20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 8 Şubat 2016 EDİTÖR: CAN DOKER haber 11 önüne konan her duvarı aşabileceğini dosta düşmana gösterdik. Cumhuriyet, yöneticisinden çaycısına, muhabirinden düzeltmenine kadar bir yandan en iyi gazeteyi size sunma gayretindeyken bir yandan da bizleri zulmün elinden kurtarma mücadelesi verdi; sizler de onları desteklediniz. Bu fedakâr çabayı, bu vefakâr dayanışmayı, ömür boyunca unutmayacağız. Bize gelince: Ustanın, “Mesele esir düşmekte değil, teslim olmamakta bütün mesele” şiarına sarıldım; teslim olmadık. Susmamız için konulduğumuz hücreleri, gazetemiz ve bizi bir gün olsun yalnız bırakmayan Umut Nöbetçilerimiz sayesinde biraz kürsüye dönüştürdük; Türkiye’ye, dünyaya ses verdik. Onlar yalnızlaştırmaya çalıştıkça inadına kalabalıklaştık. Tehdidin, cezanın, hapsin bizi mücadeleden caydıramayacağını, her gazete ve gazetecinin öyle kolayına susturulamayacağını, bu ülkenin haramilere, zorbalara bırakılmayacağını gösterdik. İçerde konuşuyor olmanın gururunu, dışarda susmanın utancına tercih ettik. Yol arkadaşlarımızın, ailelerimizin, okurlarımızın, gazetemizin yüzünü kara çıkarmamaya çalıştık. Hepinize Silivri’den sevgiler yolluyorum. eçen sene tam bugün Cumhuriyet’in Genel Yayın Yönetmeni olarak göreve başlamıştım. Gururla, heyecanla... Türkiye’nin en fırtınalı dönemlerinden birinde, Türkiye’nin en itibarlı gemisinin dümenine geçerken, kendim kadar bu gazetenin hiçbir fırtınaya yenilmeyen mazisine ve çizgisine güveniyordum. Bir de yol arkadaşlarıma elbette... Gazetemiz bir yıl boyunca (son 2.5 ay hariç) bu köşeden ödüllerimizi de duyurdum, cezalarımızı da; kâh imdat çağrısı yaptık, kâh ilkeler kavgası... Bazen sevincimizi yazdım, bazen kederimizi. Arkadaşlarımın üstün gayretiyle gemimizi sarsmadan, batırmadan, denizlerden okyanuslara taşımaya çalıştık. Eleştiri de aldık, övgü de... Cumhuriyet, adını aldığı Cumhuriyete, demokrasiye, özgürlüklere, insan haklarına, laikliğe sahip çıkan cesur tavrıyla, oldum olası bu değerlerin düşmanlarının hedefindeydi. Son dönem tırmanan faşizme koşut olarak bu husumet de büyüdü ve Cumhuriyet’in iki yöneticisinin hapsedilmesiyle sonuçlanan kindarlık herkesin gözünün önünde yaşandı. 2.5 aydır Erdem Gül ve ben, Silivri’de bu rövanş hırsının tutsağıyız. Artık haber vermiyor, haber oluyoruz. G Sevgili Cumhuriyet Okuru Bugün 8 Şubat Pazartesi... Havada kalan sözler üksekte ve yüksekten konuşmayı seviyor Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan... Ama konu Suriye ise hep “havada” kalıyor anlattıkları... Ağzından çıkan sözcükler ile alanda gerçekleşenler arasında dağlar kadar fark var. Uzağa gitmeyelim sadece geçen hafta yaşananlar: Erdoğan 15 gün önce İstanbul’da görüştüğü ABD Başkan Yardımcısı Biden’a “PYD terörist örgüt demişken”, ABD Başkanı Obama’nın IŞİD’le mücadele temsilcisi Brett McGurk Kobane’de hem askeri hem de siyasi görüşmeler (TEVDEM Haydar Halil) yaptı. “Halep Türkiye için çok kritik, önemli” diye sık sık demeç veren Er Y 15 Aralık 2015 Silivri Cezaevi’nin önü. Cumhuriyetimizin yazarı olmaktan çok, okuru durumundayız. Ama yol arkadaşlarımız, yokluğumuzu hiç hissettirmeden, büyük bir sorumluluk duygusuyla, gayretle ve cesaretle gemimi zi ve mesleğimizi çamurlu havuzlara boğdurmadan, açık denizlere sürdüler, sürüyorlar. Silivri kapısında yaptıkları Yazıişleri toplantısına biz de içerden katılarak, haberin, habercinin, doğan, Rusya ve İran destekli Esad güçlerinin Halep çevresindeki “muhalifleri” son dönemdeki en ağır yenilgiye uğratmasına, Türkiye’nin kuzeyden muhaliflere erişiminin kesilmesine seyirci kaldı. PYD’nin Fırat’ın batısına geçişi “kırmızı çizgi” ilan edilmişti, AKP sözcüsü Ömer Çelik, büyük bölümünü YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin Fırat’ın batısına geçtiğinin tespit edildiğini söyledi. Dönelim “yükseklere”, Erdoğan’ın uçağına... Yine “hep aynı isimlerden” oluşan kadrosuna yazdırmış mesajlarını. 3 yere mesaj vermiş Erdoğan... AKP içinde birçoğu bir dönem yakınında olmuş şimdi kendisine muhalif isimlere, Rusya’ya ve ABD’ye... Silivri Cezaevi önünde Dündar ve Gül’ün serbest bırakılması için başlatılan Umut Nöbeti’ni Devlet Tiyatroları Sanatçıları Derneği ile yazar Işık Öğütçü devraldı Özgürlük güneşinin ışığı Silivri’ye ulaşacak T UMUETİ NÖB8. 6 DE ÜN GÜN azetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’ün tutuklanmasının ardından başlatılan Umut Nöbeti’ni 68. gününde Devlet Tiyatroları Sanatçıları Derneği (DETİS) üyeleri ile Orhan Kemal Müzesi kurucusu ve yazar Işık Ögütçü devraldı. Silivri Cezaevi önünde dün gerçekleştirilen nöbette Devlet Tiyatroları Sanatçıları Derneği (DETİS) üyeleri “Özgür basın, özgür sanat varsa özgür toplum vardır” dövizleri açtı. DETİS Başkanı Mehmet Ege, burada yaptığı açıklamada “Yaşamak mı, yoksa ölmek mi? Mesele bunda’ diyordu Hamlet. Sevgili Can’la, Sevgili Erdem’se ‘Yazmak mı, yoksa yazmamak mı? Mesele bunda’ dediler...Yazmak, yazmak, yazmak deyip direnmeyi, halkın haber alma hakkı, kendilerinin ifade özgürlüğü adına hak edemedikleri sonuçlara katlanmayı seçti Sevgili Can ile Erdem” dedi. “Özgür basın varsa, özgür toplum var” diyen Ege, özetle şunları söyledi: “DETİS olarak ülkemizde de çürümüş bir şeyler olsun istemiyoruz. DETİS olarak ülkemizin de bir zindan haline getirilsin is G düşülen hataya Suriye’de düşmek istemiyoruz. 1 Mart tezkeresinin yanındaydım, karşı olanlar bunu açıkça söylemediler. 1 Mart tezkeresi ilk anda kabul edilip Türkiye, Irak’ta olsaydı, Irak’ın durum böyle olmazdı. Kısa hatırlatma: 2003 yılı. ABD, Irak’ı “işgal” yolunda. Türkiye’nin hava sahasını, limanlarını, topraklarını kullanmak, işgalde beraber hareket etmek istiyor. AKP’nin yeni iktidar yılları. Erdoğan ileride Irak’ta “söz sahibi olma” hayalinde ve tezkerenin geçmesini istiyor. Ancak onun bu isteği başını Bülent Arınç’ın çektiği Abdullah Gül’ün “gizlice destek verdiği” bir ekibin çalışmasıyla reddediliyor. Gelin o günleri, Gül’ün danışmanı Ahmet Sever’in kitabından takip edelim: Erdoğan, tezkerenin geçmesinin ülke menfaatları açısından daha doğru olacağını düşünüyordu. Buna karşılık, Gül tezkereye sıcak bakmıyordu. Tezkere geçerse ABD askerlerinin gidiş ve dönüş güzergâhı olan illerde olağanüstü hal ilan edilecek olması da Gül’ün rahatsızlığını artıran bir başka faktör eker teker bu mesajlara baT kalım ve alt okumalarını yapalım. Diyor ki Erdoğan: Irak’ta 1 Mart’ı hiç unutmadı dü. Gül’e göre, bu sıkıyönetim ilanı demekti ve AB sürecinin bitmesine yol açacaktı. Sever’in aktardığına göre, Gül’ün yüzünde tikler belirmeye başlamıştı ve geceleri kâbuslar görüyordu. Gül’ün kararı AKP grubunu serbest bırakmak şeklinde ortaya çıktı. Kitapta, tezkerenin reddedilmesini Gül’ün sakin bir şekilde karşıladığını, buna karşılık oylamadan sonra Gül’ün Meclis’teki odasına gelen Erdoğan’ın “yüzünden düşenin bin parça olduğu” anlatılıyor. İşte Erdoğan o gün karşı olanları eleştirirken işte şu günlerde kendisine muhalefet eden bu isimleri de hedefe koyuyor. Dün Hürriyet’te, Bülent Arınç’ın ve Hüseyin Çelik’in Ankara Hamamönü’nde büro tuttuğu, buranın ziyaretçileri arasında Sadullah Ergin ve Salih Kapusuz’un da olduğu kulisi vardı. Bu isimler Erdoğan’a karşı muhalefet bayrağını yükseltirken kritik bir kaynağa “Hamamönü’nden Maslak Ayazağa’ya bir yol var mı?” diye soruyorum. Abdullah Gül’ün çalışma ofisinin bulunduğu bu alana yaptığım göndermeyi anlayıp “Sevdiği, saydığı isimlerle hep görüşüyor” yanıtını alıyorum. Tiyatrocular ve yazar Işık Öğütçü (sağda) Silivri önünde nöbetteydi. temiyoruz. Ama inanıyoruz ki Cumhuriyet’in inançlı yurttaşları buna izin vermeyecekler. Evet özgür basın varsa özgür toplum var. Hemen ekleyelim. Özgür sanat varsa, özgür toplum var.” lerinin yanında özgürlükler, kültürel faaliyetler, insana saygı ve gelişmiş uygarlık verileriyle yakından ilgilidir. Hepimiz birinci sınıf bir yaşamı hak ediyoruz. Bu amaçla özgürlüklerin kısıtlanması, halkın haber almasını sağlayan gazetecilerin tutuklanması güzel ülkemize yakışmamaktadır” dedi. Öğütçü, şöyle devam etti: “İnanıyorum ki gazetecilik mesleğinin yükakı olan arkadaşlarım Can Dündar ve Erdem Gül, en kısa zamanda özgür olacak, görevlerinin başında bizlere yeni haberler, yeni kitaplar ve belgeseller hazırlayacaklardır. Bu eserleriyle de daima unutulmazlar arasında olacaklardır. Burada ‘Umut Nöbeti’nde olan bizle Suriye’de yeni Rus gücü rdoğan Rusya’yı da eleşği El Şayrat Üssü ile birlikte ülE tiriyor. Diyor ki: Senin ne kede konuşlu Rus hava gücüişin var Suriye’de... Sınırın mı nün iki katına çıktığını da... Ve var, soydaşların mı var? Erdoğan Rusya’nın Lazkiye’deki hava üssünün çok uzun yıllardır orada olduğunu da biliyor. Bölgede daha geniş kapsamlı askeri hareket için kısa bir süre önce Esad’ın tahsis etti 8. kez nöbette Yazar Işık Öğütçü de gazetecilik yaptıkları için cezaevinde olan diğer gazetecilerin de sesini duyurmak ve özgürlüklerine kavuşmalarına destek olmak amacıyla 8. kez nöbette olduğunu anımsatarak “İfade ve basın özgürlüğünün tüm ülkemizde sağlanması için yetkilileri bu konuda hassas davranmaya davet ediyorum. Ülkelerin gelişmişlikleri, refahları ekonomik gösterge rin selamı ve sevgisi hep onlarla olsun. Umutları daima parlasın. Zor günlerden nice başarı öykülerinin yazıldığını hiç unutmasınlar. Özgürlük güneşinin ışığı onlara en kısa zamanda ulaşacak ve özgür kalacaklardır.” Konuşmaların ardından DETİS üyesi Levent Güner, cezaevi önünde küçük bir müzik dinletisi sundu. Umut Nöbeti’ni bugün CHP Kocaeli İl Başkanı Cengiz Sarıbay ile gazeteciler Cengiz Erdinç, Nevzat Onaran ve Levent Cinemre devralacak. l İSTANBUL Türkiye’nin düşürdüğü Rus uçağı yüzünden çok uzun süredir Suriye’de kıpırdayamadığını da... Ne alanda, ne masada etkisi kalan Türkiye’nin durumu “tüm ihtimallere hazırız” boş sözüne sıkışmış durumda. PYD ile bir dargın bir barışık elelim ABD’ye... Erdoğan kolaylık gösterilmesi, yüz jeneraG “terörist” dediği PYD ile tör ve şartları değiştirecek geniş ABD’li yetkililerin görüşmesine boyutlu ihtiyaçlar konuşuldu. çok bozuluyor. Diyor ki: Senin ortağın ben miyim, Kobane’deki terörist mi? Aslında “Kobane’deki terörist” dedikleri isimlerle düne kadar AKP iktidarının isteğiyle devlet yakın temas halindeydi. Kamuoyuna Salih Müslim’in Türkiye’de ağırlanması ya da Süleyman Şah Türbesi’nin taşınması sırasında YPG’nin Türkiye ordusuna eşlik etmesi bilgileri yansımıştı. Ancak yansımayan bir önemli boyut İmralı görüşmeleri sırasında oldu. Abdullah Öcalan, önce MİT sonra KGM’nin katıldığı tüm toplantılarda “Rojava’daki oluşumu, kantonları” hem onaylar cümleler sarf etti hem de onların varlığını, onlarla teması çok önemsedi. Devlet de Öcalan’a bu konuda yaptığı çalışmaları aktardı. Bir süre önce yayımlanan “İmralı Notları” kitabından sadece küçük bir bölümü aktarayım. Kamu Güvenliği Müsteşarlığı yetkilisi Şubat 2014’te Öcalan’a aktarıyor (sayfa 418): Salih Müslim ile görüşüldü. İstedikleri önemli hususlar oldu. Cezire ile Afrin arasında bir koridor açılmasına katkıda bulunmamız ve kolaylaştırmamız istendi. Lojistik ihtiyaçların karşılanmasına dair talepler görüşüldü. En önemlisi irtibat noktası tesisi yani temsilcilik. Kobane ile Cezire arasındaki koridor, Şenyurt Dirbesiye kapısının açılması, STK’lere DP Kâğıthane ilçe örgüH tü, 4. Levent Emniyet Evleri Metro durağı çıkışında, tu a n ı s a b r ü Özg i m e l y e k e t des tuklu gazetecilere ve muhalif yayın organlarına destek amacıyla Cumhuriyet, Birgün, Evrensel ve Özgür Gündem gazetelerini ücretsiz dağıttı. Gazetelerin birinci sayfalarından oluşan ve üzerinde “Yalanın karşısındaki gerçek” yazısı olan pankart açan grup, “Özgür basına destek verin. Okunabilecek gazeteler bunlar. Halkımız gelin bu gazeteleri satın alın ve destek verin” çağrısı yaptı. l İSTANBUL/ Cumhuriyet Yine kitapta, İdris Baluken İmralı’da devlet heyetinin yanında Öcalan’a Davutoğlu ile yaptıkları görüşmeyi anlatıyor: Davutoğlu IŞİD’e karşı oluşacak PYD ve Özgür Suriye Ordusu’ndan oluşacak ittifaka destek verebileceklerini aktardı. Ayrıca Rojava’ya yönelik ambargo ve ablukanın kaldırılmasına yönelik talebi ilettik, Davutoğlu hazır olduklarını söyledi. Kitapta Öcalan’ın “Suriye’nin AKP’nin kaderini belirleyecek bir konu” olduğu tespiti de var. Önemli bir kaynak Türkiye’deki Kürt barışı ile Rojava işi ayrı ayrı düşünülemez diyor. Bitirirken ABD’nin Türkiye’ye verdiği açıkkapalı mesajlardan çıkan sonuçlar net. Diyor ki ABD’liler: l Ülkende konuşma ve basın özgürlüğünü tesis et. Demokrasini geliştir. l Kürtlerle ülkende barış, Suriyeli Kürtlerle ilişki geliştir. l Senin terörist algın ile benimki bir değil. Bunları söylemek için ABD’li olmaya gerek mi var diyeceksiniz? Yok tabii. Ama yüksekten konuşanlar ne yazık ki sadece kendinden güçlülere “Eyyy” diyemiyor. Bakalım 31 Mart’ta ABD’de Obama ile görüşecek Erdoğan bu tarihe kadar hangi adımları atacak? Ya da bu görüşme gerçekleşebilecek mi? C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle