16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 23 Aralık 2016 EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN TASARIM: SERPİL ÜNAY ‘Kahpesiniz!’ Bin bir türlü “pusu” kurarak, kendi türünün “toplu ölümleri”nin peşinde koşanın “insan” olduğu, “yalnızca” insan olduğu bilinir; ayrıca canlılar dünyası için yapılan sınıflandırmanın en tepesinde yer alanın da... “20. yy.”ın bilim insanlarından olan “Jacques Monod” (19101976), “günümüz hayvan türleri içinde ‘tür içi’ öldürme”nin olmadığını “bilimsel” bağlamda açıklamasından bu yana bilinir bu durum. Dünyada ve ülkemizde, o dönemin gençlerinin elinden düşmeyen “Raslantı ve Zorunluluk” (1970) adlı ünlü kitabında, bu konuyu en ince ayrıntılarıyla anlatır “J. Monod”. Böylece, kurbağanın kurbağayı öldürmediği; ya da kaplanın, kaplanı öldürme peşinde olmadığı, dolaysiyle “topluca öldürme” için “pusu” kurmadıkları biliniyor artık. Oysa günümüzde “pusu”, terörün, teröristlerin yöntemi olan “asimetrik” savaşın temel direklerinden biridir; böyle olduğu da bütün dünyanın gözleri önündedir. Yine de “iyi terörist”, “kötü terörist” sınıflandırılması yapmaktan kaçınılmadı; kuşkusuz Türkiye’de de. Şu sıralardaysa bu değerlendirmelerden sanki vazgeçildi; çünkü, terörün dolaysiyle teröristlerin, “kalleş”, “dönek”, “sinsi”, “kolayca elde edilebilen” kişiler olduğu ayrımına (!) varıldığı gibi, bütün bu nitelemeleri içeren sözcüğün de “kahpe” olduğu düşünülmüş ki, başta “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip” olmak üzere, “kahpe terör!”, “kahpece terör!” ya da “kahpece saldırı!”, “kahpesiniz!” değerlendirmeleri dile getirilmeye başlandı. Özellikle, “Beşiktaş Saldırısı”ndan sonra. Bilindiği gibi tüm bu söylemler basında manşet olarak yer aldı; bu terör saldırısına basında verilen ad da, “Dolmabahçe Kahpeliği!”ydi... Terör ve teröristler için kullanılan bu adlandırmalar, nitelendirmeler, “toplumda yüz yıllardır ‘mecazi’ anlamda kullanılan sözcüklerdir!” biçimindeki bir savunmanın da, insanı, “özrü kabahatinden büyük” bir duruma düşürmez mi? Neden, deniyorsa okumayı sürdürelim. Lamı, cimi yok; onca insanı, bir de “pusu” kurarak öldürenlerin insan olmaları bir yana“hayvan” sayılmalarının bile söz konusu olamayacağını bilim insanı “J. Monod”, bütün dünyaca kabul edilebilir bir biçimde (bilimsel olarak) ortaya koymuş... Böylece terörü, teröristleri “kahpece ve kahpeler” diyerek “cinsiyet” bağlamında, “KADIN” üzerinden nitelendirmenin, adlandırmanın ne denli “haksızlık” olduğu açıkça belirmiş olmuyor mu? Ülkenin bu görünümü, bu durumu karşısında “yönetimin”, dahası her “üç erk”i de elinde tutan Cumhurbaşkanı’nın “istifa” etmesi, daha da uygun bir deyişle, topunun “erkekçe istifa(!)” etmeleri “pek” yerinde olmaz mı! Ne dersiniz? Fatma Şahin polemiği Gazetemiz yazarlarından Ayşe Yıldırım’ın dün yayımlanan “AKP FETÖ’cü başkanların kaçmasından korkuyor” başlıklı köşe yazısında CHP’nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun’un “Düşünün ki AKP’li Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’e bile vize vermemişler” ifadeleri üzerine bir açıklama yapan Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Şahin’in yurtdışına çıkışıyla ilgili olarak herhangi bir yasak bulunmadığını belirterek, Şahin’in geçen ekim ve kasım aylarında Kolombiya, Brüksel ve New York’ta çeşitli programlara katıldığını ifade etti. CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, belediye başkanlarına yönelik yasakların başladığı dönemde görüştüğü İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kendisine Fatma Şahin’in de yurtdışına çıkışına izin vermediklerini söylediğini aktardı. Torun, “Eğer verdilerse bu da ikiyüzlülüktür. Fatma Şahin’e izin veriyorlar Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’e izin vermiyorlar” dedi. 23 ARALIK 2016 SAYI: 33315 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06.45 06.28 06.49 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08.20 13.10 15.26 08.01 12.55 15.14 08.19 13.17 15.41 Akşam 17.48 17.36 18.04 Yatsı 19.15 19.02 19.26 Önce tanımına bir bakalım: Seferberlik, ülke ve toplum olarak, başta askeri güç olmak üzere devletin tüm güç ve kaynaklarının, savaşın gereksinimlerini karşılayacak biçimde hazırlanması, toplanması, düzenlenmesi ve kullanılmasına ilişkin tüm faaliyetlerin uygulandığı, hak ve özgürlüklerin yasalarla kısmen veya tamamen sınırlandırıldığı durumdur. Cumhurbaşkanı’nın geçenlerde yaptığı “milli seferberlik” çağrısı yukarıdaki seferberlik tanımından farklıdır. Cumhurbaşkanı’nın kast ettiği içerideki ve dışarıdan gelecek teröre ve teröristlere karşı toplum olarak teyakkuz durumunda bulunmak, terörizme karşı birlik ve beraberlik içinde dik durmak, savaşım vermektir. Ne var ki Türkiye gibi toplumu siyasal, ideolojik olarak kutuplaşmış bir ülkede bu türden bir seferberlik kolay değildir. HHH Türkiye’deki kutuplaşmanın kaynakları etnik ve mezhepseldir. Bir terör örgütü olan PKK’nin söylem ve hedefleri bir yana bırakıldığında Kürt çoğunluğu ve Alevi toplumu anayasadan kaynaklanan eşit yurttaşlık haklarından yoksun bırakıldıkları düşüncesindedirler. Buna örnek olarak anadilde eğitim ve cemevlerinin ibadethane olarak tanınmaması sorunlarının devletçe çözülmemesi ya da çözülmek isten Seferberlik memesi gösterilebilir. Ulusal/toplumsal seferberliğin baş koşulu ülkede ki siyasal, ideolojik, etnik ve inançsal farklılıkların ön kabulüdür. Toplumdaki “birlik, beraberlik, kardeşlik” duygusunun ve bilincinin gelişip pekişmesi ancak böyle mümkündür. İç ve dış terör tehdidinin panzehri temel hak ve özgürlüklerin alanlarını geliştirmek, demokrasiyi evrensel kural ve ölçülere göre kurup işletmektir. Ülkemizde ise bu süreç tam tersine işletilmekte, temel hak ve özgürlükler gibi demokrasi de iktidarın öngördüğü sınırlar içine hapsedilmektedir. yorum 13 HHH Türkiye, çağdaşlaşma açısından yüzünün Batı’ya dönük olması gereken, ama aynı zamanda coğrafi olarak bir Avrasya ülkesidir. Avrasya’nın merkezinde yer alan ve bölgesel bir güç olarak söz sahibi bir ülke olmak istiyorsa komşularıyla iyi ilişkiler kurmak, rejimlerinin siyasal ve ideolojik niteliklerine bakmaksızın Irak’la da, Suriye’yle de, İran’la da devletlerarası dostça ilişkiler geliştirmek zorundadır. Yakın ilişkiler içinde bulunduğu Suudi Arabistan’ın, Katar’ın despotik rejimlerine sesini çıkarmazken komşularının rejimlerine müdahil olmanın hayatta bir karşılığı yoktur. İki de bir Lozan’ı, Yunanistan’a ait olan on iki adayı gündeme getirerek en önemli Batı komşumuzu hırçınlaştırmanın hiçbir yararı yoktur. Türkiye, Irak gibi Suriye’nin işgalinin de emperyalist projeler olduğunu görmelidir. Ülkemiz, dışarıdan gelecek ve gelen terör tehditlerine karşı kendini ancak komşularıyla iyi ilişkiler geliştirerek güvence altına alabilir. Rusya ile düzelen ilişkiler bu yolda atılmış olumlu bir adımdır. Terör, ülkemiz için ciddi bir tehlikedir. Verilen karşı savaşımı başarıya ulaştırmak istiyorsak hamaseti bir yana bırakıp sorunun “ciddiyet” ile ele alınması gerekmektedir. ‘Jandarma cinayete dahildi’ Dink davasında sorgulanan Mülkiye Müfettişi Şükrü Yıldız, “Yazdığım her cümle bozuldu. Ben jandarmanın bu işe dahil olduğundan emindim” dedi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandı ğı davada çapraz sorgusu yapı lan Mülkiye Başmüfettişi Şükrü Yıldız, Trabzon Jandarma görev lileri ile ilgili raporun hazırlan ma sürecini anlattı. Jandarmanın o dönem belge akışını kapattığı nı belirten Yıldız, Albay Ali Öz’ün Yasin Hayal’in eniştesi Coşkun İğci’nin kod isimle söylediği jandarma CANAN COŞKUN astsubayını vermediğini, ancak yüz leştirme ile bu ki şiye ulaştıklarını söyledi. ‘Her cümlem bozuldu’ İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, cinayete ilişkin müfettiş raporunda Dink’in öldürüleceğine ilişkin haber notuna yer vermediği iddia edilen Yıldız’ın çapraz sorgusuna devam edildi. Yıldız, Trabzon Jandarma’yla ve İstanbul Emniyeti’yle ilgili raporların farklı raporlar olduğunu savunarak, “Jandarma raporunda 2 Jandarma müfettişinin de imzası var. Her cümle ve kelime üzerinde ayrılığa düştük. Yazdığım her cümle bozuldu. Jandarma raporu kaç defa yazıldı ve bozuldu bilmiyorum. Ben jandarmanın bu işe dahil olduğundan emindim. Ama onlar kesinlikle böyle düşünmüyorlardı. Jandarma evrak akışını kapatmıştı. Bu şartlar altında ortaya çıkmış bir rapordur” diye konuştu. Yıldız’a, bu raporda Trabzon Jandarma Komutanı Albay Ali Öz ve jandarma görevlisi Murat Akçay hakkında soruşturma izni neden istemediği soruldu. Yıldız, “Yalnız hazırlamış olsaydım daha farklı bir yola gidebilirdim. Ali Öz’ün bence sorumluluğu var ama asgari müşterekte buluşmak zorundaydık. Ama yine de başarıdır. Albaylarla çalışmadığınız için anlayabileceğinizi sanmıyorum. Bu hale getirdiğimize şükrettik” dedi. Hayal’in eniştesi olan Coşkun İğci’nin kod isimle bir astsubaydan bahsettiğini anımsatan Yıldız, “Komutan ‘böyle bir komutan yok’ diyor. Yüzleştirme yaptım. O kadar zorlandım ki. Hepsini bir salonda topladım. İstihbarat görevlilerinin listesini çıkararak yoklama yaptım. İğci gösterince ulaşabildik bu kişiye. Aşırı bir telaş gösterdiler. Pelitli bölgesinde anonslar yaparak ‘yabancılarla görüşmeyin’ dediler” diye konuştu. Yumruklu kavga çıkmış Yıldız, İğci’nin kendisine ‘Yasin silah almak için bana para verdi. Ben de paraları jandarmaya verdim. Seri numaralarını alarak tutanak tuttular’ dediğini söyleyerek, “Ama bu tutanağa da ulaşamadım. Jandarma arşivini inceleyemedik” dedi. Ali Öz ve Metin Yıldız’ın yargılanmasının yumruklu kavgaya sebep oldu Hrant Dink ğunu iddia eden Yıldız, “Kavganın ardından birileri albayın birileri de astsubayın arkasında durmuş” diye konuştu. Yıldız, ‘Dink cinayetiyle ilgili görevlendirilmenizde özel bir baskı oldu mu?” sorusuna da “Acil bir görevlendirme oldu. Mehmet Ali Bey’le çabuk hareket etmek durumundaydık, hatta havalimanında buluştuk” yanıtını verdi. Sorumluluk Güler’de Yıldız, Celalettin Cerrah ve Ahmet İlhan Güler’e yönelik ön inceleme raporuyla ilgili de “Burada Dink’in hayatına yönelik somut bir tehlike söz konusudur. Somut önlemlerle korunması gerekir. Devletin de yükümlülüğüdür bu. Burada İstanbul İstihbarat Şube’den talep gerekir Koruma veya TEM Şube Müdürlüğü’ne. Burada yetki ve sorumluluk Ahmet İlhan Güler’dedir. Cerrah’ın da emniyet müdürü olması nedeniyle genel bir sorumluluğu var. Çabucak yargı merciine gelmesi için Cerrah ve Güler’i seçtim. Oraya geçtikten sonra ilaveler veya çıkarmalar yapılabilir” dedi. l İSTANBUL Yargıtay’dan onama Katillere 10’ar yıl Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Eskişehir’deki Gezi ey lemleri sırasında 19 yaşın daki üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın dövüle rek öldürülmesi davasında, sanık polis memurları Mev lüt Saldoğan’a verilen 10 yıl 10 ay ve Yalçın Akbulut’a verilen 10 yıl hapis cezasını onadı. Sanık polis Hüseyin Ali İsmail Korkmaz Engin’e verilen beraat kararını bozan Daire, fırıncı Ebubekir Harlar’a verilen hapis cezası nı da az bularak bozulmasına hükmetti. Usul yönünden bozulmuştu Yargıtay tarafından daha önce usul yönünden bozulan, Ali İsmail Korkmaz’ın dövülerek öldürülmesi davasına ilişkin dosya, Kayseri 3. Ağır Ceza mahkemesince usul eksiklerinin giderilmesinin ardından yeniden Yüksek Mahkemeye geldi. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, sanık polis memuru Saldoğan’a verilen 10 yıl 10 ay, sanık polis memuru Akbulut’a verilen 10 yıl hapis cezası ile diğer sanıklara verilen hapis cezalarını onadı. Daire, üç fırıncının 6 yıl 8’er aylık cezalarının da onanmasına karar verdi. Fırıncı da asli fail Daire, sanık Ebubekir Harlar’a, “kasten yaralama sonucu ölüme neden olma” suçundan verilen hapis cezasını ise eksik ceza tayininden bozdu. Daire, Harlar’ın, “suçun yardımcısı” değil “faili” olduğuna karar verdi. Sanık polis memuru Hüseyin Engin’e verilen beraat kararı da bozuldu. Daire, Korkmaz’a sokakta kaçarken bacaklarına copla vurarak yaralaması nedeniyle yalnızca yaralama suçundan cezalandırılması gerektiğine hükmetti. Sanık polis memuru Şaban Gökpınar hakkındaki beraat kararları da onandı. Ali İsmail Korkmaz Dava Komitesi, kararla ilgili Anayasa Mahkemesi’ne gideceklerini söyleyerek, “Bu dava biz bitti demeden bitmez” açıklaması yaptı. l ANKARA/Cumhuriyet KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Ceza adil değil AKIN BODUR Yargıtay’ın Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını onaması üzerine Ali İsmail’in ağabeyi avukat Gürkan Korkmaz, kararı Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacaklarını sonuç alamazsa, AİHM’ye gideceklerini söyledi. ‘Kasten insan öldürme sabit’ Kararın adil olmadığını vurgulayan Korkmaz, “Görüntü ve dosyadaki raporlar ile diğer bilgi ve belgeler, oradaki eylemin çok bariz bir şekilde öldürme olduğunu gösteriyor. Sanıkların polis olmaları ve yaptıkları eylemin ölüme sebebiyet vereceklerinin bilincinde olduklarını düşünüyoruz. Kasten adam öldürme sabitken bu ceza adil değil. Zaten, Kayseri Savcılığı da itiraz etmiş ve müebbet hapis cezası istemişti. Kararı Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacağız ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar götüreceğiz. Hukuki mücadelemiz adil ceza verilene kadar devam edecek. Biliyoruz, verilen ceza Ali İsmail’i geri getirmeyecek ama vicdanımızın, adalet duygumuzun, kamouyunun adalet duygusunun tatmin edilme açısından bunun önemli olduğuna inanıyoruz” diye konuştu. l İSKENDERUN C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle