28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 3 Eylül 2015 EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: BAHADIR AKTAŞ haber 7 nkara sıcak. Hava da gündem de... Gündüzü de hareketli gecesi de... Seçim hesapları, adaylık kulisleri, ülkenin içinde bulunduğu şiddetin yarattığı ortam başlıca kaygılar. Ancak yavaş da olsa giderek derinleşen başka bir risk de var: Ekonomi. Bir yanda büyümeye yönelik riskler. Yüzde 2’nin bile altında kalabilir ülke. Eğer büyüyemezse işsizlik büyür. Diğeri de kur riski. 3 TL’ye dokunan, şimdi 2.82290 arasında dans eden bir dolar/TL var. Dolardaki artış başta Anadolu’daki küçük ve orta boy işletmeler için endişe verici. Çünkü dolar cinsinden borçları var. Bir yandan ABD Merkez Bankası Fed’in er ya da geç faiz artıracak olması, öte yandan ülkenin içinde bulunduğu siyasi riskler, kurun daha da yukarı taşınabileceğini düşündürüyor özellikle yabancı yatırımcıya. Önceki gün ABD’li A üçüncü seçim olur, dolar 4 Tl’yi zorlar yatırım bankası Morgan Stanley’in, dolar/TL kuru tahminini 2015 yılının 4. çeyreği için 2.95’ten 3.00’e yükseltmesini, daha da vahimi 2016’nın 2. çeyreği için ise 3.63’ten 3.85’e çıkarmasını bu veriler ışığında okumak gerekir. Ama tabii “yazı yazarken” çok kaynağa danışmak gerekir. Ben de bunu yaptım. Siyasete ve ekonomi bürokrasisine yakın kaynağıma telefon açtım. Dedim ki: “2016 baharında 3.85 nereden çıktı?” Dedi ki: “Önce 19 Mart’ta kendi yazdığın yazıyı hatırla...” Hemen açtım yazıyı önüme. Bir işadamıyla yediğim öğle yemeğinden sonra şöyle yazmışım: “Yabancılarla iş yapan bir arkadaşım anlattı. Önümüzdeki dönem Türkiye’de dolardaki hareketliliğin artabileceğini öngörüyor. Bu hareketlilik ABD Merkez Bankası’nın kararları dışında bir tahmini içeriyor. O arkadaşım geçenlerde önümüzdeki kısa sürede doların gelebileceği yer ile ilgili 4 TL’lik bir opsiyon işleminden bahsetti. Sen ne diyorsun, bu rakam ülkeyi sallar, ancak bir savaş ortamı doları buraya çıkarır, sebebi ne, diye sordum. O da ‘Türkiye için olumsuz senaryolar bu ara alıcı buluyor. Bunların bir kısmı spekülatif olabilir ama yaşanan olay gerçekten endişe verici’ dedi.” Bu yazıyı yazdığım günlerde ülkede hemen hiç kimse şiddetin yeniden tırmanabileceğine ihtimal vermiyordu. Kaynağıma “Ne fena, yazdığım felaket yazısının doğru çıkması üzdü beni” dedim. Ve ekledim: Peki 2016 baharında kuru tekrar ne sıçratacak? “Bak” dedi kaynak, “Eğer ertelenmezse 1 Kasım’da seçim var ya... İşte onda da ‘7 Haziran benzeri bir tablo çıkar, Türkiye 2016’da 3. bir seçime gider’ diyenlerin sayısı artıyor. Bu senaryoda başka endişe verici güvenlik detayları da konuşuluyor ama moralini bozmayayım...” Telefonu kapattım. Televizyonda Selahattin Demirtaş’ın “Doğu’da seçim şartları yok, erteleme olabilir” demecinin altyazısı geçiyordu. İçim sıkıldı. Erdoğan’ın Uçağından İçişleri Koltuğuna... eçici seçim hükümetindeki bağımsız bakanları irdeledikçe, altından Çapanoğlu çıkıyor. Örneğin İçişleri Bakanı Selami Altınok. Önce apar topar Aksaray Valisi yapıldı, ardından da İstanbul Emniyet Müdürü. Önceki Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, 1725 Aralık yolsuzluk, usulsüzlük ve rüşvet iddiaları ile ilişkili soruşturmayı engellemede beklenen başarıyı(!) gösterememişti. Özellikle de kendisine sonradan bilgi veren çalışma arkadaşlarına “Haklısınız” dediği duyulunca ipler tümden koptu. Başbakan Erdoğan uçağını gönderdi. Aksaray Valisi, Selami Altınok, özel yolcu olarak uçağa bindi ve Atatürk Havalimanı’na İstanbul Emniyet Müdürü olarak indi. Hemen gereken yapıldı. Mahkeme kararları ve savcıların emirleri yerine getirilmedi. Alınan öteki önlemlerle de takipsizlik kararı çıkarıldı. AKP’nin en başarılı(!) olduğu konulardan biri de cezalandırma ve ödüllendirme. Altınok, sıralı amirlerini de geride bırakarak tepeye çıktı ve bağımsız bakan oldu. Bağımsız Basın İlan Kurumu’nu AKP yandaşı yapan Başbakanlık bürokratı da vali yapılmıştı. Cezalandırılanlar ise başta asker ve polisler olmak üzere binleri aşıyor. HHH Özel radyo ve televizyonlar anayasaya aykırı ve yasasız yayına başladıkları için alelacele çıkarılan yasa nedeniyle koruma altında değiller. Bir yandan RTÜK, öte yandan Başbakan ya da görevlendirdiği bakanın sıkı denetimi altındalar. Ama gazeteler öyle değil. Uygulanmasa da hem anayasada hem de Basın Yasası’nda güvenceleri var. Basın Yasası yapılırken Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin önerisiyle şu madde yasaya eklendi ve yürürlüğe girdi. “Süreli yayın sahibi, sorumlu müdür ve eser sahibi, bilgi ve belge dahil her türlü haber kaynaklarını açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz.” Madde gazeteleri siyasal iktidarların hışmından korumak için önerilmişti. Doğal olarak yargıyı da bağlıyordu. Nitekim bir askeri savcı, Nokta dergisinden belge istemiş, üstelik de “Göndermezsen gelip alırım” demişti. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin uyarısıyla madde anımsatılınca vazgeçmişti. O dönem, Cemaat’e yakın yayın organlarının “askeri vesayet” diye nitelediği dönemdi. Şimdiyse ileri demokrasi sürecindeyiz.(!) HHH İlginç bir dönemden geçiyoruz. Sık sık Alman rahibin sözlerini anımsatan, arada “yanlıştan dönmek erdemdir” diyenler ayağa kalkmışlar “Vay o holding geçmişte şunları yapmıştı. Nasıl savunursunuz!” diyorlar. Ve asıl sorunun demokrasi ve basın özgürlüğü olduğunu görmezden geliyorlar. HHH Cumhurbaşkanı Erdoğan şehit tabutunun başında politika yapınca çok kızmıştık. Anladım ki bu bir kimlik ve kişilik yansıması imiş. Bir bakan ve politikacı eskisi de Akyaka Camisi’nin musalla taşındaki, Türkiye’nin en saygın edebiyatçısı, gazetecisi Oktay Akbal’ın tabutu başında aynı yöntemi uyguladı. “Bunları söylemeye mecburum” diye başladığı konuşmasında yalanlarını sıraladı. Söyledikleri öyle gerçek dışı ve ipe sapa gelmez şeylerdi ki, kendisini gaza getiren gazetede bile yer bulmadı. Konuyu daha ayrıntılı yazacaktım ama gazetecilik meslek örgütlerinin dayanışma çağrıları nedeniyle erteledim. G Zabıt kâtibinden bilirkişi BUnU DA GÖRDüK! Dink davasında TÜBİTAK ‘personel yok’ deyince ‘zabıt kâtibi’ bilirkişi oldu. Kâtip yanlış kişiyi inceledi! gos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilmesiyle ilgili dava dosyasında akıl almaz bir atama yaşandı. Mahkemenin cinayetin işlendiği sırada sanık Ogün Samast’ın arkasından geldiği ileri sürülen kişinin sanıklardan Osman Hayal olup olmadığının tespiti ile ilgili TÜBİTAK “bilirkişilik yapabilecek ehliyette personeli” bulunmadığını bildirdi. CANAN Bu yanıt üzerine görüntüCOŞKUN leri inceleme işi İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde zabıt kâtipliği yapan Murat Güngördü’ye kaldı. Zabıt kâtibi bilirkişi Güngördü, hazırladığı ilk raporda (24 Ağustos 2015) görüntülerdeki yanlış kişiyi inceleyince 1 Eylül 2015 (iki gün önce) tarihli ikinci bir rapor daha hazırlamak zorunda kaldı. Kâtip her iki raporda da söz konusu kişinin Osman Hayal olup olmadığı ile ilgili herhangi bir bilgiye yer veremedi, sadece görüntüleri kâğıda geçirmekle yetindi. Dink davasına bugün yapılacak duruşmayla devam edilecek. Dink cinayeti davası 8. yılına girer A İlk raporunda Osman Hayal diye yanlış kişiyi (üstte daire içinde) inceleyen bilirkişi kâtip, ikinci raporu da önceki gün hazırlamak zorunda kaldı. ken dosyada hâlâ olay günü cinayetin faili Ogün Samast’ın arkasından gelen kişinin Osman Hayal olup olmadığı muamması yaşanıyor. Yaklaşık 1 yıl önce davanın görüldüğü İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi TÜBİTAK’ın konu ile ilgili rapor hazırlaması yönünde ara karar oluşturmuştu. TÜBİTAK BİLGEM’den mahkemeye ‘Hayal’ hayal oldu! gelen yazı başka skandalı günyüzüne çıkardı. TÜBİTAK mahkemeye yolladığı yazıda, “Sözleşmeler ile bağıtlanmış ve gecikmesi halinde cezai yükümlülükleri olan milli kritik projelerimizin yoğunluğu sebebi ile istenen bilirkişiliği yapabilecek ehliyetli personelemiz bulunmadığından talebinize olumlu cevap verilememektedir” dedi. Mahkeme bu gelişme üzerine rapor hazırlaması için görüntüleri İstan bul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde zabıt kâtipliği yapan Murat Güngördü’ye verdi. Güngördü 24 Ağustos 2015 tarihli bilirkişi raporunda görüntülerde yanlış kişiyi inceleyince yeni bir rapor daha hazırladı. Kâtip bu raporu da 1 Eylül 2015 tarihine yetiştirdi. Ancak her iki bilirkişi raporunda da mahkemenin tespitini istediği kişinin Osman Hayal olup olmadığıyla ilgili hiçbir bilgi yer almadı. l İSTANBUL CİNAYET SANIĞI YAZAR OLUNCA Mumcu ailesi tepki Başbakanlık o genelgeyi yalanlamadı, Cumhuriyet’i suçladı gösterdi G atledilen yazarlarımızdan Uğur Mumcu’nun ailesi, UMUT Davası tutuksuz sanığı Selahaddin Eş’in (Çakırgil) 35 yıl sonra Türkiye’ye dönüp Star Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapmasına tepki gösterdi. Aileden yapılan açıklamada, “Bizler, ailesi olarak Uğur Mumcu cinayetinde yer alan tüm terör örgüt ve yapılanmalarının ve onları koruyan ve gözeten sistemin de tüm bağlantılarıyla ortaya çıkmasını da talep ediyoruz” denildi. Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu, kızı Özge Mumcu Aybars ve oğlu, gazetemiz yazarı Özgür Mumcu tarafından yapılan açıklama şöyle: “Uğur Mumcu davası sanığının son yasa değişikliğiyle tutuksuz yargılanma güvencesiyle Türkiye’ye gelmesi, ‘Erdoğan başta olmak üzere, çevresindeki çekirdek kadroyu genel hatlarıyla kendi değerlerime en yakın insanlar olarak görüyorum’ diyerek yakın durduğu çevreyi beyan edip ve iktidara yakın bir gazetede köşe edinmesi her anlamda dikkat çekicidir. Cinayet sanığı olunsa dahi iktidara yakın gazetelerde köşe sahibi olunması ama iktidara muhalefet eden her kesimin maddi baskı, işten çıkarılma, ceza davalarıyla karşılaşması da bu olayın başka bir yüzüdür. Bizler, ailesi olarak Uğur Mumcu cinayetinde yer alan tüm terör örgüt ve yapılanmalarının ve onları koruyan ve gözeten sitemin de tüm bağlantılarıyla ortaya çıkmasını da talep ediyoruz. Hukuk mücadelesiyle geçen 22 yılın ardından yine hukuki mücadelemize devam edeceğimizi de beyan ederiz.” l İSTANBUL/Cumhuriyet ‘GİZlİ’ DEğİl ApAçIK ‘OHAl’ Başbakan Davutoğlu’nun imzasıyla 5 Ağustos’ta 81 ilin valisine gönderilen genelgede Başbakanlık Koordinasyon Merkezi’nin kurulduğu belirtildi. K azetemizin dün manşetten duyurduğu; hükümetin, 81 il valiliğine, Emniyet, Jandarma, Başsavcılık ve MİT’e gönderdiği tüm yurtta “fişleme” yetkisi veren genelge kamuoyunda büyük yankı buldu. Genelgenin varlığını yalanlayamayan Başbakanlık, Cumhuriyet’i “manipülatif” haber yapmakla suçladı. Başbakanlık, dün gün gazetemizin “Gözaltındayız” başlığıyla manşetten verdiği ve “Türkiye tarihinin hükümet eliyle yapılan en kapsamlı fişleme ağı”yla ilgili haberi üzerine açıklama yaptı. Açıklamada “Bazı basın ve yayın organlarında çıkan haberler” ifadelerinin yerine “Bugün Cumhuriyet gazetesinde ‘Gözaltındayız’ başlığı altında tüm vatandaşlarımızın ‘fişleneceğine’ ilişkin yapılan haber yalandır” uslubu nun tercih edilmesi dikkat çekti. Haberin “Kamuoyumuzu manipüle etmeye yönelik maksatlı bir haber” olduğu değerlendirmesinin yapıldığı açıklamada “Ülkemizin geçtiği süreçte, terörle mücadele ve vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak üzere alınan tedbirlere yönelik gösterilen direncin kime hizmet ettiği açıktır. Hükümetimizin tek önceliği demokratik hukuk kuralları çerçevesinde terör örgütleri ile mücadele ederek ülke güvenliğini ve vatandaşlarımızın huzurunu sağlamaktır. Terörle mücadele her türlü kara propagandaya rağmen kararlılıkla sürdürülecektir” denildi. Açıklamada, genelgedeki “Dernekler, STK’ler, platformlar, sözde mahkemeler ve halk meclisleri. Yerel basın, internet / haber siteleri, sosyal medya hesapları” hakkında yapılan işlem ve alınan tedbirlerin sıralanmasının neden istendiğine ilişkin bilgiye ise yer verilmedi. l ANKARA/Cumhuriyet MUHALEFETTEN FİŞLEME TEPKİSİ Büyük gözaltı yargı yolunda Hükümet eliyle yapılan en kapsamlı fişleme ağına hukukçulardan tepki yağdı ALİCAN ULUDAĞ umhuriyet’in dün manşetinden duyurduğu “Gözaltındayız” haberi, hukukçuları ayağa kaldırdı. Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran, dava açmak için hazırlıklara başladıklarını belirterek “Bunun hukuksuz bir işlem olduğu konusunda hemfikiriz. Bu şekilde fişleme işleminin Türkiye’de hukuksuzluğu bir kademe daha ileri götüreceğini düşünüyoruz. Bu yetkilerin va C li yardımcıları eliyle kullanılması hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır. Bu durumu en kısa sürede yargıya götürüp yürütmeyi durdurma kararı alacağımız konusunda şüphemiz yoktur” dedi. TBB Başkan Yardımcısı Başar Yaltı ise genelgeyi, “büyük gözaltı” olarak nitelendirdi. Yaltı, iktidarın Ergenekon, Balyoz, KCK, Odatv gibi davalarda yapmak istediğini şimdi “terör yandaşlığı” suçlaması ile sosyal medyada yapmak istediğini vurguladı. YARSAV Başkanı Murat Arslan da, söz konusu genelge kapsamında güvenlik kurumlarına fişleme talimatı verilmesine tepki gösterdi. “Uzunca bir süredir, ‘devlet bizi gözetliyor’ gerçeğini, korku ve kaygıyı bütün topluma dalga dalga yayan yansımaları ile yakıcı bir şekilde yaşıyoruz” diyen Arslan, siyasal iktidarın asli görevinin, devleti var eden halkını korumak, kollamak ve huzurunu sağlamak olduğuna dikkati çekti. l ANKARA/Cumhuriyet aşbakan Ahmet Davutoğlu tarafından terör gerekçe gösterilerek 81 ilin valilerine “fişleme” genelgesi göndermesi muhalefetin tepkisini çekti. Cumhuriyet’in dünkü manşetinde yer alan konuya ilişkin CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, Türkiye’de herkesin AKP açısından suçlu olarak görüldüğünü belirterek, yalevent Gök şananları “cadı avı” olarak niteledi. HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ise Türkiye’nin, yurttaşlarına baskı, takip ve inceleme gibi yollardan başka bir yolla yaklaşmadığını kaydetti. l Ertuğrul Kürkçü ANKARA/Cumhuriyet ‘AKP’ye göre herkes suçlu’ B C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle