20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Pazar 7 Şubat 2016 İzmir’de geçen ay ayakta şiir okuması Kiraz Kaymakamlığı’nca yasaklanan şair Şükrü Erbaş, bu kez şiirlerini kentin göbeğinde okudu. Konak Belediyesi’nin düzenlediği “Şiir Sokakta Şair Ayakta” etkinliği, önceki akşam Alsancak’ta yapıldı. Dominik Caddesi girişinde EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Alsancak’ta şiir sokakta, Şükrü Erbaş ayakta ve yağmur altında yapılan dinletiye, Erbaş’ın yanı sıra şairler Can Ceylan, Onur Behramoğlu, Hülya Deniz Ünal ve Türker Özşekerli de katıldı. Konak Belediye Başkanı Sema Pektaş, her ay şairlerle kentliyi sokakta buluşturmayı sürdüreceklerini söyledi. l YUSUF ÖZKAN [email protected] 17 S Ashraf Fayadh idam edilmeyecek çevrildi. Fayadh’ın avukatı Abdulrahman el Lahem, kararın iptalinden memnun olduklarını ama Fayadh’ın kefaletle serbest bırakılması için temyize gideceklerini belirtti. Ashraf Fayadh uudi Arabistan hükümetinin “İslamı terk etmek”, “dinden çıkmak” ve “ateist fikirleri yaymak” suçlarından idam cezası verdiği Filistin asıllı şair ve küratör Ashraf Fayadh’ın özgürlüğü için yürütülen uluslararası kampanya sonuç verdi. Fayadh hakkında verilen idam kararı Suudi mahkemesince temyiz aşamasında bozularak 8 yıl hapis ve 800 kırbaç cezasına ‘Kampanyaya devam’ Fayadh için yürütülen kampanyanın süreceğini söyleyen İngiliz PEN Başkanı Jo Glanville, Fayadh hakkındaki davaların düşmesi, şairin hemen şimdi özgür bırakılması gerektiğini söyledi. UPSD adına açıklama yapan Bedri Baykam ise, “Halen cezaevinde bulunan Fayadh’ın özgürlüğüne kavuşması için temaslarımıza devam edeceğiz” açıklamasını yaptı. Fayadh için Türkiye dahil olmak üzere dünyanın her yerinden sanatçılar ve sanatçı birlikleri birleşerek kamuoyu tepkisi oluşturmuştu. Yeter! Kadını rahat bırakın! Cem Yegül bomontiada’nın karakterini Vasıf Kortun önderliğinde hazırlanan güncel sanat programı Alt’ üzerinden belirlediklerini söylüyor. ‘Yaratıcılığın lokomotifi’ Tarihi Bomonti Bira Fabrikası’nda hayat bulan bomontiada’nın Kreatif Komitesi’nden Pozitif’in CEO’su Cem Yegül ile konuştuk. “bomontiada’yla yaratıcılığın lokomotifi olmak istiyoruz” diyor ‘Asmalı yine şekillenecek’ n bomontiada’da hedeflediğiniz parçası. Bu durum kaygılan sağlıklı bir biçimde yapmaya çalışıyosanat anlayışı nedir? dırıyor mu sizi? ruz. n Pozitif’te Ferit Şahenk’in ortak olbomontiada, temelinde tasarım, Kentsel dönüşüm tepemasıyla ne değişti? Ne kattı? sanat, müzik ve yemek olan, düden inme olunca korkutucu. Pozitif’in müzik anlayışında, ruhunda şünmeye, üretmeye ve keyif almabomontiada’yı katiyen kentsel CEREN ya teşvik eden etkinliklerin vücut dönüşümün parçası görmüyo hiçbir değişiklik olmadı. Bizim açımızÇIPLAK dan bu ortaklık birtakım hayallerimizi bulacağı bir yaratıcı kültür kampuruz. Onu mahallenin çekirdesu. Deneyim mükemmelliği yarataği olarak düşünmekle işe baş hayata geçirmemize fırsat tanıdı. Ferit cağına, İstanbul’daki yaratıcı endüstriladık. Feriköy İstanbul’un içinde çok de Şahenk Pozitif’i iyi tanıyor ve kıymetini nin dönüştürücü merkezi olacağına ina rin bir tarih ve kültür barındırıyor. Önü biliyor. Doğuş Grubu büyük ve güçlü bir nıyoruz. Burada bomontiada’nın karakmüzdeki beş yıl içinde çevredeki yapıla marka. Ortaklığımızın başından beri taterini ve tonunu güncel sanat prograrın tamamı tahminen yüksek katlı yapı mamen destek veren bir yönetim anlayımımız ve Alt üzerinden belirlemeyi helara dönüşecek. Oldukça farklı bir mode şı var. Gelecekte birlikte neler yapabileceğimizi somut şekilde hissedeceksiniz. defledik. Alt, Vasıf Kortun önderliğinli deniyoruz; içinde bulunduğumuz made hazırlanan, direktörlüğü ve küratörhalleye bakıyoruz, kentsel park boşluklüğünü Mari Spirito’nun üstlendiği diları bulup onları siplinler ötesi sanat mekânımız. bomon canlandırmak tiada güncel sanat üzerine gerçek, kalıistiyoruz; yecı tartışmalar ile dönüştürücü, öncü, ye ni mülk sanilikçi, nitelikli işlere ev sahipliği yapahiplerine, cak. bomontiada’nın ana işlevi etkinlik işyerlerive biz yaratıcılığın lokomotifi olmak isne, lokann İstanbul’un eğlence hayatında gidişat ne tiyoruz. talara nasıl yöne evriliyor? danışmanİstanbul eğlence sektörünün cazibe alanı. ‘Mahallenin çekirdeği’ lık sağlayaHem küresel trendleri takip ediyor, hem de yecağımızın yoln bomontiada’da ruhsat problemi rel kültürü buna dahil ediyor. Burada her tarza, larını araştırıyodevam ediyor mu? yaşa ve bütçeye hitap eden eğlence var. Esruz. Ve bu dönübomontiada’nın restorasyon ve renokiden Beyoğlu’nda sınırlı kalan eğlence haşümü gervasyon sürecinde tüm çalışmalar Anıtyatı artık İstanbul’un birçok semtine çeklar Kurulu’nun izni ve onayıyla yapılyayıldı. Türkiye’de eğlence sekdı. Aralık 2014’te iznini aldığımız inşaat ten töründe büyük artış var. İnsanNisan 2015’te başladı. Bu nedenle inşaat lar eğlenmeyi çok seviyor. Ülve açılış bu kadar uzun sürdü. Problem ke gündeminin de son zademek ne kadar doğru bilmiyorum ama manlarda iç karartan, umutsüreç devam ediyor. Bunlar olağan ve suzluğa sürükleyen etkilerini şimdilik programa uygun gidiyoruz. tedavi etmek için eğlenmeyi n Bomonti kentsel dönüşümün mertercih ediyorlar. kezlerinden, bomontiada da bunun n En son Lady Gaga’yı getirmiştiniz. Büyük isimlerin İstanbul’da konseri yok bir süredir. Neden sizce? Şunu rahatlıkla söyleyebilirim; küresel starların ve gösterilerin Türkiye’deki hayran potansiyeli oldukça yüksek. Biz de bu gerçeği göz önünde bulundurarak yıllardır REM, Iron Maiden, Metallica, Lady Gaga, U2, Bob Dylan, Zaz, Red Hot Chili Peppers, Bob Dylan, Blondie, Rihanna, One Republic gibi efsaneleşen sanatçı ve grupları Türkiye’deki hayran kitlesiyle buluşturuyoruz. Bu tip büyük grupların Türkiye yakınlarındaki ülkeleri turne programına eklemesi gerek ki biz de konserlerini düzenleyebilelim. n Asmalımescit’teki mekân sizindi. Oraya ne olacak? Şimdilik Beyoğlu’nun nasıl bir değişimden geçtiğini izliyoruz. Biliyorsunuz Babylon 1999’da Asmalımescit’te açıldığında değişimin öncüsü oldu. Asmalımescit, Babylon ile birlikte mahallenin ve İstanbul’un eğlence hayatının çekim merkezi oldu. Asmalı yeniden şekillenecek ve yine boşluk dolduran yeni bir projeyle karşınıza çıkacağız. n Babylon’da daha önceki müzik çizginiz avangard bir çizgiydi. Şimdi ise ticari kaygılar söz konusu. Müzik anlayışınız nereden nereye geldi? Babylon çizgisini avangard olarak nitelemek romantik kaçar. Hep zamanı yakalayan bir çizgide durdu. Zengin ve değişken bir dünya sunmaya devam ediyor, ancak ticari kaygılarla hareket ettiğimizi söylemek haksız bir eleştiri olur. eter! Düşün artık kadınların yakasından! Yeter! Konuşmadan önce bir durun hele, bir düşünün! Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun, aklınız, vicdanınız duysun! Başbakan’ın yanında hiç mi aklıbaşında adam yok. Kimse ona kadının doğum yapması ya da yapmamasının kendi bireysel tercihi olduğunu anlatmamış mı? Doğurmanın mübarek dini bir görev olmadığını; vatani bir görev olmadığını söylememiş mi? Davutoğlu, doğurmanın dini ve milli bir görev olduğuna inansa bile; şimdilik laik bir ülkenin başbakanı olduğunu hatırlaması; en azından anayasaya saygı adına susması gerekmez mi! Hitler’in kadınlara öngördüğü 3 K’sini (Küche, Kirche, Kinder Mutfak, Kilise, Çocuklar) bilmez mi! Kadın bedeni üzerinden yapılan bu çağdışı söylemlerdir kadına yönelik şiddetin artmasına neden olan! Kadını birey olarak görmez, sadece doğurma makinesi olarak ve sadece aile içindeki yeriyle tanımlarsanız... O zaman siyasal, ekonomik ve toplumsal hayattan da dışlamanız; kadın emeğini de yok saymanız, istihdamdan da silmeniz doğaldır! O zaman gece şu saatte sokağa çıktı diye, ruj sürdü diye, gülümsedi diye öldürülmesine göz yummanıza da şaşmamak gerekir! Başbakan’ın “Doğum yapan kadın hem mübarek görev, hem de vatani görev yapıyor” sözü, ayrımcılık uçurumunda, şiddet sarmalında debelenen memleketimin daha çok ayrımcılığa, daha çok şiddete savrulmasının hem nedeni hem de sürekli çoğalarak kendini üreten sonucudur. Yok Başbakan’ın bu lafı etme nedeni; hukuktan mimariye, jinekolojiden güzel sanatlara, her alanın uzmanı olan Erdoğan’a daha çok yaranmak içinse, o daha da vahim! 14 Şubat Sevgililer Günü yaklaşıyor ya, şimdi yine “Seni seviyorum” demenin yolu daha çok tüketimden geçer diye kafamız ütülenecek... Sevgiliye bence en güzel hediye mektuptur, sarılmaktır, öpücüktür, şiirdir... Bir de, müziktir... Üstelik içinde yaşadığımız şiddet ortamını yatıştırır... Bana bunu dedirten birkaç gelişme oldu: İKSV’nin İstanbul Müzik Festivali programı açıklandı: Program bu yıl çok etkileyici. Tiyatroyla ilişkisi elbet beni can evimden yakalayıverdi. Şimdiden sevgiliye, onun da seveceği bir seçki önerebilirsiniz... Geçen hafta Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda izlediğim bir konser beni romantizmin doruklarında uçurdu: Dünyaca ünlü Maxim Vengerov, Ulucan Kardeşler ve Dostları konseri. Ulucan Kardeşler’in her biri kendi alanında ustalaşmış Birsen (piyano), Özcan Ulucan (viyola), Ayşen Ulucan (keman). Onlara Richard Rozsa (çello), Ellen Jewett (keman) katılmış. Sadece Vengerov mucizesi değil, Fransız dâhi klarnetçi Romain Guyot’un da katılımıyla romantiklerin en romantiği: Brahms piyanolu beşli ve Brahms klarnetli beşliyi sundular. Müzik mi dinledim, şiir içinde mi yüzdüm anlayamadım... CRR programını duyuramıyor diye yakınılır hep. Şimdi harika bir kitapçık hazırlamışlar, mart sonuna dek program belli: Klasikten caza, dünya müziklerinden yerliye, her türün en kalitesi... Bir haftadır iki CD dinliyorum: Biri, Esen Kıvrak (keman), Olgu Kızılay (keman), Efdal Altun (viyola) ve Çağ Erçağ’dan (viyolonsel) oluşan Borusan Quartet’in yeni CD’si (Lila Müzik). Mozart’tan “Dissonance” ile Verdi’nin Mi minör Yaylı Çalgılar Dörlüsü’nü ustalıkla yorumluyorlar. İkincisi: “Virtüöz Flüt: Bülent Evcil” (A.K. Müzik) ... Adı üstünde virtüöz bir repertuvardan seçmeler. Piyanoda Phillip Moll eşlik ediyor. Gümüşlük Festivali’nde bu ikiliyi dinlediğimde “Tanrı Pan Gümüşlük’e gelmiş!” demekten kendimi alamamıştım... Şimdi “PAN” evimde... Diyeceğim, sevgiliye müzik hediye edin: İster konser bileti, ister CD... Y Sevgiliye müzik hediye edin ‘Gündemin etkisini eğlenceyle tedavi’ Cem Yegül [email protected] Asia Minor ‘Between Flesh And Divine’ (Rainbow45 Records) 1971 yılında üç Saint Joseph’li delikanlı Eril Tekeli, Setrak Bakırel ve Can Kozlu, Milliyet gazetesinin düzenlediği Liselerarası Müzik Yarışması’na katılmak amacıyla bir orkestra kurmuş; henüz attıkları ilk adımda şampiyon olmuşlardı. Hayat onları tahsillerini sürdürmek için Fransa’ya yolcu ederken, içlerinden davulcu Can’ı farklı şehre tayin ederek ağlarını örmüştü. Gitar ve flüt çalan, şarkı söyleyen Eril ile Setrak’ın iki Fransız arkadaş (davulcu Lionel Beltrami ve basçı Robert Kempler) ile buluşması, Asia Minor adlı topluluğun kalıcı kadrosunu oluşturmuştu. Melodik açıdan zengin, sözü az sazı çok kompozisyonları, Batı müziği formlarına ince ince Doğu müziği rendeleyen anlayışları ile özgün bir hava yakalayan Asia Minor, 197980 yıllarında peş peşe iki albüm yayınlamış, progresif rock âleminde tatlı bir heyecan yaratmıştı. O albümlerden ikincisi “Between Flesh And Divine”, tam 35 yıl aradan sonra plak formatında basıldı; hem de remastered, 180 gr ve açılır kapakla. Meraklısını mutlu eden, dönemin eleştirmenlerinden olumlu yorumlar alan albüm, Yes’ten Jethro Tull’a, Genesis’e, Focus’a ve Camel’a kadar uzanan bir yelpazede sahip olduğu sound ile bu türdeki güncelliğini halen koruyor. Yinon Muallem&Guy Mintus Offlines Project (Ahenk) Yinon Muallem çok kimlikli, çok kültürlü bir müzisyen. Eski İstanbul İsrail Kültür Ataşesi, besteci, söz yazarı ve vurmalı çalgılar ustası; ama kesinlikle sanatıyla hem dünya vatandaşı hem de bizim kadar bizden biri. Yeni albümü ve yedinci stüdyo çalışması “Offlines”ı, genç caz piyanisti Guy Mintus ile birlikte hayata geçirmiş Yinon, duo tarzında. Ancak siz yine de duo lafına bakmayın; ikilinin burada epey bir konuğu var ki hem de ne konuklar; hepsi (perdesizde Erkan Oğur, flütte Eyal Sela, trompette Hasan Gözetlik, kamancada Arslan Hazreti ve vokalde Elif Çağlar gibi) birbirinden ağır. “Offlines” canlı kaydedilmiş ve hem özgün bestelere yer verilmiş, hem de çok ilginç yorumlara imza atılmış. Ancak bunlar arasında en ilginçlerinin bir zamanlar televizyonda Kaygısızlar adıyla oynayan, Roger Moore ve Tony Curtis’in rol aldığı “Persuaders” dizisinin John Barry tarafından bestelenen jenerik teması ile Prince bestesi “Sometimes It Snows in April”in olduğunu söyleyelim. Bu çalışmaya, Türk ve Yahudi kimliklerini bir arada barındıran bir hayatın tüm çeşitliliğini içerse de, ana rengini veren şeylerin başında yetenekli piyanist Guy’ın yeni kuşak çağdaş müzisyenlere has sihirli dokunuşları geliyor. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle