07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 31 Ocak 2017 Ana yüreği nasıl dayansın Suriye’de sürdürülen Fırat Kalkanı Harekâtı’nda, terör örgütü IŞİD’in Türk birliğine yönelik saldırısında şehit olan 29 yaşındaki piyade uzman çavuş Ayhan Elmacı için İzmir’in Menderes İlçesi’ndeki baba ocağında cenaze töreni düzenlendi. Elmacı’nın geçen eylül ayında ailesini ziyarete geldiği ve son olarak halası Fadime Demir ile cep telefonuyla görüştüğü, bu görüşmede halasına “Sizinle oturup çay içmeyi çok özledim” dediği belirtildi. Şehit uzman çavuş Elmacı için dün öğle Bulgurca Camii’nde cenaze töreni düzenlendi. Türk Bayrağına sarılı tabuta kapanan anne Cennet Özgüleç, “Senin yerine ben ölseydim yavrum. Birkaç gün daha dayansaydın yanıma gelecektin. Annem bir kez olsun sarılsaydım sana. Ana yüreği nasıl dayansın bu acıya. Annem bir kerecik koklasaydım seni” diye gözyaşı döktü. İzmir İl Müftüsü Ramazan Muslu’nun kıldırdığı cenaze namazının ardından şehidin cenazesi top arabasına konuldu. Şehit Ayhan Elmacı, Bulgurca Mezarlığı’nda gözyaşları arasında toprağa verildi. l İZMİR Ankara sus pus Hükümet İslamofobi eleştirilerini unuttu, Trump’ın yedi ülke vatandaşlarına yasak kararına bir tepki gösteremedi. Yıldırım konuya ilişkin sorulara Meksika’yla yanıt verdi ABDBaşkanı Donald Trump’ın; İran, Irak, Libya, Somali, Su dan, Suriye ve Yemen vatandaşlarının ülke sine girişini yasaklayan kararnamesine kar şı Ankara sessizliği tercih etti. Washington Ankara ilişkilerinde yeni başkan Donald Trump ile yeni bir sayfa aç mayı umut eden Ankara, yıl lardır İslamofobi’ye karşı dile getirdiği söylemlerini son bir haftada unuttu. Ankara, Müs lümanlara karşı açık bir ay DUYGU GÜVENÇ rımcılığı simgeleyen bu kararı kınamadı. Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili yazılı açık lama yapmazken, ABD nez dinde girişim yapılıp yapılmadığı konusun da da bilgi paylaşılmadı. Trump’ın yedi ülkenin vatandaşlarına yönelik yaklaşımı sadece Başbakan Bina li Yıldırım’a İngiliz meslektaşı ile basın top lantısında bir İngiliz gazeteci tarafından so ruldu. Ancak Yıldırım dini temeldeki bu ay rımcılık yerine Trump’un Meksika sınırına inşa edeceği duvar için tepki gösterdi. Yıl dırım, “Uzun vadede onun sebeplerini orta dan kaldırmamız, bölgesel kalkınma fark lılıklarının ortadan kalkması lazım. Bölge sel anlaşmazlıkların çözümü için Birleş miş Milletler şemsiyesinde daha fazla gay ret göstermemiz lazım. Yani siz duvar örer siniz, duvar çözüm olmaz, birikir, birikir o duvarlar da yıkılır. Berlin Duvarı da yıllar ca durdu durdu bir gün yerle bir oldu. Niye? Çünkü değişimin önünde durulamaz. De ğişimi yakalamak lazım. Bölgesel sorunla rı halının altına süpürmekle sorunları çöze meyiz. Sorunların üzerine gitmemiz lazım, büyümeden çözmemiz lazım. Dolayısıyla Amerika’nın yeni yönetiminin kararlarının içeriğini çok bilmiyoruz. Kulaktan duyma laflarla bunu değerlendirmek erken bir de ğerlendirme olur ama asıl çözüm, sorunla rın esasına inip sorunu ortaya çıkaran kay nakları ortadan kaldırmaktır” dedi. ‘Yeni bir bilince yol açabilir’ Vatikan Eski Büyükelçisi Prof. Dr. Kenan Gürsoy ise çok sayıda ülkenin hâlâ tepki göstermemesini “Galiba bekliyorlar. Ankara da... Bir geri adım bekliyorlar; çabuk karar vermek, çabuk reaksiyon göstermek istemiyorlar. Bunun yüksek bir kararlılıkla tatbik edilip edilmeyeceği konusunda bir belirsizlik var. Mahkemenin aldığı karar da ortada. Ama ‘bekliyorlar’ demek iyi niyetli bir yorum. Kötü niyetli yorum ise bazı Batılı kurumlar bir şekilde ‘hemfikir’ olabilirler. Ben iyi niyetimi muhafaza edeceğim, en azından ABD’nin ve Batı’nın içinde bir uyanışa vesile olması açısından da iyi bir hareket başlayabilir” sözleriyle değerlendirdi. Gürsoy, durumun yeni bir bilince de yol açabileceğini belirterek “Hiç alışık olmadığımız bir tavırla karşı karşıyayız. Dünyanın içinden geçmekte olduğu birtakım problemlere ABD’nin bir tavrı olarak görülüyor. Fakat bir memnun edici tarafı var. Bizzat Amerikan halkı tarafından bunun yanlış bir şey olduğu ifade ediliyor. Bu yeni bir Batılı bilince Batılı bakışa olumlu anlamda sebebiyet verir diye ümit ediyorum” dedi. 3 yıl sonra Trablus Libya’da başlayan iç savaşta İslamcı gruplara destek veren ve Trablus Büyükelçiliği ile Bingazi Başkonsolosluğu’nu kapatmak zorunda kalan Türkiye, Libya’ya Büyükelçi düzeyinde 3 yıl sonra dönebildi. Dışişleri Bakanlığı, Büyükelçiliğin yeniden faaliyete geçmesi için 2016’dan bu yana çabalandığını belirterek faaliyetlerinin ilk aşamada çekirdek kadroyla dün başlatıldığını duyurdu. l ANKARA/Cumhuriyet BAKAN BOZDAĞ’IN TRUMP’IN YASAK KARARINA YORUMU ‘ABD’nin takdiridir’ Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, ABD Başkanı Donald Trump’ın; İran, Irak, Libya, Somali, Sudan, Suriye ve Yemen vatandaşlarının ülkeye girişini yasaklayan ka rarnamesine ‘onların takdiri” dedi. Adalet Bakanı Bozdağ, katıldığı can lı yayında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Fethullah Gülen’in iadesi için son durumun sorulması üzerine Bozdağ, Trump’un göreve gelmesi üzerine yeni bazı bilgiler, belgeler ve delilleri ABD Adalet Bakanlığı’na gönderdiklerini belirterek, “Başkan Trump’ın bu konuda söylediklerine baktığınızda olumlu bir gelişme olabileceğine dair kanaatimiz güçlendi. Biz gerekirse ABD’ye bir kez daha gidip yeni Adalet Bakanı’na da Türkiye’nin bu konudaki beklentilerini ve hassasiyetlerini ilet mek için bir fırsat buluruz diye düşünüyorum, gidebiliriz” diye konuştu. Gülen’in iadesini istediklerini bir kez daha anımsatan Bozdağ, “İnfaz edilsin” dedi. ABD Başkanı Donald Trump’ın; İran, Irak, Libya, Somali, Sudan, Suriye ve Yemen vatandaşlarının ülkeye girişini yasaklayan kararnamesine karşı Bozdağ; onların takdiri olacağını belirttti. Bozdağ, Adil Öksüz’ün nerede olduğunun sorulması üzerine de “Bu adamı hep beraber arıyoruz” yanıtını verdi. l ANKARA/Cumhuriyet KKgARaeDrAraKgsiunlalirğıi Çelenk koymadılar 1996 yılında Yunan helikopteri Kardak yakınlarında düşmüş ve 3 Yunan askeri hayatını kaybetmişti. Her yıl 30 Ocak günü Kardak kayalıklarının yakınlarına gelerek çelenk bırakan Yunan askerleri, bu yıl çelenk bırakmaya gelmedi. Geçen yıl helikopterle Kardak kayalıklarına gelen Yunanistan Savunma Bakanı Panos Kammenos da helikopter kazasından hayatını kaybeden 3 Yunan subayanısına çelenk bırakmıştı. GENELKURMAY Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve kuvvet komutanları pazar günü öğle saatlerinde Kardak bölgesindeki gemilerde denetlemelerde bulunmuştu. Yunan basınında ‘Türk komutanlardan ve komandolardan kayalıklarda tahrik’ değerlendirmesi yapıldı. Dün de bölgede kısa süreli gerginlik yaşandı. Türk karasularında bir savaş gemisi ve 4 Sahil Güvenlik botu bölgede nöbet tuttu. Yunan karasularında ise 2 Yunan sahil güvenlik botu yer aldı. Sabah saatlerinden itibaren devriye görevi yapan Türk Sahil Güvenlik güçleri, Yunan sahil güvenlik ekiplerinin Türk karasularına girdiğini görünce hızlıca bölgeye giderek Yunan ekibini uzaklaştırdı. Kısa süreli takibin ardından Yunan sahil güvenliği geri çekilerek kendi karasularına döndü. Türk Sahil Güvenlik botları ise ada etrafını kuşatarak Yunan sahil güvenliğinin sınır ihlali yapmaması için devriye nöbetine devam etti. l İHA AB’den açıklama Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başsözcüsü Margaritis Schinas, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Kardak kayalıklarına gitmesine ilişkin, iyi komşuluk ilişkilerinin AB’ye katılım için önemli bir kriter olduğunu söyledi. AB Komisyonu’nun günlük basın toplantısında bir soru üzerine sözcülerden Maja Kocijancic, geçmişte Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerilime ilişkin itidalli olmaları yönünde açıklama yaptıklarını hatırlatarak, bu değerlendirmelerin hâlâ geçerli olduğunu söyledi. Yunan Başsözcü Schinas ise ekleme yapmak istediğini belirterek, “Azami iyi komşuluk ilişkilerine sahip olmak katılım öncesi ortaklarımız için belirlediğimiz önemli bir kriter” dedi. ‘Türk tarafına Akıncı: Kıbrıs’ta çözümyüzde29 civarında bir toprak toprak iadesine bağlıkalacak’ Kuzey Kıbrıs lideri Mustafa Akıncı, Kıbrıs müzakerelerin geldiği son noktayla ilgili bir açıklama yaparak, çözümün toprak iadesine bağlı olduğunu söyledi. Akıncı, yayımladığı yazılı açıklamada, Türk tarafında toprak iadesine karşı çıkan siyasi demeçlere atıfta bulunarak şunları ifade etti: “Annan’dan günümüze kadar tüm haritalar Kıbrıs Türk tarafına yüzde 29 civarında bir toprak kalacağını öngörmektedir. Bu son süreçte de eğer çözüme ulaşmak mümkün olacaksa sonuç bu şekilde olacaktır. Beni hatalı bulan 3. Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu başbakanlığı sırasında bir yandan Meclis’te 29+’yı kabul etmiş, sonrasında da ‘bir karış vermeyiz’ diye köy köy dolaşarak halkına karşı samimi davranmamıştır. Şimdiki Başbakan Sayın Özgürgün ise bir santimetrekare toprak vermeyeceğini ama çözümü de istediğini söylemektedir. O da bizim stratejik hata yaptığımızı savunmaktadır.” Akıncı açıklamasının devamında çözüm için gereken şartları ise “Halkımıza gerçekleri söyleyeceğimi ilk günden beri ifade ettim. Toprak konusunda da bu çizgimden ayrılacak değilim. Kıbrıs’ta çözüm ancak, Rum tarafının 1963’ten beri bizi mahrum bıraktıkları siyasi eşitliğimizin federal bir çerçevede bize iade edilmesi ve bizim de, 1974’ten beri savaşın sonucunda onların mahrum kaldığı toprakların bir kısmını onlara iade etmemizle gerçekleşebilir” sözleriyle ifade etti. Akıncı aynı açıklamada son sözü referandumda halkın söyleyeceğini ifade ederek, “Ancak henüz o noktada değiliz” dedi. l Haber Merkezi haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY/MÜNEVVER OSKAY 11 Yumuşak uzlaşmanın sonu Batı demokrasilerinde siyasete son otuz yıldır hâkim olan solun ve sağın merkeze doğru evrilmesi eğilimi bir yıldan beri tersine dönüyor. Ana akım solun küreselleşme üzerinden neoliberal dogmayı kabul etmesi, ana akım sağın milliyetçi ve cinsiyetçi temaları ikinci plana atmasıyla gerçekleşen bu yakınlaşma, kara Avrupası’nda ve olumsuz anlamda “yumuşak uzlaşma” olarak nitelendiriliyordu. Buradaki yumuşak sıfatı, insanlara heyecan vermeyen, onların somut sorun ve endişelerinin politikaya tahvili sırasında ciddi biçimde törpülendiği, siyasetin ruhsuzlaştırıldığı bir yönetici sınıf dilini ve tahayyülünü ifade ediyor. Bu uzlaşmanın üzerinde kurulduğu zemin, küreselleşmenin kaçınılmaz ve sonucunun herkese yararlı olduğu, piyasa ekonomisinin dayattığı gerçek ve onun gereklerinden başka bir gerçeklik olmadığı iddialarıydı. Bunu en açık Margaret Thatcher ifade etmişti: “There is no alternative”, yani piyasa kurallarının mutlak hâkimiyetinden “başka seçim imkânı yok!” Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yapılan önseçimlerde sadece sağda değil, solda da sürpriz yaşandı. İkinci turu 29 Ocak’ta yapılan Sosyalist Partisi ve müttefiklerinin aday adaylarının katıldığı önseçimde, Sosyalist Partisi’nin sol kanadından Benoit Hamon, birkaç ay öncesine kadar başbakan olan Manuel Walls’ın önüne ciddi bir farkla geçti. Sonbaharda kamuoyu araştırmaları Hamon’u adaylar arasında dördüncü veya beşinci sırada gösteriyordu! 2012’de solun seçimleri kazanmasının ardından kurulan hükümette ilk iki yıl bakanlık yapan ve hükümetin dümeni sağa kırmasının ardından bakanlıktan istifa eden Hamon, aday adaylığını ilan eder etmez merkez medyanın hep hedef tahtasında oldu. Önerdiği evrensel gelir güvencesi, çevre kirliliği ve halk sağlığı konusunda dile getirdiği hassasiyet ve somut öneriler, katı ve militan laiklik anlayışına karşı demokratik bir laiklik politikasını savunması, iktisat politikasını kamu harcamalarının azaltılması hedefine indirgememesi yumuşak uzlaşmanın sözcüleri için uçuk kaçık önerilerdi. Buna karşılık önseçime katılan iki milyon sol seçmenin yüzde 60’ı Sosyalist Partisi’nin giderek sağa kaymasına dur dedi. Benzer bir süreç ABD’de Benny Sanders’in Demokrat Parti adaylık yarışında yaşandı. Sonunda parti örgütünün bastırmasıyla “makul aday” Hillary Clinton önseçim yarışını kazandı ama Sanders’ın göreli başarısı parti içinde sol temaların çok daha güçlenmesini sağladı. Birleşik Krallık’ta İşçi Partisi’nin başına sol kanadın adayı Jeremy Corbin’in beklenmedik biçimde seçilmesi de benzer bir sürecin sonucuydu. Bu sefer, İşçi Partisi’ne küsmüş gençler, partiye kitlesel biçimde yeniden kaydolarak, Corbin’in kazanmasını sağladılar. Bu üç vakada solun hâkim partisinin yöneticilerine ve milletvekillerine sol seçmen tepkisi etkili oldu. İspanya’da ise, hükümet partisi olmaya iyice alışmış Sosyalist Partisi’ne sol baskı PODEMOS’un ortaya çıkışı ve beklenmedik yükselişi biçiminde geldi. Yumuşak uzlaşmaya tepki sadece solda ortaya çıkmıyor. Radikal sağın hemen her yerde az veya çok yükselişi, merkez sağ partilerini de daha sağa çekiyor. Donald Trump’ın beklenmedik biçimde önce Cumhuriyetçilerin adayı, ardından ABD Başkanı seçilmesi siyaset elitlerine karşı radikal sağcı tepkinin en yakın örneği. Birleşik Krallık’ta aşırı sağ partinin Muhafazakâr Parti üzerinde oluşturduğu baskıyı ve AB’den çıkma önerisinin kazanmasını, yumuşak uzlaşmaya karşı sağcı değerler dünyasında gelişen tepkinin bir ifadesi olarak değerlendirmek mümkün. Fransa’da da sağın cumhurbaşkanı adayı önseçimini, merkez medyanın desteklediği eski başbakan Alain Juppe’nin rahatlıkla kazanması beklenirken, Katolik ahlakçılığı ve otoriterlikle zenginsever piyasacı politikaları birleştiren bir başka eski başbakan, François Fillon birinci geldi. Fransa’da da sağ seçmenlerin sağcılaşmaları sadece aşırı sağın yükselmesiyle kendini ifade etmiyor. Bu iki merkezkaç dinamik, Batı demokrasilerinde son otuz yılda siyasal alanı kuşatan ve “gerçekçi politikaların” sınırını çizen yumuşak uzlaşmanın üzerinde yükseldiği zemini hızla daraltıyor. Solda ve sağda olmanın arasındaki mesafe hızla açılırken, medyanın ve elitlerin gözdesi siyasetçilere karşı tabandan gelen sessiz ama derin tepki her yerde kendini gösteriyor. Batı demokrasileri, kimisi daha hızlı kimisi daha yavaş, “tarihin ve ideolojilerin sonu” ideolojisinin sonunu yaşıyorlar. Bu da sol siyasete, dönüşen toplumsal yaşamda herkes için arzulanabilir bir gelecek ümidini, rüyasını dile getirme ve bunun somut adımlarını atma üstünlüğünü yeniden kazanma imkânı sunuyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle