Ceylan Özçelik ile söyleştik dar işsiz kaldığım bir dönem oldu ve kendimi eve kapattım. Evde üç haber bile izleseniz beş dakikada dünyanız kararıyor ve dışarı adım atmak istemiyorsunuz. Dışarıdan içeri gelen ambulans, inşaat, yıkımın sesi geliyor. Sürekli bir delilik halindesiniz aslında. Buradan yola çıktım ve kendini eve kapatan bir kadın üzerinden halimizi sorgulamak istedim. n Medya ortamında bir akıl kayması yaşanıyor, değil mi? Evet, herkes bir akıl kayması yaşıyor. Gerçek nedir, bilen veya arayan yok. Zaten Hasret de ‘Ben uzaylı mıyım?’ gibi ortalarda endişeyle dolaşıyor. Dışarı ve içerisi hayatlar çok da farklı değil bu bağlamda. Yakın arkadaşları ise birer ‘tanık’ yani bizim gibi. Zaten seyircinin merak ettiği soruları soruyorlar. Tabii ki suçu onlar işlemedi ve sürekli yardım etmeye çalışıyormuş gibiler ama etmiyorlar. n Hasret son derece güçlü ama tabii ki yaralanabilir ve kırılgan da bir insan, bu insani dengeleri nasıl gözettiniz? Yalnız kalan, tek başına bir ka dını anlattım. Öncelikle büyük kahramanlıkları yok, medyada yaşadığı aksaklıklar üzerine büyük laflar etmiyor. Haberde çalışmak yerine belgesellerini kurgulamak istiyor. Gerçeğe ulaşamamanın hüznüyle dolaşıyor. Tabii ki anne ve babanızla ilgili bir durumsa hele, gerçeği bulamadığınızda boğulursunuz. O nedenle karakteri normal buluyorum bir yandan da. Paranoyak değil sadece hatırlamanın peşinde. n Ama dön dolaş birisi hatırlıyor, bu çok önemli değil mi? Evet, ‘bir kadın hatırlar’... Bu fikir çok hoşuma gidiyor. Ayrımcılık yapmak istemiyorum, bir insan hatırlar da diyebiliriz ama bu bir kadının öyküsü. Bu nedenle filmin umutsuz bittiğini düşünmüyorum. n Hatırlamak nedir sizce? Hatırlamak deyince önce ‘unut turmaktan’ başlamak gerek. Hatırlamayla ilgili bir film yapıyorsak devlet, basın ve kentsel dönüşümü içine almadan yapamayız. Bunlarla biz unutuyoruz. Kütür merkezleri yok ediliyor veya boş, kaderine bırakılıyor. Devlet sistemi tarihi yeniden kurguluyor. Ortada bilmemiz istenen yapay gerçek ve varolan gerçek var. Ama filmin söylediği de bu: Siz istediğiniz kadar sahte gerçekler üretin gerçek mutlaka bir yerden sızar ve size döner. n Peki hatırladıktan sonrası nedir? Ben 1980 doğumluyum yani bizim kuşak duruma biraz hâkim. 90’larda izlediğimiz çoğu şeyin kurgulanmış olduğunun farkındaydık. Ama 90’larda doğan neslin çoğu Gezi’ye kadar neler olup bittiğinin farkında değildi. Gezi’de ne zaman onlar da terörist olarak kodlandılar o zaman biraz bilinçlemeye, ‘Bir dakika medyada izlediğimiz herşey doğru değil galiba’, demeye başladılar. Her şey farkındalıkla başlıyor, bir anlamda. PEN Ayın Kitabı: ‘Barış İçin Akademisyenler’ PEN Türkiye Yazarlar Derneği, şubat ayı kitabı olarak, Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz’in yazdıkları, İletişim Yayınları’ndan yeni çıkan “Barış İçin Akademisyenler “ kitabını seçti. Kitabın alt başlığı “Olağanüstü Zamanlarda Akademiyi Savunmak.” İki yazar, akademisyenlere yönelik baskıyı, haksızlığı, suçlamaları, cezaları, hukuki açıdan sorgularken, aynı zamanda yaşadığımız hukuksuzluğu, adaletsizliği, vicdansızlığı, kâbusu da ortaya koyuyor. Bu seçime ilişkin PEN şu açıklamayı yaptı: Ağustos 2016’dan bu yana üniversitelerden ihraç edilenlerin toplam sayısı 4.464 kişiye ulaştı. Bu gerçeği şiddet olarak nitelendiriyoruz. Evrensel düşüncenin yuvası üniversitenin yuvasını yapma süreci neredeyse tamamlanmış durumda. Hemen her hafta hazırlanan listeler ve çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle üniversitelerde demok rat, laik, özgürlükçü, eleştirel düşünen, öğrencilerini biata, itaate değil, sorgulayıcı olmaya yönelten akademisyenlerin görevlerine son veriliyor. Bu yetmiyormuş gibi tartaklanarak gözaltına alınıyorlar, cüppeleri polis postalları altında eziliyor. Gazetecilerin tutuklu olduğu, televizyonların susturulduğu, İstanbul’un göbeğinde kitabevlerinin saldırıya uğradığı, rektörlerin, milli eğitim müdürlerinin, din görevlilerinin yasaya ve vicdana aykırı biçimde referandum için ter cihlerini açıkladığı, halkın haber alma hakkının hemen hiç kalmadığı bir ortamda, bilimin ve aydınlığın son kaleleri olan üniversitelerden akademisyenlerin atılmalarını kuvvetle kınıyoruz. Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti Türkiye Cumhuriyeti’nde bilimsel, eleştirel, çağdaş düşüncenin her zaman üstün gelmesi için mücadeleden yanayız ve üstün geleceğine inanıyoruz. Yaşar Kemal Vakfı Kuruldu Türkçe edebiyatın en büyük ustalarından, 28 Şubat 2015’te kaybettiğimiz Yaşar Kemal adına bir vakıf kuruldu. Yönetim Kurulu başkanlığı’nı Ayşe Semiha Baban’ın üstlendiği vakfın amacı öncelikle “ben ‘angaje’, bağımlı bir yazarım, kendime ve söze ve insanın onuruna bağımlıyım” diyen Yaşar Kemal’in değerleri ve duruşu (özgürlük, eşitlik, insan ve doğa sevgisi, kültürel farklılıklara saygı ve sahiplenme) doğrultusunda, Türkiye ve dünya toplumları nezdinde Yaşar Kemal’in bakış, yaklaşım ve değerlerini yaygınlaştırmak olarak ifade ediliyor. Yaşar Kemal Vakfı Konseyi Başkanı Zülfü Livaneli bu girişim için şunları söylüyor: “Yaşar Kemal edebiyatının ve kişiliğinin daha derinden algılanabilmesi ve gelecek kuşaklara doğru aktarılabilmesi için böyle bir vakıf kurulması gerektiğine inandık. Yaşar Kemal Vakfı aynı zamanda, büyük ustanın hem anısına, hem yapıtına bir saygı duruşu.” Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Ayşe Semiha Baban ise bir çağrıda bulunuyor: “Yaşar Kemal mektup, not, anı defteri, ajanda gibi şeyleri saklamamış. Ancak yurtiçi ve yurtdışı çeşitli yayınların ve basının taranması zengin bir malzeme sağlıyor. Bu konuda çok sayıda özel arşivden de katkı ve destek aldık. Yaşar Kemal için ‘sesini duyuramayanların sesi’ denmiştir. Bu arşiv büyük ölçüde Yaşar Kemal’in yaşamıyla kesişen noktalarda sesini duyuramayanların da arşivi oluyor. Oluşturmaya çalıştığımız arşiv için, Yaşar Kemal’le ilgili anı ve belgelerin derlenmesinde destek ve katkılarınıza ihtiyacımız var.” Yaşar Kemal’in aramızdan ayrılışının ikinci yıldönümünde Sarıyer ve Bakırköy Belediyeleri 25 Şubat ve 1 Mart günleri anma etkinlikleri düzenleyecek. TELEVİZYONEDİTÖR: DEMET YALÇIN Yayın Akışı 06.00 Haber 09.45 Özel Sektör 10.00 Haftasonu 11.05 Şeffaf Oda 14.10 Yeşil Doğa 15.15 Yaşamın Kimyası 17.00 Haber 18.00 Fark Yaratanlar 20.00 Para Dedektifi 21.00 Gündem Özel 01.00 Gece Haberleri 06.00 Haber Bülteni 09.00 Burası Haftasonu 12.00 Haber Bülteni 12.10 Airport 16.00 Haber Bülteni 17.45 Sinema Sinema 18.00 Ana Haber 21.00 Teke Tek Özel 24.00 Haber Bülteni 01.15 Teke Tek 08.40 Spor 09.15 Canım Doktor 10.00 Haber Bülteni 12.15 Yaşasın Hayat 14.00 Haber Bülteni 19.10 Tam Zamanı 20.00 Ana Haber 21.10 Avrupa’dan Anadolu’ya 23.30 Haber Bülteni 02.00 Gece Haberleri 07.30 Mesut Yar Sunar 10.00 Tülin Şahin ile Moda 11.00 Vahe ile Mutluluk 12.00 Kadınca 14.00 Film: Oh Olsun 15.45 İçimdeki Fırtına 19.00 Star Haber 20.00 Hayat Bazen Tatlıdır 23.30 Anne 06.00 Kanal D Çocuk Kulübü 07.00 Akasya Durağı 09.45 Magazin D 13.00 Bodrum Masalı 15.45 Adı Efsane 18.45 Haber Bülteni 20.00 Bodrum Masalı 23.30 Kısmetse Olur 02.15 Adı Efsane 04.45 5N1K 08.30 Kendine İyi Bak 10.00 Pazar Sürprizi 13.00 Lezzet Yolculuğu 14.00 Slikon Vadisi 17.15 Çocuktan Al Haberi 18.45 Ana Haber 20.00 Aşk Laftan Anlamaz 23.30 Çarkıfelek 01.15 Cesur Yürek 03.00 Pazar Sürprizi 08.00 Lale ile Kahve Tadında 11.00 Şimdiki Zaman 14.00 Öğle Haber Bülteni 15.00 Sanat Gündemi 17.00 1 Yer 4 Teker 19.00 Ana Haber Bülteni 21.00 Cüneyt Akman ile Zamanın Ruhu 24.00 Gece Bülteni 08.00 Çalar Saat 10.44 Dayan Yüreğim 13.00 Benden Söylemesi 14.00 Sıradaki Gelsin 14.45 Dizi: No: 309 19.00 Ana Haber 20.00 O Hayat Benim 00.30 Dayan Yüreğim 03.00 No: 309 05.15 Kalbimdeki Deniz 07.30 Haftasonu 10.00 Kuran ve Sünnet 11.15 Dizi TV 12.45 Gözüm Sende 15.50 Aşk ve Mavi 19.00 Ana Haber 20.00 Film: Turbo 21.55 Film: Bitirim İkili 23.55 Gözüm Sende 01.55 Ölene Kadar 04.00 Kırgın Çiçekler 07.05 Beni Böyle Sev 09.40 Film: Diablo Kanyonu 11.50 Enine Boyuna 13.00 Hangimiz Sevmedik 16.30 Annemin Yemeği 19.20 Ana Haber 19.55 Spor 20.00 Baba Candır 23.30 Dinle Kazan 00.35 Kolaysa Sen Yap 09.00 Haftasonu 11.00 Başkent’te Sağlık 13.00 Bir Başkadır Benim Mesleğim 15.00 Genç Düşünce 16.00 Angara Havası 18.00 7 Gün 19.00 Kitap Dünyası 21.00 Yurdun Sesi 23.00 Beyaz Perdenin Notaları 24.00 Gece Haberleri 07.40 Günün Dosyaları 10.00 Film: Muhteşem Gatsby 14.00 Çalışma Yaşamı 16.30 Günün Dosyaları 18.00 Dünya Turu 20.10 Beşinci Boyut 22.00 Dünya Turu 23.00 Film: Gümüş Eyerler 01.30 Günün Dosyaları 08.45 Ankara’nın Dikmen’i 10.45 Evim Şahane 12.15 Çok Gezenti 13.45 Ben Bilmem Eşim Bilir 16.15 Yalan Dünya 18.00 Film: Sır 20.00 Film: Düşman Hattı 22.00 Film: Türk Malı 01.20 Vikingler 09.00 Film: Yerdeki Yıldızlar 11.45 Artçı Şok 14.15 Film: Talihin Böylesi 16.00 Film: Toprağın Tuzu 18.00 Film: Özgürlük Dansı 20.00 Film: Mucizeler 21.30 Film: Kör Topraklar 23.30 Film: Kulübe 01.30 Film: Korku Efendisi BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Karşılıklı olarak birbirini yönet 1 me. 2/ Arka, sırt... Taş dibek. 3/ 2 Zincirden yular ya da ayak kösteği... Deri üzerine uygulanan hamur kıvamında ilaç. 4/ Bir elektroliz 3 4 aygıtındaki artı kutup... Anadolu 5 halklarının en eski ana tanrıçası. 5/ Bol, çok... Acınma, yerinme. 6/ Bağışlama... Bovlingde, oyuncunun devirmeye çalıştığı şişe biçiminde 6 7 8 ki on tahtaya verilen ad. 7/ 9 “ Charles”: ABD’li caz müzikçisi... Bir şeyi yapabilme gücü. 8/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Gelir... İnleme, inilti. 9/ “Pay ederek iki 1 L E J A N D E T kerede yap” örneğinde olduğu gibi, tersinden de aynı şekilde okunan tümceye verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tavlada “bir” sayısı... Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday’ın öncüsü oldukları şiir akımına verilen ad. 2/ Tümceyi oluşturan birimlerden her biri... Harman yerindeki ta 2 EBE ARENA 3 J EST AKAB 4 A T E RM İ Y E 5 NA RA N İ L 6 DRAM A L A 7 EK İ NL İ K 8 ENAY İ KAŞ 9 TABELA ŞU hılın taş ve toprakla karışık kalıntısı. 3/ Belirti, iz... Köpek ve ineklere yedirilmek için un ve kepekle hazırlanan yiyecek. 4/ İğdiş edilmiş hayvan... Boru sesi. 5/ Japon lirik dramı... Bir çalgı. 6/ Duman lekesi... “Şahika ”: Oyuncumuz. 7/ Büyük bira barda ğı... MuğlaMarmaris karayolunda, çok güzel bir panoramaya sahip dağ geçidi. 8/ Yerine koyma, yerine kullanma... Telefon sözü. 9/ Keçi kı lından hayvan çulu, yem torbası gibi şeyler dokuyan kimse...Bir sanat yapıtında işlenen ana konu. C MY B