19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Sümbülden Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi Habibe Serez ‘Su Sümbülü’ olarak adlandırılan enerji bitkisinden fermantasyon yön Ekolojik Doğa ile uyumlu bir yaşam, ekolojik bütüne saygılı bir toplum hayali ile kurulan Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin %100 Ekolo biyogaz temi ile biyogaz üretimi yaptı. Prof. Dr. Nalan Kabay, “Bu çalışmada su sümbülü atık su ortamında yetiştirildi. Yetiştirildikten sonra hasat edilen bitkilerden de fermantasyon pazar jik Pazarlar projesinin Türkiye’deki ilk örneği olan Şişli % 100 Ekolojik Pazar 10. yaşını doldurdu. 10. yaş günü nedeniyle mayıs ayının her cumar ürCetimi EVRE Türkiye Kuş At1la0sı yaşındaHAKAN yöntemi ile biyogaz üretimi yapıldı. Elde edilen sonuçlar ümit verici. Yenilenebilir bir enerji kaynağı olan biyokütleden gaz enerjisinin üretiminde olumlu sonuçlar alındı. Çalışma başka enerji bitkileri ile de devam edecek” dedi. tesi günü pazarda çeşitli etkinlikler gerçekleştiriliyor. Etkinlikler herkese açık ve ücretsiz. Bu cumartesi günü “Ekokitap” etkinliği gerçekleştirilecek. 12 Mayıs 2016 Perşembe TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Türkiye Kuş Atlası çalışmaları sürüyor. Her kesimden ve yaştan insanın yapabileceği kuş gözlemciliği son yıllarda bir hobi olmaktan çıkıp herkesin bilimsel veri toplamasına izin verecek şekilde evrildi. 2014 yılında başlayan Üreyen yen kuş türlerine dair bilgi toplayarak bu türlerin dağılım haritalarını oluşturmayı hedefliyor. Atlasın dört yıl içinde tamamlanması hedefleniyor. Destek vermek isteyenler kusatlasi.blogspot.com.tr adresinden KARA Kuş Atlası projesi Türkiye’de üre bilgi alabilir. [email protected] Artık yetereAylilaeğma’vdaar: YEŞİL DÜNYA HAKAN KARA Geleceği Fosil Yakıt Karşıtı İnisiyatif’in çağrısıyla pazar günü Aliağa’da toplanacak olan çevreciler fosil yakıtları ve termik santralları protesto edecekler. Çevreciler Aliağa’da 15 Mayıs’ta termik santrallara karşı eylem yapıyorlar. Fosil Yakıt Karşıtı İni siyatifi tarafından düzenlenen eylemin sloganı “Artık yeter”. Aliağa’daki ey lem, termik santralların yarattığı kirliliğin ve fo sil yakıt kullanımının so na erdirilmesi için dünya çapında “fosil yakıtlardan kurtul” kampanyası çer HAKAN DİRİK çevesinde gerçekleştiriliyor. Kampanyayla dünya çapında kitlesel bir eylem dalgası oluşturulması; kö mür ve petrolü toprakta bırakarak yeni lenebilir enerjiye dönüşümün hızlandı rılması amaçlanıyor. Fosil Yakıt Karşıtı İnisiyatif Türkiye’de 80’i aşkın sivil top lum örgütü tarafından destekleniyor. Fosil çağın sonu Yaklaşık iki ay önce, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 195 ülke, Paris’te bir araya gelerek küresel ısınmanın 1.5 dereceyle sınırlanması konusunda anlaştı. Buna göre fosil yakıt teşviklerinin sonlandırılması gerekiyor. Ancak başta geri bıraktırılmış ülkeler olmak üzere dünyanın dört bir yanında yeni termik santral projelerine ardı ardına izinler, hatta teşvikler verili Kömür tüm dünyayı ve geleceğimizi tehdit ediyor. yor. Türkiye de bu ülkeler arasında yer alıyor. Ancak yaşamı ve doğayı savunanlar, bu gelişmeler karşısında sessiz kalmıyor. 15 Mayıs’a kadar sürecek “fosil yakıtlardan kurtul” kampanyası çerçevesinde Almanya, Amerika, Avustralya, Brezilya, Endonezya, Filipinler, Güney Afrika, İspanya, İsrail, Filistin, Kanada, Nijerya ve Türkiye’deki yaşam savunucuları, fosil yakıtlara “kırmızı çiz gi” çekecek. Kampanyanın Türkiye ayağı, “Artık yeter” sloganıyla 15 Mayıs’ta Aliağa’da gerçekleştirilecek. Türkiye’nin dört bir yanından el ele vererek beraber yola çıkan sivil toplum örgütleri, hazırladıkları ortak çağrı metninde şu görüşlere yer verdi: “Aliağa, Zonguldak, Çanakkale, Konya, Muğla, Maraş, İskenderun, Bartın ve tüm Türkiye, mevcut 21 kömürlü termik santrala eklenmesi planlanan 80’e yakın yeni santralın yarattığı tehditle karşı karşıya. Kömür havamızı ve suyumuzu kirletirken hem güvensiz ve ucuz istihdam vaadiyle iş gücümüzü madenlere bağımlı kılıyor, hem de geri dönüşü olmayan iklim değişikliğine en büyük tehditlerden birini oluşturarak geleceğimizi tehlikeye atıyor. Sokağımızda, mahallemizde kirli hava soluyor, termik santralların külüne, tozuna maruz kalıyoruz. Kömürlü termik santrallar, kü resel sıcaklık artışlarının geri dönülemez bir noktaya gelmesini tetikleyerek bizlerin ve çocuklarımızın yaşam hakkına set çekiyor. Kömüre hayır Kömür, tüm dünyayı, şimdiyi ve geleceği tehdit ediyor. Dört bir yanımızı saran mega projeler, hepsi kömür ile besleniyor. Devlet desteği olmadan kâr bile edemeyen fosil yakıtlar uğruna insan yaşamı ve doğa feda ediliyor. Hava kirliliğinin neden olduğu yıllık 11 milyar liraya kadar çıkan sağlık maliyetini bizler, vergilerimizle karşılıyoruz. Çocuklarımızın bozulan sağlığı ve kısalan yaşamlarımıza ise bedel biçmek mümkün değil elbette. Artık yeter!” Skandal karar Anayasa Mahkemesi’nde Danıştay’ın skandal Deliçay kararı Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Bilirkişilerin çevreye zarar verebileceği ve deprem riskini tetikleyebileceğine ilişkin uyarılarına karşın Danıştay, “tespitlerin geleceğe yönelik soyut iddia olduğu” gerekçesiyle Sivas İdare Mahkemesi’nin iptal kararını bozmuştu. Davayı da esastan reddetmişti. Danıştay’ın kararı köylüler tarafından Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. AYM önündeki Danıştay’ın bu kararının bir içtihada dönüşmesi ve acele kamulaştırma ve diğer ÇED gerekli dosyaları için uygulanması hukukçular ve çevreciler açısından ciddi bir endişe oluşturuyor. Bu kararın genel bir eğilime dönüşmesi ile birlikte Türkiye’deki tüm çevre davaları yerel idare mahkemelerin ne dediğine bakılmaksızın Danıştay’ın iki dudağı arasına sıkışacak. Deprem bölgesi AYM’ye yapılan başvuruda; HES’in yapılması planlanan alanın 1. derece deprem bölgesi olduğu ve aktif fay hatlarının üzerinde bulunduğu ve buna ilişkin bilirkişilerin tespitte bulunduklarının altı çizilerek Danıştay kararı ile inşaat çalışmalarına başlanılmasının geri dönülmez zararlara neden olabileceğinin altı çizildi. Bu gerekçeyle de avukatlar AYM’den şirketin inşaat çalışmalarına başlamasının engellenmesi için tedbiren yürütmenin durdurulmasına karar vermesini istedi. Hak ihlali var Avukatlar, Anayasa Mahkemesi’ne verdikleri dilekçesinde; Danıştay’ın kararında davayı temelden etkileyebilecek yerel mahkeme tespitlerini gerekçelendirmeden reddettiğini, deprem gibi bölge için büyük bir tehlike arz eden hususlara hiçbir şekilde değinmediğini bunun gerekçeli karar hakkını ihlal ettiğini belirttiler. Çevreciler Aliağa’nın termik santraller gibi yeni kirleticilere değil, rehabilitasyona gereksinim duyduğunu söylüyorlar. Burada insan yaşıyor Aliağa’da kirlilik toplum sağlığını doğrudan etkileyecek düzeye geldi. Kanser vakalarının giderek arttığı belirtiliyor. “Aliağa, daha fazla kirliliği kaldıramaz!”. Danıştay’ın 26 yıl önce, termik santral kurulmasına karşı mücadele eden yöre halkı lehine verdiği bu hüküm, “şimdiki zamanda” da geçerli. Aradan geçen yıllarda, mahkemenin uyarısı dinlenmedi. Aliağa ve çevresi ülkenin en büyük rafineri, petrokimya, demirçelik, kâğıt, gübre, akaryakıt ve gaz dolum, atık ve enerji tesisleriyle doldu. Tüm bunların yan işkolları da Aliağa’da konuşlandı. Ülkenin en büyük kirletici işletmeleri yetmedi, dünyada yalnızca Pakistan, Hindistan, Çin ve Bangladeş’te kalan tehlikeli gemi söküm işi de Türkiye’de Aliağa’ya yönlendirildi. Aliağa “gözden çıkarıldı”. Kanser yaygınlaşıyor Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Ali Osman Karababa’nın açıkladığı bilgilere göre, buradan yayılan zehirli maddeler kalıcı organik kirleticiler, uçucu organik bileşikler, SO2, NOx, O3, partikül madde ve metaller olarak kayda geçiyor. Aliağa’daki kirliliğin toplum sağlığını doğrudan etkilediği, Horozgediği köyünden art arda gelen kanser vakalarıyla görüldü. Kirlilik İzmir’e uzanıyor Üstelik Aliağa’nın kirliliği çevreye de yayılıyor. Kuzey rüzgârlarının etkisiyle İzmir’e, bölgenin batı ucundaki Karaburun’a uzanıyor. Hemen yanı başındaki Foça, Menemen gibi yerleşimler de doğrudan kirlilikle baş başa kalıyor. Demirçelik tesislerinden çıkan atıklardan oluşan “cüruf dağları” bu durumu “görülebilir” kılıyor. Böylesine yoğun sanayi tesislerinin bölgede konuşlanmasıyla Aliağa’da başa dönülmüş durumda. Sanayi tesislerinin enerji ihtiyacı gerekçe gösterilerek, bölge yeni termik santral dayatmalarıyla karşı karşıya. Tam bir kısır döngü. Oysa Foça Çevre Plaftormu’ndan Bahadır Doğutürk’e göre Aliağa’daki yoğun sanayi faaliyeti zaten “nükleer santral etkisi” yaratmış durumda. Artık bölge yeni kirleticilere değil, rehabilitasyona gereksinim duyuyor. KİRLİLİK EŞİĞİ AŞILDI kctdcmlhudiemuscaarglşçireiliaeidçayknH.isdMuöıevüarksAnnm“nkb?eoAlalauetlAnkçeimdeeülstilrlmaÖkriD.rriö6arlea.rcaslnmteiiyaaieAjmamiaznğDıennlsisttkpaliedrlğünlısieakykeatüii.ıicsykada,a”şzmıyae’itnomrşnaiayasrsğaihieöynedityrybğyğmaipidtlaaytbatareioouaiöuııiel,aeekilşyemusoenflnerbrknlsrittratgu.lyşalreıkktme,!ıaıaasenfz.ByrkdmeruşakYhalnamlo1mtliibauaasrhi9raanraniaıdk.capkşttriniaite9lrnrkaçakaÜeiiöar.lsmçaılyadyi2ıdnkbni.sikArsninsoyrerzigoilBaıeülilttıydğilmöoırkit,tlekilemeigkkiıdidialrtebryğblikkemalillıöradteedeinsaieüiöıblsrksonrbirutineğdkmiinlraısalyiüğnieplgabl.ağrgemaineilgoöleiisıkAeülunrtenksreadünvnıaçbeiynsndduaayçnıeueddiöolnreieinarlouülttrir.ey kurtarmak Bugün yaptıklarımız, yarınımız oluyor. Derler ya, “Ne ekersen onu biçersin!” Türkiye 80 yeni termik santral projesini hayata geçirmeye çalışıyor. Enerji politikamızı kömür üzerine inşa ediyoruz. Eğer Türkiye bu projeleri yaşama geçirebilirse bunun sonuçları ne olur? Kaç bin kişi solunum yolları hastalıklarına ya da kansere yakalanır? Kaç bin kişi bu “yanlış” politikanın bedelini sağlığıyla öder? Ya çocuklar? Bugün hava kirliliğinin neden olduğu yıllık 11 milyar liraya kadar çıkan sağlık maliyeti, Türkiye’deki termik santral sayısı 21’den 101’e çıktığında ne kadar olur? Sonra tarımın hali ne olur? Kentlerimizde nefes alabilir miyiz? Biliyorsunuz kentlerin durumu vahim. Avrupa standartlarına göre havası temiz tek kent var: Çankırı. Çocuklarımıza bırakmak istediğimiz gelecek bu mu? Dünya fosil yakıtları terk ediyor. Son iki ayda dünyanın en büyük iki kömür şirketi iflas etti. Uluslararası fonlar, paralarını termik santrallardan çekiyorlar. Belçika artık kömürden elektrik üretmiyor. Avrupa’da yedi ülkede kömürden elektrik üretilmiyor. İngiltere, Portekiz, Finlandiya, Avusturya kömürü 2020’li yıllarda terk etmeyi planlıyor, projeler üretiyorlar. Dünya yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneliyor: Güneş, rüzgâr, biokütle, gelgit, dalga enerjisi… Neden? Çünkü dünya artık daha çok kirliliği kaldırabilecek durumda değil. Fosil yakıtlar zaten tükeniyor. Yani zorunlu olarak yenilenebilir enerjiye geçeceğiz. Fakat şu anda kalan fosil yakıtların yüzde 80’ini yerin altında bırakmak zorundayız. Çükü geleceğimiz ve yaşamımız buna bağlı. HHH Türkiye’de politikacılar “linyit rezervlerimiz var” diyorlar. Doğru. Kalitesi düşük linyitimiz var. Fakat ondan çok daha büyük iki kaynağımız var. Biri güneş, diğeri rüzgâr. Linyit rezervimiz var diye termik santral kuracağınıza, güneşimiz var diye güneş santralları kurmaya ne dersiniz? Almanya, Türkiye’deki güneşin yarısına bile sahip değil. Fakat güneş enerjisindeki kurulu gücü Türkiye’nin tam yüz katı. Türkiye’nin toplam elektrik enerjisi kurulu gücü 73 bin MW. Güneş enerjisinin toplam içindeki payı ise sadece yüzde 0,4. Almanya’nın güneş enerjisinde kurulu gücü 39 bin MW. Almanya’nın son 20 yılda güneş ve rüzgâra yaptığı yatırımın yarısını Türkiye yapmış olsaydı, bambaşka bir Türkiye’de yaşıyor olurduk. Bunu yapmadık. Hâlâ da yapmıyoruz. Geçmiş hatalardan ders çıkarmıyoruz. Hafta sonu Aliağa’da eylem var. Yaşam savunucuları, 80’i aşkın sivil toplum örgütü tarafından desteklenen Fosil Yakıt Karşıtı İnisiyatif’in çağrısıyla Aliağa’da toplanıyorlar. Diyorlar ki, “Hasta eden, erken öldüren, çocuklarımızı zehirleyen ve dahası gezegen üzerinde canlı yaşamı tümüyle sona erdirebilecek iklim değişikliğine yol açan sera gazlarının en büyük sebebi olan kömür, ait olduğu yerde, yerin dibinde bırakılmalı” Diyorlar ki, “Kömür başta olmak üzere fosil yakıtları merkeze alarak refah toplumuna ulaşmak mümkün değil. Bunu bizler de Dünya’nın geri kalanı gibi farkındayız.” Diyorlar ki, “Fosil yakıt çağı bitti: Dönüşümü başlatmanın şimdi tam sırası!” Diyorlar ki, “Artık yeter!” Peki siz ne diyorsunuz? Bitkiler tehdit altında Geçen yıl 2034 yeni bitki türünün keşfedilmesiyle dünyada bilinen bitki türlerinin sayısının 400 bine yaklaştığı açıklandı. Londra’daki ‘Kew Gardens’ Kraliyet Botanik Bahçeleri’nde görevli uzmanlar ilk kez dünya çapındaki tüm bitki türlerinin durumunu değerlendiren bir çalışma yürüttüler. Uzmanlar, bilinen bitkilerin yüzde 21’inin iklim değişikliği, doğal çevresinin yok edilmesi nedeniyle tehdit altında olduğunu vurguladılar. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle