02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 19 Aralık 2017 6 haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU / BURAK YURTTAŞ TASARIM: ZARİFE SELÇUK FETÖ’yle bağlantılarınıHakan Atilla davasını izleyen CHP’Lİ Özcan’dan çarpıcı AKP yorumu: GİZLEYEMİYORLAR Rıza Sarraf’ın tanık, Hakan Atilla’nın tek sanık olduğu davada karar aşamasına yak laşılırken davayı yakından izle yen CHP ABD Temsilcisi Yurter Öz can AKPcemaat ilişkisine ilişkin tartışma yaratacak belgeleri açık ladı. Özcan, “AKP ve yandaş med ya Atilla davasının hâkimini FETÖ’cü YKK hukuk büro sunun İstanbul’da misafir ettiği AYKUT KÜÇÜKKAYA ni söylüyor. Washington’daki Türk Büyükelçiliği’nin mil yonlarca dolar harcadığı DLA Pi per, YKK’nin 20102014 arası sa hibi, sonrasında ise partneri. AKP, bu FETÖ ortağına niye bu kadar pa ra verdi” diye sordu. Özcan’ın Cumhuriyet’e yaptığı açıklamaları satır başları özetle şöyle: ‘AKP’nin söylemeyi unuttu ğu bir şey var ’ “AKP Hüküme ti New York’ta görülen Atilla da vasının (eski adıyla Zarrab dava sının) Hâkimi Richard Berman’ı FETÖ bağlantısıyla suçlama se bebi Hâkim Berman’ın 89 Nisan 2014’te Birleşmiş Milletler vası tasıyla davet edildiği sempozyu mun sponsorlarından birinin YKK Hukuk Bürosu olması... Ancak AKP’nin söylemeyi unuttuğu bir nokta var: FETÖ’cülükle suçladıkla rı YKK Hukuk Bürosu, AKP hükü meti zamanında kurulmuş ve bü yük bir hızla büyümüştür. Türk Telekom’un halka arz edilmesi (1 Washington’daki Türk Büyükelçiliği’nin milyonlarca dolar harcadığı DLA Piper, AKP’nin FETÖ’cü diye suçladığı YKK hukuk bürosunun 20102014 arası sahibi, sonrasında ise partneri. milyar dolar), Lukoil’in Akpet’i 500 milyon dolara satın alması ve Turkuaz Grubu’nun 1.1 milyar dolara ATVSabah grubunu satın alması gibi büyük ticari işlemlerde hukuki danışmanlık yapmış bir şirket YKK... ‘Stratejik ortağı tanıdık’ “Hükümetin FETÖ’cülükle suçladığı YKK hukuk bürosunun 2010Kasım 2014 arası sahibi, sonrasında ise stratejik ortağı ise Amerika’nın en büyük hukuk firmalarından biri olan DLA Piper... DLA Piper hem TC Dışişleri Bakanlığı, hem de Washington’daki Türk büyükelçiliğinin lobicilik işlerini de üstlenmiştir. Bununla yetinmeyip Sağlık Bakanlığı’nın Kayseri’deki 250 milyon Avro’luk hastane projesine hukuki danışmanlık bile yapmıştır. Birkaç sene öncesine kadar aynı kaptan yiyen AKP ve FETÖ eski bağlantılarını gizlemekte zorlanıyor. Ancak ABD federal yargıçlarının davalara atama değil de kura usulüyle seçildiğini de mi kimse hatırlatmamış AKP Hükümeti’ne?” l İSTANBUL 2016’daki ‘o’ yazı... Gazeteci Tolga Tanış, 14 Mayıs 2016 tarihinde o dönem Hürriyet’teki köşesinde bu konuya şöyle değinmişti: “Önce bir anlam verememiştim. Çünkü Reza Zarrab’ın New York’ta mahkeme karşısına çıkarıldığı 27 Nisan’daki duruşmada Yargıç Berman başta uzun bir açıklama yapma gereği duymuş... Ve bir kere İstanbul’da bulunduğundan bahsetmişti. Ancak mahkeme tarafından duruşmanın dökümü yayınlanınca durum anlaşıldı. İşin içinden yine bir Fethullah Gülen hikâyesi çıktı. Nasıl mı? Yargıç Berman’ın İstanbul seyahatinin sebebi, 89 Mayıs 2014 tarihlerinde düzenlenen ‘Adalet ve Hukuk Devleti’ başlıklı bir sempozyum. Berman sempozyumda ‘Bağımsız ve Etkin Yargı’ konulu bir panelin moderatörü. Hem ABD’den hem Avrupa’dan önemli hukukçuların olduğu üst düzey bir toplantı bu. Hükümete yakın çevrelerin ABD’deki Zarrab davasının Gülen Cemaati’nin bir oyunu olduğu yolundaki yayınlarını biliyorsunuz. 27 Nisan’daki duruşma tamamlanıyor. Tam 6 gün sonra, hükümete yakın bir gazetede ‘İşte Paralel’in kozmik hukuk bürosu’ diye bir haber çıkıyor. Peki Zarrab davasından bahsedilmeden yazılan haberdeki büro kim çıkıyor? ‘Yüksel Karkın Küçük (YKK) Avukatlık Bürosu.’ Haberin içeriğine girmeyeceğim. İçinde birçok isim geçen, çeşitli teoriler üzerine oturtulmuş imzasız bir öykü. Ancak işin ilginç yanı, İstanbul’daki güvenilir hukuk çevrelerinin de bana YKK’nın Gülen Cemaati’ne yakın olduğunu söylemesiydi. Dahası, haberde iddiaya konu pek çok olayda da bu büronun cemaat ve hükümetin kol kola olduğu yıllarda şüpheli işlere karıştıklarını anlatmalarıydı.” ‘Aslan’ın parası şaşırttı’ Atilla devam eden sorgusunda, eski müdürü Aslan’ın evinde bulunan paraya şaşırdığını, Aslan’ın kendisine bu paraların okul yapımı için emanet edildiğini söylediğini aktardı ŞEBNEM ARSU ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının ihlal edildiği gerekçesiyle görülen davada tek sanık olarak yargılanan Halk Bankası eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın sorgusuna dün devam edildi. İran’a yaptırımların ihlali için aracı olmadığını tekrar eden tutuklu sanık Atilla, eski genel müdürü Süleyman Aslan’ın evinde bulunan döviz dolu ayakkabı kutuları hakkında, paraların okul yapımı için kullanılmak üzere kendisine emanet edildiğini söylediğini belirtti. Aslan ile bankadaki çalışanlar gibi kendisinin de iletişim içinde olduğunu söyleyen Atilla, beraber calıştıkları süre zarfında tek sosyal buluşmalarının Aslan’ın cezaevinden çıktığında eşi ile yaptıkları “geçmis olsun ziyareti” olduğunu söyledi. “Türk kültüründe beraber calıştığınız birinin bir konusu olduğunda, ailesinde bir vefat olduğunda ziyarete gidilir” şeklinde açıklama yapan Atilla, Aslan’ın rüşvet aldığına dair veriler hakkında “Aslan’ın evinde para bulunması beni hayatımda en cok şaşırtan olaylardan biri oldu” dedi. Aslan’dan hoşlanıp hoşlanmadığı sorusuna ise Atilla, profesyonellik çerçevesinde “Dünya görüşlerimiz farklıydı ama birbirimize saygı duyardık” yanıtını verdi. Atilla, geçen cuma günü yapılan duruşmada, Aslan’ın Sarraf ile yaptığı 10 Nisan 2013 tarihli görüşmede kendisine talimat verildiğini aynı tarih ve saatte uçakta olduğunu kanıtlayarak inkâr etmişti. Dün jüri ile, bu görüşmeden bir gün sonra Sarraf ve yardımcısı arasında sahte gıda ticaretinin nasıl yapılacağına dair yapılan oldukça detaylı ve şimdiye kadar mahkeme ile paylaşılmayan bir telefon görüşmesi dinletildi. Davanın başından beri Sarraf’a yol gösterdiği iddia edilen Atilla’nın, bu görüşmede adı geçmediği gibi Sarraf’ın konuya tamamen hâkim olduğu görüldü. Sarraf’ın gıda ticaretinde hazırlanacak proforma faturalarda adının geçmesini istediği Dubai’de kayıtlı Atlantis firmasının Sarraf’a ait olduğunu bilip bilmediği sorulan Atilla, kesinlikle böyle bir bilgisi olmadığını beyan etti. ‘Çay bile içmedim’ Atilla, aynı zamanda şahsına atfedilen suçlamalarda anahtar rolü oynayan, Sarraf’ın üç İranlı üst düzey yetkili, Aslan ve kendisi ile yaptığını iddia ettiği toplantıya kesinlikle katılmadığını da tekrarladı. “Ne Zarrab, ne de başka biriyle ben bu şe Mehmet Hakan Atilla ESKİ SAVCI BHARARA DA DURUŞMADAYDI Davanın ilk iddianamesinde imzası bulunan eski New yetindi. Türkiye’deki hükümet yanlıları tarafından kendisinin York Güney Bölgesi Başsav Gülenci olmakla suçlanmasının cısı Preet Bharara görevinden ardından yerine getirilen geçici alındıktan sonra ilk kez dün savcı Joon Kim hakkında da mahkeme binasına giriş yaptığını aynı söylentilerin olmasını nasıl söyledi. karşıladığı sorusu bir gülümse Duruşmanın son bölümüne ka meden öte cevapsız kaldı. Siyah tıldığı görülen Bharara arka sırada otururak sorguyu takip etti. Bası Preet Bharara deri çantasıyla geldiği salonda daha sonra tarafların bulunduğu nın ısrarlı sorularına cevap vermeyen ön bölmeye alınan Bharara’nın keyfinin eski savcı, “Yalnızca uğradım” demekle gayet yerinde olduğu gözlemlendi. kilde bir konuşma yapmadım” diyen Atilla, Sarraf’la “Ne yemek yedim, ne çay, ne kahve içtim” şeklinde konuştu ve ekledi; “Kendisinden hoşlandığım söylenemez ama bu tür şahsi görüşlerimi bankadaki işime karıştırmam.” Sarraf’ın, Halk Bankası’nda 40 ila 50 milyon ABD doları civarında bir kredi limiti olan büyük müşterilerden olduğunu da ekleyen Atilla, Sarraf’ın özel uçağının da Halk Bankası’nın alakalı olduğu bir leasing firması üzerinden temin edildiğini belirtti. Atilla, avukatı Cathy Fleming’in eski Ekonomi Bakani Zafer Çağlayan dahil olmak üzere iddianamede adı geçen kişileri tekrar edip ikili ilişkilerini sorması üzerine, hiçbiri ile özel bir iletişiminin olmadığını, çoğunu tanımadığını beyan etti. OFAC yetkilisini yalanladı Bugüne kadar Atilla’ya karşı kullanılacak delil ve ifadeler arasında en kuvvetli görülen temaslar, ABD Hazine ve yaptırımların uygulanmasını kontrol eden bi rim olan OFAC yetkilileri ile yaptığı görüşmeler oldu. Yılda 500 ila 600 arasında toplantıya katılan biri için her bir görüşmeye dair detayları hatırlamasının mümkün olmadığını söyleyen Atilla, Aslan’ın bu toplantılara istisnalar dışında katılan en üst düzeyli memur olduğunu söyledi. OFAC eski direktörü Szubin’in Atilla ile 12 Şubat 2013 tarihinde yaptığı konuşmaya atfen ABD yetkililerinin bankanın yasadışı işlemlerde kullanılıyor olmasına dair endişelerini dile getirdiğinde “heyecanlandığını ve terlediğini” söylemesi Atilla aleyhine önemli bir gelişme olmuştu. Atilla dün Szubin’in kendisini bir kenara çekmiş olması da dahil olmak üzere böyle bir özel görüşmenin kesinlikle gerçekleşmediğini iddia etti ve yetkiliyi mahkeme salonunda gördüğünde tanıyamadığını da ekledi. Szubin, ifadesinde Atilla’yı heyecanlanıp heyecanlanmadığını anlayacak kadar iyi tanımadığını da eklemek zorunda kalmıştı. Fleming’in art arda jüriye sunduğu Atilla’nın ABD yet kilileri ile yaptığı eposta yazışmalarında yaptırımlar hakkında devamlı bir bilgi akışı olduğu ve sanığın yaptırımlar çerçevesinde uygun görmediği hiçbir işleme onay vermediğinin altı çizildi. Tarafınca onay verilmeyen işlemlere örnek olarak, İranlı müşterilerin Halk Bankası’ndaki mevduatlarını değerlendirmek amacı ile Türk fonları satın alıp alamayacakları konusunda Szubin’den onay almalarına rağmen, kendisinin bunu yaptırımlar açısından sakıncalı bulduğunu ve karşı çıktığını söyledi. Sarraf’la ters düştü Atilla’ya, özellikle altın ticaretinde bankanın hassasiyetine dikkat çekecek sorular sorulduğu gözlemlendi. Sorguda, Aslan tarafından Hint banka ve hükümet yetkilileri ile yapıldığı iddia edilen 4 Ekim 2012 tarihli bir görüşmede kotarılmaya çalışılan Hindistan’dan fon transferinin o tarihlerde zaten yapılıyor olduğu vurgulandı. Avro bazında gerçekleşen bu fon transferi hakkında OFAC ve banka arasindaki eposta trafiğine gösterilen örnekler, Sarraf’ın anlatışı ile ters düştü. “Hindistan petrol şirketleri ödemelerini Avro cinsinden Halk Bankası üzerinden yapmayı talep ettiler” diyen Atilla, devlet kurumları bu şirketlere kefil olduktan sonra bu işlemlerin yaptırım kurallarının değiştiği 6 Şubat 2013 tarihine kadar yapıldığını ekledi. Türkiye’den İran’a altın ticaretinin artmış olmasının Halk Bankası’nda garipsenmediği de gündeme gelen bir konu oldu. “O tarihlerde yaptırım nedeni ile İran ekonomisinde ciddi bir bozulma vardı, insanlar yatırımlarını başka yerlerde değerlendirme olanakları arıyorlardı” diyen Atilla, “Altın İslami ülkelerde, Hindistan’da, Turkiye’de, Irak’ta halen yatırım aracıdır. Dolayısıyla insanların altına talep göstermesi bize mantıksız gelmedi” dedi. Altın ve gıda ticaretinde ABD yaptırım mevzuatında açıkları yakalamak ve Sarraf’a aktarmak gibi bir görevi olup olmadığı yönünde sorulan soruya Atilla yorgun bir tonda,“Ben açık bulmak için araştırma yapmadım, açık bulalım diye kimseyle görüşmedim, yönetmelik ne ise ona baktım” yanıtını verdi. Halk Bankası dış operasyondan sorumlu direktör Levent Balkan’ın Aslan’a gönderdiği bir epostaya göre bankanın, 2010 yılı başından 8 Ağustos 2012 tarihine kadar altın ticaretinden komisyon olarak 52 milyon 671 bin Avro gelir elde ettiği görüldü. l NEW YORK Yüzyıllık acı kadere nasıl son verilir? Bir önerirtadoğu’yu “sakinleştirmek”, bir işbirliği ve dayanışma modeliyle Obir bölge dışı büyük devletlerin buradaki 100 yılı aşkın emel ve karıştırıcılığına nihai bir duvar örmek, öncelikle Türkiye ile İran’ın öncü rol almasını gerektirdiği açıktır. Bazı okurlar not yolluyor: Ne yani yüzümüzü Doğu’ya mı döneceğiz, Doğu’nun demokrasiden uzak tam veya yarı dikta ile yönetilen rejimlerine... Böyle bir şey söylenmiyor yazılarda; herkesi derinden etkileyen yanı başımızda bir bölgenin yüzyıllık acı kaderine nasıl son verilir? Bir düşünce ileri sürülüyor ve çare aranıyor.. Oradaki olayları “tarif etmek anlatmak” bize bir şey kazandırmıyor, ötesine bakmak gerekiyor. Türkiye, tam da coğrafi konumuna, Batı ile Doğu arasındaki köprü rolüne uygun, uygarlığın ve çağdaşlığın kalbinin attığı Batı ile ihtiyacımız olan ilişkiler içinde bir “ileri üretici olmak”... Doğu’sunda ise, kargaşalığa son vermek, “AB içindeki dayanışmaya örnek” bir yapı kurmak, Avrupa ile Ortadoğu arasında bir iletişim ve üretim kayışı olmak.. Türkiye’nin öncelikli rehberleri Türkiye, İslam ülkelerini bir sömürü ve uşak paspasına dönüştüren “siyasal din tüccarlığının egemen olduğu” bir yapıya doğru evrilerek bunu asla gerçekleştiremez. Üstüne üstlük, bir çöküntüye dönüşür. Bu nedenle demokrasi ve hukuk ülkesi normları bir nolu rehberi olmalı ülkenin. Bir kişinin iki dudağı arasına sıkışıp kalmış, eğitimin medreseleştirilmeye çalışıldığı ve köktendinci selefiliği körükleyecek yapıları ortaya çıkartacak bir ülke manzarasında, bir çağdaş gelecek hayal bile edilemez. Türkiye dahil, İslam ülkelerinin en çok ihtiyacı olan, bilim ve teknolojiye dayalı bir ekonomiyi ayağa kaldırmaktır. Konumuz Ortadoğu’da bir istikrarlı gelecek için bu en yüksek bir gereksinimdir. Petrol giderek birincil enerji kaynağı olmaktan hızla uzaklaşacak. Daha bugünden bazı petrol ülkeleri petrolsüz bir varlık inşa etmeyi planlıyor. Suudi Arabistan’ın 500 milyar dolarlık bir “Batılı bölge inşa” planı mesela bunlardan biri! Mesela arabaların tümü beş on yıl içinde elektrikli olacak. Türkiye’nin “istikrar” politikası, bölgede mezhep ayrımcılığını bitirir ve bölgede yeni bir gelecek kurar. İran’ın başarısı İran, bilimde önemli bir atılım gerçekleştirdi. Özellikle, ambargo döneminde ihtiyacı olan ileri makine teçhizatı alamayınca, bilim ve teknoloji üretimine hız verdi ve pek çok ihtiyacını karşılamaya başladı. Türkiye tıbbın çeşitli alanlarında araştırmalarıyla öndeyken İran ise fen (temel bilim ve mühendislik) alanlarındaki araştırmalarıyla Türkiye’yi geride bıraktı. Türkiye’de yöneticilerin düşünceleriyle adım atmak mümkün değil. Milli eğitimin anahtarını elinde tutan Müsteşar bey, PISA direktörünün söylediğine karşı çıkarak ezberci eğitime alkış tutuyor, bizim bir özelliğimiz olduğunu iddia ediyor.. Ezber bizim değil, hafızların özelliği.. “Hafız Türkiye” yaratmak temel derdi! Bunu yaparken yaratıcılığı, yeteneği öldürecek. Bir bakan da “Türkiye’de ancak ara eleman yetişir” demişti! Türkiye’nin kuruluş öyküsünü iyi inceleyin, size yol gösterici olur! Birlik önerileri Ben “Türkiye İran Bilimsel ve Teknolojik Temelde Ekonomik Üretim” modelinin kurulmasını öneriyorum. Hem Türkiye’nin hem İran’ın ihtiyacı olan, dış alımı gerektirmeyecek sanayi tesisleri karşılıklı yardımlaşma ile kurulmalı. Araştırmalarda büyük proje ortaklığına gidilmeli.. “Türkiye İranOrtadoğu Araştırma ve Üretim Alanı” düşünülüp hayata geçirilmeli.. Sarraf’ın iddialarıyla ilgili suç duyurusu HDP, ABD’de yargılanan Rıza Sarraf’ın dile getirdiği iddialarla ilgili hükümet yetkilileri ve üst düzey yöneticiler hakkında suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunu halk adına yaptıklarını söyleyen Kerestecioğlu, suç duyurusunun isim isim değil, Türkiye Hükümeti yetkilileri ve üst düzey yöneticilerle ilgili olduğunu belirtti. Ankara Adliyesi’ne suç duyurusunda bulunan HDP heyeti adına konuşan Kerestecioğlu, “17 25 Aralık’ın yıl dönümünde buradayız. ABD’de ortaya çıkan belgeler burada da soruşturma yapılmasını gerektiriyor. Meclis’te bütçe görüşmeleri yapılıyor ama sanki bütün bakanlar sanki Japonya bütçesi görüşülüyormuş gibi açıklama yapıyorlar. Bu bir milli mesele değildir. Milli mesele halkın cebinden çalınanlardır” diye konuştu. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle