15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 8 Ağustos 2016 6 Dolgu topuklu efe haber EDİTÖR: TAMER KAYAŞ TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, Aydın’ı sosyal demokrat bir kente dönüştürürken yere sağlam basıyor Angela Merkel, Hillary Clinton, Theresa May... Dünyaya “kadın eli” de ğerken Türkiye’de işler tersi ne ilerliyor. Nedense kadınlar, gençlerle birlikte siyasetin “yan unsuru” olarak gö rülüyor. Tam da bu nedenle partilerde “kadın” ve “genç lik” diye ayrı “kol lar” oluşturuluyor. HAKAN DİRİK Erkekler “mühim” konularda siyaset yaparken, onlara da afiş asma, imza toplama gibi oyalanacakları görevler yükleni yor. İzmir Aydın otoyolunun so nu, beni, bu geleneği bozan istis nalardan biriyle, iki dönem mil letvekili seçildiği Aydın’da iki dönemdir de belediye başkanlığını yürüten Özlem Çerçioğlu’na Çerçioğlu götürüyor. Altın rengi belediye binasının kendisi bile yönetim de kadın farkını hemen hisset tiriyor. Sokakların temizliği de öyle... Makam odasında, “devlet adamı grisi” yerine çiçekli, renk li giysili birinin elini sıkmak insanın içini açıyor.  Özlem Çerçioğlu, Aydın’da çok seviliyor. Benim de katıldığım birkaç ‘selfie’ isteğini geri çevirmedi. Siyaset terazisinde dengenin kadınlar aleyhinde olmasına ilişkin “dertleşerek” başlıyoruz sohbete: “Demokrasinin daha gelişmiş olduğu ülkelerde durum böyle değil. Parlamentoda “bir kadın olarak sus” gibi söylemler yükseliyor. “Kadın yüksek sesle kahkaha atmamalı, gece sokağa çıkmamalı” deniyor. Böyle bir iklimde kadınlar siyasetten hızla uzaklaşıyor. Şimdi parlamentoda belki önceki yıllara göre daha fazla kadın milletvekilimiz var, ama yerel yönetimlere baktığımızda OECD ülkeleri içinde son sıradayız. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun gösterdiği duyarlılığın diğer liderlere de örnek olması gerekir. Ama kadınlarımız da önce sosyal ve ekonomik yaşamın içine katılmalı, sonra da kendi düşüncesindeki siyasi partiye üye olup çalışmalı. Evde oturuyorsanız kimse sizi alıp ne yerel yönetici yapar ne de milletvekili.” Erkekçe siyaset  Siyasetteki kadın oranının düşük olduğu bir gerçek, ancak bir başka gerçek de siyasette var olan kadınların da “erkekçe” söylemlerle, “erkek gibi” siyaset yaptıkları. Bunu hatırlatınca siyasetin acımasızlığını vurguluyor, “Üstelik de koltuk da bir tane!” diyor: “Kadınlar, erkekleşmeden siyaset yapmalı. Öyle olursa anlamı olmaz, zaten onu yapan birçok erkek var. Ben siyaseti erkekleşmeden yapıyorum. Kente bazen kadın gözüyle, bazen belediye başkanı gözüyle, bazen de anne gözüyle bakarım. Ama öyle bir konjonktür gelişiyor ki, ayakta kalabilmek, varlığınızı devam ettirebilmek için göze göz, dişe diş mücadele vermek zorunda kalıyorsu nuz. Çünkü siyaset çok acımasız bir ortam. Mesela benim hiç kadın rakibim olmadı. Olmasını çok isterdim ama olmadı, olmuyor.” Önce anket yapıyorum Kadın ve anne olmanın bir kentin yönetimini nasıl etkilediğine gelince. Özlem Çerçioğlu’nun belediye başkanlığına milletvekilliğinden daha çok ısındığı her halinden belli. Yaptıklarını ve yapacaklarını anlatırken heyecanı hem yüzüne hem diline vuruyor: “Bir yere herhangi bir yatırım yapmadan önce anket yapıyoruz. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar ne istiyor ona bakıyoruz. Onların fikirleri doğrultusunda hareket ediyoruz. Büyük projelerimizde de referandum yapıyoruz. 2 ay önce, Aydın merkeze 12 dakikalık mesafede 177 dönümlük alanı 100 milyon liraya kamulaştırdık. Sonra da oraya sandık koyduk. Çocuklar dahil Aydın halkı oy kullandı. Biz zaten öyle öngörüyorduk, sandıktan da yüzde 99 yeşil alan isteği çıktı. Orayı aynı Central Park gibi bir park hali ne getireceğiz. Aydın’a bu da yetmez. 78 kilometre uzaklıkta 500 dönümlük bir araziyi kamulaştırdım. Burada yine aynı mantıkta doğal yaşam parkı yapacağız. Ardından burada bir 500 dönümlük araziyi daha kamulaştırarak ikinci etabını yapacağız.” Belediye başkanı kadın, anne ve sosyal demokrat olunca söz dönüp dolaşıp sosyal belediyeciliğe gelmez mi? Bu alandaki lokomotif kuruluş kooperatifler. Bazı örnekleri şöyle anlatıyor: “Bütün belediye başkanları altyapı çalışmaları yapıyor, bizim asıl iddialı olduğumuz alan sosyal belediyecilik. Özellikle tarımda ve kadınların kooperatif kurmasına yardımcı oluyoruz. Çine Mutaflar’da kadınlarımız ön anlaşmayla 3 milyon çiçek üretti, belediyemiz satın aldı. Karacasu’da kadın kooperatifi mantar üretimine başladı. Bozdoğan’da yerli tohum projesi uyguluyoruz.” Elleri bağlı!  Tüm bunları yaparken en bü Yere sağlam basıyor  “Dost başa düşman ayağa...” derler ama sohbet içinde o kadar çok “topuklu” kelimesi geçince, ister istemez gözüm ayakkabılarına kayıyor. Gerçekten topuklu, ama öyle “çıtkırıldım” olanlardan değil. “Apartman” diye nitelendirilen cinsten dolgulu, “sağlam” topuklar. Anlaşılan hem sokakta hem siyasette yere sağlam basıyor. Kimseye de “pabuç” bırakacak gibi görün müyor. Zaten öyle de olmuştu. son dönemde, 2 yıl içinde hükümetin belediyeye 220 müfettiş göndermesini dert etmiyor. Kadınların yanı sıra gençler, dezavantajlı bölgelerdeki çocuklar, engellilere özel önem verdiğini vurguluyan “Dolgu Topuklu Efe”, yönetim felsefesini “Ben yaşadığım kentte insanların hayatını kolaylaştırmak için çalışıyorum” diye özetliyor. yük handikap, farklı bir partiden merkezi hükümetle çalışmak. ANAP döneminde Turgut Özal, yerel seçimler tehlikeye girdiğinde “Elleri kolları bağlı belediye başkanı ister misiniz” diye yurttaşları tehdit ediyordu. Çerçioğlu’nun şansızlığı, tüm belediye başkanlığı döneminin, benzer zihniyetteki AKP hükümetiyle eşzamanlı yürümesi. Bunları hatırlatınca parlayan yüzünü görünce, ona neden “topuklu efe” lakabının takıldığı anlaşılıyor: “Milli irade denip duruluyor, o milli iradeye saygı göstermek lazım. Demokrasiyi gerçek anlamda içine sindirmek lazım. Bir kentte yaşayanlar, muhalefetten bir belediye başkanı seçtiyse elini kolunu bağlamak herhalde demokrasiye uygun bir şey değil. Tek ses, tek renk mi olsun? O zaman demokrasi olmaz ki! Farklı düşünceler olacak, temsil edilecek...”  501 oydan 100 bin farka “Bizim de bir kadın başbakanımız olsun” diye halka anlatılarak getirilen Tansu Çiller tarzı politikacılara hiç benzemiyor Özlem Çerçioğlu’nun siyasetçiliği. Aydın sokaklarında birlikte yürüme teklifini kabul ettiğinde bu daha iyi gözlemleniyor. “Başkanlarını” gören özellikle kadın ve çocuklar, hemen yanına koşturuyor. Onu bir “idol” olarak gördükleri hem sözlerinden, hem gözlerinden okunuyor. Ona sarılırkenki samimiyetleri, sadece 501 oy farkla göreve geldikten sonra ikinci seçimde en yakın rakibiyle arasındaki farkın nasıl 100 bine çıktığını açıklıyor. GAZETECİ BAĞDAT: Solculuktan alsınlar Darbe sonrası başlatılan soruşturma kapsamında pasa portuna el konulan gazeteci Hay ko Bağdat, “İçine doğduğum bir tane cemaat var, o da ‘çok afe dersiniz’ Ermeni Cemaati’dir. Be ni alacaklarsa solculuktan, dev rimcilikten alsınlar; ne FETÖ’cü sü yahu!” dedi. Bağdat, havalima nında yaşadıklarını şöyle anlat tı: “İki polis pasapor tumu aldı. Mesleği mi öğrenmek istedi ler. Gazeteci olduğu mu söyledim. Han gi televizyon kana Bağdat lında olduğumu merak ettiler: ‘İMC TV’ dedim. Cemaat’in kanalı mı o di ye sorunca, ‘Hayır. Kürtlerin ka nalı. Hangisi daha tehlikeli?’ diye yanıt verdim. Gülerek, ‘Bu aralar ikisi de tehlikeli’ dediler. Gözaltı kararı olmadığı için pasaportuma el konulup bırakıldım.” Gazeteci Bağdat, vekiller CHP’li Selina Do ğan ve HDP’li Garo Paylan’ın ko nuyu Meclis’e taşıyacağını, başka hangi gazeteciler hakkında bu tür kararlar var soracaklarını söyledi. l Haber Merkezi GKeiznlti tteakni ıykaifpaıydıesi bölüp iEmsakmişeahtiar’mi ikışiylaerDEŞİFREETTİ Eskişehir’de Fethullah Gülen cemaati yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında 12’si tutuklu 89 kişinin yargılandığı davanın ilk duruşması geçen 18 Temmuz’da yapıldı. Mahkeme heyeti tutuksuz sanıklardan 5’inin tutuklu yargılanmasına karar verdi. Mahkeme, 5 Ekim tarihinde ertelediği duruşmada “Adil Gerçek” kod adlı gizli tanığın da dinlenmesini kararlaştırdı. Savcılığın hazırladığı 887 sayfalık iddianamede “Adil Gerçek” kod adlı gizli tanığın 2015 yılı Eylül ayında cumhuriyet savcılığında verdiği ifadesi de yer aldı. Gizli tanık, ifadesinde Eskişehir’de Fethullah Gülen cemaatine ait yurtlar, öğrenci evleri ve okuma evleri bulunduğunu, yurtdışındaki okullara eleman yetiştirildiğini söyledi. Gülen cemaatinin iki ayrı yönetime bölünmüş bir yapı olduğunu belirten gizli tanık, şunları anlattı: “Osmangazi Üni Adana’da IŞİD operasyonu Adana Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube ekipleri IŞİD’e karşı operasyon düzenledi. 50 ayrı adrese 500 polisle yapılan baskınlarda kanlı eylem planladıkları belirtilen, aralarında canlı bombanın da bulunduğu 35 kişi gözaltına alındı. Adana’da dün sabaha karşı zırhlı araçlarla belirlenen 50 adrese giden 500 polis eşzamanlı olarak evlere girdi, aralarında 1 canlı bombanın da bulunduğu öne sürülen 35 örgüt üyesini gözaltına aldı. Evlerde arama ya pan ekipler çok sayıda malzeme ele geçirdi. Gözaltına alınan zanlılar sağlık kontrolünden geçirilmek üzere Adli Tıp Birimi’ne getirildi. Gözaltına alınanlar arasında, polisin 3 gün önce gerçekleştirdiği operasyonda gözaltına alınıp, sevk edildikleri mahkemece serbest bırakılan 20 şüphelinin de bulunduğu belirtildi. Şüpheliler sağlık kontrolünden sonra sorgulanmak üzere Adana Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. l ADANA / DHA versitesi tarafına bir eyalet imamı, Anadolu Üniversitesi tarafına da ikinci bir eyalet imamı görevlidir. Eyalet imamlarının altlarında yardımcıları olan aynı zamanda tüm parasal işlerin takibini, kaydını yapan kişiler mevcuttur. Her bir bölge imamının altında da dörderli gruplardan oluşan küçük bölgeler vardır. Bu bölgelerin ba şında da bölge imamları vardır. Eskişehir’de büyük ve küçük bölge imamlarının sayısı 25 civarındadır. Bu imamlar Eskişehir’de toplanan paralardan maaş almaktadırlar. Ayrıca cemaate ait şirketler üzerine bu kişiler sigorta ettirilmektedir. Bu kişilere aylık toplam 45 bin TL civarında maaş verilmektedir.” l DHA İç savaş yaşanabilirdi! Yeni dönemin farkında mısınız? Bugün tabii ki 7 Ağustos mitingine yer vereceğiz. Kendi politik çemberimizin dışına çıkarak farklı şeyler yapmanın ve söylemenin zamanıdır. Bu nedenle de Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’li muhalefet kitlesinin mitinge katılması düşüncesini paylaştım. Çünkü Türkiye yeni döneme girdi. Çok önemli bir olay yaşadık. Darbe girişimi öncesi Türkiye ile sonrası Türkiye, iki farklı dönemdir. İç savaş yaşanırdı Fethullahçı teröristler, 15 Temmuz’u başarıp iktidarı ele geçirselerdi, Türkiye önemli ölçüde iç kargaşalığa, bir iç savaşa sürüklenebilirdi. Ordunun darbeci ve darbeye karşı birliklerinin birbirini yok etmeye çalıştığı bir ortam doğabilirdi. Halk kitleleri meydanlarda, sokaklarda olacaktı ve çok ağır kayıplar verilebilirdi. Fetö teröristlerinin belgelenen acımasızlığı, bir kıyıma dönüşürdü. Darbecilerin ABD ve AB’den destek aldıkları çok açık. Başarısızlık, onları derin bir hayal kırıklığına uğrattı. Acaba ülke bir iç savaşa sürüklenseydi, bu destekleri fiili müdahaleye dönüşür müydü, bilmiyoruz. Ama bu olasılık şüphesiz ki vardı. Olan ülkeye olurdu. Bir Libya mı olurduk, yoksa Suriye mi, bilemiyorum. Ama kendimize özgü dağıtılmış bir Türkiye olurduk. Yeni aşamanın farkındalar mı? Darbe sonrası Türkiye yeni bir aşamaya geçti. Geçti de, çeşitli siyasi mihraklar bunun gerçekten farkındalar mı, bu tartışmalı. Bugün itibarıyla Cumhurbaşkanı ve AKP yönetiminin farklı bir dil ve politika kullandıklarını görüyoruz. Cumhurbaşkanı ilk kez “Anayasanın bana vermediği yetkiyi kullanmayacağım” diyor. Bu Cumhurbaşkanı’nın bekleme odasına aldığı ve işine geldiği gibi yorumladığı Anayasayı askıdan indirdiğinin işareti mi? İhtiyatlı bir iyimserliği paylaşmamız için güçlü nedenler var. Böyle olması ülkemiz için olumlu sonuçlar verebilir. Büyük kamplaşma ve yarılma, yerini, birbirini dinleyen ve doğal olarak uzlaşı arayan kitleleri ve siyaseti ortaya çıkartmalı. İlkeler üzerinde siyaset. Büyük bir felaket karşısında doğal sonucu mu yaşıyoruz? İnşallah! Zarar büyük Evet, bu darbe girişimini yaşamamız, bugüne kadarki çıkarcı – yararcı, otoriter ve kamplaştırıcı siyasetin sonucudur. “Onlar da Allah diyorlardı” gibi bir düşünceyle hareket etmenin, ülkeye her açıdan ve çok boyutlu verdiği zararın telafisi mümkün değil. Bu politikayı izleyenler de adeta bir bedel ödemeden iktidarlarını sürdürüyorlar. Ama çok ağırını ödeyebilirlerdi ve dolayısıyla ülkeye de ödetebilirlerdi. Türkiye ne yazık ki bugün hâlâ bir musibet bin nasihatten iyidir, darbımeselinin yaşandığı ülke. Bir sırat köprüsünden döndük. Yeni bir dönem derken kastettiğim budur. Değişim gerçek mi? RTE ve adamları, politikalarında çok temel değişiklik yapacaklarını söylüyor. Olabilir mi? Bugün, ilk aşamada bunu söylemelerinde, ötekidüşman olarak gördükleri muhalefetin darbe girişimine karşı durmasında, yok etmeye çalıştığı medyanın darbecilere direnmesinde şüphesiz ki etkisi vardır... Ama daha önemli bir şey var: Yalnızlık, Fetö’den sonra dış saldırılara karşı iktidarlarının açıklığı ve kırılganlığı. Bu iki yönden de doğru: Hem RTE iktidarı hem de ülke açısından. Bu açıdan, bir güç ve ittifak arayışının da çok önemli bir nedeni bu. Mecbur kaldıkları için mi? Sorun ve öğrenmemiz gereken mesele şurada: Acaba RTE (ve arkadaşları), mecbur kaldıkları için şimdilik taktik bir geri adım mı atıyorlar; yoksa yaşadıkları büyük olay, siyasetlerinde ve düşüncelerinde, hem kendileri hem ülke geleceği açısından ciddi bir “düzeltme” yaşamalarına / yapmalarına yol açmış mıdır? Her şeyi bilen “teorik kalıplar”, pratikte bu sorunun yanıtını arayacağına, “tabii ki taktik” derler. Doğru çıkarsa “biz demiştik” diyecekler. Ama böyle olsa bile, yaklaşımlarının doğruluğunu göstermez. Doğru olan, bugüne kadar izlenen siyasetin açmazlarına bıkmadan işaret ederek, ana siyaseti etkilemeye çalışmaktır. Umarım, Cumhurbaşkanı, önünde açılan pencereden doğru şeylere bakıyordur. Bu darbeyi çağıran politikalarının özünü ve bütününü gözden geçiriyordur. Öğretmen Gökhan Açıkkolu gözaltında fenalaşarak yaşamını yitirmişti. Cenaze namazını imam yerine komşusu kıldırdı Darbe soruşturması kapsamında 14 gün önce gözaltına alınan ve fenalaşarak yaşamını yitiren öğretmen Gökhan Açıkkolu’nun cenazesi İstanbul’da izin verilmemesi üzerine cenaze aracı da verilmediği için ailesi tarafından kendi sağladıkları araçla Konya’ya getirildi. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, darbe girişiminde bulunanların cenaze namazının cami imamları tarafından kılınmayacağı talimatı nedeniyle Açıkkolu’nun cenaze namazını kıldıracak imam olmaması üzerine cenaze namazı, yaklaşık 40 kişinin katılımıyla mahalle sakinlerinden Mehmet Öztürk tarafından kıldırıldı. Açıkkolu, Büyüköz Mahallesi Mezarlığı’nda toprağa verilirken, mezarlığa yakınlarından başkasının girmesine de izin verilmedi. ‘Gözaltında öldü’ Türk Tabipleri Birliği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın, “Gökhan Açıkkolu gözaltında ölmüştür” başlığıyla yaptığı açıklamada, OHAL’in sona ermesi ve kanun hükmünde kararnamelerin iptal edilmesi gerektiği ifade edildi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle