23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 1 Nisan 2016 6 ‘Erdoğan zarar görürse bayram edecekler’ Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da Sarraf’ın tutuklanmasını ‘paralel’e bağladı Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, işadamı Rıza Sarraf’ın tutuklanmasını “paralel”e bağladı. Olayın “paralel yapı tarafından körüklendiğini” öne süren Bozdağ, “Her yerde adeta bayram ilan ettiler” dedi. Bu olayın “ABD’de olan bir olay olduğunu” ifade eden Bozdağ, “Bunun takibini yapmak isteyenlerin ABD’de gidip takip yapmalarını” dile getirdi. “Onların hukukuna uygun bir biçimde, ABD kendi yargıla masını yapar” diyen Bozdağ, “Bu işten Türkiye’ye zarar çıkması için gayret sarf eden kesimleri tanıdıklarını” söyledi. Bozdağ, Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül davasına ilişkin olarak da “Mahkemeler, savcılar, hâkimler, kararlar eleştirilemez diye bir kural yok” dedi. Bozdağ, “Devam eden soruşturmalarla ilgili bizim söyleyeceğimiz şey, her işin hukuk için de ve hukuka uygun yürümesi ve hukuka uygun biçimde karara bağlanmasıdır. Hepimizin bu soruşturmaları yürüten ve yargılamaları ya pan hâkim ve savcılarla ilgili bu çizgi içerisinde durması doğru olandır” dedi. l ANKARA CHP’Lİ GÖK, SARRAF RAPORUNU SORDU CHPGrup Başkanvekili Levent Gök, Rıza Sarraf’ın 20112013 arasında yaptığı para transferlerine ilişkin hazırlanan Gümrük ve Ticaret Başmüfettişi Mehmet Yılmaz’ın raporuyla ilgili bugüne kadar ne tür işlemler yapıldığını sordu. Gök, ABD’de tutuklanan Sarraf’a ait şirketlerin 20112013 yılları arasında gerçekleştirdiği ihracat, ithalat ve para transferlerine yönelik hazırlanan ve Türk parasının kıymetini koruma yasasına aykırı olduğu tespiti yapılan Gümrük ve Ticaret Başmüfettişi Mehmet Eryılmaz tarafından hazır lanan raporu soru önergesiyle tekrar TBMM gündemine taşıdı. Gök, 2015 yılında da bir soru önergesiyle, raporla ilgili iddiaları TBMM gündemine taşımıştı. Sarraf’ın irtibatlı olduğu şirketlerin 2011 ve 2013 yılları arasında Türkiye, İran, Çin, Birleşik Arap Emirlikleri ve Rusya arasında gerçekleştirdiği ithalat, ihracat ve para transferlerinin incelendiği raporda, Sarraf ile Babek Zencani’nin şirketleri arasında ticari işbirliği bulunduğu tespitinin yapıldığı ileri sürülüyordu. Dönemin Gümrük ve Ticaret Bakanı Cenap Aşcı, Sarraf ile söz konusu raporu doğrulamıştı. Mahkemeden hasta mahkum için emsal karar Cezaevinde akciğer kanserinden ölen mahkumun oğlunun başvurusunu değerlendiren AYM muameleyi insan haysiyetine aykırı buldu Anayasa Mahkemesi, cezaevlerinde bulunan 300’ü ağır toplam 757 hasta mahpusla ilgili emsal teşkil edecek bir karara imza attı. Ceza evinde 74 yaşındayken “kan ku sarak” akciğer kan serinden ölen Av ni Karabulut’un ya kınlarının başvu rusunu değerlendi ren Yüksek Mahke ALİCAN ULUDAĞ me, Karabulut’un “insan haysiye tiyle bağdaşma yan muameleye maruz kaldığı” sonucuna var dı. Karabulut’un oğluna 25 bin TL manevi tazminat verilmesine hükmeden mahkeme, bürokratik işlemler nedeniyle Adli Tıp’tan rapor alma sürecinin uzaması, te davinin hastanede yatarak yapıl mamasını eleştirdi. Karabulut’un oğlu Murat Ka rabulut başvurusunda babasının tahliye edilmediği, daha iyi teda vi koşulları sağlanmadığını, ai le fertlerinin yanında olamadığı nı belirterek, “Babam bu cezae vi koşullarında kan kusarak ve acı çekerek hayatını kaybetmiş tir” dedi. Cenazeye işkence haysiyetle bağdaşmaz Anayasa Mahkemesi, son dönemdeki çatışmalarda öldürülen terör örgütü PKK üyelerinin cesetlerinin yerde sürüklenmesi veya çırılçıplak soyularak teşhir edilmesini, “insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele” olarak gördü. Yüksek Mahkeme, işkence ve kötü muamele yasağının “usul yönünden ihlal edildiği”ne karar vererek, soruşturma dosyasının yeniden açılmasını istedi. Ekim ayında Şırnak’ta bir çatışmada öldürülen Hacı Lokman Birlik’in cesedi, özel harekât polisleri tarafından Akrep aracının arkasında bağlanarak yerde sürüklenmişti. İçişleri Bakanlığı olaya ilişkin idari soruşturma başlatırken, iki polis açığa alınmıştı. Yine ağustos ayında Muş’un Varto ilçesinde öldürülen PKK’li Ekin Van kod adlı Kevser Eltürk’ün cesedi de çırılçıplak soyularak sokak ortasında teşhir edilmişti. Benzer görüntüler Cizre’deki çatışmalar sırasında yaşanmıştı. l ANKARA Polisten öğrencilere: ‘Hocalarınız gelsinCEBECİ SİZİ KURTARSIN’ SINAVDA GÖZALTI OZAN ÇEPNİ Başkent’te üniversitelerdeki gerginlik durulmuyor. Ankara Üniversitesi’nde dün sabah saatlerinde öğrenciler arasında, öldürülen Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın yaşamını yitirmesinin 1. yıldönümü nedeniyle başlayan tartışmalar, satır ve palaların kullanıldığı kavgaya dönüştü. Olaylara müdahale için Cebeci kampusuna giren çevik kuvvet ekipleri olayın tarafları yerine, sınavlarına girmek isteyen öğrencileri gözaltına aldı. Fakültelere yapılan müdahalede, 19 öğrenci darp edilerek gözaltına alınırken son 2 ayda Ankara Üniversitesi’nden gözaltına alınan öğrenci sayısı 60’ı geçti.  Müdahalenin ve öğrencilerin bu şekilde gözaltına alınmasının hukuksuz olduğunu anlatmaya çalışan birçok akademisyen ise polis tarafından tartaklandı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin Bomonti kampusunda dün polis terörü esti. Çevik kuvvet ve sivil ekipler, dekanlığa haber vermeksizin, öğrencilerin yoğun biçimde bulunduğu yemekhane ve kantin katına girerek, Kızıldere Anması’na engel oldu. Polis, akademisyenlere yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan MSGSÜ Öğretim Üyesi Kıvanç Ersoy için asılan ‘özgürlük’ pankartlarını indirmeye çalıştı. Tutuklu akademisyenler için eylem yapan grubu da dağıtan polislerden bazılarının, “Hocalarınız gelsin, sizi kurtarsın” dediği duyuldu. Öğrencilerin, kantindeki pankartlara sahip çıkması üzerine yaşanan gerginlikte, yemek masaları devrildi, bazı öğrenciler hafif biçimde yaralandı. Polis, kendisine karşı koyan grubu darp ederken, 5 öğrenci gözaltına alındı. l İSTANBUL MİMAR SİNAN HDP ile hükümet arasında aylar sonra dolaylı görüşme MAHMUT LICALI HDPile AKP arasında çözüm sürecinin buzdolabına kaldırılmasının ardından aylardır hiçbir diyalog yaşanmazken HDP Diyar bakır Milletvekili Altan Tan, Sur’da yapılacak inşa çalışmalarıyla ilgili Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’la görüşecek. Gelecek hafta yapılması planlanan görüşmede HDP’li Tan, Sur’da vatandaşların mağdur edilmeme si için hükümete önerilerini sunacak. Kamulaştırma kararının ardından değer tespiti konusunda hassas olunması gerektiğini, Sur’daki imar ve mülkiyet sorunları da dikkate alınarak va tandaşı mağdur etmeyecek çalışmaların yapılması gerektiğine işaret eden Tan, “Üzüm yemek istiyorsak, yol budur. Halkın ciddi bir mağduriyeti var. Depremden daha büyük bir yıkım söz konusu” dedi. haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Zulmün dini, dili, milleti yoktur! “Dört tarafının ve hatta yerin, göğün düşmanla çevrili, içerdeki vatan hainlerinin bu düşmanlar ile işbirliği yaparak ülkeyi çökertmek çabasında olduğu”nu düşünenlerin çoğunlukta ve iktidarda olduğu tek ülke biz değiliz. Tam tersine, etrafımız ve dahi tüm dünya bu tür toplumlar ve iktidarlar ile dolu. Hindistan’da iktidar partisi ve lideri Modi, ülkesindeki muhalif çevrelerin aslında Pakistan’ın uzantıları ve ajanı olduğu kanaatinde, daha geçenlerde yapılan bir gösteri dolayısı ile bir üniversite öğrencisi “fitne ve isyan” çıkarma suçundan gözaltına alındı. Macaristan’da ve Polonya’da halihazırda iktidarda olanlar, üstelik AB üyesi oldukları halde, Batı’nın milli çıkarlarına karşı düşman olduğu kanaatinde ve ülkelerindeki muhalifler çevreleri, “dış düşmanlar ile işbirliği yapan iç düşmanlar” olarak tanımlıyor. Bizde, tüm muhalif çevrelerin, toptan “paralel darbe” ile ilintilendirilmesine benzer şekilde, Polonya’da, muhalefet eden tüm çevreler, “uklad” ittifakı olarak suçlanıyor. İktidarın nezdinde, “uklad”, eski kömünist çevreler ve liberaller aynı çıkar ağı ve ittifak içinde Polonya’yı içerden çökertmek için oluşmuş bir cephe. Bu yaklaşıma göre, “zaten laik liberaller ile ateist komünistler aynı felsefede, kilise ve sıradan Polonyalıya karşıtlıkta buluşuyor”. İktidar partisi de, ihanetin tarihini on sekizinci yüzyıla kadar uzatıyor, Polonya’nın tarihini Hıristiyanlığın kaderi ile buluşturup, kendi liderliği altında Polonya’nın, tüm düşmanlıklara, tarihsel yıkıma karşı, “milletlerin İsa”sı (‘Christ of Nations’) olarak geri döneceğini ileri sürüyor. Oldukça tanıdık bir mantık, değil mi? Aydın düşmanlığı İşin garibi, “Batı’nın Ortadoğu’daki karakolu” diye bilinen İsrail’deki iktidar partisi ve sağ müttefik çevreler de benzer bir iddialar ile muhalefeti sindirmeye çalışıyor. Filistin ile barış yanlısı olanları, İsrail devletini şu veya bu nedenle suçlayanları, düşman ve ajan ilan ediyor. Arap ve Filistinlilerden değil, İsrail’in Yahudi muhalif vatandaşlarından söz ediyorum. Likud partisi üyesi Yaov Kish, geçenlerde Meclis’e, “Planted Bill” denilen ve “karşıt faaliyette bulunan sivil toplum kuruluşlarının, yabancıların İsrail’e yerleştirdiği ajanlık fa aliyetleri olarak” cezalandırılmasını öngören bir kanun teklifi verdi. Aralık ayında, yerleşimcileri savunan, aşırı sağ grup Im Tirtzu, barış ve insan hakları savunucularını “Arap teröristlere” yardım ve yataklık eden ajanlar olarak tasvir eden çarpıcı bir video yayımladı. Bu video, “İsrail’de İşkenceye karşı Halk Komitesi” (Public Committee againist Torture in Israel) başkanı Yishai Menuhin’i, “Hollandaya bağlı gizli ajan”, B’Tselem ve HaMoked insan hakları derneklerinin başkanlarını Norveç ve Avrupa Birliği ajanları, Sessizliği Bozmak (Breaking the Silence) belgeselinin yönetmeni Avner Gvaryahu’yu Alman ajanı olarak tanıtıyor ve hedef gösteriyordu. Im Tirtzu grubunun gözde politikacısı Miri Regev, Netanyahu hükümetinin Kültür Bakanı olarak, aralarında Amos Oz ve David Grossman’ın bulunduğu İsrail’in en önemli yazar ve liberal çevre mensuplarının adlarından oluşan, muhtemel ajan listesi yayımlamıştı. Yine tanıdık geliyor, değil mi? Aydın düşmanlığı, farklı düşüneni “ülkesine, değerlerine yabancılaşmış seçkinler” ve dahi “muhtemel ajan” ilan etmek sıradan bir otoriter siyaset aracıdır. Kendi davasını, “ülkenin kaderi”, “tarihin öznesi”, “dinin, milletin temsilcisi” saymak, gerisini susturmaya, silmeye, yok etmeye çalışmak yine sıradan otoriter zihniyet/siyaset özellikleridir. Otoriter zihniyetin, dini, dili, milleti yoktur, o benzer bir zihniyetin, her toplumdaki farklı tabirler ile ama son derece sıradan açılımlarından ibarettir. İslam, Hıristiyan, Hinduizm adına asıp kesenler, TürklükMüslümanlık, LehlikHıristiyanlık, Hint milliyetçiliği Hinduizm, Yahudilikİsrail’in bekası adı altında kurtarıcı rolüne soyunanlar ve tüm benzerleri, farklı lehçeler ile aynı dili konuşan, aynı yolun yolcularıdır. İnsanlığa ve dahi kendi din ve millet mensuplarına ve onların adına, baskı, zulum bedeli ile vaat ettikleri, sadece ve sadece husumetleri çoğaltmak, savaşları kışkırtmak, daha fazla yıkım, daha fazla çöküş olabilir. Can ve Erdem... Önemli Not. Bugün Can ve Erdem’in mahkemesinde, sadece onlar değil, düşünce, ifade, kanaat özgürlüğü yargılanacak. Unutmayalım, onları bu özgürlükler adına desteklemekten, savunmaktan imtina etmek, baskı ve sindirme siyasetlerine yenik düşmektir. ‘‘tZuirtvuek’nluinluak’stkaezrmsainnaıktlıarına SELAHATTİN GÖKATALAY Malatya’da 18 Nisan 2007’de Zirve Yayınevi bürosunda 3 misyonerin katledilmesiyle ilgili davaya 2011’de dahil edilen ve kapatılan Özel Yetkili Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanırken Anayasa Mahkemesi’ne 2013 yılında bireysel başvuruda bulunan Binbaşı Haydar Yeşil ile astsubaylar Abdullah Atılgan, Murat Göktürk ve Mehmet Çolak ve Adil Akçay ile ilgili karar Anayasa Mahkemesi’nden çıktı. AYM şüphelilerin “Tutukluluk süresinin makul olmadığına ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna, tutukluluk süresinin makul olmadığı şikâyetine ilişkin olarak anayasanın 19. mad desinin 7. fıkrasının ihlal edildiğine, başvurucular Jandarma Binbaşı Yeşil’e 8 bin TL, Jandarma astsubaylar Atılgan, Göktürk, Çolak’a ayrı ayrı 6 bin 600 TL, başvurucu Akçay’a 6 bin TL, manevi tazminat ödenmesine ve tazminata ilişkin diğer taleplerin reddine” karar verdi. Karar oy birliği ile alındı. Kararda şüphelilerin özel hayatının gizliliğinin, din ve vicdan özgürlüğünün, adil yargılama haklarının ihlal edilmesi gibi iddiaları için ise başvuru yollarının tüketilmemesi ve açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilmedi. Yargılamada 9. yıla giren Zirve Yayınevi davasında 111. duruşma 29 Nisan’da Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılacak. l MALATYA Cübbeli Hoca ifade verdi Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün yazdığı “Her bir uzuv için şifa ayetleri” kitabında, “Dini değerlere hakaret” ettiği ve “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” gerekçesi ile hakkında açılan soruşturma kapsamında ifade verdi. Ünlü, konuya ilişkin yazıların kendisi tarafından yazılmadığını, “Fatiku’r ratk ala Ratikı’lfetk” isimli Arapça eserden tercüme ederek alıntı yaptığını söylediği belirtildi. Ünlü’nün, “Okuyan kişiler bunlara inanabilir ya da inanmayabilir, özgürdürler. Kitabı yazarken alıntı yaptığım bir kaynaktan nakletme özgürlüğüm vardır. Kaldı ki diğer cinsel konularda sahih hadisler de vardır. Amacım kesinlikle dini değerleri incitmek değildir. Suçlamayı kabul etmiyorum” dediği kaydedildi. l İSTANBUL C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle