27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 7 Şubat 2016 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN 12 aşbakan, fare doğuran dağ örneği Kürt sorununu çözecek sihirli master planı açıkladı. 10 madde bizim için, 5 madde de AKP örgütü için. Artık muhatap HDP değil, Kürt siyasal hareketinin öteki bileşenleri (Kandil, İmralı) hiç değil. İyi de yumurtasız omlet yapmakla Kürt sorununu HDP’siz çözmek arasında ne gibi bir fark var ben anlamadım. Anlayan beri gelsin… Bu arada Başbakan Davutoğlu ağzından baklayı mı çıkardı, ağzından mı kaçırdı bilemiyorum ama “Masayı Demirtaş devirdi” deyiverdi… Böylece Dolmabahçe’de iki bakan, iki yüksek bürokrat eşliğinde açıklanan mutabakat metninin çöpe atılmasının ve özü özeti “Masa filan yok. Barış marış da yok. Kürt sorunu desen hiç yok” anlamına gelen açıklamalarla bitirilen “Barış süreci”nin neden ve nasıl bittiği de anlaşıldı. Hatırlayın, bütün bir 7 Haziran seçim kampanyası boyunca Demirtaş ne demişti: Seni başkan yaptırmayacağız… Davutoğlu’nun tanıklığıyla öğrenmiş olduk: Demirtaş böyle diyerek masayı devirmiş!.. Demek ki Erdoğan’ın başkanlığına destek yoksa barış da yok, çözüm de yok; Kürt sorunu diye bir sorun bile yok. İyi de Tayyip Erdoğan adlı zatın başkanlıktan vazgeçmişliği filan da yok. Başkanlık onda artık bir tutku, bir saplantı, yaşamının tek hedefi ve idealine dönüşmüş durumda. Başkanlığa giden yolun kilidi Erdoğan’ın gözüyle bakarsak: Maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi. Anayasa değişmeden başkanlık mümkün değil. Başkanlığa “he” diyecek bir anayasa içinse en az 330 milletvekilinin “he” demesi gerekiyor. Oysa Tayyip Erdoğan’ın TBMM’de 317 askeri var. Bunlardan biri Meclis Başkanı oldu. Kaldı 316. Demek ki 14 ek milletvekiline ihtiyaç var. Yoksa “Havada bulut Sen başkanlığı unut” tekerlemesi söylenecek… Şimdi… HDP’sinden Kandil’ine Kürt siyasal hareketi “Başkanlık sistemine hayır, parlamenter sisteme evet” dedi. Bunu kendilerini bağlayacak ölçüde vurgulu söylediler ve tekrarladılar. Yarın bir gün sözlerinden dönerlerse siyasal itibarları ve güvenilirlikleri iki paralık olur… CHP’ye gelince… Baştan beri başkanlığa destek vermeyeceklerini, başkanlık isteminin aslında Erdoğan’ın hastalıklı tutkusunu karşılamaktan ibaret olduğunu belirttiler. Yani başkanlık yolunda gereken 16 milletvekilini HDP iskelesinden olduğu kadar CHP iskelesinden koparmak da imkânsız… Ne kaldı? Bildiniz: MHP!.. Peki bu mümkün mü? Bence evet. MHP’de 7 Haziran’da kazandığı 80 milletvekilini 1 Kasım’da yarı yarıya kaybeden Devlet Bahçeli’nin “müebbet genel başkan”lığı sallanıyor. Üç genel başkan adayı Olağanüstü Kurultay için gerekli delege oyunu sağladılar. Bahçeli buna direndi ve direniyor. Sorun mahkemeye düştü. Yani bağımsız (bağımsız?) yargı karar verecek. Karar partinin kayyıma devredilmesi de dahil bir dizi olasılığı barındırıyor. Ancak karar ne olursa olsun MHP’de yenik düşen bir taraf olacak ve o taraf Erdoğan için mükemmel bir avlak oluşturacak. 16 milletvekili devşirebileceği bir avlak… MHP’de yenik düşen kanadın taraftarlarına devlet katında iş, kendilerine siyasal ikbal sağlanması koşuluna koşa koşa gelecek 16 milletvekili bulmak çok mu zor? MC dönemlerini yaşamış bir gazeteci olarak deneyimim bana “hiç de zor değil” dedirtiyor.… Erdoğan’ın tek umudu: MHP B AB: Türkiye herkesi almalı Halep’e yönelik saldırılardan kaçanların önemli bölümü, Öncüpınar sınır kapısının Suriye ayağı Bab’ül Selam’a kapısında bekliyor. Kara pazartesi kapıda Kilis’te sınıra dayanan on binler yarından itibaren Türkiye’ye giriş yapacak usya destekli Esad güçleririnin eline geçmesi durumunin Suriye’de, Kilis’in “yolu na bağlı olarak sayının yüz üzerindeki” Halep ve Azez’e binleri bulabileceği kaydediligerçekleştirdiği saldırılar, bölgedeyor. “Ara bölgede” tutulan sıki “geçiş koridorunu” kapatınca, yöğınmacıların yarından itibaredeki insanlar, kendilerinden önren Türkiye’ye kabul edilmesi HAKAN cekiler gibi çareyi Türkiye’ye yönelplanlanıyor. Öncüpınar’ın heDİRİK mekte buldu. Saldırılardan kaçanmen yanında işler durumdaki ların önemli bölümü, Öncüpınar sıkampa yeni ilaveler yapılıyor. nır kapısının Suriye ayağı Bab’ül Selam’a Yarından itibaren gelecek Suriyelilerin dayandı. Yakın çevrede konuşlananlarÖncüpınar’ın yanı sıra Elbeyli ile Gazianla birlikte buradaki sığınmacılar, şu antep yolu üzerindeki geçici barınma merda on binlerle ifade ediliyor. Ancak önükezine yönlendirileceği belirtiliyor. müzdeki günlerde “savaşın” gidişatına, Sınırın karşı yanında ise savaşın acıdiğer kasabaların da PutinEsad güçlemasızlığı yüzünü göstermeye devam edi R yor. Karşıdan gelen ambulanslar, gece gündüz hastanelere sığınmacı taşıyor. Önceki gece 15 kişi sınırın öte yanından getirilerek Kilis’te tedavi altına alındı. Ambulansların yetmediği yerde ise taksiciler devreye giriyor. Onlardan biri olan Taksici Bayram, hastaneye bıraktığı yaralının sol tarafının paramparça olduğunu belirterek, “Rus uçağını düşürdükten sonra her şey değişti. Her gün yaralı taşımaya başladık” dedi. Hükümetin, açıkladığı “kırmızı çizgiler”, yeni göç dalgasıyla biraz daha silikleşeceğe benziyor. Yarın hem Türkiye’yi, hem hükümeti “kırmızı pazartesi” bekliyor. l KİLİS AB’nin Amsterdam’da düzenlediği toplantıya sığınmacı krizi damgasını vurdu. Avrupa Komisyonu’nun Genişlememeden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn, Halep’ten kaçanların Türkiye’ye alınması gerektiğini söyledi. Hahn “Çünkü Cenevre Sözleşmesi hala geçerlidir. Türkiye 40 bin sivil Suriyelinin girebilmek için beklediği Kilis ve Öncüpınar Sınır Kapılarını kapamıştır. Bu doğru değildir” diye konuştu. Türkiye’nin, Yunanistan’a ulaşan göçmenlerin sayısını bir kaç hafta içinde büyük oranda azaltması gerektiğini söyleyen Hann, 3 milyar Avro’luk anlaşmaya atıfla “Türkiye’nin daha fazlasını yapabileceğinden şüphem yok. Türkiye’nin güçlerini güneydoğuya kaydırma ihtiyacı duyması, batı sahillerinde devriyeye çıkmaması için mazeret değil” dedi. Uluslararası korumaya muhtaç bu kişileri korumanın sadece yasal değil, aynı zamanda ahlaki bir sorumluluk olduğunu dile getiren AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ise “AB, 3 milyar Avro vererek, Türkiye’nin yeni mültecileri alması, hepsini koruması ve iyi ev sahipliği yapmasını garantilemeyi hedefliyor” dedi. l Dış Haberler ritanya’nın The Guardian gazetesi başyazılarından birini Türkiye’nin güneydoğusundaki savaşa ayırıp “bir savaş ve bir tehlike” başlığını attı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hatasının, “Güneydoğu’da barış yerine savaşı seçmek” olduğunu dile getiren başyazıda, “Türk hükümeti ile PKK arasındaki ateşkesin çökmesinden kimin daha fazla sorumlu olduğu hâlâ net değil. Ancak net olan şey Erdoğan’ın hükümetinin bu gelişmeden siyasi çıkar sağladığı... 1 Kasım’da AKP’ye oy verenler arasında Erdoğan’ın barış sürecini yeniden başlatacağını düşünen çok sayıda kişi vardı. Oysa tam tersi oldu” denildi. “Türkiye Cumhurbaşkanı’nın gittiği yola dair şüpheleri yahut bunun insani bedelini kaale almayı reddetmesi, tüyler ürpertici” denilen yazıda, Avrupa ülkelerinin mülteci krizi nedeniyle can havliyle Türkiye’nin yardımına ihtiyaç duyduğuna dikkat çekildi. Yazı şöyle noktalandı: “Bu gelişmeler, Türkiye’nin zaten çok ödünler verilmiş demokrasisine darbe indirirken bölgeyi harap etmiş bir savaşı daha da yayabilir.” l Dış Haberler ‘Erdoğan’ın hatası, savaşı seçmesi’ B enk Başlamış tarihe bizzat tanıklık etmiş bir gazeteci. Milliyet’in Moskova muhabiri olduğu 1989’dan 2010’a, yani Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla başlayıp Rusya’nın dünyadaki yerini tekrar belirlemesine dek geçen sancılı yılların nabzını tuttu. Muhabirlik yılları ve sonrasında kaleme aldığı yazılardan bir kısmını “Gorbaçov’dan Putin’e: Rusya’nın Sırları” kitabında derledi. KitaBERİVAN AYDIN bı ve kaçınılmaz olarak TürkiyeRusya krizi hakkındaki Başlamış’la söyleştik. l ‘Rusya’nın Sırları’ başlığı Winston Churchill’in oryantalizm kokulu “Rusya muammanın ortasında sırlarla dolu bir bulmaca” sözlerini anımsatıyor, ama kitap Rusların da sizin, bizim gibi olduğunu anlatıyor. Sırlar denince gizli belgeler ortalığa saçılacak gibi de anlaşılıyor, ama bu kitapta Rusya ve Ruslara dair yaşamın içinden çekilmiş kareler, ortalama okurun bilmediği minik minik bilgiler var. Kimse “Bu kitabı okumadan önce Rusya hakkında hiçbir şey bilmiyordum, son sayfayı çevirdim hâlâ bilmiyorum” diyemez. Kitabın amacı da bu zaten. l Rusların ‘demokrasi istemediğini’ yazıyorsunuz. Devrim yapmış bir halk oysa. Ruslar kontrollü demokrasiye razı dersek ve sonra Araplar gibi isyan ederlerse bunu nasıl açıklarız? Önceliklerle açıklarız. Bir zamanlar kendilerini dünyanın iki merkezinden biri olarak gören, bana “Milliyet Rusça basılıyor değil mi?” diye soran Ruslar çok zor zamanlar geçirdi. İlk gittiğim yıllarda uğradığım mağazalar vardı. Yeni oluşan orta sınıfın demokrasi talebi çok sınırlı kaldı. Arap isyanları ise Rusya’yı yönetenleri dehşetli bir şekilde korkuttu. Bunun gerisinde ABD’nin olduğunu ve Suriye’de, İran’da ve Rusya’da aynısını deneyeceğini düşünüyorlar. l ‘Rusya’yı yöneten, Putin’i iktidara taşıyan gizli servis’ tespitini açar mısınız? Moskova’ya gittiğimde proletarya diktatörlüğü değil, bir grup ayrıcalıklı insanın iktidarın nimetlerinden faydalandığını gördüm. Sıradan vatandaş ‘komünal C Moskova’nın büyük korkusu: Rus Baharı Moskova’da muhabirlik yaptığı yılları kitabında anlatan Cenk Başlamış, TürkRus ilişkilerinin Suriye’deki iç savaşla birlikte bozulduğunu söyledi Batı Rusya’nın kafasına vuruyor n Suriye’deki tablo değişti, Rusya hava kalkanı kurdu, hatta çözümün ABD ve Rusya’nın anlaşmasında yattığı dillendirildi. Rusya bu noktaya satranç hamlerini hesaplar gibi mi geldi? Rusya çok güçlü bir ülke olma potansiyeline sahip. Ayakları üzerinde duramasın diye Batı sürekli kafasına vuruyor. Rusların çemberi yarmak için yaptığı üç hareket var. Birincisi Gürcistan müdahalesi. İkincisi Kırım’ın ilhakı, ki bence Rusya Ukrayna’da tuzağa düşürüldü ve batıyla arasına koyduğu tampon bölgeyi kaybetti. Üçüncüsü de Suriye müdahalesi. Bunun pek çok nedeni var. Suriye’nin feda edilemeyecek kadar önemli olması, Rusya’nın bölgedeki son kalesi olması, ABD’nin kararsız durması ve Rusya’nın boşluğu değerlendirmesi, Kırım’la gelen yaptırımlardan ve diplomatik ablukadan kurtulmak istemeleri... Rusya “Bakın bir de IŞİD’le savaşıyoruz, Suriye’de operayon yapacak kadar güçlendik” demek, ABD’yle yeniden eşit düzeyde ilişki kurabilmek gibi nedenlerle müdahale etti. Cenk Başlamış, muhabirlik yılları ve sonrasında kaleme aldığı yazıları kitabında derledi. Putingizli servis ilişkisi ka’larda, parti yetkilileri lüks içinde yaşıyordu. Sovyetler’in dağılmasının ardından gizli servisin adı değişti, ikiye bölündü, iktidarı sarsılır gibi oldu. Ağustos 1991’deki Gorbaçov’a yönelik darbe girişiminde başarısız olmaları da ağırlıklarını azaltmıştı. Darbeye direnip iktidara gelen Boris Yeltsin, yeni bir ülke kurma yükünün altında ezilmeye başladı. NATO’nun Yugoslavya operasyonunda Rusya itilip kakılan bir ülke konumuna düştü. Yeltsin’in sarhoşluğu, sekreterini gıdıklaması, Almanya’da orkestra şefinin batonunu alıp orkestrayı yönetmeye çalışması Rusya’nın imajını iyice dağıttı. Bir yandan Çeçenistan fiili bağımsızlık elde etti. Bu süreçte Yeltsin’in yerine Putin’in gelmesinin, gizli servisin ipleri yeniden ele almak için yaptığı bir darbe olduğunu düşünüyorum. l Uçak krizine gelelim. Rusya’nın “Amerikalılara kıyasla Türklerle daha kolay başa çıkarız” düşüncesiyle krizin altyapısını hazırladığını söylüyorsunuz. Ama Türkiye’nin Rusya’ya pusu kurduğunu savunanlar da var. Putin iktidara geldikten sonra Rusya Türkiye’ye “Gelin bu bölgeyi birlikte idare edelim, ABD’yi dışarda tutalım” dedi. Ekonomik ilişkiler zaten çok ya Birlikte idare edelim kındı. Tarihte ya rekabet ettiği ya da savaştığı, NATO üyesi Türkiye’yle bu balayının uzun sürmeyeceği belliydi. Uçağın düşürülmesinden sonra yaşananlara bakınca, Türkiye’nin ‘bir ders vermek’ istediğini ama neler olacağı konusunda fikri olmadığını düşünüyorum. Üst düzeydeki yakın ilişki sayesinde tepki sert olsa da birkaç haftada geçecek sandılar. Balayı aslında Suriye’de iç savaş başladığında bitmiş, ama pragmatik bir taktikle bu belli edilmemişti. Türkiye daha provokatif davranarak Esad’ı destekleyen Rusya’yı isim vererek suçladı. Ukrayna’da Malezya uçağı düşer düşmez Rusya’yı suçladık, Moskova’dan kalkan Suriye uçağını Ankara’ya indirdik. Rusya belki de bunları hep kenara yazdı, uçağın düşürülmesiyle bardak taştı. Bizimkilerin planı dahilinde gerçekleştiyse bu kötü bir plan. Ruslar pire için yorgan yakan bir millet, biz de çok farklı değiliz. Bunu göze aldılar mı, bundan emin değilim. l NATO da çok ciddi bir destek vermedi Türkiye’ye. Onlar ne hesabı yapıyor? TürkRus yakınlaşmasından hiçbir zaman hoşlanmayan NATO, yani aslında ABD, ortalığı daha da karıştırmak ve tarafları birbirine düşürmek için böyle davranmış olabilir. n Kitabınızdaki tabirle ‘dünyanın en pahalı kum kovalarını’ sattığımız Ruslar bizi affeder mi? Belki biz bu konuşmayı yaparken Erdoğan’la Putin telefonda konuşup anlaşır. Devlet adamları konumları gereği bu tür şeyleri unutabilir. Ama Türk ve Rus halkları o kadar kolay barışamaz. 25 yılda büyük çabalarla kurulan dostluk büyük darbe yedi. Rusya’da Türklere duyulan tepkiyi anlatmanın en kestirme yolu, Abdullah Öcalan’ı iade etmedikleri dönem Türkiye’de İtalya’ya duyulan korkunç tepki. Devlet unutur halklar unutmaz C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle