05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 12 Aralık 2017 6 a17lt2ı5namearlcınedkıSİDVTDTADİAUARAİRNMARNVRLDFGIAAKELUDFLNAAĞA’IAİNRYRUIONIRN 1725 Aralık soruşturmalarında görev alan ve AKP hükümetine kumpas kurmak gerekçesiyle bir dönem Türkiye’de de yargılanan eski polis Korkmaz dinlendi ŞEBNEM ARSU ABD’nin İran’a yaptırımlarının ihlal edildiği gerekçesi ile New York’da görülen davanın üçüncü haftası Fethullah Gülen örgütüne mensup olduğu tahmin edilen ve Türkiye’de cezaevinden bu soruşturmayla ilgili olmadığını iddia ederek çıkan bir Türk polis memurunun ifadesi ile başladı. Otuzlu yaşlarda olduğu tahmin edilen ve polis akademisini bitirir bitirmez Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nde komiser yardımcılığı görevinde işbaşı yaptığını belirten Hüseyin Korkmaz ifade verdi. Tanık koltuğuna oturan Korkmaz, İran asıllı Türk vatandaşı Rıza Sarraf’ın liderliğini yaptığını belirledikleri ana bir örgüte ek olarak Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Aslan, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in etkin olduğu grupları da soruşturmalarına kattıklarını anlattı. Soruşturmada aynı zamanda “bir numara” olarak atıf yaptığı zamanın Başbakanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da konu edildiğini ekledi. Tanğın adını telaffuz ettiği diğer şüpheliler arasında Muammer Güler’in oğlu Barış Güler, Zafer Çağlayan’ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Özgür Özdemir , Hikmet Tuner, Onur Kaya, Mustafa Behçet Kaynar da vardı. ‘Şüpheli 50100 arasında’ Yargıç Richard Berman’ın kaç kişiye yönelik bir soruşturmadan sorumlu olduğu sorusuna Korkmaz, “17 Aralık soruşturması operasyonunda tutuklanan şüpheli sayisi 32 idi, soruşturmanın kendi içinde şüpheli sayısı 50 ila 100 arasındaydı” diye cevap verdi. Soruşturmaya dair tanığın verdiği bir başka detay da Zafer Çağlayan ile Sarraf arasında özel bir uçakta geçtiği iddia edilen görüşme oldu. Bu görüşme sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’a TÜRGEV’de kullanılmak üzere toplamda 3 milyon TL gönderildiğini ileri süren Korkmaz, bu sonuca Sarraf ve Happani arasında geçen Whatsapp mesajları sonrası ulaştıklarını söyledi. Korkmaz’ın her ne kadar davaya hâkim olduğu ileri sü rülse de daha önce Türkiye’de yayımlanan haberlerde bizzat kendisinin aksini iddia ettiği biliniyor. Sorguyu yöneten Savcı Longhart, tanığın konuya hâkimiyetini jüriye kanıtlamak amacıyla Korkmaz’ın eğitim geçmişi ile başlayan bir dizi soru sordu. Polis Akademisi’ni 3.’lükle bitirmiş olması vurgulanmasına rağmen tanığın uzmanlık alanı olduğu iddia ettiği ekonomik suçlar, yolsuzluk suçları, operasyonel polis taktikleri gibi konularda aldığı eğitimler iki haftalık çalıştaylardan oluşuyor. Savcı tarafından Fethullah Gülen örgütü ile bağlantısı sorgulanmadan soruşturmaya dair bilgisine yönelik başlayan sorguda Korkmaz, soruşturma konusunu ana hatları ile “İran’ın Türkiye’deki petrol ve gaz ödeme rezervlerinin altın ihracatı ile taşınma sisteminin kullanılması, desteklenmesi, Sarraf’ın kartel haline getirilmesi” olarak niteledi. Diğer incelenen suçlara dair de konuşan tanık, “Çin’deki İran petrol paralarının aktarılması sisteminde kullanılan paravan şirketlerin Çin tarafından kabul edilmesi için referans sağlanması gibi suçlara da gönderme yaptı. Tanığı “Gana’dan gelen ve sahte evraklarla yurda sokulmak istenen sonra da Dubai’ye gönderildi” dediği 1.5 tonluk Korkmaz kimdir? Eski Komiser Yardımcısı Hüseyin Kork maz, 1725 Aralık soruşturmasını yürüten eski İstanbul Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı’nın ekibinde yer alıyordu. Korkmaz, cemaatçi polislere yönelik operasyonlar kapsamında 3 Ekim 2014’de Yakup Saygılı ile birlikte gözatına alındı tutuklanarak cezaevine gönderildi. 17 Aralık soruşturması sırasında hem polis fezlekesini hem de savcı Celal Kara’ya gönderilen raporu yazdığı öne sürülen Korkmaz’a görevi kötüye kullanma suçlaması yöneltilmişti. Korkmaz, mahkemede yaptığı savunmada “1725 Aralık dosyalarında hiç çalışmadım, tek parafım yok. Dosyada görev almadığım için disiplin cezasına gerek olmadığı kararını Efkan Ala imzaladı. 1725 Aralık dosyasında değil işlem yapmak, o dosyadan haberim bile yoktu. Başka büroda çalışıyordum. Nasıl suç işledim ben?” diye konuşmuştu. Şubat 2016’da tahliye olan Hüseyin Korkmaz’ın yurt dışına kaçtığı belirlenmişti. altın daha önce ifade veren Sarraf tarafından İran’da cezaevinde tutulan Babek Zencani’nin kendisine gönderdiği altın olarak tanımlanmıştı. Fotoğraflar mahkemede Savcı tanığın bu güne kadar mahkemeye sunulan bir çok delilin toplanmasında birinci elden sorumluluk sahibi olduğunu vurgulamak amacı ile mahkemede gösterilen her delil öncesi bu delilin nasıl, hangi gün, kimler eliyle, hangi nedenle kendisine teslim edildiği detaylarını sorguladı. Sunulan yedi fotoğraf Türkiye’de gündem olan Aslan’ın evinde ayakkabı kutularında istiflenmiş olarak bulunan ABD doları cinsinden deste paralar, Atatürk Havalimanı’nda sivil polisler tarafından durdurulan kuryelerin bavullarından çıkan para desteleri ve rüşvet verme amaçlı yapıldığı ileri sürülen ziyaretlere dair idi. Davayı yakından takip eden hukukçulara gore Türkiye tarafından Fethullah Gülen bağlantılı eski bir polis memurunun bu dava ile ilişkilendirilmesinin yanlış olarak tanımlanmasının anlaşılır olduğu ancak kararı verecek olan jürinin bu ayrımı yapmasının mümkün olmadığı yorumu yapıldı. “Bu tanıklık Türkiye’de sorgulanır ancak buradaki ABD’li jürinin Gülen örgütünden ve yaptıklarından haberi yok” diye konuşan Avukat Yegane Güley, “Savcılık kendi soruşturmalarına paralel olarak ekonomik suçların işlendiği Türkiye’de de bir soruşturma yapıldığı manzarası vermeye calışıyor” dedi. Yine de bu bağlantının davanın tek tutuklu sanığı Mehmet Hakan Atilla’nın savunma ekibi tarafından sorgulanabileceğinin altını çizdi. ‘FETÖ zarar veriyor’ Davayı Cumhuriyet Halk Partisi adına takip eden partinin ABD temsilcisi Yurter Özcan da duruşma arasında benzer bir endişeyi dile getirdi. “Ortada işlenmis bir suç var ama bunu FETÖ’cülerin anlatıyor olması bu davanın güvenilirliğine zarar veriyor” diyen Özcan, “Aynı zamanda AKP hükümetinin algı yönetimine de araç oluyor. Yoksa kara para aklama, rüşvet verme suçları sabit” diye konuştu. Yargıç Berman, Atilla’nın avukatlarının Korkmaz’ın yaptırımların ihlali konusunda bir bilgisinin olmadığının tanıklığında sabit olduğunu dile getirmesi üzerine savcılık tanığın bu soruşturmanın Türkiye’de nasıl kapatıldığına dair tanıklığına başvurulduğunu söyledi. l NEW YORK ‘Arkasına saklanacak ağaç bulamayacaklar’ Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD’nin Kudüs kararı ile ilgi haklarının ayaklar altına alındığını dile getiren Erdoğan, “Kudüs’ü Müs li olarak, “Kendilerini Kudüs’ün sahi lümanlara ve diğer dinlerin mensup bi sananlar, yarın arkasına saklanacak larına zindan edenler, ellerine bu ağaç dahi bulamayacaklarını bilmeli laşan kanı asla temizleyemeyecek dirler. Ellerine bulaşan kanı asla te lerdir. Amerika’nın Kudüs’ü baş mizleyemeyecekler. Trump’ın bu açık kent olarak tanıma kararı ile dökü laması bizi bağlamaz. Kudüs’ü bağlamaz, İslam dünyasını bağlamaz. Sen Erdoğan len bu kana ortak olmuştur. Bu kararı tanımıyoruz, tanımayacağız. Baş çalarsın, sen oynarsın” ifadelerini kullandı. kan Trump’ın bu açıklaması bizi bağlamaz. Erdoğan, AKP İnsan Hakları Başkanlığı ta Kudüs’ü bağlamaz, İslam dünyasını bağla rafından düzenlenen Dünya İnsan Hakları maz. Sen çalarsın, sen oynarsın. Olay bu Günü programında konuştu. Küdus’te insan dur” diye konuştu. l ANKARA/Cumhuriyet CHP’Lİ ÖZTÜRK YILMAZ: Terör devletiyse neden anlaşıyorsun CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yıl maz, Meclis’te düzenlediıği basın toplantısında ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasına yönelik sert eleştirilerde bulundu. Yılmaz, Trump’ın İsrail’in başkentini Kudüs olarak tanımasına yönelik atılacak somut adımlara ilişkin “Trump, bu kararı uluslararası toplumun vicdanına karşı aldı. O zaman Trump’la görüşmeyeceksiniz, tıpış tıpış gitmeyeceksiniz. Geldiği zaman kabul etmeyeceksiniz ve Donald Trump’ı yalnızlaştıracaksınız” dedi. Mavi Marmara olayı sonrasında Türkiye ve İsrail arasında imzalanan ilişkilerin normalleşmesine ilişkin anlaşmaya ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İsrail için “terör devleti” ifadesine dikkati çeken Yılmaz, “İsrail terör devletiyse, sen bir terör devletiyle bu anlaşmayı niye yapıyorsun? Sen terör devletine niye Ankara’da büyükelçilik açma yetkisi veriyorsun? Niye senin büyükelçiliğin orada bulunuyor? Niye turistlerinin gelmesine izin veriyorsun, pasaportunu kabul ediyorsun” sorularını yöneltti. l ANKARA/Cumhuriyet BAHÇELİ’NİN GÜNDEMİ İttifaka ‘evet’, hükümete ‘hayır’ MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Antalya’da düzenlediği belediye başkanları toplantısının ardından gazetecilerin sorularına yanıtlar verdi. Bahçeli özetle şunları söyledi: MHP’ye haksızlık yaptılar (Seçim barajı ve ittifakı): “MHP’nin baraj endişesi mi var” gibi değerlendirmeler yapıldı. MHP’ye haksızlık yaptılar. Ne olursa olsun, kısa dönem içerisinde önemli oy kaybına vesile olabilecek bir çöküntüyü yaşamamışız. Böyle bir durum karşısında biz yüzde 5,9, ne olduğu meçhul parti yüzde 7,2 alıyor. Bu tartışmayla Türkiye nereye gidecek? İttifak Cumhurbaşkanlığı seçiminde de devam eder: İttifak yasal bir hakka kavuşsun. Hangi parti, kiminle ittifak yapacaksa önünü açalım. E ve F partileri kendi kimliğini korumak suretiyle ‘C İttifakı’nı oluştursun. Milletvekilliği sayısı, E ve F partisine nisbi temsil sistemine göre dağıtılmalı. Cumhurbaşkanlığı seçimi de olur. Buradaki ittifak, orada da devam eder diyoruz. Siyasi çürümüşlük olur (Hükümette de ortaklık olup olamayacağı): Bu, Cumhurbaşkanlığı sistemini pazarlığa dönüştüren yapı oluşturur. Daha büyük bir çirkinlik ve kötülük getirir. Böyle bir şey olmaz.” l SELDA GÜNEYSU/ ANKARA haber TASARIM: EMİNE BİLGET Türkiye ve İran, ‘İslam Altın Çağı’nın mirasını devralmalı Dünkü yazımda a) İslam dünyası 1300’lerde bilim, teknoloji, sanat, düşünce, felsefede ‘altın çağ’ını bitirip 700 yıllık bir karanlık dönemin hükmü altına girdi ve bu sürüyor; b) hemen arkasından parlayan Osmanlı İmparatorluğu da İslamın Altın Çağı’nı devralmadığı, sürdürücüsü olmadığı ve dolayısıyla yine bilim, teknoloji, sanat, felsefe konusunda kocca bir sıfır çektiği için, karanlığın sürdürücüsü oldu. Osmanlı da 600 yıl kaybetti. İslamın Altın Çağı’nı veya Rönesansını devralan ve mirasçısı ise Avrupa oldu ve 700 yıl boyunca ürettikleriyle bugünkü dünyanın egemeni ve belirleyicisi oldu. Ayrıca İslam dünyası üzerinde de egemenlik kurdu... Batı dünyasında birbirini boğazlayan kimse yokken, İslam dünyasında ölüm, kan ve gözyaşı hüküm sürüyor! Tarihsel gelişmenin ve bugünün özeti bu... Çıkış aranıyor Türkiye, İslam dünyasının bir parçası, isteseniz de istemeseniz de.. Ne kadar yüzümüz Batı’ya, çağdaş uygarlığa yönelik olsa da kültürümüz İslam dünyasının parçası. Türkiye, Cumhuriyet, laiklik, evrensel hukuk ve demokrasiye gelişme önünde kurulduğu için, 94 yıl önce İslam dünyasının karanlık geçmişinden ve kaderinden ayrıştık.. Bugün tam o bataklığın içinde olmadığımız için, farklıyız. Türkiye’nin ayrışma noktalarını yazacağım, ama bugün söz verdiğimiz konuya girelim. İslam dünyasının bu bataklıktan kurtuluş umudu var mı? Herkes sezer ki, 600700 yıllık boşluğu ha deyince kimse kapatamaz. Sihire, büyüye inanç yüksek, ama Allah’ın sihirli değneyi yok ki bu dünyanın üzerine değsin ve 700 yıllık bir sıçrama yaptırsın. Fakat, şüphesiz ki bu yola girmek isterlerse 700 yıl beklemeleri gerekmez, 3050 yılda güçlü bir kıpırdamayla büyük “yer değiştirme” gerçekleştirebilirler. Bu bir topyekun ulusal irade meselesi. Arap Baharı bir umut ışığı yaktı, ama Batı İslam ülkelerini bu umudun içine gömdü. Tabii, yerli iktidarların da işbirliği ile veya yerli iktidarların paçayı kurtarma işlevi ile.. Beyin, hedef ve irade olarak hazırlıklı olmayan hiçbir ülkede başarı beklenemez. Baktığımda, henüz bir aydınlık işareti görmüyorum. Bu demektir ki, parçalanma ve kölelik sürecek. İBriarnolasılık var: Türkiye ve İki ülke de Arap dünyasının bir parçası değil. İki ülkenin de geçmişinde güçlü iradeler, uygarlıklar, inşa ettikleri özgün kültürleri var. İki ülke de bilim, teknoloji ve kültürde hızla gelişecek potansiyellere, temellere, insan güçlerine sahip. Ve İslam dünyasının birer parçaları... İslam dünyasına, çevresinde dönebilecekleri bir kutup yıldızı gerekiyor. Türkiye ve İran birlikte bence bu kutup yıldızı olabilir. Tek tek bunu başaramazlar, ama işbirliği güçbirliği büyük ortaklıklar ve projelerle başarabilirler, üstelik 1015 yıl içinde de ürünlerini alabilirler. Bunun için gerekli iki kavram ve hedef şart: İlki geçmişe değil, geleceğe bakmak. Geçmiş, ayırıcıdır. Bir araya gelmemek ve ortaklık kurmamak için bin bir bahane bulursunuz. Ama bugün ve gelecek temelinde hareket eder ve geçmişi ayıklarsanız, ayak bağlarından, zincirlerinizden kurtulursunuz. Geçmişi silin, geleceğe bakın Geçmişi mi yaşayacaksınız, yoksa geleceği mi?.. Soru bu kadar basit. İslam dünyasına bakın: Hepsini birbirine düşüren geçmiş, ayrılıklar ve bunların hepsi de din temelinde, dini kavramlar ve yönelişlerden kaynaklanıyor. Sünni Şii ve başka şeyler. Geçmiş bu açıdan bir bataklıktır. Kimseye bir yararı yok. Ancak emperyalistler bu ayrılıkları çok iyi bildikleri için savaştırmak ve parçalamak için bunları kullanıyorlar.. Aptal mısınız!? Yoksa emperyalistlerin işbirlikçisi ve onların sayesinde iktidarda kalan uşakları mı? Türkiye ve İran, gelecek perspektifi, özgürlükleri, refahları ve İslam dünyasına bir kutup yıldızı olma hedefleriyle, mezhep ayrılıklarını da tamamen saf dışı bırakarak, bir büyük örnek oluşturabilirler ve İslam dünyasındaki barikatları yıkabilirler... Anahtar sözcükler: Geçmiş değil gelecek.. Bilim teknoloji, düşünce ve sanatta çağdaş üretici olmak ve büyük ekonomik değerler yaratmak.. İnsani değerleri öne çıkarmak, hukuk, demokrasi.. Ayrılıklar değil, bütünlükler, işbirlikleri... Dinsel bakış açıları geçmişle ilgilidir, gelecek! İslam Altın Çağı’nın mirasını devralmak ve İslam dünyasına umut olmak. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle