20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA 18 Anonymous hackledi: MSNBC de Trump hayranı çıktı ABD başkanlık seçimlerinin Cumhuriyetçi favorisi Donald Trump’ın telesekreterini, Anonymous hackledi. 2012 tarihli mesajlarda, MSNBC’nin haber spikerleri Trump’a övgüler yağdırıyor. Bir moderatör Trump’ın he sabından Gucci’den indirimli alışveriş yapmaktan söz ediyor. Trump, Michigan mitinginde birkaç protestocu için güvenlik görevlilerine “Dışarı atın, tutuklayın” emrini verdi. Kucağına aldığı çocuk ise çok ağladı. [email protected] Pazar 6 Mart 2016 TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ [email protected] nilgun Sığınmacılar: Türk güçleri ateş açıyor, dövüyor Sığınmacılara kötü muameleyle suçlanan Türk güvenlik güçlerinin sınırda Suriyelileri ateş açıp katlettiği iddia edildi Britanya’nın The Independent gazetesi son dönemde Halep’ten kaçan ama Türkiye’ye geçmelerine izin verilmeyen Suriyelilere Türk güvenlik güçlerinin ateş açtığını ve dayak attığını haber yaptı. Ardından muhaliflerin Suriye İnsan Hakları Gözlemevi Türk güvenlik güçlerinin sığınmacıları katlettiği iddiasında bulundu. 10 ölü iddiası Sahada pek çok aktivisti bulunan Gözlemevi, dün, Türkiye sınırındaki güçlerin, Suriye’nin Lazkiye ve İdlib vilayetlerinden gelerek Öncüpınar ve Yayladağı sınır kapılarından geçmeye çalışan sığınmacıların üzerine ateş açtığı iddiasını aktardı. Bunun sonucunda 2 sivilin öldüğü, 10’unun yaralandığını öne süren Gözlemevi, benzeri bir olayda 8 kişinin öldürüldüğü iddiasını da dile getirdi. Independent’ın Kilis’teki muhabiri Laura Pitel de Türkiye’ye geçmeye çalışırken yakalanan Suriyelilerin güvenlik güçlerinden yedikleri dayakları anlattığını belirtti. Bazı Suriyeliler, sınıra ulaşma çabaları sırasında sınır polisinin ateş açtığını söyledi. Pitel, bir hükümet yetkilisinin güvenlik güçlerinin ateş açtığını doğruladığını aktarıp “Bazı durumlarda Suriye tarafından kaçakçılar ve terörist gruplar tarafından saldırı altında kalan güvenlik güçlerinin başka çaresi kalmıyor” açıklamasına yer verdi. Türkçe bilmiyordu, öldü Sığınmacılar ise Türkiye’nin tavrı nedeniyle açgözlü kaçakçıların insafına kaldıklarından yakındı. Ailesiyle beraber Halep’in kuzeyindeki Hraytan beldesinden kaçan Aliya Radwan, Öncüpınar’dan geçişlere izin ve rilmediğini bildiği için bir kaçakçı ile anlaştı. Kaçakçının İdlib’e bağlı Hırbet el Coz bölgesindeki Güveççi Sınır Kapısı’na getirdiği Radwan ile ailesi, güvenlik güçlerinin ateş açmasıyla geri dönmek zorunda kaldı. Bir başka sığınmacı güvenlik güçlerinin genç bir kızı vurduğu anı anlatırken “Kız Türkçe bilmiyordu. Bu yüzden ‘Uzaklaş oradan’ dediklerinde anlamadı” ifadelerini kullandı. Uluslararası Af Örgütü, geçen ayki raporunda Azez’deki hastanelerde Türkiye’ye geçmeye çalışırken vurulan sivillerin tedavi gördüğünü belirtmişti. Cerrah Ali Salum, kafasından vurulmuş bir yaşındaki bir bebeğin öldüğünü anlatırken şu ironiye dikkat çekti: “Burada yeterli yoğun bakım ünitesi ve uzman olmadığı için ağır yaralıları Türkiye’ye naklediyoruz.” ‘Türkiye’ye AB yardımı 6 milyar Avro’ya çıksın’ AB Konseyi Başkanı Donald Tusk’ın Türkiye’ye yaptığı ziyaret sonrası sığınmacı anlaşmasının hayata geçmesinde ilerleme kaydedildi. Avrupa Komisyonu’nun Alman üyesi Günther Öttinger, Türkiye’nin göçmenlere sınırlarından Avrupa’ya geçiş izni vermemesi ve geri gönderilen göçmenleri kabul etmesi karşılığı alacağı 3 milyar Avro’nun en az iki katına çıkarılması gerektiğini söyledi. 3 milyar Avro’nun 95 milyon Avro’luk ilk bölümü önceki gün serbest bırakılırken, Der Spiegel ‘e konuşan Öttinger “AB 2017’den sonra da Türkiye’ye mali yardımı devam ettirmeyi göz önüne almalı. Türkiye’nin sığınmacılara hizmetlerinin tüm masrafları karşılanacaksa, fatura kolaylıkla yılda 67 milyar Avro’ya çıkabilir” dedi. Tusk da yarınki ABTürkiye zirvesi için davet mektubunda “Sığınmacı krizinin başından beri ilk kez bir Avrupa mutabakatının oluşmaya başladığını görüyorum” dedi. Tusk “Türkiye’nin ekonomik göçmenlerin kendisine geri gönderilmesini kabul ettiğini” belirtti. ABD: Suriyeli Kürtler için özerk bölge istemiyoruz ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby “Suriyeli Kürtler federal sisteme geçilmesini istiyor, Washington destekliyor mu” sorusu üzerine ülkede federal bir yapının ABD’nin hedefi olmadığını söyledi. Kirby “Kürtler için yarı özerk bölge isteyip istemediğimizi soruyorsanız, cevap, hayır. Bugüne kadarki bildirgelerde an laştığımız gibi, biz birleşik, bütün ve mezhep ayırımı gözetmeyen bir Suriye’ye inanıyoruz. Duruşumuzda değişiklik yok. Tavrımız siyah beyaz kadar net” dedi. Gözaltında sorgulandıktan sonra bırakılan Lula, İşçi Partisi’nde taraftarlarına seslenir ken ağladı. Lula savcıları sokak kavgasına çağırdı Brezilya eski devlet başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, önceki gün Petrobras yolsuzluk skandalı kapsamında üç saatliğine gözaltına alınıp sorgulanmasına çok sert tepki verdi. Serbest kaldıktan saatler sonra İşçi Partisi’nde toplanan yüzlerce destekçisine hitap ederken gözyaşlarına hakim olamayan Lula, gözaltı kararını “demokrasiye saygısızlık” ve “hukuki otoriterlik” diye niteledi. Daha önce yanıtladığı soruların sorulduğunu, savcıların “ciddi bir soruşturma değil medya sirki yürüttüğünü” söyledi. “Benden duymak istedikleri birşey varsa tek yapmaları gereken beni aramaktı, ben de giderdim. Güç ve küstahlık göstermeyi, bunu bir şova dönüştürmeyi tercih ettiler” dedi. Başkanlığı dönemindeki sosyal politikaların 30 milyon insanı yoksulluktan kurtardığını, bunun da zenginleri rahatsız ettiğini kaydetti. “Beni yenmek istiyorlarsa, be nimle bu ülkenin sokaklarında yüzleşecekler” diye haykıran 70 yaşındaki siyasi, içinde yeni bir ateş yandığını ve mücadelesinin süreceğini belirtti. ‘Elimizde kanıt var’ Öte yandan Lula, aile üyeleri ve çalışma arkadaşlarının evleri ile Lula Enstitüsü’ne polis baskını emri veren savcılar, kamu petrol devindeki yolsuzluğa bulaşan büyük inşaat şirketlerinin, Lula’ya rüşvet olarak iki daire ve yaklaşık 8 milyon dolar bağış verdiğine dair ellerinde kanıt olduğunu açıkladı. İddiaları yalanlayan Lula’ya destek veren Devlet Başkanı Dilma Rousseff, selefinin daha önce gönüllü ifade verdiğini hatırlatarak gözaltına alınmasının “gereksiz” olduğunu söyledi. Yine de soruşturmayı yürüten kurumlara desteğini yineleyerek “suçlular cezalandırılana dek devam etmeleri” gerektiğini vurguladı. Denizli’nin sufrajetleri... “8Mart” arifesinde kadın haberleri gene hep ilik dondurucu. Adana’da yirmi yaşındaki Hilal’i “telefonda çok konuştuğu için” öldürmüşler. Abi, kardeşini av tüfeğiyle vurmuş. Baba da cesedi çuvalla eşeğe yüklemiş, ormanda gömmüş... Economist, kadının çalışma şartlarında Türkiye’yi OECD ülkeleri arasında sondan 2. sıraya yerleştirmiş… Cinsiyet arası ücret farkları AKP Türkiye’sinde yüzde 20’yi çıkmış... Kadının en önemli sorunu “şiddet”miş vs.. Böyle gidiyor haberler. Bu arada en ilgimi çeken haber şu oldu: “Denizli’de Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi Kadın Meclisi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü adına sinemaya gitmeyen 140 kadını film izlemeye götürdü.” Düşünün! Ücra Anadolu taşrasından değil, Denizli gibi bir Ege kentinden bahsediyoruz... Ticareti gelişmiş. Turisti, geleni, gideni bol... Böyle bir kentte sayıları 100’lerle ifade edilen kadınlar, “ömürlerinde hiç sinema görmemiş”. İlk kez DBB Kent Konseyi Kadın Meclisi sayesinde! bir sinema salonundan içeriye girmişler. Gerçi Suffragette/Sufrajet Diren! filmini değil Nadide Hayat’ı görmüşler. Ama olsun bu da bir şey... Çapulculuk köleliğe yeğdir DBB Kent Konseyi’nin inisiyatifini örnek alan diğer belediyeler, aslında kadınlar için özel “Suffragette” gösterimleri düzenlese ve keşke bu sıradışı kadın hakları filmi Türkiye’de geniş kadın izleyici kitlesiyle buluşsa... Filmi ben çıkar çıkmaz izledim. Aklımda kalan en çarpıcı sözler, yapıtın anafikrini ifade eden şu cümle oldu: “Köle olacağıma çapulcu (rebel!) olurum daha iyi!” Kadınlara eşit oy mücadelesinin geçen yüzyıl başında başını çeken kadın militan Emmeline Punkhurst’ün ağzından çıkan bu büyük başkaldırı cümlesi, bıçağın kemiğe dayandığı noktayı betimliyor. Erkeklerle eşit oy için sokakta doğrudan mücadeleye girene dek; kadınların analarından emdikleri süt ağızlarından geliyor. Öncelikle günde 13 saat çalıştırılıyorlar. Bizde hâlâ görüldüğü üzere erkeklerden düşük ücret alıyorlar. Sürekli aşağılanıyor ve cinsel istismara maruz kalıyorlar. Siyasi erk tarafından kale alınmayan bir güruh şeklinde yaşamayı kabullendikleri sürece bu şartlarda ömür boyu değişiklik olmayacağını fark eden bir grup kadın; sonunda en ağır yaptırımları göze alarak “eşit oy hakkı” savaşına girişiyor. Bebek arabalarında istif ettikleri taşlarla vitrinleri indiriyorlar; posta kutularını uçuruyorlar; açlık grevleri yapıyorlar... Yurttaş olarak kendilerini yok sayan yasalara boyu eğmeleri istendiğinde şu karşılığı veriyorlar: “Yasaya saygılı olmamızı isterseniz, yasaları saygın yaparsınız!” ‘Fahişe’ damgası Bu serüvende kaç kadın işveren tarafından kapıya konuyor; kaç kadın kocasını, evini, çocuğunu yitiriyor. Toplum, bugün çok doğal kabul ettiğimiz “oy hakkı” kavgasına giren kadınlara “fahişe” gözüyle bakıyor! Devamlı karakola çekiliyorlar, kodese atılıyorlar. Birbirlerini ihbar etmeleri için “muhbirliğe” teşvik ediliyorlar. “Oy hakkının” kadınlar tarafından çileyle elde edildiğini öğreniyoruz belgesel tadındaki bu önemli filmden. Suffragette’i görmediyseniz muhakkak görün. Filmin sonunda jenerikte karşılaştırmalı bir tarih listesi akıyor. İngiltere’de kadınların oy hakkı bu zulümler sonunda 1928’de elde edilmiş. Türkiye’de kadınların bu hakkı elde etmesi Atatürk’ün vizyonuyla, 6 yıl farkla mümkün olabilmiş… Bir o gün koşulan yere bakın, bir bugün gelinen yere! HHH Zaman’a da kayyum atandı. Yakında hiç muhalif ses kalmayacak. Meydan sadece “Körler sağırlar, birbirini ağırlar” şeklinde yandaş medyanın olacak. Bu ortamda ürpermeden “Oh olsun!” diyenlere çok şaşıyorum. Çok çalışan müdürü sendikalar şikâyet etti İtalya’da sendika üyeleri “İtalya’nın Versay’ı” denen Napoli’deki Caserta Sarayı Müdürü Mauro Felicori’yi geç saatlere kadar çalıştığı gerekçesiyle Kültür Bakanlığı’na şikâyet etti. Sendikanın bakanlığa şikâyet mektubunda “Felicori personele haber vermeden geç saatlere kadar çalışıyor ve işler karmaşık bir hale geliyor” denildi. Başbakan Matteo Renzi şikâyeti saçma bularak müdüre sahip çıktı. 63 yaşındaki Felicori, Bourbonların 1.200 odalı sarayına 5 ay önce müdür atanmıştı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle