23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 7 Ağustos 2016 12 Ülke: Azıcık Gogol, azıcık Beckett, azıcık Çehov! Bu yaşa geldim, hâlâ şaşırmayı yitirmedim, buna da şaşıyorum. Şaşırmaya devam, vay canına kırk yıllık arkadaşım, şiddetli muhalif, Marksist yönetmen Ragıp Yavuz, yıllardır pek çok muhalif oyun sahnelediği işyerinde açığa alınmış. Fetocu diye! Onunla birlikte pek çok arkadaşı da şimdilik kapının önüne konmuş. Yani İstanbul Büyükşehir Belediyesi bin yıllık övünç kaynağı İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Feto araştırması yapmış, bula bula sisteme en muhalif, en demokrat çalışanlarını bulmuş. Bana sorarsanız baştan böyle bir işe kalkışmamaları gerekirdi. Fetocular başka yerde hem de gözümüzün önünde! Şimdi demokrasi zamanı ya, kimin gücü kime yeterse! Nasıl olsa, bütün medya organları kahramanlık destanı yazıyor, Gülen’le fotoğraf çektirme yarışındaki kelli felli yöneticiler, “kandırılmışız” diye nutuklar çekip demokrasi kahramanı oluyorlar ya, aman da şurada burada iktidara muhalif kim varsa, onun ensesine binme zamanı! Oysa İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, damadının Pensilvanya’daki çiftliğinde ne yapıyordu, neden ülkeye dönmek için iki gün oyalandı? Bilinmiyor. Neden hâlâ hem İstanbul hem de Ankara’da Fetoculara hibe edilen araziler, geriye alınmadı? Hâlâ neden Bülent Arınç “Bir konuşursam yer yerinden oynar!” diye tehdit dolu sözler ediyor da, “Ha bir konuş!” denmiyor. Lan hani demokrasi gelmişti? Mesela ben ve benim gibi pek çok kimse, artık komutanlık vasfını fazlasıyla yitirmiş Genelkurmay Başkanı’nın işinin başında olmasını anlamıyoruz. Bu adamın sihri nedir? Gücü nereden geliyor? Diyanet ise başka bir mevzu! Mercedes’li başkan konuşuyor: “Artık gençlerimize aydınlatıcı dini eğitim vereceğiz.” Yandı gülüm keten helva! Anaokullarında küçücük çocukların başlarını örten, küçücük beyinlere sürekli cennet ve cehennem kavramını yerleştiren, onları sorgusuz sualsiz yaşayan canlılara dönüştüren eğitiminizin Fetoculardan farkı ne? Fetocular Gülen’e biat ediyorlardı, siz de kayıtsız şartsız İslami dünya görüşüne biat etmeye çağırıyorsunuz? Bütçesi altı bakanlıktan fazla olan sisteminiz hangi başarılı bir din öğretisi geliştirdi, hangi kardeşlik duygusunu geliştirdi, hangi ahlakı geliştirdi? Siteniz sadece kızlarına göz koyan babaları bağışlamak gerektiği konusunda derin fikirler verdi. Ve bunlar unutuldu mu sanıyorsunuz? Yakın arkadaşım Ragıp Yavuz ve diğer açığa alınan oyuncular, teknisyenler gelmesi gereken müfettişi bekliyorlar. Nasıl Fetocu olduklarını öğrenmek için! Hayat bazen ne kadar çok tiyatroya benziyor. Aynen öyle, Godo’yu bekler gibi müfettiş bekliyorlar. Azıcık Gogol, azıcık Beckett ve azıcık Çehov! Oynanan bu demokrasi oyununun bir baş aktörü: yıllarca Gülen’in yanı başından ayrılmayan, her dediğini fazlasıyla yerine getiren, artık sonra ne olduysa oldu, cemaatten ayrılan, şimdilerde de televizyona çıkıp günah çıkaran ve anında bir başka yazar arkadaşına ona Feto tarafından ev alındığını söyleyerek satan Hüseyin Gülerce! Öyle bir cemaat tablosu çiziyor ki, kendisinin hâlâ nasıl iş bulduğuna, hatta yaşayabildiğine insan şaşırıyor. Bir başka aktör de Ruşen Çakır, cemaat hakkında öyle şeyler anlatıyor ki, kardeşim diyorsun, bunlar aynı zaman da bir güç gösterisi ve malum insanlar güce tapar! Şimdi ne olacak? Herkesin birbirine sorduğu bir soru bu! Özellikle bugün yapılan son demokrasi mitinginden sonra işler nasıl değişecek? Vallahi bunu bilmek mümkün değil. Bu ülkede her şey olabilir ve gene şaşırabiliriz. Geçenlerde bulunduğum bir yerde Almanya’nın önemli bankalarından birinde önemli bir mevkide olan Türk bir bankacı, “Meraklanmayın ülke öyle bir iktisadi krize girecek ki, ne iktidar kalacak, ne de Fetocular” dedi. Belki doğru söylüyor ama onun dinleyen gençlerden biri hemen bir hatırlatma yaptı: “Altı yıldır bu söyleniyor, artık kimse bunu yutmuyor.” Vallahi ben de bu iktisadi krizi yutmuyorum, herkesin keyfi yerinde! Olanlar her zaman ki gibi emeğiyle geçinenlere olacak! Bir de muhalif sanatçılara! Tabii bu arada Güneydoğu’yu unuttuk, orada kentler silindi, binlerce kişi göç etti. Olsun şimdilik sıra darbede! 7 ağustos 2016 SAYI: 33177 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.17 04.06 04.36 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.59 13.17 17.07 05.46 13.01 16.50 06.12 13.24 17.11 Akşam 20.22 20.04 20.24 Yatsı 21.56 21.36 21.52 Tam yirmi üç gündür, Fethullah’la yatıp Gülen’le kalkıyoruz. Ergenekon, Balyoz gibi düzmece davaların mağduru birkaç emekli asker ile hukukçu dışında, televizyonlarda boy gösteren ve zevattan çok zerzevat diyebileceğimiz bir ahali; yıllardır sahnelenen oyunu yeni keşfetmiş, seyircilere yana yakıla Feto tiyatrosunun içyüzünü, aktörlerin performansını falan anlatıyor! Sizi bilmem, ama bana bu yeni uyanmışlıktan, vay demek böyleymişlikten gına geldi. Sizin de sıkıldığınızdan eminim, ama madem F tipine mahkumuz, çünkü darbe travmasını atlatamadık, başka konu düşünemiyoruz; bir komplo teorisi de ben üreteyim, sizi biraz eğlendireyim... Yıl 2006. Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas kurgular öncesiydi. Masum insanlar tutuklanmaya başlamamıştı. Vatan gazetesinde 5 Haziran’dan öteye F tipi örgütlenmeyi konu alan üç yazı yazdım. 9 Haziran 2006’da yayımlanan yazım “Bize de mi da Vinci kodu?” başlığını taşıyor ve Fethullah Gülen cemaatinin Katolik âlemdeki Opus Dei örgütünün bire bir İslami kopyası olduğunu anlatıyordu. HHH Opus Dei ile Cemaat’in izdüşümü kurumsal yapılanmadan eğitim misyonerliğine kadar öylesine açıktı ki, nakaratı “ışık” olan her iki örgütün tasarımcıları aynı yolun yolcusu olduklarını daha “rehber” kitaplarında ilan etmişlerdi: Papaz Josemaria Escriva’nın Opus Dei örgütünün ideolojisini oluşturan kutsal kitabı “Yol” adını taşır. 1934 yılında yazılmış, 43 dile çevrilerek tüm dünyada 4.5 milyon satan bu kitabın İngilizcesi, THE WAY’dir. Raslantıya bakın ki, Fethullah Gülen’in İngilizceye çevrilen ilk kitabı da, dört ciltlik “Criteria, or lights of THE WAY” (1998) başlığıyla yayımlanmıştır! İspanyol papaz ve Katolik Hukuk Profesörü Josemaria Escriva de Balaguer y Albas, Opus Dei örgütünü 1928’de kurmuştu. Tanrı yolunda çekilen “çile”yi yücelten örgüt, 1982 yılında II. Jean Paul tarafından, doğrudan Papa’ya bağlandı! İslamiyete bir kardinal Zaten Papa’nın özel sözcüsü ve Vatikan’ın 23 yıl boyunca basın sözcülüğünü yapan Joaquin Navarro Valls da açık seçik Opus Dei üyesi bir papazdı. HHH Gülen, 1996 Eylül ayında “tedavi” için gittiği ABD’de New York Kardinali O’Connor ile görüştü. Amerikan Katolik Kilisesi’nin en önemli makamında oturan bu kardinal, Papa’ya çok yakın bir isimdi. Kardinal O’Connor görüşme sırasında Fethullah Gülen’e, “dinler ve medeniyetler arası diyalog ve hoşgörü çalışmalarını” yakından izlediğini söyledi. İmam Gülen, ertesi yıl şubat ayı başında Papa İkinci Jean Paul tarafından Vatikan’a davet edildi. Davete icabet etmeden önce, zamanın başbakan yardımcısı Bülent Ecevit’le İstanbul’da buluştu. Böylece Demirel’den sonra Ecevit de zatı “meşru bir muhatap” kabul ettiğini sezdiriyor ve “Fethullah Gülen şu aşamada laik rejimle uzlaşmış görünüyor” diyordu (Ertuğrul Özkök, Hürriyet 6 Şubat 1998). Papa II. Jean Paul, 9 Şubat 1997’de imam efendiyi makamında kabul etti. İkili arasında baş başa bir görüşme gerçekleşti. 10 Şubat 1998 tarihli Hürriyet gazetesinde yer alan Fethullah Hoca Papa’yla görüştü başlıklı haberde, Feto’nun buluşmayı anlatırken “Gerek Pa KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Darbezedeler Taksim’de “Ne istediler de vermedik?” Acaba,  CHP’yi ve Deniz Baykal’ın kellesini de kapsıyor muydu? Ya MHP Genel Başkan yardımcıları ile Genel Sekreteri dahil önde gelen 10 kurmay siyasetçinin  kellelerini? HHH AKP iktidarına yönelen darbe halkımızın cesareti sayesinde çok şükür gerçekleşemedi, diyelim.. Ama ne yazık ki  altı yıl önce CHP ve MHP’ye peşpeşe yönelen iki darbe de başarıya ulaştı. Koca bir ülkeyi iktidarı ve muhalefetiyle, kurumlarıyla bir gecede hale yola sokmanın imkânı elbette yok. Yıllar süren bir ön hazırlık ve türlü aşamalardan geçilmesi gerekiyor. Eğitim kurumlarının, askeriyenin, emniyet teşkilatının, sağlık sistemini bin türlü desise ve hile ile nasıl ele geçirildiği kırk kısım tekmili birden günlerdir gözler önüne seriliyor. Ama asıl mesele daha derin. Bir ülkede siyasete biçim vermenin en kestirme yolu, iktidarın önünü hep  açık tutmak! Muhalefet partileri ne kadar zayıf olursa hükümetlerin işi o kadar kolaylaşıyor. Bugünleri hazırlayan,  altı  yıl önce,  iki muhalefet partisine birden yönelen “dijital darbenin başarı” ile sonuçlanmasıdır. HHH CHP liderliği kansız bir biçimde el değiştirdi. Allah saklasın, Baykal ve MHP’li hepsi de üst düzey yönetici ve birinci sıra milletvekili adayı  olan on parti kurmayı kaçırılıp bir tarlada kafasına kurşun sıkılsaydı, bu  iş bu kadar  temiz olamazdı. HHH CHP’ye yapılan darbe liderine yapılarak tek kalemde sonuç verdi. “Devlet kuran parti”, milletvekilleri ve kadrolarıyla bitip tükenmez bir bocalama  içine girdi. Benzer durum MHP’de farklı ve daha köklü biçimde tecelli etti ve hâlâ ediyor. Desteksiz kalan MHP lideri de, iktidarın her zora girdiği durumda, AKP’nin dümen suyunu izler hale geldi. Fethullahçıların kamu kuruluşlarına sızmasına karşı duracak, bunu izleyecek ve sürekli gündemde tutacak tek parti CHP’dir. CHP’ye darbe bunu önemli ölçüde önledi. CHP’ye yapılan bu “Darbe” sadece  “Baykal’a  yapılmış komplo” diye değerlendirildi. HHH Baykal, “Bu işi çözecek iki kişiden biri Erdoğan öteki Kılıçdaroğlu! Onlara sorun!” diyor. Erdoğan artık “sorumsuz” Kılıçdaroğlu ise bu konuda ancak sorulursa konuşuyor: “Baykal kasetini Erdoğan’a izletenlerin ‘paralel yapı’ olduğuna inanmıyorum.  Kaseti izletenler Erdoğan’ı da kayıt altına alıyor. Bir başbakana o görüntüleri izlemek yakışır mı?” Bu romantik bir yaklaşım. Darbeler, romantizm ve etik eleştiri kaldırmaz kı! HHH Kılıçdaroğlu bir TV röportajında hem Erdoğan’a hem de Baykal’a ciddi  bir ithamda buluyor: “Erdoğan,  MİT’e ‘kaseti bulun!’ diye bir talimat vermedi. Kaset Erdoğan’ın bilgisi dahilinde yapıldı!” “Baykal’la  ilgili bir kumpas var bu doğru. Sayın Baykal da kaseti kimin servis ettiğini biliyor” HHH Kılıçdaroğlu  “kumpas” ın Baykal’a yapıldığında kalmış görünüyor. CHP lideri ve tüm CHP’liler artık once bunun bir “kumpas” değil, bir “Darbe” olduğunu ve bu darbenin de;  Atatürk’ün partisi, Cumhuriyet’i kuran parti olmakla övünen CHP’ye yapılmış bir darbe olduğunu görmesi zamanının geldiğini görmeli ve ilan etmelidir. Bugünkü Taksim mitingi bunun için büyük bir fırsat! “Darbezedelik” ile Erdoğan ve AKP yeniden yükselişe geçmenin peşinde. CHP lideri asıl darbenin 2010 yılında Anamuhalefet Partisi’ne ve MHP’ye yapıldığını açıkça ilan etmelidir. HHH Kılıçdaroğlu diyor ki: “(Kasetli) Darbeyi Fethullahçılar yapmadı. (Ya da yaptı ise) Erdoğan’ın bilgisi dahilinde yapıldı!” Çıkın işin içinden. Iyi haber Kılıçdaroğlu ile Baykal’ın aynı çizgide birleşmiş olması. Baykal da, CHP’ye kaset darbesini FETÖ’nün yaptığına inanmıyor! Aslında konuyu Ankara Cumhuriyet Savcılığı aydınlacaktır. Kılıçdaroğlu gidip bir ifade verse.. “Baykal kasetini izleme görüntüleri”ni kim ve niçin getirdi sorusu aydınlığa çıkacak! Dileyelim AKP kadar olmasa bile CHP de darbezedelikten bir yarar sağlasın!. SAYISAL LOTO 2, 18, 27, 31, 33 ve 38 6 BİLEN: 2 Milyon 870 Bin 995 TL (2. DEVİR), 5 BİLEN: 3 bin 546 TL, 4 BİLEN: 49.45 TL, 3 BİLEN: 7.55 TL yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY pa ve gerekse benim yaşlarımız ilerlemiş. Bu ba kımdan ben bu kutsal topraklar da ölürsem diye aklıma geldi” de diği yer alıyordu. HHH Bir Hıristiyanlık Masalı*nın Papa ve Feto. yazarı olarak söyleyebilirim ki, ne kadar açılımcı olursa olsun bir Müslümanın, hele ki İslami önder olduğu iddiasın daki bir imamın Roma’yı ya da el kadar Vatikan’ı kutsal toprak algılayıp sunması en azından tuhaftır! Neyse. Fethullah Gülen, 1999 yılı Mart ayında ABD’ye göçtü. FetoPapa görüşmesinin üstünden beş yıl geçti. 2003 yılında İkinci Jean Paul, 31 adet yeni Kardi nal seçti. Bunlardan 30’unun adı açıklandı, 31’inci “in pectore” idi. Latince “göğüs kafesi içinde” anlamına gelen de yim, Katolik Kilisesi kutsal hukukunda 353 sayı lı fermandır. Papalara, düşman topraklarda kilise ye yaptığı hizmetlerden ötürü Kardinallik makamıy la ödüllendirilen kişiyi tehlikeye atmamak için adını “yüreğinde saklamak” yetkisi verir. Gizli kardinalin adı, kilise düşmanları yenildiğinde ve tehlike geçti ğinde açıklanır. Papa II. Jean Paul, 26 yıllık papalık sürecinde “in pectore” üç kardinal seçti. Bunlardan ikisinin adı açıklandı. Ama 2003 yılında yüreğine gizlediği 31. Kardinal’in kimliği, 2005 yılında kendisiyle birlikte mezara gömüldü. Olabilir mi dersiniz? Niye olmasın? Kiliseye biat eden bir imamdan iyisi, Şam’da ka yısı! * Kırmızı Kedi, 2014 Sanal gezinti “Nasıl ki Homeros’un Odysseia’sı ve İlyada’sını okumamak bir eksiklikse, Efes antik kentini görmemek de eksikliktir” demişlerdi bana. Henüz lisedeydim. Efes’i ilk kez o zamanlar gezdim. Türkiye’de pek çok antik kent var elbette. Ama Efes’in yeri başka. Birkaç yıl önce Independent gazetesi, “Ölmeden önce yapılması gereken 100 şey” diye bir liste yayımlamıştı. Efes’te gece bir konser izlemek yoktu listede. Oysa bu listeye yakışırdı. Büyüleyici bir yerdir Efes. Fakat gece ışıklandırılınca daha da etkileyici olur. Bir yandan antik tiyatroda konser izlerken, diğer yandan ışıklandırılmış liman caddesine bakarsınız. Derin bir nefes alır ve ne kadar şanslı olduğunuzu düşünürsünüz. Joan ByıalAıyendztı’iikntEiyfaetsrowtkawnotawınkh.maslıhmeemtr@eitntgtıakimnla.aıcmniol.ımc.moJmsoıyaonruBmae. zSşaanrıkrıımsö1y988 lerken, dev bir koro ona eşlik ediyor. Sanki herkes parçaları ezbere biliyordu. Yüzlerce insan şarkının ikinci ve üçüncü sesini yapıyorlardı. Ege’nin tüm müzisyenleri sanki buraya toplanmıştı. HHH Efes’i gezdiğimde hep aynı soru geçer aklımdan: “2 bin 500 yıl önce burası nasıldı acaba?” Efes’i, tüm yapıları inşa edilmiş halde gözümde canlandırmaya çalışırım. M.S. 106 yılında yaptırılan Celsus kütüphanesinin içini gezmek nasıl olurdu? Yamaç evlerinde insanlar acaba nasıl yaşıyorlardı? Artemis Tapınağı’nı hiç görmedik. Sadece fotoğraflardan biliyoruz. Oysa dünyanın yedi harikasından biriydi. M.Ö. 356’da yakıldı. Artemis Tapınağı’nı yerinde görsek, içinde gezsek... HHH Artırılmış gerçeklik konusunda özellikle Magic Leap ve Microsoft’un Hololens’i dikkat çeken ürünler. Henüz çıkmadılar. Fakat yapılan tanıtımlar etkileyici. Magic Leap uzmanları, “Hayatımız 5 yıl içinde yarı gerçek yarı sanal hale gelecek” diyorlar. Artırılmış gerçekliğin bilgi edinme şeklimizi değiştireceğini söylüyorlar. Artırılmış gerçeklik gözlüğünü takarak Efes’i gezerken birden Artemis Tapınağı karşımıza çıkacak. Gerçek boyutlarıyla. Az kaldı. Ören yerleri ve müzeler yeni teknolojilerle bambaşka bir hale bürünecek. HHH Şimdilerde 360 derecelik görüntüleri izleyerek sanal gezilere çıkmak moda. Ya da insansız hava araçlarıyla (drone) çekilmiş görüntüleri izlemek. Az önce İnka’ların kenti Machu Picchu’yu gezdim... Google’a, “Machu Picchu 360” yazmak yeterli. Bilgisayara bile gerek yok. Basit bir tabletle ya da cep telefonuyla gezebiliyorsunuz. Parmak hareketleriyle 360 derece dönebiliyor, her yeri görebiliyorsunuz. Sonra bir başka noktaya atlıyorsunuz. Machu Picchu’nun ardından cep telefonunda kullandığımız “Google Maps” uygulamasıyla Kamboçya’da “Angkor Wat”a gittim. 1586’da Angkor Wat’a gelen Antonio da Magdalena izlenimini Portekizli tarihçi Diogo de Cauto’ya şöyle anlatmış: “O kadar farklı ki, dünyadaki başka hiçbir yapıyla karşılaştırılamaz.” Fransız doğa bilimci Henri Mouhot da “Görülmeden ölünmez” diye söz etmiş Angkor Wat’tan. Gerçekten harika! HHH Gezmek, görmek deyince UNESCO’nun dünya mirası listesini unutmamalı. Cep telefonu ve tabletler için “UNESCO World Heritage” başlığıyla arama yaptığınızda karşınıza bedava pek çok yazılım çıkacak. Hafta sonu onlardan birini yükleyip dünyanın en güzel yerlerini sanal olarak gezmek keyifli olabilir. Ben mesela şu anda Petra harabelerindeyim. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle