23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Pazar 12 Haziran 2016 ‘TürkiyeAnton Corbijn: Deniz Mecmuası’ndan yaza özel köpüklü içerik Yayın kurulunda Enis Batur, Cem Gürdeniz, Emin Nedret İşli, Murat Koraltürk, Ahmet Kuyaş ve Tunca Arslan’ın yer aldıkları ‘Deniz Mecmuası’, haziran sayısıyla raflarda. Editörlüğünü Burcu Aktaş ve Derviş Şentekin’in üstlendikleri üç aylık süreli yayın, Kırmızı Kedi Yayınevi etike tiyle okura ulaşıyor. Bu sayıda yer alan yazılardan bazıları; ilk okyanus kürekçimiz Erden Eruç üzerine Cem Gürdeniz’in yazısı, Fenerler üzerine Burcu Aktaş’ın metni, Artun Ünsal’ın ‘Deniz Humması’nın Çağrısı’ yazısı ve Enis Batur’un ‘Dalgalar ve Köpükler’ üzerine satırları. EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 politik Clint Eastwood Nick Cave Tom Waits Bono Björk Miles Davis Nirvana olarak berbat’ Metallica’dan U2’ya, Nick Cave’den Miles Davis ve David Bowie’ye pek çok yıldızı fotoğraflayan Anton Corbijn’le söyleştik evrim altuğ Hollandalı fotoğraf sanatçısı ve yönetmen Anton Corbjin’in İstanbul’daki ‘Number 5’ adlı ilk kişisel sergisi, geçen günlerde yazık ki kelebek ömürlü bir üç günlük süre ile İstanbul ‘74’ün Galatasaray’daki galerisinde yer aldı. 17 yaşındayken, konserlerde fotoğraf çekerek mesleğe başlayan Corbijn zaman içerisinde yönettiği film ve müzik videoları ile U2 ve Depeche Mode gibi birçok ünlü ismin görsel başarısının arkasındaki isim oldu. Björk, Bruce Springsteen, David Bowie, Johnny Cash, Nick Cave, Elvis Castello, PJ Harvey, Johnny Depp, Johnny Rotten, Metallica, Nirvana, Rolling Stones ve Arcade Fire gibi sayısız isimle ortak işler yapan Corbijn’in sergisi, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği ve Vakko’nun sponsorluğu ile İstanbul ‘74 Uluslararası Sanat ve Kültür Festivali kapsamında ziyaretçilerle buluştu. Sanatçıyla, yapıtları ve dünya ile Türkiye’ye bakışını ele aldık. ‘Hâlâ analog çekiyorum’ n Bugün çok sayıda imge üretiliyor oluşu sizi rahatsız etmiyor mu? Genellikle evet ama bunu yeni bir gerçeklik olarak alıyorum. Bu sergide olduğu gibi, eserimin belli bir ağırlığa sahip olduğunu düşünmek hoşuma gidiyor. Keza halen analog çekim yapan biriyim. Bu günümüzde eski tür bir eğilim olarak alınıyor biliyorum, ama bugün birçok genç fotoğrafçının da kimyasal film üzerinden eski usül çekime yöneldiğini görüyor, bundan hoşlanıyorum. n Tıpkı uzunçalarlar gibi... Evet. Tıpkı onlar gibi ve halen onları biriktirmekten hoşlanıyorum. n Kaldı ki albüm kapakları önemli birer değer kaynağıydı... Evet, büyüdüğüm yıllarda çok önemliydiler. Bu, benim bir fotoğrafçı olmamın yegâne sebebidir hatta. Onlar ve içerdiği hikâyeleri görüp, okuyabilmişliğim: Adeta sihirli, gizemliler. Haklarında hayal kurmaya çabalarsınız. İnsanların hayatları hakkında fikir yürütürsünüz. Ben de bu yönde, bir resim ortaya koyarken izleyene, bir hikâye sunmaksızın, bir nevi hikâye sunmayı hedeflerim. Ancak siz orada bir hikâye olduğunu tahayyül edebilirsiniz de. n Son dönemdeki görsellikleriyle Radiohead veya Pink Floyd gibi grupların ‘görsellik politikası’ üzerine yorumunuz? Radiohead’ı görsel bağlamda çok beğenmekle birlikte, Pink Floyd’u gençken daha çok beğenirdim. ‘Ummagumma’ ve ‘Atom Heart Mother’ erken döneme iyi iki örnek. Ama son dönemde Pink Floyd’un bir nevi kitsch halini aldığını düşünüyorum. O tür bir görselliği beğenmiyorum. Yani Dali filan olmaya çalışıyor gibiler ki sevmiyorum. n Uzunçalar kapak görsellerinizden ‘en iyi üç’ü sıralayabilir misiniz? Doğrusu onlara bakınca biraz huzursuz olsam da, REM’in ‘Automatic For The People’, U2’nun ‘Achtung Baby’ veya hemen tüm LP kaplarını tasarladığım Depeche Mode’ları sıralayabilirim. Son albümleri ‘Alpha Machine’e olan kapak çalışmamı özellikle şu sıralar beğeniyorum. ‘Songs of Faith and Devotion’ı da burada anabilirim. ‘Laiklik tutumu azalıyor’ n Sizce şu an Türkiye resmi nasıl? Şu an, son derece modern bir tarzla, eski kültür. Ama aynı zamanda politik olarak son derece berbat. Ben ve etrafımda olan birçok kimse, şu esnada, iktidarda bulunan(adam)lar üzerine düşünürken, bunun hiç de iyi bir fikir olmadığı konusunda hemfikir vaziyette. Nasıl ifade etmeli bunu? Ben, laik devletlere çok büyük sempati duyuyorum. Şu anda resmen laik görünmekle beraber, hakikatte bu ülke günden güne daha az bir tutum sergiliyor. Basın özgürlüğü de buna dahil. Dolayısıyla buna şahitlik etmek gerçekten zor. Şu anki ‘Başkan’ınız her şeye müdahil. Bu doğru gelmiyor. Keşke kendisiyle ilgi li daha az mesele olsa. Zaten kendisinin her şeye takıntılı oluşunda da, tanıdığım insanların aktardığına bakılırsa, bu yatıyor. Ama siz böylesi bir konumda iseniz, her türlü eleştiriye karşı açık olabilmelisiniz. Demokratik süreçte olabilecek en doğal şey de bu zaten. Burada ileri görüşlü pek çok insan bulunuyor. Bunu yaşadığım Hollanda ve Almanya’da da, orada yaşayan Türkler üzerinden ayrıca gözlemliyorum. Neticede herkes gazete okuyor. Ve basın özgürlüğü, son derece önemli. n Avrupa’nın geleceğine bakışınız nedir? Bu konuda üzerinde çalıştığım son film bugünlerde TV’lerde gösterime girdi ve Keira Knightley ve Lily Cole gibi figürler, insanların İngiltere’nin AB’deki geleceğine yönelik oylarını kullanabilmeleri yönünde çağrıda bulunmaktalar. Bundan bilhassa genç bireyleri kastediyorum. Keza bugün gençleri sandığa çekmek çok güçleşti. Görünen o ki kimse AB’yi terk etmeye niyetli değil, ancak İngiltere’de halihazırda AB’yi terk etmeye dair büyük bir hareket mevzubahis. Eğer bu olursa, diğer ülkeleri de etkileyecektir. Tamam, AB’de yolunda gitmeyen onca şey var ama temelde iyi bir şey ve bunu geliştirmeli de. Yani tüm sınırların yeniden kapandığını düşünebiliyor musunuz? Bu hiç iyi olmaz. Bu durum salt ticaretle değil, insanların talepleriyle ve insan hakları gibi unsurlarla açıklanabilecek bir aşamada artık. Aydınlanmacı liseliler Ofotoğraf hepimizin beynine ve yüreğine çakıldı, kolay kolay çıkmayacak! İstanbul Er en çok da başka bir dünya mümkün inancı... Bir direniştir kek Lisesi... Diploma töreninde okul müdürü konuşurken tüm öğrencilerin sırtlarını dönerek, yandaş değil çağdaş bir eğitim dileklerinin ifadesi olan protestonun fotoğrafı... Çok geçmeden İstanbul Erkek Lisesi öğrencilerine, Galatasaray Lisesi, Cağaloğlu Anadolu Lisesi, Kadıköy Anadolu Lisesi, Kabataş Erkek Lisesi, Vefa Lisesi, önceki gün Robert Koleji’nin yaşamak Dergide, Aydınlanmacı Liseliler Birliği’nin kurulmasına giden süreç ve nedenler ise şöyle sıralanıyor: Kara bulutların Kadıköy Anadolu Lisesi’nin üzerine üşüşüp onları karanlıklarda boğmaya çalışan saldırısı, Türkiye’nin 7 başarılı lisesinin öğrencilerini dayanışma için bir araya gelmeye ve öğrencileri okulların öğrencileri katıldı... Aydın da yaşanan birtakım hadi lanmacı Liseliler Birliği’ni seler üzerinde derin bir sor kurdular. İçinde yaşadığı gulamaya itti. Bu hadiselerin mız bu kapkara, utanç do ve sorgulamaların neticesin lu dönemde aydınlık düşün de Aydınlanmacı Liseler Bir celi gençlerin bir araya gele liği ortaya çıktı. bilmesi, kendi başına bir ba Türkiye’nin farklı ekoller şarıdır. Umuttur. Karanlığın de, vizyon ve misyon sahi içinden mutlak aydınlığın er bi nice yurtseverlerini ye geç doğacağının işaretidir. tiştirmiş liseleri olarak, bu Çağdaşlığa soruşturma gün yaşanan tüm sıkıntıların, zorlukların karşısında kol kola, omuz omuza dur İşte bunu bildiklerinden, gerici güçler derhal harekete geçti. Bu yazıyı yazdığım sıralarda, Aydınlanmacı Liseliler Birliği’nin bir araya gelip çıkardıkları “İzah” adlı edebiyat dergisi hakkın mayı, demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi aydınlanma değerlerine sahip çıkmayı kendimize ve ülkemize karşı bir borç biliyoruz. Teşekkürler Aydınlanmacı Liseliler... da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından soruşturma baş Fazıl Say’ın yazısı latıldı. Dünkü gazetemizde Fazıl Bu şiir ve edebiyat dergi Say’ın “Ahmet Altan ve Ya sinin ilk sayısının ilk yazısı semin Çongar” başlıklı yazı Nâzım Hikmet’in “Yok öy sını ibretle okudum. le umutları yitirip karanlık Bundan böyle sakın kim ta savrulmak/Unutma, aynı se Fazıl Say dilini tutamıyor gökyüzü altında bir direniş falan demesin. tir yaşamak” dizeleriyle baş Bir zamanlar Taraf gaze lıyordu. Ve şöyle devam edi tesinin başındakiler, gence yordu: cik kültür sanat muhabirle “Yalnızlığın, ümitsizliğin rine, “Bu adamı rezil ede ve korkunun kara bulutları cek bir şeyler bulun, yoksa nın bizleri abluka altına aldı bu gazeteye gelmeyin” diye ğı bugünlerde, birlikte sesi emirler yağdırıyorlardı. (Bu mizin ne kadar gür çıktığını adam yani Fazıl Say.) fark etmemiz, aslında yalnız Bugün Fazıl Say’ın onlara olmadığımızı görmemiz, tek karşı tek söylediği: “Hiçbir yürek ve tek yumruk olabil şey hissetmiyorum.” memiz gayesiyle yola çıktığı Hiçbir yazarın, hiçbir ga mız İzah’ın ilk sayısını sizlere zetecinin, hiçbir liseli ya da sunuyoruz.” üniversitelinin yazdıkları ne Sonrasında yedi okuldan sa deniyle suçlanmayacağı yısız liselinin yazıları, fotoğraf günleri beklerken, hem Ay ları, çizimleri... Düşleri, düşüş dınlanmacı Liseliler’e hem leri, sevinçleri, acıları gelece de Fazıl Say’a bir kez daha ğe dair umutları, kâbusları ve “şapka” çıkarıyorum. Boratav ailesinin samimi satırları Pertev Naili Boratav’ın torunu David Boratav, Can Yayınları’nca basılan ‘Aile’ kitabıyla, düşünce özgürlüğü ve ‘aykırı’ siyaset çizgisi uğruna Paris’e sürgüne giden aydının ailevi mirasını büyüteç altına alıyor. David Boratav, “Bir Türkiye Yolculuğu” alt başlıklı ve Seçkin Selvi’nin İngilizceden dilimize taşıdığı kitapta, Türkiye’ye ve geçmişine yönelik merakını da okurla eşzamanlı olarak gidermeyi deniyor. muratbeser@muratbeser.com Bu yılın ‘en iyi’ albümlerinden biri Flört gibi toplulukların önündeki en büyük engel kendileri, yani önceki albümleri. Yarattıkları beklenti nedeniyle her albümde bir basamak tırmanmaları istenir ya da eski başarının tekrarı. Flört artık ne yaparsa yapsın, belli bir kaliteyi içeriyor; gerek çalgısal üstünlük, gerekse müzikalitesiyle. O nedenle “Aşk Böyleymiş Meğer” albümünün ilgiyi hak edip etmediğinden sual olunmamalı... Ana meselemiz aşk ve etrafında dönen mevzu lar. Şarkılarda gündelik olaylar basit ve samimi bir dille anlatılmış, duygular dolambaçsız bir şekilde yansıtılmış. Fuat Güner’in direksiyonunda kaydedilen albümde akılda kalıcı şarkıları hedefleyen pop soundu hâkim. Tecimsel kaygı ve haysiyet; arada çelişki oluşturmayacak kadar bıçak sırtında. Kayıtlar parlak ve analog. Flört, ‘Aşk Böyleymiş Meğer’, Pasaj Müzik “Aşk Böyleymiş Meğer” yıl sonunda 2016’nın en iyi 10 albümünden biri olabilir, ama bu onun kusursuzluğuna işaret etmez. Bu albüm Flört için yeni, bir o kadar da zor bir tecrübe olacak; inşallah renkli televizyonu icat etmeyi başarırlar. Flört’ün engelleri aşmak için ihtiyacı olan kuvvet damarlarındaki külhani kanda mevcut. Bu da çok sevdikleri ve ayak izlerine basarak yol almayı gururla kabullendikleri MFÖ’nün en büyük özelliklerinden biri değil mi? Çalakalem yazılmış tek satırı yok Bülent Ortaçgil, ‘Sen’, Ada Müzik Bitpazarına nur yağdı yağalı, eski plaklar yeniden basılmaya başladı başlayalı bu konuda en rağbet gören isimlerin başında yer alıyor Bülent Ortaçgil. “Benimle Oynar mısın” bilmem kaç baskı yaptı, sadece CD olarak çıkanların bir kısmı plak olarak basıldı, diğerleri de sıraya girdi. Vitrinde 12 inç boy gösteren son albümü 2010 tarihli “Sen”. “Sen” Ortaçgil’in yedi yıl gibi çok uzun bir aradan sonra çıkan ilk albü müydü. Bir önceki 2003 tarihli “Gece Yalanları”na göre üzerinde titizlikle durulduğu her halinden belliydi. Her şeyden evvel içinde çalakalem yazılmış, topa gelişine vurulmuş tek bir satır bile yoktu. Bir ikinci özelliği ise Ortaçgil’in büyük bir hayalini gerçekleştirmiş; gitar ile yaylıları buluşturma özlemini hayata geçirmişti. Bu konuda işe eli de ğen Baki Duyarlar idi ve kayıtlar eğitimini aldığı Hollanda’da yapılmıştı. Kendine yalan söyleyemeyen bir adamın kendine sorduğu hesaptan ibaret, filozofik görünümlü basit sorulardan oluşuyordu bu şarkılar. Çoğunluğu orta yaş şarkısı. Yanıtlar ise alabildiğine yalındı. Doğrular, yanlışlar, yargılar, kararlar hakkında; orta sınıfın ahlak değerleriyle verilmiş yanıtlar. Hayat muhasebesi olarak kabul edilebilecek bu şarkılar halen güncel. ANMA Sevgili arkadaşımız, onurumuz, güzel insan MEHMET BÖLÜK’ü özlemle anıyoruz. 13 Haziran 2016 Pazartesi günü (yarın) saat 13.00’te Karacahmet Mezarlığı’nda Bölük’ün kabri başında toplanıyoruz. Mezarlıktaki törenin ardından Büyükada’ya geçerek saat:15.00’da Mehmet Bölük anıtı önünde törende arkadaşımızı anacağız. 1980 öncesi CHP Gençlik Kollarından arkadaşları: Abdullah Aydın, Engin Öztan, Miyase İlknur, Ertuğrul Gülsever, Tahir Çelik, Ahmet Yoldar, Kudret Kitapçı, İbrahim Yener, Kenan Özüdoğru, Haluk Akpek, Faik Özeney, Esat Aycibin, Havva Aydın, Hamit Yelkenci, Lütfü Gündöndü, Murat Öztürk, Serpil Öztürk, Sami Bayar, Gürbüz Kara, Turhan Tuna Şen, C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle