25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Olaylar ve GOrUSler 24 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA KÜLTÜR SANAT Cumartesi 23 Nisan 2016 Bu bayram çocuklarınDünyanın tüm çocukları gülmeyi, iyi eğitim almayı, özgürce yaşamayı, eğlenmeyi fazlası ile hak eder. Bunu sağlamak da bizlerin görevidir. ALİ TURGAY KARAYEL Edebiyat ÖğretmeniYazar Yeryüzünün gördüğü görkemli zaferlerden birisi Kurtuluş Savaşımızdır. Bu kutlu mücadele Büyük Önder’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’dan yaktığı ateşle başladı. Kısa sürede Anadolu’nun desteğini alan Mustafa Kemal; akılla, cesaretle, halkla birlikte gösterdiği büyük özveri sonucunda 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’i ilan ederek bu zaferi taçlandırdı. Atatürk ve aziz milletimiz, bu süreçte yalnızca sömürgeci ülkelerle uğraşmadı; içerideki hainlerle, işbirlikçilerle de savaştılar. Yok edilmek istenen bir halk hayatta kalma mücadelesi verirken, işgalci güçlerin oyuncağına dönmüş “Şeyhülislam Dürrizade’nin, Anadolu hareketini din dışı gösteren fetvası, yeni kurulan hükümet başkanı Damat Ferit’in bildirisi ile yayımlanmıştı. (11.04.1920)” (1) Bu fetvadan kısa bir süre önce İngilizler, Fransızlar ve İtalyanlar İstanbul’u resmen ele geçirmişler; İstanbul’daki meclisi basarak kendisine boyun eğmeyen vekilleri, aydınları, gazetecileri ya hapse atmışlar ya da Malta’ya sürmüşlerdi. Bunun üzerine Mustafa Kemal tüm illere ve kolordu komutanlıklarına bir genelge göndererek “Ankara’da, olağanüstü yetkili bir meclis, ulusun işlerini yürütmek ve denetlemek üzere toplanacaktır” demiş; ayrıca her sancaktan beş üye seçilmesini ve en geç on beş gün içinde vekillerin Ankara’da olmasını da istemişti. Meclis’in açılışı Bu uğraşlar sonunda yurdun dört bir yanından gelen vekillerle Meclis, 23 Nisan 1920’de Cuma günü en yaşlı üye Sinop Milletvekili Şeref Avkan’ın başkanlığında toplanarak açılabilmiştir. (2) Bu tarihle birlikte egemenlik resmen ulusumuza geçecek; halkımız artık kendi kaderini kendisi belirleyecek ve “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk gibi özgürlük için kan vermeyi de can vermeyi de göze alacaktır. Divan şairimiz Galib Dede “Fikr etse hâli âlemi âdem (insan) garipser” der. Şairin dediği gibi bazı durumları, örneğin Çanakkale’de ve 191923 arasında Anadolu’nun hemen her yerinde yapılan onurlu mücadeleyi düşününce in Dünyanın en güzel varlığı olan çocuklara adanmış ilk ve eşsiz bir bayram olan 23 Nisan’ı onlara neden son yıllarda adına yakışır bir biçimde yaşatamıyoruz? Görünen o ki çocuklarımızın yatağa aç girmeleri, tacize uğramaları serbest; eğlenmeleri, el ele halkoyunu oynamaları yasak (!) sanın aklı gerçekten almıyor. O dev insanlar o zor koşullarda büyük bir mucizeyi gerçekleştirdiler. Ata’ya borçluyuz… Demokrasi tarihimizdeki önemli eksikliklere karşın çobandan Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olmuşsa; köylerden yoksulluk içinden gelip de profesör, Nobel’i alan bilim insanı çıkmışsa, dünya çapında sanatçılarımız yetişmişse ve yurdumuzun asli unsurları olan Kürtlerin, Alevilerin, Türklerin, Sünnilerin, Ermenilerin, Romanların vb. farklı zenginliklerimizin tem silcileri bugün TBMM’de yer alıyorsa bunu halkından yana olan, ulusun egemenliğini etkin kılan o kahraman insanlarımıza ve Büyük Atatürk’e borçluyuz. Değişen ne? Peki, şimdi biz, ne oluyor da egemenliğin ulusa geçtiği 23 Nisan tarihini son yıllarda adına yakışır biçimde kutlayamıyoruz? Yine dünyanın en güzel varlığı olan çocuklara adanmış ilk ve eşsiz bu bayramı onlara neden yaşatamıyoruz? Oysa her 23 Nisan’da renk renk, pırıl pırıl giysileriyle her biri çiçe ğe dönmüş çocuklarımız annebabalarının da izlemeye geldiği köy okullarında şarkılar söyler, halkoyunları oynar, ellerinde ay yıldızlı bayraklarla dans ederdi. Coşkuyla, bazen de çekingen ses tonuyla birbirinden güzel şiirler okurlardı. İlçelerde ve illerde davullar zurnalar çalar, meydanlar, stadyumlar süslenir, bu şölene tanık olmak isteyenlerle dolar taşardı. Yasak! Görünen o ki çocuklarımızın yatağa aç girmesi serbest; eğlenmesi ya sak. Okulda olması gereken yavrularımızın çalıştırılması serbest, bayram yapması yasak. Dayak yemeleri, tacize uğramaları, geleceklerinin karartılması serbest; el ele tutuşup halkoyunla rı oynamaları zina, günah ve yasak. 1415 yaşında zorla evlendirilmeleri serbest; oyun parklarında, okul sıralarında olmaları yasak. Öyle mi? Dünyanın bütün çocukları sizler gülmeyi, oyun oynamayı, iyi eğitim almayı, mutlu düşler kurmayı, sevilmeyi, barış içinde özgürce yaşamayı, tüm güzellikleri fazlasıyla hak ediyorsunuz. Hak ettiklerinizi almanızı sağlamak bizim görevimiz. Sorumluluk duygusu taşıyan, aydınlıktan yana olan insanlar kararlılıkla bunun için mücadele etmeye devam edecek, kuşkunuz olmasın. Nâzım’ın dediği gibi “Çocuklar inanın inanın çocuklar/ güzel günler göreceğiz güneşli günler/ motorları maviliklere süreceğiz” Bayramınız, ulusal egemenliğimiz kutlu olsun. Kaynakça: 1 Celal Erikan, “Kurtuluş Savaşı Tarihi”, s. 114, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2014. 2 Prof. Dr. Suna Kili, “Türk Devrim Tarihi”, s. 69, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2014. Çocuklarımızı robot olmaktan kurtaralım Çok uzun yıllardır, 23 Nisan haftası geldiğinde çocuk, kel zamanlarına kadar uzanıyorum. Ağaçlardaki yaprakların her haliyle odak noktama yer titreşimini gözlemleyerek, yak leşiyor. Onlarla ilgili “ne olacak laşmakta olan kasırgaları sapta bu çocuklarımızın hali” tedirgin yabilen insan duyarlılığının üs liğiyle, türlü düşler kurma ko tündeki küller yok edilmeli. numuna geliyorum. Günümüz Taş devrinde mağara duvarla de bu düşler baskılanamaz hale rını resimlerle bezeyen insanla gelmeye başladı rı da kimse zorlamamış. Onlar da Kırk yıla yakın bir süredir ül içlerinden geleni yapmışlar. İbni ke içinde davetli olarak pek çok kent, kasaba, köyde çocuk ve gençlerle buluşup söyleşi ve imza etkinliklerine katılıyorum. GÜLTEN DAYIOĞLU CUMHURİYET’E YAZDI Sina’yı örnek alıyorum düşlerimde. Teknoloji yoksunu, üstelik tutucu bir toplumda yaşadığı halde, dünya çapında bir tıp bilgini Bu nedenle ülkemizde uygulanan eğitim olmayı başarmasındaki içgüdü ve dür –öğretimi yakından izleme olanağı bulu tüleri düşünüyorum. Doktor olmak onun yorum. içinden gelen bir dürtü. Amerika’da PrincEton Onu bu yolda baskılayan yok. Tüm bi Üniversitesi’nden tutun da Antakya’daki limcileri, kâşifleri, dâhileri, mucitleri in öğrencilere kadar pek çok okulla ise in celiyorum. Her biri, genlerinde var olan ternet üzerinden söyleşiler yapıyorum. kişisel yeteneklerden kaynaklanan dür Hatta zaman zaman bu teknoloji hızından ürküyorum... Bu söy leşileri de düşündük çe görüyorum ki biz deki eğitim sistemi çağımızla uyuşmazlık yaşamakta. Bu yüz den eğitim öğretim yolu böylesine inişli çıkışlı. Belli ki bu yol larda çağın koşulları nı örneğin teknolojiyi değerlendirerek, ada ŞEYMA GÜLCE TURAN (12) makıllı bir değişimdönüşüm, gerçekleşti ULAŞ YAĞCI (13) rilmesi gerekmekte. Bu atılımın etkin yolu, kitleler halin deki eğitim öğreti mi bir yana koymak. Bireylere odaklan mak. Bunun için ço cuklar, teknoloji yar dımıyla henüz an nelerinin içindeyken ele alınmalı. Özellik le genomları ince ele nip sık dokunarak mercek altında tutul malı. Elde edilen kişisel bilgilerle o YE tülerle, yaşamları bahasına düşlerinin Nİ CAN İÇİN, yepyeni eğitim –öğretim peşinden koşmayı yaşam biçimi edin ve yaşam ortamları hazırlanmalı. Ancak miş. Üretmiş, yaratmış keşfetmiş... Bu bu hazırlık bebeğin yaşam yollarını ka seçkin insanların hiçbiri para, ün, kar lın çizgilerle saptayan kuru bir harita ni şılığında ya da güç sahibi birileri tarafın teliğinde olmamalı. Tersine o yeni can, dan “bir şeyler icat etmesi, keşif yolcu AĞIZDAN DOLDURULMA TÜFEK GİBİ luklarına çıkması” vb için zorlanıp yön tek düze bilgi depolama konumuna in lendirilmemiş çokluk. dirgenmiş robot olmaktan kurtarılmalı. Bizler, eğitim öğretimde, toptancılık Bebeklerin genetik özelliklerinin şifre tan vazgeçmeliyiz. İnsan evladının gen leriyle örülmeli. Hayatını, kendi yetenek lerinde var olan gizil güçlerin, dürtülerin ve isteklerine göre kendisi kurmaya yön izini sürmeyi, hedeflemeliyiz. lendirilmeli. Yönlendirme derken, tür Bu durumda, insan yavrularının po lü kişi ve kurum ve yöntemlerden söz et tansiyel güçlerini yaşama geçirme bilin miyorum. Ona aklına, dürtülerine, duy cine erişmeleri için eğitim öğretim ku gu, düş ve düşüncelerine göre, yaşamını rumlarını yeniden yapılandırmamız ge kurma bilinci verilmeli. rekiyor. Bu tür düşleri kurarken insanlığın il Nice 23 Nisanlara! PEN’den çocuk istismarına dikkat çeken 23 Nisan mesajı Dünya Yazarlar Birliği PEN Türkiye Merkezi 23 Nisan dolayısıyla mesaj yayımladı. PEN mesajında çocuk istismarına dikkat çekerken, ulusal günlerin gelecek adına önemli olduğunu belirtti. PEN mesajında, “Türkiye Cumhuriyeti’nin 23 Nisan ile 29 Ekim gibi temel günlerini savunmak geleceği savunmaktır. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı bağlamında çocuk istismarını tekrar kınar, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni kılavuz alan bir eğitim talep ederiz. Çocuklarımız kızerkek eşitliği, araştırmacı ve eleştirel düşünüş, sanat, bilim kültürü, spor ve dünyaya sorumluluk gibi değerler çerçevesinde yetiştirilmelidir. Laik eğitimde ısrarcıyız. Kız ve erkek çocuklarını doğalarına aykırı olarak birbirlerinden ayrı yetiştirmeye yönelik her türlü girişimin de karşısında olduğumuzun altını çizeriz. İşgalden kurtuluş ve Cumhuriyet Devrimi için başta Atatürk olmak üzere canıyla, emeğiyle katkıda bulunan herkesi şükranla anar, tam anlamıyla laik ve demokratik bir ülke ve dünya amaçlayan herkesi güç birliğine davet ederiz” ifadelerine yer verdi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle