04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 18 Aralık 2017 6 haber EDİTÖR: FİGEN ATALAY TASARIM: ZARİFE SELÇUK Okulda silah korkutuyorSilah taşıyan öğrenci sayısı da arttı, okulda ve aile içinde şiddet oranları da FİGEN ATALAY İzmir Ödemiş’te 16 yaşında iki öğrencinin tüfekle müdürlerini öldürmeleri, şiddetin okuldaki yansımalarını yeniden gündeme getirdi. Okul çağındaki çocukların silah taşıma oranları her geçen gün artıyor. Şiddet ile mücadelede, önleme modelleri devlet politikası haline getirilmediği müddetçe daha çok çocuğun suç işlemeye devam edeceği vurgulanıyor. Okullardaki rehber öğretmen sayısının çok yetersiz oluşu, bu öğretmenlerin yerini imamların alması, önleme ve izleme mekanizmalarını işlemesi önündeki en büyük engel. Çocukları okuldan uzaklaştırarak, örgün eğitimin dışına çıkmaya zorlamak da sorunu iyice içinden çıkılmaz hale getiriyor. Eğitim Reformu Girişimi’nin “Çocukların Gözünden Okulda Yaşam’’ Araştırması da, çocukların şiddeti kanıksadığını ortaya çıkarmıştı. Caydırıcı değil Suça sürüklenerek çocuk adalet sistemine giren çocuklara destek verilerek topluma kazandırılmaları amacıyla çalışmalar yürüten Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı (TCYOV) Başkan Yardımcısı avukat Selmin Cansu Demir, çocukların, bireysel, ailesel ve çevresel nedenlerle suç ile ilişki kurduklarına dikkat çekerek, “Bu nedenler, dürtüsellik, öfke kontrol ve muhakeme yeteneklerinin yetişkinlerden farklı olması gibi ergenlik dönemi özellikleri ile birlikte değerlendirildiğinde, çocuklar suç konusu edilen cok sayıda uyumsuz davranışlar sergileyebiliyor’’ dedi. Bu şekilde davranan çocukların okuldan uzaklaştırılması, hapsedilmesi gibi cezalandırma yöntemlerinin çocuklar üzerinde caydırıcı bir etki yaratamadığını vurgulayan Demir, şöyle devam etti: “Aksine çocuğu seçeneksizliğe sürüklüyor ve çocuk okulsuz kaldığında ya da hapsedildiğinde o suçun genellikle daha ağırını işliyor. Bu çocukların daha önce okula silah ile geldikleri, silahla başka arkadaşlarını tehdit ettikleri biliniyor. Daha bu ilk aşamada içinde bulundukları aile ve çevre koşulları araştırılmalı ve ihtiyaç duydukları destek çalışmaları yapılmalıydı. Eğer çocukları şiddet eylemlerinden uzak tutmak istiyorsak hepimizin şu soruyu sorması gerekiyor; bu çocuklar silah taşımayı günlük hayatının bir parçası haline nasıl getirdi?’’ Daha çok suç işlenecek Türkiye’de bireysel silahlanmanın ve okul çağındaki çocukların silah taşıma oranlarının her geçen gün arttığına dikkat çeken Demir, “Şiddet ile mücadelede, önleme modelleri devlet politikası haline getirilmediği müddetçe daha çok çocuk suç işlemeye devam edecektir. Barış kültürünün ve şiddetsiz iletişimin yaygınlaştırılması bir eğitim hedefi olmalı ve her okulda rehberlik servisleri tarafından hayata geçirilmeli. Ayrıca çocukların ihtiyaçlarına ve yararlarına uygun hizmet modelleri geliştirilmeli. Örneğin çocuğun okul dışında vaktini geçirebileceği, eğitsel sosyal etkinliklere katılabileceği, psikolojik ve hukuki destek alabileceği Gençlik Merkezi, çocukların suç Eğitim Sen Genel Başkanı Aydoğan: Öğretmen hedefte “AKP döneminde artış gösteren, Ömer Dinçer zamanında ivme kazanan öğretmenin değersizleştirilmesi, itibarsızlaştırılması sürecinin bir sonucu, eğitimi günden güne özelleştiren, okulları birer ticarethane öğretmenleri de birer tahsildar olarak gören bu zihniyet nitelikli bilimsel ve ulaşılabilir bir eğitim için çaba gösteren tüm öğretmenlerin mesleki itibarlarını yerle bir etmeye çalışmaktadır. Eğitimle ilgili hiçbir süreçte öğretmenleri dahil etmeyen, eğitim öğretimin bütün kronik ve yapısal sorunlarını öğretmenlerin sırtına yıkan bu yaklaşım ne yazık ki yaşanan tüm aksaklıklarda öğretmenleri he def haline getirmektedir. İktidar ve bürokratları tarafından sürekli olarak aşağılanmaya yoksayılmaya çalışılan mesleğimiz bugün ne yazık ki tarihin en kötü günlerini yaşamaktadır. İhbar hatlarıyla her fırsatta kolaylıkla şikâyet hedefi haline getirilen, on binlercesi soruşturmalarla sindirilmeye çalışılan, binlercesi gece KHK’leriyle mesleğinden ihraç edilen öğretmenler, maalesef eğitim alanında yaşanan tüm problemlerde ilk akla gelen sorumlu olmaktadır. Tüm bunların dışında gencecik çocukların bu kadar dehşet verici bir şiddet olayına karışması, üzerinde düşünülmesi gereken bir başka toplumsal yaradır.’’ ile ilişki kurmasını önleyici bir model olarak 20 yıldır vakfımız tarafından İstanbul Kadıköy’de uygulanıyor’’ diye konuştu. Hem kurban, hem fail Sosyolog Sevgi Özkan, çocukların, şiddetin kurbanı da faiili de olmaya devam ettiklerini belirterek, “Evde, sinemada, internette, sosyal medyada, televizyonda, bilgisayar oyunlarında, yakın ve uzak insani çevre etkileşimlerinde rol modeli bulmakta sıkıntı çekmedikleri şiddeti, kaçınılması gereken bir tavırdan çok, kaçınılmaz bir ifade dili olarak benimseyen nesiller yetişiyor’’ dedi. Okullardaki şiddetin de aile içi şiddetin de, akran zorbalıklarının da arttığına dikkat çeken Özkan, şunları söyledi: “Okullarda rehberlik yapan psikolojik danışmanların işlevi gün geçtikçe daha önem kazanmakta. Psikolojik danışmanların öğrenciler aileler ve tüm okul katılımcıları açısından değeri anlaşıldıkça bazı şiddet eğilimleri önlenebiliyor. Suç işleyen çocukların cezalandırılmasının önemi çok iyi algılanması gereken ve şiddet kadar önemli bir konu.” Çocuklar kime emanet? Okullarda ‘değerler eğitimi’ verecek bazı kişilerin, sosyal medya hesaplarında laiklik ve karma eğitim karşıtı paylaşımları dikkat çekti Eğitimİş Bursa Şubesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Nur Cemaati’ne yakın Hizmet Vakfı arasında imzalanan protokolün gereği okullarda “Değerler Eğitimi” verilmesi için görevlendirilen kişileri araştırdı. Bu kişilerin sosyal medya hesaplarında laiklik ve karma eğitim karşıtı, kız çocuklarının küçük yaşlarda örtünmesi çağrısı yapan, kadın ve erkeğin tokalaşmasına karşı çıkan, medrese eğitimini öven paylaşımlar dikkat çekti. Şube Başkanı Özkan Rona, “İktidar partisi ‘OHAL marifetiyle FETÖ’yü temizliyoruz’ adı altında devlet okullarını yeni cemaatlerin, yeni tarikatların hizmetine açmakta, FETÖ’nün boşluğu bir başka tarikat yışını yaymayı görev edinmiş lerdir. Bu kişiler iktidar parti sinin açık destekçisidir. Ara larında kız çocuklarının kü çük yaşlarda örtünmesi çağ rısı yapan, medrese eğitimine özenen, karma eğitim karşı tı ve laik eğitime düşman çok sayıda kişi vardır. Görevli lis Değerler eğitimi vereceklerin sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlarından 2 örnek. tesinde tarihi gerçekleri çarpıtan, harf devrimine karşı olan, Atatürk’e düşmanlık eden ki şiler vardır’’ diye konuştu. . ile doldurulmaktadır. Asıl amaç değer öğretmek değil, yeni FETÖ’lerin ‘Ali Kuran oku’ tohumlarını atmaktır” dedi. Bu görevlilerin hepsinin aynı tari katın üyesi olduklarını söyleyen Rona, ‘‘Bu tarikatın fikirlerini ve anla Araştırmaya göre, okullarda uzman öğretici olarak görevlendirilen M.S., Saidi Nursi ve Risalei Nur’dan paylaşımlar ve küçük yaş ta kız çocuklarının başları örtülü olarak Kuran okuduğu bir fotoğrafı paylaştı. L.S., AKP ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan lehine ve referandumda ‘evet’ çağrısı yapan paylaşımlar yaptı. İ.A. ise, “Ali Kuran oku. Top attığın yeter Ali aslına dön” yazılı bir paylaşım yaptı. Ö.Z. ise CHP, HDP ve MHP aleyhinde “Türkiye’nin askeriyiz Başkomutan Tayyip” yazılı bir paylaşımda bulundu. S.Ö., Saidi Nursi yanlısı paylaşımlarda bulunurken, namaz kılmak isteyen bir yolcusu için mola vermeyen bir ulaşım şirketini eleştiren paylaşımlar yaptı. S.S. ise Nurculukla ilgili ve küçük yaşta kız çocuklarının başının örtüldüğü paylaşımlarda bulundu. l Yurt Haberleri T.C. BÜYÜKÇEKMECE 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİN’DEN ESAS NO: 2017/408 Esas KARAR NO: 2017/511 Davacı DURDANE ERGÜL aleyhine mahkememizde açılan Nüfus (Ad Ve Soyadı Düzeltilmesi İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda; HÜKÜM: 1 Davanın KABULÜNE, Adana ili, Karataş ilçesi, Tuzla Mah./Köyü, Cilt No:29, Hane No: 92, BSN:39’da nüfusa kayıtlı, Mehmet Sait ve Münire’den olma, 23/06/1981 doğumlu, 11374312866 TC Kimlik numaralı davacının kayden Durdane olan isminin Melisa Duru olarak TASHİHEN TESCİLİNE, 08/11/2017 Tebliğ yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 14/12/2017 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 722325) T.C. MERSİN VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI İSTİKLAL VERGİ DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN MÜKELLEFİN VERGİ NO ADI SOYADI 320 026 2507 SONER DURUNESİL ADRESİ GÜNEYKENT MAH.94014 SOK.NO:10/7 TOROSLAR/MERSİN AMME ALACAĞININ DÖNEMİ TÜRÜ TUTARI 2012 YGV+GGV+BMV+VZCZ 795.255,00 İstiklal Vergi Dairesi Mükelleflerinden olup aşağıda adı soyadı ünvanları yazılı mükelleflerin bilinen en son adreslerinde bulunamamaları nedeniyle tebligat yapılamamıştır. Bu nedenle 213 sayılı V.U.K'nun 103 ve müteakip maddeleri gereği bu ilanın askıya çıkarıldığı tarihi izleyen 15'nci (onbeşinci) günün ilan tarihi olarak kabul edileceği ve ilgililerin ilan tarihi olarak kabul edilen tarihten başlıyarak bir ay içeresinde Vergi Dairesi Müdürlüğüne bizzat veya bilvekale müracaat etmeleri veyahut taahhütlü mektup veya telgrafla açık adreslerini bildirmeleri halinde kendilerine süre ile kayıtlı resmi tebliğ yapılacağı,aksi halde ilan tarihinde başlıyarak bir ay içerisinde ne vergi dairesine müracaat etmiş nede adreslerini bildirmiş olanlara bir ayın sonunda tebliğ yapılmış sayılacağı ve bu ilanın Vergi ve Ceza İhbarnamesi tebliği yerine kabul olacağı ilanen tebliğ olunur. Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 721648) T.C. MALATYA 1. AİLE MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO : 2014/51 KARAR NO : 2015/463 Davacı ZERRİN KARADAŞ ile davalı BURHANETTİN KARADAŞ arasında görülen davada; MALATYA İli, MERKEZ İlçesi, BEYDAĞI Köyü/ mah. Cilt 11, hane 183’de nüfusa kayıtlı, MEHMET ve FATMA’den olma, 16/03/1958 doğumlu davacı ZERİN KARADAŞ ile aynı hanede nüfusa kayıtlı MEMET ve ASİYE’den olma 10/06/1961 doğumlu davalı BURHANETTİN KARADAŞ’nın TMK.nun 166/1 maddesi gereğince evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeni ile BOŞANMALARINA, Kararın kesinleşmesinden itibaren aylık 400 TL yoksulluk nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, T.M.K.’nun 4 ve 174/1 maddesi ve hakkaniyet ilkeleri gereğince 15.000 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kararınkesinleşmesinden itibarentazminata yasal faiz yürütülmesine, T.M.K.’nun 4 ve 174/2 maddesi ve hakkaniyet ilkeleri gereğince 10.000 TL manevitazminatın davalıdan alınarak davacıya verilm esine,kararınkesinleşmesinden itibaren tazminata yasal faiz yürütülmesine dair karar davalı BURHANETTİN KARADAŞ’a tebliğ edilemediğinden, bu ilanın yapıldığı tarihden itibaren iki hafta içerisinde istinaf incelemesi için Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmek üzere mahkememize veya bulunduğu yer mahkemesine başvurulmadığı taktirde kararın kesinleşeceği tebliğ yerine geçmek üzere ilanen teblig olunur. Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 722276) Türkiye ‘bölgeyi sakinleştirecek’ politika uygulayabilir mi? Prof. Dr. Bozkurt Güvenç Hocamdan bir destek mesajı geldi: “Türkiye daha sakin bir yerlere taşınamayacağına göre, akla en yakın gelen çözüm bölgeyi sakinleştirmek olabilir. Bu açıdan, Türkiyeİran rekabeti yerine işbirliği akılcı seçimdir. Bu yalnız, büyük güçlerin at koşturmasına değil, İslamın tarihi Sünni Şii ikilemine barışçı bir çözüm olabilir gibi görünüyor.” “Yani (bu öneri) ciddiye alınmalı, ama siyasi bir çelişki var. Son İran Devrimi İslami görünüşü arkasında bilimteknoloji ve demokrasiye yönelirken, bugünkü Türkiye Batılı, çağdaş görüntüsü arkasına gizlenmiş çağdışı bir İslama sığınıyor.” “Ve de Batı dünyası, bağımsız bir Türkiye yerine sömürüye açık ve savaşa yatkın bir Türkiye’yi tercih eder görünüyor.. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nde, iki ülke arasında yaratılacak Yeni Kürdistan, bölyönet politikasının bir uzantısı olabilir. Müslümanlar birbirleriyle savaşmalı ki sömürüyü görmesinler...” Ulusal çıkar Üç gündür dile getirmeye çalıştığımı çok net özetlemiş Bozkurt Hoca. Teşekkür ederim. Dünya devine karşı Türkiye, akıllı, ama ikinci ve üçüncü ülkelere karşı da düzgün ve dürüst politikalarla bölgeyi “sakinleştirebilir”. Düne kadar Türkiye’yi yönetenler, Davutoğlu’nun “Oraları bizim Osmanlı’nın değil miydi?..” tezleri doğrultusunda, “hak iddia” eder bir pozisyon almıştı. Cumhurbaşkanı da “Şam’da Emevi Camii’nde namaz kılacağız” biçiminde üst perdeden bu emelleri dillendirmişti. Tam bir genişlemeci, başka ülkelere temelden saygısız ve hegemonyacı politika kısa sürdü ve baktılar ki, “Şam mam derken aslında bizim topraklar da elden gidecek”, gerçeklerle yüzleştiler.. Ne Emevi Camii kaldı, ne Şam hayali... Ulus devletlere çarptılar Davutoğlu’nun da çağdışı, 150 yıllık “ulus devletler çağı”nı zerre görmeyen, bilmezlikten gelen politikası, başka milletler ve ulus devlet duvarlarına tosladı. Gelinen nokta, bölgede devletlerin varlıklarını sürdürmelerinin ne kadar önemli olduğunun “sosyal ve siyasi pratikte” doğrulandığını görmektir. Kan ve gözyaşı akıtılması pahasına! Öyle BOB Eşbaşkanlığı gibi emperyalistlerin verdiği rütbelerin aslında bölgenin parçalanmasına, İslam ülkelerini ve milletleri birbirine düşürme ve savaştırarak yok etmeye hizmet olduğunu hayat gösterdi. İlgili kişilere hayat bunu gösterdi mi, tam da bilmiyorum! Sınırlara ve ülkelere dokunma! Evet, Bozkurt Hoca’nın dediği gibi, Türkiye çok acil olarak “bölgeyi sakinleştirici” bir pozisyon almalı. Sadece “sakinleştirici” değil, aynı zamanda bölgede dayanışma ve işbirliği temelinde büyük ortaklık projeleri geliştirmeli. Şimdilik bu konuda birlikte hareket edilecek ülke İran. İran ile “geçici durum ve güncel çıkarlar” gereği değil, daha uzun vadeli ve bölgeye gerçekten istikrar getirecek uzun soluklu politikalar izlenmeli. Bu iki ülkenin “birlikteliği” emperyalist emeller karşısında aşılmaz bir kaya görevi görebilir. Böylece mezhep konusunun aşılmasında da büyük bir adım atılmış olur. Nedir bu emperyalistlerin, İngiliz ve sonra da Amerikalıların yüzyıllardır savaştır, böl parçala yönet politikalarına bir son verememek! Müslüman ülke yöneticileri yüz yıldır bu kadar mı akıldan noksan. İran ile birlik, sonra Suriye ve Irak’la, zamanla “istikrarı tamamlayıcı” bir zincir oluşturur. Türkiye’ye kötülük yapmayın Rekabet, üstünlük taslama, minik ve komik hegemonik politikalar, sadece ve sadece bölge dışı büyük güçlerin parçalama politikalarına hizmet eder. Bir bakmışsınız birbirinizle savaşıyorsunuz. Nedir o bölgeye yönelik Suudi saldırgan emelleri! Suudi parasıyla kendini Riyad’ın politikasına peşkeş çeken bir dizi “İslam” ülkesinin var olması da neyin nesi? Bozkurt Hoca iktidarın Türkiye’yi sokmaya çalıştığı “siyasal İslamist” kulvarın büyük çıkmazına işaret ediyor. Bu mümkün değil, Türkiye’ye en büyük ihanet olur ve bu kez büyük iç kargaşalıklar içine yuvarlanmış, emperyalistlerin armut piş ağzıma düş politikasına teslim olursunuz. Kitap kardeşliği Yaşar Üniversitesi Sosyal Sorumluluk Topluluğu üyeleri, ilk ve ortaöğretim öğrencilerinin kitap okuma alışkanlıklarına katkı sağlamak amacıyla 6 bin kitabı Türkiye’nin çeşitli illerindeki yüzlerce öğrenciye armağan etti. Farklı bölümlerde öğrenim gören 250 öğrenci, Türk ve yabancı temel eserlerin yanı sıra Mustafa Kemal Atatürk’ün “Nutuk’’ kitabını, öğrencilere ulaştırdı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle