21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 16 Ocak 2016 KULTUR Savaşı yaratanlar lâyığını bulacak EDiTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ [email protected] Türkçede yazılmış belki de en güzel şiirlerin şairi Nâzım Hikmet’in 114’üncü yaşı için karanfiller bırakıldı, vaktiyle Türkiye’den ayrıldığı Tarabya sahiline. Nâzım’ın büyük aşkı Vera’nın kızı Anna Stepanova da oradaydı 17 NÂZIM HİKMET’İN MANEVİ KIZI ANNA STEpANoVA: lkenin bir ucundan ölüm haberleri gelir, insanlar aylarla ifade edilen süredir sokağa çıkma yasağı altında yaşamaya çalışırken, dün dünya şairi Nâzım’ın 114’üncü yaşını kutlamak için, karanfiller bırakıldı denize umut diye Tarabya sahilinden. Eniştesi olan yazar Refik Erduran’ın yardımıyla 17 Haziran 1951’de Nâzım Hikmet’in Türkiye’den ayrıldığı noktadan. Sıraselviler’deki binasından çıkartılan ve dün akşam Okmeydanı’ndaki yeni yerinin açılışını yapan Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı Rutkay Aziz, “Hürriyete, demokrasiye, barışa hasret olduğumuz şu günde onu yürekten selamlıyorum. Neredeyse her gün bir tutukevine dönen bu güzelim Türkiyemizde bir büyük selamı da Silivri’deki Can’a ve Erdem’e, bir hürriyet şairinin doğum gününde gönderiyoEZGİ ATABİLEN rum” dedi ve Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, “Edirne de bizim. Diyarbakır da bizim. Orada ölen çocuklar da bizim” sözleriyle özgürlük, adalet ve barış vurgusu yaparken, çocuklar denize karanfillerini bırakıyorlardı. Tören sonrası bir tekneyle Nâzım’ın Karadeniz’de Rumen şilebi Plehanov’a binişine varan Türkiye’den ayrılış rotasını Boğaz’ın çıkışına dek izledik. Nâzım’ın büyük aşkı Vera Tulyakova’nın kızı Anna Stepanova da kızı, damadı ve torunuyla birlikte aramızdaydı. Nâzım o henüz 9 yaşını bitirdiğinde doğum günü hediyesi niyetine yazdığı şiirde “hep temiz yürekle yaşa” diye nasihat ettiği Anna’nın gözleri temiz yüreğinin bir aynası sanki. Nâzım sorulduğunda, Nâzım’ı konuştuğunda ışıl ışıl parlayan mavi gözleri yaşla doluyor. “Nâzım Hikmet’in hikâyesi bizim hayatımızın da hikâyesi. Biz onun yaşadığı ve öldüğü evde yaşıyoruz hâlâ. Onun resimleri, onun eşyaları arasında” diyen Anna’yla, Nâzım’ın ‘Anuşka’sıyla dar vakitte samimi bir sohbetin içine giriyoruz... n Bugün burada olmak size neler hissettiriyor? Çok seviyorum bu yüce şehri. Benim için Boğaziçi yeryü Ü Anna Stepanova (sağda), kızı, damadı ve torunuyla birlikte. zündeki en güzel yerlerden bir tanesi. Biz evimizde Nâzım Hikmet’in çalışma odasını korumayı sürdürüyoruz. Onun dergilerden kestiği fotoğrafları, resimleri asıyoruz, saklıyoruz. Evimizde katlamalı, uzun bir Boğaziçi panaroması vardır. Bir Nâzım Hikmet’in zamanı bir de şimdiki yaşadığımız zamanı gösterir. Annem de 24 sene önce İstanbul’u ziyaretinden geldiğinde bana neler hissettiğini anlatmıştı. Şimdi onu daha iyi anlıyorum. Bütün İstanbul’u Nâzım’la birlikte gezdiğini söylemişti. İleride torunum Arkadii büyüyecek ve elbette ki Nâzım’ı bilecek. Çünkü evde hep onun portreleri var. Biraz daha büyüdüğü zaman ona Nâzım Hikmet’in kim olduğunu anlatacağız. Büyükninesi Vera’nın kitabını ve Nâzım şiirlerini okuyacak. Bizim ailevi geleneğimiz böyle devam edecek. Nâzım hep ailemizin içinde olacak. tiğimizde 11 yaşındaydım. Benim için çok acılı bir dönemdi. Ölmüş birini bile yaşayan benden daha çok sevdiğini görüyordum. Gördüm ve anladım ki, annem için onsuz olmak çok zordu, ağırdı. Annem için Nâzım evde yaşamaya devam ediyordu. Ona hep yardım ettiğini düşünüyordu. Ve hatta bazen Nâzım’ın kendisine gücendiğini, kızdığını... Hep böyle paralel bir yaşamı vardı annemin. Sürekli kabrine gidip onunla konuşuyordu. ‘Türkler yüzünü gizlerdi’ n Vaktiyle uzaklaştırıldığı, kitaplarının yasaklı olup yakıldığı bir ülke burası. Şimdi aynı ülkede bu kadar değer görüyor olması tezatlığı karşısında neler hissediyorsunuz? Zaman değişiyor. Eskiden Nâzım’ın kabrine çok az Türk gelirdi. Yüzlerini saklayarak gelirlerdi mezarlığa. Çünkü o zaman Büyükelçilik Nâzım’ın mezarına gelinmesini önermezdi. Ama zaman değişti. Şimdi bütün Türkler Nâzım’ın mezarını ziyaret ediyor, Büyükelçilik de dahil. Bizim geleneklerimize göre ailelerimizin mezarlarının bakımlarını kendimizin yapması lazım. Ben arada gidiyorum, mavi boncuklar, şiirler, çiçekler, paralar görüyorum Nâzım adına mezarına konulmuş. Annemin kabri de orada, oraya da çiçekler bırakıyorlar. n Şu an ülkenin Güneydoğusu’nda bir savaş ortamı var. Barış istiyoruz diyen akademisyenler mesleklerinden uzaklaştırılıyor, haklarında soruşturmalar açılıyor. Nâzım Hikmet şahit olsa bu yaşanılanları nasıl görürdü? Bunu gerçekten bilemem. Eğer bu durum bana acı veriyor, ağır geliyorsa, Nâzım’a ne derece ağır gelirdi, düşünemiyorum bile. Nâzım hayatı sevdi, insanları sevdi. İstedi ki, herkes mutluluk, sevinç ve huzur içinde yaşasın. Bunlar ne kadar fazla olursa bizim hayatımız da o kadar iyi olacak diye düşündü. Bana öyle geliyor ki, adlar, hikâyeler, tarihler sürekli değişiyor. Savaşı yaratanların hepsi eninde sonunda layığını bulacak. Nâzım Hikmet, Abidin Dino ve Vera Tulyakova bir arada. ‘BİRİSİ ONA ‘BABA’ DESİN İSTEDİ’ “Bir sabah kahvaltı ediyorduk. Ben ona Nâzım Amca derdim. Bana “Anuşka bana baba desene” dedi. Ama annem çok keskin bir şekilde, “Anna’nın bir tane babası var” diye yanıt verdi ona. Çünkü annem babamdan ayrılmıştı ve belki de kendini babama karşı suçlu hissediyordu. Ben Nâzım’ı çok sevmiştim. Annem de kendi babamla ilişkim bozulmasın istemişti belki de. Nâzım, kendi oğlu Memet’ten ‘baba’ lafını işitemiyordu. İstedi ki belki, birileri ona ‘baba’ desin. Onunla babakız gibiydik. Annem ve Nâzım için çocuk yapmak zor bir karardı. Zaten ikisinin de çocuğu vardı. Sanıyorum zamanı birbirleriyle geçirmek istediler. Nâzım’la bu konuda hep konuşurlardı. Nâzım’ın oğlu Memet’le iletişimimiz yok şu anda.” “B Yayıncılar da barış için bir araya geldi ğız!” diyerek sözlerini bir araya taşıdı. İlgili metne şu an için imza veren yayıncılar, şöyle sıralanıyor: Agora, Alef, Aram, Aras, Avesta, Ayizi, Aykırı, Ayrıntı, Barış İlhan, Belge, bgst, Bulut, Can, Cem, Ceylan, Dedalus, Dipnot, Encore, Epos, Epsilon, Evrensel Basım Yayın, Güldünya, Habitus, Herdem, Hit, Islık, İletişim, İthaki, Kalkedon, Kıbrıs Khora, Kolektif, Kök, Literatür, Metis, Morışık, Norgunk, NotaBene, Notos, Omega, Otonom, Paloma, Pan, Pencere, Sanatatak, Say, Sel, Siren, Sorun, Varlık, Verita, Versus ve Yordam. l Kültür Servisi arış İçin Akademisyenler İnisiyatifi”nin yayımladığı bildiri sonrasında imzacı akademisyenlere yönelen yoğun tehdit, baskı ve gözaltılara tepki göstermek, düşünce, ifade ve yayınlama özgürlüğünü baltalayan baskı ortamının sona ermesi talebini seslendirmek amacıyla “Barış İçin Yayıncılar” adlı bir girişim oluştu. “Barış İçin Yayıncılar” girişiminin hazırladığı ve imzaladığı metne paralel olarak, sosyal medyada da #BarışİçinYayıncılar hashtag’i ile bir kampanya başlatıldı. Yayıncılar, “Biz de bu suça ortak olmayaca n Ondan söz ederken gözleriniz yaşla doluyor hep. Nasıldı ilişkiniz? (Gözleri dolarak) Nâzım Hikmet yaşamıma girdiğinde 8 yaşındaydım. Bugüne kadar da hep hayatımın içinde Nâzım. Elbette ki o benim ailemden biri. Biyolojik babam olmasa da aramızda kan bağı var sanki. Bir şey daha söylemem lazım. Ben onu hiçbir zaman annemden kıskanmadım. Ama Nâzım öldükten sonra, neden annem Nâzım’ı benden çok seviyor diye düşündüm. Nâzım’ı kaybet ‘Annem ölü Nâzım’ı benden çok seviyordu’ İki çatı altında sanat tarihine seyahatler İstanbul Bilgi Üniversitesi ve İstanbul Modern’de başlayacak sanat tarihi seminer ve atölye programları, meraklıları bu alanın türlü bilinmeyenleriyle baş başa getirecek stanbul Bilgi Üniversitesi’nin (İBÜ) yaşam boyu eğitim merkezi Bilgi Eğitim, UNESCO’ya bağlı Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği’nin AICA’nın Türkiye birimi (AICATR) ile birlikte hazırladığı programla günümüz sanatını anlamak isteyen sanatseverlere kapılarını açıyor. Üniversitenin Eyüp’teki Santral Kampusu’nda 20 Şubat19 Mart tarihleri arasında düzenlenecek beş haftalık Sanat Tarihi Seminerleri’yle modern ve çağdaş sanat karşılaştırmalı olarak incelenirken, 19’uncu yüzyıldan bugüne Batı Sanatı’nın dönemleri, değişen estetik kaygıları, sanat, sanatçı ve izleyici arasındaki ilişkinin nasıl dönüştüğü de ayrıntılı olarak ele alınacak. Seminer programında 20’nci yüzyılın ilk yarısına kadar modern sanat kronolojik olarak anlatılırken postmodernizm dönemi de tematik olarak işlenecek. İ Anna Stepanova, Tarık Akan ve Rutkay Aziz dün Tarabya’daydı. Suriyeli mültecilere bağımsız filmler Festivalde 25 yaşındaki İranlı öğretmen Haniah’nın hikâyesini anlatan ‘Cennet’ filmi de gösterilecek. 18 Şubat’ta yola çıkacak 15’nci !f İstanbul bağımsız film festivali bünyesindeki, Anadolu Kültür danışmanlığındaki ‘alternatif film dağıtım ve paylaşım’ projesi !f2, bu yıl Abu Dis’ten Girne’ye 50 farklı noktaya ulaşacak. İş Bankası Maximum Kart ve İş’te Üniversiteli imzasının yanı sıra, Mediatriple’ın sağlayacağı altyapı ile gerçekleşecek etkinlik, festival coşkusunu 33 şehre taşıyacak. 1828 Şubat arasında İstanbul, 36 Mart arasında ise Ankara ve İzmir’de yapılacak etkinlik bünyesinde Gaziantep’te yedi, Şanlıurfa’da iki farklı noktada da Arapça altyazıyla Suriyeli mültecilere özel gösterimler gerçekleşecek. Etkinlik, !f2, !f İstanbul’un festival salonlarını Türkiye’de 27 şehrin yanı sıra Abu Dis, Girne, Gümrü, Kudüs, Erivan ve Ramallah’a taşıyacak. Gösterimlerin ardından İstanbul’da yönetmenlerle yapılacak söyleşiler internet üzerinden canlı yayımlanacak. Bilgi için: www.ifistanbul.com Uzman isimler Programda yer alan bazı konu başlıkları arasında; Sanayi Devrimi, Fotoğraf Sanatı ve Modernizm, Empresyonizm ve Post Empresyonizm, ResimHeykelMimarlık, Avangard Sanat Akımları, Fransa ve Amerika Odaklı Soyut Dışavurumculuk ve II. Dünya Savaşı’ndan Sonra Sanat ve Çağdaş Sanat Alanını Belirleyen Unsurlar yer alacak. Seda Yavuz, Burcu Pelvanoğlu, Nilgün Yüksel, Fırat Arapoğlu ve Osman Erden’in eğitmenliğini yapacağı programın ücreti ise 600 TL olarak belirlendi. Kurum çatısında ‘Yaşam Boyu Eğitim Merkezi’ olarak hizmet veren Bilgi Eğitim, bireysel, kurumsal ve profesyonel gelişime yönelik eğitim programları sunuyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Santral ile Dolapdere kampuslarında ve yeni açılan Kozyatağı eğitim merkezinde gerçekleştirilen eğitim programlarında alanlarında uzman isimler ve akademisyenler eğitim veriyor. AICATR diğer taraftan, 22 Mart ve 8 Haziran arasında da İstanbul Modern’de Modern ve Çağdaş Sanat tarihi ile, Türkiye’de 1980 Sonrası Çağdaş Sanat konusunda iki ayrı Atölye Modern programı için destek verecek. Bu programlarda, Doç. Dr. Burcu Pelvanoğlu, Prof. Dr. Uşun Tükel, Öğr. Gör. Fırat Arapoğlu ve Yrd. Doç. Dr. Osman Erden sanat meraklılarıyla bir arada olacak. Bilgi: 0216 411 06 88 / 0212 334 73 84 l Kültür Servisi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle