19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Rolling Stones’un ışıltılı mirası Londra’da 1962’de kurulan, tarihinin efsanevi topluluğu The Rolling Stones’a ait el yazması şarkı sözleri, notalar, belge ve fotoğraflar ile grubun özgün çalgıları ve kostümlerini içeren 500 parçalık devasa bir sergi, Londra’daki Saatchi Gallery’de açıl dı. Serginin açılışında topluluk da hazır bulunurken, hayranları gruba büyük ilgi gösterdi. 9 Eylül’e kadar izlenebilecek ‘Exhibitionism’ isimli sergi, grubun yarım asırlık arşivini de gözler önüne seriyor. Bilgi:StonesExhibitionism.com Çarşamba 6 Nisan 2016 EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN [email protected] 17 sSöaznssüarntaatrçtıılşamrdaasında Akbank Sanat Uluslararası Küratör Yarışması’nı kazanan ‘Barış Sonrası’ sergisiyle ilgili sansür tartışmasında söz sırası serginin sanatçılarında. Ortak açıklama yapan sanatçılar “Yapılan politik bir sansürdür’ dediler Katia Krupennikova’nın küratörlüğünü üstlendiği ve Akbank Sanat Uluslararası Küratör Yarışması’nı 2015’te kazanan “Barış Sonrası (PostPeace)” sergisini Akbank Sanat’ın son dakika iptal etmesi sonrası başlayan “sansür” tartışması, küratörün açıklamasından sonra, sanatçıların ortak açıklamasıyla sürüyor. Sergi sanatçıları küresel çağdaş sanat platformu eflux’ın portalı üzerinden ortak açıklama yaptı. Sanatçıların “kriz durumlarında ve acil durumlarda sıklıkla vuku bulan otosansür ve devlet sansürüne karşı olduklarını” vurguladıkları açıklamada kısaca şu ifadeler yer aldı: ‘Korku ve paranoya’ “Küratörün ilk sergi metninde belirttiği gibi, ‘Barış Sonrası’ Sergisi’nin amacı, günümüzdeki ‘barış’ halinde ‘savaş’ın na sıl bir yeri olduğuna dair farklı fikirleri bir araya getiren bir platform yaratmaktı. Akbank Sanat’ın ‘Barış Sonrası’ Sergisi’ni susturması, endişe verici bir semptoma, Türkiye’de fazlasıyla görünür hale gelen korku ve paranoya iklimine işaret etmektedir. Bir sanat kurumunun kamusal tartışma ve bilginin sınırlarının ne olması gerektiğine bilfiil müdahale ettiği bu durumu esefle karşılıyoruz.” ‘Politik bir sansür’ “(...) Akbank Sanat tarafından Katia Krupennikova’ya ve jüri üyelerine email olarak gönderilen açıklamanın şeffaflıktan ve inandırıcılıktan uzak olduğunun altını çizmek isteriz. Serginin iptalinin sözde nedenleri görünüşe bakılırsa Akbank Sanat’ın film festivali ve müzik konserleri gibi diğer programlarını etkilememiştir. Bu sebeplerden dolayı ‘Barış Son rası’ Sergisi’nin iptalinin politik bir sansür olduğunu iddia ediyoruz. Barış Sonrası Sergisi’nin sansürlenmesi, şirketlerin imajlarını güçlendirmek için sergi üretimlerini finansal olarak destekledikleri, ancak politik çıkarlarına uymayan sanatçı ve işlerin ortaya çıkması durumundaysa bu sanatçı ve işlerini acımasızca yok saydıkları bir döngüyü görünür kılmaktadır. (...) Bu durum sanat dünyasının belirli alanlarında semptomatikleşmiştir ve karşı durulmadığı sürece de sanatsal üretimin üzerindeki bu kontrolün yaygın bir kaideye dönüşme tehlikesi vardır” denildi. İki sanatçıya destek Açıklamada “Barış İçin Yürüyorum” yürüyüşüne katıldıkları için, 23 kişiyle beraber Türkiye hükümetince terör propagandası yapmakla suçlanarak 18 yıl hapis istemiyle yargılanan sanatçı, yazar Pınar Öğrenci ve sanatçı Atalay Yeni’ye açılan dava da kınandı. *Açıklamayı imzalayan sanatçılar: Anonim Vatansız Göçmenler Kolektifi (Anonymous Stateless Immigrants Collective), Ella de Búrca, Anna Dasovic, Ehsan Fardjadniya, Yazan Khalili, Lyuba Matyunina, Adrian Melis, Dorian de Rijk, belit sağ, Anika Schwarzlose, Alexei Taruts, Anastasiya Yarovenko. Dündar ve Gül’ün hikâyesi dizelerde İngiliz şair, yazar, akademis ne yazdığı şiiri seslendirdi. Türkiye’de yen ve PEN İngilte ki politik ortam ve re üyesi Adam Ba MİT TIR’ları ile bu ron, Londra’daki araçlardaki ilaçlar Rich Mix Kültür ve ve mühimmatlar gi Sanat Merkezi’nde bi detayları da içeren katıldığı ve PEN’in şiir, geçen günlerde organize ettiği Mo düzenlenen etkinli dern Edebiyat Adam Baron ğe katılanlarca coş Festivali’nde, gaze kuyla alkışlandı. İl temiz Genel Yayın Yönetme gili festivale katılan 30 şair, ni Can Dündar ile Ankara dünyanın çeşitli yerlerinde Temsilcisi Erdem Gül üzeri baskı gören veya haksız ye re tutuklanan aydınlar ile ba sın mensuplarına adadıkla rı şiirlerinde, bu kimselerin hikâyelerine de yer verdi. İl gili sunumda örneğin, Sarah Kelly Nelson Aguilera üzeri ne yazdığı şiire yer verirken, Lucy Harvest Clarke, Liu Xia üzerine hazırladığı dizeleri, Emily Berry Raif Badawi üzeri ne şiirini ve Andrew McMillan ise Ashraf Fayadh hakkındaki şiirini seslendirdi. İz lemek için: https://t. co/bVqqfgGpKK l Kültür Servisi Dündar Gül Boğaziçi’nde ilkbahar konserleri Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall Klasik Müzik Konserleri, nisan ayında da klasik müzikseverlere dinletiler sunacak. Ayın ilk konukları Fransız müzisyenler Julien Beaudiment, Jerome Pernoo ve Hervé N’kaoua. Üçlünün Haydn ve Weber’den parçalar sunacağı ‘Haydn’dan Günümüze Yolculuk’ konseri bu akşam 19.30’da gerçekleşecek. Behçet Necatigil 100 yaşında ‘Yaşamının izleri şiirinde’ Kızı, yazar Ayşe Sarısayın, doğumunun 100’üncü yılı etkinliklerle kutlanan şair Behçet Necatigil’i anlatıyor Springfield kentinden gökkuşağı çıktı Amerikan televizyonlarının en uzun soluklu çizgi serisi Simpson Ailesi yine bir ilke sahne oldu. Dizide yer alan Springfield kentinin nükleer enerji santralını yöneten Mr. Burns’ün asistanı Smithers ile aralarındaki eşcinsel yakınlık, ikilinin gökkuşağı renkleriyle çıktığı bir paraşüt yolculuğunda günışığına çıktı. İlgili fabrikada, serinin baş karakteri Homer Simpson da çalışıyor. l Kültür Servisi Erhan Abir sahneden son kez çıktı İBB Şehir Tiyatroları’na 54 yıl emek veren usta sanatçı Erhan Abir (71) vefat etti. Abir’in cenazesi yarın Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde saat 10.30’da düzenlenecek tören sonrası Bostancı Kuloğlu Camii’nde kılınacak ikindi namazının ardından Ümraniye Hekimbaşı Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Şehir Tiyatroları’nda 1974’te sanatçı kadrosuna geçen 1981’den 1983’e kadar yönetim kuru lu; 1984’ten 1986’ya kadar Disiplin Kurulu üyeliklerinde görev yapan Abir, en son 2012’de “Vişne Bahçesi”yle sahneye çıktı. Erhan Abir CELAL ÜSTER Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nce düzenlenen “Ardından Dökülen Su Ben Gidince Nem Kalır: Behçet Necatigil 100 Yaşında” sempozyumu bugün başlıyor. Dün, Necatigil’in kızı, öykücü ve romancı Ayşe Sarısayın’la Necatigil’i konuşmak için yola çıkmış, ama Türk Edebiyatı dergisinin Sarısayın’la yaptığı söyleşiye uyguladığı sansürü konuşmak zorunda kalmıştık. Yine dünkü Cumhuriyet’te Ezgi Atabilen, Türk Edebiyatı dergisinin genel yayın yönetmeni Bahtiyar Aslan’a, Sarısayın’ın yanıtlarını neden yayımlamadıklarını soruyor; Aslan da, nede nin, Sarısayın’ın Barış İçin Edebiyatçılar Bildirisi’ne imza atması olduğunu açık açık söylüyor, uyguladığı sansürü pervasızca ilan ediyordu. Uzatmayayım. Ülkemizi pek çok alanda olduğu gibi edebiyat alanında da ortadan ikiye bölmeye kalkışanların at oynattığı bir ortamda, Necatigil’in “politik duruş”unu sormak istedim Sarısayın’a. Ve kısacık bir soru yönelttim. ‘Hırpalandığı da oldu’ n Politik Necatigil? “Politik Necatigil” benim sınırlı gözlemlerimden çok, şiirlerinde, yazılarında gösteriyor kendini. Edebiyatı, sanatı ve öncelikle de “insan”ı tüm politikaların, siyasi yönelimlerin, gelip geçen gündemin üzerinde tutma ça basındaydı, bu yüzden kimi dönemlerde, özellikle 70’lerin keskinleşen siyasi ortamında eleştirildiği, hırpalandığı da oldu. Evrensele ulaşmak n Necatigil’in yaklaşımına ışık tutan bir iki örnek verebilir misin? Bir röportajında, “Toplumcu şiirden ne anlıyorsunuz” sorusuna şu cevabı veriyor: “Şiir bende dış buluşmalar olarak değil, içte sürüp giden algılar, gerçeğin bir yüzünü statik planda kavrayışlar olarak oluşuyor. Toplumcu desinler diye yazmadım ben bu şiirleri. (...) Toplumcuymuş, bireyciymiş, bence fark etmez de, evrensel bir niteliğe ulaştırabilmişse, küçük veya ulu, bir insanı gerçekten gösterebilmişse, şiir olmuştur.” Bir başka yerde, “Aktüel olmak için içimizde yatan beşeri gerçekleri bir yana itip, sadece görünen üzerinde durmak. Bunu geçici görürüm,” diyor. “Hepimiz günün olaylarını yaşıyoruz. Ama günün olayları içinde bizi derinden sarsan meseleler, eski zamandan gelen insanlık mirası olarak bizi sarsan meselelerdir.” ‘İrkilerek okudum’ Bunları söylüyor, ama “Kan” adında bir şiir de yazıyor. Geçenlerde irkilerek tekrar okudum bu şiiri: “Çırpınan pıhtılar denizinde / Kanlarla çevrili bir adayım, / Bir yerime bir iğne batırılsa / Kan akıyor. // Sanki sade kan taşıyor kervanlar / Yollara sızan kan, / Kan bankası insanlara / Silahlar saldırıyor. // Yılgın bezmiş canlar / Kıyım, kaza / Kan tüter bacalardan analar / Kanlı cesetler sarmış sırtlarına. / Kan verir, kan güderiz kana kan // Kanda iki elimiz, / Kan başa sıçrıyor, kan çıkıyor / Her kan grubundan. // Yerden göğe kısa yolumuzda / Çokluk kan yürümeleri / Sonra kanamalar / Ve bu çağ mermileri.” Belki Necatigil’i en iyi anlatan dizeler, “Periskop” şiirinde saklı: “Ölüm yürüyüşleri hep toplu mu olacak / Kimisi de ayrılır, çeker gider bir yana.” ‘Babam şairim, şairim babam’ n Peki şair Necatigil? Şair kimliğiyle baba kimliği birbirinden pek farklı değildi; şairliği günlük yaşamına yansıyordu, günlük yaşamı şiirlerine. Belirleyici olan yapısal özellikleriydi sanırım. Küçük yaşta anne kaybı, sevgisiz bir ortam, yokluklar, yoksunluklar, yetersiz beslenme yüzünden geçirdiği ve otuzlu yaşlarına kadar bünyesi zayıf düştükçe nükseden hastalığı (adenit tüberküloz) izleri şiirlerinde. Şöyle diyor bir röportajında: “Ortamı acılar hazırlamıs¸ olmalı. Bir çocukluk hastalıgˆının biledigˆi bir duyarlık yardım etti herhalde. I·nsan, önceleri bilincinde degˆildir s¸iirin, genellikle sanatın. Yirmi yas¸, yirmi bes¸ yas¸ bile erkendir hangi anlayıs¸la yazdıgˆınızı anlamaya. Otuzun da belki...” Babamdan sıkça duyduğumuz sözlerden biriydi bu: “Yirmisinde mi erken, otuzunda belki...” Ne kadar haklı olduğunu sonradan anladım, yaşadıkça, yaşlandıkça da anlamaya devam ediyorum. Kimi kavramlar yaşamın farklı evrelerinden geçtikçe oturuyor yerli yerine. Bu yalnızca babam için değil, sevdiğim tüm şairler için geçerli, ama Necatigil şiirlerinin ardındaki yaşanmışlıkları az çok bilmek ya da en azından sezmek, şiirleri daha sahici kılıyor. Özetle şöyle diyebilirim: İyi ki babam şairim, şairim babam... Dkaossitdmeleecrilislerinin n Bir sohbetimizde, Necatigil’in dost meclislerin de aruz vezniyle yazdığı, kaside tarzı klasik şiirlerden söz etmiştin. Yıllardır kayıp sanıldığından, sonra da bulunduğundan... Yıllardır kayıp sandığımız eski yazı bu kasideler, annemin ölümünden sonra, ev tümüyle boşaltılırken bulundu. Şaban Özdemir tarafından YKY’nin desteğiyle Türkçeleştirilen kasideleri, yazıldıkları dönemlerin hikâyeleriyle bütünlemeye çalışıyorum. 1937 yazında Almanya’dan kız kardeşi Fahamet’e yazdığı “Fa’ya Mektuplar” başlıklı manzum mektuplar, kendisine gönderilmiş edebiyatçı mektuplarından seçkiler önümüzdeki yılların projeleri arasında. nYarın: Baba Necatigil, hoca Necatigil. Celal Üster ve Ayşe Sarısayın C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle