22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 11 Şubat 2017 4 haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ZARİFE SELÇUK Bilim insanlığını siyasete taşıdı Kazansaydı, FETÖ de aynını yapacaktı 7Şubat 2017 tarih ve 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile, 330’u üniversitelerden olmak üzere 4464 kişi kamu görevinden çıkarıldı. AKP iktidarının OHAL süresince devlet kadrolarından yaptığı tasfiyeler, FETÖ’cü sızmaların önünü açmış olan askeri dönemlerdeki tasfiyelerin yirmi (evet rakamla 20!) katına ulaşmış durumda. Kanunlar ve anayasanın getirdiği güvenceler, OHAL KHK’leri ile bypass edilerek tüm hak ve özgürlükler çiğnenmektedir. Bu durumun oluşmasında Anayasa Mahkemesi’nin birinci derecede rolü var. Gerçekten AYM, CHP’nin KHK’ler ile ilgili başvurusu üzerine verdiği kararda, “olağanüstü hallerde çıkarılan, kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’nde dava açılamaz” diyen anayasanın 148. maddesi hükmünü ileri sürerek, KHK’leri denetleme konusunda yetkisiz olduğunu belirtmiştir. Oysa, AYM daha önceki içtihadında, KHK’lerin OHAL’i gerektiren konularla ilgili olup olmadığını denetleme yetkisinin olduğu yönünde karar vermişti. Mehmet Yılmaz dün Hürriyet’teki köşesinde son KHK’nin başlıklarından birini şöyle naklediyordu: “Yolcu ve eşya taşımalarında kullanılan araçların kış lastiği kullanmaları...” Bunun OHAL’i gerektiren konularla ne ilgisi var? HHH Anayasa Mahkemesi’nin hali yargının denetiminin tek kişinin eline geçmesinin ne sonuçlar doğurabileceğinin çok iyi göstergesi. 7 Şubat KHK’si, şu anda fiilen yasamanın, yürütmenin ve yargının dizginlerini elinde tutan tek adam rejiminin Türkiye’yi nerelere götürebileceğinin en güzel göstergesi ve halk oylamasında “hayır”ı savunanların kullanabilecekleri çok değerli bir sav. Tek adam rejimi ile OHAL durumu, sürekli hale gelecektir. Bilindiği gibi, bugün bütün anayasal ve yasal güvenceleri ortadan kaldıran ve demokrasinin köküne kibrit suyu eken durum, 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminin sağladığı fırsatın ürünüdür. Zaten bu yüzdendir ki, Recep Tayyip Erdoğan “15 Temmuz darbe girişimi Allah’ın bize lütfudur” demiştir. Kırmızı dipli bal mumuyla davet üzerine devletin kadrolarını yıllar boyu her alanda ele geçirip parselleyen FETÖ, 15 Temmuz günkü girişimi kaybetti. Kaybetti de ne oldu? Hain darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine OHAL ilan edildi ve eğer FETÖ kaybetmeyip kazansaydı ne olacak idiyse o oldu. FETÖ kazansaydı, demokrasi ve laik Cumhuriyet karşıtlarına biat etmeyenler tasfiye edileceklerdi. FETÖ kaybetti, ama yine demokrasi ve laik Cumhuriyet karşıtlarına biat etmeyenler tasfiye edildiler. Yani tam bir “kaybeden kazanıyor” durumu. Eğer FETÖ kaybetmeyip kazansaydı laik, demokratik Cumhuriyetten yana olanlar FETÖ’cü olmadıkları gerekçesiyle tasfiye edileceklerdi. FETÖ kazanmayıp kaybedince, tasfiye edilenler, bu defa FETÖ’cü oldukları gerekçesiyle tasfiye ediliyorlar. Bunun en çarpıcı örneğinin İbrahim Kaboğlu olduğunu söylemekle yetinelim. Başka söze hacet yok! HHH Olayın can alıcı noktası şudur: FETÖ kazansaydı, tasfiye edilecekler kimler olacak idiyse, kaybettiğinde tasfiye edilenler de yine aynı kişiler olmaktadır. Bu arada kimsenin hakkını da yemeyelim, FETÖ kazansaydı, demokratik, laik Cumhuriyeti savunan ve biata karşı çıkanların yanına, bir miktar da FETÖ’ye biat etmemekte direnip, Reis’e biatta ısrar edenler eklenecekti. FETÖ kaybedince ise bunların yerini hâlâ Reis’e biat etmeyip FETÖ’ye biat da ısrar edenler almaktadır. Ama esas hedef değişmemiştir: Biat’ı reddedip laik, demokratik Cumhuriyete arka çıkanlar. Yani ana yemek değişmemiş, sadece garnitür değiştirilmiştir. Durumu böylesine açıklıkla görünce, kimin kazanıp kimin kaybettiği sorusu bambaşka bir boyut kazanmakta ve her ahvalde, kaybedenin laik, demokratik Cumhuriyet olduğu anlaşılmaktadır. Evet, yukarıda vurgulanan gerçeğin altını bir kez daha çizelim: “Kaybeden kazanıyor.” İçişleri’nden YSK başkanına ziyaret Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın anayasa değişikliğine ilişkin kanunu halkoylamasına sunulmak üzere yayımlanması için Başbakanlık’a göndermesinin ardından İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Muhterem İnce, Emniyet Genel Müdürü Selami Altınok ile Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Yaşar Güler, YSK Başkanı Sadi Güven’i ziyaret etti. Görüşmenin ardından gazetecilerin “Görüşme referandumda alınacak güvenlik önlemleriyle mi ilgiliydi” sorusuna yanıt veren Güven “Normal, doğal şeyler” dedi. Güven, referandumun tarihine ilişkin soru üzerine ise “Resmi Gazete’de yayımlanınca açıklama yapacağım” diye konuştu. EİARNNÖDILNADÜLI İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ) 21 Şubat 2007’de “Onursal Doktora” verdiği bilim ve siyaset alanında örnek duruşuyla iz bırakan Prof. Dr. Erdal İnönü’yü anma etkinliğinin onuncusunu düzenledi. İstanbul Kültür Üniversitesi Akıngüç Oditoryumu ve Sanat Merkezi’nde dün gerçekleştirilen tören saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından Cengiz Sedef Erçetin’in konseri ile başladı. Anma törenine CHP eski İstanbul İl Başkanı Murat Karayalçın, Kültür ve Sanat Platformu’ndan sorumlu CHP Genel Başkan Yardımcısı Ercan Karakaş, Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü, Erdal İnönü’nin eşi Sevinç İnönü, İsmet İnönü’nün kızı Özden Toker, İsmet İnönü’nün torunu Gülsün Bilgehan Toker’in de aralarında bulunduğu çok sayıda rektör, akademisyen, politikacı, öğrenci katıldı. Her yıl farklı bir te ma ile gerçekleşen anma etkinliğinin bu yıl ‘Onur Konuğu’ olan Dr. Canan Dağdeviren “Hep ‘Sevinç’liydi Erdal Hoca” başlıklı bir konferans verdi. Mütevelli Heyet Başkanı Bahar Akıngüç Günver ise sağlık problemi nedeniyle bu yılki törene katılamadı. İstanbul Kültür Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Güzel ise “Bilim insani kimliğini siyasi yaşamına da yansıtmış, zekâsı, alçakgönüllülüğü ve nezaketi ile unutulmaz iz bırakmış Erdal İnönü’yü saygı sevgi ve özlemle anıyoruz” dedi. Konferansın sonunda Erdal İnönü’nün eşi Sevinç İnönü, Kültür Üniversitesi ve konuklara teşekkür etti. Her geçen yıl toplantıya ilginin daha çok arttığını ifade eden İnönü, Canan Dağdeviren’in başarılarını da kutlayarak Nobel’i aldığı günleri görmeyi dilediğini aktardı. l Haber Merkezi Bahçeli, ‘KAOS’ değneği gösterdi MHP lideri, referandumdan ‘Hayır’ çıkması halinde ‘Türkiye’nin karışacağını söyledi, ihraç edilen akademisyenler içinse ‘Hepsi masum değil’ dedi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Er Erdoğan doğan, ‘Cumhurbaşkanlığı sistemini’ de içeren anayasa değişikli imzaladı ğini onayladı. Erdoğan tarafından onaylanan anayasa değişikliği, referanduma sunulmak üzere yayımlanması için Başbakanlığa gönderildi. Şimdi değişiklik referandum için Resmi Gazete’de yayımlanacak. Anayasa değişikliği Resmi Gazete’de yayımlandıktan 60 gün sonra ilk pazar günü referanduma gidilecek. Bu tarih de muhtemelen 16 Nisan Pazar günü olacak. Yani OHAL sürecinde referanduma gidilmiş olunacak. Parlamenter sistem bileğinde prangaymış! Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım, Tuz Gölü Doğalgaz Yeraltı Depolama Tesisi’nin açılışına katıldı. Başbakan Yıldırım, 16 Nisan’da referanduma sunulacak olan anayasa değişiklikleriyle ilgili CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne başvurmasını eleştirerek, “Milletin vereceği karardan niye korkuyorsunuz? Demokrasiye inancınız varsa sözde milletin, karar da milletindir” dedi. Erdoğan ise “İmzayı attık hayırlı olsun. Bu millet 15 Temmuz’da tanklara, F16’lara göğüs gerdi, 16 Nisan’daki ‘evet’ bunun tekrarıdır” dedi. Referanduma “hayır” diyenleri hedef alan Erdoğan, “Bu hayırcılar var ya. Bunlar sadece laf üretirler” ifadesini kullandı. Mevcut sistemi “pranga” olarak nitelendiren Erdoğan, “Bu sistem var ya bu sistem. Bu bizim bileklerimizde prangaydı. 16 Nisan’da bu prangaları söküp atmaya var mıyız? Hep beraber yapacağız bunu” diye konuştu. İdam konusuna değinen Erdoğan, “Bu konuda benim tavrımı biliyorsunuz. 16 Nisan inşallah bunun ilk işareti olacak. Benim askerimi, polisimi, korucumu, vatandaşımı şehit edenin akıbeti aynen idamdır” dedi. AP vekillerinden İmralı talebi Avrupa Parlamentosu (AP) üyesi Sosyal Demokrat ve Sol Grubu milletvekilleri ve akademisyenlerden oluşan 13 kişilik bir heyet, İmralı’da hükümlü bulunan Abdullah Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulundu. Adalet Bakanlığı’nda cevap bekleyen heyet üyeleri, İstanbul ve Diyarbakır’da siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileriyle görüşecek. Heyet içinden bir grup çatışmalarda zarar gören merkezler, HDP’lilerin tutuklanması ve kayyım atamaları gibi konuları yerinde inceleyip bir rapor halinde AP, BM ve dünya kamuoyuna açıklayacak. Daha sonra heyet üyeleri, İstanbul’da bir araya gelip, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluş yöneticileri ile görüşmelerde bulunup toplantı ve konferanslara katılacak. l MAHMUT ORAL / DİYARBAKIR Alman heyetin başvurusuna ret HDP’nin tutuklu eş genel başkanları ve milletvekilleri ile dayanışmak amacıyla İstanbul’a gelen Almanya Sol Parti Eşbaşkanı Bernd Riexinger, görüş için yaptıkları başvuruya ret yanıtı aldıklarını söyledi. Türkiye’deki referanduma da değinen Riexinger, seçimlerde Türkiye’ye heyet göndereceklerini söyledi. Avrupa Parlamentosu Sol Parti Milletvekili Martina Michels ise “Burada hükümetin yapmak istediği şey, muhalefetin sindirilmesi, susturulmasıdır. İfade özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlükler de baskı altındadır. Burada mesele büyük. Temel insan haklarının ayaklar altında olduğu bir durum ile karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL/Cumhuriyet DİTİB imamları geri çağırıldı Diyanet İşleri Başkanlığı, Almanya’da “casusluk faaliyetleri” yürütmekle suçlanan imamları görevine son vererek geri çağırdı. Federal Başsavcılığın, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Almanya’ya görevlendirilen bu imamlar hakkında yürüttüğü soruşturmada kritik imamların yargılanması için düğmeye basma ihtimalinin güçlendiği öğrenildi. Diyanet İşleri Başkanlığı ise sürpriz bir kararla, skandala konu olan imamların Almanya’daki görevlerine son verdi ve Türkiye’ye geri çağırdı. İmamlara yöneltilen casusluk suçlamalarının kabul edilmediği açıklamada, DİTİB’in benzer olayların tekrarlanmaması için yapısal değişiklik dahil çeşitli tedbirleri değerlendirildiği vurgulandı. l Haber Merkezi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, referandum öncesi ya da sonrasında “MHP’nin de kabi neye gireceğine” yönelik iddi alara yanıt verdi. “MHP’ye kabine teklifi yapılamayacağını” söyleyen Bahçeli, teklifin refe SELDA GÜNEYSU randumdan geçmemesi halin de de “Türkiye’nin karmakarışık olacağını, iç ve dış çevrelerin bunu kullanacağını” belirtti. n Bahçeli, gazetecilere şu açıklamala rı yaptı: Ayrı tüzel kişiliğimiz var (AKP ile iş birliği): 48 yıldan bu yana bir tüzel kişilik yapı mız var. Bu yapıyı koruyarak, referandum ça lışmalarını sürdüreceğiz. “Evet”te hedef birli ği içerisinde olunur da anlatımda farklı yerler de, zeminde, söylemler olabilir. MHP’ye gönül vermiş arkadaşlarımız evet oyu kullanacaklar dır. İkinci olarak, kampanya, MHP’nin kendi imkânlarıyla, üslubuyla, gerekçeleriyle yürüti lecektir. n MHP’nin talebi olmaz (MHP kabineye gi recek iddiaları): Böyle bir teklif MHP’ye yapı lamaz. Yapılırsa karşılık verilir. MHP’nin de böyle bir talebi olmaz. n Hepsi masum değil (Akademisyenle rin ihracı): Muhalif dediğiniz unsurlar belki de FETÖ’nün beyin takımlarından birisi olabilir. Bunu görebilmek açısından bazı uygulamalar devlet tarafından yapılır. Uygulamaların sonu cunu görebilmek için adalet mekanizmasının kısa sürede harekete geçip sorgulanmaların başlaması lazım. Üniversite geçmişten bu yana çok önemli bir kurum ama üyelerinin hepsinin masum olduğunu da söylemek çok yanlış olur. Eski bir öğretim üyesi olarak söylüyorum. n Bazıları için hayaldir (İkinci darbe iddi aları): Darbe bazıları için hayaldir, bazıları için rüyadır, bazıları için hülyadır. Önümüz de bunun hangisi olur, onu bilemiyoruz. İnşal lah Türkiye’de böyle bir olay yaşanmaz. Niye ti olanlar varsa da vazgeçmek durumunda ol malıdır. n Sabahlara kadar kendimle tartışıyorum (Özgür Mumcu’nun ‘Bahçeli ne biliyor aca ba?’ yazısı): Cumhuriyet kavramı çok sık kul lanılır. Cumhuriyet gazetesini esas alırsanız anlamak çok zor. (Gülüyor) O manada bir far kım olduğuna inanıyorum. O dediğiniz şahıs tan daha farklı düşünüyorum, sabahlara kadar da ülkem için kendi kendimle tartışıyorum. n Türkiye senaryolara kurban edilemez (Evet çıksa da seçim olur yorumları): Refe randumda “evet” veya “hayır”ın kabulüne ya da reddine bağlı olarak gelişir. Ama “evet” de olsa “hayır” da olsa başka senaryolar üzerin den Türkiye’yi seçime götürmek gibi bir du rum çok ciddiye alınır bir yaklaşım olmaz. Türkiye’yi o kadar senaryolara kurban etme mek lazım. n 1050 dolar bozdurdum (Ekonomik kriz): Sayın Cumhurbaşkanı’nın böyle bir öneri yap madan evvel, bir miktar dolarım vardı, onu bozdurdum. Hepsi de 1050 dolardı. O günkü karşılığıyla da 3 bin küsur yapıyordu. Hâlâ da benim masamda, çekmecemde duruyor. İhtiya cım yoktu bozdurmak için. Bozdurmuş olsam da o para bir ihtiyacı karşılamaz. Herhalde do lar alerjisi mi oldu, ne oldu? Elden çıksın de dik yani... n Türkiye karmakarışık olur (Teklif refe randumdan geçmezse ne olur): Karmakarı şık olur Türkiye. Bundan yararlanmak isteyen iç ve dış çevreler çıkabilir. Tersinden okursak geçmezse çok iyi olur cümlesi hiç doğru bir cümle değil. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle