16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 12 Haziran 2016 10 dizi EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Düzene karşı çıkan yalnız kalıyor Bugün kendim için yazıyorum Bunaldım, boğuldum, yoruldum… Ada’ma, Marmara Adası’na kaçtım. Ensar Vakfı skandalı ile gündeme gelen Muharrem Büyüktürk’ün köyünden ayrılıp Karaman’a dönüyorum. “Karaman’ın İstiklal’i”, İsmetpaşa Caddesi diyebiliriz. Birçok mağaza, kafe ve restoranın olduğu cadde, şehrin en işlek ve canlı noktası... Ensar Vakfı’nın yurdu da bu meydanda yer alıyor. Yani her gün binlerce insan, yurdun kapısının önünden geçiyor. Vakıf, en son yurtların kapalı olduğunu açıklamıştı. Fakat şehirde olduğum her gün, bu 5 katlı öğrenci yurdunun pencerelerinde öğrencileri gördüm. Çevreden de yur ğım insanlar ya tedirginlikle konuşmayı reddediyor ya da tersleyerek, “Neden hâlâ bu konuyu gündeme getirmeye çalışıyorsunuz” diyor. Tüm kentin utancı “Utanç’, sanki suçu işleyenin değil, tüm kentin utancı olmuş. Bu iklimi yaratan sadece Karaman’ın muhafazakâr yapısı değil; muhalif partiler ve sivil toplum örgütleri de bölgede çok yetersiz. Yalnızca AKP’nin ve desteklediği cemaatlerin güçlü olduğu Karaman’da, insanların konuşmak, bil Derya Kart bSeasşiınniaçvıkuarruaynoınr EğitimSen ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, bölge hakkında bilgi alabileceğim tek yer oldu. EğitimSen üyelerinin hem sendikal mücadelede hem de öğretmenlik yaptıkları okulda birçok baskıyla karşılaştıklarını belirten EğitimSen Başkanı Derya Kart, kentteki durumu şöyle özetliyor: “Burada muhalif olmak çok zor. Ses çıkaranın başına vuruyorlar. Üye Bu, sözcüğün tam anlamıyla bir kaça dun bir gün bile kapatılmamış olduğu gi almak ya da yardım istemek için ça lerimizin birçoğu sürgün edildi, işten atıl mak. Ardından yine siyasete dönüleceğini, yine Erdoğangiller’e, parti liderlerinin “salı bağırtılarına”, ölüm ve şehit haberlerine boylu boyunca dalınacağını bilerek gölgelenmiş bir kaçamak… Sessizliğin sesini, doğanın benzersiz müziğini dinlediğim bir kaçamak… Yaz henüz gelmedi. Bahar boyunca doya doya yağmur içen doğa yeşil fışkırmış. Eski arkadaşlarla buluşmak güzel. Hırsız Saksağan’la mesela. Bir yıl daha büyümüş. Yine çok yakışıklı. Çınarın dalına kondu ve uzun uzun sohbet ettik. Benim güzel ve acemi kedim onu yakalamak için çınara tırmandı. Hırsız Saksağan dalgasını geçti. Kedi bir pençe boyu yaklaşınca Hırsız Saksa nu öğrendim. Kalabalık olmasına rağmen elimde fo toğraf makinesi olması, bakışları üzerime çekmeye yetiyor. Sokakta insanlarla konuşmaya çalıştığımda skandalın, tıpkı dava gibi hızla kapanmasının nedenini anlıyorum: Konudan herkes fısıltı ile bahsediyor, kimse sesini yükseltmeye cesaret ede lacağı fazla kapı yok. Bu nedenle de, düzene karşı çıkmanın, çoğunluğu karşısına almak anlamına geldiğini öğrenmiş Karamanlılar... Konuşurlarsa işsiz kalabilirler, çocuklarını istedikleri okula veremeyebilirler, komşularının tepkisiyle karşılaşabilirler. Hatta dindar olmadıkları söylenebilir. Çoğu, bunlarla uğraşmak yerine sessiz kalmayı seçiyor. Karaman’daki sivil toplum örgütü temsilcileri dı. Bu durumun insanlar üzerinde yıldırıcı etkisi oluyor. İstemediklerinden değil, sırf korktukları için bizimle hareket edemiyorlar. ‘Çocuklarım var, borcum var, işten atılırsam ne yaparım’ diyerek onlar da sessiz yığına dahil oluyorlar. Camiye namaza gitmediğim için inançsız olduğum dedikodusunu çıkardılar. Bazı veliler, ‘Çocukların kafasından Allah inancını siliyorsun’ diye çocuklarını sınıfımdan aldı. Karaman’da bas miyor. Konuşmak için yanına yaklaştı Karaman’ı ruh hali bu... baskıyla karşı karşıya olduklarını belirtiyor. kının bir sınırı yok maalesef...” Vicdanlar susturuldu ğan öteki dala geçiverdi. Epey oynaştı lar. Kedi yoruldu. Ben dinlendim. Egzoz patırtısı, motor gürültüsü, am Mağdur çocuklar psikolojik tedavi görüyor. Yaşananlar ailelerin yurtlara ‘güvenini’ sarsmamış bulans çığlığı, korna uyarısı olmayan; sadece denizin kıyıyı öptüğü andaki yu muşacık şıpırtılardan ibaret bir doğa müziği… Biraz açıkta bir karabatak yedi sekiz yavruyu çevresine toplamış; yeniyetme leri eğitiyor. Dalıp balık nasıl tutulur, dal madan balık nasıl görülür, yunuslar ge çerken kabaran sularda avcılık nasıl ya pılır ve biraz uzaktan dakikalardır sizi seyreden yaşlı gazeteciye nasıl mutlu luk saçılır… Veletler çabuk öğreniyorlar. Kanıtı be nim. Mutluluğum arttı çünkü… HHH Yol boyu biraz yürümeli. Yamaçlar kekik kokuyor ve katırtırnakları ballı kokular saçıyor… Yolun iki yanından ısırgan ve ebegümeci toplasam… Isırgan salatası yapmayı biliyorum. O kolay. Peki, annem bulgurla yapılıp ebegümeci eşliğinde yenen o Ege salatasını nasıl yapardı? Al işte, zamanında sadece yiyip, nasıl yapıldığını öğrenmezsen bugün böyle kalakalırsın… Bulgurlar ıslatılıyordu… Evet, peki sonra? Iıh, anlaşıldı ısırgan salatası ile idare Alelacele kapatılan davadan sonra en çok merak edilen konulardan biri de mağdur çocuklara ve ailelere ne olduğu... Çocuklar bu ağır travmanın ardından sağlıklı bir tedavi sürecine başlayabildi mi? Konuyu, 5 çocuğun gönüllü avukatlığını yapan Karaman Baro Başkanı, aynı zamanda MHP İl Başkanı Oktay Yılmaz ile görüştüm. Çocuklardan birinin babasının cezaevinde, diğerinin yurtdışında işçi olduğunu belirten Yılmaz, bazı aile Karaman’da çocuklar, neredeyse her mahallede açılan yurtlarda dini eğitim alıyor. istemiyoruz” diyor. “Peki, yaşanan çocuk istismarından sonra tedirgin oldunuz mu, neler hissettiniz” diye sorduğumda, ismini ısrarla vermek istemediği cemaatlerine çok güvendiklerini söyleyerek ekliyor: “Oğlumuz Allah’a emanet, bizim bir şikâyetimiz yok”. edilecek… HHH Balık yasağı dönemindeyiz. Bütün kış büyük kentlere balık ve karides yollayan koca koca teknelerin kimi limanda uykuya dalmış, kimi kıyıda kalafata çekilmiş. Çekek yerinde elden geçiriliyor, kış lerin olaydan etkilenmemek için şehirden bir süreliğine ayrıldıklarını belirtiyor. Avukatlığını yaptığı 4 çocuk psikolojik tedavi görüyormuş. Diğeri ise kendi isteği ile tedaviyi bırakmış. Vakıf aileleri arıyor Hayalet çocuklar Aileler böyle düşünedursun, iddianameye göre Muharrem Büyüktürk, yurtta zaman geçiren bir velinin ayrılışından birkaç saat sonra onun çocuğuna cinsel istismarda bulunabiliyormuş. denizinin hasarları onarılıyor, boya tazeleniyor. Balıkçı tekneleri kalafatta; balıkçılar liman kahvesinde. Çınar gölgesinde ada çayı yudumluyorlar. Ramazan bizim Adaya uğramayı unuttu mu ne!.. Ve bir başka eski arkadaş: Tarlafaresi. Kış uykusundan yeni kalkmış. Mahmur. Yuvasının hemen ağzında art ayakları üstünde dikilmiş, gözlerini gü Yılmaz hukuki durumu şöyle özetliyor: “Ensar Vakfı, diğer 5 çocuğun avukatlığını üstlendi. Vakfın Başkanı Cenk Dilberoğlu, vakıf bünyesinde çocuklarla ilgilendiklerini söylüyor. Ne kadar sağlıklı bir süreç yaşandığını bilmiyoruz. Dilberoğlu beni sürekli arıyor, avukatlığını yaptığım 5 çocukla kendilerinin ilgilenmek istediklerini söyleyip bu konu Karamanda insanlar yaşanan skandalla ilgili konuşmak istemiyor. Baskılardan çekinen Karamanlılar sessiz kalmayı tercih ediyor. Vedat ARIK Bu da onun ne kadar rahat hareket edebildiğini ve durumu ne kadar içselleştirdiğini ispatlıyor. Öğretmenlik yaptığı 25 yılda yüzlerce öğrencisi olan Büyüktürk’ün iktidarla güçlü ilişkileriyle bilinen Ensar Vakfı ve KAİMDER ile bağlantısı, bu süreçte daha fazla mağdur çocuğun ortaya çıkmasını da zorlaştırdı. Ne bölgedeki sos neşe dikmiş, kımıldamadan duruyor. Tıpkı benim gibi… Başkalarını bilmem. Ama ben niye o kent denen hoyrat ve berbat beton ormanında yaşıyorum ki? HHH Başlıktan belli, bu kendim için bir yazı. Sonunda yine egzoz patırtısı, motor gürültüsü, ambulans çığlığı, korna uyarısına, asfalt ve betona dönüleceğini bilmenin gölgelediği bir mutluluk yazısı… O kadar… da onları ikna etmemi istiyor. Böyle bir şeyin mümkün olamayacağını söyledim. Zaten aileler de Vakıf’la iletişime geçmek istemiyor. Fakat aileleri arayarak ‘Avukatlığınızı yapan kişi, MHP İl Başkanı’ diyerek onları kendi taraflarına çekmek istediklerini biliyoruz”. Evine 20 dakika Şehrin merkezinden uzaklaştıkça sokaklar tenhalaşıyor. Boş çocuk parkları ve sessiz mahalleler, terk edilmiş bir şehri andırıyor. Karaman’da çocuklar, genelde okuldan arta kalan zamanlarını neredeyse her mahallede yer alan cemaat yurtlarında geçiriyor. Özel servisler çocukları okuldan alarak yurda götürüyor. Çocuklar haftanın 6 gününü bir ya da iki belletmenle dini eğitim alarak geçiriyor. Ailelerini haftada bir kez görüyorlar; bazı yurtlarda bu süre değişiyor. Örneğin Ensar Vakfı’nda kalan çocuklar ayda bir kez aile ile görüşebiliyor. Yurtlar gibi aileler de çocukların ayrı geçirdikleri sürenin, çocuklarının daha disiplinli dini eğitim alması için şart olduğunu kabul etmiş. 11 yaşındaki oğlunu evinden 20 dakika mesafede bulunan yurda veren Rabia S. ile görüşüyorum. Ona evinden çok uzak olmayan bir yurda neden çocuğunu yatılı verdiğini soruyorum: “Dinini öğrensin diye veriyoruz. Sokaklarda zaman geçirip serseri olmasını yal hizmetler ne de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı konuyla gereğince ilgilendi. Sadece Büyüktürk’ün ne kadar ceza alacağı tartışılarak vicdanlar susturuldu. Devletin, Karaman halkıyla da bu olayı yaşayan çocuk ve ailelerle de ilgilenmemesi, geçmişte bunu yaşamış, belki hâlâ bu tür kaçak cemaat yurtlarında istismara maruz kalan ya da kalacak olan çocuklardan nasıl vazgeçildiğini gözler önüne seriyor. Eğitimde karanlığa devlet aracı oluyor Yıllarca Karaman’da görev yapan bir Milli Eğitim müfettişi, günlük yaşamını dinsel temeller üzerine oturtan bir nesil yetiştirildiğini anlattı Karaman’da vakıf adı altında açılan ve denetlenmeyen çok sayıda yurtta çocuklar yatılı olarak eğitim görüyor. Bazı yurt binalarının çevresi yükseltilmiş duvarlarla çevrilmiş. Karaman’da uzun yıllar görev yapmış bir Milli Eğitim müfettişiyle görüşüyorum. Kendisine “Mehmet Bey” diyeceğimiz müfettiş, görev yaptığı sürece birçok baskıyla karşılaştığını söylüyor ve isminin gizli tutulmasını rica ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın, eskiye göre cemaat ve vakıflarla daha fazla işbirliği halinde olduğunu belirtiyor: “Yalnızca Karaman’da değil tüm Türkiye’de böyle... Diyanet İşleri Başkanlığı’nın organize ettiği ‘Değerler Eğitimi Programı’ kapsamında, cemaate bağlı dernek ve vakıflardan pedagojik formasyonu olmayan görevliler okullara gelip eğitim veriyor. Bu protokolü de Milli Eğitim Bakanlığı yapıyor. Ensar Vakfı dahil diğer cemaatlerle yürütülen bu tür birçok çalışma var.” Ne öğretiliyor belli değil Ensar ve KAİMDER’in kaçak yurtlarında yaşanan cinsel istismar olayı uzun süre gündemde kaldı. Fakat Mehmet Bey’le konuşurken Karaman’da neredeyse hiçbir şeyin değişmediğini fark ediyorum: “Karaman’da vakıf adı altında açı lan denetlenmeyen yurtlar bulunuyor. ‘Hafız yetiştiriyoruz’ denilerek 1011 yaşındaki çocuklar, yurtlarda ailenin ve devletin gözetimi olmadan kalıyor. Bunlar vakıf olarak geçiyor, ama yürüttükleri eğitim formal değil, ne olduğu belli olmayan bir eğitim. Bu çocukların yurtta kaldığı sürelerde, okul dışı saatlerde ne ile karşılaştıkları, nasıl eğitildikleri, ne yönde yönlendirildikleri de belli değil. Onlar eğitim verdiklerini düşünüyorlar ama geldiğimiz noktada bu eğitimin topluma nasıl yansıdığını görüyoruz.” Dini temelli yaşam Mehmet Bey, Karaman’dan örnekle toplumda dinsel kültürün yoğunlaştığına dikkat çekiyor: “Günlük yaşamda kullandığımız kelimeler değişiyor. Giyim, kuşamımız değişiyor. Sürekli geriye gidiyoruz. Bu tür cemaatlerde verilen eğitim, Cumhuriyetin vatandaşlık haklarına sahip, kuruluş felsefesini benimseyen, ulusal değerleri kabullenen bireyler yetiştirmekten çok uzak... Aksine dinsel değerleri önceleyen, yaşam tarzı daha kapalı, günlük yaşamını ve değer yargılarını dinsel temeller üzerine oturtan bir nesil geliyor. Eğitimde son 10 15 yıldır okulun dışında egemen olan bir eğitim anlayışı var. Bu anlayış, maalesef eğitimi karanlığa götürüyor. İşin en acı tarafı da buna devletin aracı olması... Bu tür ne olduğu belirsiz kurumların çocuklarımızı ‘eğitmesine’ izin veriliyor.” Teslimiyetçi bir nesil Mehmet Bey’e bazı ailelerin, neredeyse aynı mahallede yer alan cemaat yurtlarına çocuklarını emanet etmelerini soruyorum. “Öğrenci Yurdu Yönetmeliği, 6. 7. ve 8. sınıf öğrencilerinin de kalabileceği şekle çevrildi. Aslında çocuk kendisini en rahat ailesinin yanında hisseder. Aynı şehirde annebabasıyla kalabilecekken aileler çocuklarını yurda veriyor. Hatta 5. sınıfta yurda bırakılıyor çocuklar... Öncelikle çocuk, kendini aileden dışlanmış olarak hissedecek. İkincisi orada eğitici konumda olan insanların davranışlarını beğenmediği halde tepki gösteremediği için kimliği ve kişiliği daha içe kapanık olacak. Yani çocuklar, iradesini başkalarının eline vermiş, teslimiyetçi, sorgulamayan, eleştirmeyen, hayatı geliş yönüyle kabul eden bireyler haline gelecek. Aile yanında kalmalı Karaman’ı düşünün, öğrenci burada, ailesi de burada, fakat çocuk öğrenci yurdunda kalıyor. Çocuklar ailelerden ‘Ona dinini öğreteceğiz’ diye alınıyor. Çocuklar hem imam hatipe gidiyor, hem yurtta kalıyor. Aile kendi sorumluluğunu onların üzerine atıyor. Sıkıntı ailelerde bana göre... 5. sınıfta yurda verilen bir çocuk ne düşünür? ‘Annem babam beni istemiyor’ diye düşünür. Aileden uzakta, dini otoriteyle büyüyen bu çocukların ileride psikolojik olarak nasıl bir yapıya sahip olacağını, bilinçaltına itilmiş duyguların nasıl, ne zaman dışa vuracağını bilemeyiz. 15 yaşına kadar çocuklar ya ailelerinin yanında ya da devletin denetiminde eğitim görmeli ve kalacaklarsa devlet yurtlarına yerleştirilmeli.” BİTTİ C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle