20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 2 Şubat 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ haber 11 18 ay sonra ilk duruşma akipsizlik kararıyla ortadan kalkan Selam Tevhid Soruşturması’nda usulsuzlük yapıldığı iddiasıyla eski emniyet müdürü Yurt Atayün’ün de aralarında bulunduğu 55’i tutuklu 122 sanık 18 ay sonra hâkim karşısına çıktı. Adana ve Hatay’da Ocak 2014’te mühimmat yüklü MİT TIR’larının durdurulması ile ilgili subayların da yargılandığı davaya 17 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk soruşturmasının kilit ismi Rıza Sarraf da şikâyetçi olarak katılma talebinde bulundu. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen ilk SELAM TEVHİD DAVASI GERGİN BAŞLADI. SANIKLAR REDDİ HÂKİM İSTEMİNDE BULUNDU T duruşmaya 55 tutuklu sanık, 12 tutuksuz sanık ve 2’si başka suçtan tutuklu sanık ile ve 44 şikayetçi katıldı. Mahkeme Başkanı Canel Rüzgar, sanık Fethullah Gülen’in avukatları tarafından reddi hâkim talebinde bulunulduğunu belirtti. Bazı sanık avukatları tarafından görevsizlik ve anayasaya aykırılık talebinde bulunulduğunu da kaydeden Rüzgar, öncelikle reddi hakim talepleri hususunda değerlendirme yapılacağını, görevsizlik ve davanın gizli yürütülmesine ilişkin hususları sonra değerlendireceklerini ifade etti. Tutuklu sanık Yurt Atayün kimlik sorgusu sırasında, “Zorunlu olarak emekli edildim, ancak maaşımı bilmiyorum. Bugüne kadar yürütmenin hasmane tutumu nedeniyle emekli maaşım henüz yatmadı” dedi. MİT TIR’larını durduran subayların kimlik tespiti sırasında bir subay, “Türk Silahlı Kuvvetleri Örgütü’nde subayım” dedi. Sanık subayların avukatı, “İddianameye bakınca savcı İrfan Fidan kendi hazırlamamış. İstihbarat raporları ile başkaları tarafından hazırlan ‘TSK Örgütü’ndenim’ mış” dedi. Sanık avukatları talepte bulunurken 7 Haziran seçimleri öncesi AKP’den milletvekili adayı olan Faik Işık, “Çete bunlar” diye bağırdı. Duruşma salonu karışınca heyet duruşmayı bugüne erteledi. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül hakkında iddianame hazırlayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili İrfan Fidan, iddianameyi yolladığı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nden davanın Selam Tevhid davası ile birleştirilmesini talep etmişti. l İSTANBUL / Cumhuriyet Demokrasi açısından ilkesel beş tespit eçen hafta sonu, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın düzenlediği, “Demokrasinin Türkiye Sorunu” başlıklı Abant Platformu Toplantısı’nın bir bölümüne katıldım. Platformun 34. toplantısı imiş. Ben bundan önce 2000’lerin ortasında iki toplantıya katılmıştım. Cumartesi akşamüzeri İstanbul’a döndüğüm için, toplantının sonuç bildirisini dün gazetelerden okudum. Sonuç bildirisi, benim izlediğim kadarıyla, kısa sunuş ve katılımları özetlemiş. Cumartesi günkü üçüncü oturumda, yanılmıyorsam dört dakika ile sınırlı olarak görüşlerimi beş başlık altında aktardım. Onları paylaşacağım: 1 Bugün güçlülere karşı haklıların mücadelesi verildiği iddia ediliyor. Sorunun demokrasi açısından sadece bir boyutu bu. “Güçlüler” demokrat değiller. Ama “haklılar” da demokrat değilse, “haklılar” da esas olarak güçlü olmak için mücadele veriyorlarsa, bu mücadele demokrasinin kazanmasını sağlar mı? Özellikle, “haklılık” sadece mağdur ve mazlum olma haline dayandırılıyorsa, o zaman haklı olmanın demokrat olmayla ilişkisi tartışmalı değil midir? Mağdur ve mazlum olmak, mağduriyet ve mazlumluk halinin tanınması ve bunun son bulması mücadelesine tartışmasız bir haklılık sağlar. Mücadele bu haklılık hattıyla sınırlı kaldığında ise, kendi için demokrat olmanın ötesine gidilemez. Mağduriyet ve mazlumluk teması üzerinden güce sahip olanların, maruz kaldıkları mağduriyeti kat be kat aşan mağduriyetlere nasıl neden olduklarını görüyoruz. Azınlık haklarına büyük ölçüde saygılı, yurttaşlık haklarını ihlal eden otoriter rejim mümkündür. Bunun en anlamlı örneği Rusya’dır. Demokrasi mücadelesinin merkezinde sadece azınlık hakları değil, onları da kapsayan yurttaşlık ve insan haklarının yer alması gerekir. G lükler arasındaki denge demokrasinin beşiği addedilen ülkelerde bile ikincisi aleyhine hızla bozuluyor. 3 İki partili olmayan bütün demokrasilerde oyların yüzde 45’ini veya yüzde 50’sini alan parti, çoğunluk partisi olarak nitelendirilir. Çünkü geri kalanı yakınlaşmaları zor birçok parçaya bölünmüştür. Bu çoğunluğun, geri kalan üzerinde siyasal, kültürel ve ekonomik tahakküm kurma emeli taşıması veya bu emelle hareket eden iktidarı desteklemeye devam etmesi, demokrasi açısından olağanüstü bir durumdur. Fakat çoğunluğa dayalı otoriter iktidardan olağanüstü başka yollarla çıkılmasına bel bağlamak, sadece yeni bir tahakküme çağrı yapmak demektir. Demokrasinin sorununa çareyi demokrasi içinde aramak elzemdir. 4 Bugün savunduğumuz anlamda demokrasinin geçmişi birkaç yüzyıl geriye gidiyor. İnsanlık tarihinde halen bir istisna konumunda. Bu demokrasinin çıkışından beri dinle bir sorunu vardır. Bugün de demokrasinin, örneğin Polonya’da köktenci Katoliklikle, ABD’de Evanjelistlerle, İsrail’de köktenci Yahudilikle, Hindistan’da köktenci Hinduizmle ve Türkiye’de İslamcılıkla çok ciddi bir sorunu var. Bu hem inancını başkasına dayatmayı hak addeden anlayışın yarattığı sorundur, hem de din kılıflı milliyetçilik sorunudur. 5 Kürt sorununda şiddet yöntemleriyle Türkiye’de hak elde edileceğini düşünenler, esas olarak İslamcımilliyetçi otoriterliğin yolunu güçlendirirler. Bu çatışma, ölüm, silahlı direniş hali yıllarca sürebilir. Şiddet yöntemlerinin baş dönmesi içinde olanlar, Filistin’de neredeyse yarım yüzyıldır bu halin devam ettiğini ve İsrail devletinin kazanmasa bile, zayıflamadığını hatırlamaları gerekir. Kürt siyasal hareketi, Türkiye’de silahlı mücadele ve şiddet yöntemiyle arkasına dünyadaki bazı otoriter rejimlerin desteğini alabilir. Buna karşılık Batı dünyası, NATO üyesi Türkiye’deki yönetimden hiç hoşlanmasa bile, son tahlilde hep onun arkasında olacaktır. Ayrıca, şiddet yöntemiyle elde edilen güç amacına erişse bile, yeniden şiddet üretmesi, şiddete dayanması evrensel bir olgudur. Bunu hatırlatmak her gerçek demokrat için bir yükümlülüktür. Çare demokrasi Ben de sorumluyum KÖŞE YAZISI NEDENİYLE Kendilerini ihbar eden aydınlar, Dündar ve Gül’ün haberlerine imza attı Ayşe Yıldırım’a soruşturma açıldı azetemiz Haber Koordinatörü Ayşe Yıldırım Başlangıç hakkında 29 Ekim 2015 tarihli “Sandık başında onları sakın unutmayın” yazısı nedeniyle Türk Ceza Kanunu’nun Ayşe Yıldırım 301. maddesinden soruşturma başlatıldı. Adana İl Emniyet Müdürlüğü’nün şikâyeti sonucu Yıldırım, “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama”, “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ve “iftira” suçlamaları ile ifade verdi. Yıldırım, söz konusu yazıdaki iddiaların tamamının Adana’daki Ankara katliamı protestoları sırasında başından vurularak ölen 3 yaşındaki Tevriz Dora’nın babası Azem Dora ve aile avukatının aktardıkları olduğunu belirterek, “Onun dışında yazıya herhangi bir şekilde görüş ve düşünce eklemedim. O anda görünen gerçeklik ne ise onu yazdım. Somut gerçeğin ortaya çıkmasını beklemek gazeteciye yüklenemez. Suçlamayı kabul etmiyorum” ifadelerini kullandı. G İSTANBUL Aydınlar, gazeteciler ve sanatçılar Dündar’ın tutuklanmasına neden olan 29 Mayıs 2015 tarihli gazetemizin nüshasını yurttaşlara dağıttı. Şiddet şiddet üretir KARİKATÜRÜ NEDENİYLE Musa Kart bir kez daha ifade verdi azetemiz çizerlerinden Musa Kart, hakkında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği şikâyeti üzerine Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinden başlatılan soruşturma kapsamında şüpheli sıMusa Kart fatıyla ifade verdi. Kart, suçlamaları kabul etmediğini belirterek, “Kabul etmek lazımki karikatürün de fıtratında abartılı çizim ve eleştiri vardır. Bu gerçeği bilmeyenler veya kabul etmeyenler her karikatürün altında buzağı değilse bile hakaret ve aşağılama arıyorlar. Devletin kurum ve organları, demokratik normlarda işlesin diye çizdim bu karikatürü. Daha ne diyeyim; çizdiklerim anlaşılmadı, söylediklerim anlaşılır belki” dedi. G İT TIR’ları ile ilgili haberlerinden dolayı tutuklanan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’e destek olan gazeteciler ve aydınlar Ankara ve İstanbul’da kendileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Öldürülen Agos Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in eşi Rakel Dink ve müzisyen Şanar Yurdatapan’ın aralarında bulunduğu 12 aydın, dün İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na kendilerini ihbar etti. Dündar’ın tutuklanmasına neden olan 29 Mayıs 2015 tarihli gazetemizin nüshasını yurttaşlara dağıtan aydınlar, aynı suçu işlediklerini belirterek isimlerinin yazdığı bir dilekçeyi savcılığa verdi. Dilekçede müzisyen, besteci ve insan hakları savunucusu Şanar Yurdatapan, Rakel Dink, şarkıcı Ferhat Tunç, radyo sunucusu Osman Gürhan Ertür, gazeteci Nevzat Onaran, Süleyman Özkaplan, yazar Halil Vecdi Sayar, emekli subay Bahadır Altan, yazar Necmiye Alpay ile gazeteciler Ayşe Yıldırım Başlangıç, Celal Başlangıç ve Oğuz Güven’in isimleri yer aldı. Suç duyusu metninde ise “Ekte manşetlerini sun M ANKARA duğumuz yayınların altına biz de imzamızı atıyor, doğacak yasal sorumluluğu üstlenmeye hazır olduğumuzu bildiriyoruz” dendi. Grup adına açıklama yapan Şanar Yurdatapan, “Öğretmen Ayşe Çelik ve akademisyenlerin suçlarına iştirak ettik. Bugün de Can Dündar ve Erdem Gül’ün suçlarına iştirak etmek için buradayız” dedi. Konuşma yapan Rakel Dink ise “Can Dündar ve Erdem Gül’ün başına gelenler için ben de bu itaatsizliğe destek veriyorum” dedi. Ankara Adliyesi önünde yapılan açıklamanın ardından binaya giren yazar ve akademisyenler, Dündar ve Gül’ün tutuklanmasına gerekçe gösterilen Cumhuriyet manşetlerinin basılı olduğu dövizlerle adliye koridorunda yürüyerek, Cumhuriyet savcılarının bulunduğu bölüme ilerledi. İlk görüşmede savcılık tarafından “kendilerini ihbar etmelerine” izin verilmeyen aydınlar, daha sonra Basın Suçları Soruşturma Bürosu’na başvurarak, aralarında Cumhuriyet manşetlerinin de yer aldığı belgelerini teslim etti. Suç duyurusu dilekçesinde adları bulunan yazar, akademisyen ve gazeteciler şöyle: “Ali Gökkaya, Ali Sair Çetinoğlu, Ayser İren, Prof. Dr. Baskın Oran, Elçin Öz, Ercan Sadık İpekçi, Ergin Şehirli, Fatin Kanat, Hüsnü Erdem, Oktay Etiman, Perihan Pulat, Prof. Dr. Sibel Özbudun Demirer, Temel Demirer, Hasan Ünal, Kazım Genç”. Prof. Dr. Baskın Oran, “Adam casusluk yapıyor, bunu yabancı ülkeye bildirecek yerde gazetede yayımlıyor. Bütün gazetecileri desteklemek için buraya geldik. Bu yazıları biz yazmadık ama altına imza atıyoruz. Dolayısıyla bütün sonuçlarına hazırız” dedi. l İSTANBUL ANKARA / Cumhuriyet 2 Demokrasinin sadece Türkiye sorunu yok. Başka birçoklarının yanında örneğin Rusya ve Çin sorunları var. Ayrıca Batı demokrasilerinin güvenlik devleti istisnalarına ve çoğunluğa dayalı otoriter rejimlere evrilmesi sorunu var. Türkiye bu açıdan dünyada anlamlı bir örnek. Güvenlik ve gelecek endişesinin giderek arttığı bu zamanın, yegâne değil ama bir ruhu bu. Kamu düzeni ve kamusal özgür Bozulan denge Sonuçlarına hazırız BirGün’den ‘üyedestekçi’ kampanyası ayımladığı haberler nedeniyle yönetici, yazar ve muhabirlerine çok sayıda dava açılan, maddi zorluklarla mücadele eden BirGün gazetesi, dün birinci sayfasından bir çağrı yayımlayarak “üyedestekçi” kampanyası başlattı. Gazeteden yapılan çağrıda, “ülkedeki baskıcızorba rejim varlığını sürdürebilmek için basını tamamen susturmak, sindirmek istediği” belirtilerek “Çalışanlarımıza, yöneticilerimize yönelik hapis vb... cezalar gündemimiz bile değil artık... Kendi can güvenliğimizden dahi geçtik. İktidar da bunun çok iyi farkında. Bilinci, cesareti olan insanları hapisle, tehditle korkutamayacağını anladı. Bu yüzden de ekonomik anlamda BirGün’ün yaşamasının önüne geçecek hamleler yapılıyor. Yandaş basına ilan veren şirketler ihya edilirken bizim gibi AKPErdoğan yanlısı olmayan gazetelere reklam verenler fişleniyor, tehdit ediliyor. Kamu ilanlarını tüm gazetelere eşit şekilde dağıtmakla sorumlu olan kurum, keyfi bir şekilde BirGün’ün alacaklarını yok ediyor” denildi. “İşçisine yavuz, iktidara yunus patronların gelmeyen reklamları ile ya da devletin hacizleriyle, kesintileriyle uğraşmak istemiyoruz artık. Tüm gücümü Y KÖŞE YAZISI NEDENİYLE Özgür Mumcu hâkim karşısında azetemiz yazarı Özgür Mumcu Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlaması ile bugün İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkıyor. Mumcu’nun Özgür Mumcu 18 Mart 2015 tarihli “Zalim ve Korkak” yazısı gerekçe gösterilerek 4 yıl 8 aya kadar hapsi isteniyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosu savcılarından Umut Tepe’nin Mumcu hakkında hazırladığı iddianamede, Mumcu’nun köşe yazısında düşünce ve ifadeyi açıklama, basın özgürlüğü ve eleştiri sınırlarının aşıldığını ifade etti. l İSTANBUL / Cumhuriyet Adalet bakanı da yapın Gazetecilere bir kez daha tehditler yağdıran mafya lideri Sedat Peker, Cumhurbaşkanı olursa ‘idamı geri getirip Can Dündar’ı asacağını’ söyledi nkara Katliamı’ndan önce Rize’de gerçekleştirdiği mitingde “Oluk oluk kan akacak” diyen, Barış için Akademisyenler Girişimi üyelerinin ise “Kanları ile duş almak” istediğini söyleyen Sedat Peker tehditlerine devam etti. Dün kişisel internet sitesinde gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ı hedef alan Peker, “Benim gibi düşünen on milyonlarca insandan bir tanesi cumhurbaşkanı olursa ilk işi idamın geri getirilSedat Peker mesi, ikinci işiy G A se Bayırbucak’ta şehit olan çocuklara ve bebeklere misilleme olarak sizlerin asılması olacaktır” ifadelerini kullandı. Tüm gazetecilere tehditler savuran Peker, “Bana karşı adil olmayan bu davranışlarınıza devam ederseniz; bu işin sonunda benide basın sektörüne çok hızlı bir şekilde dahil ettirirsiniz. Sadece kişisel sayfalarımla bile sizinle baş edebiliyorken, bir de büyük bir basın grubu oluşturarak sizi nasıl rezil edeceğimi isterseniz bence bir daha düşünün” dedi. Öte yandan akademisyenleri tehdit ettiği gerekçesiyle dün savcılığa ifade veren Peker, “Sadece hep beraber bu devleti yıkarsanız ortada ne polis, ne asker, ne savcı, ne hâkim kalmayacağı için bu ülkenin vatandaşları tarafından oluk oluk kanlarınız akıtılır, kanlarınızla duş alınır dedim. Bu, suç olarak öngörülecekse düşünce kuruluşlarında tez hazırlayan akademisyenler hakkında da dava açılması gerekir” dedi. l Haber Merkezi Tehdit değil, tespit zü halktan almak istiyoruz” denilen çağrıda, başlatılan kampanyayla ilgili şu bilgiler verildi: “Binlerce okurumuzun, sevenimizin desteği ile sabit bir gelire kavuşup bu zor dönemi aşmak istiyoruz. Karşılığında da egazete üyeliği, kitap dergi hediyeleri, festival biletleri veriyoruz. Bu ülkede BirGün’ün yaşamasını, büyümesini isteyecek on binlerin, yüz binlerin olduğunu biliyoruz. Mahkeme salonlarında başımız dik duruyorsak da bu güvenle duruyoruz.” BirGün’ün çağrısına özellikle sosyal medyada büyük destek geldi. Okurlar Twitter’da açılan #BirGunGazetesiYalnızDeğildir ve #BirguneSahipCık başlıkları altında destek mesajlarını paylaştı. l Haber Merkezi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle