06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 3 Ekim 2017 2 haber EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY / ELİF TOKBAY TASARIM: BAHADIR AKTAŞ AMVARRAATSOYANU Emel Anne burs için koşacak ZEHRA ÖZDİLEK Hayata Destek Derneği, ‘Koşalım da büyüsün’ kampanyasıyla, 12 Kasım’da yapılacak 39. Vodafone İstanbul Maratonu’na katılacak. Kampanyanın amacı ise mevsimlik tarımda çalışan sığınmacı anneler dahil ihtiyacı olan tüm annelere 250 TL’lik onuncu ay bebek bakım paketi ve rehberi göndermek için maddi kaynak oluşturmak. Paketler, battaniye, bebek sabunu, bebek şampuanı, bez, de terjan, havlu, pişik giderici krem, zıbın, eldiven ve şapka gibi bir bebeğin ilk birkaç ayında ihtiyacı olan ürünleri içeriyor. Kampanyaya destek olmak veya koşucu olmak, koşucu bulmak, kurum olarak koşmak isteyenler, destekol@ hayatadestek.org adresinden bilgi edinebiliyor. İşin ucundan tutun Derneğin Projeler İletişim Uzmanı Ceyla Altındiş, “Bu yıl yeni doğan hayatlara destek olmaya odaklan dık. Avrasya Maratonu’nda Asya’dan Avrupa’ya, ihtiyaç sahibi mülteci ailelerin ve mevsimlik tarım işçisi ailelerin yeni doğan bebeklerine temel ihtiyaçlarını ulaştırmak için koşar adımlar atacağız.” Gezi Direnişi sırasında Eskişehir’de dövülerek komaya sokulan 38 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitiren 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz, bu yıl da maratona katılıyor. Emel anne, Ali İsmail Korkmaz Vakfı olarak, İstanbul Maratonu sonrasında dört yıllık burs desteği sağladıkları öğrenci sayısını 100’e çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Koşuya katılma çağrısı yapan Emel Anne, yaptığı yazılı açıklamada, “Hem herkese Ali İsmail’in düşlerini anlatalım hem de toplanacak bağışlarla ülkemizin aydınlık yüzlü genç nesillerinin eğitim hayatlarına birer ışık olalım. Her birinizi ayrı ayrı kucaklıyor, sevgilerimi iletiyorum” dedi. ‘Sütüm yavrumun’ Zoraki misafirler Afyonkarahisar’da ateşli silahlarla vurularak yaralanan ve uçamayacakları için doğal yaşam alanlarına dönemeyecek olan üç yırtıcı kuş ve bir leylek, yaşamlarının geri kalanını Afyon Kocatepe Üniversitesi Yaban Hayatı Kurtarma, Rehabilitasyon, Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde misafir olarak sürdürecekler. Merkezin Müdürü Doç. Dr. Emine Hesna Kandır, “1 yılan kartalı, 1 kızıl şahin ve 1 normal şahinimiz, bir leyleğimiz var. Birinin kanadı eksik, ikisi artık uçamıyor. Hayatları boyunca bizim misafirimiz olarak kalacaklar. Leyleğin ise bir kanadını almak zorunda kaldık” dedi. l İHA Dünya Çiftlik Hayvanları Günü’nde tüm dünyada videolu eylem Bağımsız Hayvan Hakları Bağımsız hayvan hakları aktivistleri, 2 Ekim Dünya Çiftlik Hayvanları Günü’nde, tüm dünyada “Cube of Topluluğu Truth” adıyla eylemler yaptı. Kadıköy’de üyeleri önceki gün bir araya gelen Bağımsız Hay Kadıköy’de van Hakları Topluluğu üyeleri de İskele eylem yaptı. Meydanı’nda, “Anne ile yavrusunun bir likte geçirdiği ilk ve son anlar. Yaşamak haktır” yazılı pankart açtı. Siyahlar içinde, yüzleri maskeli olarak çiftlik hayvanlarına yönelik şiddeti protesto eden grup, ellerin deki bilgisayar ve tabletlerden, hayvanlara yapılan eziyeti ve mezbahalarda yaşanan lara dair videolar izletti. Hayvanlar mal değil Gazeteciyazar ve hayvan hakları aktivisti Zülal Kalkandelen, grup adına yaptığı açıklamada, “Çiftlik hayvanları, içinde bulundukları fiziksel koşulların korkunçluğunun yanı sıra, duygusal olarak da terörize ediliyor. Hiçbir zaman yavrularıyla bir arada kalmalarına izin verilmiyor. İnekler, süt vermesi için düzenli olarak insan eliyle bedenlerine yerleştirilen boğa spermleriyle gebe bırakılıyor. Doğurdukları anda yavrularından zorla ayrılıyor. Sürekli bir ölüm makinesi işlevi gören bu döngü, anne inek artık doğuramaz hale gelinceye kadar sürüyor ve sonunda anne de buzağı da eti için kesiliyor” dedi. On binlerce tavuğun penceresi bile olmayan, ufacık kafeslerde üst üste yığılmış bir halde tutulduklarına dikkat çekerek, şöyle devam etti: “Hayatları boyunca kanatlarını bir kez bile açamadan öldürülüyor. Yumurta sektöründe erkek civcivlerin bir üretim değeri olmadığından, 12 günlük yavrular canlı canlı öğütme makinelerinde ezilerek ya da büyük torbalarda boğularak katlediliyor. Bizler adalet kavramının sadece insanları değil, insan olmayan duyarlı canlıları da kapsadığını savunuyoruz. Hayvanların insanlara hizmet edecek birer mal gibi görülmesine, bedenleri üzerinden kazanç sağlanmasına karşıyız.” l İSTANBUL/Cumhuriyet Sevimli canlara ‘mama getir’ Akıllı telefon uygulaması Getir, #barınakhayvanlarıdoysun temalı sosyal sorumluluk kampanyasının üçüncüsünü gerçekleştiriyor. Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) desteğiyle 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü kapsamında gerçekleşecek kampanyada, 24 Ekim tarihleri arasında Getir uygulamasını akıllı cep telefonuna indiren ve kayıtlı olan herkes “Mama Gönder” butonuna basarak ücretsiz olarak mama gönderebilecek. Toplanan mamalar HAYTAP’ın belirleyeceği mama ihtiyacı olan hayvan bakımevlerine ulaştırılacak. Getir, geçen yıllarda 20 ton mama bağışlamıştı. Şerif Mardin ve mahalle baskısı 2 Türkiye’de toplumsal bilimlerle ilgilenenlerin, Şerif Mardin’i merak edenlerin, bu konuda bilgi ve elbette fikir sahibi olmak isteyenlerin, bundan önceki 8 yazıma da göz atmalarını öneririm. Bugün, hâlâ gündemimizde çok önemli bir yer tutan “Mahalle Baskısı” kavramı üzerinden konuyu sonlandırmak istiyorum. 10 Haziran 2007 tarihli Vatan’ın Pazar ekinde Ruşen Çakır, Mardin’le yapılmış ikinci bir röportaj yayımladı. “... Ailemde, özellikle de Ebulala Mardin Bey’den ‘ham sofu’ diye geniş kullanımı olan bir tabir işitiyordum. Yaptığım iş bunu değiştirerek kullanmaktan ibaret. ‘Mahalle baskısı’ diyerek önemli bir sosyal olguyu anlamada ilk adımı atmış oluyorum...” Ruşen Çakır’ın, “Mahalle baskısı dünyada da kullanılan bir kavram mı” sorusu üzerine: “Hayır kullanılmıyor. Onun yerine ‘fondamantalist’ kavramı bunların hepsini örtüyor. ‘Mahalle baskısı’ kavramıyla ilgilenmemin nedeni Jön Türklerin bu konudaki korkularını merak etmemdir. İttihat ve Terakki Partisi döneminde bir grup aydın İslamın müesseseler üzerindeki etkilerini kaldırmak istiyordu. İkinci grup ise dindardılar, dindar olmalarına ama kendi estetik duygularından farklı bir davranış tarzı olarak gördükleri ‘mahalle İslamı’ndan ürküyorlardı.” Mardin, “Mahalle baskısı” “Mahalle İslamı” karşılığında Batı’da genel olarak “fondamantalist” (köktendinci) teriminin kullanıldığını ve kendisinin de bu deyimi “Ham sofu”dan esinlenerek geliştirdiğini belirtiyor. Böylece bu baskının radikal siyasal İslamcı (şeriatçı) niteliğine de ayrıca vurgu yapıyor. Yani söz konusu olan baskı, normal bir grup baskısı, normal bir etkileşim değildir. Din ile toplum ve birey arasındaki olağan bir ilişkiden, gerçek İslamdan söz etmiyor Mardin. Mardin’in “Ham sofu” ve “Fondamantalist” kavramlarıyla eşdeğer tuttuğu bu baskı, “radikal”, “köktendinci”, “bağnaz”, “cahil”, “ilkel”, “acımasız”, “siyasetle bütünleşmiş”, “gerçek İslamdan uzak”, çağdaşlığa, insan haklarına, demokrasiye aykırı özel bir baskı. Zaten tehlikesi de burada. Mardin, bir şeyi daha vurguluyor: “... Mahalle havası dediğimiz şeyin bu İslami altçevrelerle yeni bir şekil almış olduğuna inanıyorum. Bu yeni şekil AKP’yi döver. Demek istiyorum ki eğer böyle bir hava gelişirse AKP ona biat etmek zorunda kalabilir...” Bu uyarısıyla, “Mahalle İslamı” karşısında, iktidarın da güçsüz ve çaresiz kalabileceğini belirtiyor. Belki de 15 Temmuz kalkışmasının arkasında böyle bir süreç vardı! HHH AKP’nin Milli Eğitimi Dini Eğitime çevirme projesiyle birlikte, gittikçe yeniden tarikatların etkisine girdiğini, tarikatları devlet içine soktuğunu görüyoruz. Tarihin ve siyasal olayların bize öğrettiği bir genel ilkeyi herkese anımsatmak istiyorum: “Terör ya da din gibi araçları siyasette kullanan iktidarlar, sonunda bu her iki aracın da denetimini ellerinden kaçırıp onlara teslim olur.” Tarih, bu sürecin sayısız örneğiyle ve bu nedenle yaşanmış pek çok kanlı felaketle doludur. Mardin’in “Mahalle Baskısı” uyarısı, bugün artık, 15 Temmuz 2016 maskaralığıyla iyice görünür hale gelen bu tehlikeyi gündeme getiriyordu. AKP’nin yeniden, bu kez başka tarikatları, eğitime ve devlet kurumlarına sokması, büyük bir aymazlıktır. DİREN LAİK EĞİTİM... DİREN DEMOKRASİ! Yabankeçileri dağları bıraktı Toroslar’daki yaban keçileri, mermer ve taşocakları başta olmak üzere çeşitli nedenlerle doğal yaşam alanlarının daralması nedeniyle, beslenebilmek için tarlalara inmeye başladı. Üreme dönemi yaklaşan yabankeçilerinin, bilinçsiz avcılık nedeniyle de nesillerinin tehlikede olduğu açıklandı. l DHA Aç köpekler geyikleri yedi Bursa’da Uludağ Üniversitesi (UÜ) yerleşkesindeki Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na tahsis edilen 100 hektarlık geyik yetiştirme alanına köpekler dadandı. Aç kalan başıboş köpekler, geyiklere saldırdı. Köpeklerin parçaladıkları geyikleri yeme görüntüleri vatandaşlar tarafından kaydedildi. Son bir haftada 3 kızıl geyik köpekler tarafından parçalandı. l İHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle