14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 26 Aralık 2016 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY ekonomi 9 JET FADIL hapiste de işbaşında 10 gün önce Capricegold’un genel kurulunu annesi ve kız kardeşiyle toplamış! Şimdi mağdur avukatları ‘mal kaçırılıyor’ şüphesiyle alınan kararların peşine düştü Yaklaşık bir yıldır tutuklu olan Jet Fadıl la yaratacak bir ayrıntı yer aldı. Ticaret Sicil Gazetesi’ndeki kaplı Fadıl Akgündüz, ilana göre Caprice Capricegold’un genel gold Otelcilik’in yö kurulunu 10 gün önce netim kurulu üyeleri cezaevinden topladı. Memet Fadıl Akgün Ticaret Sicil Gazetesi’nde şirketin yönetim kurulu başka AKüyçküuktkaya düz, kardeşi Birsen Akgündüz ve annesi Zekiye Akgündüz 16 nı Fadıl Akgündüz’ün Aralık 2016 tarihin imzasıyla yer alan ilana göre de genel kurul top genel kurul, Didim’deki Capri lantısı yapılmasına karar ver ce Otel’de 16 Aralık 2016 tari di. Genel kurulla ilgili ilanda hinde yapıldı. Didim’deki genel yer alan gündeme göre Akgün kurula Akgündüz’ün “kız kar düz ailesi son iki yılla ilgili ic deşi ve annesi” de katıldı. Ge raatlarını oylayacak, iki yıllık nel kurulun gündeminde 20142015 yıllarıyla ilgili Akgündüz döneminin oylanarak aklanması ve yeni yönetim kurulu üyelerinin seçimi vardı. Prim ve ikramiye istedi dönemi ibra ederek aklayacak. Gündem maddelerinden birisi de yeni yönetim kurulu üyelerinin belirlenmesi. Genel kurulda görüşülecek 5. madde ise aynen şöyle: “Yönetim kurulu üyelerinin Avrupa’da ve Türkiye’de binlerce mağdur yaratan Fadıl Akgündüz, Bayrampaşa’daki Cap ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi hakların belirlenmesi...” ricegold ile Maldivler’deki Caprice Maldivler adlı gayrimenkul projelerinde, devre mülk satışı gGiebnieglöksutreurlumyişatpi ılmış yapılan 349 kişinin dolandırıl Fadıl Akgündüz yıllar önce dığı iddiasıyla tutuklu yargıla de Jetpa Holding A.Ş.’nin ‘top nıyor. Akgündüz’ün Silivri Ce lanmayan genel kurulunu ya zaevi’ndeki tutukluluğu sürer pılmış gibi’ göstermişti. Usul ken Ticaret Sicil Gazetesi’nde süz genel kurul toplantıları ne mağdurlar açısından tartışma deniyle Bakanlık Komiseri de ceza almıştı. Bu skandal noter kanalıyla tespit edilmiş; kâğıt üstünde Jetpa Holding’in genel kurulunu bakanlık adına müfettiş olarak izlediğini belirten Ferit Öztürk’e ceza kesilmişti. Daha sonra ceza alan ismin 1999 yılından 2010 yılına kadar 11 yıl boyunca Jetpa Holding A.Ş.’nin genel kurullarına bakanlık adına katılan müfettiş olduğu ortaya çıkmıştı. Fadıl Akgündüz Mağdur avukatı Papakçı: Mal kaçırma operasyonu Jetpa mağdurlarının avukatı Dr. Acun Papakçı gazetemize şu değerlendirmeyi yaptı: “Jetpa mağdurları davaları kazanmaya başlayınca Didim’de bulunan oteli işleten ve Jetpa Holding’in yüzde 98 payıyla büyük ortağı olduğu Aytepe Turizm sermaye arttırımıyla Mai Turizm’e yaklaşık 1/200 değerine devredildi. Mai Turizm bugün Capricegold Bayrampaşa ve Capricegold Maldiv projesi ile binlerce mağdur yaratan şirket. Aytepe Turizm’in devrindeki usulsüzlüklerle ilgili olarak açılan davada Yargıtay bunları ciddi bularak mahkemenin ret kararını bozdu. Bu karar Capricegold’un en önemli mal varlığından olması ve Jetpa mağdurlarının alacaklarına kavuşması anlamına da gelecektir. İşte bu nedenle son dönemde tekrar bir mal kaçırma operasyonu yapıldığını düşünüyoruz. Aytepe Turizm 2013’te unvanını Capricegold Otelcilik olarak değiştirmişti. Bu şirket 16 Aralık 2016’da genel kurul toplantısı yaptı. İşin ilginci genel kurul yapılmasına karar verilen yönetim kurulu toplantısının yapıldığı tarihler de Memet Fadıl Akgündüz hapiste. Buna göre Didim’de bulunan otelin sahibi olan Capricegold Otelcilik’in yönetim kurulu toplantıları cezaevinde yapılıyor. Bu sefer nasıl bir yol izlediklerini biz de merak ediyoruz. Bu konuda gerekli hukuki adımları atacağız.” Emekçilerin karayılı EPDK’den TL ile ilk ihale Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) Ağrı ve Tunceli için gerçekleştireceği ilk Türk Lirası cinsinden ihalede beş şirket yarışacak. EPDK yetkililerinden alınan bilgiye göre, Ağrı il merkeziyle Doğubayazıt ilçesi için 26 Aralık, Tunceli il merkezi içinse 28 Aralık’ta iki doğalgaz ihalesi gerçekleştirilecek. İlk kez Türk Lirası cinsinden yapılacak ihalelerin her ikisine de Aksa Doğalgaz Dağıtım, Fernas İnşaat, Akmercan Turizm, Siirt Batman Doğalgaz Dağıtım ve Alöz Mühendislik şirketleri katılacak. l Ekonomi Servisi AKTOB’da Erkan Yağcı dönemi Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Olağan Genel Kurulu’nda AKTOB’un yeni başkanı Erkan Yağcı oldu. Yağcı, yeni yönetim olarak turizmin türbülanslı olduğu dönemde AKTOB’un üyelerle yakın iletişim, çözüm odaklı yaklaşım, meslek örgütü konumlandırmasında hafızaları tazeleme, sürdürülebilir turizm politikasının yaygınlaştırılmasına odaklanacaklarını söyledi. Seferberlik ihtiyacı var Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Seferberlik ruhuna ihtiyacımız var. Kimse sizden sefere falan çıkmanızı istemiyor. Türkiye’nin ihracat seferberliğine ihtiyacı var. 2. seferberlik katma değer zincirinde daha yukarı çıkmamız lazım” dedi. Türkiye’nin yanı başında bir ateş çemberi olduğunu, bunun da beraberinde getirdiği yıkıcı etkileri bulunduğunu vurguladı. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’na göre 52 ülkede işçiler şiddete uğradı. Türkiye en kötü 10 ülke arasında. 141 ülkeden 50’sinde baskı var 52 ülkede işçiye şiddet var 141 ülkenin değerlendirildiği ITUC 2016 Küresel Haklar İndeksi, işçi haklarının dünyanın tüm bölgelerinde zayıflamış olduğunu gösterdi. İndekse göre 2016 ifade özgürlüğü ve demokrasiye yönelik saldırılar bakımından en kötü yıl oldu. ITUC’un Sendikal Hak İhlalleri Yıllık Raporu’nun temel bulguları; 82 ülkede işçilerin iş yasası dışında bırakıldığını, ülkelerin üçte ikisinden fazlasında grev hakkı bulunmadığını ve ülkelerin yarısından fazlasında bazı işçilerin veya bütün işçilerin toplu sözleşme hakkının ret edildiğini ortaya koydu. Raporda şu tesbitlere yer verildi: n İşçilerin temel hakları açı sından Ortadoğu ve Kuzey Afrika en kötü bölgeler olmayı sürdürüyor. Körfez ülkelerinde örgütlenme özgürlüğünbulunmuyor. n Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde demokrasi ve hakları garanti altına alan kurum ve kanunlarda erozyon var. Hak gaspı artıyor n Kriz karşısındaki tasarruf politikaları başarısız olan birçok Avrupa hükümeti işçilerin haklarını zayıflatmaya devam ediyor. Avrupa’daki pek çok ülkede çalışma hakkı da dahil olmak üzere, mültecilerin hakları gaspediliyor. n İşçilerin şiddete maruz kaldığı ülke sayısı bir yıl içinde 36’dan 52’ye yükseldi. n İndeks sonuçları bazı işçilerin tüm ülkelerin yüzde 58’inde örgütlenme özgürlüğünü kullanamadığı ve ülkelerin yüzde 68’inde grev hakkı olmadığını gösterdi. Ayrıca işçiler ülkelerin yüzde 57’sinde daha iyi çalışma koşulları için toplu pazarlık yapma hakkından da yoksun. n Endonezya, Karadağ ve Paraguay’ın da aralarında bulunduğu ülkelerde koşullar geçen yıla göre kötüleşmeye devam ediyor. n Dünya genelinde bütün işçilerin yarısından fazlası “örgütlenme özgürlüğü” ve “toplu pazarlık hakkı” sözleşmelerinden herhangi birini onaylamamış olan ülkelerde yaşıyor. MUSTAFA ÇAKIR Türkiye’deki birçok işçi ve memur konfederasyonunun da üyesi olduğu Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) “2016 İnsan Hakları ve Sendikal Haklar Raporu” işçi haklarının dünyanın her yerinde zayıfladığını ortaya koydu. Rapora göre “ifade ve toplanma özgürlüğüne” yönelik kısıtlamalar yüzde 22 arttı. Raporda Türkiye’nin de çalışanlar için en kötü 10 ülke sıralamasında yer aldığına dikkat çekildi. ITUC’un “2016 İnsan Hakları ve Sendikal Haklar Raporu” DİSK tarafından Türkçe’ye çevrildi. Raporda, Türkiye’ye dönük tesbitler şöyle: En kötü 10’da 4 Kamboçya, Hindistan, İran ve Türkiye 2016’da ilk kez çalışanlar için en kötü on ülke sıralamasında yer aldı. 4 Terör tehdidi ve güvenlik gibi gerekçeler, Türkiye ve Belçika gibi ülkelerde, temel hakları sınırlandırmanın meşrulaştırılması için kullanıldı. 4 Türkiye’de 2016’da çalışanlara yönelik saldırılar arttı. En az bin 390 KESK üyesi hakkında soruşturma açıldı. 284’ü sürgün edildi. 403 kişi emekli olmaya zorlandı. 102 kişi gözaltına alındı veya tutuklandı. 97 kişi Cumhurbaşkanı’na hakaretle suçlandı. 4 Ankara’da, 10 Ekim 2015’te sendikalar ve meslek örgütleri tarafından düzenlenen “Emek, Barış ve Demokrasi” mitingini hedef alan terör saldırısında 100’den fazla kişi hayatını kaybetti. 4 İş Yasası ve özel istihdam büroları hakkındaki değişiklikler istişare edilmeden Meclis’e getirildi. l ANKARA Kurtlar sofrasında AKP Türkiyesi... Cumhurbaşkanı, “Zalim Esed’in hükümdarlığına son vermek için oraya girdik, başka bir şey için değil” diyordu. Bir ay sonra, başkentinde bir İslamcı terörist tarafından katledilen Rus Büyükelçisi’nin kanı kurumadan, AKP Türkiyesi Rusya, İran ile birlikte imza koyduğu 8 maddelik anlaşmanın birinci maddesinde, Suriye’nin “çokkültürlü, çok etnik gruplu demokratik ve laik bir devlet olarak egemenliğine, bağımsızlığına, topraklarının bütünlüğüne... eksiksiz biçimde saygı göstereceğini” açıkladı. Ben böyle bir “U” dönüşü görmedim. Şimdi, “derin” analizler birbirini izliyor: Rusya’ya yaklaşıyor. NATO’dan çıkar mı? Hayır çıkamaz... Bu sırada bir şey, ya gözden kaçıyor ya da kabul etmesi ağrılı olacağından “yadsınıyor”: Ülke iki büyük gücün arasında, paylaşım konusudur! Bir soru, bir fantezi Bu “yadsıma” durumundan çıkabilmek için önce şu soruyu sormak gerekiyor. “Bu müthiş ‘U’ dönüşü niye oldu?” Bu soruya cevap verebilmek için de hem AKP’nin hem de milliyetçi /Avrasyacı kesimin tutunduğu fanteziyi aşmak gerekiyor. Fantezi: Modern, kapitalist Türkiye bağımsız bir ülkedir, onu yönetenler dış politikada istediklerini yapabilirler. Gerçekteyse Türkiye’nin ekonomik, siyasi, güvenlik yapıları, II. Dünya Savaşı’ndan sonra, ABD hegemonyası altında kurulan güvenlik mimarisinin, merkez kapitalizmin gereksinimlerine göre şekillenmiştir; eski deyimle Türkiye, emperyalist sisteme bağımlı bir ülkedir. Tarih, yeniden, Hobson, Bukharin, Lenin’in emperyalizm kitaplarını yazdıkları döneme “benzerken” (ekonomik kriz, finansallaşma, gerileyen hegemonyacı güç, büyük güçler arasında yeniden paylaşım rekabeti) bu bağımlılığın tek bir emperyalistten öte, bir emperyalist rekabet sistemi ile ilgili olduğunu görmek gerekiyor. II. Dünya Savaşı’nın ardından, siyasi bağımsızlığını kazanan eski sömürgelerde oluşan, işgale gerek kalmadan kullanmaya izin veren yeni içselyapısal bağımlılık biçimleri o dönemde “yeni sömürgecilik”, devletler de “postkolonyal” olarak tanımlanıyordu. Bu devletin işlevi (halkın rızasını alabiliyorlarsa “demokratik” yollarla, yoksa, açık diktatörlüğe, faşizme varan baskıcı rejimlerle) ülkeyi emperyalizmin ekonomiksiyasi kullanımına açık tutmaktır. Bu devletlerin yapısal özellikleri bu yönde şekillenmiştir. Türkiye, 1950’lerde bu sistemle bütünleşti, bir daha da kopmadı. AKP’nin iktidara gelirken bu sisteme sadakat deklare ettiğini, bu sistem tarafından da desteklendiğini unutmayalım. Bu “postkolonyal” devletler, “bağımlı ülkeler”, uluslararası hegemonya sisteminin istikrarlı olduğu dönemde dış politika üretmediler, hegemonyacıyı izlediler. Hegemonya sistemi çözülürken, dış politika krizine girdiler, yeni yükselen “büyük güçlerin” arasındaki, emperyalist, yeniden paylaşım rekabetinin konusu oldular. “Davutoğlu’nun fantezileri bu krize çare olmaz, Türkiye’yi masaya değil, menüye oturtur” diyorduk. Öyle de oldu! Soruya geri dönebiliriz. Rus uçağı düşürüldükten sonra AKP Türkiyesi’nin dış politikası çöktü, ekonomisi çökmeye başladı. AKP Türkiyesi’ni yönetenler, “büyük devlet” olmaya giderken (fantezi), aniden, iktidarda kalabilmek için, emperyalist rekabet sisteminin en önemli aktörlerinden Rusya’nın basıncı önünde eğilerek aşağılanmayı, yörüngesine doğru kaymayı kabul etmek zorunda kaldıklarını dehşetle gördüler. İçerde baskı ve terörün artması da bundandır. Türkiye’nin konumu belirsizleştikçe, üzerindeki paylaşım rekabeti daha da sertleşecektir; sertleştikçe de konumu daha da belirsizleşecektir. Siyasal İslamcı ve Avrasyacı akıl, ülkeyi bu konumdan kurtarmak bir yana, içine daha da batırıyor! Türkiye’nin bağımlılıktan beslenen geleneksel kapitalist sınıflarının arzusu ise kurtulmaktan yana değildir. Öyleyse... Plastik sektörünün 2016’da ticari faaliyetleri zorlaştı Türk plastik sektörünün, hammaddede yüzde 85 oranında ithalata bağımlılık, yüksek enerji maliyeti, bürokratik süreçlerde yaşanan zorluklar, ek yükler gibi yapısal sorunları 2016’da sürdü. Diğer yandan siyasi ve ekonomik problemler, Avrupa ekonomisindeki daralma, Ortadoğu ve yakın pazarlardaki istikrarsızlık sektörün ticari faaliyetlerini daha da zorlaştırdı. Buna rağmen büyümeyi başaran Türk plastik sektörünün 2016’yı 9 milyon tonluk üretim, mamul ve hammadde dahil 5 milyar doların üzerinde ihracatla kapatması bekleniyor. Türk Plastik Sanayicileri Araştırma ve Geliştirme Vakfı Başkanı Yavuz Eroğlu, sektörün 2017’de dünya ekonomisinde ve Türkiye’nin ihracat pazarlarındaki olumsuz gelişmelerin sürmesinin büyümeyi yüzde 4’te bırakabileceğini açıkladı. l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle