14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 5 Aralık 2017 haber 4 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ZARİFE SELÇUK ‘Kandırılma’ya kılıf! Yağma ve talan ‘adaleti!’ Ürettiğinden çok üreyen toplumlar yağma ve talan düzeni yaşarlar. Yağma ve talan düzenini sömürü düzeniyle karıştırılmamalıdır. Sömürü düzeninin yaratıcı ve üreticiliğinin çok gerisinde kalan ve bu gidişle onu ve kazanımlarını yakalama ihtimali görünmeyen yağma ve talan düzeninin kıraç topraklarında demokrasi yeşermez, özgürlük ve insan hakları filizleri boy atmaz. Tümüyle aşılamamış yağma ve talan düzeninin örneklerine 21. yüzyılda da rastlanıyor. 94 yıllık Cumhuriyet’in başlangıçtaki büyük hamlelerine karşın, hâlâ eğitimi, yaratıcılığı, üretimi ile sömürü düzenine varamadığı aşikâr olan Türkiye, yağma ve talan düzeninin kendine özgü örneklerinden birini oluşturur. 21. yüzyılın kimi diğer yağma ve talan düzenleri gibi, Türk işi yağma ve talan düzeni de, kendine özgü nedenlerle sandık desteği ilkesini kabul etmek zorunda kalmıştır. Türk işi yağma ve talan düzeninin çağdaş demokrasilerle tek benzerliği meşruiyetini sandık çoğunluğuna dayamaktan henüz hâlâ vazgeçmemiş olmasıdır. HHH Ama benzerlik yalnızca bu noktayla sınırlı kalmıştır. Çağdaş demokrasilerle başka bir ortak nokta yoktur. Tıpkı düzenin temeli gibi... Yok olmamak için sürekli büyümek ve çevresini yutmak zorunda olan, yaratılan artıdeğere el koyan sermaye düzeninin düzeyine erişememiş olan yağma ve talan düzeni; üretim eksikliğini, örneklerini Karadeniz’deki HES olaylarında, büyük kentlerdeki “kentsel dönüşüm” etiketiyle sunulan “rantsal dönüşüm” uygulamalarında, çevre düşmanı enerji ve sanayi yatırımlarında, yine çevre düşmanı tarım pratiklerinde gördüğümüz üzere, sahibi olduğu havanın, suyun, toprağın, yeşilin doğanın amansızca talanıyla gidermeye çalışır. Sistemin özü budur. Sistemde siyasetin rolü, yağma, talan, rüşvet, irtikap, baskı düzeninin işlemesini sağlayacak çarkları oluşturmak ve dönmesini denetlemektir. Sistemde siyaset, talan denetim ve dağıtım odağı olan iktidarı oluşturmaya yöneliktir. Günümüze kadar sarkmış anakronik bir yapı olan talan ve yağma sisteminin, kendine özgü tarihi nedenlerle sandık çoğunluğuna şimdilik mecbur yapısı, talan ve yağmadan herkesin pay alabileceği beklentisini yaratmasını zorunlu kılar. Üretilen değerlerin paylaşılmasında, mümkün olduğunca geniş kesimlere insanca yaşama imkânı sağlanmasında, fırsat eşitliği yaratılmasında yaya kalan yağma ve talan sistemi kendi umut kapısı olan “yağma ve talan adaleti” kavramını yaratır ve bu umudu pompalar. HHH Siyasi örgütlenme yoluyla yaşama geçirilen sistemin özü, biat eden her kişinin yağma ve talandan pay alma ihtimalinin canlı tutulmasıdır. “Rıza’da pişer, günü gelir Zafer gibi bize de düşer” şeklinde özetlenebilecek bu umudun gerçekleşme oranının yüksekliği değil, varlığıdır önemli olan. Tıpkı milli piyango bileti alan sigara tiryakisi bir vatandaşın, büyük ikramiyeyi kazanma olasılığının, kansere yakalanma olasılığının milyonda biri olduğunu düşünmemesi gibi, önüne atılan kırıntılar ile yetinerek yağma ve talan düzenine biat eden kişi de yağlı kuyruktan büyük pay alması ihtimalinin ne kadar olduğunu düşünmez. Burada en önemli hususlardan biri de toplumun mümkün olduğunca geniş kesiminin kuraldışı olması, kuraldışılıktan nemalanmasıdır. Böylelikle herkesin bozuk düzenden pay aldığı duygusuna kapılması ve kuraldışılığı savunmaya soyunması kolaylaşacaktır. Yağma ve talandan herkesin payına bir şey düşeceği umudunu yaratan “yağma ve talan adaleti” bir illüzyondur (yanılsama). Düzeni ayakta tutmakta şimdiye dek önemli bir rol oynamış olan bu kavramı iyi anlamak neden toplumların kimi kesimlerinin zaman zaman yolsuzluğa, hırsızlığa ve rüşvete bigâne kaldıklarını kavramamızı da kolaylaştıracaktır. BAŞSAĞLIĞI Gazetemizin Reklam Servisi Çalışanlarından Perihan Ertal’ın Biricik Babası ŞEFİK ERTAL vefat etmiştir. Merhuma Allah’tan rahmet, ailesi ve sevenlerine sabır ve başsağlığı dileriz. Cumhuriyet Çalışanları Yargıtay, 17 Aralık operasyonu öncesindeki AKPcemaat ortaklığına ‘kaçınılmaz hata’ dedi, ‘bu yanılgı içinde bulunanların cezalandırılamayacağı’ yorumunu yaptı Yargıtay Ceza Genel Kurulu, hâkimler Mustafa Başer ve Metin Özçelik hakkında FETÖ’den verilen hapis cezasını ona dığı kararın gerekçesinde, AKP’nin 17 Aralık 2013’e kadar cemaatle sürdür düğü ortaklığı “aklayacak” yorumlar da bulundu. Önce “dini bir kült”, ar dından da terör örgütüne dönüşen FE TÖ/PDY’nin başlangıçta bir ahlak ve eğitim ha reketi olarak ortaya çık tığı ve genellikle böy le algılandığı öne sürü len kararda, bir yapının ALİCAN ULUDAĞ meşru amaçlarla kurulup daha sonra suç ör gütüne dönüştüğü an dan itibaren ceza hukuku bakımın dan sorumlu olacağı anlatıldı. Karar da, örgütün gayri meşru amaçlarının bilinip bilinmediğinin olaysal ola rak TCK’nin “hata” başlıklı 30. mad desi kapsamında değerlendirilme si gerektiği belirtilen kararda, bu ko nuda 7 Şubat 2012’deki MİT krizi, 17 Aralık 2013 operasyonu ile Ocak 2014’teki MİT TIR’ları olaylarının dikkate alınması gerektiği vurgulan dı. Yargıtay’ın kararında Gülen ör gütlenmesine karşı 2004 MGK’de alı nan tavsiye kararı ve uyarıların hiç yer almaması da dikkat çekti. AKPCemaat ortaklığının soruşturul maması bugüne kadar tartışma konu su olurken; Metin Özçelik/Mustafa Ba şer kararının 76 sayfalık gerekçesini açıklayan Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bu ortaklığın soruşturulmasına yargı yolunu kapatacak değerlendirmelerde bulundu. Fethullahçı Terör Örgütü ya pılanmasının anlatıldığı kararda, örgü tün hiyerarşik yapılanmasının tabaka kat sistemine dayandığı, bunun 7 kat tan oluştuğu ifade edildi. Birinci ka tı “örgüte iman ve gönül bağı ile bağ lı olanların oluşturduğu” ve “bunla rın birçoğunun örgütün hiyerarşik ya pısına dahil olmayan bilinçli veya bi linçsiz hizmet ettirilen kesim, halk ta bakası” olduğu ifade edildi. “Sadık ta Erdoğan da aynı görüşteydi! Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AKP’nin cemaatle kurduğu ortaklığı “aldatılma” olarak nitelendirmişti. Darbe girişiminin ardından 3 Ağustos 2016’da konuşan Erdoğan, cemaatle ilişkilerini “Yurtdışında yürüttükleri eğitim faaliyetlerinin hatrına bunlara müsamaha gösterdik. Hatta ve hatta Allah dedikleri için müsamaha gösterdik. Ortak bir yanımız var dedik. Ama aynı menzile giden farklı yollardan bir yapı gördüğümüz yapının sinsi emellerin örtüsü olduğunu uzun sü re göremedik. Her şeye rağmen, bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökememiş olmanın üzüntüsü içerisindeyim. Bundan dolayı hem Rabbimize hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de milletim de bizi affetsin” sözleriyle tanımlamıştı. Ayrıca Erdoğan, FETÖ’nün “Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet” yorumunda da bulunmuştu. Yargıtay’ın kararının Erdoğan’ın görüşleriyle paralellik taşıması da dikkat çekti baka” olarak adlandırılan ikinci katın okul, dershane, yurt, banka, gazete, vakıf ve kurum görevlilerinden oluştuğu, bu kişilerin örgüt sohbetlerine katıldığı, düzenli aidat ödediği az veya çok örgütün ideolojisini bilen kişiler olduğu kaydedildi. Kararda, üçüncü katın ideolojik örgütlenme, dördüncü katın teftiş kontrol, beşinci katın organize eden ve yürüten tabaka, altıncı katın has tabaka, yedince katın ise kurmay tabaka olduğu ifade edildi. ‘Dönüşmesi mümkün’ FETÖ’nün, silahlı bir terör örgütü olduğu vurgulanan kararda, “hata hükümleri çerçevesinde silahlı terör örgütü üyeliği suçunun değerlendirilmesine” yer verildi. Bir suç örgütünün, baştan itibaren suç işlemek üzere kurulmuş illegal bir yapı olabileceği gibi, legal olarak faaliyet göstermekte olan bir sivil toplum örgütünün sonradan bir suç örgütüne, hatta terör örgütüne dönüşmesinin de mümkün olduğu vurgulanan kararda, “Bu kapsamda önceden var olan ancak hakkında karar verilmediği için kamuoyu tarafından varlığı bilinmeyen örgütün hukuki varlık kazanması mahkemeler tarafından verilecek karara bağlı ise de örgütün kurucusu, yöneticileri ya da üyeleri; kuruluş tarihinden veya meşru amaçlarla kurulup daha sonra suç örgütüne dönüştüğü andan itibaren ceza hukuk bakımından sorumlu olacaklardır” denildi. Silahlı terör örgütüne üye olma suçunun doğrudan kastla işlenebileceğine işaret edilen kararda, hukuki zeminde faaliyet gösteren ve nihai amacını gizli tutması nedeniyle açıkça bilinmeyen yapılara dahil olan örgüt mensuplarından bir kısmının, oluşumun bir terör örgütü olduğunu bilmediklerini iddia etmeleri durumunda, TCK’nin 30. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “hata” hükmü uyarınca değerlendirme yapmak gerektiği öne sürüldü. Kararda, buradan yola çıkılarak, “Buna göre fail, işlediği fiilin bir haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz bir hataya düşmüşse, diğer bir ifadeyle, eyleminin hukuka aykırı olmadığı, haksızlık oluşturmadığı, meşru olduğu düşüncesiyle hareket etmişse ve yanılgısı içinde bulunduğu şartlar bakımından kaçınılmaz nitelikte ise artık cezalandırılmayacaktır” yorumu yapıldı. TCK madde 30 FETÖ’nün “devletin anayasal düze nini cebir ve şiddet kullanarak değiştirme amacını” ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının örgütteki konumları gözetilerek cezalandırılacağı belirtilen kararda, örgütlenme piramidine göre 3, 4, 5, 6, 7’nci katlarda bulunan örgüt mensuplarının bu durumda olduğu anlatıldı. Kararda, “Ancak önce dini bir kült, ardından da terör örgütüne dönüşen FETÖ/PDY’nin başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve genellikle böyle algılanması, örgütün gayri meşru amaçlarını gizleyip alenen kriminalize olmamaya çalışması ve örgütün kurucusu ve yöneticisi Fethullah Gülen hakkında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen beraat kararının onanarak kesinleşmesi karşısında, özellikle örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan diğer katlardaki örgüt mensupları tarafından bilinip bilinmediğinin olaysal olarak TCK’nin 30. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir” denildi. ‘Terör nitelikli olaylar’ Bu konuda örgütün devleti ve hükümeti açıkça hedef alan terör faaliyetlerinin icra edilmesinin gözden kaçırılmaması gerektiği vurgulanan kararda, “Bu nitelikte çok sayıda olay arasında 7 Şubat 2012 tarihli MİT krizi, gayri hukuki iletişim dinlenmesi kararları aracılığıyla elde edilmiş hukuka aykırı bulgulara dayandığı ve suç unsurlarının da oluşmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararına konu olan 17/25 Aralık 2013 tarihli operasyonlar ile 1 Ocak ve 19 Ocak 2014 tarihli MİT TIR’larının durdurulması hadiselerini saymak mümkündür” ifadeleri kullanıldı. Ayrıca MGK’nin FETÖ’nün milli güvenliği tehdit eden ve kamu düzenini bozan, devlet içerisinde legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten bir terör örgütü olduğuna ilişkin 30 Ekim 2014 tarihli açıklamasının da gözardı edilmemesi gerektiği kaydedildi. l ANKARA ‘FETÖ övgüleri’ broşürü ‘MAN’ belgeleri savcılıkta CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakınlarının Man Adası’nda kurdukları 1 sterlinlik şirketle yaşadığı 15 milyon dolarlık para trafiğine ilişkin açıkladığı belgeleri savcılığa teslim etti. Savcılığa verilen dilekçede, Erdoğan’ın oğlu ve dünürünün arasında bulunduğu yakınlarının hesap hareketlerinin araştırılması ve kara para aklama olup olmadığının tespiti istendi. Bülent Tezcan, dün Ankara Adliyesi’ne giderek, Kılıçdaroğlu’nun partisinin Meclis grup toplantısında açıkladığı Man Adası belgelerini Anka ra Cumhuriyet Başsavcı Vekili’ne teslim etti. CHP Ankara Milletvekilleri Ali Haydar Hakverdi ve Necati Yılmaz ile adliye önünde gazetecilere açıklamalarda bulunan Tezcan, şunları söyledi: “Sayın başsavcı vekili ile yaptığımız görüşmede bir soruşturma açıldığını öğrendik. Bu soruşturma mali suçlar açısından bu para trafiğinde bir suç unsuru var mı yok mu, Vergi Usul Kanunu, Vergi Hukuku ve özellikle kara paranın aklanması mevzuatı çerçevesinde bir suç olup olmadığı konusunda resen soruşturma başlattığını öğrendik savcılığın.” Tezcan’ın “Soruşturmanın konusu sahte belge konusu mu, usulsüz para aktarımı mı?” sorusuna verdiği “Savcının bize söylediği, soruşturma sahte belge çerçevesinde yürütülen bir soruşturma değil” yanıtı ise savcılığın hem sahte belge hem mali suçlar konusunda iki ayrı soruşturma başlattığını açığa çıkardı. Tezcan’ın bir de dilekçe verdiği öğrenildi. Kaçakçılık ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’na verilen dilekçede, dekontlar ve swift mesajlarında geçen yurtiçi ve yurtdışındaki bankalara yazı yazılarak, hesap hareketlerinin sorulmasının ve MASAK’ın devreye girmesinin istendiği kaydedildi. l ANKARA / Cumhuriyet Kılıçdaroğlu, Sarraf’a ‘sızıntı’yı açıklayacak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçen haftaki partisinin grup toplantısında açıkladığı “Man Adası belgeleri”nin ardından, bugün de Ankara Arena’da kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 83. yıldönümü nedeniyle CHP Kadın Kolları tarafından düzenlenen “Eşitlik ve Adalet Kadın Buluşması”nda yapacağı grup toplantısında, hakkında casusluk soruşturması başlatılan Rıza Sarraf’a, “devletin gizli kalması gereken belgelerini kimin teslim ettiğini” açıklayacak. l ANKARA / Cumhuriyet CHP ilçe teşkilatına tehdit mesajı bırakıldı CHP Etimesgut İlçe Başkanlığı binasının kapısına, tehdit içerikli not bırakıldı. Sabah saatlerinde teşkilat binasına gelen CHP’liler, kapının üzerine asılmış “Yaptığınızın hesabı sorulacak dinsiz hainler” yazısını görünce polise ihbarda bulundu. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. İlçe Başkanı Ayhan Yılmaz “Burada kimseye pabuç bırakacağımız veya CHP’yi ufak tefek tehditlerle yıldıracakları kimsenin aklına gelmesin. Bu arkadaşların, dini inançlarına, tek olan değerlere onlardan daha fazla, daha bilinçli sahip çıktığımızı bilmelerini istiyoruz” diye tepki gösterdi. l ANKARA/Cumhuriyet CHP, broşür hazırlayarak, Erdoğan ve AKP kurmaylarının geçmişte Gülen’e düzdüğü övgüleri gözler önüne serdi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP kurmayları tarafından FETÖ ile işbirliği yapmakla suçlanan CHP, Erdoğan, bakanlar ve AKP’li siyasetçilerin Fethullah Gülen ile ilgili övgülerini ve haberleri broşür haline getirdi. Broşürde, Erdoğan ile Gülen’in fotoğrafları, gazete manşetleri, övgüleri, Erdoğan’ın “bitsin bu hasret diyelim” söylemi yer aldı. CHP Halkla İlişkiler Birimi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve partisini her fırsatta FETÖ’cü olmakla suçlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar partisine karşı “AKPFETÖ Kardeşliği, Bir Elmanın iki yarısı: AKP ile FETÖ” başlıklı broşür yayımladı. Broşürde, “İktidarda kaldığı yıllar boyunca FETÖ’nün güçlenmesini sağlayan, bu yolla ülke içindeki gücünü artıran AKP hükümeti, güç mücadelesine girdiği FETÖ’nün darbe girişimini de ülkede tek adam rejimini inşa etmek için bir fırsat olarak kullanmaya çalışmaktadır. Böylece FETÖ, AKP’ye son bir iyilik yapmıştır” denildi. Övgüler sıralandı AKPFETÖ ilişkisi için “işbirliğinin dorukta olduğu 2002 ve 2013 yılları arasında tarafların birbirlerine hitapları edebiyat ve aşk kitaplarındaki ifadeleri aratmıyordu” denilerek Erdoğan’ın Gülen’e övgüleri, AKİT, Zaman, Star gazetesinin manşetleri, Gülen’in Erdoğan’a “insanlığa büyük hizmetlerde bulunan, çalışkanlığı ve gayretleriyle her günü dolu dolu yaşayan” ifadelerinin yer aldığı geçmiş olsun mesajı, Başbakan Binali Yıldırım’ın Türkçe Olimpiyatı’nda Gülen için kullandığı övgü dolu ifadeler ile AKP’nin yönetiminde görev yapmış ve yapan isimlerin Gülen’i öven söylemleri kullanıldı. CHP broşüründe “Bütün bu bilgilerin ışığında AKP’nin geçmişteki FETÖ ile olan sıcak ilişkileri için kullandıkları ‘Bilmiyorduk, kandırıldık’ türü açıklamalar toplumun zekâsıyla alay etmekten başka bir şey değildir. AKP’nin çıkar çatışması içine girerek FETÖ’ye bugün sırt çevirmesi geçmişteki suçlarını unutturamaz” denildi. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle