25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 7 Nisan 2016 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY Türkiye’ye gelecek alım heyetlerine sigorta yok Türkiye’den yaklaşık 10 milyon dolar alım yapmayı planlayan hazır giyim devleri peş peşe patlayan bombalar nedeniyle Türkiye programını iptal etti Türkiye’den ürün temin eden dev tekstil grupları peş peşe patlayan bom balar nedeniyle Türkiye’ye geliş programlarını iptal etti. Nisan ma yıs ve haziran ayları içinde Türkiye’den yaklaşık 10 mil yon dolar alım yap mayı planlayan İn giliz tekstil ve ha ŞEHRİBAN KIRAÇ zır giyim devleri Sainsbury’s, Mon soon, Arcadia grup özellikle İstiklal Caddesi’nde pat layan bombadan sonra Türkiye programını askıya aldılar. Hazirana bakacağız Ağırlıklı olarak İngiliz markalar Top Shop, Top Man, Miss Selfridge, Burton, Wallis, Dorothy Perkins, Matalan, Sainsbury’s, Monsoon, River İsland, Nicole Farhi, Bon Marche, Urban Outfitters, Pep&Co olmak üzere Zara, Oysho, Pull & Bear, Betty Barclay, Lerros gibi gibi markalara Türkiye’den ürün temin eden Spring Near East Manufacturing Company Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Esra Ercan, şu anda işlerin zor gittiğini, İstiklal Caddesi’nde patlayan bombadan sonra mayıs ayına kadar gelecek tüm alım heyetlerinin programlarını iptal ettiğini vurguladı. Ercan, “Gelmeme nedenleri seyahat sigortalarında Türkiye kapsam dışına alındı. İngiliz Konsolosluğu Türkiye’ye gitmeyin demiyor ama oraya gidince dikkatli olun diyor. Seyahat sigortası yapılmayınca da kimse risk alıp buraya gelmek istemiyor. İngiltere merkezli Sainsbury’s 16 kişilik heyetle gelecekti. 6 milyon dolarlık alım yapmayı planlıyorlardı. Gelen heyetler en az 78 fabrikanın showroom’unu gezeceklerdi. Onlar gelmediği için biz üreticilerle elimizde bavullarla İngiltereye gitmek durumunda kalacağız. 15 imalatçı firmanın ürünlerini götüreceğiz. Türkiye’ye gelselerdi imalathaneleri dolaşırken 6 milyon dolar belki 78 milyon dolar olacaktı. Şimdi burada kayıp yaşayacağız” dedi. Maliyetler arttı Dev tekstil alım gruplarının genelde nisan, mayıs ve haziran aylarında Türkiye’ye geldiğine işaret eden Esra Ercan, “Haziran ayına kadar böyle devam ederse büyük kayıp yaşanabilir. Eğer ortam böyle devam ederse ve hazirana kadar iptaller olursa o zaman firmalar Türkiye dışında başka ülkelere gider. Biz 2016 için 120 milyon dolar ciro yaparız diye hedef koymuştuk. Ama biz hedeflerimizi koyarken bombalar patlama 10 fasoncunun ikisinde Suriyeli işçi çalışıyor Esra Ercan Türkiye’de en az son 4 yıldır Suriyeli işçilerin tekstil imalatının içinde yer aldığını ifade eden Esra Ercan, “Biz alım heyetleriyle sürekli Türkiye’deki imalathaneleri geziyoruz. Gezdiğimiz 10 fasoncunun ikisinde Suriyeli işçi çalıştırıldığını görüyoruz. Hükümet Suriyelilerin kayıtlı çalıştırılması ile ilgili yasa çıkardı ama biz hiçbir imalathanede bunun uygulandığını görmedik. Hatta İngiltere’deki firmalardan biri Suriyeli işçilerle işe alımda imzalanan sözleşmenin bir örneğini görmek istedi. Ama biz bunun bir örneğini bulup gönderemedik” dedi. Spring’in geçen yıl 110 milyon dolar ciroya ulaştığını anlatan Ercan, “İşimizin yüzde 95’ini İngiliz markaları oluşturuyor. Spring Türkiye’de çoğunluğunu kadınların oluşturduğu 100 kişilik bir ekibe sahip. Londra’da da 15 tasarımcının çalıştığı bir design stüdyosu bulunuyor. Spring müşterilerine burada hazırladığı koleksiyonları satıp, Türkiye’deki 55 imalatçısında ürettiriyor. Sainsbury’s 2015’te 1.9 milyar dolar ciro yaptı. Bu ciro için yaptığı alımın yüzde 14’ünü Spring’den satın aldı” dedi. mıştı. Haziran ayını bekleyip belki hedeflerimizi revize edebiliriz” diye konuştu. Son dönemde döviz kurunun artışı, daralan kapasite ve asgari ücretin artışı nedeniyle fiyatlarla ilgili ciddi sorun yaşadıklarını anlatan Ercan, fiyatlarda yüzde 35 artış yaşandığını, siparişler karşı sında imalatçıların da bu fiyat farkına hazırlıksız yakalandığını ifade etti. Türkiye’de penye üretimi konusunda imalatçı sorunu yaşanmadığını, ancak dış giyim, triko, denim ve kaban üretimi konusunda sorun yaşandığını belirten Esra Ercan, “Eskiden alım grupları olarak biz imalatçı seçerdik. Şimdi imalatçı sayısı azaldığı için onlar alım grubu seçiyor. Türkiye’de 3. jenerasyon artık tekstil imalatıyla uğraşmıyor. Tekstilde kâr marjları çok düşük. O nedenle başka alanlara geçtiler. Türkiye’de hâlâ 5 milyon kişi bu sektörde ekmek yiyor” dedi. 10 milyar dolarlık kayıp Global iflas ertelemeye başvurdu Işıklar Holding iştiraki Global Enerji Elektrik Üretim AŞ, iflas erteleme talep etti. Global Enerji Elektrik Üretimi AŞ, tekstil ve turizm sektöründe faaliyet gösteren Aksu ailesinin iştiraki olarak kuruldu. Şirketin Ordu ilinde ve Çorlu’da enerji yatırımı bulunuyor. Şirketten Kamuyu Aydınlatma Platformu’na yapılan açıklamada, “Şirketimizin sermayesinde yüzde 15.78 oranında paya sahip olduğu Global Enerji’nin ihtiyati tedbir istemli olarak iflas erteleme talebi ile T.C. Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvurdu. Hangi nedene dayanırsa dayansın davacı Global Enerji hakkında her türlü ihtiyacı haciz, ihtiyatı tedbir ve muhafaza işlemleri de dahil tüm takip işlemlerinin yapılmasının ihtiyatı tedbir yoluyla durdurulmasına karar verdiği öğrenilmiştir” denildi. l Ekonomi Servisi ŞİRKETLERDEN n Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, Bankalararası Kart Merkezi’ne kartlı sistem kurma konusunda faaliyet izni verilmesini kararlaştırdı. n ABank’ın 31 Mart’ta yapılan genel kurul toplantısında Müge Öner, yönetim kurulu üyesi olarak atandı. ABank Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, “Öner’in ABank’ın geleceğe hazırlanma ve istikrarlı büyüme sürecinde en yüksek katma değeri oluşturacağına yürekten inanıyorum” dedi. n İş Bankası, 4 Mayıs 2016’ya kadar sürecek yeni bir ihtiyaç kredisi kampanyası başlattı. Tüm bireysel ihtiyaçlar için günde 9 TL taksitle 7 bin 500 TL kredi kullanılabiliyor. Kampanyada 50 bin TL tutar ve 36 ay vadeye kadar kredi seçenekleri de sunuluyor. AKTOB Başkanı Hacısüleyman, bu yıl turizm sektöründe 4 4.5 milyon kişilik ve 10 milyar dolar veya daha üstü bir kayıp olacağını ifade etti Bakan Elitaş TL’yi eritti Küresel risk iştahındaki bozulma ve Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş’ın Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz oranlarını ‘radikal’ şekilde düşürmesi gerektiğini söylemesinin TCMB’nin üzerindeki siyasi baskının bir göstergesi olarak algılanması sonrası TL dün dolar karşısında değer kaybetti. Dün güne 2.83’lü seviyelerde başlayan dolar/TL 2.85’e kadar yüksel di. TL, Elitaş’ın faiz indirimi çağrısı yapan son yetkili isim olmasının ardından, politikacıların para politikasına müdahale ettiği yönündeki endişelerin artmasıyla gelişmekte olan ülke para birimlerinde en çok değer kaybeden para birimi oldu. Akbank Hazine Döviz İşlemleri Yöneticisi Emir Baruh, “Israrlı bir riskten kaçış atmosferi olduğu için Türk Lirası dolar karşısında 2.83’ün altında tutunamadı. Elitaş’ın faiz indirimi ile ilgili açıklamaları yardımcı olmadı ve dolar kurunun 2.85’in biraz üstü seviyeye gelmesi TL için iyimser tabloyu bozabilir” dedi. l Ekonomi Servisi Mustafa Elitaş Moody’s: Bankalar negatif Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, yavaşlayan ekonomi ve artan fonlama maliyetlerinin etkisiyle Türk bankacılık sisteminin görünümünün negatif olduğunu açıkladı. Moody’s’nin Türkiye’nin bankacılık sistemi görünümü raporunda sorunlu kredilerin 2015’teki yüzde 3.1’lik sevi yesinden 4060 baz puan artmasının beklendiği belirtildi. Küçük ve orta ölçekli şirketlerle ve tüketici kredilerinin bu artıştaki en büyük rolü oynayacağı söylenen raporda, “Bu bölümlerdeki sorunlu krediler geçen yıl boyunca önemli bir yükseliş gösterdi” denildi. Raporda bankacılık sektö rünün gittikçe artan dolar yükümlülükleri ve yatırımcıların gelişen piyasalara bakışının değişkenlik göstermesinden dolayı da zorluklar yaşayacağı belirtildi. Öte yandan S&P, gelişmekte olan piyasaların ortalama kredi notunun 2002’den bu yana görülen en düşük seviyeye indiğini açıkladı. Akdeniz Turistik Otel İşletmecileri Birliği (AKTOB) Başkanı Yusuf Hacısüleyman, turizmde büyük bir sıkıntıyla karşı karşıya olunduğunu vurguladı. Hacısüleyman, bu yıl turizm sektöründe 44.5 milyon kişi kayıp beklentisinin yanı sıra kişi başı turizm gelirinde de düşüş olacağını ve toplamda 10 milyar dolar veya daha üstü bir kayıptan söz edilebileceğini söyledi. Çalışanı etkiledi Krizin istihdama olan etkisinin de herkesi düşündürdüğünü kaydeden Hacısüleyman, “Şu günlerde işe davet etmemiz gereken çalışma arkadaşlarımızın çoğunu işe davet edemiyoruz. İstihdam sadece insanların iş bulmasıyla ilgili değil aynı zamanda sosyal konumuyla ilgili. Bu nerenle turizm, ekonomi ve diğer bakanlıklardaki tüm dosyalarımızda, müracaatlarımızda muhakkak istihdama yönelik bir paketin çıkması gerektiğini hep vurguladık. İstihdamla ilgili paketimizi 3 aydır dillendirmemize rağmen bir adım atılmadı. Çalışanlarımızın geçen yıldan konut, tüketici gibi kredi ve kredi kartı borçları tüm bunlar bu sezon iş bulamayacak insanları düşündürdüğü kadar bizleri de düşündürüyor” diye konuştu. Rus hesabı yanlış Öte yandan Rusya Federasyonu Seyahat Acentaları Birliği Başkanı Andrey Gavrilov, Türkiye’nin 2.5 milyon Rus turisti beklediğine ilişkin planlarının gerçekleşmeyeceğini vurguladı. Avrupalı turistlerin Ankara’nın tüm çabalarına rağmen Türkiye’de tatil yapmaya karar vermelerinin zor olduğunu belirten Gavrilov, “Güvenliği ne derece sağlayabilirler bilmiyorum. Avrupalılar bu duruma çok hassas yaklaşıyorlar” dedi. l Ekonomi Servisi ekonomi 9 Bir popülizmden öbürüne Pazartesi günü aktarmıştım: “Bugün, bir dönemin bittiğine, bugüne kadar istikrarını koruyabilen toplumlarda bir dağılmanın gelmekte olduğuna ilişkin bir önsezi dünyada yayılıyor”. dYeamboitkernasliibyesrea?l Liberal demokrasi, kapitalist sınıf açısından, halkın rızasını alabildiği, devletin personel, ideoloji, mali kaynak gibi girdilerini kültüreğitim endüstrisiyle, ekonomik gücüyle yönlendirebildiği için en ideal yönetim biçimidir. Ancaak, ya liberal demokrasi çok özel tarihsel koşulların yarattığı bir an idiyse (Kaplan, The Atlantic, 1997); “yapısal kriz” dönemlerinde, kapitalist toplumun bütünlüğü korumaya uygun bir yönetim (devlet) biçimi değilse? Bu korku kendini son yıllara sürekli yinelenen “Demokrasi serbestliklerle hâlâ uyumlu mu?”, “İstikrar için mutlaka gerekli mi?”, “Popülizm yükseliyor”, “1930’lar geri geliyor”, “Otoriter rejimler yaygınlaşıyor” tartışmalarında dışavuruyor. Liberal demokrasi öyle bir şiddetle dayatıldı ki aslında bir oximoron (sıcak buz/kuru deniz vb. gibi) olduğunun ayırdına varılamadı. Demokrasi halkın (Platon’a göre yoksulların) kendilerini yönetme biçimidir. Liberalizm, kapitalist bireyin istediği yerde, istediği gibi üretim, ticaret, yatırım, kâr yapma özgürlüğüdür. Liberalizm varsıl azınlığa, demokrasi yoksul çoğunluğa ilişkindir. Bir oximoronun yaşamı Bu oximoronun yaşayabilmesi için yoksulların yaşam koşullarının kabul edilebilir bir düzeyde, bilgi eğitim düzeylerinin bu oximoronun içerdiği çelişkiyi, devletin doğasını görme (Marx), varsılların toplumsal ayrıcalıklarını hak etmediklerini düşünme, noktasından (Keynes) yeterince uzakta olması gerekir. Somutlarsak, gelir dağılımındaki bozukluk, varsılların başka dünyada yaşadığı gerçeğini açık edecek düzeylere çıkmamalı, toplumdaki kültürel yapı (dil, din, gelenek, ortak tarih anlatısı), yoksullarla varsılların arasındaki, ortak aidiyet kurgusunu bozacak düzeyde karmaşıklaşmamalıdır. Kapitalizmin yapısal krizi içinde, kapitalist sınıf, yalnızca kendi çıkarlarını (varsılları) gözeten bir kriz yönetim modelini (neoliberalizm) dayatmaya başlayınca demokrasinin anlamı da yalnızca serbest piyasaseçimler ikilisine indirgenerek daraldı: Serbest piyasa en demokratik rejimden daha özgürlükçüydü, servet yukardan aşağıya doğru yayılacaktı, devlet müdahalesi yerini bireyin özgür tercihlerine bırakmalıydı. Serbest piyasanın “erdemlerini” sorgulayan eleştirileri, kendi doğrularını dayatan, sıradan bireyi hakir gören bir seçkincilik olarak damgalayan bir piyasa popülizmi ABD ve İngiltere’den başlayarak küresel çapta yaygınlaştı. 2007/8 mali krizine gelirsek: Piyasa popülizminin “piyasa” kısmının ideolojik dayanakları realitenin etkisiyle çökmeye başladı. Gelir dağılımındaki bozulma artık yoksullar tarafından kabul edilemez düzeye çıktı. En zengin kesimin toplumdan uzak yaşamı, ortaya dökülmeye başlayan yolsuzlukları, hırsızlıkları, kent mekânlarındaki çözülme, kitlesel göç hareketleriyle gelen “yabancılar”, toplumdaki kültürel homojenliği iyice bozdu. Küreselleşmeyle gelen hızlı metalaşmanın, emperyalist savaşların yıkıcı etkilerinin tetiklediği “İslamcı terörizm” de bu resme eklenince, varsılların gerçekten farklı bir dünyada yaşadığı yoksulların sorunlarını hiç umursamadığı ortaya çıktı. Yoksulların kendilerini ifade etme kanallarıysa kapalı. Kültür endüstrisi, yeni iletişim teknolojileriyle günlük yaşamın her hücresine nüfuz etti, algıları programlıyor. SSCB’nin çöküşünün nedenleri kitlelere açıklanarak tarihsel yerine konulamadığı için kapitalizmin sonunu ya da en azından başka türlü bir yaşamı hayal etmek, dünyanın sonunu hayal etmekten daha zor. Şimdi piyasa popülizminin, “piyasa” kısmı düştü, liberalizmin anlatısı, demokrasiyi olanaklı kılan dayanaklar dağılıyor. Oluşan boşluğu, “halktan kopmuş” seçkinleri hedef alan ama, kapitalizmi sorgulamayan, sağ, otoriter, ırkçı popülizm dolduruyor. Kapitalist sınıf hem bundan korkuyor hem de, “demokrasi artık serbestlikle uyuşmuyor” savının gösterdiği gibi bunu arzuluyor... Dev birleşmede iptal ABD’li ilaç üreticisi Pfizer Inc ve İrlanda merkezli Allergan Plc 160 milyar dolarlık birleşme anlaşmasının resmen iptal olduğunu duyurdu. Anlaşmanın iptali, vergilerin gözardı edilmesine neden olmasından dolayı bu tür birleşmelere karşı olan ABD Başkan Barack Obama için bir zafer temsil etti. İptal duyurusu, pazartesi günü ABD’de açıklanan ve bu tür anlaşmaları azaltmayı hedefleyen yeni hazine düzenlemelerinin sonrasına denk geldi. l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle