18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Olaylar ve GOrUSler 16 [email protected] Ejderha EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: müge kaygusuz ile kartal Yrd. Doç. Dr. GÖKTÜRK TÜYSÜZOĞLU Giresun Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ABD, Çin, Hindistan, Japonya, Rusya ve Malakka Boğazı etrafında konumlanmış birçok “Asya kaplanını” bünyesinde barındıran bölge, bugün itibarıyla sistemsel hegemonyasını korumak ve güçlendirmek isteyen ABD (Kartal) ile bu hegemonyayı kırmak isteyen Çin (Ejderha) arasındaki mücadeleye sahne olmaktadır. Bu mücadelenin en açık yansımaları ise bölgesel ekonomik entegrasyon girişimleri ve donanma stratejileri üzerinden ifadesini bulmaktadır. ABD, Çin’in “ekonomi ve ticaret” merkezli yükselişini kırabilmek ve bu ülkeyi çevreleyen ülkeler üzerindeki etkisini artırabilmek için TransPasifik Ortaklık Antlaşması (TPOA) adlı bir bölgesel ekonomik entegrasyon girişimini ortaya koymuştur. An itibarıyla ABD ile birlikte 12 üyesi bulunan ve neredeyse tüm üyeleri Çin’i çevreleyen ve hatta Çin’den tehdit algılayan ülkelerden oluşan TPOA, üye ülkeler arasında ortak gümrük tarifeleri ve kotalar uygulanmasını, vergi kolaylıkları sağlanmasını ve özellikle işçi hakları konusunda ortak bir standardın tutturulmasını hedeflemektedir. TPOA standartları İşçi hakları konusunun özellikle işlenmesinin nedeni, Çin’in “ucuz işgücü” odaklı ekonomik büyümesine zarar verebilmek ve onu da bu konuda TPOA’nın belirleyeceği standardı içselleştirmeye zorlamaktır. ABD Kongresi’nde nisan ayında onaylanması beklenen TPOA ile birlikte AsyaPasifik’te, ABD merkezli, Malezya, Endonezya ve Filipinler gibi Asya kaplanlarını da Dünyanın gözü Suriye’deki gelişmelere odaklanmışken Güneydoğu Asya’daki bölgesel etkinlik mücadelesi tüm hızıyla sürüyor. Güneydoğu Asya, ABD ile bu hegemonyayı kırmak isteyen Çin arasındaki mücadeleye sahne olmaktadır. bünyesinde barındıran ve Japonya’nın da önemli bir rol oynayacağı bir bölgeselleşme hamlesinde bulunulmuş olacaktır. TPOA girişimi, aslında, Çin’in ortaya attığı ve kendi bölgesel ekonomikticari etkinliğini Batı Asya/ Avrasya’dan Avrupa’ya kadar ulaştırmayı hedeflediği “One Belt, One Road (Tek Kuşak, Tek Yol)” projesini dengelemek amacıyla ortaya konulan bir inisiyatiftir. Çin’den Avrupa’ya ulaşan tarihi “İpek Yolu” üzerinde ticari canlılığı arttırmayı ve özellikle Çin ürünlerini yeni inşa edilecek ulaştırma koridorları üzerinden Avrasya geneline ve Avrupa’ya ulaştırmayı hedefleyen girişim, bu hat üzerinde gerçekleştirilecek enerji projeleriyle Çin’in artan enerji ihtiyacını güvenli bir şekilde karşılamayı amaçlamaktadır. Çin, bu amaçla 40 milyar dolarlık bir sermaye ile Asya Altyapı Kalkınma Bankası’nı kurmuş ve projeye entegre etmiştir. Bu projenin işleyişini yakından takip etmek isteyen İngiltere, Almanya ve Fransa gibi Batılı ülkeler de banka nın kurucu üyesi olmayı tercih etmiştir. Böylece Çin’in proje özelinde atacağı adımları yakından takip etmeyi amaçlamaktadırlar. Projenin başarısı ABD tarafından da yakından izlenmektedir. Donanma stratejileri Ejderha ile kartalın mücadelesi donanma stratejilerine de yansımaktadır. Çin’in, Güney Çin Denizi’ndeki geniş bir alan üzerinde tarihsel anlamda var olduğunu belirttiği “dokuz çizgili harita”ya referansla egemenlik vurgusu yapması ve donanma gücünü de bu stratejiye uygun olarak arttırması, ABD’yi harekete geçirmiştir. Washington, bölgedeki askeri etkinliğini arttırabilmek için Japonya ve Avustralya ile olan “geleneksel” işbirliğine Hindistan’ı da entegre etme yönünde çalışmalara başlamıştır. Hatta ABD ile Hindistan donanmaları bölgede ortak tatbikatlar da düzenlemiştir. Resmi olmayan ittifak Hindistan’ın Çin’den tehdit algılaması ve onu kendi sine rakip olarak görmesi de Washington’un işini kolaylaştırmaktadır. Bu bağlamda, ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan arasında “resmi olmayan” bir donanma ittifakının kurulacağı belirtilmektedir. Bu ittifakın doğrudan Pekin’i hedef aldığı ve zaman içerisinde üye sayısının artabileceği de söylenebilir. Zira Çin’in, Güney Çin Denizi’ndeki emperyal emelleri başta Vietnam, Malezya, Endonezya, Filipinler ve Tayvan gibi aktörleri de ciddi anlamda rahatsız etmektedir. Görüldüğü üzere, Güneydoğu Asya’daki mücadele derinleşmiş durumdadır. Süreç daha çok ABD ile Çin arasındaki rekabet ekseninde işliyor gibi görünmesine karşın, rakip projeler ve bölge ülkelerinin bu projeler ile donanma stratejileri bağlamındaki rolleri, bu rekabet çerçevesinde önemli bir farkındalık yaratacaktır. ABD üzerinden ifadesini bulan hegemonya ile Çin’in temsil ettiği çok kutupluluk talebi arasındaki sistemsel düğüm de Güneydoğu Asya’da çözülecektir. Yeni vatan Türkiye mi? Dr. MİTHAT BÜLENT ÖZMEN Okan Üniversitesi Bankacılık ve Finans Gerçekten de, 29 Nisan 2011 tarihinde Suriye’den Türkiye’ye giriş yapan 252 kişilik ilk kafileden bu yana, Irak’tan sığınanları da eklediğinizde, neredeyse 3 milyon yeni sığınmacı bugün Türkiye’de hayata tutunmaya çalışıyor. Nitekim 29 Nisan 2016’dan itibaren 5 yıllık ikamet süresini dolduran Suriyeliler için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı talep etme ve belki seçme seçilme hakkı doğuyor. Yabancı girişimciler Öte taraftan, bu süreçte üzerinde pek durulmayan yeni bir gelişme yavaş yavaş görünür hale gelmeye başladı. Gerçekten de, 20102015 yılları arasında kurulan 23.097 yabancı ortak sermayeli şirkete ilişkin olarak; l 2010 yılında kurulan 2.479 şirketin 379’u İran, 293’ü Almanya, 142’si Rusya ve 136’sı Azerbaycan ortaklığıyken, l 2011’de yabancı ortak sermayeli şirket sayısı 3.575’e yükselmiş, bu şirketlerin 665’i İran, 354’ü Almanya ve 190’ı Azerbaycan ortaklı olarak kayıtlara geçmiş. l Yine 2012’de 3.703 yabancı ortak sermayeli şirket kurulurken; bu şirketlerin 775’i İran, 321’i Almanya, 167’si de Azerbaycan ortaklı olarak gerçekleşmiş. Bu verilerden de anlaşılacağı üzere, 2010, 2011 ve 2012 yıllarında aslan payını alan ülkeler İran, Almanya ve Azerbaycan olmuş. Suriye’de 15 Mart 2011’de başlayan iç savaş altıncı yılına girdi. Bu yıkıcı savaş bütün şiddetiyle sürerken yerinden yurdundan olan milyonlarca Suriyeli de yeni coğrafyalarda tutunmaya, yeni hayatlar kurmaya çalışıyor. 2013 yılında kurulan yabancı ortak sermayeli şirket sayısı 3.875’e yükselirken; Suriye çok önemli bir hamleyle ilk sıraya yerleşmiştir. 2013 sonrası tablo Ancak, 2013 yılından itibaren resim tamamen değişiyor ve yeni bir durum ortaya çıkıyor. l 2013 yılında kurulan yabancı ortak sermayeli şirket sayısı 3.875’e yükselirken; Suriye çok önemli bir hamleyle ilk sıraya yerleşiyor ve 2013’te kurulan söz konusu şirketlerin 489’u Suriye, 394’ü Alman, 280’i İran ortaklı olarak gerçekleşiyor. l 2014’te bu defa Suriye ile birlikte Irak ikinci yeni aktör olarak sahne alınca, İran ve Azerbaycan listede aşağı sıralara iniyor ve yeni kurulan 4.736 yabancı ortak sermayeli şirketin 1.257’si Suriye, 302’si Al manya ve 275’i Irak ortaklı olarak gerçekleşiyor.  l Nihayet 2015 yılına geldiğimizde, yeni kurulan yabancı ortak sermayeli şirket sayısı 4.729 olurken; söz konusu şirketlerin 1.599’u Suriye, 330’u Alman, 304’ü Irak ortaklı olarak gerçekleşiyor. Nitekim 2016’nın ilk iki ayında da durum değişmiyor ve kurulan 916 şirketin 415’i Suriye, 65’i Irak ve  64’ü Alman ortaklı olarak kayıtlara geçiyor. Diğer taraftan, 2013’ten itibaren oluşan bu yeni tabloda dikkat çeken bir diğer husus ise, 20102012 yılları arasında söz konusu yabancı ortaklı şirketlerin ağırlıklı faaliyet gösterdiği iş kolları sırasıyla ticaret, imalat ve inşaatken; 2013’ten itibaren sıralamanın ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, imalat ve inşaat olarak değişmesidir. Dolayısıyla, iş kolu sıralamasındaki bu değişimi, işvereni ve işçisi Suriyeli ve Iraklı göçmenler olan emek yoğun işletmeler şeklinde okumak yanlış bir çıkarsama olmayacaktır. Sonuç olarak, bu yeni durum, yaşadığı şiddet ortamından kaçan ve Türkiye’ye sığınan başta Suriyeli ve Iraklı yeni misafirlerimizin, artık Türkiye’yi geçici değil kalıcı vatan bellediklerini gösteren önemli bir gösterge olarak değerlendirilmelidir. KÜLTÜR SANAT Çarşamba 6 Nisan 2016 Hüzün ve müzik Sanatçılar çoğu zaman yapıtlarını derin acıların, büyük hüzünlerin yankısı olarak yaratmışlardır. Yirminci yüzyılın yüz karası temerküz kamplarında ölüme mahkum edilen insanların arasındaki kimi sanatçı, o ağır koşullara karşın üretmeyi sürdürmüştür. 2009’da Nevit Kodallı’nın kitabını yazarken söz, bir yerde ünlü Çek orkestra şefi Karel Ancerl’e (19081973) gelmişti. Ancerl, 1948’de, Prag Radyo Orkestrası’nın şefiyken Kodallı’nın Orkestra Süiti’ni çaldırtır. Radyodan yapılan canlı yayını o sırada Paris’te öğrenci olan Kodallı, kendisi de dinler. Hayat hikâyesi ise çok acıklıdır: 1942’de ailesiyle birlikte Terezin temerküz kampına gönderilmiş, kamptaki müzisyenleri bir araya getirip bir yaylılar orkestrası kurmuş, düzenli konserler verdirip çevrenin moralini yükseltmiş. 1944’te ise Auschwitz’e yollanmış. Bu arada eşi, Terezin kampındayken doğum yapmış ve bebekle beraber gaz odasında öldürülmüş. Karel Ancerl bir şekilde ölümden kurtulmuş. Savaş sonrasında Prag Radyo Orkestrası’nı yönetmeye başlamış ve genç bestecileri desteklemiş. Terezin’den besteler Nicedir elimde Renan Koen’in özenle hazırladığı bir kitap var, içinde bir DVD ve bir CD: Holokost’u Anma “Uykudan Önce”. Türkçe, Almanca, Fransızca ve İngilizce yazılmış. Renan, piyanist, şancı, müzik terapisti ve besteci. Terezin’deki Konsantrasyon Kampında sanatçıların, yasak olduğu halde, birçok eser ürettiklerini öğrenince çok etkilenmiş. O bestecileri dinledikçe, orada yaşadıklarını müzik yoluyla belgelemiş olduklarını görmüş. Kampta, yetiştirildikleri disiplinle yeni eserler üreterek yaşama tutunan ve yine orada ölüme gönderilen dört besteciyi ele almış: Viktor Ullmann, Pavel Haas, Zikmund Schul ve Gideon Klein. Her bir notada hüzün, minör tonlarda mor renkler, piyanonun derininden gelen anlatım var. Korolu yapıtlarda marş temposu gibi bir disiplin, pesleşen seslerin tek düzeliğinde yeni renkler aranmış. Bu dört bestecinin yapıtına kendi imge gücünüzle birer öykü yakıştırabilirsiniz. Dördünün de ortak yazgısı, 194445’te, Auschwitz, toplama kampında öldürülmüş olması ve bu yapıtları Terezin’de bestelemiş olmaları. CD’ye dikkat CD’deki müzik Zikmund’un Schul (19161944) korolu ve orglu bir yapıtıyla başlıyor. Ardından Gideon Klein’ın (19191945) bir koro parçası ve çeyrek tonları kullandığı piyano sonatıyla devam ediyor. Çeyrek tonlar, o zamanlar Prag Konservatuvarı’nın ünlü hocası Alois Haba’nın öğretisi. Sonatın son bölümü Allegro Vivace (neşeli ve hızlı) tempoda. Ne Renan Koen şeyi koyu grinin arasından süzülen ışıklarda duyuyorsunuz. Pavel Haas (18991944), erkekler korosu için bestelediği yapıtta pes tonlardaki hüzünü söylüyor. Viktor Ullmann bu bestecilerin en ünlüsü: Schönberg’in öğrencileriyle eğitilmiş, Mahler’in etkisinde kalmış; formun müzikteki önemini diğer sanat disiplinleriyle kıyaslamış. Piyano Sonatı sağlam bir çerçeve içinde birçok öykü anlatıyor. Renan Koen’in bu eserleri toplarken belgelere ulaşma öyküsü ise başlıbaşına bir serüven. CD’nin en sonunda kendi bestesi olan “Yükseliş” seslendirilmiş; Renan’ın pırıl pırıl piyanosuyla ve Ulrich Mertin’in ağlayan viyolasıyla. Viyola, insan sesi gibi ağlayan çalgı, bu acıklı belgeselin sonuna çok yakışmış. Projeyi, Kalan Müzik basmış, 500. Yıl Vakfı, Anadolu Kültür ve Kariyo Ababay Vakfı desteklemiş. İşte Afife ödülü adayları 20. yılını kutlayan Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri’nin adayları önceki akşam açıklandı Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri’nin 20152016 ki sahibi Prof. Dr. Cevat Çapan olurken, Muhsin Ertuğrul sezonu adayları, Yapı Kredi Özel Ödülü ise Prof. Dr. Dik Afife Tiyatro Ödülleri İcra Ku men Gürün’e verildi. rulu Başkanı Salih Başağa, Jü En başarılı prodüksiyondan, ri Başkanı Doç. Merih Tangün ışık tasarımına, en başarılı ka ve Haldun Dormen ev sahipli dın oyuncudan, yılın en ba ğinde önceki akşam İstanbul şarılı yardımcı erkek Four Seasons Hotel’de düzen oyuncusuna kadar lenen basın toplantısıyla açık 11 ayrı kategorideki landı. Bu sene 20. yaşına giren adaylar, 25 Nisan’da ödüllerde özel ödüle layık gö Haliç Kongre rülen isimler de belli oldu. Merkezi’nde dü Cevat Fehmi Başkut Özel zenlenen tö Ödülü’ne Seray Şahiner layık rende ödülle görüldü. Bu seneden itibaren rine kavu yılın en başarılı komedi ya da şacak. İşte müzikal daldaki oyununa ve adaylar rilecek “Haldun Dormen Özel dan ba Ödülü”nün ilk sahibi ise “Yol zıları... dan Çıkan Oyun” oldu. Yapı Kredi Özel Ödülü’nün bu yıl Tam liste için: www.afife.org BeşikçiEorğdlaul En başarılı prodüksiyon l An Blink / Tatbikat Sahnesi l Antabus / Tatbikat Sahnesi l Kim Var Orada? / BGST, Tiyatro Boğaziçi l On İkinci Gece / İBB Şehir Tiyatroları l Yanlışlıklar Komedyası / Bakırköy Belediye Tiyatroları En başarılı yönetmen l Erdal Beşikçioğlu / AnBlink l BGST, Tiyatro Boğaziçi / Kim Var Orada? l Serdar Biliş / On İkinci Gece l Tim Supple / Yanlışlıklar Komedyası l İlham Yazar / Antabus En başarılı erkek oyuncu l Emre Kınay / Nihayet Bitti l Levent Öktem / On İkinci Gece l İbrahim Selim / Bunu Ben de Yaparım! l Erkan Uyanıksoy / Macbeth / İki Kişilik Kâbus l Cüneyt Yalaz / Kim Var Orada? En başarılı kadın oyuncu l Sezin Akbaşoğulları / AnBlink l Özlem Zeynep Dinsel / Soğuyunca Acımaya Başlar l Ebru Aytürk Evren / Sessizliğin İçinden l Pınar Çağlar Gençtürk / Kar Küresinde Bir Tavşan l Nihal Yalçın / Antabus C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle