15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 7 Ağustos 2016 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Alternatif müzik dünyasından Çiğdem Erken, “Manita” adlı albümünün ikinci klibinde Birsen Tezer ile rakı masası kurdu 17 ‘Makyajlı dönemin makyajlı Birsen Tezer çocuklarıyız’ Erken: “Kadınerkek ilişkisinde müthiş bir uzaklaşma var. Telefonlar bizi ele geçirdi. Bakıyorum 1314 yaşında bilmem ne official diye hesaplar açıyorlar. Özeniyorlar. Yani makyajlı bir dönemin çok makyajlı çocukları olduk” diyor. CEREN ÇIPLAK Çiğdem Erken “Bir Kadeh Akşam Rakısı”nı müzisyen dostu Birsen Tezer ile paylaştı! Erken, Sony Müzik’ten çıkan “Manita” adlı albümünün ikinci klibinde Tezer ile rakı masasını kurdu ve sanırım kadehler aşka kaldırıldı... Çiğdem Erken’in sadece rakı masası değil şarkıları da anasonlu... Şarkılarında ve müziğinde çokseslilik değil çoksessizlik var aslında. Erken, şu sıralar Çağan Irmak’ın yeni filmi “Benim Adım Feridun”un müziklerini yapıyor. Bir yandan da sağlıklı yaşam moduna girmiş. Buluşur buluşmaz zayıfladığını, artık sağlıklı yaşama odaklandığını söyledi. O sıcak, duygu dolu. Çiğdem Erken, âşık olduğu adamdan daha çok aşkın kendisini seviyor. Boşuna değil şarkılarındaki insana yüzen sözler... n Bu albümünüzün adı “Manita” diğerleri de “Kız Kafası”, “İstanbul Kızı”. Albüm isimleri erkek jargonu. Bu seçimler, erkek jargonuna kendi dilinden bir eleştiri mi? “Manita”, Türkçede biraz hırpalanmış bir laf. Aslında “Manita”yı ben sevgili manasında kullanıyorum. Lafı dolandırmadan söyleme biçimim aslına bakarsanız. Biraz argo algılanıyor. Hani ciddi olmayan ilişkiler için kullanılmış bir söz gibi. Ben ise manitayı gerçek anlamında seviyorum. Yani albüme “sevgili” diyemediğimden “manita” demeyi tercih ettim. Erkek jargonuna bir gönderme yok ama erkeklere şöyle bir gönderme var; gelin barışalım. n Manitayı tatlı anlamda kullanalım, biz sizin siz de bizim manitamızsınız mı diyorsunuz? Aynen. Gelin barışalım. Bir arada yaşamak zorundayız, gelin birbirimizi hırpalamadan, üzmeden yaşayalım. Bu yeni yüzyılda kadın ile erkek arasındaki iletişimin çok bozulduğunu düşünüyorum. Müthiş bir uzaklaşma var. Manevi değerlerde uzaklaşma... Maddi değerler o kadar fazla etrafımızı sardı ki artık insanlar birbirinin yüzüne, gözüne ve ruhuna bakmıyor. Çevreye bakıp şablonlar arıyorlar etraflarında. ‘Çok yalnız bir insanım’ n Peki bu “Manita” yalnız bir manita mı? Şarkıların duygusu, albüm kapağı bize yalnız bir kadının kutudan duygularını dökmesine benziyor... Mutluyken yazdığım şarkı pek yok. Yalnızım ama. Yani hayatta ailemi saymazsak çok yalnız bir insanım, birçok insan gibi. Genelde hüzünlü olduğum, kendime terk edildiğim zamanda yazdığım sözler onlar. Benim şarkılarım hep sevgiliye mektup gibi. n Gönderilmiş mektuplar mı, yoksa gönderilmemiş mi? Gönderilmemiş. Gönderilemediği için şarkı olmuş. O şarkıların hepsi sevdiceğe haykırış. Güzellemeler. Baktığımız zaman benim şarkılarım bir kişiyi tarif eder. Onun ne kadar vazgeçilmez olduğuna dair sayıklamalardır... n Evet hep bir güzelleme var. Hiç mi iğne batırmak, canını acıtmak istediğiniz olmuyor? Bu dünyada gerçekten kalbini sevgiye açmış her ozanın, şairin yaptığı bir şeydir sevgiyi güzellemek. Ruhların buluşması... O kişinin bir su damlası kadar duru, saf ve güzel olduğuna dair hisler vardır benim şarkılarımda. Hiçbir zaman öfkelenmiyorum çünkü herkes kendi hayatı için uğraşıyor. Seni terk eden kişi belki daha güzel bir yere gidiyor. Bir yerde ona şarkını yazıp, gözyaşını döküp iki kadeh viskini içip bu duygu ile uslu uslu yaşamak gerekiyor. Hiçbir zaman sevdiğim bir insana karşı kötü duyguyu benim içim almıyor. Zaten o zaman onu hiç sevmemişsin demektir. Daha yumuşak, tatlı tatlı minik hesaplarım vardır. Ama gerçekten kötü söz sahibine aittir. Hele bir zamanlar sevdiğim, âşık olduğum insan için asla kötü söz söylemem. Benim gönlümün kapıldığı insanlar hep bana benziyordu. Yani melodilerimiz bile benzerdi. Rengi, biçimi, yetiştiriliş biçimimiz, olaylara bakışımız aynıydı. Ama en önemlisi vicdanlı olması. n Vicdan kelimesini çok hırpaladık artık. Vicdan deyince sanki bir televizyon dizisi gibi algılanabiliyor! Vicdan her şeyi içinde barındırır. En önemlisi hafızayı barındırır. Türk toplumu olarak hafızası çok kısa bir toplumuz. Yücel Erten’in Aristofanes uyarlamasında bir söz vardır; “hafızası bağırsağından daha kısa insan” diye. Başımıza birçok şey vicdanı kısa insanlardan dolayı geliyor zaten. En basit örnek: Neredeyse artık diyor ama gerçekten günümüz haya kimse kimseye bakmıyor, telefon tında da bunun çok zor olduğunun üzerinden bakışıyor. farkındayım. Ben zaten uzun uzun Kesişmek için aplikasyonlar çık seven bir insanım. Bir severim 20 se tı mesela. ne sürer. n O programlara girdiğinizde Yani, evet kolayca sepete atama yüzlerce erkek, kadın profili var. yanlardanım. Ama bu telefonlar ger Elinizle fotoğrafı sola kaydırdığı çekten bizi ele geçirdiler... Yine de nızda beğenmemiş, elemiş oluyor benim gözlerini görmem lazım. sunuz, sağa kaydırınca eş sepetine n Görmenin dışında bir erkeği sev atıyorsunuz. Seçim yaptıkça ekran mek için neler vesile oluyor size? da “Erkekler yükleniyor....”, “Eş Yetenekli insanları çok severim. ler yükleniyor...” gibi yazılar çıkı Genelde gönlüm hep yetenekli in yor. “Yüklenen” erkeklerden hoşla sanlara kayar. Gözünde o sevgiyi, nır mısınız? samimiyeti görmeliyim. Ne bileyim, Yüklenen erkeklerden zaman za herkesin kendince sevdiği bir ruh man hoşlanıyoruz. Fazla yüklenmez vardır. Gördüğümde anlıyorum be ler ise. Şaka bir yana ben o aplikas nim için tarifi kolay bir şey değil. yonlara hiç başvurmadım ama ister Hayatımda da birkaç kez öyle bu dim aslında başvurmayı. Çünkü bi luşmalarım oldu; elmanın diğer ya zim çevremizde ilişki kurmak çok rısı gibi... zorlaştı. Hani yeni birileriyle tanış n Genelde elmayı dilim dilim mi makta çok zorlanıyorum çünkü iş kesiyoruz? çevresinde hep aynı kişilerin yanın Evet. Aşk çok çok zor. Aşk deyip dayım. Ama aplikasyonları da gözüm geçmişler ama aşkın tipleri, renkle yemiyor. Madara olma ihtimalimiz ri var. Gerçekten aşk dediğimiz şeyi var orada, bir düşersek dillere! Orga herkesin yaşamadığına inanıyorum. eyTürekkleelefkonleenrannik tanışmalar benim çok hoşuma gi Aşkı bulanlar kaçırmasın... Ceren Çıplak ve Çiğdem Erken. ‘Erdoğan bizi başka takımdan görmemeli’ “Şu an Türkiye’de elimizde kalan tek şey pozitif düşünmeye çalışmak. Birleştirici, bağışlayıcı ve seven bir birey olarak devam etmek istiyorum yaşama. Darbe girişimi sırasında her taraftan insana çok üzüldüm. Bir tane hayat veriliyor insanoğluna ve siz o hayata dair hatalar yapabilirsiniz. Her insan affedilmeye muhtaçtır, herkes affedilebilmeli. Bütün kutsal kitaplar bunu söylemiyor mu? Bağışlayıcı olun demiyor mu? O zaman biz niye bu kadar affetmeyen, bu kadar birbirinin boğazını sıkan kişiler oluyoruz? Şunu kabul etmemiz, gerek dünyayı para yönetiyor. Brecht “Bir banka açmanın yanında banka soymak nedir ki” diye bundan 100 sene önce söylemiş. Paranın insanları, ülkeleri ne hale getireceği belliydi. Bu kadar parayla kurulmuş ilişkiler patlamaya mahkumdur. Biz, bizimle hiç alakası olmayan şeyler yüzünden kendimizi olaylara dahil hissediyoruz. Hepimiz futbol taraftarı gibiyiz. Herkes bir takım tutuyor, atkısını bağlayıp sahaya gidip bağırıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan madem şu an ülkenin demokratik bir şekilde yönetilmesine talip o zaman bizi başka bir takımın çocukları gibi görmemeli.” n Peki bir kadın neden yalnız olur? Yalnız kalabildiği için yalnız kalır. Kalamayanlar da var. Bu biraz güç meselesi çünkü yalnızlık kolay değil. Günün sonunda herkes başını birinin omzuna yaslamak ister... Bazen de yalnız olmak gerekir bazı meslek lerde. Ben bir dönem yalnız olmam gerektiğini hissettim ve o yalnızlığı yaşıyorum hâlâ. Biraz da yaş ilerledikçe kim seyi beğenmemeye başlıyorsun. Şu anda herkese bir kusur bulabilirim, o ‘yüklenen erkekler’in hepsini çöpe atabilirim. İnsanların birbirine tahammülü gittikçe zorlaşıyor. Eskiden anne babalarımız birbirlerinin ne huylarını çekmişler, Allah uzun ömür versin hâlâ çekiyorlar. Şimdi hiç öyle bir şey yok, daha anın da “hadi canım güle güle”! İnsanlar kendi öncelikleri ne daha fazla önem vermeye başladılar. n Herkes bir marka gibi değil mi? Sosyal medyadan bir marka tanıtımı gibi paylaşımlar... Bakıyorum 1314 yaşında bilmem ne official diye hesaplar açıyorlar. Özeniyorlar. Yani makyajlı bir dönemin çok makyajlı çocukları olduk. n “Öyledir Geçer Zaman” adlı şarkınızda “Öyle büyük sözler ettik defterlere sığamam” diyorsunuz. Hep böyle büyük sözler edilip küçük adımlar atılmaz mı? Siz de öyle misiniz? Çok sınırsız severim. Adım atamıyoruz daha doğrusu. Hani ozanlar der ya “kavuşamazsan aşk olur” diye. Kavuşamadığımız için şarkı oluyor. Evet çok büyük laflar ettim. “Ölürsen haber ver” diye şarkım var. Lafa bak! Ölürsen haber ver, seninle ben ölürüm... Aşk konusunda büyük büyük laflar etmiş birisiyim ama adım atma konusunda çok başarısızım. Yeryüzünün bir ilişki sürdürmekteki en başarısız insanı benimdir herhalde. Sıkılıyorum, aslında ben sevmeyi seviyorum. Besteciyim şarkı yazıyorum. Evde kocaman bir piyanom var, sesi benden büyük. O evde pek de ikinci kişiyi hayal edemiyorum. ‘Birlikte yaşlanacağım bir ilişki isterim’ n Şimdi böyle dediniz, piyanonuzla bir ömür boyu yalnız kalma yasınız... Belli olmaz, zoru istiyorum. Şaka tabii. Birlikte yaşlanacağım bir ilişki isterim. Yani iyi bir ev arkadaşı iyi olur. n Yine aynı parçada “Seni şimdi sevsem de olmaz / İnanmam gerek / Bana geri dönsen de olmaz / Güvenmem gerek” diyorsunuz. Hep böyle inanmak, güvenmek gi bi peşin şeyler istiyoruz. Önce sevsek koşulsuz, olmaz mı? Aldatılmışlık üzerine yazılmış bir şarkı o. Kadın da aldatıyor ama erkekler çok aldatıyor. Erkekler aldatma konusunda sınırsız. Eşini, sevgi lisini aldatmayan insan neredeyse yoktur. Şimdi beni topa tutacaklar ama gerçekten böyle düşünüyorum. n “Bir Kadeh Akşam Rakısı” par çasını 20’li yaşlarda yazmışsınız. “Önceleri bir heves / Sonraları tek nefes / Şimdi olsam bir kadeh / Akşam rakısı dudağında”. Öyleyse neye kadeh kaldıralım? Her daim müziğe kadeh kaldırırım. İnsana bahşedilmiş en güzel şey aşktır, şiirdir. Müziğe, aşka ve şiire kadeh kaldırıyorum. n Şarkılarınıza baktığımız zaman kadının erkeğe olan duyguları çarpıyor bize. Kesinlikle ben gerçekten erkekleri çok seviyorum. Vallahi çok tatlı buluyorum. Bir defa güçlüler, ihtiyacımız var erkeklere. n Gerçekten güçlü olduklarını mı düşünüyorsunuz? Hem fiziki hem duygusal olarak çok güçlüler. O yüzden yapabiliyorlar bir ton şeyi. Aldatmak, terk etmek... Bunları duygusal açıdan kıyabildikleri için yapabiliyorlar. O da bir güç göstergesi. Ben seviyorum erkekleri, kendileriyle ilgili hoş intibalarım var. Şarkılarımda erkek dünyasına olan sevgim var. n Erkekler beni çıldırtmıyor diyorsunuz? Yani, aşk hariç. n Sahnede başrol ülke gündemi, romantizm perde arkasında mı kalıyor? Şu anda hepimiz gündemden dolayı yorgunuz, moralimiz bozuk. Ama hay Allah ülkede darbe girişimi oldu ben kendimi hiç romantik hissetmiyorum gibi bir şey olamaz. Romantik bir insan romantiktir. Çocukluğumdan beri çok hüzünlüyümdür. İyi, güzel müziklere hep ağlarım. Nasıl kalp çalışmaya devam ediyorsa, içinizdeki duygular da çalışmaya devam ediyor. n Peki o kadar duygu barındıran aşk şarkılarınızda neden o kadar az beden var? Erotizmin aşk şarkıları içinde çok kaba durduğunu düşünüyorum. Şarkılarıma bedeni karıştırmayı pek sevmiyorum. Bir iki şarkımda var aslında ama bakarsınız 4. albümümde birazcık bedene yüklenirim! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle