18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAyLAR ve GORUSLER 16 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA KÜLTÜR SANAT Perşembe 3 Eylül 2015 Üniversiteler nitelikli mi? Prof. Dr. Tahir haTiPoğlu Yökolog, Öğretim Üyesi (E) u anda Türkiye’de 109 kamu, 76 vakıf olmak üzere 185 üniversite vardır. Bunlardan birkaçı öğrenci almıyor. Ayrıca, vakıflar tarafından açılmış sekiz vakıf meslek yüksekokulu bulunuyor. YGS’ye iki milyon öğrenci başvurmuştur. Bunların bir milyon elli bini üniversiteye geçecektir. Nicelik yönünden hedef başarılıdır. Burada sorun öğretimdeki niteliktir. Üzerinde durulmazsa sorun daha derinleşecek, üniversitede okumak anlamsızlaşacaktır. Her ile üniversite, her ilçeye yüksekokul savsözü (slogan) gerçek olmuştur. Eski atasözleriyle söylersek bunlar; ‘göç yolda düzülür’, ‘saldım çayıra mevlam kayıra’ anlayışıyla açılmışlardır. Geçiş eşitsizliği Yükseköğretimde bir başka büyük sorun geçişteki eşitsizliktir. Eski yıllarda bu eşitsizlik dillendirilir, çözüm aranırdı. 12 Eylül’den sonra bu tür sözler unutulmuştur. Günümüzde eşitsizlik, geçtikten sonra öğretimde de devam etmektedir. Eğitimdeki dengesizlik gelir dağılımındakinden daha derindir. Sekiz yıllık Hakkâri Üniversitesi’nin dört fakültesine bu yıl sadece 21 öğrenci alınmıştır. Nedeni öğretim üyesi yokluğudur. Öğretim üyesi var denilen pek çok üniversitede durum farklı değildir. Herkes başını kuma gömmüştür. Kimse çıplak kralı görmek istemiyor. Ne zamana kadar devam edecektir? Elimizi taşın altına koymak zorundayız. Türkiye’nin iyi ve nitelikli yetişmiş üniversitelilere gereksinimi vardır. Geçen günlerde Socar Üst Yöneticisi, “Üzülerek söylemek zorundayım, lütfen bana üniversite mezunu ÖG (özgeçmiş, CV) yollamayın. Bakmadan çöpe atıyorum” demedi mi? (Cumhuriyet, 09.07.15)” Dolayısıyla nitelikli ve eşit eğitimin herkese sunulmasına çaba göstermek gerekir. Bu iş reklamlar ve renkli tanıtım günleriyle olmuyor. Kim sorumlu? Üniversitelerden tek sorumlu Yükseköğretim Kurulu (YÖK) dur. Kurul, son yıllarda niceliğe önem vermiş ve kontenjanları iyice artırmıştır. Doğru mu? Ancak bundan sonra yapılması gereken niteliğin artırılması olmalıdır. YÖK, bazılarının istediği gibi mezun çoğaldı azaltalım diyemez; istihdama yönelik hesap yapamaz. Elbette etkileşme olacaktır. YÖK, niteliği yükseltmekle görevli ve sorumludur. Kamunun, YÖK’ten hesap sorma hakkı vardır. Sorulmalıdır da. Tercihler sırasında YÖK Başkanı Yekta Saraç bakın neler dedi (Cumhuriyet, 09.07.2015): “Öğrenciler tercih edecekleri üniversiteler arasında öğretim üye sayısına, kaç profesör, doçent ve yardımcı doçent bulunduğuna dikkat etmelidir.” Bu sözleri senben söyleyebiliriz ama, YÖK Başkanı söyleyemez. Başkan, açıktan, yeterli hoca olmayan üniversitelere gitmeyin demek istiyor. Nitekim, lisans programlarını kazananların yüzde13’ü kayıt yaptırmamıştır. Adama, orada sen necisin demezler mi? Başkan’a uyulursa kamu ve vakıf üniversitelerinin çoğuna öğrenci gitmemelidir Nitelikte öncelikli sorun öğretim üyesi sorunudur. Deneyimli ve kıdemli hocalar önemlidir. Önce, hangi bölümlerde öğretim üyesi gereksinimi vardır, bunu belirlemek gerekir. Belirleme yapılırken kesinlikle ilgili birimlere sorulmamalıdır. Zira, doktorası dahi olmayan bir öğretim görevlisi bile, ders ücreti almak için ‘gereksinme yok’ diyecektir. Daha sonra oralara hoca gönderme yolları bulunmalıdır. İlk yol, doçent ve profesörlere, her unvan için bir yıl zorunlu hizmet getirmektir. Bu yöntem bazı görevlerde uygulanmaktadır. Bir başka öneri, üniversiteleri bir gelişmiş üniversitenin içinde olacağı 35 üniversiteli gruplarda toplamaktır. Gelişmiş üniversite, grubunun diğer üniversitelerinin öğretiminden sorumlu olmalıdır. Buna ‘patron üniversite’ modeli diyebiliriz. Bir başka model ‘uçan hoca’ modelidir. Bu model 1980 öncesinde uygulanmış ve alay edilmişti. Diyarbakır’da çalıştığım dokuz yılda uçan hocalardan çok yararlandığımızı anımsıyorum. Modelde daha çok emekli hocalardan yararlanılabilir. Başta vakıf üniversiteleri, bütün üniversiteler sıkı denetlenmelidir. Denetleme raporları iki yılda bir açıklanmalıdır. Kamu ve vakıf üniversiteleri kamu kaynakları kullandıklarına göre, kamuya hesap vermek zorundadırlar. ‘Şehitler’ üzerinden nemalanmak! üzel insanlar gidiyor ama güzel insanlar da geliyor demiştim son yazımda. Yaşları 16 ile 26 arasındaki 50 gençten oluşan YunanistanTürkiye Gençlik Orkestrası’ndan; Cem Mansur yönetiminde Rodos ve Marmaris’te verecekleri konserden söz etmiştim! 2 Eylül’de Rodos’ta verdiler konserlerini gençler. Ama yarın 4 Eylül’de ise Marmaris’teki konser iptal! Neden? Terör var, şehitler var, matem var gerekçesiyle! İçimden yuh, lanet olsun! Oha! diye haykırmak geliyor. Boğaz’da, Alaçatı’da her gece çal oynasın vur patlasın,Türkiye ve Yunanlı gençlerin Beethoven, Mozart çalması yasak! Buna ancak çüş denir! “Şehitler” üzerinden nemalanmak denir! Nitelik, kalite, evrensellik, çağdaşlık, dayanışma, barış, uyum, Batı’ya yönelik ne varsa elbirliğiyle çekin ayağımızın altından! Cehaletinizle birleştirin “Yeni Türkiye” adına! Orkestranın Atina’daki yöneticisi “Acaba seçim öncesi Yunanlılarla iş yaparken mi görünmek istemediler” diye sorunca Cem Mansur, yok olmaz öyle şey demiş, ama kimbilir!.. Daha çok öfkelenmeden ben sizi Cem Mansur’un bu konuda söyledikleriyle baş başa bırakıyorum: G Barışa darbe! Sonuç Üniversitede nitelik nicelikten önemlidir. Kontenjanlar bazı gereksinmeler dışında en az beş yıl dondurulmalıdır. Nitelikli öğretim için YÖK cesur kararlar almalıdır. Yasal düzenlemeler gecikebilir, bu yıldan itibaren, YÖK’ün 41. maddesiyle öğretim üyeleri görevlendirilmeleri yapılmalıdır. Okulu ‘kırmada’ birinciyiz Doç. Dr. TuncaY aKçaDağ Çocukları, onlara anlamsız gelen bilgileri ders diye çalıştırmaktan ve okulu kaçılacak yer olmaktan kurtarmak, olsa olsa sunulacak bilgilerin onları ilgilendirmesiyle ve keyif alacakları biçimde onlara servis edilmesiyle mümkündür. lkım, 6. sınıf öğrencisi. Annebaba akademisyen; özel bir kolejde pahalı bir eğitim alıyor. Hemen tatil sonrası Alkım’ın sosyal bilgilerden sınavı var; çalışması gereken ünite “İpek Yolunda Türkler”. Benim saydığım kadarıyla en az altı kez anne ve baba tarafından sınav olduğu ve çalışması gerektiği Alkım’a hatırlatıldı. Alkım gördüğüm en zeki çocuklardan biri ve hatırlatmaları ustaca yönetmeye çalıştı. Ancak, ilgilendiği ve ilgilenmekten çok keyif aldığı bir bilgisayar oyunu ile meşgul idi. Ne ile uğraştığına öylesine bir göz attığımda, boş bir adada çevreye en az zarar verecek biçimde nasıl bir koloni yaratılacağına yönelik bir oyun olduğunu gördüm. Gerçekten keyifliydi; neleri niçin oraya taşıdığını ve doğru kararlar için aldığı puanları anlattı. A risiyle doğrudan ilişkili bilgi; öğrencilerin öğrenme arzusu gösterdikleri bilgi; öğretmenin özellikle yararlı olduğuna inandığı bilgi ve sınavlar için gerekli bilgi... Oysa ki okul programı (müfredat) incelendiğinde genellikle “bir yaşam becerisiyle doğrudan ilişkili bilgilerin” yer aldığı konulara programda en az yer verildiği kolayca görülebilir. Yoğun olarak ele alınan konular ise eğiticiöğretmen bile olduğu şüphe götüren başkalarının, onlar için yararlı olduğunu varsaydığı, çoğu yaşamdan kopuk ve onların gerçeğinden uzak sundukları bilgilerden oluşuyor. Hal böyle olunca çocuklar okulu kırıyorlar. Ülkemiz de, OECD ülkeleri arasında yüzde 52,2’lik oranla okul kırmada birinci oluyor. OECD ortalaması yüzde 14.5... Mozart ile ‘eller havaya!’ “Her yaz bir dizi konser vermek için bir araya gelen genç müzisyenlerin oluşturduğu Türk/Yunan Gençlik Orkestrası’yla Rodos’ta provadaydık... Bizim yakadaki konsere Marmaris Belediyesi ev sahipliği yapacaktı. Vizeler alın dı, feribotlar, uçaklar ayarlandı. Geçen hafta belediyeden bir telefon aldım ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi’nden, ‘eğlence’lerin (bu tabii ki bizim Beethoven/Mozart programımızı da içeriyor) iptalinin önerildiğini söylediler, görüşümü sordular. Daha önce birkaç yerel yönetici ve rektörle (boşuna) yaptığım konuşmayı yaptım: Kültür ve eğlence, zaman zaman örtüşse de aralarında fark vardı. Orada ‘uygarlığın sesi’ni paylaşacaktık, göbek atmak için bir araya gelmiyorduk. İkinci Dünya Savaşı sürerken bile konserler durmamıştı. Bugün hâlâ dinlediğimiz bazı kayıtlar Berlin’de yağan bombaların eşliğinde yapılmıştı. Londra’da Ulusal Galeri, en değerli tablolarını ülkenin ücra köşelerine kaçırmışken klasik müzik konserlerine, sirenler eşliğinde ev sahipliği yapıyordu. O dehşet günlerinde insanların kültür ihtiyacı, uygarlığın devam edeceğinin tek ifadesiydi. Konserlerin iptali şu mesajı verecekti: ‘Evet, korktuk, sindik, kazandınız.’ Marmaris Belediyesi’nin görüşümü paylaşması beni mutlu etti, bir sonraki telefona kadar: CHP Genel Merkezi, konserlerin iptali tavsiyesini bir talimata çevirmişti. Şimdi ortada olmayacak bir konser için yapılmış çalışmalar ve harcamalar, daha da önemlisi terörün işe yaradığı mesajı var. Çoksesli evrensel müzik, kültür ve eğlencenin, inanç ve aklın farklarına rağmen bir arada yaşayabileceklerini gösterdiği için yüzyıllardır bir barış aracı olarak varlığını sürdürüyor. Genç müzisyenlerin Rodos’ta Mozart ile ‘eller havaya’ yapacağını sananlarla Çinli ve Korelinin farkını bilmeyenlerin kültürel bilinçleri çok mu farklı? Belki biraz… Bilemedim…” Hem enerjik hem akademik RBMA mezunları olduğunu hatırlatalım, yani Red eçen cumarBull açısından da tesi günü, mezunlarının mü1998’den beri dünrüvvetini görme yanın dört bir yagecesi oldu diyenında müzik efbiliriz. sanelerini ve yeni Gecenin, tartışmüzisyenleri dinmasız, en parlak leyicilerle buluştuyıldızı ise, tabiri ran Red Bull Mucaizse ki caizdir, sic Academy’nin tam bir kaçık olan Tufan Demir davetlisi olarak (olumlu anlamÇeşme Babylon da), Yunan asıllı multi enstüSoundgarden’da buluşup hem enerjik hem akademik bir eğlen mentalist, prodüktör ve vokalist Larry Gus’tı ve analog ile dijitali ceden nasibimizi aldık. harmanladığı setiyle farklı türRed Bull Music Academyde müzik sevenleri güldürürken RBMA sahnesinde saat 21’de eğlendirdi. Özellikle canlı davulTufan Demir’in DJ setiyle ısınlarla, adeta “show” yaptı. ma turlarına başladığımız geRBMA sahnesinin kapanışıcede daha sonra sırasıyla Kanı ise funky house setleriyle ses an Düzarat, Hiroaki OBA, Larry Gus ve DJ Tutan’ı dinleme olana getiren DJ Tutan yaparken bizler yaza hoplaya zıplaya veda ettik; ğı bulduk. Yeri gelmişken, Tufan Demir ve Kaan Düzarat’ın da etmeyeydik iyiydi ama... EraY aYTiMur G Öyleyse... ‘Sınavı geçmek için’ Bu arada ben de, merak edip Alkım’ın çalışmak zorunda olduğu “İpek Yolunda Türkler” ünitesinin alt konularına göz attım. Konu başlıkları şöyle: destan yazanlar, asker millet, ipek yolu, çöle inen nur, Türk büyükleri kendini anlatıyor filan... Alkım’a bu konuları niçin öğreniyorsun diye sordum. Yanıt ilgi çekiciydi: Sınavı geçmek için!.. Amerikalı eğitimci Glasser, hiyerarşik olarak çocukların hangi bilgileri öğrenmeye yatkın olduklarına dair öğretmenlere verdiği tavsiyelerde dört başlıktan bahseder: herhangi bir yaşam bece Çocuklara bir öğretim programıyla ilişkilendirerek bir şeyler öğretmenin yolu, öncelikle onların yaşam alanlarıyla yakından ilgilenmekten ve buralardan veri toplamaktan geçiyor. Çocuklarımızın ihtiyaç duyduğu konular ve ihtiyaç duyacakları konuların öğretim programlarına yansıtmak ve bu oluşumun, okulöğretmen yoluyla çocuklara nasıl kazandırılması gerektiğinin hesabı yapılmak durumundadır. Üzümcü: Ceremesini Türk halkı çekecek Üzümcü, Topçu’nun kendisi için önce “tanımadığını” söylediğini, ardındansa “İBBŞT’nin geiyatro sanatçısı Levent nel müdürü ve genel müdür yarÜzümcü, kendisini “tanıdımcısıyla görüştüğünü” beyan madığını” iddia eden ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir ettiğine dikkat çekti. Üzümcü, “Sayın Bakan’ın durumu tam da Tiyatroları’ndan (İBBŞT) ihraç edilmesi üzerine kendisine üstü ‘Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar’ vaziyeti” görüşünü kapalı olarak “terörist” benzetdile getirdi. Üzümcü, şunları kaymesi yapan yeni Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu’ya sert detti: “Bazı insanlar kendilerini tepki gösterdi. Üzümcü, “Yangın çeşitli partilerde ifade ediyorlar, bazıları yolsuzlukları yok sayıdan mal kaçırır gibi kurulmuş yor. Ancak tüm bunların ceremebir hükümetin bakanından ne bekliyoruz ki? Bu faşizmin yan sini Türk halkı çekecek.Tweet’lesıması, yarın kimse duymadım, ri çarpıtıp ‘bu kişi vatan haini’ algısı yaratmaya çalışıyorlar...” bilmiyorum demesin” dedi. SElDa GÜnEYSu T Gösterge... Öğrencilerin, “Yaşasın! Tatil oldu... Okula gitmiyorum” tutumunu, “Eyvah! Tatil oldu... Okula gidemiyorum” tutumuna dönüştüremediğimiz sürece eğitim sistemimiz can çekişmeye devam edecek. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle