22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 17 Ocak 2016 KULTUR Sömestr tatilinde Shrek’le randevulaşıyoruz Shrek Müzikali, DreamWorks Theatricals, Broadway Entertainment Group FZ LLC ve NETworks Presentations, LLC’nin prodüksiyonuyla 22 Ocak7 Şubat arasında Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde sahneEDİTÖR: EVRİM ALTUĞ TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ lenecek. Etkinlik 22 şov boyunca her yaştan hayranını misafir edecek. 6 yaş sınırı olan müzikal, 10 konteynerlik dev seti, 60 kişilik kadrosu ve canlı orkestrasıyla orijinal dilinde ve Türkçe üstyazı ile izlenecek. kultur@cumhuriyet.com.tr Minik Serçe’nin veda gözyaşları Kariyerinin 40. yılını özel bir konser serisi ile karşılayan ‘minik serçe’ Sezen Aksu, önceki akşam İstanbul Maslak Volkswagen Arena’da verdiği ve terör olayları sebebiyle birkaç aydır ertelenmiş ilk “Sezen’li Yıllar” konseriyle alkışlandı. İlk bölümü Temmuz ayında düzenlenen ve birkaç ile de ulaşacak son konser serisinin ilk halkasında, sanatçı tüm dinleyicilerini dünden bugüne 40 yıllık bir yolculuğa çıkardı. 13 Temmuz 1954 doğumlu, asıl adı Fatma Sezen Yıldırım olan sanatçı, merhum imzalar Kayahan ve Uzay Heparı gibi dost yüzlerin de ekrana yansıdığı bu ilk konserinin sonunda, sevenlerine gözyaşlarıyla veda etti. Konserde, bu kararına itiraz eden hayranlarına “Beni sinirlendirmeyin, döndürüp döndürüp şarkılarımı dinleyin, yeter, 40 yıldır buralardayım” diyerek, üslubunca azar dolu bir yanıt da veren Aksu, Volkswagen Arena’yı dolduran müzikseverlerin karşısına her parçada ayrı bir hikâyeyle çıktı. Her bir hikâye, gösteri, ışık ve sahne şovu izleyicileri bambaşka dönemlere götürdü. Konserin son bölümünde, ressam Devrim Erbil’in İstanbul tablolarının yer aldığı bir video gösterimi de yapıldı. Sezen Aksu ayrıca ilk kez hayranlarının önceden kaydettiği videolara da sahnesinde yer vererek, onları sahnesine konuk etmiş oldu. Yapımcılığını Most Production’ın üstlendiği konserin koreografilerini Zeynep Tanbay, sahne ve ışık tasarımlarını Cem Yılmazer hazırladı. Serdar Altınçizme’nin de prodüksiyonda imza attığı konserin yönetmenliğini ise gazeteci Cüneyt Özdemir üstlendi. l Kültür Servisi 19 Dirilişle ölümler arasında... adı avı yaygınlaştıkça, dayanışma büyüyor... Cadı avını Kenan Evren bile bu boyutlara taşımamıştı. Televizyona çıkıp “Aydınlar Dilekçesi’ni imzalayan herkes vatan hainidir” diye ilan ettiği akşam Diyarbakır’daydım. Çocuklarım küçüktü ve telefonun öteki ucunda ağlaşıyorlardı. “Anne sakın eve gelmeye kalkma havaalanında hepinizi tutuklayacaklarmış” diyorlardı. Bugün çocuklarım yetişkin, kendi çocukları var. Yine telefonun başında “Anne sakın...” diye başlayan tümceler kuruyorlar... Ve o sırada telefondan çok uzakta bir çocuk daha öldürülüyor. Adı Ecrin. 2 yaşında... Aydınlar Dilekçesi’nden sonra kimse tutuklanmadı, evlere baskın yapılıp içeri alınmadı, sadece soruşturma... HHH Sahnede 200 kişiler. Borusan Filarmoni bu akşam Ankara, İstanbul takviyeli. Omuz başlarında dev bir koro Viyana Singakademie ve Konzerthaus Korosu... Müzik tarihinin belki de en karmaşık, en “çılgın”, en görkemli en “ulvi” eserlerinden birini, Mahler’in 2. Senfonisi’ni, şeytansı maestro Sacha Goetzel yönetiminde yorumluyorlar. İki solist, soprano Çiğdem Soyarslan ve mezzosoprano Elena Zhidkova, koro, orkestra ve şef, tanrıları Lütfi Kırdar’ın sahnesine çağırıyorlar. “Diriliş” senfonisini soluğumuzu tutup dinlerken, umudun direnişine, aydınlığın büyümesine, birlikteliğin, dayanışmanın coşkusuna tanıklık ediyoruz. Bu gece hiç bitmesin derken kornolarla kemanların sarmaş dolaş oluşunu, vurmalı çalgıların gümbürtüsünü bombalar ve bir top mermisi parçalıyor. Çocuklar öldürülüyor. Adı Büşra, 10 yaşında... Adı Dilan, 8 yaşında... HHH “Küçük tabut” diyor spiker. Benim gördüğüm bir kutu. Bayrağa sarılmış. Tabut görünmüyor. Sanki bir kutu... (Kutu deme, kötü çağrışımlar yapıyor. At kafandan ayakkabı kutularını.) İki polisin sırtında kuştüyü kadar hafif bir ölü çocuk... Adı: İrem... 4 yaşında... Adı... Evde kocaman bir kutu arıyorum: Ressam Rasin Arsebük, yıllar önce yaptığı bir Muhsin Ertuğrul tablosunu bana armağan etmişti. Gözbebeğim gibi titredim üzerine. Şimdi onu yeni açılan Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’ne bağışlıyorum. Tiyatro katına. Rasin’in iznini aldım. Nasıl sevindi anlatamam. Açılışa gelemedi. Yaşı 94. Artık eserini o tiyatroya giden herkes görecek... Evde kutu bulamadım. Sarıp sarmalayıp yolladım tabloyu. HHH Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nin açılışı heyecan vericiydi. 2 ayda orada bir mucize yaratıldı. Gidin görün! Konuşmamda şöyle bir şeyler söyledim: “Aydın olmanın suç sayıldığı... İlmin, bilginin, akademisyenliğin horlandığı ve lanetlendiği... Cehaletin ve şiddetin baştacı edildiği... Yürekten ve vicdandan gelen seslerin susturulduğu, cezalandırıldığı bir ortamdayız. ‘Çocuklar ölmesin’ demek kimilerinin tekelinde... ‘Kimi çocuklar ölmesin ama kimi çocuklar ölebilir’ zihniyeti egemen. Kana susamış cehaletten cesaret alarak, ‘Kanlarınızı oluk oluk akıtacağız, sonra da akan kanlarınızda duş alacağız...’ sözlerinin ağza alınabildiği... Hoyratlığın sınırsız, haksızlık ve hukuksuzluğun sonsuz olduğu bu ortamda... Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nin açılması ne müthiş bir nimettir! Evrensel ve çağdaş değerleri, niteliği çoğaltacak bir nimettir! Yaratıcılığın, coşkunun, dayanışmanın paylaşılacağı bir nimettir. Barış umudunu yeşertecek bir nimettir. Yani tıpkı Nâzım Hikmet’in kendi gibi, eseri gibi bir nimettir!” Ben bunları söylerken bir çocuk daha... Bir çocuk daha... Bir çocuk daha... C Aksu, sahneye veda kararına isyan eden hayranlarına ‘albümlerimi dinleyin’ diyerek anlamlı bir mesaj verdi. Nâzım Hikmet Vakfı yeni evine taşındı Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın yeni evi, Şişli Belediyesi’nin 2013’ten bu yana üzerinde çalıştığı yeni yapıda düzenlenen bir törenle kapısını açtı eyoğluSıraselviler Caddesi’nde 20 yıl kiracısı olduğu Hrisovergi Apartmanının “binanın depreme karşı riskli olduğu” gerekçesiyle boşaltılmasının ardından, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı, dün Nâzım Hikmet’in 114’üncü doğum gününde yeni yerinin açılışını yaptı. Şişli Belediyesi’nin Mayıs 2013’te başlayıp yapımını tamamladığı Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nin içinde bulunan vakıfın açılış gecesinde, kültür evi de ilk misafirlerini ağırlamış oldu. Vakıf Başkanı Rutkay Aziz, Başkan Vekili Tarık Akan, heykeltıraş Mehmet Aksoy, gazeteciyazar Hıfzı Topuz, oyuncu Orhan Aydın, Altan Erkekli, gazetemiz yazarı ve PEN Türkiye Merkezi Başkanı Zeynep Oral, ses sanatçısı Sema Moritz ve Amerikan Başkonsolosu Charles F. Hunter gibi isimlerin de katıldığı törenin onur davetlisi ise Nâzım Hikmet’in büyük aşkı Vera Tulyakova’nın kızı Anna Stepanova ve ailesi oldu. B Nâzım Hikmet Kütüphanesi Törende “Nâzım Hikmet Vakfı’yla yollarımızın kesişmesi, sadece onlar değil bizim için de büyük bir şans. Burasının Nâzım Hikmet’e yakışan, yaşayan ve hayat dolu bir yer olması için çalışacağız” diyen Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü’ye, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’ni İstanbul’a kazandırdığı için Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı tarafından teşekkür plaketi sunuldu. Ayrıca, Nâzım Hikmet Kütüphanesi’ne yaptıkları kitap bağışından dolayı Semih Balcıoğlu, Erdal Öz ailesi, Başak Coşkun, Kıymet Coşkun, Arif Keskiner, Elif Gönensay, Nurdan Arca, Nurgül Arıkan, Bilgi Üniversitesi Yayınları, Cem Yayınevi, Cumhuriyet Kitapları, İstiklal Kitabevi, MitosBoyut Yayınevi, Nesin Yayınları, Sözcükler Yayınevi, Türkiye İş Bankası Yayınları ve Yapı Kredi Yayınları gibi isim ve yayınevlerine teşekkür edildi. Törende açılış konuşmasını yapan Rutkay Aziz, “Neredeyse her gün bir tutukevine dönen bu güzelim Türkiyemizde bir büyük selamı da Silivri’deki Can’a ve Erdem’e, bir hürriyet şairinin doğum gününde gönderiyorum” dedi. Nâzım Hikmet’in onur üyesi olduğu PEN Türkiye Merkezi’nin Başkanı Zeynep Oral ise konuşmasında, aydın olmanın suç sayıldığı, akademisyenliğin horlandığı, şiddetin baştacı edildiği, çocuklar ölmesin demenin suç sayıldığı, haksızlık ve hukuksuzluğun sonsuz olduğu bir ortamda açılan Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nin “umudu yeşertecek bir nimet” olduğunu söyledi. Ardından mimar Metin Deniz, Anna Stepanova, Hıfzı Topuz ve Tarık Akan da birer konuşma yaptılar. Hıfzı Topuz konuşmasında Nâzım’ın adını taşıyan bu kültür sanat evinin “matem yeri değil, yaşayan canlı bir yer olması gerektiğini” söyledi. Konuşmalar sonrası sahne alan Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü’nün katıldığı açılış töreninde Vera Tulyakova’nın kızı Anna Stepanova’nın yanı sıra Rutkay Aziz ve Tarık Akan gibi isimler de hazır bulundu. Vakıfta, Nâzım’ın özel eşyaları da sergilenecek. Nâzım Hikmet Korosu Fazıl Say’ın Nâzım Hikmet Oratoryosu’ndan parçalar seslendirirken, Altan Erkekli Nâzım Hikmet’in ‘Otobiyografi’, ‘Vatan Haini’, ‘Akrep Gibisin Kardeşim’ isimli şiirlerini okudu. Ardından vakıf kurucularından piyanist ve besteci Timur Selçuk, Nâzım şiirlerini seslendirdi. Selçuk’un kızı Mercan Selçuk da babasının “Münir Nurettin Selçuk’tan Nâzım’a armağan” olarak sunduğu ‘Aziz İstanbul’ şiirinin bestesinde dansıyla babasına eşlik etti. Program, tören sonrası kokteylle devam etti. Kurumda şairin özel eşyalarının bulunduğu bir anı salonu, 150 ve 300 kişilik iki ayrı çok amaçlı salon, sergi alanı, Nâzım Hikmet Kütüphanesi, çocuk atölyeleri, üç adet kulis ve bir reji odası yer alıyor. Bilgi için: www.sisli.bel.tr / www.nazimhikmet.org.tr l Kültür Servisi Merih Aşkın “Terennüm” (Kalan Müzik) işisel menkıbesini albümlere dökmeye kararlı genç bir müzisyen Merih Aşkın. Sesiyle Cengiz Özkan’ın sazıyla Erkan Oğur’un kesişim kümlerinden oluşmuş divane. İlk albümü “Siret” geleneksel bir çalışmaydı. Türküleri formunu bozmadan, özüne müdahale etmeden yorumlarken caza göz kırpıyordu. İki yıl sonra çıkan “Terennüm”, cazla birlikte tüm modern soundlara kapısını sonuna kadar açıyor; Tigran ve Avishai Cohen gibi etkiler altında daha yüksek bir müzikaliteyle konuşuyor. Son beş yıl içinde bestelenmiş buradaki parçalar; bir caz dörtlüsü temel K alınarak düzenlenmiş hepsi. Ardından ihtiyaca göre renk sazları eklenmiş: kemençe, klarnet, trompet gibi. Özellikle Koray Üsgülen’in keyifli piyano soloları ile Ghassan Abu Haltam’ın cıvıltılı klarnet nameleri de en az Merih’in kendisi kadar tınlayarak yükseliyor. Ermeni ağıtı “Gulo” haricinde tamamı kendi bestelerinden oluşan sözsüz albüm “Terennüm”. “Prolog” ile açılan “Epilog” ile kapanan repertuarı ile, bir sinema filminin kurgusuna benzeyen bir akışı var. Temel duygusu hüzün, ana fikri her şeyin geçici olduğu. Birinciyi Merih’e hissettiren şey, yaşadığı toplumun bireye verdiği acılar, ikincisi insanın faniliği. ıbrıslı müzisyenler giderek ilginç işler çıkarıyor. Önümüzdeki yıllarda muhtemelen hoş bir ekol olarak camiadaki yerlerini sağlama alacaklar. Son kanıt ilk albümü “Fingerprints”i çıkaran piyanist Tolga Erzurumlu. Müzik desteği konusunda aileden şanslı olan Tolga’nın aldığı eğitim nedeniyle sağlam bir altyapısı ve bazı başarı ödülleri var. Albümü ise geçmişin hakkını ziyadesiyle veriyor, zira yıllarca biriken müzikal tecrübesinin ilk muhasebesi. “Fingerprints” albümünde hem müzik tarihinin (Summertime, Giant Steps, Light My Fire gibi) dev eserlerine, hem de dört adet kendi parçasına yer veren K Tolga Erzurumlu ‘PEN Türkiye’den Fayad “Fingerprints” (A.K. Müzik) için okuma nöbeti Tolga, geçmişe modern çizgiler atarak bakıyor yorumlarında. Bilhassa vocoder kullandığı parçalarda elektronik dönemindeki Herbie Hancock’ı ve Robert Glasper’ın sofistike tutumunu bir arada görmek mümkün. Albümün adının altından alnının akıyla çıkmasını biliyor. Parmak izlerimizin benzersizliği gibi, burada sanatçıyı özel kılan bazı izler yok değil. Büyük kalabalıklar içinde yaşıyor olsak da, bireyin farklarını ve kişisel özelliklerini vurguluyor. Aslında bu vurgu Tolga’nın albümünün üzerine kurulduğu müzikal anlayışında altını çiziyor. Ciddi, tutkulu, hafif de içe kapanık ve kesinlikle övgüye değer. muratbeser@muratbeser.com Suudi Arabistan’da hapiste tutulan Filistinli şair ve küratör Eşref Fayad için yapılan iki günlük ‘Eşref Fayad’a Özgürlük’ okumasına PEN Türkiye Merkezi de katıldı. 3 PEN Yönetim kurulu üyesi, Halil İbrahim Özcan, Tülin Dursun ve Tarık Günersel, 12 ve 13 Ocak’ta, dünyanın çeşitli PEN merkezlerindeki gibi, etkinliğe destek verdi. Girişim vesilesiyle bir de mesaj okundu. Mesajda şunlar kaydedildi: “Fayad Müslüman olduğunu, dinden çıkmadığını, ama eleştirel tavrından ötürü suçlandığını açıklamıştır. Ayrıca, bir dine girmek ya da girmemek ya da bir dinden çıkmak özgür ve eleştirel akıl, vicdan ve irade meselesidir. Suç olamaz. İdam cinayet olur. Yaşasın Şair Eşref Fayad! Yaşasın özgür ve eleştirel akıl!” Benzer bir destek, daha önce de Türkiye Yazarlar Sendikası’nca gündeme getirilmişti. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle