27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 14 Şubat 2016 EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: FUNDA YAŞAR ERDOĞDU 20 ‘Benzersiz’ olana değil ‘benzerimize’ âşık oluyoruz Yrd. Doç. Dr. Berrin Özyurt’a göre, kişiler arasında saç ve göz rengi uyumu kadar, sosyal statü aynılığı da aşkın yoğunluğunu artırıyor. Aşkın özeti ise: Benzerimizi ve bizi ödüllendireni seviyoruz şkın tarifi herkese göre değişse de uzmanlara göre aşk, benzer duygu, düşünce ve fiziksel özelliklere sahip kişiler arasında daha yoğun yaşanıyor. Üstelik bizi ödüllendiren sevgiliye daha sıkı bağlanıyoruz. Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Berrin Özyurt, “benzerlik” kavramı aşkta sandığımızdan da önemli... Benzer özelliklerin yanı sıra kişilerin birbirlerini sık sık görmesinin de çekiciliği artıran önemli bir unsur olduğunu belirten Özyurt, “Fiziksel ve duygusal olarak onaylanmak, çekicilik ve iletişim aşkın en önemli koşulları olarak kabul edilir. Aşkta benzerlik kavramı da çok önemli. Kişiler arasında saç ve göz renginin, yaş, fiziksel ve psikolojik özelliklerin ve de sosyal statülerin aynı olması aşkın daha yoğun yaşanmasında önemli bir etken. Örneğin kişiler kendi çekiciliklerine yakın kişileri daha çekici bulurlar. Ayrıca aşina olduğumuz hatta sık sık gördüğümüz ve bizi ödüllendiren kişileri daha çekici buluruz. En arzu edilen kişi ise sizin için elde edilmesi kolay, buna karşın diğer kişiler için elde edilmesi zor olandır” dedi. Yakınlıktan korkan kişilerin ilişkinin sona ermesi durumunda daha az acı çektiklerini vurgulayan Berrin Özyurt, ideal bağlanma şeklini ise şu sözlerle anlatıyor: “Kaçınan bağlanma dediğimiz ilişkilerde kişi yakınlıktan korkar, eşlerine bağımlılığı azdır ve ilişkinin sona ermesi durumunda daha az acı çeker. Bu kişiler genellikle ilişkiler hakkında olumsuz beklentilere sahiptir ve ilişkilerinde diğerlerine göre daha alıngan, güvensiz, kırılgan ve duygusal bir yapı sergiler. Kaygılı bağlanma yaşayan kişiler ise aşırı kıskanç, eşlerine ve ilişkilerine takıntılı ve bağımlı, ilk görüşte aşka eğilimli ve sık sık duygusal iniş çıkışlar yaşayan kişiler olarak tanımlanırlar. En ideal ilişki türü olan güvenli bağlanmada ise kişiler başkalarına yaklaşmaktan ve başkalarının kendilerine yaklaşmasına izin vermekten rahatsız olmazlar. Terk edilme korkusu duymazlar. Bu kişiler bağımsız, güvenli ve kararlıdırlar.” ‘Modanın, moda olması artık moda değil’ Moda tasarımcısı Özlem Süer, aşkı ve güzelliği sorguladığı 20162017 Sonbahar / Kış koleksiyonunu tanıttı. Defile sonrası buluştuğumuz Süer, “Aslında modanın moda olması artık moda değil. Yani artık stilleri konuşurken tek bir akımdan bahsedemiyoruz. Moda anlayışının daha demokratikleştiğini düşünüyorum. Şık olmanın artık tek bir tanımı yok. Çok alternatifli bir dönem. Göze hoş görünmenin farklı tanımları var” dedi Can erok A ‘Kolay olan daha çekici’ oda tasarımcısı Özlem Süer, 20162017 Sonbahar/Kış koleksiyonunu tanıttı. Aşkı ve güzelliCEREN ği sorgulayan defiÇIPLAK lede mükemmeliyetçilik, asimetri, aşk, güzellik, süreksizlik, bitmemişlik duygusu, benzersizlik ve zarafet podyumda yürüdü... Defile sonrası Özlem Süer’in bu “manken”leri ve koleksiyonu üzerine konuşuyoruz. Özlem Süer, güleryüzlü, sıcak, hoş sohbet... Ve bir moda polisi gibi insanın kıyafetini süzmüyor. Hele ki günümüzde herkesin bu role büründüğünü düşünürsek, bu özelliği oldukça rahatlattı beni. Kıyafetten önce duruşa ve gülüşe dikkat ediyor Süer. En güzel kıyafetin özgüvenli bir duruş ve gülümseyiş olduğunu vurgulamadan edemiyor. n Tasarımda hangi dili konuşuyorsunuz? Romantizm... Çünkü tüm zamanlara ait. Zamansız, mekânsız ve yaşsız kostümler yapıyoruz. n Bu aşk koleksiyonunun bir öyküsü var mı? Bu koleksiyon aşkı yeniden tanımlayan, ilham kaynağını Japon kültüründeki ‘wabisabi’ (kusurlu güzellik) anlayışı ile ideal güzellik ve kusurlu güzelliği birleştiren bir düşünce tarzından alan bir koleksiyon. Bu sezon aşkı sorguluyoruz ve aşkla estetiği birleştirip aslında aşkın estetiğini yaratmaya çalışıyoruz ve bunu giysiye aktardığımız zaman aşkın rengi olan kırmızıyla aksesuarlamalar yaptık. n Kadınların boyunlarına bağladıkları kırmızı kadife kurdele sanki paketlenmiş hediye çağrışımı yapıyor, koleksiyonu hazırlarken böyle bir kaygınız oldu mu hiç? Boyunda bir mücevher duygusu gibi değil mi? Saçla kadını bağlayan, paket duygusundan çok daha öte saçıyla ve boynuyla kendi içiyle devinimini anlatan bir efekt olsun istedik. Hediyelenmiş gibi bir kaygımız olmamıştı. M Kıyafetler de artık teknolojik ‘Tek renk günahsızdır’ n Modadaki sihirli kelime kumaş mı? Kesinlikle! Renk, kumaş ve siluet yani giysinin formu bizim için çok önemli. Tek renk kullanımı günahsızdır ama iki renk bir araya geldiğinde olay başlar. Mesela bir giyside sadece siyaha sığınmak hata yaptırmaz. Biraz boğucu gelebilir ama saçta yapılan farklılıkla önüne geçilebilir. n O zaman risk alıp günahkâr olmaya çalışalım... Siz neden siyaha sığınıyorsunuz? Siyahı bana fon olsun diye seçiyorum. Siyah giyince bana fon oluyor ve daha rahat düşünüyorum. Aşkın estetiği Farklı bağlanma şekilleri ‘Mükemm elliyetçilik bir kusurd ur’ n Kusurlu g üzellik a nlayışından uzak m ıyız? Çok çeşitli o ld nüyorum. B uğumuzu düşüen toplumuz. T ce çok renkli bir ü farklı altern rkiye’de birçok at bizi biz yapa if duruş var. Bu da n kımlı, dünya bir şey. Çok bad kıskandıraca aki estetikçileri de k sela. Çok do bir grup var meğal, müthiş eğitim almış entele k var. Kadınları tüel kadınlar da m yani geniş b ız da çok renkli ir yelpazeye sahibiz. n Dünya Renk Birliği’ndesiniz. Yakın gelecekte hangi renk moda olacak? Artık naturel ile teknolojik olan bir arada gidiyor. Daha fütüristik bir bakış açısıyla, daha naif, daha doğal olan bir arada. Bir kombinasyon içerisinde. Dünyanın en yalın formundaki bir giysiyi dünyanın en yüksek teknolojisiyle yapılmış kumaşta görmeye başlıyoruz. Teknoloji kendini kıyafetlerde çok hissettirecek, çok çok fazla hayatımıza girecek. 2016 renk değiştiren kumaşlarla başladı, bu kumaşlar artık perakendeye girip sokaklarda da edinebilecekleri bir hal alacak. Ledli bluz, Ledli giysiler, akıllı giysiler dediğimiz giysiler öne çıkacak. Hani, teknolojiyle desenleri, rengi değişebilen, vücut ısısına göre farklılaşan elbiseler... n Şarkı söyleyen kabanlar da olacak mı?! Öyle montlar var gerçekten. Kapüşonu takınca müziğinizi dinleyebileceğiniz montlarınız var. Artık bunları çok rahat konuşuyoruz ama daha da ilerisi için, bu kıyafetlerin çoğalacağını düşünüyor moda otoriteleri. n Teknoloji ve kıyafet ilişkisini biraz daha açar mısınız? Giyilebilir teknoloji. Bunun da başlığı o. Bir telefona sahip olmak değil, telefonun görevini yapan bir gözlüğe sahip olmak ya da bir şapkaya sahip olmak gibi... Kalp atışlarınızı yürürken anlayan mücevherler, takılardan tutun da siz koşarken vücut ritminizi hisseden aktif spor tişörtleri, kaç kilometre yürüdüğünüzü söyleyen detaylar yakın gelecekte artacak. Hatta hayatımıza girdi gibi bir şey... Aşkın 6 çeşidi Yrd. Doç. Dr. Berrin Özyurt, Kanadalı bir sosyolog olan John Alan Lee’nin aşk biçimleri kuramından örnekler verdi. Buna göre 6 aşk biçimi şöyle: 1. TUTKULU AŞK: Fiziksel çekicilik çok önemlidir. Sevgilideki kusurlara ve potansiyel eksikliklere karşı duyarlıdır. 2. OYUN GİBİ AŞK: İlişkiyi bir çeşit oyun gibi görmekte, ilişkileriyle pek fazla ilgilenmemektedirler. İlişkiye şakacı bir tavırla yaklaşmakta ve ilişkilerini hiçbir sorumluluk almadan, özgürce sürdürmek istemektedirler. 3. ARKADAŞÇA AŞK: Yavaş yavaş ve iyi kurulmuş dostluklar temelinde gerçekleşir. Birlikte oldukları kişiyle çeşitli etkinlikleri ve ilgileri paylaşmak çok önemlidir. 4. MANTIKLI AŞK: İlişkiye mantıkla, hatta hesaplı tavırla yaklaşırlar. Romantik eş ve ilişkide uyum söz konusudur. Eşlerinde önceden belirledikleri özellikleri aramakta ve ilişkide belirgin bir uyum istemektedirler. 5. SAHİPLENİCİ AŞK: Kıskanç, güvensiz, obsesif (takıntılı) biraz da patolojik aşk türüdür. İlişkilerinde güvensiz olma ve sürekli olarak birlikte olduğu kişiyi kaybetme korkusu yaşama eğilimindedirler. İlişkileri sorunlu bile olsa, gene de bitiremezler. 6. ÖZGECİ AŞK: Karşısındakini kusurlarına rağmen sever, onun iyiliğini kendi iyiliğinden çok düşünür. Birlikte oldukları kişiyi korumak için yoğun bir gereksinim duyarlar. n ‘Kusurlu güzellik’in vurgulandığı bu defilede ve daha önce izlediğim defilelerde hep şu dikkatimi çekti: İzleyiciler mankenlerden daha kusursuz! Çoğu, güzelliklerini pekiştirmek, kusursuzluğa erişmek için estetikle aynılaşıyor. Mesela neredeyse hepsinin burnu muazzam! Ama mankenlerinki kemikli burun gibi... Dünya var olduğundan beri güzellik hep değişti. İnsanların, kendilerini bir güzellik çıkmazında bulmalarını çok sıkıntılı görüyorum. İyi şeyler de oluyor; iyi beslenme adına yapılan şeyler ya da meditasyonla nefes almaya çalışanlar... Mesela biz arka planda “Yokmuş gibi bir makyaj” yapılmasını istedik. İnsanlar kendi doğasından uzaklaşmaya başladılar. Güzellik çıkmazı ‘Defolarla güzeliz’ n Peki semt pazarları nasıl yansıyor modaya? Artık sokak mı belirliyor modayı? Modada podyumlardan daha çok günlük yaşamın içindeki, sokaktaki insanların belirleyiciliği oluyor. Sosyal medyada da ‘sokak modası’ adı altında hesaplar var mesela. Sokakta, doğal halleriyle insanların yarattığı kompozisyonlar çok ilham verici. n Kot pantolon ve tişört handikabından nasıl kurtulacağız? Evet, kurtulun artık! Farklı şeylerin bulunamaması kolaycılık bence. Eğer ikinci el seviliyorsa antikacılar pazarında farklı şeyler bulunabilir. Markaların dizaynırlarla yaptıkları işbirliğinden güzel şeyler doğuyor. Takipçi olmakla alakalı bir şey. n Tasarımlar çok pahalı. Şık ve farklı giymek isteyenlere yol haritanız ne olur? İnternette keyifli bloglar var, sos ‘Kot tişörtten kurtulun!’ Defilenin baş mankeni Tülin Şahin’di. Defiledeki kıyafetler romantizmle bir uçuşma hali hissettirse de Süer, artık sokakta “teknolojik kıyafet”lerle karşılaşacağımızı söyledi. yal medyadan da stil takibi yapılabilir. Semt pazarlarını da öneriyorum. Tabii outletler de var. Sezon sonu, bir sene sonrası için zamansız modeller üzerinden alışveriş yapılabilir. Sezonda da markaların yüzde 10’luk ürettiği koleksiyonundan seçilebilir. n Yeni trend ayak bileğinin çıplak olması. Bu trendi nasıl buluyorsunuz? İtalyan kültüründe böyle bir şey vardır; kışın ortasında çorapsız açık ayakkabılarla dolaşmak... Kış ortasında aslında insanın içini ısıtıyor bu çılgınlıklar ama ben hiç öyle olamadım. n Moda kendini tekrarlıyor deniyor, siz ne düşünüyorsunuz? Aslında bir sürü hareketlilik var. Ama tabii teknolojik meseleyi iyi takip etmek lazım. Giyilebilir teknolojiler, kaplamalı kumaşlar farklılıklar sunuyor, bunlar yeni aslında. n Bence mükemmel insan yoktur; mükemmeliyetçi vardır. Peki moda mükemmeliyetçi mi? Ben çok geride bıraktım mükemmeliyetçiliği. Mükemmeliyetçiliğin bir kusur olduğunu düşünüyorum. Yaşamla didişmenin, yarışmanın bir anlamı yok. Her şey kendinle buluşma, özüne dönme daha doğrusu yaşama aşkla bağlanmayla ilgili. Defolarla güzeliz. Kendi defolarımızla başkalaşıyoruz. Mükemmellik bir benzerlik yaratıyor ama özgünlüğün arkasında ise defolar var. İnsanları renkli kılan bu. Moda bütün bir yaşam boyunca bize farklı enerji geçişlerini transfer eden bir şey. n O yüzden mi modanın modası hiç geçmiyor? Aslında modanın moda olması artık moda değil. Yani artık stilleri konuşurken tek bir akımdan bahsedemiyoruz. Benzersiz çıkışlarla büyük moda hareketlerinden çok sokaktaki insanın yarattığı modalar var. Moda anlayışının daha demokratikleştiğini düşünüyorum. Şık olmanın artık tek bir tanımı yok. Çok alternatifli bir dönem. Göze hoş görünmenin farklı tanımları var. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle