05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 10 Ocak 2017 10 haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY / MÜNEVVER OSKAY Sevgili genç dostum Akın Atalay Sana “genç dostum” dememi yadırgadın mı? Aslında hâlâ gençsin tabii, ama benim için seni ilk tanıdığım zamandaki gibisin. Sevgili eşim Bülent Tanör’ün çok sevdiği, beğendiği öğrenciler olurdu, bir de çok sevdiği, beğendiği sınıflar olurdu. Bana “Bu seneki sınıf çok iyi; çok güzel tartışmalar yapanlar var; çok akıllı çocuklar var” derdi örneğin. Sizin sınıf, onun o çok beğendiği sınıflardan biriydi. Sen de, sınıf içinde en beğendiği öğrencilerden bir tanesiydin. Onun sevdiği öğrencilerin çoğunu ben de tanıma fırsatına sahip olurdum. Seni de öyle tanıdım. Sonra sen büyüdün; Bülent’in avukatı bile oldun. Bülent’in dik duruşu, eğilmeyişi, doğru bildiğini savunmaktan kaçmaması, zamanında onun aleyhine bir dava açılmasına neden olmuştu. Kanserinin son yılına girmiştik artık. Avukatı sendin. Armut lu vapurundan inişimizi, Bülent’i Yenikapı’da bekleyen sana teslim edişimi hatırlıyorum; onu duruşmaya götürmüştün. Cumhuriyet gazetesindeki görevin sırasında da birçok temasımız oldu. Sizin yayınlardan çıkan Bülent’in Kurtuluş Kuruluş kitabının yeni basıları için düzeltmeler yaptığımda, bunların gerçekleşmesi için en az benim kadar titizlendiğini nasıl unuturum. Ayrıca, Hülya ve Oktay Uygun’un senin için yazdıkları “Gazetenin bağımsız, tarafsız ve çoğulcu bakış açısına sahip olmasında büyük katkısı oldu” sözlerine aynen katılıyorum. Gözaltına alınacağını bilerek, gözaltına alınmak üzere yurda dönmeni, sonra nedenler arasında “kaçma ihtimalin bulunduğu” da sayılarak tutuklanmanı her hatırlayışımda gülüyorum, kusura bakma. Gülmem sana ters gelebilir, ama tam bir ironi örneği. Gülmemek mümkün mü! Musa Kart’ı hatırlıyorum, ilk gözaltına alındığında “Kendimi bir karikatürün içinde hissediyorum” demişti. Gerçekten de bir çizerin, bir karikatüristin tutuklanma sı da tam bir karikatür. On kişi (11. kişi henüz yeni tu tuklu) iki ayı aşkın süredir tutuklu olduğunuz halde, hakkınızda hâlâ iddianame düzenlenmemesi (yoksa “düzenlenememesi” mi demeliyim) ilginç değil mi? İster istemez insanın aklına “Belki de suçlayacak suç bulamıyorlar; bulsalar iddianameyi yazarlardı” diyesi geliyor. İster misin, bir türlü uygun suç bulamasınlar da sizi salıvermek zorunda kalsınlar?? Olur olur. Belki de hep beraber yakında çıkarsınız. Başta sana, tanışmak fırsatı bulamamış olsam da içerdeki tüm arkadaşlarına sevgilerimi yolluyorum. Mektubumu, 19. yüzyıl İngiliz şairlerinden P. B. Shelley’nin bir şiirinin üç satırını Türkçeye çevirerek bitirmek istiyorum: “Ey rüzgâr, Eğer kış geldiyse İlkbahar çok uzakta olabilir mi?” Klavyeden tezgâha ekrandan pazarcılığa Erdoğan’dan basına 10 Ocak mesajı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü için yayımladığı mesajda “basın mensuplarımızın, terörle mücadelenin yanı sıra, demokrasimizin güçlenmesine, ülkemizin ilerlemesine, birlik ve beraberliğimizin korunmasına önemli bir katkı sağlayabileceklerine inanıyorum” ifadelerini kullandı. Erdoğan mesajında, “Medyanın bağımsızlığının en iyi biçimde sağlanması için, hukuki düzenlemeler kadar, basın kurum ve çalışanlarının, meslek ahlakına, tarafsızlık ilkesine uymaları, hak ve özgürlüklere saygıyı esas almaları da önemlidir. Sosyal medyanın kamuoyu üzerindeki etkisinin giderek artması dikkate alındığında, bu mecra aracılığıyla terör propagandası yapılmasının, hak ve özgürlüklere yönelik ihlallerin nasıl önüne geçilebileceği meselesi halen çözüm aranan konular arasındadır” dedi. l Haber Merkezi Veli Ağbaba: İşsiz gazeteci günü olsun CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya milletvekili Veli Ağbaba yaptığı açıklamada, 10 Ocak’ın Çalışan Gazeteciler değil, “işsiz gazeteciler günü” olarak kutlanması gerektiğini söyledi. Ağbaba, “Türkiye, tüm dünyada baskı, şiddet, insan hakları ihlalleri ile anılan bir ülke haline geldi. Özgürlükleri genişleteceğiz diye iktidara gelenler, özgürlükleri teker teker ortadan kaldırdılar. 2016 sonu itibariyle işsiz gazeteci sayısı on bine yaklaştı. Çok yakında çalışan gazeteciden çok, işsiz gazetecisi olan ülke olacağız” dedi. Abisinin triko atölyesinde çalışan Yıldırım, “Eski işimi özlüyorum” diyor. Mesleğinden koparılan dört gazeteci yaşadıklarını anlattı Ekonomi editörü Gökhan Kazbek, kameraman Mevlüt Aydoğan, kameraman İsmail Yıldırım ve teknik yönetmen Kemal De mir... İşsiz kalıp sektör değiş tiren medya ça lışanı dört isim. 15 Temmuz dar be girişiminin ve OHAL’in mağdur ettiği dört isim, SEYHAN AVŞAR ailelerine bakmak, kredi borçlarını kapat mak ya da çocuk okutmak için ayakta kalmaya çalışıyor. Türkiye’de, gazeteci liğin geleceğinden umutsuzlar. “Başka işler yapmaya mecbur bırakıldık” diyorlar. MEVLÜT AYDOĞAN Hâlâ telsiz dinliyor Gökhan Kazbek (51) ve Mev rinin kurumlara CV yollaya lüt Aydoğan (49), 2009 yılından rak girmeye çalışması çok acı. beri TRT TÜRK’te beraberdi. Ge Zor günler geçirirken, bir ar zi direnişi sırasında sosyal med kadaşım, ‘İMC TV’de çalışmak ya paylaşımları gerekçe göste istemez misin?’ diye sordu. rildi. Önce, Aydoğan, sonra da Ben de kabul ettim. İMC TV, Kazbek işten çıkarıldı. Fark Türkiye’de ve dünyada olması lı medya organlarında iş bul gereken haberciliği yapıyordu. dular. Kazbek, İMC TV’de çalı Son dakikaya kadar çok iyi ha şıyordu. Aydoğan ise kayyum bercilik yaptık. 2 yıl çalıştığım atandıktan sonra Cihan Haber İMC TV, KHK ile kapatıldı. Yi Ajansı’nda işe başlamıştı. İki ne işsiz kaldım” diyor. arkadaş, 2016 yılında ise KHK mağduru oldu. Umudumuz ağaçta Şimdi, Okmeydanı’nda bir Kazbek, en çok da genç arka marangoz atölyesinde bir ara daşlarının işsiz kalmasına üzül ya geldiler. Aydoğan, mesle müş: “Onlar işsiz kalmaya alı ki alışkanlığından vazgeçeme şık değiller. Büyük şok içeri miş, hâlâ polis telsizi dinliyor. sindeydiler. Evin kirası, fatu Kazbek’in kamerası yanıbaşın ralar...” Kazbek, marangozluk da. El emeği göz nuru ahşap ak serüvenini ise şöyle anlatıyor: sesuarları, yakında internetten “Ağaçla aksesuar yapmaya il satışa sunacaklar. gim vardı. Mevlüt Aydoğan ile Kazbek, işsizliğin gazetecili bu marangozda buluştuk. ‘Kim ğin kaderi olduğunu söylüyor. Milyoner Olmak İster’ yarışma TRT’den atılınca tazminatı bi sından da 15 bin TL kazandım. le verilmemiş. “Birçok yere CV Benim katıldığım bölüm yılbaşı yollamaya başladım. Ama ge gecesi yayınlandı. İşlerimiz şu ri dönüş olmadı. 20 yılı aşkın an pek parlak değil. Ama umu süredir gazetecilik yapan bi dumuz ağaçta...” SSÖIZZLLAETRAN GÖKHAN KAZBEK Kazbek: “Öyle bir ayda kapandı ki kanalımız önümüz kıştı... Mayıs olsa doğalgaz yanmayacaktı. Yazın peynir ekmek de olsa yersiniz, kışın çocuk çoluğa sıcak çorba kaynamalı... ” Televizyondan pazara KEMAL DEMİR Kemal Demir (24) kapatı ye çok paniklemedim. Teklan TV10’nun teknik yö nik sorun yoktu. Türksat’ı aranetmeni... Demir, TV10’a ku dım. ‘TV10’dan arıyorum’ derulduğu ilk günden beri emek dim. Telefondaki ses, çok kaveren isimlerden. Çalıştığı sü ba bir konuşma biçimiyle ‘kare boyunca yüz binlerce kilo pattık’ dedi.” Demir, 6 ay sonmetreyi kat etmiş, 1500’den ra baba olmaya hazırlanıyor. fazla köy ziyeret ederek çe Bebek heyecanını bile tam olakimler yapmış. Kapatılma ka rak yaşayamamış. Kredi borçrarını ilk öğrenen isim olan De ları birikince, ailesinin destemir, şunları söylüyor: “Bir an ğiyle pazarcı olmaya karar veda yayının kesildiğini fark et ren Demir, haftada 3 gün çetim. Teknik bir problemdir di yizlik hurç satıyor. Eşimle kafa kafaya verip ağladık Mevlüt Aydoğan, kendini ‘alaylı’ kameraman diye tanıtıyor. Sektörde, habere motosikletiyle gitmesiyle ve hızıyla tanınıyor. Yeşilçam’da malzeme taşırken, 1994’te Kanal 7’de teknik yönetmen olarak işe başladı. 1999 yılında ise kamerayı sırtlandı. Kanal D, TRT, TRT TÜRK ve kısa bir Ulusal Kanal tecrübesi derken, Gezi direşini sırasında işsiz kaldı. Son olarak kayyım atanan Cihan Haber Ajansı’nda çalışma teklifi aldı. O dönemi şöyle anlattı: “İlk başta bu teklifi reddettim. 20 gün boyunca ısrarla aradılar. 3 çocuğum var. Mecburen kabul ettim. 15 Temmuz darbe girişiminde sokakta canım pahasına çalıştım. İyi maaş veriyorlardı. Buna güvenerek, çocuklarımın isteklerine, ‘evet’ demeye başladım. 28 Temmuz’da ajans kapatıldı.” Cinnet getirirdim Aydoğan, meslek hayatı boyunca en zor günleri bu süreçte geçirdiğini söylüyor. “Çocukların ihtiyaçlarını karşılayamayınca eşimle kafa kafaya verip ağladık. Saçım bembeyaz... Bu mesleğe çok emek verdim. Biz, gazeteciler, doktorun, mühendisin, öğretmenin haberini yaptık. Bir tek kendi haberimizi yapamadık. Bu ağaç oyma işi olmasaydı, cinnet getirip, tüm ailemi ve kendimi öldürebilirdim. Zor günler yaşattı bu meslek bana. Mesleğe bir daha dönmeyeceğim” diyor. Trikoda çırak İsmail Yıldırım (26) kapatılan TV10 televizyonunun üç yıllık kameramanı. 2013 yılında Hrant Dink’in öldürüldüğü gün karar vermiş bu sektöre girmeye. İlk önce kısa bir süre AGOS gazetesinde çalışmış. Televizyonun kapatılmasına çok üzüldüğünü söyleyen Yıldırım, “RTÜK’ten sadece bir kez bir konuğun söylemleri nedeniyle ceza yemiş ve cezasını ödemiş bir kanalın kapatılmasını şaşkınlıkla karşıladım. Bizler, TV10’u sadece çalıştığımız bir işyeri olarak görmedik. Kapatılma kararıyla çok sarsıldık. Duygu dolu anlar yaşadık. Biz, o televizyonu milyonlarca lira para ile değil, elimizdeki çok kısıtlı imkânlarla, emeğimizle yarattık. Gözümüzün önünden kendi yarattığımız şeylere el konulması bizi derinden yaraladı. Ceza kimeydi? Bize mi yoksa Alevi hareketi ve Alevileri miydi?” diye soruyor. Yıldırım, şu an abisinin triko atölyesinde çalışıyor. Makinelerle ilgileniyor, temizlik yapıyor, bulaşık yıkıyor. Yıldırım, yeni işini şöyle anlatıyor: “İyi bildiğiniz ve hâkim olduğunuz bir işi bırakıp, gündelikçi olarak hiç bilmediğiniz bir işte çalışmak zor. İlk günler çok zorlandım. Çok hata yapıyordum. Çok yoğun duygular yaşadım. Gezdiğim, onlarca kişiyi tanıdığım, sosyal bir işten çıkıp, kapalı bir atölyenin içinde çalışmak bana çok zor geliyor. Burada yaptığım işler dediğim gibi çıraklık seviyesinde. Bazen 40 kilo ağırlığındaki çuvalları taşıyorum. Eski işimi özlüyorum. Bir gün geri döneceğim... Çetin Altan’ın dediği gibi enseyi karartmıyorum.” TV10’da İstanbul’da işsiz kalan 10 kişiden biri olan Yıldırım: “TV10’da çok büyük paralar almasak da maaşlarımız ödeniyordu. Borçlanmıştık. Ansızın, hiçbir bildirim yapılmadan kapımıza kilit vuruldu.” İSMAİL YILDIRIM C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle