15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 8 Ağustos 2016 EDİTÖR: TAMER KAYAŞ TASARIM: SERPİL ÜNAY KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] yorum 13 Türkiye: Dönme dolap! Bugün dördüncü haftasına girilen 15 Temmuz sürecinde, Türkiye’nin siyasal İslamı iki başlılıktan kurtuldu; tek kişinin öncülüğünde yeniden yapılanıyor. Kişiler, partiler, kurumlar, kısaca her şey buna göre biçimleniyor. Dönen dönene! Türkiye’de hemen her şey, yaptıklarının pek çoğu karanlık olan AKP’yi aklamak üzere dönüyor. Kişiler dönüyor. Geçmişte iki güce de, hem Gülen hareketine hem de AKP’ye omuz vermiş olanlar; anladık, uyandık diyerek AKP’ye dönüyor. 15 Temmuz’a kadar Mustafa Kemal Atatürk düşmanlığını iş edinenler de dönüyor, onu överek delikanlı kesiliyor. İyi de bunların şimdiye dek bu ülkenin insanlarının beynine akıttıkları Cumhuriyet karşıtı kin ve düşmanlıklar ne olacak? Partiler dönüyor. AKP’nin genel merkez binasına büyük bir Atatürk posteri asılıyor. Poster ile laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı olduğu AYM tarafından saptanmış olan AKP’nin yıllarca o binadan yönettiği, bundan sonra da yöneteceği kesin olan Cumhuriyet düşmanlığının üstü örtülür mü?! Meclis’teki ve sokaktaki siyaset, HDP dışlanarak daha fazla AKP eksenine dönüştürülüyor. Genel başkanları partilerinin içinde artık tartışılmaz kılınan CHP ve MHP’de AKP’lileşme ya da siyasal İslamcı şemsiyenin altına girme süreçleri güçleniyor. Saray Külliyesi görüşmeleri; nedense şimdilik mini olsun denilen Milli Anayasa anlaşmaları; açılmış davalardan şık tutumlarla karşılıklı vazgeçmeler; Yenikapı’ya kapılanılarak birlikte yapılan taçlandırma mitingleri AKP’ye dönüşmelerin yepyeni göstergeleridir. Hele geçen yıl zayıf AKP tarafından boşa çıkarılan CHP’nin koalisyon hevesinin nedense birdenbire yükselmesi, siyaset bilimine katkı yapacak bir baş dönmesinin işaretidir. Kurumlar gitti gider biçimde dönüyor Her gün üstü altına, altı üstüne getirilen hukuk ve eğitim kurumlarının dönmeleri hızlanarak devam ediyor. Bilişim devriminin yeni aşamalar kazandığı günümüzde AKP, Telekomünikasyon ve İletişim Başkanlığı’nı kapatıyor; çağımızdan uzaklaşıyor. Buna karşılık yıllık bütçe ödeneği 6.5 milyar TL ile 12 bakanlığı geride bırakan Diyanet, 15 Temmuz sonrası işleri çok daha artmış olacak ki bir taraftan bir milyar daha ek ödenek isterken, bir taraftan da bağlanacağı yer olarak illa da Cumhurbaşkanı diyor. Askeriyenin dönmesi ise burada açıklanamayacak kadar akıldışı! Gerçekte Türkiye tek adam öncülüğünde bir bilinmezliğe dönüyor. Fizik kuralıdır; dönerek ilerleme olmuyor! Peki, ya gerileme? Kim affetsin? Cumhurbaşkanı, ülkenin 15 Temmuz’da yaşadıklarından kendisinin sorumlu ya da suçlu olduğu nedeniyle olacak, önce “Allah bizi affetsin” dedi. Bu sözler, yazarı, yorumcusu ve patronuyla, son günlerde AKP’ye dönüşü iyice hızlanan ana akım basınyayında hararetle alkışlandı; çok samimi, çok içten... çok... bulundu; medyanın özgürlükçü görünen bölümü de döndü! Demokrasi çoktandır unutulduğundan kimsenin aklına Cumhurbaşkanı’na bu dünyada da hesap vereceği bir yer olduğunu söylemek bir türlü gelmedi. Demokratik düzeltme, günler sonra yine Cumhurbaşkanı’ndan geldi; Rabbim ve milletim bizi affetsin dedi! Alkışlar, bir kez daha arşa ulaştı. Ancak bir AKP milletvekili, Cumhurbaşkanı için Allah’ın bütün vasıflarını toplamış bir lider demişti; münafıklık olmasın ama bu durumda Cumhurbaşkanı’nın kendi kendini affetmesi gibi bir büyük demokratik sonuca milletçe ulaşmış olmuyor muyuz?! Ne mutlu! Yine de eğer Tanrı birilerini affedecekse, ülkeyi bu noktaya taşıyanları toptan affetsin! 8 Ağustos 2016 SAYI: 33178 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.18 04.08 04.37 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.00 13.17 17.07 05.47 13.01 16.50 06.13 13.24 17.11 Akşam 20.21 20.03 20.23 Yatsı 21.54 21.34 21.51 Medya OHAL Organı Değildir Gülen Cemaati’nin kanlı darbe girişiminin “suçüstü” yakala avı”na, kişisel düşmanlıkların intikam aracına dönüşmesine yol açtığı da ortada. Görev malar, polis ve savcılardaki iti lerinden uzaklaştırılanların ço raflar nedeniyle açıkça suçlan ğu için görevden almanın dı masına, girişimin bir terör ey şında herhangi bir soruşturma lemi olarak nitelenmesine, bu en azından şimdilik bulunmu şekilde anılmasına hiç kim yor. Ama medyada bu kişiler se itiraz edemez. Ama medya “terör örgütü” üyesi gibi ta nın bugünlerde unuttuğu “ma nıtılıyor, kimi zaman bu şekil sumiyet karinesini”, suçluluk de adlandırılıyor. Bu gazeteci bir mahkeme kararıyla kesinle lik ilkeleriyle bağdaşmayan bir şene kadar masumiyetin esas tutumdur. Yalnızca görevlerin alınması gerektiğini de hatırla den uzaklaştırılan kişiler değil makta yarar var. Suçüstü ya aileler, çocuklar da damgalan kalanmış darbecilerin, Gülen mış, yaftalanmış oluyor. Cemaati’ne mensup olup ol Kaldı ki görevden almalarla mamaları bir yana, eylemle ilgili çok sayıda örnek, bu iş ri açıkça ağır suç oluşturu lemlerin cemaate yakınlıkla il yor. Kuşkusuz bu kişilerin adlı gisi olmayan, olamayacak kişi adınca gazetelerde, medya or lere uzandığını, muhalif olma ganlarında anılmasında gaze nın yeterli sayıldığını da göste tecilik açısından hiçbir sakınca riyor. Cemaatle ilişkilendirilme yoktur. Ama bilindiği gibi Gü si anlamsız, imkânsız çok sa len Cemaati’nin darbe girişi yıda öğretmen, kamu çalışanı minin bastırılmasından sonra bu şekilde işlerinden uzaklaş ilan edilen OHAL kapsamında tırıldı. İstanbul Şehir Tiyatroları on binlerce kişi 70 bini aştığı sanatçılarından açığa alınanlar söyleniyor bu cemaate yakın ise bir başka çarpıcı örnektir. lık, mensubiyet iddialarıyla gö Cemaatin bankası olarak bili revlerinden alındı. Sayının ar nen bankada mevduatı olanla tacağı, çok sayıda ilgisiz kişi rın aynı şekilde töhmet altında nin zarar göreceği ortada. bırakıldıklarını da duyuyoruz. Devletin hemen her kuru Gazetelerin, gazetecile muna, kademesine cemaa rin meslek ilkelerine uymaları tin sızdığı, yerleştirildiği ger böyle zamanlarda cadı avının çeği göz önüne alındığında bu aracı durumuna düşmemele “önlemin” haklı olduğu sa ri gerekir. Medya, OHAL uygu vunulabilir. Şimdi hemen her lamalarının organı değildir. O kes siyasi partilerdeki, özellik her zamanki gibi kendi meslek le de AKP’deki durumu me ilkelerine bağlı kalmalıdır. Ga rak ediyor. Bu, gazetecile zeteler yeniden “zanlı”, “şüp rin de en fazla merak ettikle heli”, “sanık”, “hükümlü” ay ri, doğal olarak peşine düştük rımlarını anımsamalı, kendini leri konuların arasındadır. An savcı, yargıç yerine koymak cak bu uygulamaların “cadı tan vazgeçmelidirler. Kâğıt kalitesi Bulmaca sayfaları için önerilerim? 1 Bulmaca sayfasının tek ve kaliteli bir yaprakta yayımlanması. 2 Çok zor sudoku çözümleri için yöntem gösterilmesi. 3 Bulmacanın çözülmüş halinin ertesi hafta verilmesi. Bu isteklerimin bulmacaları hazırlayanlara duyurulması ve yazıişlerinin de olumlu yaklaşmasını diliyorum. Saygılarımla. Ali Niyazi Öz Uzun yazıkısa yazı İlhan SELÇUK’un özellikle üzerinde dur masına karşın köşe yazarlarımızın uzun yazma alışkanlığının önüne bir türlü geçilemiyor. Sözde, gazetede bu yönde bir kural belirlenerek yazıların kısaltılması istendi, hatta bazı yazarların yazı sayısı da azaltıldı. Belki son dönemlerde gündemin yoğunluğu ve olağandışı koşullar nedeniyle yazarlarımızın yazacak çok şeyleri olması bir dereceye kadar anlaşılabilir. Ancak İ. SELÇUK, böylesi koşullarda bile kısa ve öz yazmayı becerebilmiş ve tüm yazarlara önermiştir. Bu öneriye özenle uyan Orhan ERİNÇ ve az sayıdaki yazarların yazılarında ve diyeceklerinde bir eksiklik göremiyorum. Oysa diğer yazarların büyük çoğunluğu artık sayfanın altına da taşan iki sütunda yazmaya devam ediyorlar, korkarım yakında tüm sayfa boyuna da inecekler. Bu kapsamda sanki bazı yazarlarınıza iltimas durumu var gibi. Bazı yazarlarınızın yazıları alabildiğine uzun ve sanırım yarıya bile indirilse yazdıklarından pek bir şey eksilmeyecek. Sevgi ve saygılarımla. Kamil Aksoy Böyle cümle mi olur? Cumhuriyet’i, her geçen gün yozlaşan, yozlaştırılan Türkçenin kalelerinden biri diye düşünüyorum ve bu tür uygulamalarla karşılaşınca da üzülüyorum. Örneğin internet sitesindeki şu cümle: “Erdoğan’a işkence politikalarına ve toplu tutuklamalara karşı yaptırım yapmalıyız.” Ne zamandan beri “yaptırım yapılıyor”. Saygılar... Şahin Tekgündüz Düzeltebilirsiniz Uzun süredir, üniversite dönemimden beri Cumhuriyet gazetesi okuruyum gerek internetten gerek basılı ve severek de okumaya devam edeceğimi düşünüyorum. Size tek sitemim yazım yanlışlarınızla ilgili; hiç mi otomatik düzeltmeniz yok, yayımlamadan önce hiç mi okumuyorsunuz, gerçekten anlayabilmiş değilim; hatalara takılmaktan haberlere odaklanamıyorum. Biraz daha dikkat edebilirsiniz. Bu konuda sizi naçizane uyarmak/bilgilendirmek istedim. Saygılarımla, Melek Alpay ‘Toprağı bol olsun’ Sn. ERTEN, Spor sayfasındaki yazısında futbolculara kültür dersleri vermiş. Yalnız yazının sonunda rahmetli Bülent EKEN’i överken “...toprağı bol olsun...” demiş. “Toprağı bol olsun” deyiminin kimler için söylendiğini öğrenmesinde yarar var. Saygılar. M. Aydın Akça Okur Temsilcisi’nin notu: “Müslümanların inançları gereği ölen bir gayri müslim için Allah’tan rahmet dileyemeyecekleri, bu nedenle Müslüman olmayanlar için ‘toprağı bol olsun’ demeleri gerektiği” Diyanet İşleri tarafından savunulmuştur. Kuşkusuz kişiler kimi nasıl anacaklarına kendileri karar verebilirler. ‘Nusaybin’de yapılan hak ihlallerini bağımsız bir komisyon araştırsın’ GÖÇDER Diyarbakır Şubesi, 134 gün süren yasak süresince Nusaybin’de yaşanan hak ihlallerini raporlaştırdı. Rapordan satır başları şöyle: l Sivillerin ve esnafın yasakların olduğu dönemlerde hiçbir şekilde işyerlerini açamadıkları, işyerlerinde ve evlerde hırsızlık vakasının olduğu gözlemlendi. l Evlerini zorunlu bir şekilde terk edip çevre ilçelere yerleşen kişilere yardım yapılmadığı gözlemlendi. l Sokağa çıkma yasakları olduğu ve sonrasında ilçede olan mezarlıklarda cenazelerin defnedilmesine izin verilmediği gözlemlendi. l BM’nin temel bir belgesi olan Minnesota Otopsi Protokolü’ne göre insan hakları ihlalleri, işkence ve ölümlerle ilgili incelemelere bilimsel uzmanların, tarafların katılması esas alınmalıdır. TBMM’nin İnsan Hakları Komisyonu’nu zaman geçirmeden ilçede yaşanan hak ihlallerini araştırmak için aci len ilçeye davet ediyoruz. l Evleri yıkılan ve yakılan 6 ma hallenin 45.000’e yakın göç mağdurlarının şu an Nusaybin’e yakın il, ilçe ve köylerde barındığına dair tespitler yapılmıştır. l Devletin tekçi, ötekileştiren politikalarından derhal vazgeçmesi, çatışmaların bir an önce bitmesi, müzakerelere bir an önce dönülmesi, diyalog ve müzakere zemininin yeniden oluşturulması elzemdir. l Yurt Haberleri Şehit babası İsmail Emre, oğlunun gömleğine sarılıp ağladı. Eruh’ta çatışma: 1 şehit, 4 yaralı Siirt’in Eruh ilçesine bağlı Akmeşe Köyü kırsalında bir süre önce başlatılan operasyon kapsamında, dün sabah saatlerinde güvenlik güçleri ile PKK’liler arasında çatışma çıktı. PKK’lilerin açtığı ilk ateşle 1 asker şehit oldu, 4 asker yaralandı. Şehit Uzman Çavuş Yunus Emre’nin (24) Isparta’daki evine acı haber gitti. Anne Emine Emre ile baba İsmail Emre acı haberi alınca fenalaştı. Evin önüne konulan sandalyeye oturarak taziyeleri kabul eden baba İsmail Emre, oğlunun gömleğine sarıldı. Emre’nin cenazesi, bugün öğle vakti düzenlenecek tören ardından Isparta Garnizon Şehitliği’nde toprağa verilecek. l DHA Bir kütüphane kurmak... 5Ağustos Cuma akşamı atölyemize (kısa adıyla ACKA, yani: Ahmet Cemal Kültür Atölyesi) girdiğimde, doğru arka taraftaki kitaplık bölümüne gidiyorum. O mekân, artık ‘ACKA Erdal Öz Kütüphanesi’ adını taşıyor. O akşam kütüphaneyi düzenlemeyi görev edinen üç ACKA’lı, yani İdil Trabzonlu, Selami Üstübi ve Gökhan Yılmaz, kitaplara teker teker ACKA damgasını vurarak raflara yerleştirme işini tamamlamak üzereler. O akşam bu fotoğrafı görünce, neredeyse üç haftadır hemen her alanda “darbe” sözcüğüyle yatıp kalktığımızı düşündüm ve en azından atölyemiz temelinde bu kaos durumuna son verme çabalarına ancak bir kültür eylemi ile katkıda bulunabileceğimize inancım pekişti. Çünkü biz, birleştirici bir kültür üretmek amacıyla kurulmuş bir atölyeydik ve bu amaca götürebilecek en emin yollardan birinin de bir kütüphane kurmaktan geçmediğini kimse söyleyemezdi. Bu haftaki yazımı işte bu düşüncelerle kaleme aldım. O akşamki fotoğraf, belleğimde bir hatırayı canlandırdı. Hocaların hocası ve dostların dostu Beklan Algan, TAL’de (Tiyatro Araştırmaları Laboratuvarı) birlikte çalıştığımız o unutulmaz günlerde sık sık kendi hocası Muhsin Ertuğrul’a ait bir anekdotu tekrarlardı. Bir söyleşide Muhsin Ertuğru’a: “Öbür gün öleceğinizi bilseydiniz ne yapardınız” diye sorulduğunda, yanıtı şöyle olmuş: “Yarın hemen bir tiyatro daha kurardım!” Tam da düşünceyi sanatın olmazsa olmaz hamuru sayan ender bilgelere yakışır bir karşılık! Ve bu hatıra ile o anda ACKA’nın Erdal Öz Kütüphanesi’ni düzenlemekte olan gençlerin fotoğrafını birleştirdiğimde, şunu düşündüm: O soru bu gençlere sorulsaydı, belki onlar da aynı karşılığı verirlerdi: “Hemen yarın bir kütüphane daha kurardık!” Kaosa karşı bir atölye kurmak… Çünkü 2014 yazında bir avuç öğrencimle birlikte ACKA’yı kurduğumuzda, böyle bir hedefle yola çıkmıştık: İçinde yaşadığımız ve giderek koyulaşan bir kaos ortamında Aydınlanma İdeali’nin odak noktasını oluşturacağı bir ada yaratmak; resmi eğitim politikasının gençlere nasıl düşünmeleri gerektiğini öğretmek yerine neleri düşünmeleri gerektiğini ezberletmek gibi karanlık bir hedefte yoğunlaştığı bir ülkede, Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’inin fabrika ayarlarına geri dönmenin yolunun ancak bilgiyi, ve bilimi temel alan düşünme eylemlerinden geçebileceğini göstermek. Evet, kuruluşu Gezi Direnişi’nden bir yıl sonraya rastlayan ACKA’nın aydınlanmaya değgin başlıca hedefleri bunlardı. Gezi Direnişi’nin mirası… Atölyemizde bir kütüphane kurmak, bana göre Gezi Direnişi’nin adsız kahramanlarının geleceğe bıraktıkları bir mirastı. O kahramanlar, toplandıkları parklarda kitaplıklar kurmuşlardı. Bu yıl yeni atölyemizde kütüphane için gerekli mekâna da kavuşunca, kesin kararımı verdim. Hayatımdan yazdıklarımın, çevirdiklerimin ve yetiştirdiğim öğrencilerimin dışında kalacak tek mirası, kişisel kütüphanemi ACKA’ya bağışlayacaktım. Şu anda kitaplarımın yaklaşık üçte biri daha şimdiden ACKA’nın çatısı altında. Gerisi de yakında taşınmış olacak. Toplumsal kaosları yenmenin birden çok yolları vardır. Ve kimi zaman koşullar, bir kütüphane kurmayı da aydınlanmanın militan eylemlerinden biri düzeyine yükseltebilir! Böyle bir eylemi atölyemizin öğrencileri ile birlikte gerçekleştirmiş olmaktan her zaman gurur duyacağım… Bayık: Savaş artık metropollerde ANF’ye konuşan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, 7 Haziran seçimlerinden sonra HDP’nin daha ilk günden AKP ile koalisyon ol maz demesini tarihi bir hata olarak gör düklerini belirterek, bunu apolitik bul duklarını ve bu durumun AKP’nin elini güçlendirdiğini savundu. Bayık, Dolmabahçe mutabakatıyla ilgi li bazı tereddüt ve kaygılarını ilettik lerini ancak PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “böyle si doğrudur” diye rek bu mutakaba tın yayımlanması nı sağladığını be lirtti. Cemil Bayık, geçen yıl 45 Ekim Cemil Bayık gibi çatışmasızlık ilan etmeyi düşün düklerini, bazı sebeplerden dolayı bu açıklamanın 10 Ekim’e ertelendiğini, 10 Ekim’de çatışmasızlığı açıklanacağı gün de Ankara katliamının yaşandığını söy ledi. Savaşın artık dağlarda yürütülme diğini söyleyen Bayık, “Savaş artık dağ ile sınırlı değildir. Metropellerde yürü tülecektir” dedi. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle