23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 5 Aralık 2017 haber ‘Kısmen rüşvetle6 EDİTÖR:HAKANAKARSU/BURAKYURTTAŞ TASARIM:ZARİFESELÇUK serbest kaldım’ ABD’deki davada ifade vermeye devam eden Sarraf, 1725 Aralık soruşturması sürecinde tutuklandığını, sonra rüşvet vererek tahliye olduğunu söyledi ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımları delme suçlamasını kabul ederek tanık sandalyesine oturan, Türkiye’de kurduğu dönemin bakan ve yakınlarına uzanan rüşvet çarkına ilişkin çarpıcı iddialarda bulunan İran asıllı Türk vatandaşı Rıza Sarraf haftasonu verilen aranın ardından dün bir kez daha mahkeme önündeydi. Hâkim Richard Berman ile arasında geçen bir diyalogda 1725 Aralık operasyonları sırasında tutuklanan Sarraf, ‘kısmen rüşvet’ vererek serbest kaldığını öne sürdü. New York Bölgesi Federal Mahkemesi’nde eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın tek sanık kalarak yargılandığı davanın altıncı gününde jüri heyetiyle duruşma öncesi bir toplantı yapıldı. 12 kişilik heyetten iki üye, duruşmada uyudukları için azledildi ve yerlerine yedek jüri üyeleri atandı. Duruşmada Sarraf, İran’a yönelik ambargoyu delmede “altın ticaretinin” yanı sıra “gıda ticareti” paravanına giriştiklerine ilişkin ifadelerine devam etti. Sarraf, hayali gıda ticaretinin konusunda eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan ve yardımcısı Hakan Atilla’nın kendisine yardım ettiğini iddia etti. Duruşmada dinletilen bir telefon kaydında, Aslan’ın Sarraf’a İran’dan gönderilen para miktarı ile gıda ticareti için gösterilen miktarın birbirini tutmadığını anlattığı görülüyor. Sarraf’ın gerekirse ödemeleri 5’er milyon dolar olarak bölebileceğini; Aslan’ın ise bunun daha iyi olacağını söylediği belirtiliyor. ABD’li gazeteci Adam Klasfeld’in iddiasına göre, Sarraf’a “İran’a giden gemilere gıda yüklenirken muayene belgesini almıyorduk” ifadesinden sonra, “Neden almıyordunuz” sorusu yöneltildi. Sarraf ise buna karşılık “Çünkü fiili olarak gıda ve ürün göndermiyorduk. Ortada herhangi bir ürün yoktu” dedi. İfadesinde, Bunghi adlı bir nakli ye şirketinden bahseden Sarraf, “Sizin rakibiniz miydi?” sorusuna ‘Hem evet, hem hayır’ diyerek yanıt verdi. Sarraf bunu “Rakip değildik, çünkü onlar gerçekten gıda sevkıyatı yapıyordu. Rakiptik diyorum çünkü onlar da işlerinde Halkbank’tan gelen İran paralarını kullanıyordu. Yani benim Halkbank’tan alıp kullanabileceğim para tutarının azalmasına neden oluyorlardı” sözleriyle açıkladı. Sarraf İran’a gıda ticareti yaparken evrakta hata yaptığını anlattı. Buğdayın menşeine ‘Dubai’ yazdıklarını anlatan Sarraf, savcının “Nasıl bir hata bu yani?” sorusunu, “Dubai’da buğday yetiştirilmiyor” diye yanıtladı. Sarraf, alt kademedeki banka çalışanlarının, Dubai’den İran’a giden sahte buğday sevkıyatlarını fark edince, Hakan Atilla ile konuştuğunu söyledi. Duruşmada dinletilen kayıtlardan birinde Atilla’nın Sarraf’a gıda nakliyelerini “inanılır” yapması konusunda uyardığı iddiası da dikkat çekti. Atilla, “Sade ce 14 ton taşıyan bir teknenin üzerinde 25 ton taşıyoruz demeyin ya da buna benzer şeyler” dedi. Hâkim Berman’ın “Gerçekte altınları nereye gönderiyordunuz” sorusuna Sarraf, “Gerçek ticaretin konusu bütün altını Birleşik Arap Emirlikleri’ne ihraç ediyorduk” cevabı verdi. 17 Aralık itirafı Sarraf’ın Türkiye’de tutuklandığı döneme ilişkin sorulara verdiği yanıtlar da tartışma yaratacak görünüyor. Duruşmada Sarraf’a “Türkiye’de hiç hapse atıldın mı?” sorusu yöneltildi. Yanıtı, “Evet, tutuklanarak cezaevine gönderildim... Evet, serbest bırakıldım” oldu. “(Serbest kalmak için) herhangi bir ödeme yaptın mı?” üzerine Sarraf “Evet” derken, “Bu ödemeler rüşvet niteliğinde miydi?” sorusuna da “Kısmen” yanıtı verdi. Sarraf, serbest kaldıktan sonra işleri yeniden başlatmak için Halkbank’ın yeni genel müdürü Ali Fuat Taşkesenlioğlu ile irtibat kurduğunu da savundu. l Haber Merkezi SARRAF’IN AVUKATI ‘Beyefendi’ İLE TEMAS KURMUŞ Davanın dikkat çekici noktalarından biri de Sarraf’ın serbest bırakılması için devreye soktuğu iddia edilen isimler oldu. Davayı takip eden ABD’li gazeteci Katie Zavadski’nin paylaştığı 4 Kasım 2016 tarihli ses kaydı dökümüne göre ABD’de cezaevinde bulunan Sarraf ile ismi verilmeyen bir erkek arasında geçen konuşma özetle şöyle: “İsmi verilmeyen kişi Sarraf’a toplantının iyi geçtiğini, bugüne kadar yaptıkları en ciddi şey olduğu söylüyor. Sarraf’ın avukatı Şeyda Hanım ile de konuştuğunu, İbrahim’in bu konuşmayı dinlemesine izin verdiğini anlatıyor. Sarraf, bahsettiği kişiyi arayıp aramadığını, bu görüşmenin yararlı olup olmadığını soruyor. Karşısındaki kişi, danışmanın konu hakkında bilgilendirildiğini söylerken, Mevlüt ve Bekir ile konuşacaklarını belirtiyor. Avukat Şeyda’nın ise halihazırda onlarla konuştuğunu, onların da ‘Beyefendi’yle görüşmesinde ne söylemesi gerektiğini, gerekirse Başkan’ı aramasını önermesini ifade ettiklerini anlatıyor. Avukatın başkanın danışmanının yardımcısıyla bağlantısı var. Bu danışman, konunun sadece Rıza konusu olmadığını, milli mesele olduğunu söyledi. Yarın avukat Bekir’le konuşacak ve Beyefendi’yi de bilgilendirecek. Sarraf’ın konuştuğu kişi İbrahim’in de dahil olacağını, Mevlüt, Bekir ve Beyefendi’nin başkanı arayacağı güvencesini veriyor.” Erdoğan’a direnemedi Rıza Sarraf davasıyla ilgili olarak ‘Kim rüşvet almışsa hesap sorulmalıdır’ diyen eski Başbakan Davutoğlu, o dönem 4 bakanla ilgili ‘Yüce Divan’ eğilimindeydi... Rıza Sarraf’ın davasıyla ilgili olarak “Kim rüşvet almışsa onlardan da hesap sorulmalıdır” diyen eski Başbakan Ahmet Davutoğ lu, 4 bakan hakkında TBMM’de kuru lan soruşturma komis yonuyla ilgili ‘Yüce Di van’ eğiliminde olması na karşın Cumhurbaş kanı Tayyip Erdoğan’a EMİNE KAPLAN direnemedi. Komisyonda ‘Yüce Divan’ eğiliminin ortaya çıkması üze rine karar toplantısını erteleten Er doğan, parti yöneticileri ve komisyon üyeleriyle yaptığı görüşmenin ardın dan ‘aklayın’ talimatı vermişti. 4 bakanla ilgili TBMM’de soruştur ma komisyonu kurulduğu dönemde başbakan olan Ahmet Davutoğlu’nun, Rıza Sarraf davasıyla ilgili olarak “Devletimiz ateş çemberi içinden ge çerken Rıza Sarraf başta olmak üze re ülkenin düştüğü zor şartlarda kim kendi çıkarını düşünmüşse, kim rüş vet almışsa onlardan da hesap sorul malıdır. Eğer Türkiye’de yanlış bazı iş Vekilleri ikna edemediler Soruşturma komisyonunun genel ku mamının kabul oyu verdiği varsayıldıruldaki oylaması öncesinde AKP yö ğında AKP’den en az 31 milletvekili Yüce neticileri, milletvekillerinin ‘Yüce Divan’ Divan’a sevk yönünde oy kullandı. Zafer yönünde oy kullanmaması için yoğun bi Çağlayan’ın oylamasında 38 milletvekili çimde ikna faaliyeti yürüttü. Ancak bu ret oyu kullanmazken, en az 27 milletvegirişimler, gizli oylamada AKP’deki fire kili; Muammer Güler’in oylamasında ise yi önleyemedi. Egemen Bağış’ın oylama 43 milletvekili ret oyu kullanmazken en sında AKP’li 48 milletvekili ‘ret’ oyu kul az 29 milletvekilinin Yüce Divan yönünde lanmazken, muhalefet cephesinin ta oy kullandığı tahmin ediliyor. ler olmuşsa bu yanlışın hesap verilme makamı New York değil Ankara’dır, Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleridir” sözleri tartışma yarattı. 1725 Aralık’ın hemen ardından 4 bakan istifa etti ve AKP’lilerin önergesiyle TBMM’de söz konusu bakanlarla ilgili soruşturma komisyonu kuruldu. Komisyonun Yüce Divan oylamasının yapılacağı 22 Aralık 2014 tarihinde 4 bakan, MASAK’ın mal varlıklarının orantısız olduğu saptamalarının yer aldığı raporuna itiraz etti. Bu itiraz gerekçesiyle karar toplan tısı ertelendi. Bu ertelemede, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devreye girmesinin etkili olduğu ortaya çıktı. Bu sürece kadar parti içinde “Yüce Divan’a sevk kararı çıkması durumunda hükümetin ‘paralel yapı darbe girişiminde bulundu’ tezinin çökeceği gerekçe gösterilerek bakanların aklanması gerektiğini belirten milletvekilleri kadar “Meclis’te aklama yanlış olur, karar Yüce Divan’a bırakılmalı” diyen milletvekilleri vardı. Komisyonun, karar toplantısına kadar Davutoğlu’nun milletvekillerinin vicdanlarına göre oy kullanmasını istediği, Yüce Divan eğiliminde olduğu, hatta bakanlara “Yüce Divan’ı kendiniz isteyin, bu yönde açıklamada bulunan” mesajı gönderdiği bilgisi kulislere yansıdı. ‘Tünel’ trafiği Komisyon toplantısının ertelenmesinden bir gün önce Erdoğan, 4 bakan ve bazı komisyon üyeleriyle Dışişleri Konutu’nda bir araya geldi. Bakanların Yüce Divan’a gönderilmesini istemeyen Erdoğan, bu düşüncesini Davutoğlu’na iletti. Davutoğlu Başbakanlık Konutu’nu Dışişleri Konutu’na bağlayan tünelden Erdoğan’ın yanına giderek bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmenin ardından Davutoğlu, bazı AKP grup başkanvekilleri ve Komisyon Başkanı Hakkı Köylü’yü Başbakanlık Konutu’na çağırarak Erdoğan ile yaptığı değerlendirmeyi aktardı. Bu görüşme trafiğinin ardından Yüce Divan oylamaları 5 Ocak’a ertelendi. Komisyonun AKP’li üyeleri, toplantıda 4 bakanın Yüce Divan’a sevkine gerek olmadığı yönünde oy kullandı. l ANKARA BAŞSAĞLIĞI Üniversitemiz FenEdebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü kurucusu Emekli Öğretim Üyesi, Kıymetli Hocamız Prof. Dr. Ömer Naci SOYKAN Vefat Etmiştir. Değerli hocamıza Tanrı’dan rahmet, Üniversitemiz mensuplarına, öğrencilerine, ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileriz. Hocamızın naaşı 5 Aralık 2017 Salı günü Üsküdar Şakirin Camii’nde kılınacak öğle namazının ardından Çekmeköy Mezarlığında toprağa verilecektir. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ İYİ Partili Okutan, ‘BİLGİLER ARŞİVDE MEVCUT’ DİYEREK SUÇLADI ‘Rıza Sarraf İran ajanıdır’ İYİ Parti Isparta Milletvekili Nuri Okutan, ABD’de yargılanması devam eden Rıza Sarraf’ın, İran’ın istihbarat örgütü SAVAMA’nın bir ajanı olduğunun “devlet arşivinde” bulunduğu iddiasında bulundu. İYİ Parti Isparta Milletvekili Nuri Okutan, ABD’de devam eden yargılamada tanık durumundaki Rıza Sarraf için, devletin elinde her türlü bilgi olmasına rağmen mal ve para hırsı nedeniyle bu bilgilerin devleti yönetenler tarafından dikkate alınmadığını söyledi. TBMM’de basın toplantısı düzenleyen Okutan, Sarraf’ın ailesinin yasadışı işlerden dolayı Türkiye emniyet birimleri tarafından izlendiğini belirterek, “Tebriz Türklerinden kime sorulsa bu ailenin İran devletinin kirli işleri ni görmesiyle tanındığını ifade edecektir. Hatta Reza’nın SAVAMA’nın bir elemanı olduğu yönünde bilgiler mevcuttur” diye konuştu. Okutan, takip edilmesine karşın Sarraf’ın faaliyetlerine göz yumulmasına tepki göstererek “Ortada bir tuzak olduğu kesin. Bu tuzak ABD’yi çileden çıkartıp Türkiye’nin üzerine çullanmaya yöneltecek bir işe Türk yöneticilerini sokma tuzağıdır” ifadelerini kullandı. Sarraf olayının arkasında birçok istihbarat biriminin bulunduğunu iddia eden Okutan, “FETÖ’cü polis ve savcıların piyon olarak kullanıldığı, bunun ötesinde İran istihbaratı başta olmak üzere birçok ülkenin istihbarat birimlerinin bulunduğu artık görülmelidir” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet İktidar seçimlere kadar propaganda sürdürse başarılı olması zor Zor durum, sanki her şey çökmeden, dağ üzerlerine devrilmeden bir an önce seçime gidilse iyi mi olur tilkiliğinin iktidarın kafasında dolaşıyor olması beklenir. Ama? Bugüne kadar erken seçime hep karşı çıkmış Cumhurbaşkanı var. Aksi takdirde, bu kez, kaybedeceklerini gördükleri seçimi, belki kazanırız düşüncesiyle öne alıyorlar, denecek. Tam da öyle olur. Ne kadar öne çekilebilir ki, milletvekili ve Cumhurbaşkanı seçimi? Ayrıca tartışmalı bir konu daha var: Anayasada Cumhurbaşkanı seçiminin 2019 Kasımı’nda yapılacağı öngörülüyor. Aksi bir karar, ne gerekçe ile olursa olsun, tartışmalı olacaktır. Peki iktidar erken veya bir baskın seçime hazır mı? Böyle bir karar, ekonomideki gidişatı olumsuz yönde hızlandırıcı etki yapacaktır; bırakalım partisini derleyip toparlamayı... IMF’ye borç morç verilmedi Cumhurbaşkanı aylardır IMF’ye borcu kapadık, üstelik borç para veriyoruz, diyor. 15 yıldır iktidarda olan bir partinin liderinin, hâlâ 15 yıl öncesine takılıp kalması, sadece ekonomik bakımdan elde var sıfır gerçeğinin altını çizer. Nitekim milli gelir beş yıldır önündeki engelleri aşamıyor, dahası geriliyor. Enflasyon gelirleri eziyor. Üstüne üstlük, milletin parasına daha düşük faiz verilmesini, böylece gelirlerin daha hızla erimesini sağlamak için iktidar baskı üzerine baskı yapıyor. Üstelik ekonominin gerçeklerini tersyüz etmecesine! Ayrıca IMF’ye borç para veriyoruz, lafı hiç doğru değil. Tek kuruş “borç” verilmedi. Verildiyse gösterin! IMF’ye borcun ödenmiş olmasının ne gibi bir anlamı olabilir ki? Türkiye 18 kez IMF’den büyük paralar aldı ve hepsini de ödedi.. AKP döneminde 15 yıldır bu borcun ödenmesinin, boş bir propaganda lafının dışında, ne gibi bir kıymeti harbiyesi olabilir? Millet bunu yutar mı, yutacak olanlara açıklamak gerekir. Sarmallar arasında bir ülke İktidar şunu millete açıklamalı: Milli gelirin yarısı kadar Türkiye’nin dış borcu var.. 450 milyar dolar gibi. Bu problemi nasıl çözeceksiniz! Ülkeyi içine düşürdüğünüz duruma bakın: Dış borç sarmalı.. Dış siyaset düşmanlığı sarmalı! İkinci sarmal, birinci sarmalı daha da sıkıyor! Ve ülkede alabildiğine hâlâ körüklenen hukuk dışı, demokrasi dışı, askes, hainalçak zırvalıkları. Zırvalığın ötesinde milleti dışlayıcı ve birbirine kırdırıcı politikalar... Yerel seçimlere şunun şurasında 14 ay kaldı, hainlikalçaklık söylemi iktidarın temel propaganda aracı olacaksa eğer, yazık bu ülkeye ve bu millete... En büyük kötülüğü yapmış olursunuz. Utanılacak ne var, açıklayın Hiç saydam olmayan bir iktidar! Daha şunu açıklamadınız: Diyelim ki Man Adası’ndan Cumhurbaşkanı yakınlarına paralar gelmiş.. Neyin parası bunlar, hangi şirket satılmış da bu şirketin sahiplerine paralar akıtılmış?.. Bu çevre, şirketin sahipleri miymiş? “Para dışarıya gitmemiş, dışarıdan içeriye girmiş..” demesini biliyoruz, ama hangi tür ilişkilerle bu para gönderilmiş, açıklamıyoruz. Açıklayın.. Bir şirket satılmışsa, paraları da sahiplerine pay edilmişse, bu normal bir durum ise, utanılacak ve açıklanamayacak ne olabilir ki! Alın açıklığına ihtiyacımız var. Sarraf olayında bunu beceremediniz.. Kollarından tutup sadece siyasetin dışına attınız 4 bakanı.. Böylece iktidar arınmış mı oldu!? Bu arada, bakana verildiği açıklanan 50 milyon Avro rüşvet iddiası üzerine bir okurun sorduğu başka yön de var ki buna yanıt veremem: Acaba bu para dağıtıldı mı yoksa tek kişiye mi gitti?! Bu adamlar aklanmak zorunda mı kalındı? Türkiye zor bir sarmal içinde. Dışa karşı uygulanan politika içeride ilkel duyguları kabartıyor ve oya tahvil ediliyor olabilir. Ama ekonominin ve ülkenin tecrit edilmesinin faturası ağır oluyor... C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle