20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 14 Şubat 2016 haber TASARIM: SERKAN OZAN TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ 14 Demokrasiyi talep edin AB ülkelerinin Türkiye’deki temsilcileri: Türk toplumu hakları konusunda geçmişte daha talepkârdı DUYGU GÜVENÇ Cumhuriyet’i Cemaat ele geçirmiş diyorlar… aha Cumhuriyet’e yeniden gelmeden kulağıma çalınıyordu. Geldikten sonra daha sık duyar oldum: Cumhuriyet’i Gülen Cemaati ele geçirmiş… Dalga mı geçsem, üstüne mi gitsem? Eğer oyalanacak vaktim varsa üstüne gitmeyi yeğledim: Nereden biliyorsun? Cevap hemen hemen hiç değişmedi: Öyle söylüyorlar… Üstüne gitmeye devam: Kim o söyleyenler? Bir iki “hık mık”tan sonra yine yürekler acısı bir cevap: Söylüyorlar işte… Hem internette de okudum… Eh bilgi kaynağı sağlammış: İnternet… Kimilerinin zembereği iyiden iyiye boşaldı. Cumhuriyet’te kimin çalışıp kimin işten çıkarılacağına, yazacağına ya da yazılarına son verileceğine Cemaat’in karar verdiğini iddia etmeye kadar vardırdılar işi… Belki de savcının Can Dündar ve Erdem Gül arkadaşlarımı FETÖ terör örgütü üyesi ilan etmesinden yola çıkmışlardır. Ne de olsa “devletin savcısı” di mi? Bunlara eskiden de, şimdiler de de hep güldüm geçtim… HHH Gel zaman git zaman “Cumhuriyet’i Cemaat ele geçirmiş” palavrasını yutacak avanak sayısı azaldı. Onun yerine “Cumhuriyet’te Fetocular var” denmeye başladı. Diyene rastladıkça sordum: Yok yav!.. Kim onlar?.. Nasıl sormam? Bildiğim kadarıyla Fetocu yani Gülen Cemaati üyesi, yakını, sempatizanı filan olmak için asgari koşul: Dini bütün olmak… Eh, avucumun içi gibi bildiğim Cumhuriyet’in yönetim kademesindekiler, gazeteye düzenli gelen yazar tayfası, yazıişleri yönetiminin tepelerindekiler de benim gibi ise bizde değil dini bütün, “dini yarım” bulmak bile zor… Yok, “Cumhuriyet’in Fetocuları dinin değil avanta paranın peşinde olduklarından Cemaat’e yanaştılar” denecekse… Denmese daha akıllıca olacak. Cumhuriyet’teki “olağan şüpheli” Fetoculara bakıyorum da hepsi ay sonunu nasıl getireceğinin derdinde. (Bir gün Cumhuriyet’teki maaşları açıklayacağım; hepiniz acıyacaksınız ve gözleriniz yaşaracak; merkez ve AKP medyasındakiler ise hüngür hüngür ağlayacaklar)… HHH Cumhuriyet’te Cemaat egemenliği, olmadı etkisi üstüne tırışkadan üfürenler geçen ocak ayının son iki gününde toplanan Abant Platformu toplantısıyla “mal bulmuş mağribi”ye dönüştüler. Nihayet bir kanıt bulunmuştu. Yani dipsiz, temelsiz iddialarını nihayet bir yerlere oturtabileceklerdi. Denediler de... Toplantıya iki Cumhuriyet yazarı (Ahmet İnsel ve Aydın Engin) katılmıştı; toplantının çağrıcıları arasında bir Cumhuriyet yazarı (Nuray Mert) vardı. Bu kadarı yetmiş olsa gerek ki, haklı olarak “çamur medyası” olarak nitelenenlerin simetriğindeki çamur medyalarında ve hele hele internetin karanlık yüzünde “atış serbest” oldu. Gazete sohbetlerimizde bunlara güldük geçtik. Hele Ahmet İnsel’le ikimiz çok güldük. Nuray Mert ise ayağını kırdığından evden çıkamıyor; onunla sadece telefonda gülüştük. Gülünmeyecek gibi mi? Kendimden yola çıkayım. Eskilere gitmeyeceğim. Son altı ay içinde, MHP kurultayını izledim; kimsenin aklına “Aydın Engin MHP’li oldu” demek gelmedi. Demokratik İslam Kongresi’ni izleyen tek gazeteci bendim; “Aydın Engin hidayete ermiş” diyen çıkmadı. CHP’nin kurultay sürecini mahalle kongrelerinden büyük kurultaya kadar izledim; sanırım sosyal demokrat filan da olmadım. HDK konferansında salondaki gazetecilerden biri bendim. Hiçbir Kürt tanıdık “Abi HDP’ye mi katıldın” diye sormadı. Sonra… 3031 Ocak günleri Cemaat, 34. Abant Platformu Toplantısı’nı düzenledi. AKP Cemaat savaşının iyiden iyiye kızıştığı şu günlerde davet edilip de gitmeyen gazeteci meslekten istifa etse gerek. Gittim. Çok da iyi ettim. Sıcağı sıcağına izlenimlerimi, notlarımı yayımlayacaktım ama öyle bir yaygara koptu ki ortalık toz duman oldu. O yüzden biraz bekledim… Artık 34. Abant toplantısını anlatabilirim. İlginç ve önemli bir toplantıydı. Birkaç cümleyle geçiştirmek doğru olmaz. Yani yarın bu köşede ayrıntısı ile, yorumu ile Abant Platformu toplantısı… D Silivri Cezaevi önünde başlatılan ve 74. gününü geride bırakan Umut Nöbeti’ni dün CHP Pendik İlçe Örgütü üyeleri devraldı. azetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklanmalarının ardından başlatılan Umut Nöbeti’ni dün CHP Pendik İlçe Örgütü üyeleri ve İstanbul Çağdaş Eczacılar Platformu devraldı. Dündar ve Gül’ün MİT TIR’ları haberleri nedeniyle tutuklanmalarının ardından başlatılan ‘Umut Nöbeti’ni’ 74. gününde, CHP Pendik İlçe Örgütü üyeleri ve İstanbul Çağdaş Eczacılar Platformu devraldı. CHP Pendik İlçe Başkanı Kemal Ercan, Dündar ve Gül için Silivri’ye Umut Nöbeti tutan İstanbul Çağdaş Eczacılar Platformu tutuklamalara tepki gösterdi. geldiklerini belirterek, “Biz her zasunda geldiği nokta, askeri rejimlerin man yandaş değil yoldaş olan tüm getirildiğini vurguladı. sıkıyönetim dönemlerini anımsatan hugazetecilerimiz için mücadele ettik. Hukukun üstünlüğünün sağlandıkuksuz uygulamalarla çağdaş ve evren ğı, demokrasinin tüm kurumları ve Bizim için görüşü ne olursa olsun, sel ilkelerin çok uzağındadır” dedi. düşüncesi ne olursa olsun; doğruyu koşullarıyla uygulandığı bir ülkeAydınların görüşlerini açıkladıkları de yaşamayı umut ettiklerini dile geve gerçeği yazan herkes yoldaşımıziçin yargılandıkları, gazetecilerin gödır. Biz bu bilinçle Erdem Gül’e ve tirerek, “Bugün devraldığımız nöbetrevlerini yaptıkları için tutuklandığı, Can Dündar’a söz veriyoruz, gücüte tutuklu gazetecilerle dayanışmasağlık personelinin insanlara yardım müzün sonuna kadar sizin için müyı amaçlarken ülkemiz ve tüm dünya ettikleri için suçlandığı bir dönemin cadele vereceğiz” dedi. için barış ve özgürlük talebimizi de yaşandığını söyleyen Alemdar, mesEczacı Levent Alemdar da, “Ülkemidile getirmek istiyoruz” dedi. lek örgütlerinin işlevini yapamaz hale zin demokrasi ve insan hakları konul İSTANBUL/Cumhuriyet Sıkıyönetim dönemi gibi G B üyesi ülkelerin diplomatları önceki gün hapiste bulunan Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, gazeteci Mehmet Baransu ve kitapları toplatılan Tuğçe Tatari’nin avukatları ve gazeteci İrfan Aktan’ı ağırladı. Ankara’da gerçekleşen görüşmede, AB’nin, mültecilerin geçişini önlemek uğruna Türkiye’de insan hakları ihlallerine göz yumması ağır dille eleştirilirken bir AB’li diplomat tüm gelişmeleri yakından takip ettiklerini ve raporladıklarını belirterek “Türk toplumu da demokrasi için talepkâr olmalı. Türk toplumu geçmişte temel hakları için çok daha talepkârdı” mesajını verdi. Katılımcılar ise “Birkaç sene önce AB basın özgürlüğüne daha duyarlıydı. Biz de bunun etkisini görüyorduk” eleştirisini yöneltti. Görüşmede avukatlara dava sürecinde hukukun nasıl işlediği, siyasilerin süreci nasıl etkilediği, Sulh Ceza Hâkimliği ve Anayasa Mahkemesi’nden beklentileri de detaylı olarak soruldu. Bu çerçevede Baransu’nun avukatı ‘umutsuz’ olduğunu vurgularken, Dündar ve Gül’ün avukatının zaman zaman doğru kararlar alınabildiğine işaret ettiği öğrenildi. Toplantıda, Dündar ve Gül hakkında 7 Haziran öncesinde başlatılan soruşturmaya karşın dava açılmadığı, 7 Haziran seçimlerinin sonuçları nedeniyle de beklendiği anımsatıldı. Basın Kanunu’na göre 4 aylık dava açma sürecinin geçirildiğine işaret edilerek tutuklama kararının 1 Kasım seçimlerinin ardından geldiği anımsatıldı. Görüşmede, AB’li diplomatlar başta Can Dündar ve Erdem Gül’ün dava sürecini de takip ettiklerini, duruşmaları da izleyeceklerini belirtti. l ANKARA A Askeri aldığımı Obama duydu IŞİD üyelerinin kaçırılan bir Türk askeriyle ilgili görüşmeleri dinlemeye takılmış evletin başına 4 milyon TL mir ile yaptığı görüşmede; bir poödül koyduğu IŞİD’in sılis eşinin iki çocuğuyla Suriye’ye nır emiri Ebubekir kod adlı İlhagitmesi üzerine, emniyetin “karmi Balı’nın savcılığın yasal dinledeşlerini” yani IŞİD üyelerini alme kayıtlarına giren 400 sayfalık dığını anlatırken, polisin bunlara konuşmalarından, astsubay Özgür ALİCAN “Getirdiniz getirdiniz, getirmediÖrs’ün IŞİD tarafından kaçırılması ULUDAĞ niz bırakmayacaz, burda çalıştırna ilişkin görüşmeler de çıktı. Gömayacaz, biz sizin ne iş yaptığınırüşmelerde, Ebu Ali kod adlı Mustafa De zı biliyoruz bu çocukları istiyoruz” dedimir, bir IŞİD üyesine “Obama bile duyğini aktarıyor. Balı, bir şube müdürünün du Türk askerini benim aldığımı” diyebu konuda telefon numarasını kendisine rek espri yapması dikkat çekiyor. İlhami göndererek konuşmak istediğini belirBalı’nın başka bir görüşmesinden, emten karşısındaki kişiye, “Bu işin içerden niyetin IŞİD ile çocuk kurtarma pazarlıbüyüklerle halledebilirsiniz de” ifadesini ğı yaptığı anlaşılıyor. Balı, Mustafa Dekullanıyor. İşte o dinleme kayıtları: IŞİD militanları Tel Abyad’tan Türkiye sınırına kadar gelen binlerce kişiyi geri götürmüştü. D IŞİD’LE ÇOCUK PAZARLIĞI İlhami Balı, Ebu Ali kod adlı Mustafa Demir ile 5 Ocak 2015’te yaptığı görüşmede, Suriye’ye iki çocuğuyla gelen ve eşi polis olan bir kadın üzerine konuşuyor. Görüşmede adı geçen polis memuru Ali A’nın iki çocuğu, Muş’ta görev yaparken eşi tarafından Suriye’ye götürülmüştü. Ali A, uzun uğraşlar sonucu iki çocuğunu geri almıştı. BİR TÜRK’Ü KAÇIRMIŞLAR 1 Ocak 2015 akşamı, kaçakçıların Kilis’in Suriye sınırı Yavuzlu Köyü Ardıçlı mezrasından girmesini engellemeye çalışan Öncü Hudut Karakolu’nda görevli astsubay Özgür Örs, IŞİD üyeleri tarafından kaçırıldı. 6 Ocak’ta MİT’in araya girmesi sonucu kurtarılan Örs, daha sonra TSK’den atıldı. 2 Ocak 2015 günü, İlhami Balı, kaçırılma olayından hemen sonra kendisini arayan X kişi ile konuşuyor: İlhami Balı: Şimdi bak hele, beni sabahleyin iki bacı, iki kardeş geçirdim. Ee bu bacının bir kocasından ayrılmış kocası polis tamam mı? Sabahleyin dedim ya sana bizim kardeşleri aldılar. Bunlar için almışlar. Demişler ki iki tane çocuk şikayet etmiş. O polis ee demiş iki tane çocuk ve kadın biz kadını istemiyoruz. Çocukları istiyoruz. Getirin. Getirdiniz getirdiniz getirmediniz bırakmayacaz burda çalıştırmayacaz biz sizin ne iş yaptığınızı biliyoruz ee size bişe demiyoruz ama bu çocukları istiyoruz. Eğer getirmezseniz çocuk kaçakçılığından o arabayı süren kardeşi ço cuk kaçakçılığından cezaevine atacaklar, tutuklayacaklar. Ne yapayım ben. Mustafa Demir: Tamam hiç bişe yapma Ahi. Kardeşlere mesaj gönder tamam mı? Şunu iyi bilsinler. Orası demokrasi devleti öyle polisin istediğine göre değil çocuk kaçakçılığı nasıl olur ben çocuk kaçakçılığı zorlan bindirilirler ahi yani zordan bindirirsen arabaya kaçırmış olursun. Burda zorlama yok. Kadın kendi isteğiyle binmiş kendi isteğiyle gitmiş. Beni bağlamaz anladın mı? Sonra kardeş diyecek ki bunun hanımı evet ben arabaya bindirdim ben taksiciyim falan yere götür dedi, ben götürdüm bıraktım. Büyüklerle halledersiniz 6 Ocak 2015’taki görüşmeden, polislerin IŞİD’e katılan polis eşi konusunda IŞİD ve kaçakçılarla görüşmeye çalıştıkları ve bir şube müdürünün numarasını verdiği anlaşıldı: Kılıçdaroğlu’ndan Yeni Şafak ve Akit’e geçmiş olsun telefonu HP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül ve Yeni Akit Gazetesi Yayın Kurulu Üyesi Kadir Demirel’i telefonla aradı. Yeni Şafak ve Yeni Akit gazetelerine yapılan saldırıyı kınayan Kılıçdaroğlu, gazete çalışanlarına ve okurlarına geçmiş olsun dileklerini iletti. C X Erkek: Bunlarla konuşuyum mu gidip? Bi de numarasını verdiler. İlhami Balı: Sen gönder numarayı. X Erkek: Sen içerden ararsan bu numarayı veren arkadaşların başı yanar. E tabi canım adamlar inkar ediyo biz diyo parasıyla yapıyoz. Bunlar içerde bunlar yönetiyo diyecek yani bire bir delil olcak. İlhami Balı: Sen ara konuş o zaman. X Erkek: Ben arayıp ben konuşmayacam ben diyecem ki abi böyle böyle bakım bizim yapacağımız hiç bi şey yok. Siz ya da sizin büyükleriniz gitsin görüşsün gerekli kişilerle değil mi? İlhami Balı: Aynen böyle söyle. X Erkek: Hem de diyim ki abi bakın biz biz de istiyoruz ki versinler. Biz bu aşamadayız. Biz Türkleri düşünmüyoruz biz muhacirleri düşünüyoruz derim ki yalan da değil hani yemişim Türkleri. Tam bu şekilde konuyum peki benimle yüz yüze görüşmek isterlerse. İlhami Balı: Yak yani ne biliyim ben yani sen duruma bak işte orada. Yüz yüze görüşmeye gerek yok. Ben telefonda de söyleyeceğimi söyledim. Siz de büyük siz bu işin içerden büyüklerle halledebilirsiniz de yani. X Erkek: He, şu burda bir tane var, Türk var. Şeymiş kumandan, zabit zabit. Bilmem nedir Madafa’ya (IŞİD kontrolündeki bir yer). Getirmişler, senin haberin var mı bunda? İlhami Balı: Türk, ney var abi? İlhami Balı: Valla yok abi, ben de senin gibi duydum yani. Bi tanesini ıı askeri esir almışlar yani, ben de senin gibi. X Erkek: He, kimin aldığını biliyor musun onu? İlhami Balı: Yok, kimin aldığını bilmiyorum abi. X Erkek: Tamam, inşallah abi, Allah razı olsun senden. İlhami Balı: Ebu Ali konuşacak sennen. X Erkek: Ebu Ali’yi arıyorum, telefonu kapalı. İlhami Balı: Aha dur veriyim, konuş kendin konuş. X Erkek: He var ver abi ver. Görüşmenin devamında İlhami Balı telefonu Ebu Ali kod adlı Mustafa Demir’e veriyor ve aralarında şu konuşma geçiyor: Mustafa Demir: Obama bile duydu, Türk askerini benim aldığımı. X Erkek: Benim haberim var abi, dün geceden beri haberim var. Mustafa Demir: Lan ben kimseyi almadım lan, evde yatıyorum yav. Ebu Ali diyorlar ya. X Erkek: He, bu adamı tanıyo musun sen abi? Mustafa Demir: Kimi? X Erkek: Bu adamı, bu Türk’ü. Mustafa Demir: La yok abi yok, dünden beri sabah altıya kadar oturduk, bugün Cafer’den silahdan dolaşıyok, anladın mı? O beni arıyor sen almışsın, o beni arıyor, lan arkadaş. Ben dün kimseyi almadım. Telefon geldi bana, geri çekil, olay oldu dediler, ben de sınırda iş yapıyordum, geri çekildim dava bu. Abo Ebu Ali ara Ebu Ali şöyle, Ebu la ne olmuş. X Erkek: Valla bilmiyorum, böyle diyorlar, ben de öyle duydum. Dedim ki arıyım be belki ondan duyuyum, böyle bir şey var mı yok mu diye? Mustafa Demir: Yok abi yok, kim söyledi sana. X Erkek: Burda kardeşler Madafa’da var ya. Mustafa Demir: La yok abi. Gözünü seveyim ya, şu şu lekeyi üzerimden temizle ya. X Erkek: Tamam, inşallah abi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle