02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 25 Ocak 2017 10 ‘Sen kocanı ölmüş bil...’ Bir gazete yazısını kimlerin okuduğunu bilemezsin. Ancak kaç kişinin okuduğunu artık bilebiliyorsun. Hazreti Google gerekli şifreleri bilen gazete yöneticisine şak diye bilgi veriyor. “Şu yazı şu kadar bin kişi tarafından okundu. Öteki yazı ise ancak şu kadar...” Tırmık’larla ilgili, arada bir bu istatistik bilgiyi Cumhuriyet’in yönetici tayfasına sorup öğrendiğim oluyor. Dikkatimi çekti, hapishanelerden gelen okur mektuplarına yer veren ya da hapishanedekilerle, hapishanelerdeki koşullarla ilgili Tırmık’lar hiç sekmeden “en az okunan” yazılar oluyor. Şaşırdınız mı? Şaşırmayın. Hazreti Google öyle diyorsa öyledir. Google söylemeseydi de şaşırmazdım. Tamam “Allah’ın lütfu” sayesinde hapishaneler doldu taştı; hatta yeni gelenlere yer açmak için it kopuk, gaspçı, torbacı, tacizci, cepçi, tırnakçı takımına “ilan edilmemiş af” ilan edildi; “boş mekân” yaratıldı. Ama yine de... 78 milyonluk Türkiye’de, hele hele “Allah’ın lütfu” sonrası içeri tıkılanlar kaç kişi olabilir ki? FETÖ’cü diye içeri alınmış, eline silah almamış, darbe girişimini sizin gibi, benim gibi TV ekranından öğrenmiş, “Cemaat”in kirli ve kanlı işlerine bulaşmamış, ama Bank Asya’da çoğu kez mecburen hesap açtırmış, oğlunu kızını Cemaat’in yurtlarına, dershanelerine yollamış nice kişi de içeri tıkıldı. Dahası Cemaat’in can düşmanı olan Kürt siyasal hareketini yasal alandan kazımak için yürütülen operasyonlarla tutuklanan binlerce kişi var. Keza özgürlük ve barış istemek gibi “suçlar” işlemiş akademisyenler, sağlık emekçileri, öğrenciler, öğretmenler var. Boyun eğmemek, biat etmemek, tek adam yönetimine itiraz etmek gibi “ağır suçlar” işlemiş sosyalistler, sosyal demokratlar, demokratlar var... Ama yine de 78 milyonluk bir ülkede sayıları dev boyutlu bir kitleselliğe ulaşmıyor. Dolayısıyla bu konulara değinen yazılar da sınırlı sayıda okurun ilgi odağına oturuyor. Şaşırmıyorum. Şaşırmayın... HHH Bu gerçek, gazetecinin (mesela Aydın Engin’in) posta ya da eposta kutusunun dolup taşmasına engel değil. Çoğu hapishanelerden gelir. Üstünde soğuk ve somurtuk bir “görüldü” damgası taşıyan, düzgün olmasına çalışılan bir el yazısı ile kaleme alınmış, okuyana keder ve okurken kendi “dışarıda” olduğu için eksiklik, hatta utanma duygusu aşılayan mektuplardır. Mesela Van Yüksek Güvenlikli Ceza ve İnfaz Kurumu’ndan yollanmıştır. Murat Kaymaz yazmıştır. Kandıra F Tipi’nden durup dururken Van mapushanesine postalanmıştır. Aile İstanbul’dadır. “İstanbul nire Van nire” der, anlam ve gerekçe ararsınız, bulamazsınız. Mesela bedensel engelli oğlunu devlet okulunda koşullar uygun olmadığından Cemaat’in kolejine yolladığı, o yüzden FETÖ’den tutuklandığı, “Niye o okula” sorusuna “Oğlum engelli ve engelliye uygun koşullar Nizip’te ancak o okulda var da ondan” dediği; ancak yargıcın “Hani engelli raporu. Dosya da yok” deyip tutuklamaya itirazı reddettiği kendi deyimiyle “Bir zamanlar matematik öğretmeni” olan, FETÖ ile uzaktan yakından ilişkisi olmayan Ali Tülek umutsuzca derdini anlatır. Mesela Kandıra F tipinden Menekşe Tosun hapishane koşullarını acı acı anlatır... Mesela... Masanın üstünde birikmiş kocaman, çooook kocaman bir tomar mapushane mektubu gazeteciye bakar. Rastgele birini çekersin. Tutuklu kocasının hiç olmazsa bir an önce iddianamesinin yazılması için başvurduğu bir savcı, bir kadına, iki çocuklu bir anneye kısa bir cevap verir: Sen en iyisi kocanı ölmüş bil. O buradan çıkamaz. Sen babanın, ananın yanına git; kendine yeni bir hayat kur. Kadın oturur, bir emektup yazıp gazeteciye derdini anlatır ve emektuptan gözyaşları fışkırır... HHH Masanın üstündeki tepeleme mektup yığını sana bakar. Sen mapushane mektuplarını, mapus yakınlarının mektuplarını ele alan bir yazının az okunacağını bilirsin. Tutar “Ulan Google, senin de, senin verdiğin istatistik bilginin de” dersin ve bir Tırmık daha döşenirsin. Az okunacağını bildiğin bir Tırmık... l MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILSIN CHP’den ‘faili meçhul’ başvurusu CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıku lu, gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’nun 24. ölüm yıldönümüde faili meçhuller için Meclis Araştırması açılmasını istedi. CHP’li Tanrıkulu başvurusunda, “Faili meçhul cinayetler, yurttaşlarda derin travmalar yaratmıştır. Özellikle toplumda saygınlığı olan kanaat önderlerinin, gazetecilerin, yazarların, hak ve özgürlük savunucularının uğradığı suikastlar veya yaşanan faili meçhul cinayetler aydınlatılmamış ve bu cinayetlerin failleri korunmuştur” ifadeylerini kullandı. l ANKARA / Cumhuriyet haber Unutmadık, susmayacağız 11EDİTÖR:SERKANOZAN TASARIM:ŞÜKRANİŞCAN 24 yıl önce katledilen yazarımız Uğur Mumcu’yu özlemle andık Bombalı saldırı sonucu 24 yıl önce katledilen gazetemiz yazarı Uğur Mumcu, sevenleri tarafından özlem ve gözyaşlarıyla anıldı. Mumcu’nun aracına bomba koyularak katledildiği sokağa akın eden yüzlerce yurttaş “Katillerden hesap soracağız” sloganları ile bir araya geldi. Cumhuriyet yazarı Uğur Mumcu’nun 24 Ocak 1993’te arabasına konulan bomba ile katledilişinin 24. yılında Ankara’nın çeşitli yerlerinde anma törenleri düzenlendi. İlk tören Batıkent’teki Uğur Mumcu Anıtı’nda çelenk bırakılması ile başladı. Katlediği günden bu yana Mumcu ailesini yalnız bırakmayan ve Mumcu’nun mücadelesine destek veren dostları ve sevenleri, ölümünden sonra her yıl olduğu gibi bu yıl da evinin önüne akın etti. Son yıllarda başlatılan yoğun güvenlik uygulamaları eşliğinde sokağın giriş ve çıkışlarını kontrol altına alan polis ekipleri, anmaya katılmak isteyen herkesi arayarak geçişlere izin verdi. Mumcu’nun evinin önündeki törene CHP Ankara İl Başkanlığı üyeleri ve Gençlik Kolları, Ankara Cumhuriyet Okurları, Birleşik Kamuİş, Eğitimİş, Tüm Yerel Sen, Büroİş, HKP, Mimarlar Odası Ankara Şubesi gibi çeşitli sivil toplum kuruluşlarının üyeleri katıldı. ‘Mumcu ‘hayır’ diyor’ Mumcu’nun evinin bulunduğu sokakta bir araya gelen yüzlerce kişi, “Türkiye laiktir laik kalacak”, “Katiller halka hesap verecek”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür”, “Gün gelecek, devran dönecek, katiller halka hesap verecek” sloganları eşliğinde Mumcu’nun katledilmesine 24. yılında da tepki gösterdi. Mumcu’nun evinin bulunduğu binaya CHP’li gençler tarafından “Unutmayalım ki, cesurlar bir kez, korkaklar bin kez ölür” pankartı asıldı. TBMM’de kabul edilen anayasa değişikliği paketine referandum yolunun gözükmesinin ardından sokakta bulunan yüzlerce kişinin yakalarına farklı renklerde ‘hayır’ kokartlarını asmaları ve “Uğur Mumcu ‘Hayır’ diyor” dövizleri taşımaları da dikkat çekti. Ayrıca Mumcu’nun katledilmesinin ardından 25 Ocak 1993’te ‘Susturamazlar’ manşetli yayımlanan Cumhuriyet gazeteside Mumcu’nun sevenlerinin ellerinde taşınarak anıtına bırakıldı. Türküler yakıldı Mumcu’nun yüzlerce seveni, bombanın patladığı yerdeki anıta bırakılan karanfiller ve yakılan mumlarla Mumcu’yu kaybetmenin acısının 24 yıl geçmesine karşın hâlâ tazeliğini koruduğunu gösterdi. Devrimci marşlar eşliğinde anıt önünde bir araya gelen yurttaşlar solist Faruk Demir’in sesinden hep bir ağızdan “Uğurlar Olsun” türküsünü ve marşları söyledi. Fakültesi unutmadı Uğur Mumcu’nun mezun olduğu Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Mumcu’yu unutmadı. Fakülteye, Uğur Mumcu ve Ali Gaffar Okkan için afiş asan öğrenciler, “Cumhuriyet’in neferi olduğu için emperyalizm tarafından katledilen Uğur Mumcu’yu fakültesinde anıyoruz. Mumcu’ya söz veriyoruz. Gençlik, durmaksızın Atatürk devrimlerinin ve Cumhuriyet’in yılmaz bekçisi olacaktır” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Israrla ve kararlılıkla CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, suikastın ardından verilen sözlerin tutulmasını beklediklerini söyledi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve milletvekilleri Murat Emir, Şenal Sarıhan, CHP Ankara İl Başkanı Adnan Keskin, Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen ve Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar ile birlikte Mumcu ailesini evinde ziyaret etti. Kılıçdaroğlu, milletvekilleri ve Mumcu’nun eşi Gürdal Mumcu siyaset gündemini değerlendirdi. Kılıçdaroğlu ile birlikte Güldal Mumcu, çocukları Özgür ve Özge Mumcu; Uğur Mumcu’nun katledildiği yer olan Faili Meçhuller Anıtı’na kırmızı karanfiller bıraktı; mumlar yaktı. Kılıçdaroğlu, anmadan ayrılırken gazetecilere yaptığı açıklamada “Uğur Mumcu. Kalpaksız Kuvayı Milliyeci, bir devrimci, özgürlükten, demokrasiden yana olan bir gazeteci, bir bilim insanı aynı zamanda. Katledilişinin 24’üncü yılında anıyoruz. Anmaya devam edeceğiz” dedi. Mumcu’nun medya, bilim ve düşün dünyasının önemli bir ismi olduğunu vurgula yan Kılıçdaroğlu, “Silahı çeken katillerin arkasında kimler vardı? Asıl failler kimlerdir? Onların bulunması için söz verilmişti ama bugüne kadar verilen sözler yerine getirilmedi. Israrla ve kararlılıkla bekliyoruz. Uğur Mumcu’yu kimler katletti? Aydınlanmadan, bilimden, insandan, haktan hukuktan yanaydı. Dolayısıyla böylesine önemli bir ismi kaybetmenin acısını her yıl birlikte yeniden yaşıyoruz” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından da “Cesur bir gazeteci, büyük bir aydın, çok değerli bir insandı... Haince katledilişinin 24. yılında Uğur Mumcu’yu saygı ve özlemle anıyorum” ifadeleriyle Mumcu’yu bir kez daha anarken, 2001 yılında Diyarbakır Emniyet Müdürü iken suikast sonucu yaşamını yitiren Gaffar Okan’ı da unutmayarak, “Mesleğini büyük özveriyle yaparak halkın sevgisini kazanan ve 16 yıl önce alçak bir saldırıda şehit düşen Gaffar Okkan’ı saygıyla anıyorum” mesajını paylaştı. Ne mutlu kalemini satmayana Anma törenini düzenleyen Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) gazetemizin tutuklu yazar, çizer, muhabir ve yöneticilerini de unutmadı. Mumcu’nun bugünleri de anlattığı Cumhuriyet köşe yazılarını yeniden okuyan um:ag eğitmenlerinden tiyatrocu Şebnem Gürsoy, yaptığı konuşmada “Hiçbir güç, Mumcu’yu inandığı değerlerinden geri çeviremedi, tehditlere aldırmadı, düşüncelerinden ödün vermedi, onurunu çıkarlarının üzerinde tuttu” diyerek Mumcu’nun günümüzü görüp gerçekleri yazdığını belirtti. Gürsoy, “Ne mutlu silahlara karşı olanlara, ne mutlu eğilmeden bükülmeden gerçekleri yazanlara, ne mutlu laik ve demokratik bir Türkiye için kalemini elden düşürmeyenlere, ne mutlu kalemini satmayan yiğit gazetecilere” diyerek başta Cumhuriyet gazetesinin tutuklu yazar ve yöneticileri olmak üzere gerçeği yazmayı görev edinmiş gazetecilere selam gönderdi. NECATİ SAVAŞ SUİKASTIN KİLİT İSMİ 24 YILDIR YAKALANAMADI Bombacı nerede? Uğur Mumcu’nun ölüm yıldönümünde katledilği yere gelen binlerce kişi Faili Meçhuller Anıtı’na kırmızı karanfiller bıraktı. ALİCAN ULUDAĞ Gazetemiz Yazarı Uğur Mumcu, ölümünün 24. yıldönümünde anılırken; suikastin arkasındaki yapı çözülmek bir yana, UMUT davasının en kilit isimlerinden, örgütün “bombacısı” olan Oğuz Demir yıllardır yakalanamadı. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın, “Bir tuğla çekersem, duvar yıkılır, yapamam” dediği Mumcu cinayetinin üzerinden 24 yıl geçti. Cinayete ilişkin ilk ipucu, İstanbul’da terör örgütü Hizbullah’ın İlim Grubu’na yönelik 17 Ocak 2000 tarihinde düzenlenen operasyonda elde edildi. Operasyonun yapıldığı villada ele geçirilen bilgiler üzerine, Mumcu suikastının faillerini yakalamak amacıyla 21 Şubat 2000 tarihinde operasyon başladı. Operasyonda ilk gözaltılar, İstanbul’da 6 Mayıs 2000 tarihinde gerçekleşti. Cinayetin arkasında “yasadışı TevhidSelam ve Kudüs Ordusu” adlı örgüt çıktı. Savcı Hamza Keleş’in açtığı UMUT davasında, yalnızca Mumcu cinayeti değil, örgütün Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok’un da ara larında bulunduğu 8 cinayet “Cihan” kod adlı Oğuz Demir’in ile birçok yaralama ve bom izine, Mayıs 2000’de ulaşıldı. De balı eylemin sorumlusu ol mir, cinayetin kilit isimlerinden duğu tespit edildi. 11 Tem Nejdet Yüksel’i aradı ve Sincan’da muz 2000 tarihinde, 15’i tu buluşmak istedi. Polis, önceden tuklu 17 sanık hakkında An tedbir aldı. Demir, buluşma yerin kara 2 No’lu Devlet Güvenlik de araçla geldi. Polislerden bazıla Mahkemesi’nde UMUT Dava rı, bu sırada araca binmek isteyen sı açıldı. Dava 2005 yılında Oğuz Demir Yüksel’i yakalamak isterken, diğer sonuçlandı ve Ferhan Özmen, leri de aracı durdurmak istedi. An Nejdet Yüksel ve Rüştü Aytufan idam cak Demir, kaçmayı başardı ve bir daha cezasına çarptırıldı. Hüküm ağırlaştırıl izine rastlanmadı. Demir’in önce İran’a, mış müebbete çevrildi. Diğer sanıklar da oradan da Avrupa’ya geçtiği biliniyor. çeşitli hapis cezaları aldı. İçişleri Bakanlığı’nın aranan teröristler Bombayı koyan firarda listesinde yer alan Demir’in başına 600 bin TL’ye kadar para ödülü konuldu. 2000 yılından beri aranan Oğuz Demir’in dosyası ise 2005’te ayrıldı. Siyasi kanat serbest UMUT davasındaki gerekçeli karara gö Cinayette yer almayıp, TevhidSelam re, Özmen, Demir ve Yüksel; Mumcu’ya Kudüs Ordusu’nun siyasi kanadını oluş karşı eylem yapma kararı aldı. Yük turan bazı sanıklarla ilgili Anayasa Mah sel, 78 ay istihbarat çalışması yaptı. kemesi, geçen ay sonunda hak ihlali ka Mumcu’yu öldüren bomba, Ferhan Öz rarı verdi. Mahkeme, “silahlı terör örgü men tarafından hazırlandı. Üç isim, tü kurucusu ve üyesi olmak” suçların olaydan bir gün önce Mumcu’nun evinin dan mahkum edilen Hasan Kılıç, Meh yakınına geldi. Özmen araçta beklerken, met Şahin ve Yusuf Karakuş’un yeniden Yüksel gözcülük yaptı. Demir ise bom yargılanmasına hükmetti. Bunun üzeri bayı Mumcu’nun aracına yerleştirdi. ne hükümlü sanıklar tahliye edildi. Gözyaşlarıyla Evinin önündeki anmanın ardından Mumcu’nun Cebeci Mezarlığı’ndaki gömütü anma programının ikinci adresi oldu. Mumcu’nun gömü tü başında gözyaşı döken sevenleri, Cumhuriyet okurları ve Mumcu ailesi, katledilişinin 24. yılında da Mumcu’nun gömütü başında kırmızı karanfiller bırakarak anmaya devam etti. ‘Belki de hapiste olacaktı’ 24yıl önce bombalı saldırı ile öldürülen gazetemiz yazarı Uğur Mumcu, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde anıldı. DİSK Basınİş Sendikası tarafından yapılan açıklamada “Eğer Uğur Mumcu yaşasaydı eminiz ki ya buraya ifade vermeye gelecekti, kim bilir belki de hapishanede olacaktı diğer Cumhuriyet yazar ve yöneticileri gibi” denildi. DİSK Basın İşSendikası, 24 yıl önce arabasına yerleştirilen bomba ile öldürülen gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’yu dün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde yaptıkları basın açıklamasıyla andı. Açıklamaya DİSK Basınİş Sendikası Genel Başkanı Faruk Eren, gazetemiz Yazı İşleri Müdürü Bülent Özdoğan, gazeteci Ertuğrul Mavioğlu’nun aralarında olduğu gazeteciler ve CHP Milletvekili Barış Yarkadaş katıldı. Açıklamada konuşan Faruk Eren, 24 Ocak tarihinin basın tarihi için önemli bir gün olduğunu vurgulayarak, “Bugün hapishanelerde gazeteciler var. Eğer Mumcu yaşasaydı eminiz ki ya ifade vermeye gelecekti ya da belki de diğer Cumhuriyet yazarları Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Musa Kart, Ahmet Şık gibi hapishanede olacak DİSK Basın İşSendikası, Uğur Mumcu için dün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. tı” dedi. Mumcu’nun basın tarihinin en önemli gazetecilerinden, üstatlarından biri olduğunun altını çizen Eren, “Uğur Mumcu’yu ve katledilen tüm gazetecileri saygıyla anıyoruz. Hapishanelerde bulunan meslektaşlarımıza dayanışma içinde olduğumuz bir daha yineliyor, onların serbest bırakılmasını istiyoruz” diye konuştu. CHP’li Yarkadaş ise, Mumcu’nun öğrencileri ve arkadaşlarının farklı bir ka deri yaşamadığını aktararak, “Uğur Mumcu, gerçekleri yazdığı için aracı bombalanarak katledildi. Katledemediklerinin bir kısmını yargılıyor, bir kısmını da cezaevine atıyorlar. Uğur Mumcu, bugün yaşasaydı ya bizimle birlikte burada olacak, ya şu an adliyede ifade verecek ya da Cumhuriyet gazetesinin diğer çalışanları Akın Atalay, Musa Kart ve Ahmet Şık’la aynı kaderi paylaşacaktı. Mumcu, Silivri Cezaevi’nde, yazdıklarından ötü rü bir bakıma iktidar tarafından cezalandırılacaktı” dedi. “Türkiye’de her şey değişiyor, gazetecilerin kaderi değişmiyor” diyen Yarkadaş, cezaevlerinde 140 gazeteci bulunduğuna, basın yayın organlarının KHK’lerle kapatıldığına dikkat çekti. Yarkadaş iktidara seslenerek, “Gazetecileri katletseniz de, cezaevine atsanız da gerçekleri yazmaktan hiçbir koşulda vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL / Cumhuriyet yurdun dört bir yanında anma etkinlikleri düzenledi Onu bugün daha iyi anlıyoruz İZMİR: Çiğli Uğur Mumcu Parkı’nda düzenlenen törene yağan yağmura rağmen yoğun katılım yaşanırken gençlerin 12 parçanın bir araya getirilmesiyle oluşturduğu Uğur Mumcu resmi büyük beğeni topladı. Çiğli Belediye Başkanı Hasan Arslan, “Cumhuriyet ve demokrasinin ilelebet yaşaması için böyle korkusuz yazarlara ihtiyacımız var” dedi. Karabağlar’daki Uğur Mumcu Parkı’nda düzenlenen anma törenine, Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu, CHP İzmir Milletvekili Özcan Purçu, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Tayfur Göçmenoğlu ve yurttaşlar katıldı. ESKİŞEHİR: Mumcu için Eskişehir’de adını taşıyan ve bombalı saldırıya uğradığı otomobilinin sergilendiği parkta anma töreni düzenlendi. Törene CHP milletvekilleri Utku Çakırözer ve Gaye Usluer, Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt ile çok sayıda kişi katıldı. ADANA: CHP ve ADD’nin öncülüğünde Uğur Mumcu Meydanı’nda yapılan anmaya CHP milletvekilleri Zülfikar İnönü Tümer, İbrahim Özdiş, Vatan Partisi, ADD, ÇYDD, Alevi Bektaşi Derneği, EğitimSen ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu katıldı. Mumcu için Seyhan Belediyesi’nin Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde sinevizyon gösterisi ve müzik dinletisi yapıldı. Çukurova Belediyesi’nin Orhan Kemal Kültür Merkezi’nde düzenlediği etkinlikte ise, gazeteci yazar Tayfun Talipoğlu, “Uğur Mumcu ve Gazetecilik” başlıklı şiirli bir sunum yaptı. BURSA: Uğur Mumcu’yu anmak için Bursa’da her yıl düzenlenen yürüyüşe valilik tarafından OHAL gerekçe gösterilerek izin verilmedi. Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa Şubesi, Bursa Gazeteciler Cemiyeti, demokratik kitle örgütleri, meslek odaları bu yıl anma etkinliğini Basın Kültür Sarayı önünde yaptı. Ortak basın açıklamasında, “Bugün Atatürk’ün, Cumhuriyet’inin tasfiye edilmek istenmesine tepki göstermek, çocuklarımızın geleceğine, mesleğimize ve ülkemize sahip çıkmak, hem memleketimize hem de Mumcu’ya karşı borcumuz” denildi. ZONGULDAK: Zonguldak Demokrasi Platformu tarafından Madenci Anıtı’nda ‘Acısı hâlâ taptaze’ Uğur Mumcu anmasına katılan Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü, “Aradan kocaman 24 yıl geçmiş. Halka adanmış basın emekçisi Uğur Mumcu’nun acısı hâlâ taptaze” dedi. CHP Şişli İlçe Başkanlığı ve CHP Şişli Gençlik Örgütü Harbiye’deki Uğur Mumcu anıtı önünde anma programı gerçekleştirdi. Etkinliğe CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat, Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü, CHP Şişli İlçe Başkanı Av. Veli Çelik, CHP Şişli İlçe Kadın Kolu Başkanı Ayşegül Çele bi ve CHP Şişli İlçe Gençlik Örgütü Başkanı Av. Hüseyin Duman katıldı. Atatürkçü Düşünce Derneği ve Türkiye Gençlik Birliği de Şişli Camii’nden Harbiye’deki Uğur Mumcu anıtı önüne kadar yürüdü. Anıtın önünde mumlar yakılarak, Uğur Mumcu’nun ses kaydı dinletildi. Ardından Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü Mumcu’yu öldüren kanlı ellerin kazanamadığını belirterek, Türkiye’nin karanlığa gömülmesine izin vermeyeceklerini kaydetti. l İSTANBUL/Cumhuriyet düzenlenen törene CHP İl Başkanı Ahmet Altun, Merkez İlçe Başkanı Ebru Uzun, Genel Maden İşçileri Sendikası Başkanı Ahmet Demirci katıldı. Platformun Dönem Sözcüsü Erdoğan Kaymakçı, “Mumcu, ‘tarikatlara ve cemaatlere alınan genç çocuklar, 30 yıl sonra general olacaklar ve Cumhuriyete karşı ayaklanacaklar’ sözüyle bu günleri göstermiştir” dedi. EDİRNE: Edirne Belediyesi önünde toplanan 100 kişilik grup, Uğur Mumcu fo toğraflarıyla Atatürk Anıtı’na yürüdü. Atatürk Anıtı’nda saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından grup, Uğur Mumcu Parkı’na geçti. Balıkesir, Trabzon, Samsun, Sinop, Malatya, İskenderun ve Gaziantep’te de düzenlenen anma etkinliklerine de binlerce kişi katıldı. l Yurt Haberleri Erdem Gül Gerçekleri yazan tutuklu CHP Mersin İl Başkanlığı, gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’yu katledilişinin 24. yılında düzenlediği panelle andı. Yenişehir Atatürk Kültür Merkezi’ndeki panele gazetemizin Ankara Temsilcisi Erdem Gül ve CHP Mersin Milletvekili Fikri Sağlar konuşmacı olarak katıldı. Erdem Gül, “Eskiden gerçekleri yazan gazeteciler sokak ortasında suikasta uğruyordu. Gazeteciler artık suikasta uğramıyor çünkü gerçekleri yazan gazeteciler cezaevindeler” dedi. Sağlar, 1970, 1980 ve 1990’larda yaşanan suikastları anlatarak, Uğur Mumcu’nun öldürülmesinin suikastlar zincirinin en çarpıcı halkalarından biri olduğunu söyledi. Sağlar, “Uğur Mumcu’nun ne kadar önemli bir düşünce insanı olduğunu, bugünleri önceden gördüğünü şimdiler de daha iyi anlıyoruz. Bu yapılar varlığını sürdürürse bu ülkede hiçbirimizin can ve mal güvenliği olmaz” dedi. Kendisinin de Uğur Mumcu suikastıyla ilgili birçok araştırma yaptığını hatırlatan Sağlar, “Biz bunları araştırdığımızda en azından bir hukuk vardı. Şimdi böyle bir şey yok. Bu anayasa geçtikten sonra Türkiye’yi bir kişi yönetecek” dedi. l ABİDİN YAĞMUR / MERSİN Prof. Dr. Coşkun Özdemir 24yıldan beri omuz başımızda boşluğunu duyduğumuz yurtseverliğin simgesi o yiğit adamı bugünkü ortamda ne kadar çok anıyor, ne kadar çok arıyoruz. Evet, yıllardır ülkemin Atatürk’ten, aydınlanmadan, çağdaşlıktan uzaklaşarak Cumhuriyet karşıtı bir iktidarın ve dış güçlerin güdümünde bir karanlığa doğru, dinci bir toplum yapısına doğru sürüklenişine tanıklık ederken, Uğur Mumcu’yu hatırlamamak özlemle anmamak mümkün mü? Vurgunları, soygunları, yolsuzlukları, Deniz Feneri’ni, Cübbeli’yi, Mısırlı tarihçiyi, dinci bir yapılanmanın kararlı adımlarını izledikçe, hep Uğur’u anmak geliyor içimden. Türkiye’de sosyal devletin, laikliğin, ba UĞUR’SUZ 24 YIL ğımsızlığın kökünü kazıyanların güç kazandığını görüp yaşadıkça, Uğur’u özlemle anmamak olur mu? Töre cinayetleri, kadın cinayetleri ile birbiri ardı sıra yitirdiğimiz gencecik, günahsız genç kızlarımızın acısı yüreğimizi dağlarken ve bunlara eklenen yıllardır süregelen terörle yitirdiğimiz gencecik insanların onulmaz acısını yaşarken her açıdan ülkenin ortaçağa sürüklenişinin, orduya kurulan kumpasın tanıkları olurken ‘keşke Uğur bizimle olsaydı’ diye düşünüyorum. Yakın dostlarımız İlhan Selçuk, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Doğu Perinçek ile birlikte emekli generallerin, profesörlerin, gazetecilerin sabah karanlığında bir baskınla ve hoyratça gözaltına alındı ğı, yaşam mücadelesi veren sevgili Türkan Saylan’ın evine polis baskını yapıldığı uğursuz günlerde, Uğur’u hatırladık. Yıllardır masum protesto ve gösterilerde yerlerde sürüklenen ve coplanan genç çocuklarımıza, o tertemiz Gezi çocuklarına reva görülen şiddeti izledikçe, yaşasaydı Uğur’un, bu zulmün bu haksızlıkların nasıl üzerine gideceğini geçiriyoruz aklımızdan. İki cumhuriyet laiklik karşıtı örgütün suç ortaklığını izleyen kapışmalarını kimbilir nasıl ele alacak, nasıl irdeleyecekti. Sağ olsaydı ne büyük bir heyecanla o yürek soğutucu yazılarını okuyacaktık... Birkaç yıl önce Küba’da bir süre kalıp orada 50 yıldan beri ambargo altındaki bu ülkede kapitalizme ve emperyalizme kar şı nasıl  bir direnç oluşturulduğuna yakından tanık olduğumda, yine bu bağımsızlık savaşçısı antiemperyalist büyük gazeteci, büyük yazar Uğur Mumcu ile birlikte Kübanın efsanevi lideri Fidel Castro’nun “Sizin Atatürkünüz var. Başka bir lider aramaya ihtiyacınız yok” deyişini hatırladım. Onunla paylaşmak istedim duygularımı. Hiçbir zaman, hiçbir yerde eksik olmayan yurt ve insanlık düşmanları, onun vücudunu 24 yıl önce yok ettiler. Şimdi o yürekli,  o yiğit insanın, yitirdiğimiz tüm yurtseverler adına yükselttiği haykırış tüm namuslu yurtsever insanların kulaklarında çınlıyor... “Vurulduk ey halkım unutma bizi, göz göre göre öldürüldük...”   Onun sesini duyuyor musun, onu anlıyor musunuz? Ey halkım unutma Uğur’u... Sen gazetecileri öldür; gazetecilik zaten kendiliğinden ölür Dün Uğur Mumcu’nun ölüm yıldönümüydü. Ondan önce Hrant Dink’in... Sonra Çetin Emeç’inki gelecek, Bahriye Üçok’un, Sivas katliamının ve diğerlerinin yıldönümleri... Hiç uyanamadığımız zincirleme bir karabasan gibi. Tüm yıldönümlerinin üzerinden hep aynı cümlelerle atlayıp geçiyoruz. “Unutmadık” diyoruz. “Hesap soracağız” diyoruz. Ama “Anladık” diyemiyoruz. “Çözdük” hiç diyemiyoruz. “Bir daha asla olmayacak” demeye dilimiz varmıyor. Daha korkunçlarını bekler haldeyiz. Sabahattin Ali’nin tedirginliğinden havalanan ve yarım asır boyunca omuzdan omuza dolanan; En son da Hrant Dink’in tedirginliğine konan bir güvercinin yorgun arkadaşlarıyız. Bu ülke, iktidarı devamlı o güvercine değil o güvercinin peşindeki yırtıcı kuşlara yem verenlere teslim etmesin diye, aynı sözü inatla söylemekteyiz. Bir nebze bile olsa hâlâ bizim tercihlerimizle belirlenebilen bu sistem, tamamen bağımsız ve tamamen laik olmadıkça hepimiz tehlikedeyiz. Dilediğimiz kadar hafızalarımızı taze tutalım; unutmayalım. Dilediğimiz kadar “Hesap soracağız” diye haykıralım; Aklıyla, sorularıyla, itirazlarıyla, şüpheleriyle ve ikazlarıyla hayatımızın tam merkezinde hâlâ dimdik duran; Layıkıyla gömmediğimiz, gömemediğimiz o ölülerimiz; Onca zamana ve onca acıya rağmen bir türlü başımıza toplayamadığımız bir yarım aklın utanç verici nişaneleri. Nasıl derin ve korkunç bir uykuya daldıysak, bu ülkede neye kast edildiğini anlamamakta hâlâ ısrar ediyoruz. Zamanında şuursuz bir liberallik rüzgârına kapılıp demokrasi adına laikliği tartışmaya açanlarla hâlâ ama hâlâ boğuşuyoruz. Zamanında şu an iktidarda olan zihniyeti allayıp pullayıp pazarlayanlar, bugün sanki bunda hiç payları yokmuş gibi, demokrasi elden gidiyor diye ağlaşmaktalar. Bir yandan da hâlâ Cumhuriyet’i ve kurucularını aynı köksüz ve zamansız hevesle yerden yere vurmaktalar. Babalarıyla hesabını görememiş yaralı evlatlar gibiler. Çocukluk travmaları üzerinden yeni travmalar yaratıp kendi yetişkinlik sorumluluklarını hiçe saymaktalar. Güncel ve ivedi sorunları çözmekte çuvallamamışçasına... Geçmişin yaraları üzerinden kendi zaaflarını pazarlamaktalar. Geç gelen adaletle sorunları yok. Anı yaşıyorlar ve sadece doğru ata oynamayı kolluyorlar. Kumarda kaybederlerse aşkta kazanacaklarını sanıyorlar. O noktada ortada aşk meşk kalmayacağını, muhaliflerle birlikte hapse tıkılan onca liberale ve tarikatçıya rağmen inatla anlamıyorlar. Belki de, ölen öldü, kalan sağlar bizimdir mantığındalar. Referandumdan evet çıkarsa, ihtiyaç duyulacak güdümlü muhalefet kontenjanına şimdiden adaylıklarını kolluyorlar. Ve o gün geldiğinde, bugün yazdıkları gazetenin ve zar zor da olsa yapılan gazeteciliğin yerinde yeller eseceğini herkesten daha iyi biliyorlar. Yeni anayasa yürürlüğe girerse, meydan, evet, muhtemelen onlara ve onlar gibilere kalacak. Ve o meydanda kocaman harflerle şu yazacak: Sen önce gazetecileri öldür teker teker. Sonra gazetecilik kendiliğinden zaten ölür üçer beşer. l KANİ BEKO’DAN AÇIKLAMA: İşaret ettikleri birer birer karşımıza dikildi DİSK Genel Başkanı Kani Beko, gazetemiz yaza rı Uğur Mumcu’nun katledilişinin 24’üncü yıldönümünde bir mesaj yayımladı. Mumcu’yu hasretle andıklarını kaydeden Beko, “Uğur Mumcu ülkemizin bugün içinde bulunduğu durumu yıllar öncesinden görmüş, ‘cemaat’ yapılanmasının üstüne gitmiş, araştırmacı gazeteci ve aydın kimliğiyle siyasetçileri ve halkı uyarmıştır. Uğur Mumcu devlet içindeki çeteleri, devletin tüm kurumlarına sızan tarikatları, kamunun kaynaklarını tüketen yolsuzlukları yıllar önce karşımıza ilk çıkaranlar arasındaydı. Bugün onun işaret ettiği tehlikeler birer birer karşımıza dikildi. Onun katledilişi, saptamalarında ve düşüncelerinde, gerçeğe ne kadar yaklaştığının en açık kanıtıydı” dedi. Beko, açıklamasında siyasi cinayetlerle katledilen gazetecileri sıralayarak, “Gazeteciler gerçeklere yaklaştıkça, gerçekleri halka ulaştırdıkça ya katledildiler ya hapsedildiler” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle