03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 28 Ekim 2017 10 421 GÜN SONRA TAHLİYE EDİLEN GAZETECİ MURAT AKSOY, CUMHURİYET’E KONUŞTU: Çocuklarım benimle CANAN COŞKUN azeteci Murat Aksoy, darbe girişiminin ardından FETÖ so G gurur duyacakruşturmasıkapsamındaha berleri, Twitter paylaşımları gerek çe gösterilerek örgüt adına suç işlediği iddiasıyla 3 Eylül 2016’da tutuklanmıştı. Aksoy, aralarında müzisyen Atilla Taş’ın da bulunduğu 29 gazeteci ve muhabirle birlikte ilk kez Bugünler geçecek ve ileride çocuklarıma “Bu zor dönemde babanız gazeteciydi” diyecekler. Kızım ve oğlum “Babamın yazdıkları Bizi ayakta tutan dayanışmaydı. Bu dayanışma hem ailemi ayakta tuttu, en önemlisi beni içeride ayakta tuttu. Mesleğimi yapıp ya mart ayında hâkim karşısına çıktı. ortada, onunla gurur duyuyoruz” diyecek. Be pamayacağımı bilmiyorum. İmkânlarımız ölçü Aksoy ve Taş’ı Eylül 2016’da tutuklayan 1. Sulh Ceza Hâkimi İbrahim ni 421 gün ayakta tutan bu duygu oldu. sünde dayanışmanın parçası olacağız. Lorasdağı’nın başkanı olduğu İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi, savunma ların ardından Aksoy ve Taş’ın aralarında bulunduğu 21 kişiyi 31 Mart’ta tahliye etti. Ancak 21 kişi İstanbul Vedat ARIK Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan’ın gece yarısı soruşturması ile cezaevin den çıkarılmadan gözaltına alındı ve bu kez de darbeye teşebbüs suçlaması ile tutuklandı. Tutuklanmalarıyla ce zaevinde darbeye teşebbüs ettiği iddia edilen ilk gazetecilerden olan Aksoy, 24 Ekim’de ikinci kez tahliye edildi. 421 gün sonra özgürlüğüne kavuşan Aksoy’la evinde bir araya geldik. Ak soy, Silivri Cezaevi’nde Atilla Taş ve Gökçe Fırat ile birlikte kaldığı hücre deki yaşamını ve cezaevinin uyguladı ğı tecridi Cumhuriyet’e anlattı. n Atilla Taş ve Gökçe Fırat ile kalmak nasıl bir histi? Normalde 421 gün. OHAL koşulla rında bu süreyi 2, hatta 3 ile çarpmak mümkün. 2 ayda bir gerçekleşen açık görüş, mektup yasağı... Hayatında bir biriyle hiç görüşmemiş, birbirini ta nımayan 3 kişiydik. Üçümüz de da ha laik yaşam tarzına sahip olduğu muzdan aynı hücreye konulmuş ola biliriz. 3 farklı kişiliği olan insan idik. Bir ev arkadaşlığı gibi değil, zorunlu bir haldi. Düşünsel ve hayata bakış, laiklik ve sekülerlik dışında hiçbir or Hep senin tak yanımız yok. Gökçe ile siyasi olarak farklı bir yerdeyim. Atilla ile aynı partiden olmanın getirdiği bir yakınlık var ama gene siyasete ve dünya Murat Aksoy, Silivri Cezaevi’nde en çok, 421 gün boyunca uzak kaldığı ailesini özlediğini söyledi. OĞLUM BENİ TANIMADI yüzünden klavye n Orada zor olsa da en mutlu ya bakış anlamında pek çok farklılığı olduğunuz an ne idi? mız vardı. Zaman zaman oturup bazı konuları tartıştık ama birbirimizi ikna etmek için değil, bir fikir alışverişi olarak yaptık. 3 ay sonra yerleştim n Ne kadar sürede alıştınız birbirinize? Herhalde 2. aydan sonra. 2. aydan sonra normal bir düzene geçtik. OHAL nedeniyle televizyonumuz ve buzdolabımız 24 gün sonra, ilk gazetemiz 40 gün sonra geldi. İlk ay yalnızca Hürriyet verdiler. Ben hep “herhalde ilk ay çıkarım, ikinci ay çıkarım, üçüncü ay çıkarım” diyordum. Benim açımdan hep umut ve umudun yarattığı belirsizlik vardı. O yüzden ilk 3 ay yarın gidecekmişim gibi yerleşmedim bi n Çocuklarınız nasıl tepki verdi sizi gördüklerinde? Tahliye olmama rağmen söylemedik kızım Duru’ya. Daha önceki tahliyemde çok beklemiş çünkü. Arkadaşında kalıyordu son tahliyemde. Önce telefonla konuştuk, “Babacığım” deyip ağladı. Gecenin bir buçuğunda aldık arkadaşından. Sokakta sarıldık. “Çok özledim seni” dedi. Oğlum Ali Emre ben geldiğimde uyuyordu. Sabah uyandığında garip garip baktı, tanıyamadı. Ortamıza aldık. Annesine sarılıyor, dönüyor bana bakıyordu. Annesine sarılıp uyumaya çalışıyor ama me rak edip dönüyordu. Sabah kahvaltıya geçtiğimizde kollarımdan bacaklarımdan öptü. 2 gündür baba demeye başladı. Hemen benimsedi. n Neyi özlediniz dışarıda? Çocuklarımı özledim. İstediğim şarkıyı istediğim sırayla dinlemeyi özledim. Şehriban’a müzik listesi yolluyordum. Onun dışında yazı yazmayı özledim. İçeride bir roman yazdım. İçinde duygu da var, hapislik de var, hesaplaşma var. Alevilik üzerine bir kitabım var. Bir tane de hapishane duygusu anlatan yazılardan oluşan kitap var. HAYATA DAİR TEK ŞEY YOSUN Kendimi en iyi hissettiğim anlar cuma günleri idi çünkü açık ve kapalı görüş vardı. Koğuşun kapısı 3 mekanizmayla açılıyordu. O kapının her açılışı, dışarıya her adımım bir umuttu. 10 dakika bile koğuştan çıkmak özgürleşmekti. Çünkü sevdiğim birine gidiyordum. 367 gün sonra bilgisayar kullanma hakkı verdiler. Orada ilk defa klavyeye dokundum. Önce sevdim klavyeyi. Dedim ki “hep senin yüzünden.” Tişörtlere mesaj yazdım n En kötü zamanlarınızı le. Her an eşyalarımı toparlarım umudundaydım. O yüzden ne düzenli bir okuma yaptım ne düzenli bir yazma yaptım. 3 ayın sonunda bu iş uzayacak yavaş yavaş yerleş moduna geçtim. 60. gün, 60 dakika n Çocuklarınızı cezaevinde ilk ne zaman gördünüz? 60. günde sadece 60 dakika görebildim. Eşim, oğlum, kızım ve iki ağabeyim gelmişti. Onlarla geçirdiğim her dakikayı olabildiği ölçüde hafızama kaydedip içeriye girdiğimde bir sonraki açık görüşe kadar onları hayal ediyordum. Bir süre sonra fotoğraf yasağı kalktı. 10 tane fotoğraf verdiler, onla n Sabah kalktığınızda ‘neredeyim’ dediniz mi? Tabii, alışamadım. Hapishaneden çıktığım andan itibaren hiçbir şeye alışamadım. Gördüğüm her şey bana yabancı idi. Yollar, ağaçlar, ışıklar. Eve de alışamadım. Televizyonu açmaya çalıştım, başaramadım. Televizyonu açınca çok şaşırdım, o kadar net ve büyük geldi insanlar. Orada küçücük bir ekrandı çünkü. Cezaevinde betondu bizim hayatımız. Şehriban’a (eşi) ayakkabılarımı göndermiştim. ‘Altında toz, toprak yok’ dedi. Çünkü 421 gün boyunca beton da yürüdük. 8 metrelik beton blokların içindeydik. Üçüncü ayda üzerimize dikenli tel gerdiler. Grup Yorum’un bir şarkısı var “Hayat yeşilde, yeşil yosunda, yosunlar boy veriyor kuytuluklarda” diye. Hapishaneye girdiğimde o nakaratı bir kez daha anladım. Çünkü yosun hayat bulabildiği en ufak nemde bitiyor. Murat Sabuncu’nun 7 adımda benim 1011 adımda aldığım avluda tuvalet giderinin bulunduğu yerde yosun vardı. Mazgalın etrafında yonca bitmişti. Hayata dair tek şey o yosun ve yonca idi. sorsak... İlk tutuklandığımda “itiraz ile 19 Eylül 2016’ya kadar çıkarım” diyordum. Kızım okula başlayacaktı o tarihte. Çıkamadım. O sabah onun uyandığı saatte uyandım ve mektup yazdım kızıma. O mektubu da gönderemedim, yasak olduğunu bilmiyordum, iade de etmediler. Şu anda cezaevinde. Aynı şeyi bu yılın 11 Eylülü’nde de yaşadım. En kötü şeyler kaçırdığım özel günlerdi. 30 Ağustos 2016’da gözaltına alındım. O gün Ali Emre’nin sünneti vardı. 2 gün sonra eşimin doğum günüydü, kaçırdım. 30 Eylül’de benim doğum günümdü, yalnızdım. 24 Aralık’ta kızımın doğum günüydü, kaçırdım. 28 Ekim evlilik yıldönümümüzdü, rı başucuma koydum. Her gece yatma kaçırdım. Bütün bu günler için dan önce ve sabah uyandığımda ba görüş günleri öncesinde beyaz zen hüzünlü bazen mutlu bakıp, “Bu tişörtlerime mesajlar yazdım. Açık günler geçecek” diyordum. Bugünler geçecek ve ileride çocuklarıma “Bu görüşte gömleğimi açıp okuttum. Yasaktı böyle şeyler. zor dönemde babanız gazeteciydi” diyecekler. Kızım ve oğlum “Babamın Nasılsın demek yazdıkları ortada, onunla gurur duyuyoruz” diyecek. Beni 421 gün ayakta tutan bu duygu oldu. Koğuş hiç değişmemişti bile yasak Duruşmadan 34 gün önce Şahin Alpay’ı gördüm n Mart ayında tahliye olduğunuz gün tekrar gözaltına alınmıştınız. Son tahliyenizde siz cezaevinden çıkana kadar tanıdıklarınız yürekleri ağzında bekledi. 31 Mart’ta tahliye olduğumuzda eşyaları topladık, yatağımın başucuna kurşun kalemle “Zaten gereksizdi, bitti” yazdım. 17 gün sonra aynı koğuşa girdiğimizde çıktığımız gibiydi koğuş, hiç girilmemişti. Çayın kalan demi küflenmişti. İlk iş o yazıyı silmekti. Belki altına “bitmemiş” yazmam gerekirdi. Son tahliyemizde de yalnızca “bitti” yazdım. Darbeye teşebbüs suçlamasından daha ağır bir suçlama olsaydı bu kez de aynı şeyin olma ihti Murat Aksoy, Canan Coşkun’un sorularını evinde yanıtladı. Dayanışma bizi ayakta tuttu n Tutuklu gazetecilerin duruşmalarını takip edecek misiniz? Tabii ki. Bundan sonra tutuklu gazetecilerin, akademisyenlerin davalarını takip edeceğim. Çünkü bizi ayakta tutan bu dayanışma idi. Bu dayanışma hem ailemi ayakta tuttu, en önemlisi beni içeride ayakta tuttu. Cumhuriyet gazetesi Ahmet İnsel’in, Fatih Polat’ın bizden bahsettiği bütün sayfaları sakladım. Mesleğimi yapıp yapamayacağımı bilmiyorum. İmkânlarımız ölçüsünde dayanışmanın parçası olacağız. Sivil toplumcular ‘Bir aktivist kazandık’ diyor eşim için. O kadar güçlü durdu ki, yalnızca anne baba değil benim elim ayağım oldu. Hakkını cezaevinde. Sabahları gardiyan eşliğinde dolaştırıyorlar onu. Nasılsın demek bile yasak. Bir şiir vardı yıllar önce okuduğum. Sözleri sanırım şöyleydi: “Bulutlara da çok kızıyorum. Bizi ve her şeyi gördükleri halde hâlâ bembeyazlar.” Biz de o kadar acı çektik ki... Bu acılardan kısmi olarak kurtuldum. Şu anda aynı acıları yaşayan mesleği gazetecilik olan volta atan insanlar var. Ben şu an rahatça çay içiyorum ama içerideyken çayı ajda bardakta içebilmenin nasıl bir duygu olduğunu hayal ettim. Oradaki mutluluk olsa bile tutuklu bir mutluluktu. mali aklıma gelirdi. nin, Evrensel gazetesinin, Aydın Engin’in, ödemek çok zor. haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN AİHM’E YİNE OYALAMA Hükümet Şık için de süre istedi ALİCAN ULUDAĞ Hükümet, Cumhuriyet davası kapsamında 301 gündür tutuklu olan muhabirimiz Ahmet Şık’ın başvurusuyla ilgili AİHM’ye savunma göndermedi. AİHM, Adalet Bakanlığı’nın talebi üzerine savunma için süreyi 15 Kasım’a uzattı. Cumhuriyet davasında AİHM’nin verdiği süreyi 7 Kasım’a kadar uzattıran hükümet, Ahmet Şık’ın başvurusunda da savunma göndermekten kaçındı. AİHM, Ahmet Şık’ın 9 Mayıs 2017 tarihinde yaptığı başvuru üzerine hükümete 25 Ekim’e kadar savunma göndermesi için süre vermişti. Adalet Bakanlığı, dün gereken savunmayı AİHM’e göndermedi. Bunun yerine AİHM’den süre uzatım talep edildi. AİHM, 15 Kasım’a kadar hükümete süre verdi. Haberler nedeniyle tutuklu Ahmet Şık adına AİHM’ye yapılan başvuruda, 8 Twitter paylaşımı, 4 haber ve bir de basın özgürlüğü ile ilgili bir panelde söylediği iddia edilen bir cümlenin tutuklama gerekçesi yapıldığına dikkat çekildi. “Başvurucuya bu düşünce açıklamaları ve haberler dışında bir eylem yüklenmemiştir” denilen başvuruda, Şık’ın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde düzenlenen “özgürlük ve güvenlik, ifade özgürlüğü” haklarının ihlal edildiği, ayrıca sözleşmenin “Sözleşme hükümleri ile izin verilen kısıtlamalar öngörüldükleri amaç dışında uygulanamaz” hükmüne aykırı davranıldığı belirtilerek Şık’ın derhal salıverilmesi ve 20 bin Avro tazminata karar verilmesi talep edildi. Türkiye mahkum olmuştu AİHM, cemaatin devlet içindeki örgütlenmesini yazdığı “İmamın Ordusu” kitabı basım aşamasındayken Odatv davası soruşturması kapsamında 5 Mart 2011’de tutuklanan, 12 Mart 2012’de tahliye edilen Şık’ın başvurusu üzerine Türkiye’yi 2014’te mahkum etmişti. Mahkeme, Şık’ın AİHS’deki “ifade özgürlüğü” ve “özgürlük ve güvenlik hakkı”nın ihlal edildiğine karar vermişti. Kararın gerekçesinde Şık’ın tutukluluğunun, ifade özgürlüğüne orantısız bir müdahale olduğu belirtilirken adli makamların, başvuranın genel kamu yararının ilgilendiren konularda görüşlerini ifade etme iradesi üzerinde caydırıcı bir etki ortaya çıkardıkları ifade edilmişti. l ANKARA DIŞARIDAKİ GAZETECİLER Özgürlük için el ele Dışarıdaki Gazeteciler, gazetemizin yayın politikasının yargılandığı davada tutuklu muhabirimiz Ahmet Şık ve tüm tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması talebiyle, bugün saat 12.00’de Kadıköy’de buluşuyor. Kadıköy Mehmet Ayvalıtaş Meydanı’nda başlayacak yürüyüş, “Adalet için gel, özgürlük için gel, el ele gel” sloganıyla düzenleniyor. Tutuklu HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da gazetecilerin eylemine destek verdi. Demirtaş, cezaevinden gönderdiği mesajda şu ifadeleri kullandı: “Cezaevlerindeki gazetecilere sahip çıkmak, dışarıda ağır sansür ve baskı koşullarında çalışan gazeteciler için de önemli ve ahlaki bir görevdir. Biliyoruz ki, bu ülkede inşa edilmek istenen ‘tek adam rejimi’ne engel olmanın yegâne yolu, her alanda etkili toplumsal muhalefet yürütmektir. Bu vesileyle, başta cezaevlerindeki özgür basın emekçileri olmak üzere tüm basın emekçilerini selamlıyor; gazetecilik yapmanın suç sayılmayacağı güzel ve özgür günlerde, doğru haberler yapabilme mücadelelerini destekliyorum.” l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle