23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 18 Haziran 2016 4 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Erdoğan’ın davaları Anayasa saplantısı Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum hafta içinde, aralık ayında Meclis’e gelmesi planlanan yeni anayasada Mustafa Kemal Atatürk’ün sadece kurucu sıfatıyla yer alacağını, Atatürk ideolojisine atıfta bulunan maddelerin çıkarılacağını söyleyince, çeşitli çevrelerin tepkilerine hedef oldu. Uçum’un açıklamaları ne yenidir ne de şaşırtıcı. Tayyip Bey’in Atatürk hakkındaki görüşleri cümlenin malumu. Olaya bu gerçeğin ışığında ve demokrasi çerçevesinde yaklaşmak gerek. Bir demokraside kimseye, Atatürk’ün doğrultusunda olmadığı için kızamayız. Nitekim bugüne kadar, Tayyip Bey’i de bu yönden eleştirme saçmalığına düşmedik. Kimseye “Atatürkçü” olmasını dayatamayacağınıza göre, örneğin anayasanın 103. maddesinde yer alan yemin metnini de demokrasi çerçevesinde savunamazsınız, hatta şimdiye kadar kimlerin Meclis kürsüsünden “Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacaklarına” yemin ettikleri düşünülürse, yeminin abes olduğu ölçüde komik olduğunu da kabul etmek zorunda kalırsınız. Kaldı ki, “Atatürk ilke ve inkılapları”, herkesin kendi göre algıladığı nesnellikten yoksun bir kavram haline gelmiştir. HHH Durum böyle olunca, bu bazı ibarelerin anayasada yer alıp almayacağı konusunu daha soğukkanlılıkla tartışabiliriz. Örneğin Atatürk milliyetçiliğine bağlılık, bir anayasa ilkesi olmayabilir. Ama bunların yanı sıra demokratik, laik, hukuk devleti gibi demokrasinin onsuz olmazlarının anayasada yer alması zorunludur. Gerçekten vardığımız toplumsal birikim aşamasında demokratik kurul ve kuralların anayasal güvence altına alınması, Cumhuriyet’in kurucu iradesini yansıtmak açısından yeterlidir. Evet, anayasalar toplumlara demokrasiden başka yükümlülükler yüklemez, ideolojik dayatmalarda bulunmazlar. Ama aynı zamanda anayasalar, kurucu iradenin temel felsefesine, dayatmadan, göndermede de bulunurlar. Örneğin laiklik bunlardan biridir ve Türkiye ile içinde bulunduğu bölgenin özel koşulları gereği, mutlaka anayasada yer alması gerekir. Türkiye’de siyasal iktidarların “Atatürkçü” olmak mecburiyetleri yoktur ama laiklik ilkesine uygun davranma yükümlülükleri vardır. İşin bamteli buradadır: Demokrasinin temel kurum ve kuralları mutlaka anayasada yer almalıdır. Zaten anayasalar da, bu demokratik temel ilkeleri belirten toplumsal mutabakat metinleridirler. Sözü edilen o toplumsal mutabakat yoksa, anayasaların da kıymeti harbiyesi kalmaz. HHH Bizde son yıllarda, olayın bu yönü görmezden gelinmekte ve anayasalara olduğundan fazla bir işlev yüklenmekte, onların bizatihi varlıkları bile kendi başına yeterli bir güvence olarak görülmektedir. Evet, gerçi anayasalar rejimlerin garanti belgesi yerine geçen güvenceleridir, ama onlar da ancak o konuda bir toplumsal mutabakat olduğu zaman güvence olabilmektedirler. Yani, demokrasilerde anayasalar olduğu için toplumsal mutabakat oluşmuyor, ama toplumsal mutabakat oluştuğu için anayasalar var olabiliyor. Geçen hafta sonunda, başkanlığını Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun yaptığı AnayasaDer’in de katıldığı toplantıda da, bu ortamda anayasa yapılamayacağı gerçeği vurgulanıyordu. Evet, formül önce toplumsal mutabakat sonra, dayatma aracı olmayan anayasadır, yoksa tersi değil. Times, Şırnak’taki mezarların fotoğrafını yayımladı. Erdoğan’ın gizli savaşı İngiliz Times gazetesi Şırnak mahreçli haberinde, bölgede ordu tarafından açılan mezarlara isimsiz gömülen insanlar olduğu iddiasında bulundu. Hannah Lucinda Smith imzalı haberde, “Mezarlar yeni bulundu. 14 dar toprak yığını. Her biri, her iki tarafa konan taşlarla işaretlenmiş. En küçüğü bir metreden kısa. Bir çocuğun ebedi istirahatgâhına benziyor” deniyor. Haberde Hasan adlı bir tanığın “Bir hafta önce ordu iş makineleriyle geldi. Delikleri kazdılar, cesetleri koydular. PKK’liler olduğunu tahmin ediyoruz” sözlerine de yer veriliyor. Bir hükümet yetkilisi ise iddiaları reddederken “Afet Konutları’nda mezarlar varsa da bunun en akla yakın açıklaması PKK’nın kayıplarını az göstermek için ölen kendi üyelerini gömmüş olmasıdır” dedi. Times’ın “Erdoğan’ın gizli savaşı” başlığını attığı başyazısında ise “Türkiye ürkek bir Avrupa’nın rahatsız edici derecede gaddar bir ortağı oldu” denildi. l Haber Merkezi tam 28 sayfa tuttu Die Zeit gazetesi, ek olarak verdiği dergiyi Erdoğan’ın açtığı hakaret davalarına ayırdı Almanya’nın sosyal demokrat çizgideki saygın haftalık gazetesi “Die Zeit”, ek olarak verdiği “Zeit Magazin” dergisini, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hakaret gerekçesiyle açtığı davalara ayırdı. Türkiye’de cumhurbaşkanına hakaretten açılan davaların sayısı 2 bine dayanırken “Zeit Magazin” bunların içinden 286 davayı aktardı. İstanbul’dan gazeteci Onur Burçak Belli ve Şafak Timur’un hazırladığı dosyanın hacmi 28 sayfayı buldu. Die Zeit, “Hakarete uğrayan Cumhurbaşkanı” başlıklı önyazının yanı sıra Cumhurbaşkanı’na hakaret davalarına dayanak gösterilen Ceza Yasası’nın 299. maddesine atfen “Türkler ve 299. Madde”, “Davalı Halk”, “Tutuklanan çocuklar” başlıklı yazılarla davaların çerçevesini çizdi. Muhammed Ali’nin cenazesinden geri dönmesinin ardından Erdoğan’ın merhum boksöre bile hakaret davası açacağına dair sosyal medyada espriler yapıldığını aktaran gazete, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın emrindeki aygıt sayesinde öfkelendiğinde hakaret davası açmanın keyfini sürdüğünü dile getirdi. DündarGül davası Mart 2016’da TBMM’de soru önergesine verilen yanıta göre 299. Madde’den iki yılda 1845’ten fazla dava açıldığını, oysa anayasada ifade ve basın özgürlüğünün garanti edildiğini aktaran Die Zeit, bu yüzden en çok gazetecilerin yargılandığını, 4 yıla kadar hapis öngören 299. maddeden gazetecilere daha ağır ceza verdiğini belirtti. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Anka ra Temsilcisi Erdem Gül’ün casusluktan yargılandığını hatırlatarak “solcu BirGün veya muhafazakâr Zaman gazetesi olmuş, fark etmez. Erdoğan eleştirel haberlerden hoşlanmıyor. 299. madde başını ağrıtan gazetecilerden kurtulmasına yardımcı oluyor” dedi. Çocuklara bile... Medya kadar sosyal medyanın da sıkı kıskaca alındığını, gazeteciler kadar siyasi aktivist Kürtlerin de hedefte olduğunu, kadın, çocuk yaşlı, siyasetçi, sanatçı, karikatürist, işçi, sendikacı, komünist, öğrenci, çiftçi, futbolcu (Hakan Şükür) ve hatta bir güzellik kraliçesi (Merve Büyüksaraç) dahil her kesimden pek çok insana dava açıldığını belirten gazete çocukların çocukça hareketlerinin, sosyal medyada kullanıcıların sildiği mesajların ve halktan ne idüğü belirsiz ihbarların bile peşine düşüldüğünü vurguladı. “Erdoğan ve AKP’nin cezalandırarak otoriter hükümdarlığının inşası için kullandığı” 286 örnek davayı tanıttı. ALMANYA’NIN KONUŞTUĞU DAVALAR AFİŞ YIRTAN ÇOCUKLAR Mayıs 2014’te Diyarbakır’da bir bilboard’da asılan Erdoğan’ın afişini yırttıkları gerekçesiyle 12 ve 13 yaşındaki iki kuzene “cumhurbaşkanlığına hakaretten” dava açıldı. “Çocuk Koruma Kanunu” kapsamında bakımevine yerleştirilmeleri ve iki yıl dört aya kadar hapisleri istendi. AMPUL DAVASI 2008’de Bursa’da bir gösteride AKP logosuna atfen “Ampül Tayyip” diye bağıranlar, 6 yıllık yargı sürecinin ardından beraat etti. GOLLUM Bir doktor Ağustos 2014’te Facebook sayfasından Yüzüklerin Efendisi’nin karakterlerinden Gollum ile Erdoğan’ın fotoğraflarını kıyaslayan paylaşım yaptı. Nisan 2015’te savcılık Gollum’u “şeytani yaratık” diye niteleyerek doktorun cumhurbaşkanına hakaret ettiği sonucunu çıkardı. ORTA PARMAK Mayıs 2014’te İzmir’de bir kafede oturan bir kadın, Erdoğan’ın seçim otobüsünün geçmesinden ardından gözaltına alındı. Kadını müstehcen bir el haraketi yapmakla suçluyorlardı. Daha sonra Erdoğan seçim kampanyasında “Sen bir kadınsın, başba kan geçerken nasıl böyle bir hareket yapabiliyorsun” diye çıkıştı. Yargıç 354 gün hapis verdi. FACEBOOK TERÖRÜ 23 Şubat 2016 gecesi 13 yaşındaki bir çocuk evinde gözlatına alındı. Dokuz aydır izlenen Facebook hesabından Erdoğan karşıtı paylaşımları nedeniyle mahkum edildi. SINIFTA GÖZALTI Şubat 2015’te Ayvalık’ta polis, Facebook’ta cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle 13 yaşındaki çocuğu sınıfta gözaltına alıp savcılığa ifade vermeye götürdü. TÜRK USULÜ BOŞANMA İzmir’in Torbalı ilçesinde bir koca televizyona Erdoğan çıkınca eşinin cumhurbaşkanına devamlı küfür ve hakaret ettiğini söyleyip, bunların ses kayıtlarını sunarak savcılığa suç duyurusunda bulundu. Koca eşinden tek celsede boşandı. EY ERDOĞAN Mart 2014’te BirGün gazetesinde yayımladığı “Ey hükümetin başı” başlıklı yazı nedeniyle 7 bin 80 Lira para cezasına mahkum edildi. TAYYİP HARİÇ HERKESE Ege Üniversitesi’nde kafeteryanın çay zamlarını protesto için “Tayyip hariç herkese benden çay” afişi açan üç öğrenci Şubat 2016’da yargılanmaya başladı. HİTLER BIYIĞI DAVASI Erdoğan’ı Hitler bıyığıyla gösteren pankart açan herkese dava açıldı. l Dış Haberler Mahkeme, diploma istemini ‘duymadı’ İç Güvenlik Paketi’ni protesto eden avukat Can Atalay, HDK İstanbul Il Meclisi Sözcüsü Şamil Altan, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, SDP Eski Eş Genel Başkanı Rıdvan Turan, mimar Mücella Yapıcı, sanatçı Orhan Aydın, EHP Genel Başkan Yardımcısı Emre Öztürk ve hukukçu Ömer Faruk Eminağaoğlu, Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla hakim karşısına çıktı. Duruşmada savunma yapan Eminağaoğlu, suçlamayı reddetti. Eminağaoğlu, Cumhurbaşkanı’nın cumhurbaşkanı olma vasfını taşıyıp taşımadığının araştırılması gerektiğini belirterek mahkemeden Erdoğan’ın üniversite diplomasının olup olmadığının araştırılmasını istedi. Mahkeme ise talebi yok saydı. l İSTANBUL / Cumhuriyet Çerkezoğlu’na ‘hakaret’ gözaltısı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında ifade vermediği için hakkında yakalama kararı çıkartılan DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu dün Almanya’ya gitmek üzere geldiği Sabiha Gökçen Havalimanı’nda gözaltına alındı. Anadolu Adliyesi’ne getirilen Çerkezoğlu, savcıya verdiği ifadede “Diyarbakır’da siyasal değerlendirmeler yaptım. Bu arada, süreçte yer alan siyasi kişiliklerle ilgili olarak siyasi eleştirilerde bulundum. Kesinlikle herhangi bir kişi ya da kuruma hakaret kastım söz konusu değildir” dedi. Savcıya ifade verdikten sonra serbest bırakılan Çerkezoğlu, “Bu dava ile ilgili bana ulaşan herhangi bir tebligat olmamasına rağmen hakkımda yakalama kararı çıkartılması da ayrıca bizim açımızdan düşündürücü” diye konuştu. FOREIGN POLICY’DEN ERDOĞAN HAKKINDA ÇARPICI DEĞERLENDİRMELER Hesaplaşma günü yakın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için “tehlikeli şahıs” ifadesini kullanan ABD’nin eski başkan yardımcısı Dick Cheney’nin ulusal güvenlik danışmanı John Hannah, ABD’nin kendi çıkarlarını korumak için Erdoğan’ın verdiği zararı azaltmaya hazırlanması gerektiği vurgulandı Hannah, ABD’de yayımlanan Foreign Policy dergisinde kaleme aldığı yazıda Türkiye’nin “yavaş yavaş ama engel olunamaz bir şekilde uçurumdan aşağı yuvarlandığını” belirterek “İşaretler gerçekten kötü. Despotluk. Terörizm. İç savaş. Ufukta, ‘müflis devlet’ ve ‘zorla bölünme’ gibi senaryolar görünüyor. ABD’li politikacıların, ne kadar tercih etmeseler de, şu soruyla boğuşmak zorunda kalacakları gün yaklaşıyor olabilir: ‘Yoldan çıkan bir NATO müttefiki ile nasıl başa çıkılır?’ dedi. IŞİD desteği Hannah, Erdoğan’ın kendi totaliter dürtüleri doğrultusunda ordudan yargıya, medyadan özel sektöre ve sivil toplum kuruluşlarına kadar önüne gelen her kurumu kontrolü altına almaya çalıştığını vurgulayan Hannah, Erdoğan’ın barış masasını devirerek savaş ortamına geri dönmek için ısrar etmesinin Türkiye’nin demografik yapısına karşı bir saldırı niteliği taşıdığını savundu. Erdoğan’ın IŞİD’e karşı savaşan PYD’ye karşı iki yıl öncesine göre bütünüyle değişen tutu Eski ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in ulusal güvenlik danışmanı John Hannah, ‘tehlikeli şahıs’ diye nitelediği Erdoğan’ın Sarraf baklayı ?ABD’nin çıkarları için büyük tehlike yaratmaya devam ettiğini belirtti munun ABD’de rahatsızlık yarattığına Türkiye’de olası bir askeri mücade dikkat çeken Hannah, Türkiye’nin IŞİD’e le riskinin bütünüyle ortadan kalkmadı olan desteğinin ABD nezdinde kabul gö ğını vurgulayan Hannah, PKK ile yeni ren bir iddia olduğunu da belirtti. den alevlendirilen savaş ortamı üzerin ağzından çıkarırsa Felaket tehlikesi Türkiye’de yaklaşık 2000 kişinin Erdoğan’a hakaret suçlaması ile yargılandığına ve bu durumun ancak George Orwell’in kurgu dünyalarıyla bağdaşa den Erdoğan’ın ordu ile taktiksel bir ittifak kurarak bu riski azaltma gayreti içerisinde olduğunu yazdı. Eski bir müttefik Hannah, yazısını şöyle bitirdi: 1725 Aralık soruşturmalarına da değinen Hannah, ABD’de süren Rıza Sarraf davasına işaret ederek bu davanın çok sayıda Türk yetkili için kritik bir önem taşıyacağını belirtti. Sarraf’ın Erdoğan bilecek nitelikte olduğuna dikkat çeken “Türkiye’nin Erdoğan sorunu, yıllardır ve ailesi ile güçlü bağları olduğuna dik Hannah, Türkiye’den Avrupa’ya akan inşa halinde. ABD yetkilileri, yıllardır kat çeken Hannah, bu davanın Türki mülteci krizini manipule ederek Avrupa Birliğine karşı bir silah gibi kullanmaya çalışan Erdoğan’ın bu tutumu “utanmazlık” ve “yüzsüzlük” olarak tanımladı. ABD yönetiminin artık Erdoğan Türkiye’sini bir felaket tehlikesi olarak görmeye başladığını belirten Hannah, ABD Başkanı Barack Obama’nın tüm baskılarına rağmen Türkiye’nin IŞİD’e karşı etkili bir tutum geliştirmemesinin bir NATO sorunun korktukları kadar kötü olmadığını ya da meselenin kendi kendine hallolacağını ve böylelikle yeryüzündeki en önemli jeostratejik toprakların bir bölümü üzerine kurulu eski bir müttefik hakkında zor kararlar alma durumuyla karşı karşıya kalmaktan kurtulacaklarını umdular. Ancak ihtiyat galip gelmedi. Tersine, Erdoğan problemi giderek kötüleşiyor, metastas ya ye’deki yolsuzluk iddialarıyla bağlantılı olacağını, kö şeye sıkışan Sarraf’ın “baklayı ağzından çıkaracağını”, yapacağı açıklamaların ucunun sonunda Türkiye’de en üst makamları zor duruma düşüreceğini ve ABD ülkesi olması nedeniyle kabullenilmez olduğunu vurguladı. Obama’nın geçmişte Erdoğan’ı Doğu ile Batı arasında köprügörevi görebilecek bir lider olarak görmesinin hata olduğunu ve otoriter bir kişi olmaktan öteye bir anlam ifade etmediğini kabullendiğini yazdı. pıyor (yayılıyor), ve ABD çıkarları için büyük tehlikeler yaratmaya devam ediyor. Er ya da geç bir hesaplaşma günü yaşanması ihtimal dahilinde. ABD, zararlarını azaltma hazırlıklarına şimdiden başlamalı.” l Haber Merkezi yargısının alacağı kararın Erdoğan’ın politik kaderini belirleyebilecek ölçü de bomba etkisi yaratabileceğini vurguladı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle