14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 5 Aralık 2017 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Davaya sahip çıkalım haber 11 Emek ve meslek örgütleri ‘Bu Suça Ortak Olmayacağız’ bildirisine imza attıkları için yargılanan Barış Akademisyenleri davalarına destek çağrısı yaptı EğitimSen, Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Sağlık Emekçileri Sendikası’nın (SES) da aralarında bulunduğu emek ve meslek örgütleri, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza attıkları için yargılanan akademisyenlerin bugün başlayacak olan davalarına katılma çağrısı yaptı. İstanbul Tabip Odası’nda (İTO) düzenlenen toplantıda konuşan Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, “Savaşın, şiddetin, suç ve cezanın hükümdarları, akademisyenler şahsında bir kez daha barış talebini, düşünce ve ifade özgürlüğünü, evrensel hukuk ilkelerini ve ortak geleceğimizi hedef alıyor” dedi. Dünyanın hiçbir yerinde savaşa karşı barışı savunmanın suç olmadığını ifade eden Aytekin, “Barış talebini yargılamak, yaşam hakkını, demokrasiyi ve ortak geleceğimizi yargılamak anlamına gelmektedir. Bizler çok iyi biliyoruz ki insanlığa bırakılacak en önemli miras, demokrasi, barış, eşitlik, özgürlük ve adalet için gös Chomsky: Özgür düşünceye saldırı Amerikalı dilbilimci ve filozof Noam Chomsky, açılan ayrı ayrı davalarla yargılanan barış akademisyenlerine destek mesajı gönderdi: “Dava korkunç bir yargı hatasıdır. Türkiye’deki toplumun dostları büyük bir dehşetle bu gelişmeleri takip etmektedir. İddianamenin dili aslında yaşanılanların son derece özenle korunması gereken özgür düşünce ifadesinin temeline yönelik bir saldırı olduğunu bizlere belirgin bir şekilde göstermektedir. Bir örnek ver mek gerekirse, imzacılara şu suçlamalar getiriliyor: “Sokağa çıkma yasaklarının kaldırılması, insan hakları ihlali yapanların cezalandırılması, maddi ve manevi zarara uğrayan vatandaşların tazminat alma taleplerini” hükümetten talep etmeleriyle suçlanılıyorlar. Bu talepler bir özgür toplumda son derece normal bir durumdur. Endişe içinde olan vatandaşların yanında yer almak, doğal olan ve övülmesi gerekilendir. Barış çağrısının yanlış veriler içerdiği ni söyleyenler ise, bu duruma karşı kendi görüşlerini olgun bir şekilde dile getirmek için yeterince fırsata sahiptir. Bu çağrıda, terörizmi en ufak bir şekilde destekleyecek bir nokta yoktur. Savcılığın işkenceci zorlayıcı bir tavır içerisinde barış ve adalet için yapılan esasi bir çağrıyı terörizm destekleyicisi olarak çarpıtması, özgür ve insan haklarına saygılı bir toplumda müsamaha gösterilmemesi gereken bir olgudur.” terilen mücadele ve dayanışma kararlılığıdır. Mücadele kararlılığımızdan asla taviz vermeyeceğimizi ve bu hukuksuzluklar son bulana kadar imzacı akademisyenlerin yanında olacağımızı belirtiyor, bir kez daha tüm emek, demokrasi ve barış güçlerini barış akademisyenlerinin davalarını takip etmeye çağırıyoruz” diye konuştu. TTB Başkanı Prof. Dr. Ra şit Tükel de “Akademisyenler topluma gerçek bildiklerini aktaracaklardır. Akademisyenlerin doğru bildiklerini ifade etmeleri hiçbir şekilde engellenmemeli, yaptırımla karşı karşıya kalmamalılar” dedi. SES Eş Genel Başkanı Gönül Erdem “Ağır insan hakkı ihlallerinin yaşandığı, demokrasinin tamamıyla askıya alındığı, hukuktan bahsetmenin mümkün olmadığı dönem ler yaşandı. İşte böyle bir dönemde akademisyenler yaşananlara ‘dur’ demek üzere bir bildiri imzaladılar. Onların bu süreçte de yanlarında olacağız” ifadelerini kullandı. ‘Dozu insaniydi’ Prof. Dr. Gençay Gürsoy ise askeri darbe döneminde de üniversiteden atıldığını fakat askeri dönemin bu dönemden daha insani olduğunu vurgu ladı. Gürsoy, “En azından o dönemki bize yöneltilen hakaretlerin dozu daha insaniydi, bunu net olarak söyleyebilirim” dedi. Akademisyen Özgür Müftüoğlu da iktidarda gördükleri yanlışları söylemekle yükümlü olduklarını dile getirerek, “Yaptığımız iş büyük ses getirdi. Bu da yaptığımız işin doğru olduğunu gösteriyor.” l İSTANBUL/ Cumhuriyet AKSOYTAŞ DAVASI Tanıklar sanığı tanımadı Gazeteciler Murat Aksoy, Gökçe Fırat ve müzisyen Atilla Taş’ın örgüt üyeliği ve darbeye teşebbüs suçlamasıyla yargılandığı davada tanıklar dinlendi. İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya geçen celse tahliye edilen Aksoy ve Taş ile tutuklu 20 gazeteci katıldı. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu’nun da izlediği duruşmada tanıklar dinlendi. Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla ifade veren ilk tanık Atacan Deniz, iki celse önce tahliye edilen Bünyamin Köseli’yi 2006’da Niğde Bor ilçesindeki cemaat evlerinde kalırken tanıdığını belirterek, “Esnaflardan himmet toplardı ama bizzat görmedim. Bölgeci olduğunu birlikte kaldığımız kişiler söylüyordu” dedi. Savcının “bölgeci”nin ne demek olduğunu sorması üzerine tanık, “O dönem esnaflardan sorumlu demekti bölgeciler. 45 evden sorumlu esnaflara sohbet veren kişilerdi” diye yanıt verdi. Tanık Erkam Büyük aynı şirkette çalıştığı dosyanın tutuklularından Ahmet Memiş ve firari sanık Said Sefa ile ilgili tanıklık yapıp “FETÖ ile ilişkili olup olmadıklarını bilmiyorum. Habercilik yapıyorlardı. Terör örgütü ile çalıştıklarını gösteren bir şey görmedim şirkette” dedi. Diğer tanık Sedat Güven, tutuklu Zaman gazetesi muhabiri Bayram Kaya’yı Marmara Üniversitesi’nde okurken tanıdığını söyledi. Kaya o yıllarda İngiltere’de olduğunu iddia etti. ‘Kuloğlu değildi!’ SEGBİS ile dinlenen son tanık Gökhan Kunt’a dosyanın tutuklu sanığı Muhammet Sait Kuloğlu gösterildi. Ancak Kunt, Kuloğlu’nu tanımadı ve bahsettiği kişinin Kuloğlu olmadığını söyledi. Duruşma salonunda eski Haberdar sitesi editörleri Volkan Koç ve Özlem Sevgi de tanık olarak dinlendi. Ahmet Memiş ve Said Sefa ile ilgili ifade veren Koç ve Sevgi, FETÖ ile iltisak iddiasıyla ilgili bir bilgilerinin olmadığını söyledi. Duruşma savcısı tutuklu tüm sanıkların bu hallerinin devamına karar verilmesini talep etti. l İSTANBUL/Cumhuriyet Yücel’e tecrit sona erdi Silivri Cezaevi’nde tutuklu gazeteci Deniz Yücel’in hücresi 290 gün sonra değiştirildi. Yücel ilk kez başka bir mahkumla ortak avluya çıkabilecek Silivri Cezaevi’nde tutuklu Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel’e yönelik tecrit sona erdi. Tek başına tutulan Yücel, artık, Habertürk çalışanı Oğuz Usluer ile ortak havalandırmayı kullanıyor. Türk ve Alman vatandaşı olan Yücel, şubat ayında “terör propagandası yapmak” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” iddialarıyla tutuklanarak cezaevine kondu. Soruşturma sürüyor. İddianame henüz hazırlanmadı. Dosyada gizlilik kararı bulunuyor. Yücel’in avukatı Veysel Ok, müvekkilinin hücresinin, 290 gün sonra, 2 Aralık Cumartesi akşamı değiştirildiğini belirttti. Ok, “Tek başına kalıyor ancak ilk kez başka bir mahkumla ortak avluya çıkıyor” dedi. Yücel’in eşi Dilek Mayatürk Yücel de sosyal medyada şu mesajı paylaştı: “Sonunda! @BesserDeniz’in kaldığı hücre değişti! Artık Oğuz Usluer ile ortak avluyu paylaşacak şekilde ayrı hücrelerde kalıyorlar. Tam hücre bilgisini yarın (pazartesi) öğreneceğim.” Alman Adalet Bakanı Ma as da bunun “harika bir haber” olduğunu belirterek, “Sonunda bir şeyler değişti” dedi. Federal hükümetin Deniz Yücel’in “Yeniden eve dönmesi için her şeyi yapacağını” söyleyen Maas, bunun “adım adım” gerçekleşeceğini ve sarf ettikleri çaba yı azaltmayacaklarını da dile getirdi. Almanya Cumhurbaşkanı FrankWalter Steinmeier da kısa süre önce konuyla ilgili bir açıklamada bulunarak Yücel’in tutukluluğunu “skandal” olarak değerlendirmişti. l İSTANBUL/ Cumhuriyet Veysel Kılıç’ın oğlu Hava Harp Okulu öğrencisi Selahattin Kılıç, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde gözaltına alınarak tutuklandı. Doktor olan kızı Zeynek Sarı da KHK ile ihraç edildi. Veysel Kılıç, kızı Zeynep Sarı ile birlikte CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçen temmuz ayında yaptığı Adalet Yürüyüşü’ne katıldı. Sen misin Adalet Yürüyüşü’ne katılan Kılıç’a AKP’li belediye ‘Vatan hainisin’ diyerek çakıl taşı satmadı ÖMER ŞAN 15 Temmuz sonrası tutuklanan oğlu Hava Harp Okulu öğrencisi Selahattin Kılıç için CHP’nin Adalet Yürüyüşü’ne de katılan Veysel Kılıç, çakıl satın almak istediği Rize’nin Çayeli İlçesi Büyükköy Belde Belediyesi’nde AKP’li Belediye Başkanı Hamza Saruhan tarafından, “Sen Adalet Yürüyüşü’ne katıldın. Senin oğlun terörist! Sen de vatan hainisin! Ben vatan hainlerine çakıl vermem” diyerek kovulduğunu iddia ederek suç duyurusunda bulundu. Çelik, “Benim oğlum daha yargılanıyor. İnanıyorum ki beraat edecek. Ayrıca ne zamandan beridir çocukların yaptıklarından dolayı babalar sorgulanıyor?” diye konuştu. Büyükköy Belediye Başkanı Hamza Saruhan ise “Ben öyle bir şey kesinlikle demedim. Daha önce de birkaç kez işini yapmıştık. Bu nedenle de, ‘Belediye ve başkan FETÖ’cülerin işini yapıyor’ diye BİMER’e şikâyet edildik. Böyle şikâyetler olduğunu ifade etmeye çalıştım. Ancak o da bana, beni şikâyet edeceğini söyledi” dedi. Saruhan’dan önceki belediye başkanı Mustafa Külünkoğlu, 21 Eylül’de FETÖ’den tutuklanmıştı. l RİZE ÖGİ RAPORU: Gazeteciliğe baskı artarak sürüyor MAHMUT ORAL Özgür Gazeteciler İnisiyatifi (ÖGİ), kasım ayına ait basına yönelik hak ihlalleri raporunu İHD Diyarbakır Şubesi Vedat Aydın Konferans Salonu’nda düzenlenen basın toplantısıyla açıkladı. Gazeteciliğe yönelik baskıların dünden bugüne artarak devam ettiğini vurgulayan ÖGİ Sözcüsü Hakkı Boltan, 168 gazetecinin tutuklu olduğunu vurgulayarak, geçen ay 7 gazetecinin gözaltına alındığını, 31 gazetecinin yargılandığını, 3 gazeteciye 4 yıl 9 ay hapis, 3 gazeteciye ise 106 bin lira para cezası verildiğini, 28 gazeteci ve 1 haber ajansı hakkında dava açıldığını belirtti. Boltan, “Gazeteciler serbest kalmadan Türkiye krizlerden kurtulamaz” dedi. l DİYARBAKIR Kara tablo hnnnnhnnRaa17KTk42k316Üagk8i178gshKaııanlg’gzmmgatzdaeaealeelaztznzaeteedeeeyrdctçytitıceaeinıaeşikcvcgdcötakaiiöiaayruiyzchlaltbereaaıeçlulairldzıy1stlglsuaııdeınırıhevşlnıaaa,eeuavalndaibnanydyineulladııöddnrn,yeniıda,ı:,yneıja,alihyknaısnkııkı incTnnpeLt3za11palgagsTeaarıVd,azzi3eelkcdttaegeie,nzaccaaiziyslebıeıntıçeva4acekbiryyliaııleldss9kiia,sılndeayır1yıhay0apa6pıulbdiğsiırn,adı ‘Tak şak’ davalarında yeni perde açıldı Bu sabah, otoriter Yeni Türkiye tarihinin simgesi olacak davalardan bir yenisi başlıyor. “Bu suça ortak olmayacağız” başlığıyla, Ocak 2016’da Türkiyeli veya yabancı, üniversitede aktif görevde veya emekli 1128 kişinin imzaladığı bildiri yegâne suç delili. Bir buçuk ay önce, imzacılar arasından (şimdilik?) İstanbul’daki üniversitelerde görevli 147 kişiye ayrı ayrı dava açıldı. Bugün başlayıp nisan ayına kadar yayılan bir takvimle, İstanbul’da altı ayrı ağır ceza mahkemesinde, on veya on beş dakika arayla ilk duruşmaları yapılacak. Söz konusu bildiri yayımlandığında Cumhurbaşkanı Erdoğan, büyükelçilere yaptığı konuşmanın ortasında ilk tepkiyi vermiş ve bildiriyi imzalayan üniversite öğretim üyelerine hakaret niteliğinde sözcükler eşliğinde saldırmış, savcıları harekete geçmeye davet etmişti. Yargıda “tak şak” düzeni hüküm sürdüğü için, savcılar anında davranmış, bazı kentlerde imzacılar gözaltına alınmıştı. Şefin gözüne girme yarışı içindeki onlarca savcının girişimlerini frenlemek için olsa gerek, sonunda bütün soruşturmaların İstanbul’da toplanmasına karar verildi. Mart ayında bu bildiri ile ilgili basın toplantısı yapan dört akademisyen, Camcı, Ersoy, Kaya ve Mungan, gözaltına alınıp tutuklandı. Birçok cevval rektör imzacıları taciz etmeye, görevden almaya devam etti. Tutuklu dört akademisyenin 22 Nisan 2016’daki ilk duruşmasında ilginç bir gelişme oldu. Duruşmanın ortasında savcı mütalaasını değiştirdi. Tutuklama gerekçesi olan “terör örgütü propagandası” (TMK madde 7/2) yerine, “devletin kurumlarını aşağılama” suçunun (TCK madde 301) şüphelilere yüklenebileceğini belirtti. Bu durumda yargılamaya devam etmek için Adalet Bakanlığı’nın izni gerekiyordu. Mahkeme dört akademisyeni tahliye etti. O günden beri birkaç duruşma yapıldı. Hepsinde duruşma ertelendi, bakanlıktan izin gelmemişti. Dört imzacı akademisyen 26 Aralık’taki duruşmayı beklerken, avukatları dosya üzerinde yaptıkları araştırmada bakanlığın bu izni 15 Eylül 2017’de verdiğini keşfetti. Bakanlığın kararı ne hikmetse ağır ceza mahkemesine bir türlü ulaşmamıştı. Bugün başlayan duruşmalarda bütün imzacılara yüklenen suç gene aynı: “Terör örgütü propagandası”. Kişisel olarak açılmış olsa da, iddianameler arasındaki yegâne fark, şüphelilerin künye bilgileri. Toplu yapılmış bir eylemden, farklı mahkemelerde, aynı iddianameyle yüzlerce kişi hakkında bireysel dava açmak, “askıya alınmış hukuk devleti”nin bir başka icadı. Şüphelilerin aynı zamanda TCK madde 53’ten de cezalandırılmasını talep ediyor savcılık. Bu madde, üzerlerine atılı suçu kasten işledikleri gerekçesiyle mahkum olanların, aldıkları ceza süresince, kamu görevini üstlenme hakkını yitirmelerini öngörüyor. Anayasa Mahkemesi, 53. maddenin bazı bölümlerini 2015’te biraz muğlak biçimde iptal etti. Bu maddenin hak kısıtlama hükümlerinin kapsamıyla ilgili rivayet halen muhtelif. Normal olarak, diğer dört imzacının davası emsal alınarak, haklarında dava açılan bütün imzacıların üzerine atılı suçun değişmesi gerekir. Bu ise mahkemelerin durma kararı almalarını gerektirir. Diğer taraftan, “devlet kurum ve organlarını aşağılama” iddiası, bütünüyle ifade özgürlüğü kapsamına giren bir eylemi hedef alıyor. 301. maddenin üçüncü fıkrası, eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarının suç oluşturmayacağını belirtiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, Taner Akçam/Türkiye kararında 301. maddenin muğlaklığını belirterek, “kanun niteliği taşımadığına” karar vermişti. Bir kez daha Reis’in höykürmesiyle paldır küldür başlatılan bir yargı karmaşası var. Bir de, bu nedenle KHK ile işten atılan, emekli olmak ya da istifa etmek zorunda kalan beş yüzden fazla yargısız infaz mağduru akademisyen. İçinde ağır eleştiri niteliğinde ifadeler yer alsa da, ifade özgürlüğü içinde yer alan bu bildiriyle ilgili, yürürlükteki yasalara uygun yegâne karar beraat olabilir. Bakalım bu tek iddianameli, ortak ve tek bir eylemle ilgili birçok mahkemede açılan yüzlerce dava garabeti nereye varacak? Yarkadaş: Dayanışma, buzkıranımız olacak CHPİstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, gazetemiz yöneticilerinin tutukluğunun 400. güne ulaşmasının “demokrasinin kara lekesi” olduğunu belirterek, “Değil 400 gün, 400 yıl da yatırsalar; Cumhuriyet eğilmez, bükülmez, boyun eğmez ve diz kırmaz” dedi. Yarkadaş, “Kuşatmayı birlikte yaracağız. Dayanışma; bu faşist kuşatmayı yarma mücadelesinin hem pusulası hem de buzkıranı olacak” dedi. Yarkadaş, Birgün davası ve Barış Akademisyenleri davalarına destek çağrısı da yaptı. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle