06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 3 Ekim 2017 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: SERPİL ÜNAY haber 11 MECLİS BAHÇESİNDE MÜFTÜ VE MAĞDUR YASA TASARILARINA TEPKİ GÖSTERDİLER KADINLAR: BU YASALAR BÖYLE GEÇMEZ Kadın örgütleri, müftülere res ması gerektiğini söyledi. mi nikâh yetkisi veren tasa 40’a yakın kadın örgütünden açıklaması yaptı. Açıklamanın başında Meclis gö yılamaz”, “Hayatlarımıza sahip çıkıyoruz”, “Genel ahlak kimin Meclis gündemine gelen iki yasa tasarısı olduğunu ve bu iki ta rı ile mağdur hakları kanun tasa oluşan Ankara Kadın Platfor revlileri dövizlerle açıklama ya ahlakı”, “Bu yasalar böyle geç sarının Meclis’ten hızla geçirile rısınına Meclis bahçesinde CHP mu CHP milletvekilleri Şenal pılmayacağını konusunda uyarı mez”, “Bu yasayı buraya göm ceğini öğrendiklerini belirterek ve HDP’li kadın milletvekilleriyle Sarıhan, Tur Yıldız Biçer, HDP da bulundu. Bunun üzerine mil meye geldik”, “Kadın düşmanı “Bu iki tasarı da kadınların haya birlikte tepki gösterdi. “Bu ya Adana Milletvekili Meral Danış letvekilleri ve kadınlar buna iti yasalar sizin, sokaklar bizim” ya tını yakından ilgilendiriyor, bu salar böyle geçmez” diyen ka Bektaş, Bağımsız Ankara Mil raz edince görevliler geri adım zılı dövizlerle yaptı. yüzden de böyle yasaların kadın dınlar, kadınlarla ilgili yasaların letvekili Aylin Nazlıaka’yla bir attı. Kadınlar açıklamalarını mor Kadınlar adına konuşan Rü örgütlerine danışılarak yapılması kadın örgütleriyle birlikte yapıl likte Meclis bahçesinde basın zemin üzerine yazılı “Bu nikâh kı ya Kurtuluş, Meclis kapanırken, gerektiğini söylüyoruz” dedi. Tanıdık tanıklar! Sözcü gazetesi iddianamesi 130 gün sonra tamamlanırken Hüseyin Gülerce, Cem Küçük, Ersoy Dede ve Fuat Uğur tanık olarak gösterildi CEZAEVLERİ Bir garip dayatma daha SEYHAN AVŞAR Bolu F Tipi Cezaevi’nde, mahpuslara ve yakınlarına, telefonda konuşmaya başlarken, önce isim ve soyisimlerini söylemeleri için baskı yapılıyor. Aileler ise isim ve soyisimlerini söyledikten sonra telefon numaralarını tekrarlamak zorunda. Telefon numarasını söyleyemeyen anne, baba da ya diğer yakınların telefonları kesiliyor. Özgürlükçü Hukukçular Platformu üyesi avukat Raziye Öztürk Turgut, cezaevinde bir kışla düzeni yaratılmak istendiğini belirterek müvekkilleriyle yaptığı görüşmeleri şu sözlerle aktardı: “ Müvekillerim, ‘annelerimizin telefon numarasını ezbere bilmesi mümkün değil. Çoğu okuma yazma bilmiyor’ diyor. Ailelere böyle bir uygulama kabul edilemez. Her gün, ‘Yeni bir talimat var’ denilerek, mantıkdışı, keyfi uygulamalarla psikolojik olarak yıldırılmaya çalışılıyorlar. Müvekkillerimin aktardığına göre; 1 hafta önce koğuşlarda yapılan aramalarda radyolara el konulmuş. Cezaevi idaresi radyolarını geri isteyen tutsaklara idare sadece TRT frekansı dinlenebileceğini ve para vermeleri karşılığında radyoyu geri alabileceklerini söylemiş. Tutsaklar, ‘Kendi malımız, para karşılığında mı verilecek?’ diyerek tepkilerini dile getirdiler.” ‘Bozuk dediler’ Bolu F Tipi Cezaevi’nden iki hafta önce tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Baran Ergin (22) ise 15 Temmuz sonrasında baskıların arttığına dikkat çekerek sohbet hakkı, kitap hakkı, mektup hakkı gibi hakların uzun bir süredir doğru düzgün yapılmadığını söyledi. Ergin, “Son zamanlarda siyasi mahkumların yakasına isim, soyisim ve hangi suçtan içeriye girdiğine dair kimliğin takılması konusunda dayatmalar var. Bizler bu uygulamayı kabul etmediğimiz için ceza üstüne ceza aldık. Cezaevini arayan ailelerimize ise, ‘Telefonların bozuk olduğu’ söylenmiş. Tahliye olunca cezaevindeki arkadaşlarımın ailelerine durumu haber verdim” dedi. l İSTANBUL CANAN COŞKUN Sözcü gazetesine yönelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma tamamlandı. Savcılık, tutuklu İzmir muhabiri Gökmen Ulu, geride bıraktığımız günlerde tahliye edilen İnternet Sorumlu Haber Müdürü Mediha Olgun ve gazetenin sahibi Burak Akbay’ın da aralarında bulunduğu 4 gazete çalışanı hakkında iddianame düzenledi. İddianamede, Akbay’ın “silahlı terör örgütünü yönetme” ve “silahlı terör örgütü propagandası yapmak” suçlamaları ile 28 yıla kadar hapsi istenirken, Olgun, Ulu ve Mali İşler Müdürü Yonca Yücekaleli’nin ise “silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek isteyerek yardım etme” suçlamalarıyla 15 yıla kadar hapisleri istendi. Cumhuriyet’teki gibi Sözcü soruşturmasının tanıkları arasında Cumhuriyet soruşturmasında olduğu gibi tetikçiliği ile bilinen Cem Küçük, Küçük ile birlikte program yapan Fuat Uğur, uzun yıllar Fethullah Gülen’in en yakınındaki isim olarak bilinen Hüseyin Gülerce, yandaş gazeteci Ersoy Dede, gazeteci Fehmi Koru gibi isimler yer aldı. Soruşturma kapsamında ayrıca ByLock kullandığı iddiasıyla bir süre tutuklu kalan Vatan Partisi Öncü Gençlik Ankara Başkan Yardımcısı Anıl Eren Yıldız’ın tanık olarak dinlendiği ortaya çıktı. Yıl Hüseyin Gülerce dız, tanıklık ifadesinde, cezaevinde birlikte kaldığı FETÖ/ PDY üyelerinin düzenli olarak talep ettikleri 5 gazeteden birisinin Sözcü gazetesi olduğunu söyledi. Deliller ‘1725 Aralık’ İdianamede, Gökmen Ulu’nun 15 Temmuz 2016 tarihli “Sözcü Erdoğan’ı buldu” başlıklı haberi ile gazetenin Erdoğan’a yapılmaya çalışılan suikast girişimine yardım ve yataklıkta bulunduğu iddia edildi. Şikâyetçilerin Erdoğan’ın hedef gösterildiğini, gazetenin yayınlarıyla terör yandaşlığı yaptığını, kamuoyunda algı oluşturmaya çalıştığını iddia ettiklerinin belirtildiği iddianamede bu suçlamaya 1725 Aralık yolsuzluk soruşturmasına ilişkin haberler dayanak yapıldı. ‘Kayıtlar lehe olsa da’ İddianamede, Gökmen Ulu ve Mediha Olgun’un FETÖ/ PDY ile herhangi bir bağlantı Cem Küçük sının olup olmadığının belirlenmesi amacıyla iletişim kayıtlarının çıkarıldığı belirtildi. Soruşturmanın ilerleyen aşamalarında diğer şüphelilerin durumlarıyla birlikte tespiti amacıyla aynı işlemin devam ettiği, ancak tutukluluğun sürmesi nedeniyle çalışmanın sonucunun lehte olsa bile kamu davasının açılmasına engel teşkil etmeyeceği kaydedildi. Kurumlar belli değil İddianamede, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın Mart 2016 tarihli “FETÖ/PDY’nin Medya Yapılanması/Yöntemlerine Dair Rapor” başlıklı raporuna da yer verildi. Raporda, ‘FETÖ/PDY’nin kontrol edip yönettiği basınyayın organlarının, belirtilen tarihler arasında, incelenerek analiz edildiği’ ifade edilerek, incelemeye tabi tutulan kurumların örgütün işlediği suçları basitleştirdiği, haberleri kahramanlık vurgusu yaparak topluma sun Fuat Uğur dukları, bu yayınların da örgüte veya üyelerine karşı yapılan soruşturmaların yanlı, devleti hedef gösteren, soruşturmayı yapan Emniyet ve yargı mensuplarını aşağılayıcı, tehdit edici şekilde olduğu kaydedildi. Raporda ayrıca, incelenen basınyayın kurumlarının “ülkenin geleceğini ilgilendiren milli konularda tersine algı yapma gayreti içerisinde oldukları” ileri sürüldü. FETÖ’yü savunmuşlar İddianamede, bazı Sözcü gazetesi yazarlarının hükümete ve devlete karşı FETÖ/PDY’yi savundukları iddia edildi. Örnek olarak da Necati Doğru’nun 8 Temmuz 2016 tarihli “Ankara’dan ine girme manzaraları”, 17 Temmuz 2016 tarihli “Naylon darbe”, 28 Temmuz 2016 tarihli “12 Gün!” başlıklı köşe yazıları ile Emin Çölaşan’ın 29 Ekim 2015 tarihli “Şimdi cemaati savunma zamanı” başlıklı yazıları gösterildi. l İSTANBUL Düşleri tamamlanıyor Suruç’ta katledilen Uğur Özkan için arkadaşları çocuk kültür evi açıyor SEYHAN AVŞAR Suruç Katliamı’nda yaşamını yitiren 33 gençten biri olan Uğur Özkan’ın arkadaşları Bahçelievler’de “Uğur Özkan Çocuk Kültür Evi” açıyor. 7 13 yaş arasındaki çocukların gidebileceği kültür evinde drama, tiyatro, resim, dans, İngilizce, matematik eğitimleri verilecek. Uğur Özkan’ın sevenleri önce Uğur Özkan Kültür Evi İnisiyatifi’ni kurdular. İnisiyatif üyeleri yoğun çaba ve emek sonucu önceki gün temizliğini yaptıkları kültür evini bu ay içerisinde açacak. Özkan, vaktinin büyük bir kısmını Bahçelievler’de geçirdiği için adres olarak burayı seçmişler. Mahalleli ilk önce mesafeli durmuş. İşin aslını öğrenince de gençlere destek olmuşlar. Özkan’ın arkadaşı Gökan Özer (23), “Uğur çocukları çok severdi. Savaşta yakılıp, yıkılan çocuklara oyunca götürmek için Suruç’a gitti. Uğur’un yarım bıraktığı hayalleri tamamlayacağız” dedi. Özer, evin, araç gereç ihtiyacı için de dayanışmaya çağırdı. Özer, “Bu projeyle içimizde bir umut yeşerdi. Her görüşten ailenin çocuğunun buraya gelebilmesini istiyoruz. Herkesin dayanışmasını bekliyoruz” diye konuştu. Uğur Özkan’ın çocukları çok sevdiğini vurgulayarak, “Uğur’u en güzel bu şekilde yaşatabilirdik. Uğur işi gereği Somali’ye gitmişti. Ordaki çocuklarla bir çok fotoğraf çekmişti” dedi. l İSTANBUL Uğur Özkan Çocuk Kültür Evi, Soğanlı Mahallesi Akdeniz Sokak’ta yer alıyor. Özkan, ölümünden önce Somali’ye de gitti. Yalanın egemenliği Popülist otoriter liderlerin pıtrak gibi yerden bittiği bir dönemdeyiz. Yanlız liberal demokrasi geleneği olmayan ülkelerde değil, modern demokrasinin beşiği addedilen birçok Batı toplumunda. The Guardian gazetesinde Natalie Nougayrède’in 4 Ağustos 2017’de yayımlanan yazısı, bu otoriter popülist liderlerin yalan haber yanında, yalan tarih ürettiklerini hatırlatıyordu. Yazı, Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın haziran ayında verdiği bir konferanstan yaptığı uzun bir alıntıyla başlıyor. “Avrupa Avrupalılara mı aittir?” başlıklı konuşmasında, Orban sadece Macaristan’ı değil, bütün Avrupa’yı tehdit eden bir Soros planını açığa çıkarıyor: “Her yıl yüz binlerce, mümkünse bir milyon Müslüman göçmeni Avrupa Birliği topraklarına yerleştirmek”. Esas amaç: “Yeni bir İslamlaştırılmış Avrupa yaratmak... Ulus devletin elinden gücü almanın amacı bu!” Bu göçmen politikasıyla, doğum oranı yüksek Müslüman nüfusun Hıristiyan nüfusun yerini alması planlanıyormuş! Orban burada durmuyor elbette. Bir de tarihin yeniden yazılması var. Trianon Antlaşması’nın (bizdeki Sevr Antlaşması’nın AvusturyaMacaristan İmparatorluğu’yla yapılan muadilidir ama uygulanmıştır) yarattığı büyük haksızlık ve adaletsizliği, “tarihi Büyük Macaristan”a ait olan toprakların üçte ikisinin kaybedilmesini telin ediyor. Bu arada, 1920’de karşıdevrimci darbe ile iktidara gelip, 1944’e kadar Macaristan’da “kralsız kral naibi” olarak hüküm sürmüş, Nazi Almanyası ile yakın işbirliği yapmış, diktatör Amiral Miklos Horty’yi “olağanüstü devlet adamı” olarak nitelendiriyor. Yalan veya çarpıtılmış tarih, yalan haberlerden çok daha kötü ve tehlikeli olabilir. Hem toplum içi barış hem de uluslararası barış için tehlikelidir. Guardian’daki yazıda bu otoriter popülist lider türüne örnek olarak, artık kalıplaşmış bir dörtlü gösteriliyor: Vladimir Putin, Tayyip Erdoğan, Donald Trump ve Viktor Orban. Aslında dörtlüye birçok isim ilave edilebilir. Bu doğru olmayan haber üretimi, aslında bir sektör. Kurduğu sahte isimli sitelerde yayımladığı sahte haberlerle, Donald Trump’ın seçilmesinde rol oynadığı iddia edilen, ABD’de son seçim kampanyasının bir numaralı yalan haber üreticisi geçen hafta Arizona’daki evinde ölü bulundu. 38 yaşındaki Paul Horner’in aşırı ilaç veya uyuşturucudan öldüğü tahmin ediliyor. Horner seçimlerden sonra, Trump’ı hiç sevmediğini, seçileceğine hiç inanmadığını ve bu haberleri eğlence olsun diye yaptığını söylemişti. Sitesine çok giriş olduğu için Google’dan iyi para kazandığını ilave etmişti. “Trump’ın seçmenleri o kadar sazan ki, ne dersen inanıyorlar, onları aldatmaktan daha kolay bir şey yok”, diyordu. Aynı şeyi Trump’ın rakibine oy verenler için söylemek mümkün değildi. Bu tespit demokrasinin demokrasiye nasıl tuzak kurabileceğini gösteriyor. Bugün Türkiye’de “OHAL’den terör örgütleri ve mensupları dışında kimse zarar görmemiştir” ve “eskiden cenaze yıkayacak imam yoktu, cenazeler ortada kalıyordu” sözlerine inanacak önemli bir kitle varsa, popülist otoriter liderlik bunu kullanır. Sorun, toplumun önemli bir bölümünün sazan olmaya neden bu kadar yatkın oldukları ile de ilgilidir. Bunu, el koyma, tehdit, yasaklama ve hapsetme (bazı yerlerde öldürme) yollarıyla medyanın denetim altına alınması büyük ölçüde açıklıyor. Etkili muhaliflerin, milletvekili olsalar bile, hapsedilmeleri, yalana meydanı serbest bırakma düzeneğini tamamlıyor. Bütün bunlar doğru. Gene de olayın bütününü açıklamıyorlar. Bir de işin şairin işaret ettiği yönü var: “Kabahat senin, demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin, canım kardeşim”. Burada ve başka yerlerde! Cilvegözü saldırısı davasında ceza yağdı Hatay’ın Reyhanlı ilçesi Cilvegözü Gümrük Kapısı’nda 11 Şubat 2013’te 5’i Türk vatandaşı 18 kişinin öldüğü, 24 kişinin de yaralandığı davanın karar duruşması Hatay 2. Ağır Ceza Mahekemesi’nde yapıldı. Mahkeme heyeti, sanıklar Ahmet Bakır ile Yusuf Bakır’ı “bombalama suretiyle adam öldürme” suçundan 18’er kez ağırlaştırılmış müebbet, “devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma” suçundan 1’er kez müebbet, “bombalama suretiyle adam öldürmeye teşebbüs” suçundan 24’er kez 13’er yıl hapis cezası, “patlayıcı madde bulundurmak” suçundan da 8’er yıl ve 100’er bin lira idari para cezasına çarptırdı. Halen firarda olan Wael Shikh Rahim’in dosyasının ayrılmasına karar veren mahkeme heyeti, tutuksuz sanıklar Ahmet Zekeria, Rahmi Balcı hakkında ise delil yetersizliğinden beraat kararı verdi. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle