20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 25 Şubat 2016 haber 4 OLAYLAR ve GORUSLERKirpi yükKÜüLTnÜR cSANeAT16 [email protected] EDİTÖRö:bÖğZaGrmGreÜıeReştMnmkaUçtMreuCznUbuivulneuSİNEM USER KARA TASARIM: Perşembe 25 Şubat 2016 aaaa ‘DMubleks daire’aaaaa urat Sabuncu olaya değinen yazısına “Dubleks vicdansız Hükümlü ve tutuklunun tecrit edilmesi, başkalarıyla her türlü temasının kesilmesi, tümüyle lık” başlığını atmış. O bile ye temel hakların çiğnenmesi yani tersiz, vicdansızlığın bu kada zulümdür. rını anlatacak sözcük bulmak Tutuklunun tecrit edilmemesi, mümkün değil. Artık sözün bitti tutukluluk koşullarının elverdiği ği yerdeyiz. ölçüde, mesleğini icra etmesi Geçen gün Bugün adlı “gaze nin sağlanması, insanca koşul te!” birinci sayfadan sürmanşet larda havalandırmaya çıkarılma bildiriyordu: sı esastır. “Can Dündar dubleks daire Hepsi de tutukluluk ola de kalıyor.” rak geçmiş olan, 12 Eylül ve İnsafınız kurusun e mi!.. 12 Mart askeri dönemleri Sözü edilen yer, Silivri’de ni de kapsayan, hapislik yılla Adalet Bakanlığı’na bağlı olarak rımın büyük bir bölümü, sivil faaliyet gösteren ve adına bir de Sağmalcılar Cezaevi’nde geçti. fiyakalı “Kampus” tabiri eklenen Silivri’de bulunmuş arkadaşla ceza ve tutukevi tesisleri. rın anlattıklarına bakıyorum da Yani Can Dündar ile Erdem benim 1983 kasımında üç hafta Gül orada rızalarıyla kalmıyor geçirdiğim ünlü askeri hapisha lar, metazori tutuklu olarak bu ne Metris haricinde içinde ya lunuyorlar... şadığım koşullar çok daha es AKP döneminde açılan ve ki binalarda olmamıza karşın zulüm simgesi olma açısın Silivri’nin koşullarından çok da dan, kısa sürede Türkiye’de ha iyi demeyeyim ama çok da ki gelmiş geçmiş bütün hapis ha az kötüydü. haneleri geride bırakan “Siliv Demek ki, hapishane binala ri Kampusu”na arkadaş ziyareti rının fiziki koşulları tek başlarına ve duruşma izlemek üzere, (bir anlam ifade etmiyor. zamanlar ziyaret koşulları şim HHH dikinden daha iyiydi) 1015 kez Bir tutuklu dostuma sormuş gittim. Hemen söyleyeyim ki, lardı: hapishane görgü ve bilgim fe Size kötü muamele ediyor na değildir. lar mı? Hayatımın dört yılını Yanıtı çok çarpıcıydı: Türkiye’nin sivil ve askeri ha Hayır, hapishane yöneti pishanelerinde geçirdikten minden kötü bir davranış gör sonra, 1988 yılında bir buçuk medim. aylık bir ziyaret için gittiğim Hatta tam tersine. Ama biza ABD’nin aralarında ünlü St. tihi burada olmam dahi, nedeni Quentin hapishanesi de olmak düşünüldüğünde bir zulümdür. üzere çeşitli kategorilerde on Gerçekten de bir insanı ba dan fazla hapishanesini ziyaret rış istediği için içeri tıkmışsa ettim. Bu yüzden yapıların fi nız, başlı başına bu bile bir zu zik koşullarının hapishane bağ lümdür. lamında ne kadar önemli oldu Veyahut da bir insanı zorunlu ğunu bilirim. Fiziki koşullarda koşulları bir araya gelmeden tu ki aksaklık ve eksikliklerin, na tuklamışsanız, gerçekte önlem sıl mahkumların yaşam güven olan tutukluluk artık yargısız in liklerini tehdit ettiklerini, onla faza dönüşmüş demektir ki, bu rı nasıl bir cehennem hayatına da başlı başına bir zulümdür. mahkum ettiklerini ABD’de es Bu gerçeklerin ışığında, var ki kuşak hapishaneleri gezer sayalım ki, Erdem Gül ve Can ken gözlerimle gördüm. Dündar gerçekten de lüks dub HHH leks dairelerde kalıyor olsunlar, Silivri’de binanın fiziki koşulla bu yine de zulümdür. rının iyliği çok öne sürüldü, ga Her şeyden önce, tutuklu zetecilere heyetler halinde “te luk yoluyla cezalandırıldıkla sis” gezdirildi. rı için zulümdür. Ayrıca insanla Yukarıda da belirttiğim gi rın haber yaptıkları için, hapse bi, bu hususun önemi ve “Silivri düşmeleri başlı başına bir zu kampusunun!” fiziki koşullarının lümdür. düzgünlüğü inkâr edilemez. Bu koşullar altında “Can Ancak fiziki koşullar her şey Dündar dubleks dairede kalı değildir. Onun yanı sıra, tutuk yor” diye haber yapmak ne lu ve hükümlünün yasayla geti dir diye soracak olursanız, ona rilmiş yasal ve anayasal hakla cevap vermeye terbiyem mü rına, idarece saygı hususu çok sait olmadığı gibi, lisanım da önemlidir. yetmez. Kader Küçükçayır Öğretmen Uçağım birazdan Yüksekova’dan havalanıp Zap’ın kollarından kurtulacak, Geverok Vadisi’nden, Ciloların Reşko Doruğu’ndan, Sümbül Dağı’ndan süzülerek yaklaşık iki buçuk saat sonra İstanbul’a iniş yapmış olacak. Kabataş İskelesi’nden Mudanya’ya varmam da neredeyse iki saatimi alacak. Sabırsızlanıyorum. Ömrümün bir yılını işte böylece Hakkâri’de geçirmiş, mesleğimle ve öğrencilerimle kucaklaşacak olmanın ilk heyecanını da bu şehirde duymuş oldum. Aylar önce derin bir korku ve şaşkınlıkla geldiğim bu yerden, o sıralar sandığımın aksine ne bir mermi yarasıyla ne de onarılmaz gönül kırgınlıklarıyla dönüyorum. Bavulumda biraz kaçak tütün, biraz safranlı çay şekeri var. Yirmi üçüncü yaşımda bugün, yeni bir dille düşünürken yakalıyorum kendimi, kendime gülüyorum. Burada küçük bir ev tuttum, tek penceresi meşhur Cengiz Topel Caddesi’ne bakıyor. Haftada en azından bir sefer, penceremin önünde oturup gün boyunca bu caddeyi ağzım açık izliyorum. Hele ki elektrik de kesilmişse zaten yapılacak en cazip şey, o gün için bu oluyor. Toplumsal olaylara müdahale araçlarının önünde ara sokaklara kaçışan çocuklara bakıp kendi öğrencilerimi seçmeye çalışıyorum. Limon yiyorum tuza banıp, çekirdek çitleyerek seyreden komşularım da var. Dışarıdaki gürültü bir şeyler okuyarak, bir şeyler dinleyerek vakit geçirmemize asla izin vermiyor. Yan komşum Çilem Hoca, bülbül tükürüğü bebek battaniyeleri ördü; süt mavi ile mürdüm rengi. İmrendim; ben oldum olası beceremem bu işleri. Evde mutlaka makarna ve su bulunduruyorum. Tuhaf fakat günlerce ekmeğe veya içme suyuna ulaşmak için sokakların durgunlaşmasını, kepenklerin açılmasını beklemek zorunda kalabiliyor insan. Söz konusu zamanlara maazallah dışarıda da yakalanabilirsin. O durumda adamın canını ciğerini yakan biber gazı bulutları arasında mümkün olduğunca az soluyarak, sığınabileceğin en yakın yere doğru mümkün olduğunca hızlı koşacaksın. Başını kollayacaksın taştan, sopadan, gaz kapsüllerinden. Ansızın herhangi bir yerinde duyduğun sızıy Kader Öğretmen öğrencileriyle... la vurulduğunu zannedip kendini küt diye yere atmayacaksın, avaz avaz bağırmayacaksın. Muhtemelen plastik mermidir; kendine güldürmeyeceksin. Tabii, ben bunları hep şu bir yılda öğrendim. Kuşlara üzüldüğüm oldu, mevsimlere de gücendim. Kış boyu yerden kalkmayan karın üstünde yürümek ince işmiş mesela, bunu düşe kalkabildim. Hatta bir keresinde enikonu sövüp saydım bile. Sonra yaşamanın türlü adabı var kızım dedim, adap öğreneceksin. Burada yaşamanın adabını erkânını nihayet yürüdüğüm kaldırımdan oluk oluk kan akarken öğrendim. Zor isim Mizgin Öğrencilerime isimleriyle hitap edebilmem çok zaman aldı. Lezgin’e mezgit diye seslendiğim oldu, Mizgin’e de bir tek zılgıt demediğim kaldı. Bir gün bilmem nasıl bir gafletle kürsüde Fuzuli okumaya dalmışken, Lezgin başını sırasından kaldırıp “Hocam” dedi, “bu ders karpuza döndü.” Öğrencimin aslında kâbus demeye çalıştığını anladığım o gün, tüm sınıfı bahçeye çıkarıp onlarla bir güzel halay çektim. İşte bu halaydan kopup Nevroz halayımızda bize omuz veremeyen öğrencim Mehdi, o gün dağları mesken tuttu. Hemen ardından Velat, sonra Neçirvan, Baver, Şirvan... Hepsi gittiler. Bazen var gücümle ama en doğru telaffuzlarıyla bağırıp isimlerini, hepsini son bir kez daha çağırmak istiyorum. Hepsini, mutlak bir barışı özlediğim kadar çok özlüyorum. Bu yıl Şemdinli’ye yaptığım bir gezi sırasında Bağlar Köyü’ne, buradaki halkın deyimiyle Nehri’ye uğrama fırsatı buldum. Kelat ve Kayme Saraylarını gezdim. Seyyid Tâhâ ve amcası Seyyid Abdullah’ın türbelerinin bulunduğu tepeye tırmanırken mezarlıkta yalınayak saklambaç oynayan çocuklar ilgimi çekti. Koşup oynarken bir taraftan da ellerindeki uçkunları kemiriyorlardı. Yanlarına gidip, henüz sadece çocuklarla konuşmaya cesaret edebildiğim Kürtçemle biraz sohbet etmek istedim. Öğretmen olduğumu anlayınca beni alelacele az ilerdeki köy okuluna götürdüler. Okul tek Ferit Edgü’nün 1964’te eröğretmen olarak gittiği Hakkâri’nin Pirkanis köyünde (günümüzdeki adı Işıklar) yaşadıklarını yıllar sonra düşle gerçeği bir arada kurgulayarak anlattığı aynı adlı romanından, Edgü ve Onat Kutlar tarafından senaryolaştırılıp filme çekilen 1982 tarihli Erden Kıral filmi “Hakkâri’de Bir Mevsim”den bir sahne. odadan yani küçücük bir derslikten ibaretti. Bahçesindeki dut ağacına bağlı iki cılız at vardı. Uzun uzun konuştuk, atlardan ve çocuk oyunlarından bahsettik. İçimi burkan bilmece Nehri’nin bir avuç öğrencisi, kendilerine o gün sorduğum tüm Türkçe bilmeceleri biraz ipucu yardımıyla doğru yanıtladılar. Bana yönelttikleri bilmeceyse, sonraları hep içimi burktu. “Apê min tê ji deştê, barek strî li piştê.” Anlayamadım. Yarım yamalak Türkçeye çevirdiler. Dağdan amcamız geliyor, dediler. Sırtındaki yükler dikendir hoca, dediler. Ürperdim. Başımı kaldırıp karşı tepelere baktım, hiçbir şey düşünemedim o an. Bilmiyordum. Yollar daha çok uzuyordu, giderek uzaklaşıyordum sanki her şeyden. Düşüyordum; derine, daha derine. Çocuklar yanı başımda kıkırdayıp duruyordu. Bilmiyordum, neredeyse ağlayacaktım. Evet, hüngür hüngür ağlamak geliyordu içimden. Utanıyordum. Korkuyordum. Kirpi hoca, kirpidir, diye bağrışmaya başladılar. Sesleri giderek birbirine karışıyordu, koca bir uğultuya dönüşüyordu her şey. Gülümsemeye çalıştım. Kirpi dedim, sustum. Schopenhauer’ın şu ünlü kirpi metaforu geldi aklıma; birlikte ısınmaya çabalasak canımız acıyor, uzak düşsek üşüyoruz. Mutedil bir mesafe acaba daha ne kadar uzakta? Dağlar buralarmış Uçağa çağrılıyoruz. Sözün kısası, çetin bir yıl geçirdim ve bütün dağ türkülerini oturup yeniden dinledim. Dağdan kasıt buralarmış, zordan kasıt hep yabanlıkmış. Gurbet dedikleri ta şura, sıla dedikleri işte oraymış. Şimdi babamın elini tutup o sevdiğimiz türküyü mırıldanarak tüm Bursa’yı adım adım yeniden dolaşmak istiyorum. “Yüce dağ başından indiremedim / Yönünü yönüme döndüremedim / Bir güzelin aklın kandıramadım / Dividim kalemim yazarım / Böyle bir yavrunun derdi var bende / Yar bende oy bende”... Huzurla, barışla... Hakkâri, 12 Haziran 2015 *** Şark görevini Hakkâri, Yüksekova’da yapan öğretmen Kader Küçükçayır’ın (24) bu süreçte yaşadıkları ve gözlemlerini anlattığı mutlak barış arzusuyla yüklü bu mektubu iki aylık edebiyat dergisi Sözcükler’in dün okurla buluşan 60. sayısında yer almıştır. VEFAT Elbistan eşrafından Kadı Mustafa Fevzi Efendi ve Mebus Mehmet ERTEN ile Ümmü Gülsüm ve Feleknaz Hanım’dan olma torunu, Hüseyin Atıf ve Lütfiye ERTEN’in oğlu, Sadettin ve Makbule ERTEN’in yeğeni, Mustafa Fevzi ve Sadiye ERTEN’in kardeşi, Feza, Atıf, Mehmet ERTEN’in kuzeni, Nazire, Atıf, Hamit KETİZMEN’in dayıları, İhsan KARCIOĞLU’nun eniştesi, HaNcaecridEeRBTENRBvEeRŞivreahMbuilsKtaEfTaİZAMKAETN’’ıinn kkaayyıınnpbeirdaedrei,ri, FNüascuind,eRBuEhRsaBrE, ŞRevheraMzautsEtaRfaTEANK’AinT’sınevkgailyi ıanmpecdaelarir,ı, NeclaFİüpseuknE, RRTuEhNsa’irn, Şeşeih, rTauztaktuEARkTaEtNE’RinTsEeNv’ginilikaıymmceatllai rdı,edesi, Necla İpekBEeRgTüEmN’vine eBşai,ğTışuEtkRuTAEkNa’tinEbRirTicEiNk’binabkıaysmı,etli dedesi, HerkeBseingüsmevvgeisBinai ğkıaşzEaRnmTEışN, ’Çinabğidriacşikhbuakbuaksiın,sanı, Herkesin sevgisini Ekamzeaknlmi Hışâ,kÇimağdaş hukuk insanı, RRUUŞŞEENN EEŞŞRREEFFEmekli Hâkim EERRTTEENN 23 Şubat 2016 tarihinde vefat etmiştir. 23 ŞCuebnaatzZZ2eii0nns1cci 6i2irrl5liitkkaŞuurTiTuyyh(üuübubinMMmmauCCdtgeeaeassPüzzmmeeanavevvrr)eriiiilleeş’’ıifığkğnnaneniııddtmlln’’eenneeedrrbaanntiiinnmenddiikknn(iaeeaaşbmffbblltuddnniraagaeıeı.rrşşzüddııCllıııaaniinsslleccee)ıaanaaccitğğkaakkeeizknkokovveidttllbeesssiiirreuui..ZnZn2nnaiinn5..mccŞiiarrulzliibkkınuuaıyyttuuaPkeirbşeenmbe AİLESİ BAŞSAĞLIĞI Gazetemiz spor yazarı Bağış Erten değerli babası, Emekli Hâkim Ruşen Eşref Erten’i kaybetmiştir. Kederli ailesine ve sevenlerine başsağlığı dileriz. C Çalışanları ACI KAYBIMIZ Merhum Yusuf Balta ve Merhume Anşa Balta'nın Oğulları, Makbule Balta’nın Eşi, Merhum Bülent Balta, Merhume Sudan Balta, Dicle Balta, Nehir Balta, Ayşe Balta Sezginer, Nil Balta ve M. Kadir Balta’nın Babası, Bülent Balta Şengül, Ahmet Balta ve Halil Balta'nın Dedesi olan, Çok Değerli Varlığımız ve Emektar Babamız AHMET BALTA’yı Kaybetmenin derin üzüntüsü içerisindeyiz. Babamızı hiç unutmayacağız Nur içinde yatsın BÜYÜK DEMOKRAT ALLAH RAHMET EYLESİN AİLESİ Not: 19.02.2016 tarihinde Cuma Namazı’na Müteakip Zincirli Kuyu Aile Mezarlığı’nda Defnedilmiştir. Antalya Fener'de, deniz manzaralı, doğalgazlı, 300 m2 dublex SATILIK TEL: 0532 282 21 80 T.C. SİLİFKE SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2015/23 Tereke Davacı Vergi Dairesi tarafından aleyhinize açılan Tereke (Resmen Yönetilme Ve TasŞye İstemli) davasının yapılan yargılamasında; 28717892992 TC kimlik No’lu Ali ve Ayşe’den olma 1946 D.lu Muharrem İbrahim Kirişçi’ den alacaklı ve borçlu olanların mahkememize müracat etmeleri ilanen tebliğ olunur. 11/12/2015 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 257647) T.C. GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI ORTA AKDENİZ GÜMRÜK VE TİCARET BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ MERSİN GÜMRÜK MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TEBLİGATTIR 1 Tebligat Çıkaran Merciin Adı: Mersin Gümrük Müdürlüğü 2 Tebliğ Olunacak Firma Adı ve Adresi: Memişsan Gıda ve Ambalaj Paz. San. Ve Tic. Ltd. Şti. (Aydın Memiş Bakliyat Hububat Gıda San. Ve Tic. Ltd. Şti.) Çilek Mah. 134. Cadde No: 63 Akdeniz/MERSİN 3 Tebliğin Konusu: Yukarıda adı ve adresi bildirilen Memişsan Gıda ve Ambalaj Paz. San. Ve Tic. Ltd. Şti. (Aydın Memiş Bakliyat Hububat Gıda San. Ve Tic. Ltd. Şti.) (Liman Vergi Dairesi: 264 030 0416) adına tescilli 09.02.2012 tarihli, AN001693 sayılı antrepo beyannamesi muhteviyatı eşyanın stok kayıtlarına göre 360.124,54 kg eksik olduğu tespit edildiğinden, 5326 sayılı kanun ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 236. maddesi uyarınca gümrük vergileri toplamı olan 347.644,20TL (111.483,75TL GV + 4.397,65TL KDV) vergi tutarı ile bu vergilerin 3 katı 347.644,20TL para cezasının 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 56. maddesi gereğince 7 gün içerisinde ödenmesi aksi takdirde anılan kanun maddesi uyarınca işlem yapılacağının bilinmesi istenilmiş ve yapılan tebligatın tebliğ edilememiş olduğundan 6183 sayılı kanunun 8’inci maddesi uyarınca 213 sayılı kanunun 101 ve müteakip maddeleri ile 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 28’inci maddesi gereğince yayımı tarihini takip edin 15 (onbeş) gün süre sonunda iş bu ödeme emrine ilişkin tebligatın tebliğ edilmiş sayılacağı ilanen tebliğ olunur. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 252530) T.C. ÇANAKKALE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN KAMULAŞTIRMA İLANI ESAS NO: 2016/47 Esas KAMULAŞTIRILAN TAŞINMAZIN BULUNDUĞU YER: ÇANAKKALE İLÇESİ: MERKEZ KÖYÜ: SARICAELİ MEVKİİ: ÇALIKHARMAN PARSEL NO: 623 VASFI: PLON YERİ YÜZÖLÇÜMÜ: 4.00 m2 MALİKİN ADI VE SOYADI: Mehmet Şehabettin Akten (ölü) Hüseyin Avni Ökten (ölü) Mirasçıları: 1 YILDIZ (AKTEN) ÇETİN 2 MUSTAFA AKTEN 3 MUSA İSA AKTEN 4 OKŞEN (AKTEN) ÖNER 5 FEHİME AKTEN KAMULAŞTIRMAYI YAPAN İDARENİN ADI: MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI Kamulaştırmayı yapan davacı idare, malikleriyle cinsi ve niteliği yukarıda yazılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili için davacı idare tarafından mahkememizin 2016/47 Esas sayısında dava açılmıştır. 2942 sayılı Kamulaştırma Yasası’nın 10. maddesinin 4. bendi uyarınca ilan olunur. 29/01/2016 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 257608) C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle