14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 18 Haziran 2016 EDİTÖR: CAN DOKER haber 11 CIA Direktörü: IŞİD hâlâ güçlü ‘Orlando bağlantısı yok’ CIA direktörü, Orlando’daki katliamı yapan saldırgan Ömer Metin’in IŞİD ile bağlantısını bulamadığını söyledi. ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) büyüyen IŞİD tehlikesini masaya yatıran raporunu ABD Senatosu’na sundu. Senato İstihbarat Komitesi’ni bilgilendiren CIA direktörü John Brennan, Suriye ve Irak’ta büyük kayıplar veren IŞİD’in, hâlâ yayılıp dünya çapında saldırı planlayacak kapasitede olduğu konusunda uyardı. Özellikle ABD öncülüğündeki koalisyonun hava saldırılarıyla IŞİD’in zayıfladığını savunan Brennan, örgütün Irak ve Suriye’de geçen yıl 33 bin militanı varken, şimdilerde bu sayının 1822 bin arasında olduğu bilgisini paylaştı. Buna rağmen IŞİD’in dün yada hâlâ onbinlerce militanı bulunduğuna dikkat çeken Brennan’ın sunduğu rapor, örgütün Kaide’nin zirvede olduğu dönemden bile daha fazla militanının olduğuna dikkat çekiyor. CIA Başkanı gelinen son durumu “IŞİD’e karşı finansal alanda ve cephede aldığımız tüm mesafelere rağmen, çabalarımız örgütün küresel ölçekteki terörizm kapasitesini düşürmeye yetmemiştir” diye özetledi. İstihbarat zayıf CIA Başkanı IŞİD’in Libya’da varlığının artmasından dolayı duyduğu endişeyi dile getirdi, Libya’da 5 ile 8 bin arasında IŞİD militanı olduğunu söyledi. Örgütün Libya’da güçlenmesinin Avrupa’da düzenlenecek saldırıları artırabileceğini ifade etti. Brennan “IŞİD’in Batı’da bu saldırıları düzenleyecek geniş bir militan kadrosu var” dedi. Rusya’nın Suriye’deki hava saldırılarına girdiği 2015 Haziranı’ndan bu yana Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın güçlendiğini söyleyen Brennan, “Bundan bir yıl önce Esed geri adım atmış haldeydi” dedi. Rusya’nın hava saldırılarının büyük çoğunluğunun “meşru muhalifleri” hedef aldığını savundu. l Dış Haberler BNOÖĞBAEZTİÇTİELİYLEİZR:! Boğaziçi Üniversite’sinde LGBTİ+ fobi karşıtı öğrenciler ABD’nin Orlando kentinde gerçekleştirilen homofobik saldırıya tepki için özgürlük ve anma nöbetine başladı. Yaz okuluyla eşzamanlı olarak 16 Haziran’da başlayan nöbetin, cumartesi ve pazar günleri hariç gece ve gündüz olmak üzere okulun Güney Meydanı’nda devam edeceği duyuruldu. Nöbete tüm öğrencileri, insan hakları savunucularını çağıran öğrenciler kurdukları çadırın altında bir araya geliyor. Nöbetin 22 Haziran’da bitmesi planlanıyor. Okulun 22’yi aşkın kulübünün destek verdiği nöbet fotoğrafları “WeStandWithOrlando” (Orlando’nun yanındayız) etiketiyle paylaşılmaya devam ediyor. Öte yandan Gaziantep’te de lezbiyen, gey, biseksüel ve transeksüellerden oluşan grup, Orlando saldırısını protesto etti. Valilikten ‘onur ’ yasağıONUR HAFTASI KOMİSYONU, TEHDİTLERE RAĞMEN YÜRÜYÜŞ YAPILACAK DEDİ AMA... Pazar günü yapılacağı duyurulan LGBT yürüyüşüne yönelik tehditlerin ardından İstanbul Valiliği, eylemcilerin ve vatandaşların can güvenliğini gerekçe göstererek yasak kararı aldı İstanbul Valiliği, LGBTİ yürüyüşüne izin vermedi. Açıklama yapan valilik, hem eylemcilerin hem de vatandaşların can güvenliğini gerekçe gösterdi. İstanbul Valiliği’nden yapılan açıklamada, “Valiliğimizce, başta katılımcılar olmak üzere vatandaşlarımızın güvenliği ve kamu düzeni gözetilerek anılan günlerde bu yönde bir toplantı ve gösteri yürüyüşü tertip edilmesine izin verilmeyecektir. Bu tür etkinliklerin nerelerde yapılabileceği de, yasa gereği önceden ilan edilmiştir. Değerli İstanbullu hemşerilerimizin bu tür çağrılara itibar etmemelerini, güvenlik güçlerinin bu yönde yapacağı uyarılara riayet ederek yardımcı olmalarını rica eder, kamuoyuna saygıyla duyururuz” ifadeleri kullanıldı. Destici: Sapık LGBTİ’ler BBP Genel Başkanı Mustafa Destici de, 26 Haziran’da yapılacağı duyurulan 14. Onur Yürüşü’ne engel olacaklarını açıklayan Alperen Ocakları’na sahip çıkarak, “Gitsinler yürüyüşü nerede yapacaklarsa yapsınlar, benim memleketimde yapamazlar. Benim memleketim bir sapıklar ülkesi gibi gösterilemez” dedi. Destici bunun kişi hak ve hürriyetleri ile alakası olmadığını belirterek, “Haklı tepkimizi ortaya koyarız. Ama tepkiden kastımız elbette ki sözdür, eylemdir, protestodur. Biz şiddetin her türlüsüne kurulduğu günden beri karşı çıkmış bir siyasi hareketiz. Şiddet kimden gelirse gelsin, kime karşı yapılırsa yapılsın, biz bunun karşısındayız. Bunun için bedel ödememiz gerekirse, öderiz” diye konuştu. Yasak ne ayol! İstanbul Valiliği’nin Onur Yürüyüşü’nü yasaklamasının ardından, Onur Haftası Komisyonu’ndan Ebru Kırancı ve Ejder Narsap, tehditlere rağmen yürüyüşün yapılacağı açıkladı. Trans Onur Yürüyüşü için valilikten izin istemediklerini ifade eden Ebru Kırancı, yürüyüşün 7 yıldır izinsiz yapıldığını söyledi. Trans Onur Yürüyüşü’nün barışçıl bir yürüyüş olduğunu ve bunun için kanunen izin almak zorunluluğu olmadığını belirten Kırancı, devletin yürüyüşün sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi için güvenlik önlemi almakla yükümlü olduğunu da sözlerine ekledi. Kırancı, Müslüman Anadolu Gençlik ve Alperen Ocakları’nın tehditleriyle ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını da söyledi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Sezen Aksu’dan LGBTİ’ye destek Türkçe popun kraliçesi Sezen Aksu, 26 Haziran’da Taksim’de yapılması planla nan ve Alperen Ocakları tara fından hedef gösterilen LGBTİ Onur Yürüyüşü’ne destek amacıyla bir mesaj yayımla dı. Sezen Aksu’nun ‘LGBTİ’ye selam olsun; kalbim ve du alarım sizlerle’ başlığı ile yayımladığı bu ya zı, sosyal medyada pek çok kişi tara fından beğenilerek paylaşıldı. Sezen Aksu hiçbir şidde tin dönüştürücü Sezen Aksu olamayacağını be lirterek şiddetin birini doğasından, inandığından koparamayacağını kaydetti. Günbegün şiddete biraz daha alışıldığını açıklayan Aksu, “Oysa bu içi boşaltılmış kelimeler bir arada yaşamak için çok değerli anlamlar ifade eder. Bize benzemeyene tahammül geliştiremiyor, ölümün öncü ayak sesleri gibi gelen tehditlere giderek kayıtsızlaşıyoruz. Bir canlının varoluşsal doğasına saldırı, nafile bir çırpınıştır. Şiddetin, kazananı olmaz; eninde sonunda aşk kazanır. LGBTİ’ye selamlar olsun; kalbim ve dualarım sizlerle.” l İSTANBUL/Cumhuriyet AA muhabirinden skandal tweet Twitter’da kendisini Anadolu Ajansı muhabiri olarak tanıtan İbrahim Öztosun isimli kişi, İstanbul Valiliği’nin 19 ve 26 Haziran’da yapılacak onur yürüyüşlerine izin vermemesini isteyerek “Eğer mutlaka yürüyeceklerse polisimiz şimdiden coplarını yağlasın” dedi. HEPSİ İŞSİZ KALDI 85 işçinin madendeki eylemi 11 gün sürdü Şirkete kayyım atanmasının ardından 4 aydır ücretlerini alamadıkları gerekçesiyle eylemler yapmaya başlayan işçilerden 85’i, geçen 18 Mayıs’ta çalıştıkları kömür ocağına girerek dışarı çıkmama ve açlık grevi eylemi yapmış, 68 işçinin sağlık sorunları nedeniyle ocaktan çıkmasından sonra kalan 17 işçi de eylemin 11. gününde alacaklarının ödenmesiyle eylemi bitirmişti. Açlık grevine sahne olan Kilimli’deki maden ocağında 282 işçi toplu olarak işten atıldı Zonguldak’ta kayyım atanan Deka Madencilik A.Ş. ve bu şirkete bağlı Balçın Madencilik’te çalışan 282 işçi, dün toplu olarak işten çıkarıldı. İşçilerden 85’i, 4 aydır ücretlerini alamadıkları gerekçesiyle 18 Mayıs’ta maden ocağına girerek 11 gün boyunca ocaktan çıkmama ve açlık grevi yapmıştı. Toplu halde işsizlik maaşı başvurusu yapan işçiler, maaş ve tazminatlarını alamadıklarını anlattılar. Gerekçe iş kanunu Kilimli’de Deka ve Balçınlar Madencilik’te çalışan ve geçen 4 Nisan’da iş bırakan toplam 282 maden işçisinin, maden ocaklarında üretimin durdurulması nedeniyle İş Kanunu’nun ilgili maddesi gereği toplu olarak işten çıkarıldığı belirtildi. İşsiz kalan madenciler, Çalışma ve İş Kurumu Müdürlüğü’ne giderek işsizlik maaşı başvurusu yaptı. İşçi temsilcisi Cemal Akın, kayyım tarafından mağdur edilmeye devam edildiklerini söyledi. Bütün arkadaşlarının maddi olarak çok kötü durumda olduğunu anlatan Akın, şöyle konuştu: “Şirket bizim toplu çıkışımızı verdi. Biz istemedik. Maaşlarımızın bir kısmı ödenmişti. Benim 5 bin 900 lira alacağım duruyor. Benim gibi birçok madenci arkadaşım var alacaklı. Tazminatlarımızı ve maaşlarımızı sorduğumuzda ‘mahkemeye verin’ diyorlar. Biz hemen mahkemeye vermek istemiyoruz. Alacaklarımızı ödeseler şimdilik yeter. Eylemi en son bitiren 17 işçi arkadaşımız alacaklarını aldı bir tek. Biz hâlâ bekliyoruz. Şimdi de toplu çıkışımız verildi.” l ZONGULDAK/ DHA Fransa’da ‘sol’ sola karşı Marjinelleştiği iddia edilen Fransa’nın en büyük işçi konfederasyonu CGT (Emek Genel Konfederasyonu), iki başka konfederasyonla birlikte, İş Kanunu’nda önemli değişiklikler yapan yasa tasarısına karşı ülkede son yıllarda yapılmış en büyük emekçi yürüyüşünü gerçekleştirdi. Sosyalist hükümet, basının önemli bir bölümü ve elbette sağ partilerle işveren çevreleri bu büyük protesto yürüyüşünü itibarsızlaştırmak için, sendikaların kortejlerine dahil olmayan ve toplamda sayıları birkaç yüz kişiyi geçmeyen grupların cam çerçeve indirmesini, polisle dalaşmasını fırsat bildiler. Başbakan Walls, İslamcı terör saldırılarını ve cinayetleri, Euro2016 gölgesinde yaşanan fanatik taraftarların şiddet eylemlerini bu gösterilerle aynı sepete koyup, toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkının kısıtlanabileceği uyarısında bulundu. Böylece İş Kanunu reformu konusundaki ihtilaf, “sol”un solla mücadelesine dönüştü. Bu yeni bir durum değil. Esas olarak “aman Sarkozy gitsin” kaygısıyla cumhurbaşkanı seçilen Hollande, birkaç yıl içinde baş döndürücü biçimde popülerliğini yitirince, çareyi sağ seçmenden oy devşirmede aramaya başladı. Bu da Fransa sollarını daha fazla böldü. Önce Yeşiller koalisyonu terk etti. Başbakanlığa Manuel Walls’ın getirilmesiyle, güvenlik ve asayiş odaklı bir politika öne çıktı. Sosyalist Parti’nin sağ kanadında yer alan Ekonomi Bakanı Macron’un mimarı olduğu ve 2015’te zar zor parlamentodan geçen “İktisadi büyüme ve fırsat eşitliği” yasası, Fransa sol hareketleri ve sendikalar arasında çok acı bir tat bırakmıştı. Sol muhalefet yapılanı, esnek ve güvencesiz çalışmanın simgesi haline gelen internetten taksi çağırma şirketlerinin istihdam pratiklerini yaygınlaştırmak olarak tanımladı. 2016 Şubatı’nda açıklanan İş Kanunu reformu bunun üzerine tüy dikti. Sosyalliberalizmin dozu artık iyice neoliberalizme dönüşmüştü. Sosyalist Partisi içinde bile büyük bir direniş ortaya çıktı. Walls tasarının bazı maddelerini geri çekti. Bu sefer buna işveren kesimi tepki gösterdi. Tasarının en tartışmalı bölümü olan yasal haftalık çalışma süresi olan 35 saatin esnetilmesi korundu. Bu nedenle mart ayından beri Fransa meydan eylemleri, protesto yürüyüşleri ve bazı işkollarında art arda tekrarlanan grevlerle yaşıyor. Değişiklik, fazla mesai süresi ve ücretlerinin tespit edilmesinde işkolu toplusözleşmelerini ikinci plana atarak, işletme seviyesinde yapılacak sözleşmelere üstünlük tanıyor. Bu ise giderek zayıflayan ulusal konfederasyonların gücünü iyice yitirmeleri ve sendikaların zayıf olduğu işletmelerde, emekçilerin daha da korunaksız hale gelmesi demek. Ne var ki bu konuda sendika cephesi de ikiye bölünmüş durumda. CGT ve başka birkaç konfederasyon yasaya şiddetle karşı çıkarken, Fransa’nın önemli diğer işçi konfederasyonu CFDT, bu değişikliği destekliyor. Gerekçesi, sendikal mücadelenin makro ölçekte ve ulusal seviyede sürdürülmesinin giderek sendikacılığı zayıflattığı iddiası. CFDT, sendikaların işletme ölçekli, yerel mücadelelere acil öncelik vermeleri gereğini dile getiriyor. Bugün Fransa’da, sendikal cephede, “reformistler”le “elde edilmiş hakların savunulması”nı öne çıkaranların ayrışması iyice su yüzüne çıktı. Sosyalist Parti de bölünmüş durumda. Elli civarında sosyalist milletvekili hayır oyu vereceğini açıklayınca, hükümet yasa tasarısını parlamentoda oylatmaktan korktu. Anayasanın tanıdığı bir olağanüstü imkânı kullanıp, yasa oylama yapılmaksızın kabul edilmiş sayıldı ve Senato’ya gitti. Hükümet Macron yasasını da aynı şekilde kabul ettirmişti! Solun solla bu çatışması, aşırı sağdaki adayın kamuoyu yoklamalarında ilk sırada gözüktüğü bir ortamda, 2017 ilkbaharında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için sağın ılımlı adaylarının işini kolaylaştırıyor. Diğer yandan, “sosyalist” hükümetin, güvenlik devletini pekiştirmekten emek piyasasının esnekleştirilmesine kadar neoliberal uygulamaları hayata geçirmekte sağ bir partiden farkı kalmadığına göre, “sol” etiketini taşıması da anlamını giderek yitiriyor. Başka birçok örneğin de gösterdiği gibi, kültürel planda, kimlik politikaları alanında özgürlükçü olmak, solda olmak için yeterli değil. Hele yaşanan kriz ortamında hiç değil! Harvardlı öğrenciden 300 sayfalık Roman tezi ABD’nin Boston kentindeki Harvard Üniversitesi’nin Antropoloji Bölümü’nde okuyan ABD’li Margaretha Blignaut (27), Romanlar’ın yaşamını inceleyerek yazacağı 300 sayfalık tezi hazırlamak için Edirne’ye geldi. Blignaut, Edirne’de gözlem yapacak. l EDİRNE/DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle