25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 8 Nisan 2016 haber 10 EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: İLKNUR FİLİZ Casusluk suçlaması Akılcı perspektiflerin kaçınılmaz zorunluluğu AKP’nin temel özelliği ve hayati alanlardaki başarısızlığının özünde yatan ana unsur siyasi vizyonundaki tekdüzeliktir. Destekçilerine göre bunun adı “şerefli tutarlılıktır.” Ancak Türkiye gibi çok boyutlu ve karışık bir ülkeyi bu perspektiften yönetmeye çalışmanın başarı sağlaması mümkün değil. Bu sorunu yönetimin PKK ile mücadelesinde de görüyoruz. Hükümete göreki eski hükümetler de aynı hatayı yaptılar bu sadece bir terör olayından ibaret. Meselenin mutlaka mücadele edilmesi gereken bir terör boyutu olduğu ve bunun da şu anda ön plana çıktığı inkâr edilemez. Ama sorunun sadece bundan ibaret olamadığı da kesin. Artan şehit haberleriyle daha fazla ajite olan vatandaşların hissiyatı anlaşılır bir şey. Buna şehirlerde öldürülen masum vatandaşlarımızı eklediğinizde, “taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmama” anlayışının sokak düzeyindeki cazibesi de kaçınılmaz oluyor. Ancak sorumlu hükümetlerin, özellikle de Türkiye gibi karmaşık bir ülkeyi yönetmeye çalışıyorlarsa, sokaktan yansıyan hissiyata göre davranma lüksleri yok. Bu hissiyatı kendi tekdüze ve ideolojik dünya görüşlerini ilerletmek için kullanmaya kalkmaları ise karmaşanın daha da artmasına çıkarılan bir davettir. Daha açık konuşmak gerekiyorsa, “Bu iş parlamento ile olmuyor, ülkeye güçlü bir liderlik sistemi gerekiyor” anlayışını ilerletmek için artan karmaşa ortamına ve bunun halk üzerindeki etkisine güveniliyorsa, bu açılan ve sonra kapatılamayan bir Pandora kutusundan başka bir şey olamaz. Türkiye’ye sadece “yakışan” değil, bundan çok daha önemlisi, “hayati anlamda zorunlu olan” şey, çoğulcu ve mümkün olduğu kadar kapsayıcı bir demokrasidir. Böyle bir düzeni dünya gerçeklerine hâkim ve “çok boyutlu” bakış açısına sahip olan bilinçli kadroların yönetmesi ayrı bir zorunluluktur. PKK ile mücadele konusuna dönersek, sorunun çok boyutlu olduğunu konuya nesnel bir açıdan bakabilen herkes görüyor. Fakat bu gerçek, yönetimdeki kadrolar tarafından görülmek istenmiyor. Görülseydi, milyonlarca vatandaşın demokratik oyu ile seçilmiş olan insanları Meclis’ten atmaya, hatta hapse göndermeye çalışmak yerine bunlara kulak verilirdi. Keza, kalkınmış toplumların hem kalitesini tayin eden hem de vicdanını temsil eden aydın kesimlere karşı, sırf “barış çağrısı” yaptılar diye, “terörist” yaftası vurup cadı avları başlatılmazdı. Aynı şekilde bu ülkede onlarca yıllık bir evveliyatı olan bir “Kürt sorununun” olduğu kabul edilir ve bu sorunu daha da derinleştirecek olan değil, çözecek olan demokratik adımlar atılırdı. Dahası, sorunun özellikle Suriye bağlamında artık somut bir “uluslararası boyutunun” olduğu hesaba katılarak dış politikada atılan adımlar da bu gerçeğe göre belirlenirdi. Bu yapılmadığı gibi, bu konudaki salt tepkisel yaklaşımların temsil ettiği “politikasızlık” Türkiye’yi, sadece bölge ülkeleriyle değil, dünyanın temel iki süper gücü ile karşı karşıya getirmiş bulunuyor. Genel görüntü bu olunca, hükümetin sorunları “tekdüze” yaklaşımlarla nasıl çözmeyi umduğunu kimse bilemiyor. Başbakan Davutoğlu’nun kimi sözlerinde bu konularda yeni arayışların ipuçları varmış gibi görünüyor. Bunu son dönemde çözüm sürecine dönülmesi veya akademisyenlerin hapsedilmesi konularında söylediklerinde görüyoruz. Fakat ifade ettiği ve aslında gidilmesi gereken yola işaret eden bu görüşlerinden neden hemen çark ettiğini de biliyoruz. Hal böyle olunca, Türkiye’nin açmaza doğru sürüklenmekte olduğu izlenimi ve bununla bağlantılı olarak da halktaki kafa karışıklığı ve umutsuzluk hissi de kaçınılmaz olarak artıyor. Neticede sokaktaki vatandaş da işlerin iyi gitmediğini görecek akla sahip. Mesele, vatandaşın bu hissiyatının tüm Türkiye’nin iyiliği için mi, yoksa bir partinin veya şahsın siyasi bekası için mi kullanılacağı sorusunda düğümleniyor. İlki ise akılcı ve yaratıcı siyasi perspektiflerin geliştirilmesi gerekeceği kesin. Yok, ikincisi olacaksa, o zaman Türkiye’yi daha da karışık günler bekliyor demektir. HDP’den iki bakan için gensoru önergesi HDP; Sur ve Silopi’deki kamulaştırma ile Türkiye genelindeki kentsel dönüşüm alanlarının rant yarattığı gerekçesiyle Çevre ve Şehircilik Bakanı Güldemet Sarı; AKP’nin dış politikasının Türkiye’yi istikrarsızlığa sürüklediği gerekçesiyle Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu hakkında gensoru önergesi verdi. HDP Grup Başkanvekilleri İdris Baluken ve Çağlar Demirel, Çevre ve Şehircilik Bakanı Güldemet Sarı ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu hakkında gensoru önergesi verdi. Bakan Sarı hakkında verilen gensorunun gerekçesinde Sur ve Silopi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla alınan kamulaştırma kararının mağduriyet yarattığı; kentsel dönüşümlerde yurttaşların mağdur edildiği ve sermaye için rant alanı yaratıldığı belirtildi.l ANKARA Cumhuriyet MKE Fabrikası Müdürü, 2 milli silahın planlarını ABD’li firmaya satarken yakalandı Makina Kimya Endüstrisi’ne (MKE) bağlı Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı, Müdür Mustafa Tanrıverdi’yi istihbari dinlemeye aldı. Yapılan da buluşma kararı aldı. Savcılık, buluşma yerine gizli kamera yerleştirildi. Lokantaya gelen Tanrıverdi, MP Kırıkkale Silah Fabrika teknik takip sonucu Tanrıverdi’nin 5 marka silahın çizim ve tüm üre sı Müdürü Mustafa Tan MP5 Makinalı Tabancı ile MPT 76 tim planlarını 200 bin TL karşılığın Tanrıverdi rıverdi,  22 milyon liraya malolan ve tamamen ALİCAN ULUDAĞ Milli Piyade Tüfeği’nin çizim ve da, üretime henüz başlanan MPT76 üretim planlarını 1 milyon TL kar marka silahın çizim ve üretim planla milli imkânlarla üreti şılığında ABD firması Zenith şirke rını ise 300 bin ABD doları karşılığın len Milli Piyade Tüfeği ti yetkilisi K.Y’ye satmayı teklif et da ABD şirketi yetkilisi K.Y’ye 2 adet MPT76 ile patenti MKE’de olan MP tiği belirlendi. flash bellek içinde teslim etti. Parala 5 marka silahın çizim ve tüm üretim planlarını ABD’li bir firmaya satma Lokantada buluştular rı alan Tanrıverdi, lokantadan ayrılmak istediği sırada polis tarafından ya çalışırken suçüstü yakalandı. Uzun Bu durum 1 Nisan’da Ankara Cum yakalandı. Emniyet’in dağıttığı polis kamerası görüntülerinde B.IR.I BI.NBAŞI 5 ŞEH.ITmüdürTanrıverdiparayıalırkengörülüyor. yıllardır fabrikada çalışan, 16 Aralik 2015’te müdürlüğe atanan Tanrıverdi, MPT76’nın planlarını 300 bin dolar, MP5’in çizimlerini ise 200 bin TL’ye ABD’li firmanın Türk temsilcisine verirken yakalandı. Gelen bir ihbarı değerlendiren huriyet Başsavcılığı’na bildirildi. K.Y ile irtibata geçen savcılık, önceden seri numaraları alınmış paraları Tanrıverdi’ye vermesini istedi. Türk vatandaşı olan K.Y ile Tanrıverdi, alışveriş için 6 Nisan günü başkentte Eskişehir Yolu’ndaki lüks bir lokanta “Devlet sırlarından yararlanma, devlet hizmetlerine sadakatsizlik” suçundan tutuklanan Tanrıverdi’nin sorgusunda suçunu kabul ettiği ve pişman olduğunu söylediği öğrenildi. Zanlının Kırıkkale’deki ev ve işyerinde de arama yapıldı. Mardin’in Nusaybin ilçesindeki operasyonda 1 binbaşı ve 2 em niyet amirinin de aralarında bulundu ğu 5 güvenlik görevlisi şehit oldu. Nu saybin’deki operasyonlar Dicle mahal lesinde yoğunlaştırı lırken, dün sabah sa at 11.40’ta PKK’lilerin keskin nişancı tüfe ği Kanas ile açtığı ateş le Özel Harakât Emni yet Amiri Doğan Sa Ahmet Karaman karya ağır yaralandı. Nusaybin Devlet Hastanesi’ne kaldırı lan Emniyet Amiri Do ğan Sakarya, burada doktorların tüm müda halesine rağmen kur tarılamayarak şehit ol Doğan Sakarya du. Takviye kuvvetlerin desteğiyle operas yon genişletilirken, PKK’liler bu kez saat 13.45 sıralarında gü venlik güçlerinin girdi ği bölgede, önceden tu zakladıkları patlayıcıyı infilak ettirdi. Patlama Zafer Kurt da, Binbaşı Ahmet Ka raman ile Emniyet Amiri Zafer Kurt şe hit oldu. Saldırıda yaralanan 5 güvenlik görevlisi de tedavi altına alındı. Akşa müstü PKK’lilerin tuzakladığı patlayıcı yı infilak ettirmesi sonucu bomba imha uzmanları Salih Taç ile Erkan Başpehli ŞEHİT, KIZINA KAVUŞTU Tunceli’de zırhlı aracın devrilmesi sonucu ağır yaralanan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan polis Murat Küpeli (32)için Mersin’in Tarsus ilçesinde cenaze töreni düzenlendi. Ardından şehidin cenazesi Tarsus’un Sandal köyünde toprağa verildi. Şehidin 2 yaşındaki kızı Büşra’nın 2 ay önce yaşamını yitirdiği belirtildi. Bitlis’in Mutki ilçesinde şehit olan geçici köy korucusu Rıfat Kaya da Kocainiş köyünde toprağa verildi. Şırnak’ta tankın altında kalarak şehit olan uzman çavuş Özcan Mutlu da Balıkesir’de toprağa verildi. van şehit oldu. Şehit sayısı 5’e yükseldi. Gül: İki şehit korumamdı 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Twitter mesajında Nusaybin’de şehit olan polis memurları Salih Taç ve Erkan Başpehlivan’ın uzun yıllar koruma ekibinde çalıştığını belirterek, ailelerine ve polis teşkilatına başsağlığı diledi. Jandarma Binbaşı Ahmet Karaman’ın (43) Pendik Kaynarca’daki evine ateş düştü. 2 çocuk babası Şehit Binbaşı Ahmet Karaman için Pendik’te tören dü zenlenecek. Karaman, vasiyeti üzerine Tepeören Mezarlığı’nda annesinin yanına gömülecek. Emniyet Amiri Zafer Kurt’un Ankara’daki baba ocağına acı haber yetkililer tarafından ulaştırıldı. Haber sonrası şehit yakınları fenalık geçirdi. Şehit Emniyet Amiri Zafer Kurt’un geçici görevle Nusaybin’e gönderildiği bildirildi. Evli ve 3 çocuk babası olan şehit Kurt, bugün cuma namazını müteakip Kocatepe Camii’nde kılınacak cenaze namazının ardından toprağa verilecek. l DHA HDP’li Ferhat Encü: Silopi’de 8 sivil öldü HDP milletvekili Ferhat Encü, Silopi’deki operasyonda biri bebek, biri kız çocuğu, olmak üzere 8 sivilin yaşamını yitirdiğini iddia etti. “Çarşamba günü bir eve tank mermisi isabet etmesi sonucu Sadun Tonguç, Muhittin Tonguç, Ahmet Tonguç ve Mehmet Tonguç öldü. Başka bir eve top mermisi isabet ettmesi sonucu Zülfiye Şalk ve torunu 2 yaşındaki Esra Şalk öldü. Şarapnel parçalarıyla Behiye Erener adlı bir kadın yaşamını yitirdi. Çarşamba gecesi evlerinin balkonunda bulunan Rahime Sanır (14) ve Murat Sanır’ın (17) tarandığı, Rahime’nin yaşamını yitirdiği bilgisi var” dedi. Bolu’da hücre evi operasyonu: 2 ölü Bolu’da 5 katlı bir apartmanın en üst katı. PKK’lilerin kaldığı bilgisi üzerine önceki gece saat 23.45 sıralarında Ankara’dan gelen Polis Özel Harekât ekipleri tarafından operasyon düzenlendi. Çatışmada iki PKK’li öldürüldü. Öte yandan Muş’un Teknedüzü Köyü’nde bir eve düzenlenen operasyonda, arananlar listesinde bulunan örgütün Erzurum sorumlusu Mehmet Hayme ile birlikte yakalananların “Sisi” kod adlı kadın PKK’li, Teknedüzü muhtarı Ali Rıza Şahin ve eski muhtarı Metin Aydoğdu olduğu belirtildi. Aydoğdu’nun DBP il genel meclisi üyesi olduğu bildirildi. Zirve’de ‘terör’ yok!AKADEMİSYENLER, GAZETECİLER, ÖĞRENCİLER TERÖRİST, KATLİAM SANIKLARI DEĞİL Zirve davasında savcılığın sanıkların eylemini, ‘aralarında hiyerarşik bağ yok’ ve ‘bıçakların terör örgütü sayılmaya yetmeyeceği’ gerekçesiyle ‘terör eylemi’ olarak saymadığı ortaya çıktı Zirve Yayınevi katliamı davası ile ilgili savcılık mütalaasında 3 Hıristiyan’ı misyonerlik yaptık ları gerekçesiyle “canavarca hisle” ke serek öldürdükleri belirtilen sanıkların eylemlerinin “terör eylemi” olarak gö rülmediği anlaşıldı. Savcılığın mütalaa sında Malatya Zirve Yayınevi’ndeki kat liamla Ergenekon örgütü arasında bağ kurulamadığı belirtildi. Ancak savcılık bunun dı şında katliam sanıkları nın eylemini “araların da hiyerarşik bağ olmadı ğı, eylemlerinin süreklilik KEMAL GÖKTAŞ arz etmediği ve katliamda kullandıkları bıçakların teknik anlamda terör ör gütü sayılmaya yetmeyeceği” gerekçele riyle “terör eylemi” olarak da saymadı. ‘Ergenekon için belge yok’ Savcı Burhanettin Olgun, Malatya’da 18 Nisan 2007’de Zirve Yayınevi’ni basarak 4 kişiyi öldürdükleri ve bu eylemi Ergenekon’a bağlı TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) bünyesinde organize ettikleri iddiasıyla 21 sanığın yargılandığı davada, 213 sayfalık mütalaasını Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne önceki gün sundu. Savcılığın 2012 tarihli iddianamesinde, sanıklar Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir ve Hamit Çeker’in, Ergenekon davası sanıklarından Hurşit Tolon tarafın 2012 tarihli iddianamede Emre Günaydın da sanıklar arasında yer alıyor. dan 1993 yılında TSK içerisinde Ergenekon örgütü tarafından gizlice kurulan TUSHAD’ın 3. Bölge Malatya hücre yapılanmasının yöneticisi olan Mehmet Ülger koordinesindeki ekip tarafından cinayetleri işledikleri iddia ediliyordu. İddianamede bu iddialara delil olarak misyonerler içinde ajanlık yapan eski asker İlker Çınar’ın verdiği bilgi ve belgeler delil olarak gösteriliyordu. Savcı Olgun ise iddianamedeki bu iddiaya katılmadı. Olgun’un mütalaasında, sanıkların eylemleri ile Ergenekon arasında bağ olduğuna ilişkin delil elde edilemediği görüşü dile getirildi. İlker Çınar’ın bu yöndeki iddialarının “gerçekliğinin ispatlanamadığı, başka deliller ile teyit edilemediği, bilgilerin olay öncesi, olay anı ve olay sonrası ile tamamen uyum içerisinde olmadığı, sanığın iddia etmiş olduğu tüm olaylara ilişkin ayrıntılı olarak en ince detayına kadar bilgiye sahip olmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı” savunuldu. Mütalaada, bu nedenle davanın tüm sanıkları hakkında “Ergenekon yöneticisi veya üyesi olmak” suçu ile “Hükümeti ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme” suçlarından beraat kararı verilmesi istendi. Mütalaada bu görüşün ardından sanıkların işledikleri eylemlerin terör suçu sayılıp sayılmayacağı tartışıldı. Mütalaada bir suçun terör suçu sayılabilmesi için örgüt, ideoloji ve yöntem boyutlarına bakılması gerektiği ifade edildi. Sa Sanıklar Mart 2014’ten beri ev hapsindeler Zirve Yayınevi davasında ilk olarak cinayetlere asli fail olarak katılan sanıklar hakkında dava açıldı. Ancak daha sonra dönemin özel yetkili savcıları Zekeriya Öz ve Cihan Kansız’ın ifadesini aldığı Ilker Çınar’ın beyanlarıyla Hurşit Tolon ve Mehmet Ülger’in de olduğu sanıklar hakkında “Ergenekon faaliyetleri doğrultusunda katliamın organize edildiği” iddialarıyla 2012 yılında ek iddianame düzenlendi. Sanıklar tutukluluk süresini 5 yılla sınırlayan yasadan yararlanarak Mart 2014’te ev hapsine alındılar. nıkların amacının ideolojik sayılabileceği belirtilen mütalaada, buna karşın “örgüt unsurunun” olayda olmadığı savunuldu. Mütalaada ayrıca sanıkların katliamda kullandıkları kurusıkı tabanca ve bıçak gibi silahların da “terör örgütü sayılmaya” yetmeyeceği savunuldu. Mütalaada bu nedenlerle katliamın asli faillerinin “terör örgütü yöneticiliği veya üyeliği” suçlarından da beraatlerine karar verilmesi istendi. Mahkemenin savcılığın mütalaası doğrultusunda karar vermesi halinde sanıkların işedikleri suçlar terör eylemi sayılmayacak. Bu durumda birden çok ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alsalar bile 36 yıl cezaevinde kaldıktan sonra şartlı tahliyeden yararlanma umutları olacak. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle