18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 28 Eylül 2015 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY 18 erel özerklik” kavramının Sevr Antlaşması’nın Kürdistan kurulması ile ilgili maddesinde geçtiğine, bölgede çıkarılan savaşların, halkların birbirine düşürülüşünün, sömürgenlerin hiç bitmeyen enerji kaynaklarına ulaşma tutkusuna bağlı olduğuna ilişkin yazılarımıza “demokrat” ve “sosyalist” olduğunu ileri süren kimi kesimlerden “sol jargon”la karşı çıkanlar oldu. Oysa, bilebildiğimiz kadarıyla sol dağarcığın içinde “emperyalizm” önemli bir yer tutar. Örneğin, Lenin’e göre, sömürge savaşları, emperyalist savaşlardır. Emperyalizm, çıkarları gereği, işine geldiğinde halkları bölmek için çaba harcar. Yine Lenin’e göre, emperyalizmin en önemli özelliği yeryüzünü ikiye bölmesidir. Bu bölünme sonucu, çok sayıda ezilen halkın karşısında çok az sayıda ezen ulus oluşur. “Y Ankara’ya yeni kütüphane KayıtsızIII ve bilinmeyen Karadeniz... nsanlık, “uygarlık” adına doğayı tüketiyor. Sermayenin tek derdi para; ne canlılar ne denizler, göller, sular, dağlar taşlar umrunda. Oysa gerçek uygarlık sömürmekten değil, doğayla ve tüm canlılarla uyum içinde, birlikte yaşamaktan geçiyor. Bunun için öğrenmek, bilgilenmek, bilinçlenmek, sevgi dolu bir yürek gerek. Sonuçta doğaya verilen zararın faturası yine insana çıkıyor... Karadeniz’de ormanları, denizleri, dereleri, yaylaları talan etmenin faturası, geçen ay yaşanan su baskınlarıyla, insanlarımızın yitip gitmesiyle ortaya çıktı. Bayram öncesi Bodrum’da dere yataklarındaki yapılaşmanın sonucu, sellerle, milyonluk zararla sergilendi... HHH Bostanlı’da bir çatı katında dünyayı yelkenli teknesiyle dolaşan sayılı Türklerden Özkan Gülkaynak’la insanın insanlaşması, doğa ve uygarlık üstüne konuşuyoruz. Her denizci gibi doğa dostu. 20062009 yılları arası kendi olanaklarıyla inşa ettiği KayıtsızIII isimli ahşap yelkenli teknesiyle dünya seyahati ufkunu daha da genişletmiş. Çoğu zaman tek başına, hiçbir elektronik seyir aygıtı kullanmadan yaptığı yolculuk büyük bir yaşam deneyimi. Denizlerin kıymetinin bilinmediğini, Karadeniz kıyılarının yolla bozulduğunu, ülkede büyük bir doğa tahribatı yaşandığını söylüyor. Söylemekle de yetinmiyor, denizlerin ve doğanın korunması için mücadele ediyor. Yazıyor, çiziyor, okullarda konferanslar veriyor. Dünya yolculuğundaki deneyimlerini aktardığı kitapların ardından bu kez Karadeniz’i yazdı. Tarihimiz boyunca, ticari ve askeri maksatlar dışında Karadeniz yöremizi tanıtan bir kılavuz kitabın eksikliğini sindirememiş. Korkulan, bilinmeyen ve gitmeye değer bulunmayan bir denizi kıyı boyu anlatıyor. Ayrıca, limanlar, yakınlarındaki gezilmeye ve görülmeye değer yerler, yaylalar, ihtiyaç temin noktaları ve tarihi şehirler hakkında bilgiler veriyor. 2012 yazında KayıtsızIII’le yüzden fazla barınak ve liman, tek tek iskandillenerek krokilenmiş. Nehirler, yaylalar, köyler de anlatılıyor. Hiçbir kişi ve kurumdan destek almadan hazırlanan eserin, Karadeniz’le ilgili Türkiye’nin ilk, dünyanın en kapsamlı kılavuz kitabı olduğunu söylüyor Özkan. Denizleri seven, doğalı koruyan ve ona saygı duyan insanlarımız ve eserlerinin çoğalması dileğiyle... Sol dağarcıktan yerel özerklik Emperyalizm, 1. Dünya Savaşı’nda ve sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları üzerinde yaşayan halkların “ulusal kini”ni kışkırtmıştır. Sevr Antlaşması’nın Anadolu’yu etnik temelde parça parça bölen maddeleri, bu kışkırtmanın en önemli kanıtıdır. 1. Dünya Savaşı sonrası, dünya nüfusunun yüzde 70’i; sömürücü, varsıl ve askeri açıdan emperyalist ülkelere bağlı çok sayıda ezilen halklardan oluşmuştur. 1990’ların başından itibaren azgınlaşan emperyalist küreselleşme ise halkları etnik temelde bölme tasarımını doruğa ulaştırmıştır. (Türkiye’nin Güneydoğusu’nda yaşanan savaşın körüklenmesi ve giderek hızlandırılması da aynı döneme rastlar.) Emperyalizmin bu yeni aşamasında; Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Ortadoğu’da etnik ve dini temele dayalı birçok yeni küçük küçük devletçik oluşturulurken sömürgen ülkeler yapılandırdıkları ulus üstü örgütlenmeler ve kurallarla dünyada yaratılan değerlere daha kolay el koyma olanağına kavuştular. Böylelikle, Rosa Luxemburg’un, emperyalizmin gelişmesinin küçük halklar için “kendi kaderlerini tayin hakkı”nı düşsel kıldığı saptaması, yaşam içinde kanıtlanmış oldu. [email protected] İ itap ve bilgiye düşkün öğrenci ve araştırmacılara duyurulur: Başkent Üniversitesi, yeni ve çağdaş bir kütüphaneye kavuştu. Başkent Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanı Nermin Gül’ün verdiği bilgiye göre, 77 terminalin bulunduğu kütüphane, 983 okur ve araştırmacıya hizmet verme olanağına sahip. Görme engelliler için ayrı bir mekânı var. Müzik ve sanat koleksiyonundan oluşan müziksanat odası, görselişitsel kaynakların yer aldığı görselişitsel salonunda da toplam 13 terminal yer alıyor. Kütüphane 24 saat açık... K Örneğin, ABD’nin, petrol çıkarları için parça parça ettiği Irak’ta oluşturduğu bölgesel Kürt yönetimi bugün kendi kaderini tayin etmemektedir. Bağımsız bir yapı gibi görünmesine karşın egemenlerce petrol çıkarları için oluşturulan bir manda yönetiminin ötesine geçememektedir. Tıpkı, Suriye’nin bütünlüğünün bozulması sonrası kantonlar (yerel özerklik) oluşturan PYD’ye bağlı Kürt güçler gibi. Bu çerçevede bakıldığında, bizim sarayda oturan boğuk seslinin, ABD’nin PYD’yi “terörist örgüt” görmemesinden yakınması safdilliktir. Çünkü PYD, kendi kaderini tayin etmemekte, dünyanın efendileri tarafından kendisine uygun görülen kaderi, yani enerji koridorunu Akdeniz’e açma görevini üstlenmektedir. Tıpkı, “yerel özerklik” diye yola çıkıp Türkiye’nin yeniden kana bulanmasına, “ulusal kin”lerin kabarmasına yol açanlar gibi. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI HARBİ SEMİH POROY AKP’nin ‘harika’ çocuğu eçimlere gidilirken AKP’nin en çok konuşulan kişilerinden biri Ali Babacan’dı. Bir bakıma vazgeçilemeyen harika çocuk işlemi gören Babacan’ın yaptıkları ve yapmadıklarıyla yakından tanınması gerekiyor. S Ekonomi yönetimi AKP 2002’de iktidara geldi; önceki hükümet döneminde hazırlanan ekonomi programını Babacan’ın yönetiminde virgülüne dokunmadan uyguladı. Uygulama, yalnızca büyüme oranı gibi ana göstergelere bakılırsa, 2008’e dek başarılı oldu; ama masal o tarihte sona erdi. AKP iktidarı boyunca emekçi hakları hiçbir demokratik ülkede görülemeyecek kadar baskı altında tutuldu. Sosyal haklar da, yurttaşın hakkı olarak değil, kula verilen sadaka anlayışıyla uygulandı. AKP iktidarı üç önemli alanda yaptıklarıyla Babacan’ın yönettiği ekonomiyi, kapitalizmin piyasa koşullarının uygulandığı hiçbir demokratik ülkede görülemeyecek noktalara şöyle taşıdı: 1. Devletsermaye ilişkileri hukukun dışına çıkarıldı; kamuya ait sanayi işletmeleri sudan ucuza satıldı; merkezi ve yerel yönetimleriyle devletin mal ve hizmet alımlarını düzenleyen Kamu İhale Kanunu delik deşik edilerek ihalelerin yaklaşık yüzde 95’i yasa kapsamının dışına alındı; Sayıştay’ın devletin hesaplarını denetleme işlevi olağanüstü sınırlandırıldı; saraylı, yatlı ve uçaklı lüks harcamalar aldı başını gitti. 2. Piyasaları devletten bağımsız ve toplum yararına düzenlemeleri ve denetlemeleri gereken kurumlar tamamıyla hükümete bağımlı kılındı. 3. Danıştay’ın yetkileri budanarak, yasa ve yönetmelikler değiştirilerek sermayenin uyması gereken hukuk kurallarının sınırları aşırı biçimde gevşetildi; doğal ve tarihsel çevrenin talanı yaygınlaştı. Sonuçta yalnızca sermayenin dediği oluyor. Yine de son yedi yıldır ekonomi bir türlü canlanmıyor. Harika çocuğun ekonomik mucizesi (!) kısaca, budur. 28 EYLüL 2015 SAYI: 32863 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAn ERİnç AKIn ATALAY İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni CAn DünDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.23 05.09 05.34 nAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.50 13.02 16.21 06.34 12.47 16.06 06.57 13.09 16.29 Akşam 19.02 18.47 19.09 Yatsı 20.21 20.05 20.25 eçen haftaki “Muhalefet çıkmazı” başlıklı yazım yoğun ilgi gördü. Savunduğum görüşler, dönüş yapanların neredeyse tümü tarafından paylaşıldı. Yazımda özetle, 7 Haziran seçimleriyle birlikte TBMM’de yüzde altmış çoğunlukla iktidar olan üç partinin aradan geçen süre içersinde bu iktidarı nasıl bir “muhalefet konumu”na dönüştürebildiği, bu arada ülkenin en karanlık günlerinde tatilini yarıda kesmeyi gerekli görmeyen bir Millet Meclisi’ni çalıştırmayı bile başaramadığı ve “fiili durum” ilan ederek anayasayı rafa kaldırmış olan Kaçak Saray’ın hazırladığı senaryolarda kendini nasıl figüran durumuna düşürdüğü üzerinde durmuştum. Yazıma dönüş yapanlar arasında bu fikirlerime katılmayanlar da vardı; onlara göre özetle özellikle CHP, bir hükümet kurulabilmesi için elinden geleni yapmıştı. Bu görüşe katılabilmem olanaksızdı, ama bu, karşı tarafın görüşünü saygıyla karşılamamı engellemiyordu. Tek bir itiraz hariç. Onun karşısında sessiz kalabilmem mümkün değil. “Şimdi muhalefeti eleştirmenin sırası mı?” Evet, tam da şimdi sırası! Çünkü 1 Kasım seçimlerinden radikal bir sonuç çıkmayacağına inananlardanım ve üç aşağı beş yukarı çok benzer bir sonuç çıktığı takdirde, AKP’nin böyle bir sonucu yine kendi “iktidarına” dönüştürebilmek için 7 Haziran’dan bu yana yeterince “talim” yaptığı kanısındayım! O halde tek beklenti, AKP’nin karşısında yine çoğunluğu elde edecek olan partilerin bu kez o çoğunluğu gerçek bir iktidara dönüştürebilecek kararlılığı ve yürekliliği gösterebilmeleri olabilir. Özellikle, 7 Haziran’dan sonra iktidarın bir parçası iken kendini ana muhalefet partisi konumuna düşürmüş olan CHP’ye bu konu G Eleştirel düşünceye kaç var? da çok iş düşüyor. Kitlelere, halka söylemek istediklerini çok daha açık ve seçik söyleme, neyin neden mutlaka, ama mutlaka değişmesi gerektiğini hiç eveleyip gevelemeden, çizgilerinin kırmızı olanıyla ve olmayanıyla oynamak için hiç zaman yitirmeksizin bildirmesi gerekiyor. Ve CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na da belki haddim olmaksızın, ama belki de çok haddim olarak birkaç söz söylemem gerekiyor. Son basın toplantınızda gençlere birtakım sorular sordunuz ve onlardan, oy kullanmadan önce bu soruları dikkatle yanıtlamalarını istediniz. Yalnız bu talepte bulunurken bence gözden kaçırdığınız çok ama çok önemli bir nokta vardı: O gençlik, bu soruları ve çok daha fazlasını sizden çok önce, o görkemli Gezi Direnişi günleri boyunca çok açık ve seçik kendine sormuş, yanıtlarını da yine çok açık ve seçik, daha da önemlisi çok dürüstçe vermişti. Peki siz, o soruları, bir tür özeleştiri niteliğiyle kendinize de sordunuz mu, Sayın Kılıçdaroğlu? Çünkü sormadıysanız eğer, o zaman sorularınızla şimdi o gençlerin önünde yeterince inandırıcı olmayı bekleyemezsiniz! Çünkü onlar, yani direnişlerinin parklarında kitaplıklar kuran o gençler, çok ama çok inandırıcıydılar! Siyasi duruşu? Babacan, 13 yıllık bakanlığı boyunca mitolojik bir suskunluk sergileyerek düz siyasete hemen hiç karışmadı; o kadar ki, Cumhurbaşkanı’nın yakın çevresi ve kimi bakan arkadaşlarıyla ilgili büyük yolsuzluk savları karşısında bile ağzını açmadı. Buna karşın kimileri onun için, siyasete verebilecekleri ondan alacaklarından daha fazlaydı yakıştırmasını yaptı; dahası AKP kongresinde kaybeden erdemlilerden biri sayıldı. Oysa erdemliler listesine giren diğer AKP’liler gibi, Babacan da, hiçbir erdem yönü olmayan AKP uygulamalarının, yarım değil, tam ortağıdır. Gelinen noktaya bakar mısınız? Başarısız vazgeçilmez Babacan’a muhalefet yine sağdan, AKP içinden, Cumhurbaşkanı’nın çevresindeki iktisatçılardan geliyor. Bu çevre Merkez Bankası’nın bağımsızlığına son verilmesinde ve faiz oranlarının düşürülmesinde ısrarlı. Böylece var olan kuralsız kapitalizmi çok daha kuralsız kılmak istiyor. Bu isteğin üzerine hiç ilgisi yokken bir de milli etiketi konmaz mı? Sermaye, 1 Kasım seçimlerinden sonra bu politikanın uygulanmasının ekonomiyi daha da kargaşaya, giderek yıkıma götürmesinden korkuyor! Bu nedenle de yarattığı harika çocuğa sarılıyor! Milli mi? C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle