17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 3 Eylül 2015 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN 4 n kısa zamanda Şam’a gideceğiz. Emevi Camisi’nde namaz kılıp Suriyeli kardeşlerimizle kucaklaşacağız.” Bunu Erdoğan 2012’de söyledi. Üç sene geçti. Erdoğan, İslam ordularının başında Şam’ı fethedip Emevi Camisi’nde namaz kılamadı. Onun yerine dört milyon Suriyeli ülkelerini terk etti. Bugün kamyon arkalarında ya da denizde boğularak ölüyorlar. Cesetleri tatil beldelerimizin sahillerine vuruyor. Avrupa, Suriyeli mülteciler konusunda ayağa kalkmış durumda. İtalya’dan Yunan adalarına, Makedonya sınırından Macaristan ovalarına her yerden Suriyeli mülteci haberleri geliyor. Ancak bu Suriye’den kaçanların çok küçük bir azınlığı. Avrupa’ya varabilenler birkaç yüz bin kişi. Türkiye’de neredeyse 2 milyona yakın Suriyeli var. Hiçbir ülkenin kolaylıkla baş edemeyeceği bir durum söz konusu. Suriyelilerin Türkiye’deki sta “E Herkes barış diyor ama... Eylül “Dünya Barış Günü” idi. Her yerde barış konuşuldu, barış ile ilgili programlar yapıldı. İzmir’de bunlardan birine katıldım. Orada anlatmaya çalıştıklarımı dilim döndüğünce yansıtmak isterim... Çoğu kişinin, özlemi insanlık kadar eski sandığı barış aslında 19. ve özellikle de 20. yüzyılda bambaşka içerik ve boyut kazanmış bir kavramdır. Tarım toplumlarında, barış başat bir kavram değildi, ancak sanayi toplumu ile insanlığın önemli kaygılarından biri haline geldi ve nükleer silahlarla birlikte de birinci sıraya oturdu. Daha önce savaşların birbirlerini izlemesi, mevsimlerin birbirlerini izlemeleri gibi kaçınılmaz bir olay olarak görülürdü. Her savaşın kendi barışı, her barışın da kendi savaşının olduğu süreç savaş barış diyalektiğini oluştururdu. Sanayi devrimi ile silah teknolojisi çok gelişince, yine diyalektik bir biçimde, savaşların büyük sanayi baronlarına getirileri artarken sosyal maliyetleri de altından kalkılamayacak biçimde yükseliyordu. HHH İkinci Dünya Savaşı sona ererken ulaşılan nükleer silah teknolojisi ile birlikte, savaşbarış diyalektiği de kırıldı. O tarihten itibaren olası bir 3. Dünya Savaşı, barışı olmayan savaş, başka bir deyişle, onunla her şeyin biteceği bir son savaş olacaktı. Savaşın galibi ve de barışı olmayacaktı, çünkü erişilen teknoloji sonucu, topyekun bir savaşla taraflar birbirlerini yok edecekler, ayakta bir şey kalmayacaktı. Hatta, bilim adamları istek dışında rastlantısal olarak çıkabilecek bir savaş ile dahi insanlığın sonunun gelebileceğini ileri sürmekteydiler, 1960’lı yıllarda. Stanley Kubrick’in 1964 yapımı Dr. Strangelove filmi bu olasılığı anlatmaktaydı. Durum böyle olunca 20. yüzyılın en büyük endişesi de insanlığın topyekun bir nükleer savaşla kendi kendini yok etmesinin önüne geçilmesi oluyordu. Dünya Barış hareketi, bu kaygının boy verdiği, 1950’li yıllarda ortaya çıkmış ve 1960’larda 70’lerde güçlenerek doruğa tırmanmıştır. Türkiye’deki barış hareketleri de dünyaya paralel olarak bu sürede gelişmiştir. HHH Kırk yıl kadar, nükleer dehşet dengesi içinde yaşayan insanlığın, topyekun bir nükler savaş ile kendi kendini yok etmesi tehlikesi, 9 Kasım 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla başlayan süreçle, blokların yok olması, daha doğrusu birinin ortadan kalkarak, ötekisinin tek kalmasıyla, birden bitti. Ama insanlığın kendi kendini yok etmesi tehlikesi bitmedi, biçim değiştirerek sürdü. Artık aniden yok eden nükleer savaş tehlikesi yerine, insanlığın üzerinde yer aldığı gezegeni yaşanmaz hale sokarak, kendi sonunu getirme tehlikesi öne çıkmıştı. Küresel ısınma, ozon tabakasındaki incelme ve yer yer delinmeler, insan yaşamını kökünden etkileyecek bir tehdit olarak karşımıza çıkan, nükleer silahlardan sonraki yeni dehşet öğesidir ve küresel kirlenmenin olumsuz etkileri yaşanmaya başlanmıştır bile. Yirminci yüzyılın nükleer savaş tehlikesinin yerini 21. yüzyılın küresel kirlenmesi alınca, barış hareketi de, 20. yüzyıldan 21. yüzyıla doğru çevrecileşerek evrilmeye başladı. Artık antinükleer gösteriler yerini çevreci eylemlere bırakıyordu. Üç gün önce tüm dünya gibi Türkiye’de de insanlar hep “barış”tan, söz ettiler. Ama Türkiye’deki eylem ve söylemler çevreci yanı zayıf kalması dolayısıyla, çağın akımını ne ölçüde tam olarak yakaladılar acaba? İnsanlık suçu tüsü belirsiz. Mülteci sayılmıyorlar. Daha evvel Apaydın Kampı’nda gördük ki bu konuda devletin tercihi hukuki bir gri alan yaratmak oldu. Suriye’de savaştan kaçan milyonlarca insanın trajedisinde yapıp ettikleriyle bu savaşı uzatan herkesin rolü var. Savaşın neredeyse her tarafı savaşın uzamasında pay sahibi. Memleketimizin de bunda hiç azımsanmayacak bir rolü var. Libya’da NATO bombardımanı, Suriye’de benzer bir beklenti yarattı. Bu beklenti ve Esad’ın katliamları çatışmaların şiddetini arttırdı. Suriye’de işlerin sertleşmesi Irak’ta IŞİD’i güçlendirdi. Giderek artan şiddet sarmalı ise belki bir on sene daha bitmeyecek bir savaşı doğurdu. Suriye’de herkes herkesle savaşıyor. ABD ve Rusya, Sünniler ve Şiiler, Esad ve Selefi gruplar, IŞİD ve Kürtler, IŞİD ve rakip Selefi örgütler... Suriye ve Irak arasında artık bir sınır yok. Suriye savaşı aynı zamanda Irak savaşı da. Zeminin hızla kayıp değiştiği, ittifakların kolayca inşa edilip çözüldüğü karmaşık bir coğrafyada öngörülerin tutması zordur. Ancak öngörü sahipleri aynı zamanda devleti de yönetiyorsa bunun bir bedelinin ol 1 ması gerekir. Esad’a aylar ve haftalarla ömür biçenler, üç sene evvel Şam’a gireceğini zannedenler hâlâ ülkeyi yönetiyor ve ülkenin Suriye politikasına karar veriyor. Batı’nın ve Türkiye’nin desteklediği “ılımlı” olduğu iddia edilen Özgür Suriye Ordusu bugün neredeyse bir tabela örgütü. Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin Selefi örgütleri desteklediği bir sır değil. Ahrar el Şam örgütü, devlete Twitter hesabından TRT’nin haber programlarının duyurusunu paylaşacak kadar yakın. Şiddet ve Selefi cihatçılık IŞİD eliyle öyle bir seviyeye geldi ki El Kaide bağlantılı Nusra Cephesi ya da Ahrar el Şam’ın “ılımlı” ilan edilmesine ramak kaldı. Yakın gelecekte Selefiliğin hızla Türkiye dahil siyasal İslamcılığın “ana akım” fikri olma ihtimali hiç ama hiç düşük değil. Rusya ve İran’ın desteklediği Esad rejiminin kolayca yıkılacağı hayaline kapılmak bir hayli saçmaydı. Bu hayal uğruna sınırı bulanıklaştırmak ve uzun TürkiyeSuriye sınırını bir cihatçı otobanına dönüştürmek de... Elbette savaşın bu hale gelmesinde Ortadoğu’ya müdahale edip ortalığı dağıtan sonra da bölgeyi bu dağınıklıkla baş başa bırakıp çekilen ABD’nin sorumluluğu var. Elbette Esad dahil eli kanlı diktatörlerin payı var. Enerji yolları, doğal kaynaklar vs. zaten onların hep payı var. Fakat ham bir hayal uğruna Selefi örgütleri destekleyip onlara göz yumanların da payı büyük. Dün buna göz yumanlar bugün insan kaçakçılığı çetelerine göz yumuyor. O botlarda boğulanların on binlercesini Türkiye sahillerinden çeteler kaçırıyor. Suriyelilere sahip çıkmak insanlık borcu. Onların kurbanlık koyun sürüleri gibi çeteler tarafından küçük botlara istif edilmesini engelleyememek ise bir insanlık suçu. Asker sandık nöbetine ürkiye tarihinde seçim hükümetinin üyeleriyle ilk kez toplanan Milli Güvenlik Kurulu (MGK), 1 Kasım’da yapılacak erken seçimde alınması gündeme gelen önlemleri masaya yatırdı, güvenlik bürokrasisinden brifing aldı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın vurguları sonrası, Doğu ve Güneydoğu’da polis, jandarmanın yanı sıra istihbarat birimlerinin de seçmen üzerinde baskı kurmak isteyenlere yönelik önlem alması bekleniyor. Bu konudaki değerlendirmeler MGK’de anlatıldı. MGK bildirisinde, Suriye topraklarında “terörden arındırılmış bölge” vurgusu da yapıldı. MGK’de seçim güvenliği görüşüldü. Seçimde askerlerin de görevlendirilmesi konuşuldu T SEÇİM HÜkÜMETİNDEN MGk’yE Milli Güvenlik kurulu’nun hükümet kurma çalışmaları nedeniyle ertelenen toplantısı dün gerçekleştrildi. kurulan seçim hükümetinin Başbakan yardımcıları Cevdet yılmaz ve Tuğrul Türkeş ile İçişleri Bakanı Selami Altınok ve Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu Milli Güvenlik kurulu toplantısına ilk kez katıldı. Eski kara kuvvetleri komutanı Orgeneral Hulusi Akar, ilk kez Genelkurmay Başkanı koltuğunda oturdu. kara kuvvetleri komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak, Hava kuvvetleri Gönül komutanı Orgeneral Abidin Ünal ve Jandarma Genel komutanı Orgeneral Galip Mendi de ilk kez MGk toplantısına katıldı. Milli Savunma Bakanlığı görevini, 2002’den Akar 2011’e kadar yürüten ve 3 Temmuz 2015’te aynı göreve getirilen vecdi Gönül, ilk kez Erdoğan başkanlığındaki bir MGk’de yer aldı. 6 saat sürdü Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda dün saat 16:00’da başlayan MGK, yaklaşık 6 saat sürdü. Toplantıya, bakanlıkları MGK üyesi olmadığı için kabinenin HDP’li üyeleri katılmadı. Ancak Başbakan Yardımcılığı görevini kabul eden MHP’li Tuğrul Türkeş, toplantıda bulundu. Erdoğan ve AKP’nin seçim güvenliği, özellikle de Doğu ve Güneydoğu’da “PKK’nin seçmen üzerinde HDP lehine baskı kurduğu” yönündeki iddialarının ardından gündeme gelen önlemler kurulun gündemine geldi. Daha önce gündeme gelen seçim güvenliğinin polis, jandarmanın sağlaması, gerektiği yerde Kara Kuvvetleri birliklerinden yardım alınması ve istihbarat birimlerinin destek vermesi konusunda yapılan hazırlıklar MGK’de anlatıldı. “Seçmen üzerinde baskı kuranlar” hakkında adli işlem yapılması yönünde düşünülen sistemin ayrıntıları da kurul üyeleriyle paylaşıldı. IŞİD’in saldırısı sonucu bir askerin şehit bir askerin de kaçırılması üzerine Kara Kuvvetleri yetkilileri, olay hakkında kurula bilgi verdi. Güvenli bölge Suriye’de yaşanan gelişmelerin etraflıca değerlendirildiği, sınır güvenline ilişkin önlemlerin gözden geçirildiği MGK bildirisinde, Türkiye’nin uzun süredir gündemde tuttuğu “güvenli bölge” yaklaşımına da vurgu yapıldı. Bildiride şu ifadelere yer verildi: “DEAŞ’a karşı uluslararası koalisyon güçleriyle birlikte hareket dahil, kararlı istek ve duruşumuzun sürdürüleceği teyit edilmiştir. Irak ve Suriye’de konumlaman DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle mücadelenin aynı kararlılıkla yürütüleceği vurgulanmı, Suriye sınırları içerisinde hayata geçirilecek ‘Terör örgütlerinden arındırılmış bölge’ uygulamasının Suriye halkının hayat hakkının muhafazasında önemli bir rol oynayacağı ifade edilmiştir.” MGK’nin etraflıca masaya yatırdığı konulardan biri de son PKK saldırıları oldu. Kurul alınan ve alınacak önlemleri değerlendirdi. Bildi ride, “Terörist saldırıların, milletimizin asırlara dayanan kardeşlik duygularını ve birarada yaşama iradesini zayıflatma hedefine ulaşmayacağı vurgulanmıştır” dendi. Paralel devlet yapılanmasına ilişkin gelişmeleri ele alan kurul, bildiride, konunun kapsamını genişletici ifade kullandı. Bildiride, “Paralel devlet yapılanmasıyla, yurt içinde ve yurt dışında, illegal ekonomik boyutu da dahil olmak üzere sürdürülmekte olan mücadelenin kararlılıkla devam ettirileceği belirtilmiştir” değerlendirmesi yapıldı. l ANKARA / Cumhuriyet Bürosu ‘Paralel’ genişliyor Hükümette tezkere çatlağı TBMM, Suriye ve Kuzey Irak tezkeresini görüşmek için bugün toplanıyor. HDP’li iki bakan tezkereye ‘Hayır’ diyecek yıllardır TBMM’den fieçici seçim hükümetinresiz geçen tezkerede de ilk çatkabine düzeyinde fire lak bugün TBMM Geverilmesine neden olanel Kurulu’nda görüşücak. HDP’li bakanlar lecek Suriye ve Kuzey oylamaya katılarak haIrak tezkeresinde oryır oyu kullanacak. taya çıkacak. Yıllardır IŞİD değil DAEŞ TBMM’den geçen Kuzey Irak tezkeresi böyHazırlanan tezkerede, Müslüm Doğan Ali Haydar konca lece ilk kez kabine düulusal güvenliğe yönezeyinde fire vermiş olalik riskler ve tehditlerin ülkelere asker gönderilmecak. HDP’li Kalkınma Baka si ve aynı amaçla yabancı si arttığı belirtilerek “Kuzey nı Müslüm Doğan ve Avrulahlı kuvvetlerin Türkiye’de Irak’ta PKK varlığını sürdürpa Birliği Bakanı Ali Haymektedir. Suriye ve Irak’tabulunmasına yönelik Başdar Konca bugün gerçekki terör örgütü sayısında arbakanlık Tezkeresi ele alıleştirilecek birleşime katıtış olduğu gözlenmektedir” nacak. larak tezkereye “hayır” oyu ifadesi bulunuyor. TBMM’de İlk kez fire verecek. bugün ele alınacak tezkereTBMM Genel Kurulu bude geçen yıla göre dikkat çeHDP’li bakanlar tezkeregün saat 13.00’te açılacak. kici bir farklılık yer alıyor. nin henüz geçici hükümet Genel Kurul’a ilk iş olarak Geçen yıl IŞİD ifadesinin buoluşmadan 21 Ağustos’ta geçici hükümette milletveki TBMM’ye gönderilmesine lunduğu tezkerede bu yıl li olmayan sekiz bakanın ye tepki göstererek bu duruDAEŞ ifadesi kullanıldı. Tezmin işlemleri gerçekleştirikere görüşmelerinin ardınmun yetki gaspı olduğu delecek. Bakanların yemin etdan da CHP aday adaylığı ğerlendirmesini yapmıştı. mesinin ardından Türk Siiçin RTÜK üyeliğinden istiGeçici hükümette yer alan lahlı Kuvvetleri’ne sınırötefa eden Ali Öztunç’un yerine HDP’li iki isim Müslüm Dosi harekÓAt ve müdahaleseçim yapılacak. ğan ve Ali Haydar Konca tezkereye hayır oyu vererek, l ANKARA / Cumhuriyet de bulunmak üzere yabancı Sarısülük davası Aksaray’a kaçırıldı argıtay 5. Ceza Dairesi, Gezi direnişinde Ethem Sarısülük’ü vurarak öldüren polis Ahmet Şahbaz hakkındaki davanın “güvenlik gerekçesiyle” Aksaray’a nakledilmesine karar verdi. Şahbaz, “olası kasıtla adam öldürmek” suçundan 7 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılmış ancak Yargıtay, davayı bozmuştu. Şahbaz, mahkemeye başvurarak can güvenliğinin olmadığı gerekçesiyle davanın nakli için Adalet Bakanlığı’na başvurulmasını istemişti. Ankara Valiliği de davanın naklini istemişti. Mahkemenin başvurduğu Adalet Bakanlığı konuyu taşıdığı Yargıtay’a taşıdı. Yargıtay da davanın Aksaray’da görülmesine karar verdi. Sarısülük ailesinin avukatı Murat Yılmaz, dosyanın Şahbaz’ı kurtarmak için Aksaray’ya nakledildiğini belirtti. Ethem’in kardeşi İkrar Sarısülük ise “Her şeye rağmen adalet diye haykıracağız. Ne yaparsanız yapın hak ettiği cezayı elbet alacak katiller” dedi. Ağabey Mustafa Sarısülük de tepkisini “Kaçak Saray davamızın Aksaray’da görülmesine karar vermiş! Ne yaparsanız yapın susmayacağız!” sözlerini ile getirdi. l ALİCAN ULUDAĞ / ANKARA G CHP ‘EvET’ DİyECEk FIRAT KOZOK Tezkereye geçen yılın aksine bu kez “evet” denilmesi kararlaştırıldı ama parti içinde itirazlar var. BMM’de süresi uzatılması beklenen tezkereyle ilgili CHP’nin nasıl bir tavır izleyeceği Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında önceki akşam toplanan MYK’de masaya yatırıldı. Kılıçdaroğlu’nun, tezkereye geçen yılın aksine “evet” oyu verilmesi gerektiğini vurguladığı öğrenildi. Kılıçdaroğlu, “’CHP, PKK’ye dokunmayın dedi’ diye karşı propaganda yaparlar. Bu nedenle evet dememiz gerekiyor” dedi. Bazı MYK üyeleri tezkereye “evet” denilmesine karşı çıktı. Bazı üyelerin “Evet dersek, HDP’ye büyük kentlerden giden emanet oyları geri alamayız” dediği öğrenildi. Ancak tezkereye “evet” denilmesi kararlaştırıldı. Ancak, yaklaşık 20 milletvekilinin bugünkü oylamaya katılmayacakları öğrenildi. Bir milletvekili, “Güvenoyu alamamış bir hükümet şimdi sa Y T vaş için Meclis’i toplamak istiyor. Bu tezkereye dayanarak yarın Suriye ile savaşa girersek bunun sorumluluğunu alamayız” dedi. Bir diğer vekil ise “Elbette parti disiplinine uygun hareket ederiz ancak kimse bizden Erdoğan’ın tezkeresine evet dememizi de beklemesin” diyerek oylamaya katılmayacağını söyledi. Bir başka milletvekili de “Geçici bir hükümetin bu denli kritik bir karar alması doğru değil” dedi. Toplantıda, aday adaylığı için RTÜK’ten istifa eden Ali Öztunç’un yerine partinin grup danışmanı İsmet Demirdöğen’in aday olması benimsendi. Öte yandan Kılıçdaroğlu, Gaziantep Gazeteciler Derneği’nde “Tezkereyle ilgili ‘yarın göreceksiniz’ dediniz ama sosyal medyada CHP’nin evet diyeceği noktasında. Siz savaşa da saray savaşı diyorsunuz, bu bir çelişki doğurmaz mı?” şeklindeki soruya “Çelişki doğurmaz” yanıtını verdi. l ANKARA C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle