22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 8 Nisan 2016 EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: İLKNUR FİLİZ ‘Biz aynı mahalledeniz’ haber 11 ‘Kabataş yalanı’ davası hâkimi Erdoğan “Balyoz, Ergenekon gibi davaların hâkimleriyle ortak tek noktamız unvanlarımız. Önemli olan bir yerlerden emir almamak” diyerek isyan etti Birgün yazarı Enver Aysever’in, Star Gazetesi yazarı Halime Kökçe’ye “basın yayın yoluyla alenen hakaret” ettiği iddiasıyla, 2 yıl 4 aya kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı davanın ilk duruşmasına hâkimin sözleri damgasını vurdu. Hâkim Mustafa Erdoğan, “Biz başka mahallenin çocuğu değiliz, bize güvenin. Balyoz, Ergenekon gibi davaların hakimleriyle ortak tek noktamız unvanlarımızdır. Önemli olan doğru karar vermek ama daha da önemlisi bir yerlerden emir almadan karar vermektir. Dava aslında bitti ama erteliyoruz” dedi. İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasına Halime Kökçe ve Enver Aysever katıldı. Aysever, savunmasında, “Yalancıya yalancı demek suç değil, saptamadır. Tarih Kabataş yalancılarını affetmeyecek. Gezi süreci bu ülkenin en haysiyetli süreciydi ve buna dil uzattılar. Can güvenliğim yok. Ak troller Enver Aysever ce şahsıma saldırılar yapılmaya devam etmektedir” diye konuştu. Beraat talep eden Enver Aysever, temyiz hakkı açısından, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını istemediğini söyledi. Yargıç Erdoğan da, “Bizim hatalı bir karar mı vereceğimizi düşünüyorsunuz?” diye sordu. Aysever ise yargıya güvendiğini ancak itiraz hakkının da baki kalmasını 7 Mart 2015, Cumhuriyet istediğini ifade etti. Bunun üzerine yargıç, salondaki iz leyicilere dönerek, şöyle konuştu: “Biz başka mahallenin çocuğu değiliz, bize güvenmeye devam edin. Türkiye’de yargı çok eleştiriliyor. Fakat Balyoz, Ergenekon gibi davalara bakıp böyle düşünmemek lazım. Türkiye’de yılda yaklaşık 50 bin dava görülüyor. Sadece 2 ya da 3 davaya bakarak tüm yargı eleştirilmemelidir. O hâkimlerle ortak tek noktamız unvanlarımızdır. Mahkemelere güvenmek lazım. Bakın Türkiye’de en çok çalışan meslek gruplarından birinin mensuplarıyız. Özel hayatlarımız dahi neredeyse yok. 2025 yılda Anadolu’nun her köşesinde çalışmış insanlarız. Yanlış kararlar verilebilir. Ama bunlar düzeltilir. Benim de gençlik yıllarımda verdiğim beraat kararları bozulmuştur. Ancak önemli olan bir yerlerden emir almadan karar vermektir. Yargı yaşayan bir organdır. Hâlâ kamuoyu yoklamalarında en çok güvenilen kurumların başında yargı gelmektedir. Sadece iki üç davaya yargıyı indirgeyerek bizleri eleştirmeyin. Dava aslında bitti ama erteliyoruz Neden bu kadar çok konuştum onu da bilmiyorum.” Hâkim Erdoğan, sanık ve müşteki taraflara ek delillerini sunmaları için süre vererek duruşmayı 29 Eylül’e erteledi. l İSTANBUL / Cumhuriyet RTÜK DENETÇİSİ ŞİKâYET ETMİŞ, SAVCILIK CİDDİYE BİLE ALMAMIŞ Savcı ‘şüphe’ görmemiş RTÜK denetçisi Özdiker’in, “TC kimlik numaraları satılıyor, terör veya ticari amaçla kullanılıyor” şeklindeki şikâyeti, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ‘somut bilgi yok’ gerekçesiyle reddedilmiş. 50milyon yurttaşın kimlik ve adres bilgilerinin bilgisayar korsanları tarafın dan internet üzerinden deşifre edil mesi gündemdeki yerini korurken Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın RTÜK denetçisi Cengiz Özdiker’in 25 Şubat gü nü “TC kimlik rumara ları bilinmeyen kişiler tarafından menfaat te mini ve farklı amaçlarla ALİCAN ULUDAĞ kişi ve kuruluşlara satılıyor, terör veya ticari amaçla kullanılıyor” şeklindeki suç duyuru sunu ciddiye almadığı ortaya çıktı. Savcılık, 3 Mart günü verdiği karar la suç duyurusu dilekçesinin işleme konulmamasına karar verdi. Dava açılsın dendi RTÜK’te denetçi olarak görev yapan Özdiker, henüz 50 milyon yurttaşın kimlik bilgileri internette yayımlanmadan önce 25 Şubat tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir dilekçe verdi. Suç duyurusu dilekçesinde, son yıllarda terörizm ile ilgili yaşanan güvenlik zaafiyeti ile doğrudan ilişkili olarak Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaralarının bilinmeyen ancak araştırma sonucu ortaya çıkabilecek birtakım şahsiyetler tarafından menfaat temini ve farklı amaclar neticesinde birtakım kişi ve kuruluşlara satıldığı belirtildi. Bu kimlik numaralarından ulaşılan kişisel verilerin başta terör olmak üzere birtakım ticari amaçlar dahil çeşitli suiistimal konularında kullanıldığı ifade edilen dilekçede, bunun herkesçe bilindiği, bu nedenle savcılık soruşturma başlatarak ilgili kamu görevlileri hakkında dava açılması istendi. İddiadan ibaret Başvuruyu inceleyen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 3 Mart tarihinde dilekçenin işleme konulmamasına karar verdi. Şikâyetçinin soruşturma açılmasını istediği konuların tamamen soyut ve genel iddialardan ibaret olduğu anlatılan kararda, “TC kimlik numaralarının bilinmeyen kişiler tarafından menfaat temini veya farklı saiklerle birtakım kişi ve kuruluşlara satıldığı, terör yahut ticari amaçla kullanıldığına dair somut bilgi ve belgeye dayalı bir delilin bulunmadığı, varsayıma dayalı iddia ve isnatta bulunulduğu, bu aşamada doğrudan tahkikatı gerektirir bir şüpheli ve olayın söz konusu olmadığı” belirtildi. Cengiz Özdiker, bu karara sulh ceza hâkimliğinde itirazda bulundu. l ANKARA Kilis’e IŞİD Suriye’de IŞİD denetimindeki Suriye’nin Bab bölgesinden atılan 2 roketi: Katyuşa mermisi dün sabah 08.40 sıralarındaYeni Mahalle ve Yavuz Sultan Selim Mahallesi’ne düşerek pat 3 yaralı ladı. Katyuşa mermilerinin ilki Yeni Mahalle’de yaşayan Suriyeli sığınmacı ların kaldığı bir eve isabet etti. Buradaki patlamada Suriye uyruklu 2 kişi yaralandı. Aynı sıralarda diğer Katyuşa roketatar mermisi ise Yavuz Sultan Selim Mahallesi’nde yola düşerek patladı. Patlamada yakın noktada bulunan ve bir kişi yaralandı. l KİLİS DHA ÖZEL HASTANEDE ‘AYRIMCILIK’ İDDİASI: Kürt kökenliysen işe başlayamazsın Zehra Özdilek Zeytinburnu Çırpıcı mahallesinde bulunan Özel Sante Plus Hastanesi’nin iş müracaatında bulunan Kürt kökenli yurttaşlara ayrımcılık yaparak işe almadığı ileri sürüldü. Hastanede yaşananları gazetemize anlatan ve isminin açıklanmasını istemeyen eski bir çalışan, hastane direktörünün işe alımlarda iş tecrübesi yerine ilk olarak “Nerelisin?” diye sorduğunu belirterek, “Personel alımlarından sorumlu olan kişi, iş başvuruları yapan adayların özgeçmişlerinde öncelikli olarak Kürt olup olmadığına ilişkin inceleme yapıyor. Mail adresinde Kürtçe isim veya te rim olup olmadığı, doğum yeri, son görev aldığı il gibi bölümlere dikkat ediliyor. Bunlardan birisinde doğuya ait iz var ise başhekimin eski bir ordu mensubu olması nedeniyle ‘başhekimin hassas olduğu konu’ denilerek iş müracaatları kabul edilmiyor. Bu yaşananları duyduktan ve şahit olduktan sonra doğu kökenli olmamama rağmen işten ayrıldım. Kürt kökenli vatandaşa hizmet vererek paralarını almaktan çekinmeyen hastane, personel olarak işe ayrımcılık yapıyor. Bu kabul edilemez” diye konuştu. Hastanenin eski çalışanının iddiaları üzerine aradığımız hastane yetkilileri ise böyle bir uygulamanın olmadığını ve iddiaların gerçeği yansıtmadığını söyledi. KAZANHAN DOSYASINA GİREN DİLEKÇE: Öldüren polis ‘onore’ edilmeli! Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Ocak ruyu dosyaya ekledi. Eskişehir’den bir şa 2015 tarihinde polis hısın yaptığı başvu tarafından öldürülen ruda, Kazanhan’ı öl 12 yaşındaki Nihat düren polis Nurba Kazanhan ile ilgili da ki Göçmez’i “kahra vanın 6. duruşması man” olarak göstere bugün Cizre 1. Ağır rek, tutukluluğunun Ceza Mahkemesi’nde sonlandırılmasını ve görülecek. Ancak da Kazanhan “onore” edilmesini va dosyasına eklenen talep ediyor. Dilek bir evrak dikkat çekti. çede, “Kahraman polis ma DİHA’nın haberine gö murumuz 2015 Şubat ayın re dosyaya eklenen ev da tutuklanmış ve halen An rak, 28 Mart 2016 tarihin kara Elmadağ Cezaevi’nde de Cumhurbaşkanlığı Halk yatmaktadır. Bu güvenlik la İlişkiler Başkanlığı’na güçlerimizi demoralize et e mail üzerinden gönderi mekten başka hiç işe yara len bir başvuru. Bu başvu mamaktadır. Hal bu iken, ru, Cumhurbaşkanlığı Halk polis memuru ‘M.N.G.’ hak la İlişkiler Başkanlığı tara kında soruşturmanın kaldı fından Kazanhan davası rılmasını, terörle mücadele na bakan Cizre 1. Ağır Ce eden bu kahramanın onore za Mahkemesi’ne gönderil edilmesini saygılarımla arz di. Mahkeme de, bu başvu ederim” denildi. PKK’lileri afiş asarak arıyorlar Siirt Valiliği tarafından aranan PKK’lilerin fotoğraf ve kimlik bilgilerinin yer aldığı afişler kentin en işlek caddelerindeki billboardlara asıldı. Billboardlarda, aranan PKK’liler kırmızı, mavi, yeşil, turuncu ve gri kategorilerde yer alırken, valilikçe yapılan açıklamada PKK’lilerin yakalanmasına yardımcı olacak kişilerin kimlik bilgilerinin devlet sırrı kapsa mında gizli tutulacağı, örgüt mensupları ve eylemlerine ilişkin güvenlik güçlerine bilgi verenlere, 4 milyon TL’ye kadar para ödülü verileceği duyuruldu. Açıklamada, ödül miktarı ise şöyle sıralandı: Kırmızı liste 4 milyon TL, mavi liste, 1,5 milyon TL, yeşil liste, 1 milyon TL, turuncu liste, 600 bin TL, gri liste ise, 300 bin TL ödül. l SİİRT DHA Kadının bu ülkede yatacak yeri yok Eskiden bu ülkede kadının sadece adı yoktu. Aklı vardı, sesi vardı, itirazı vardı, kendini savunma hakkı vardı, gelecekle ilgili güzel şeyler hayal etme fırsatı vardı... Sonra saçı vardı; gözleri vardı; dudakları vardı; kalçaları ve beli vardı; elleri, ayakları, bacakları, kolları vardı. Memeleri ve vajinası vardı; bazılarının G noktası bile vardı. Şimdi çıkın sokağa bir bakın, şu değişen Türkiye’de kadından geriye ne kalmış. Onların sesini duymaya çalışın, itirazlarını, hak arayışlarını. Bedenleriyle ve cinsellikleriyle barışık hallerini görmeye çalışın... Her alanda erkeklerle iç içe, kadınlıklarından utanmadan ve kendilerini onların bir alt sınıfı olarak görmeden yaşama şansının artık ne kadarını yakalayabildiğine bakın. En çok da yoksul mahallelerdeki küçük kız çocuklarına, genç kız çocuklarına bakın. Kendilerini ne sanarak büyüyorlar ve nasıl bir hayatın kadını olmaya hazırlanıyorlar. Sonra bir de Meclis’e, iktidarın Meclis’e taşıdığı kadın profiline bakın. Cehaleti ve edilgenliği kadın milletvekilleri üzerinden pazarlayan siyasi ahlaka bakın. Gözlerindeki yaşam sevincini ergenliğe girer girmez korkudan söndüren... Kendi bedenini kendinden bile gizleyen... Ruhen içine içine çöken ve bacaklarının arasında bir lanet gibi taşıdığı hazdan utanarak yaşamayı erdem bilen... Yeryüzünün en günahkâr canlısı olarak görülmeyi en baştan kabul eden... Köle olmakla ve çocuklar doğurmakla terbiyelenen kadınlarla kalabalıklaşan bu topraklarda... Kadının artık değil adı, neredeyse kendisi yok. O kadar yok ki... Meclis’te bile tedirgin bir gölge gibi dolaşıyorlar ve “Dindar nesiller yetiştirmeye” ant içmiş iktidarın şuursuzca bayraktarlığını yapıyorlar. Kadınlıkları üzerinden yürütülen sinsi siyasetlerin sonucunda kendilerine yapıştırılan edilgenlik etiketini hem kıyafetlerinde hem de zihinlerinde nesiller boyu silinmeyecek bir damga gibi taşıyorlar. Kadının özgürleşmesini kapanması üzerinden pazarlayan kurnaz cehaleti, evdeki, sokaktaki ve hatta Meclis’teki varlıklarıyla en çok onlar olumluyorlar. Bugün en kaba halleriyle ülkeyi hoyratça yönetenler, kadına sadece ve sadece “kötü gözle” bakabiliyorlar. “Kadın” ve “yatmak” kelimesi yan yana gelir gelmez devreleri yanıyor. Bellerine hâkim olamadıkları gibi dillerine de hâkim değiller. Onlar için kadın dediğin sadece kocasının altına yatar. Kimsenin önüne yatmaz, üstüne çıkmaz, tepesine binmez. Kadın dediğin gülüşmez, gezmez, sevişmez. Kadın dediğinin adı yoktur ama daha da önemlisi bir vajinası da yoktur; memeleri yoktur; saçları yoktur; dudakları yoktur; klitorisi yoktur; beli, kalçası yoktur; gözleri yoktur; elleri, ayakları, bacakları yoktur; hormonları, istekleri, hayalleri hiç yoktur. Kıytırık lokantalardaki yemek mönülerinde “tavuk çevirme”yi İngilizceye “chicken translate” olarak ahmakça tercüme eden cahil cesaretli bir kültür ta oralardan iktidara kadar tırmandığından beri bu böyle... Siz istediğiniz kadar çıkıp onlara, “birinin önüne yatmak”la “altına yatmak” arasındaki farkı anlatmaya çalışın; deyimlerden, deyişlerden, teşbihlerden, mecazlardan, dilden, mantıktan bahsedin... Hatmettikleri o kutsal kitapları nasıl anlamıyorlarsa, bunu da anlamayacaklar. “Yatmak” ve “ön” kelimelerinden kendi akıllarının yettiğince yalan yanlış anlam çıkartmakta ısrar edecekler. Şimdi koşa koşa hakaret davası açıyorlar. Ve bir kadın bakan adına “Hakkımda onun bunun önüne yatıyor diye laf çıkararak bana hakaret etti” gibi zırvalıklarla dolu iddianameler kaleme almaya hazırlanıyorlar. İktidarın mantığıyla bakarsanız aslında hiçbir kadının bu dünyada yatacak yeri yok. Ama gerçek şu ki... Asıl, bu korkunç zihniyetin, cahil cesaretiyle kaleme alınmış yemek mönülerinden ta iktidara kadar yükselmesine destek verenlerin bu ülkede yatacak yeri yok... Hem de hiç yok. Cenazede 3 gün şartına dur! Danıştay, PKK’lilerin cenazelerinin, olay çıkmasını engelleme gerekçesiyle valiliklerce alınmasına ilişkin düzenlemenin yürütmesini durdurdu. Danıştay, ailelere cenazeleri almak için verilen 3 günlük sürenin, sokağa çıkma yasağı gibi durumlarda yeterli, makul ve ölçülü olmadığını vurguladı. Normal koşullarda bu üç günlük sürenin yeterli ve makul olduğu belirtilen kararın gerekçesinde, buna karşılık deprem, sel gibi afetler ile savaş ve sokağa çıkma yasağı gibi durumlarda bu sürenin makul olmadığı vurgulandı. l ALİCAN ULUDAĞ/ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle